yazar: sayaka murata
yayım yılı: 2016
keiko otuz altı yaşında olup on sekiz yıldır kasiyerlik yapmaktadır. sıradan bir yaşam sürmekte ancak diğer insanların yaşam tarzından biraz daha farklı yaşamaktadır. kendi karakterinin tam zıddı biriyle arkadaş olur ve normal-normal olmayan kavramları birbirine karışır.
yayım yılı: 2016
keiko otuz altı yaşında olup on sekiz yıldır kasiyerlik yapmaktadır. sıradan bir yaşam sürmekte ancak diğer insanların yaşam tarzından biraz daha farklı yaşamaktadır. kendi karakterinin tam zıddı biriyle arkadaş olur ve normal-normal olmayan kavramları birbirine karışır.
akutagava ödülü (2016)
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "gereksiz gergin" tarafından 24.01.2022 23:26 tarihinde açılmıştır.
1.
armysuzy ukdesi.
kitap toplum baskısının insan üzerindeki etkilerini çok başka taraftan anlatıyor. insanın çalıştığı işle bütünleşip hayatını tamamen onun etrafında şekillendirince ne olacağına dair güzel bir anlatımı var.
kitabın yazarı sayaka murata yazarlık yaptığı dönemlerde yarı zamanlı kasiyerlik yapıyor. toplumun dayattığı şeyleri aslında ilk elden görüp yazıyor. bakış açısı tamamen 'başka bir arzunuz?' şeklinde.
tavsiye olunur.
kitap toplum baskısının insan üzerindeki etkilerini çok başka taraftan anlatıyor. insanın çalıştığı işle bütünleşip hayatını tamamen onun etrafında şekillendirince ne olacağına dair güzel bir anlatımı var.
kitabın yazarı sayaka murata yazarlık yaptığı dönemlerde yarı zamanlı kasiyerlik yapıyor. toplumun dayattığı şeyleri aslında ilk elden görüp yazıyor. bakış açısı tamamen 'başka bir arzunuz?' şeklinde.
tavsiye olunur.
devamını gör...
2.
bir sayaka murata kitabıdır.
zamanında okuduğumda sevmiştim. güzel bir üslubu vardı.
kitabın yazarı zaten yarı zamanlı kasiyerlik yapıyormuş, iyi gözlemlemiş çevresini ve bu kitap ortaya çıkmış.
zamanında okuduğumda sevmiştim. güzel bir üslubu vardı.
kitabın yazarı zaten yarı zamanlı kasiyerlik yapıyormuş, iyi gözlemlemiş çevresini ve bu kitap ortaya çıkmış.
devamını gör...
3.
toplumun normalleştiremediklerinden misiniz? kasiyer furukura öyle bir insan. çocukluğunda davranışlarına verilen tepkiler ona normal olmadığını düşündürür. o da ailesi daha fazla üzülmesin diye mümkün olduğunca az konuşup kendini sosyal çevreden soyutlar. hiçbir zaman diğerleri gibi normal hissetmez. ta ki üniversitede bir markette kasiyer olarak işe başlayana kadar.
orda sanki görünmez olur. market çalışanı rolü onun uyum maskesi haline gelir. on sekiz yıl yarı zamanlı kasiyer olarak çalışır ve artık bedeni marketin bir parçası haline gelmiştir. hayatını markete göre düzenler. öyle bir hale gelir ki market hayatından çıktığında artık ne için yemek yemesi gerektiğini bile sorgular hale gelir. toplum hep ona sorular yöneltir. artık doğru dürüst bir iş bulmayacak mıdır, evlenmeyecek midir, neden hiç aşk yaşamamıştır, neden insanların sinirlendiği şeylere o tepkisiz kalır, gibi gibi. bir gün evinde bir erkek olduğunu kız kardeşine söylediğinde kardeşi sevinçten çılgına döner ve furukura normal olmanın yolunun diğerlerine benzemek olduğuna karar verir.
peki furukura gerçekten de anormal bir insan mıdır? sırf toplumun sıradan yaşam düzenine benzemeyen bir yaşamı var diye acayip bir yaratıkmışçasına incelenmeyi hak eder mi? düzene uymayanlara ne olur? kısa ama etkileyici bir kitap. dili hafif ve kolay okunur olmasına rağmen insanı rahatsız eden bir tarafı var. 127 sayfa olan bu kitabı elinize aldığınız gibi bitireceksiniz. yazarın daha çok güzel kitapları olmasına ve birçok ödül almasına rağmen en bilindik kitabı bu. kitaptaki karakter gibi yazarın da yazmanın yanı sıra yarı zamanlı kasiyerlik yapması ise kitabı daha heyecanlı kılıyor. siz de mutlaka bu yazar ile tanışın.
orda sanki görünmez olur. market çalışanı rolü onun uyum maskesi haline gelir. on sekiz yıl yarı zamanlı kasiyer olarak çalışır ve artık bedeni marketin bir parçası haline gelmiştir. hayatını markete göre düzenler. öyle bir hale gelir ki market hayatından çıktığında artık ne için yemek yemesi gerektiğini bile sorgular hale gelir. toplum hep ona sorular yöneltir. artık doğru dürüst bir iş bulmayacak mıdır, evlenmeyecek midir, neden hiç aşk yaşamamıştır, neden insanların sinirlendiği şeylere o tepkisiz kalır, gibi gibi. bir gün evinde bir erkek olduğunu kız kardeşine söylediğinde kardeşi sevinçten çılgına döner ve furukura normal olmanın yolunun diğerlerine benzemek olduğuna karar verir.
peki furukura gerçekten de anormal bir insan mıdır? sırf toplumun sıradan yaşam düzenine benzemeyen bir yaşamı var diye acayip bir yaratıkmışçasına incelenmeyi hak eder mi? düzene uymayanlara ne olur? kısa ama etkileyici bir kitap. dili hafif ve kolay okunur olmasına rağmen insanı rahatsız eden bir tarafı var. 127 sayfa olan bu kitabı elinize aldığınız gibi bitireceksiniz. yazarın daha çok güzel kitapları olmasına ve birçok ödül almasına rağmen en bilindik kitabı bu. kitaptaki karakter gibi yazarın da yazmanın yanı sıra yarı zamanlı kasiyerlik yapması ise kitabı daha heyecanlı kılıyor. siz de mutlaka bu yazar ile tanışın.
devamını gör...
4.
bir sayaka murata kitabıdır.
bir başyapıt değil elbette ama çok ilgi çekici olduğu ve sade bir üsluba sahip olduğu için bence iyi diye nitelendirebileceğim bir roman. yazar gereksiz ayrıntılarla okuru boğmak yerine anlatmak istediğini süslemeden, doğrudan anlatarak vurucu bir anlatım yakalamış.
insan tanımlaması yapan herkes insanın şunu ya da bunu yapabilen insan olduğunu söylemekle başlar işe. ve bu tür tanımlamaların tamamı doğrudur. o zaman biz bütün tanımlamaların özünü alalım ve şöyle diyelim:
insan bir hayvandır.
keiko furukura bir üst cümlede yaptığım nihai tanımlamaya kelimesi kelimesine inanıyor ve dünyaya kasiyer olarak geldiği fikrinden asla vazgeçmiyor. kendine söyleneni yapıyor, söylenmeyeni yapmıyor. her şey olması gerektiği gibi yapılsa da keiko furukura tarafından yine de insanları anlamakta zorlanıyor ve sorduğu doğrudan soruların cevaplarını doğrudan almak istiyor ama bu çoğu zaman mümkün olmuyor.
gerçek bir kasiyer keiko furukura, o toplum tarafından evcilleştirilmiş bir hayvan. ve bu haliyle toplumun içine karışmasa da ufak tefek sürtüşmeler dışında hayatına devam edebiliyor, ta ki kendisi gibi evcil bir hayvan olmak şöyle dursun tam bir vahşi hayvan olan bir adamla tanışana kadar.
toplum sizi olduğunuz gibi kabul etmez, farklıysanız toplum sizi öğütmenin bir yolunu bulur.
bir başyapıt değil elbette ama çok ilgi çekici olduğu ve sade bir üsluba sahip olduğu için bence iyi diye nitelendirebileceğim bir roman. yazar gereksiz ayrıntılarla okuru boğmak yerine anlatmak istediğini süslemeden, doğrudan anlatarak vurucu bir anlatım yakalamış.
insan tanımlaması yapan herkes insanın şunu ya da bunu yapabilen insan olduğunu söylemekle başlar işe. ve bu tür tanımlamaların tamamı doğrudur. o zaman biz bütün tanımlamaların özünü alalım ve şöyle diyelim:
insan bir hayvandır.
keiko furukura bir üst cümlede yaptığım nihai tanımlamaya kelimesi kelimesine inanıyor ve dünyaya kasiyer olarak geldiği fikrinden asla vazgeçmiyor. kendine söyleneni yapıyor, söylenmeyeni yapmıyor. her şey olması gerektiği gibi yapılsa da keiko furukura tarafından yine de insanları anlamakta zorlanıyor ve sorduğu doğrudan soruların cevaplarını doğrudan almak istiyor ama bu çoğu zaman mümkün olmuyor.
gerçek bir kasiyer keiko furukura, o toplum tarafından evcilleştirilmiş bir hayvan. ve bu haliyle toplumun içine karışmasa da ufak tefek sürtüşmeler dışında hayatına devam edebiliyor, ta ki kendisi gibi evcil bir hayvan olmak şöyle dursun tam bir vahşi hayvan olan bir adamla tanışana kadar.
toplum sizi olduğunuz gibi kabul etmez, farklıysanız toplum sizi öğütmenin bir yolunu bulur.
devamını gör...
5.
yazarlığın yanı sıra yarı zamanlı kasiyerlik yapan sayaka murata'nın, ''normal olmak'' kavramıyla, toplumun bireyler üzerindeki cinsiyete göre farklılık gösteren baskısını dile getirdiği kitabı.
''lütfen, normal ol artık.'' tamam, normal olayım ama nedir normallik? arkadaşına şiddet uygulayan bir çocuğu düşünelim, eğer ailesinden şiddet görüyorsa bu anormal değildir başkalarına göre. anlaşılabilirdir, vicdan rahatlatır. 36 yaşına kadar yarı zamanlı kasiyerlik yapan bekar bir kadın eğer ailesindeki sağlık sorunlarından ötürü yarı zamanlı işte çalışıyorsa bu normaldir. lakin sırf kendisi istiyor, kasiyerlik sayesinde başkalarının gözünde ''normal'' olabiliyorsa, bu anormaldir. bu yaşına kadar ne yapmıştır? yaşıtları evleniyorken bekar olması ve yarı zamanlı işte çalışması normal midir? evli bireyleri ele alalım şimdi de. yaşıtları çocuk sahibi olmuşken kendisi yerinde sayıyorsa, normal değildir.
normal olmayan şeyler tuhaftır. toplumun tuhaflığa tahammülü yoktur.
bir şey tuhafsa, insanlar çamurlu ayaklarıyla girip o tuhaflığın nedenini çözme hakkını kendinde buluyor. bu beni fazlasıyla rahatsız ediyor; sinir bozucu, küstahlıktan başka bir şey değil. (s. 49)
her anlamda basit ve akıp giden bir kitap. toplum eleştirisini de, cinsiyetler üzerine yapılan baskıların dengesini de basitçe, laf sokmaya çalışmadan, olduğu gibi aktarıyor yazar. bu yüzden çok beğendim. erkek de kadın da toplumdan farklı baskılar görüyor. sadece kadınlara odaklanıp erkek cinsiyetinin genellenerek eleştirilmesi hoşuma gitmiyor ve doğru bir davranış da değil. eleştirilen şeyin yapılması ironik oluyor. sonuçta ''erkeklik'' olarak adlandırılan şey erkekler için de ağır bir yük ve asıl eleştirilecek şey toplumdur. yapılan yanlışlar ''aile'' kavramı altında yapıldığında normal oluyorsa eğer, bir erkek ağlamamalıysa, çevresindekilerinin namusunu korumalıysa, kadın doğuramadığında eksikse, sesli kahkaha atmamalıysa mesela, bu toplumun baskısı ve yanlış kanısıdır. normal olmayan toplumdur.
''lütfen, normal ol artık.'' tamam, normal olayım ama nedir normallik? arkadaşına şiddet uygulayan bir çocuğu düşünelim, eğer ailesinden şiddet görüyorsa bu anormal değildir başkalarına göre. anlaşılabilirdir, vicdan rahatlatır. 36 yaşına kadar yarı zamanlı kasiyerlik yapan bekar bir kadın eğer ailesindeki sağlık sorunlarından ötürü yarı zamanlı işte çalışıyorsa bu normaldir. lakin sırf kendisi istiyor, kasiyerlik sayesinde başkalarının gözünde ''normal'' olabiliyorsa, bu anormaldir. bu yaşına kadar ne yapmıştır? yaşıtları evleniyorken bekar olması ve yarı zamanlı işte çalışması normal midir? evli bireyleri ele alalım şimdi de. yaşıtları çocuk sahibi olmuşken kendisi yerinde sayıyorsa, normal değildir.
normal olmayan şeyler tuhaftır. toplumun tuhaflığa tahammülü yoktur.
bir şey tuhafsa, insanlar çamurlu ayaklarıyla girip o tuhaflığın nedenini çözme hakkını kendinde buluyor. bu beni fazlasıyla rahatsız ediyor; sinir bozucu, küstahlıktan başka bir şey değil. (s. 49)
her anlamda basit ve akıp giden bir kitap. toplum eleştirisini de, cinsiyetler üzerine yapılan baskıların dengesini de basitçe, laf sokmaya çalışmadan, olduğu gibi aktarıyor yazar. bu yüzden çok beğendim. erkek de kadın da toplumdan farklı baskılar görüyor. sadece kadınlara odaklanıp erkek cinsiyetinin genellenerek eleştirilmesi hoşuma gitmiyor ve doğru bir davranış da değil. eleştirilen şeyin yapılması ironik oluyor. sonuçta ''erkeklik'' olarak adlandırılan şey erkekler için de ağır bir yük ve asıl eleştirilecek şey toplumdur. yapılan yanlışlar ''aile'' kavramı altında yapıldığında normal oluyorsa eğer, bir erkek ağlamamalıysa, çevresindekilerinin namusunu korumalıysa, kadın doğuramadığında eksikse, sesli kahkaha atmamalıysa mesela, bu toplumun baskısı ve yanlış kanısıdır. normal olmayan toplumdur.
devamını gör...
6.
özgün adı konbini ningen
kendisi de yarı zamanlı kasiyer olarak çalışan japon yazar sayaka murata imzalı 127 sayfalık eser; 2016 yılında yayınlanmış; kitabımı can erkin çevirisinden okudum.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2024/07/19/prerymiixr18o7x7-t.jpg)
bu kitap galiba 1 yıldır listemdeydi ve bir kez başlayıp yarım bırakmış ama bitirmemiştim, şimdi ise okudum ve tek seferde bitti.
kitabımız 36 yaşında ve 18 yıldır yarı zamanlı kasiyerlik yapmış olan keiko furukura isimli bir kadının hayatını genç kızlığından itibaren anlatıyor.
kitap normal ve anormal kavramlarının toplumdaki anlamını irdeliyor.
öncelikle o bir meslek hastası, hayatını markete göre entegre etmiş ve bedeni, ruhu, hayatı marketin emrine âmâde yaşıyor;
çocukluğundan itibaren "normal biri olarak kabul edilmiyor, ölen hayvanı pişirip yemek istemesi örneğin, sosyal hayatta sessiz ve aktif olmaması, edinemediği arkadaşları tarafından muhtemelen sevilmediği için bir gölge olarak yaşaması.
herkesin ve toplumun normal kabul ettiklerinin ona normal gelmemesi, örneğin.
36 yaşında ve bekâr bir kadın olmak, tam zamanlı bir işte çalışmamak, çocuğunun olmaması toplumun gözünde onu zavallı konumuna sabitlemiş, o ise kendini işine adamış ve işinden ayrı bir hayat düşünemiyor.
bu arada izumi hanım ve şihara'da kitabın ana karakterleri arasında yer alıyor.
izumi onun iş arkadaşı iken şihara da orada çalışan ve "atılması gereken yiyecekleri gizlice yediği" ve aksi biri olduğu için işten atılıyor.
şihara toplumun normlarına uymayan insanların toplumdan güzelce dışlanacağını savunuyor, çalışmayan erkek ve evlenmeyen ya da doğurmayan kadın ona göre toplumdan dışlanıyor.
kitabı sevdim, yazarın okuduğum ilk kitabıydı; ilkelliği ve toplumun dayatmalarını zekice anlatan, ayrıca beden işçisi insanların sadece bir işçi olduğunu da eserinde işlediği bir eseriydi.
keiko'nun en sonunda markete geri dönmek istemesi insanın hücrelerine işleyen şeyden kaçamayacağını kanıtlar nitelikteydi.
kendisi de yarı zamanlı kasiyer olarak çalışan japon yazar sayaka murata imzalı 127 sayfalık eser; 2016 yılında yayınlanmış; kitabımı can erkin çevirisinden okudum.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2024/07/19/prerymiixr18o7x7-t.jpg)
bu kitap galiba 1 yıldır listemdeydi ve bir kez başlayıp yarım bırakmış ama bitirmemiştim, şimdi ise okudum ve tek seferde bitti.
kitabımız 36 yaşında ve 18 yıldır yarı zamanlı kasiyerlik yapmış olan keiko furukura isimli bir kadının hayatını genç kızlığından itibaren anlatıyor.
kitap normal ve anormal kavramlarının toplumdaki anlamını irdeliyor.
öncelikle o bir meslek hastası, hayatını markete göre entegre etmiş ve bedeni, ruhu, hayatı marketin emrine âmâde yaşıyor;
çocukluğundan itibaren "normal biri olarak kabul edilmiyor, ölen hayvanı pişirip yemek istemesi örneğin, sosyal hayatta sessiz ve aktif olmaması, edinemediği arkadaşları tarafından muhtemelen sevilmediği için bir gölge olarak yaşaması.
herkesin ve toplumun normal kabul ettiklerinin ona normal gelmemesi, örneğin.
36 yaşında ve bekâr bir kadın olmak, tam zamanlı bir işte çalışmamak, çocuğunun olmaması toplumun gözünde onu zavallı konumuna sabitlemiş, o ise kendini işine adamış ve işinden ayrı bir hayat düşünemiyor.
bu arada izumi hanım ve şihara'da kitabın ana karakterleri arasında yer alıyor.
izumi onun iş arkadaşı iken şihara da orada çalışan ve "atılması gereken yiyecekleri gizlice yediği" ve aksi biri olduğu için işten atılıyor.
şihara toplumun normlarına uymayan insanların toplumdan güzelce dışlanacağını savunuyor, çalışmayan erkek ve evlenmeyen ya da doğurmayan kadın ona göre toplumdan dışlanıyor.
kitabı sevdim, yazarın okuduğum ilk kitabıydı; ilkelliği ve toplumun dayatmalarını zekice anlatan, ayrıca beden işçisi insanların sadece bir işçi olduğunu da eserinde işlediği bir eseriydi.
keiko'nun en sonunda markete geri dönmek istemesi insanın hücrelerine işleyen şeyden kaçamayacağını kanıtlar nitelikteydi.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2024/07/19/hndgkqwbgckrbqwy-t.jpg)
devamını gör...
"kasiyer (kitap)" ile benzer başlıklar
kasiyer kız
29
kasiyer
6