1.
iron maiden'ın solisti olarak tanınan efsane şarkıcı bruce dickinson'ın 1997 senesinde çıkan müthiş solo albümünün ismidir.
bana göre bir sene sonra, yani 1998'de çıkan the chemical wedding albümüyle birlikte en iyi işidir bu, vokalistin. elbette bu bir grup, dickinson'ın ismini taşısa da. roy z başta olmak üzere albümdeki diğer müzisyenler de çok değerli parçalar burada.
eserdeki enstrümantasyon, besteler, güfteler ve sound harikadır. welcome to the pit parçasını pek de sevmiyorum ama milyon kere dinleyince alıştım ona da, haha.
gavurların deyişiyle bir "unpopular opinion" olacak bu ama, ben dickinson'ın 4 tane solo albümünü -diğer ikisi, balls to picasso ve tyranny of souls- iron maiden'ın yaptıklarına tercih ederim. 1997 senesinde btp'yi keşfettiğimden beri böyle düşünüyorum; bu kutlu rastlantı ve sonrasında adamın diğer muhteşem solo albümlerini dinledikçe bu düşüncem netleşti.
ben bu albümü 1999 sonbaharında, üniversite okumak için ankara'ya gittiğimde kaset olarak almıştım. yani aslında bundan sonra çıkan the chemical wedding albümünü daha önce dinledim dickinson'ın, 1998'de. bunun sebebi ise, söke'de öyle her aradığımız albümü bulamıyorduk ve kuşadası'na bir okul gezisi yaptığımızda tcw kasetini görünce kapmıştım onu. ankara'ya gidince aradığım albümleri bulabilmem çok daha kolay olmuştu elbette.
accident of birth'teki şarkılara gelirsek... omega parçası benim için en değerlisi diyebilirim belki ama çoğu şarkısını çok seviyorum bu albümün gerçekten. yani darkside of aquarius var, starchildren var... ballad'lardan arc of space var... hakikaten çok organik ve sevilesi bir sound'u var bu albümün, bana göre ki zaten 90'ların metal kayıtlarını özellikle de sound bazında başka hiçbir döneme değişmem.
söylenene göre, skunkworks albümünden sonra dickinson'ı yeniden metal türünde müzik üretmeye ikna eden kişi de roy z imiş. ne iyi olmuş bu diyorum zira bu tanıttığım albüm ve sonrasındaki the chemical wedding benim açımdan başyapıt statüsündedirler.
birkaç tane örnek parça bırakayım albümden:
bana göre bir sene sonra, yani 1998'de çıkan the chemical wedding albümüyle birlikte en iyi işidir bu, vokalistin. elbette bu bir grup, dickinson'ın ismini taşısa da. roy z başta olmak üzere albümdeki diğer müzisyenler de çok değerli parçalar burada.
eserdeki enstrümantasyon, besteler, güfteler ve sound harikadır. welcome to the pit parçasını pek de sevmiyorum ama milyon kere dinleyince alıştım ona da, haha.
gavurların deyişiyle bir "unpopular opinion" olacak bu ama, ben dickinson'ın 4 tane solo albümünü -diğer ikisi, balls to picasso ve tyranny of souls- iron maiden'ın yaptıklarına tercih ederim. 1997 senesinde btp'yi keşfettiğimden beri böyle düşünüyorum; bu kutlu rastlantı ve sonrasında adamın diğer muhteşem solo albümlerini dinledikçe bu düşüncem netleşti.
ben bu albümü 1999 sonbaharında, üniversite okumak için ankara'ya gittiğimde kaset olarak almıştım. yani aslında bundan sonra çıkan the chemical wedding albümünü daha önce dinledim dickinson'ın, 1998'de. bunun sebebi ise, söke'de öyle her aradığımız albümü bulamıyorduk ve kuşadası'na bir okul gezisi yaptığımızda tcw kasetini görünce kapmıştım onu. ankara'ya gidince aradığım albümleri bulabilmem çok daha kolay olmuştu elbette.
accident of birth'teki şarkılara gelirsek... omega parçası benim için en değerlisi diyebilirim belki ama çoğu şarkısını çok seviyorum bu albümün gerçekten. yani darkside of aquarius var, starchildren var... ballad'lardan arc of space var... hakikaten çok organik ve sevilesi bir sound'u var bu albümün, bana göre ki zaten 90'ların metal kayıtlarını özellikle de sound bazında başka hiçbir döneme değişmem.
söylenene göre, skunkworks albümünden sonra dickinson'ı yeniden metal türünde müzik üretmeye ikna eden kişi de roy z imiş. ne iyi olmuş bu diyorum zira bu tanıttığım albüm ve sonrasındaki the chemical wedding benim açımdan başyapıt statüsündedirler.
birkaç tane örnek parça bırakayım albümden:
devamını gör...