1.
fenomenoloji (öz-görüngübilim), pozitivizmin duyusal verileri yani olguları ön plana çıkaran anlayışına karşı “genel objeler” in ruhsal (tinsel) olarak kavranabileceği anlayışını ortaya koyar. görünenler (fenomenler) içinde bulunan “öz” doğru bilgidir ve bu “öz” ancak bilinçle kavranır. bu akımın temsilcisi edmund husserl'dir.
devamını gör...
2.
bir de post ön ekini almış hali vardır ki günümüzde hayatımızın merkezinde olan teknoloji kavramını irdeler. temsilcisi don ihde'dir.
devamını gör...
3.
fenomenoloji şeylerin özünü anlama çabasıdır. biraz karmaşık bir konu olsa da ilk tanımda okuduğunuz kadar içinden çıkılmaz bir konu değildir. bir şeyi fenomenolojik yöntemle incelemek isterseniz önce onunla ilgili tüm ön bilgilerinizi, ön yargılarınızı paranteze (epoche) almalısınız. ancak bu şekilde o incelediğiniz şey her ne ise onun özünü anlayabilirsiniz.
kağıt üstünde harika bir metot olmakla birlikte pratikte çok da harika olmadığı anlaşılır.
kağıt üstünde harika bir metot olmakla birlikte pratikte çok da harika olmadığı anlaşılır.
devamını gör...
4.
(bkz: fenomenoloji)
devamını gör...
5.
6.
7.
varoluşçu psikoterapinin dayandığı en önemli şeylerden biridir.
devamını gör...
8.
algıdaki görünümlerle uzay-zamandaki karşılıkları arasındaki boşluğun arayışıdır. deneyimin deneyiminin bilimidir.
devamını gör...
9.
psikoloji ve ya psikaytri ile alakası yoktur.
varlığa ve varolanlara karşı öz'ün bilgisini elde etmeye çalışan aşkın bir bilimdir. nesnelere ait her tür ön yargıyı askıya aldıktan sonra geriye bilinç kalır. hakikat ise ancak ve ancak onun bilincine varıldığında keşfedilebilir.
bilim ve bilim düşüncesine karşı sıkı bir düşünme bilimi gerçekleştirmeye çalışan heidegger ve husserl tarafından kurulmuştur. esasen bunu felsefenin yerine geçirmeye çalışmış husserl ama tutmamış.
şimdilerde nöroblimciler , psikologlar , psikikayristler falan bunun etinden sütünden faydalanmaya çalışıyor.
varlığa ve varolanlara karşı öz'ün bilgisini elde etmeye çalışan aşkın bir bilimdir. nesnelere ait her tür ön yargıyı askıya aldıktan sonra geriye bilinç kalır. hakikat ise ancak ve ancak onun bilincine varıldığında keşfedilebilir.
bilim ve bilim düşüncesine karşı sıkı bir düşünme bilimi gerçekleştirmeye çalışan heidegger ve husserl tarafından kurulmuştur. esasen bunu felsefenin yerine geçirmeye çalışmış husserl ama tutmamış.
şimdilerde nöroblimciler , psikologlar , psikikayristler falan bunun etinden sütünden faydalanmaya çalışıyor.
devamını gör...
10.
husserl varlığın doğru bilgisine ancak paranteze alma(epoche) yöntemiyle ulaşılabileceğini söyler bize, bu kendine ait yöntemi ile. paranteze almak ne demektir peki? bilinç varlığa yöneldiğinde mümkün olabildiği ölçüde saflaştırılmalıdır. mutlak bir saflaşma söz konusu değildir elbette. ne demek bu, biz bilincimizi herhangi başka bir şeyi düşünmeden ya da yönelmeden düşünemeyiz. ilkaki bir şeye yönelir. deleuze bilinç şeylerin üzerindeki bir zar gibidir arındıramayız der. bu bağlamda husserl 3 tane paranteze alma yöntemi sunar bize.
1) tarihle ilgili paranteze alma: tarih olgusal bir bilim değildir. yani deneylenemez ve gözlemlenemez. hatta nietzsche ye göre tarih bilimi koca bir dedikodudan ibarettir. bu durumda kazananların yazdığı bir bilimdir. mümkün olduğu ölçüde tarafsız, kaybedenlerin de sebepleriyle göz ardı edilmediği bir tarih okuması yapmalıyız.
2) varoluşla ilgili paranteze alma: varlıkları deneyimlediğimiz tüm özelliklerinden arındırma. renk, görüntü, ses, koku, doku, tat vs. her türlü sayısız deneyimden sonra zihinde geriye kalan bilgisi özüdür.
3) idelerle ilgili paranteze alma: idea gibi her türlü soyut kavramları biz zaman ve mekan algısı olmadan düşünemeyiz. mümkün olabildiği ölçüde zamandan ve mekandan bağımsız düşünerek özlerine ulaşabiliriz. örneğin özgürlük kavramını bir marslıya nasıl anlatırsınız gibi.
1) tarihle ilgili paranteze alma: tarih olgusal bir bilim değildir. yani deneylenemez ve gözlemlenemez. hatta nietzsche ye göre tarih bilimi koca bir dedikodudan ibarettir. bu durumda kazananların yazdığı bir bilimdir. mümkün olduğu ölçüde tarafsız, kaybedenlerin de sebepleriyle göz ardı edilmediği bir tarih okuması yapmalıyız.
2) varoluşla ilgili paranteze alma: varlıkları deneyimlediğimiz tüm özelliklerinden arındırma. renk, görüntü, ses, koku, doku, tat vs. her türlü sayısız deneyimden sonra zihinde geriye kalan bilgisi özüdür.
3) idelerle ilgili paranteze alma: idea gibi her türlü soyut kavramları biz zaman ve mekan algısı olmadan düşünemeyiz. mümkün olabildiği ölçüde zamandan ve mekandan bağımsız düşünerek özlerine ulaşabiliriz. örneğin özgürlük kavramını bir marslıya nasıl anlatırsınız gibi.
devamını gör...
11.
nitel araştırma desenidir. bu alanda çalışma yapmak zordur. söz konusu araştırmada kişilerin algılarını,deneyimlerini ortaya çıkarmak hedeflenir. açık uçlu sorularla katılımcıyı/ örneklemi darlarsin. hele ki yüzyüze görüşmeye, o da sazı eline aldı mı uzar da uzar. yine de yapılan çalışma anlamliysa çok keyif vericidir.
devamını gör...
12.
fenomenoloji, 20. yüzyılın başlarında edmund husserl tarafından geliştirilen bir felsefi yöntemdir. temel amacı, nesnelerin ve deneyimlerin özüne ulaşmaktır. bu yaklaşım, şeylerin kendi başlarına var olan objektif gerçekliğinden ziyade, bireyin bilincinde nasıl belirdiğine odaklanır.
fenomenoloji, özne-nesne ayrımını aşmaya çalışır ve araştırmacının önyargılarından arınmasını sağlamak için "epoché" kavramını kullanır. bu, ön yargılardan kaçınarak, doğrudan deneyime odaklanma anlamına gelir. araştırmacı, düşüncelerini ve önyargılarını bir kenara bırakarak nesneleri saf haliyle görmeye çalışır."noesis-noema" çifti, bilincin ve bilinç nesnesinin ayrılmazlığını vurgular. "noesis," bilinç faaliyetini temsil ederken, "noema" bilinç nesnesini ifade eder. bu ikili, deneyimin bilinçte nasıl oluştuğunu ve anlam kazandığını anlamaya yönelik bir çabadır.
yani doğal tanımdan kurtularak önyargısız bir tavır almaktır özü kavramak, ancak bu şekilde şeylerin özünü irdeleyebiliriz, gerçekliğin kendinde var olmadığını yalnızca ona yönelince ve bilincine varıldığında açığa çıktığını anlatmak istemiştir. doğrudan deneyimlere açık bir anlayışla yaklaşma ve bu deneyimlerin özündeki evrensel özellikleri ortaya çıkarma çabasını içerir. bu yaklaşım, şeylerin kendi başına var olan objektif gerçekliği değil, bireyin deneyimlediği şekliyle var olan dünyaya odaklanır.
fenomenoloji, özne-nesne ayrımını aşmaya çalışır ve araştırmacının önyargılarından arınmasını sağlamak için "epoché" kavramını kullanır. bu, ön yargılardan kaçınarak, doğrudan deneyime odaklanma anlamına gelir. araştırmacı, düşüncelerini ve önyargılarını bir kenara bırakarak nesneleri saf haliyle görmeye çalışır."noesis-noema" çifti, bilincin ve bilinç nesnesinin ayrılmazlığını vurgular. "noesis," bilinç faaliyetini temsil ederken, "noema" bilinç nesnesini ifade eder. bu ikili, deneyimin bilinçte nasıl oluştuğunu ve anlam kazandığını anlamaya yönelik bir çabadır.
yani doğal tanımdan kurtularak önyargısız bir tavır almaktır özü kavramak, ancak bu şekilde şeylerin özünü irdeleyebiliriz, gerçekliğin kendinde var olmadığını yalnızca ona yönelince ve bilincine varıldığında açığa çıktığını anlatmak istemiştir. doğrudan deneyimlere açık bir anlayışla yaklaşma ve bu deneyimlerin özündeki evrensel özellikleri ortaya çıkarma çabasını içerir. bu yaklaşım, şeylerin kendi başına var olan objektif gerçekliği değil, bireyin deneyimlediği şekliyle var olan dünyaya odaklanır.
devamını gör...