#ödüllü filmler
gizli yüz, senaryosunu orhan pamuk'un yazdığı, yönetmenliğini ömer kavur'un yaptığı 1991 yapımı türk filmidir.
pamuk senaryoyu kara kitap'taki "karlı gecenin aşk hikâyeleri" adlı bölümde bahsi geçen bir hikâyeden yola çıkarak yazmış ve 1992 senesinde kitap haline getirmiştir.
pamuk senaryoyu kara kitap'taki "karlı gecenin aşk hikâyeleri" adlı bölümde bahsi geçen bir hikâyeden yola çıkarak yazmış ve 1992 senesinde kitap haline getirmiştir.
antalya altın portakal film festivali en iyi film ödülü-1991
uluslararası istanbul film festivali yılın en iyi türk filmi-1992
en iyi film sinema yazarları derneği ödülü-1993
uluslararası istanbul film festivali yılın en iyi türk filmi-1992
en iyi film sinema yazarları derneği ödülü-1993
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "örnek vatandaş" tarafından 15.07.2021 23:08 tarihinde açılmıştır.
1.
1991 yapımı, ömer kavur'un yönetmenliğini yaptığı, başrollerde rutkay aziz, zuhal olcay, fikret kuşkan 'ın yer aldığı filmde üç insanın ve bir büyük arayışın hikayesi konu ediliyor.
anlaşılmaz ve bir yandan da ilgi çekici bir film. orhan pamuk'un yayınlandığı dönem büyük bir ilgi gören ve tekrar tekrar baskısı yapılan kara kitap isimli romanının bir bölümünden uyarlanmış olan bu filmin senaryosunu da orhan pamuk yazmış.
film, en başta da bahsedildiği şekli üç insanı ve büyük bir arayışı konu ediniyor. bunlardan biri gizemli bir kadın ( zuhal olcay), biri de saatçilik yapan bir adam ( rutkay aziz). kadın, sürekli birini aramaktadır. genç bir delikanlının ( fikret kuşkan) getirdiği fotoğraflarda da sürekli o aradığını bulmayı umut etmektedir. bu şekilde başlayan film, izleyiciyi de içine sürükleyecek şekilde devam ediyor. sizi kendinizle baş başa bırakıyor, felsefenin en içinden çıkılmaz noktasına vurgu yapıyor sanki.
film, ya ilk 10 - 15 dakikasında bir şey anlamayıp, sıkılıp bırakılacak türden, ya sonuna kadar seyredilecek türden ya da bir kere izleyip tekrar izlenmek istenecek türden bir sanatsal film.
anlaşılmaz ve bir yandan da ilgi çekici bir film. orhan pamuk'un yayınlandığı dönem büyük bir ilgi gören ve tekrar tekrar baskısı yapılan kara kitap isimli romanının bir bölümünden uyarlanmış olan bu filmin senaryosunu da orhan pamuk yazmış.
film, en başta da bahsedildiği şekli üç insanı ve büyük bir arayışı konu ediniyor. bunlardan biri gizemli bir kadın ( zuhal olcay), biri de saatçilik yapan bir adam ( rutkay aziz). kadın, sürekli birini aramaktadır. genç bir delikanlının ( fikret kuşkan) getirdiği fotoğraflarda da sürekli o aradığını bulmayı umut etmektedir. bu şekilde başlayan film, izleyiciyi de içine sürükleyecek şekilde devam ediyor. sizi kendinizle baş başa bırakıyor, felsefenin en içinden çıkılmaz noktasına vurgu yapıyor sanki.
film, ya ilk 10 - 15 dakikasında bir şey anlamayıp, sıkılıp bırakılacak türden, ya sonuna kadar seyredilecek türden ya da bir kere izleyip tekrar izlenmek istenecek türden bir sanatsal film.
devamını gör...
2.
özellikle zuhal olcay'ın monologlarıyla aklımdan hiç çıkmamış, kalbimde hep derin ve kendine ait bir yeri olan film. senaryosunu orhan pamuk ve ömer kavur birlikte yazmışlardır. filmi izledikten sonra senaryo halini de okudum. oradan iki alıntı bırakmak istiyorum. eğer okuduklarınızı gerçekten hissettiğinizi düşünüyorsanız şunu açıklamama gerek kalmadan seveceğiniz film: senaryo böyle monologlarla ilerlemiyor, bunlar belki de yerleşmiş kalıplarımıza göre 'anlamlı bir bütün' oluşturan nadir satırlar.
fotoğrafçı: bir zamanlar... bir zamanlar güzel bir kadın, gençten bir çocuğu kayıp bir hazinenin peşine salmış... hazinenin esrarını babasından duymuş güzel kadın, haritası yüzlerdedir diyormuş... delikanlı da kadının söylediklerini aramak için yüzleri harita olanların arasına girmiş... şehir şehir dolaşmış, ölü kasabalara, kayıp vadilere girmiş... (bir an durur, düşünür, gözleri dolar.) bir gün unutulmuşların arasında kaybolduğunda güzel kadını da kaybettiğini anlamış... kendi yüzünün de bir harita olduğunu o zaman fark etmiş. çocuk artık hazineyi değil, o esrarlı kadını aramaya başlamış... bir gün bir şehre gelmiş... neresine gitse bir saat kulesi görüyor ve kadının varlığını hissediyormuş...
beni seyrediyor diye düşünürmüş... ve o zaman, mutsuz hayatından ancak kadının bakışıyla çıkabileceğini anlamış... çünkü delikanlı hep kadını görüyormuş rüyalarında... ve her seferinde uykudan gözyaşlarıyla uyanırmış... onu seviyormuş. onu, kendi kayıp ruhunu arar gibi, bir rüyadan uyanır gibi seviyormuş.
kadın: yıllar önce karlı bir akşam babam bir hikaye anlatmıştı... bir zamanlar herkesin unuttuğu acıklı bir ülkede, küçük bir kızla babası yapayalnız yaşarlarmış. baba kızını öyle severmiş ki, bambaşka bir hayatı olsun istermiş... büyüyüp kocaman bir kadın olduğunda kızı kaf dağı'nın arkasındaki kuşu bulacak, bütün talihsizlerin yüzünü birbirine benzeten tılsımı çözecekmiş... küçük kız babasını dinleye dinleye uykuya dalar, rüyalarında bu işleri birbir yaparmış... ama sabah uyandığında hala o küçük kız kalmasına üzülürmüş... o küçük kızın kim olduğunu çok sonra anladım. sabah rüyalarımdan bir yetişkin kadın olarak uyandığım zaman. bir saat kulesinin altındaki şehre yerleştiğim zaman... işte, hüzün hikayecileriyle birbirimizi aramaya böyle başladık... harita diye birbirlerimizin yüzlerine bakıyor, hikaye diye ruhlarımızı masaya koyuyoruz.
fotoğrafçı: bir zamanlar... bir zamanlar güzel bir kadın, gençten bir çocuğu kayıp bir hazinenin peşine salmış... hazinenin esrarını babasından duymuş güzel kadın, haritası yüzlerdedir diyormuş... delikanlı da kadının söylediklerini aramak için yüzleri harita olanların arasına girmiş... şehir şehir dolaşmış, ölü kasabalara, kayıp vadilere girmiş... (bir an durur, düşünür, gözleri dolar.) bir gün unutulmuşların arasında kaybolduğunda güzel kadını da kaybettiğini anlamış... kendi yüzünün de bir harita olduğunu o zaman fark etmiş. çocuk artık hazineyi değil, o esrarlı kadını aramaya başlamış... bir gün bir şehre gelmiş... neresine gitse bir saat kulesi görüyor ve kadının varlığını hissediyormuş...
beni seyrediyor diye düşünürmüş... ve o zaman, mutsuz hayatından ancak kadının bakışıyla çıkabileceğini anlamış... çünkü delikanlı hep kadını görüyormuş rüyalarında... ve her seferinde uykudan gözyaşlarıyla uyanırmış... onu seviyormuş. onu, kendi kayıp ruhunu arar gibi, bir rüyadan uyanır gibi seviyormuş.
kadın: yıllar önce karlı bir akşam babam bir hikaye anlatmıştı... bir zamanlar herkesin unuttuğu acıklı bir ülkede, küçük bir kızla babası yapayalnız yaşarlarmış. baba kızını öyle severmiş ki, bambaşka bir hayatı olsun istermiş... büyüyüp kocaman bir kadın olduğunda kızı kaf dağı'nın arkasındaki kuşu bulacak, bütün talihsizlerin yüzünü birbirine benzeten tılsımı çözecekmiş... küçük kız babasını dinleye dinleye uykuya dalar, rüyalarında bu işleri birbir yaparmış... ama sabah uyandığında hala o küçük kız kalmasına üzülürmüş... o küçük kızın kim olduğunu çok sonra anladım. sabah rüyalarımdan bir yetişkin kadın olarak uyandığım zaman. bir saat kulesinin altındaki şehre yerleştiğim zaman... işte, hüzün hikayecileriyle birbirimizi aramaya böyle başladık... harita diye birbirlerimizin yüzlerine bakıyor, hikaye diye ruhlarımızı masaya koyuyoruz.
devamını gör...
3.
ilk izlemede net bir okuma ve anlama fırsatı vermeyen, yoğun ve karmaşık imgeler barındıran bir filmdir. film sürreal öge yönünden oldukça zengin ve bir o kadar deneyseldir. filmdeki kapalı anlatım insanı bir yerden sonra yorar ancak merak vermeyi de başarır.
filmde fikret kuşkan’ın oyunculuğu parmak ısırtır. zuhal olcay’ın duru güzelliği ve donukluğu da ilginçtir. bizimkilerin yengecinin oynadığı taşra eşrafı rolü de filme renk katmıştır.
filmde fikret kuşkan’ın oyunculuğu parmak ısırtır. zuhal olcay’ın duru güzelliği ve donukluğu da ilginçtir. bizimkilerin yengecinin oynadığı taşra eşrafı rolü de filme renk katmıştır.
devamını gör...
4.
"ona hayatta en çok neyi istediğini sorsana"
başrolde zuhal olcay ve fikret kuşkan'ın yer aldığı ve orhan pamuk öyküsünden esinlenilen sinema filmi olup yönetmeni ise ömer kavur
herkesin yüzünde bir anlam, bir giz arayan kadını izliyoruz.
başrolde zuhal olcay ve fikret kuşkan'ın yer aldığı ve orhan pamuk öyküsünden esinlenilen sinema filmi olup yönetmeni ise ömer kavur
herkesin yüzünde bir anlam, bir giz arayan kadını izliyoruz.
devamını gör...
5.
filmin ilk dakikalarında baş roldeki delikanlının kadına karşı tavırları biraz garipti, onu kaybettikten sonra değerini daha iyi anlamaya başladı.
benim ex sevgilimle olan ilişkime benziyor
şaka lan şaka, bu yaşa kadar hiç sevgilim olmadı
benim ex sevgilimle olan ilişkime benziyor
şaka lan şaka, bu yaşa kadar hiç sevgilim olmadı
devamını gör...