hoca tahsin efendi
başlık "kahpe bizanstaki gavur bey" tarafından 28.03.2022 11:33 tarihinde açılmıştır.
1.
şimdiye dek başlığının açılmamış olduğuna şaşırdığım, nev-i şahsına münhasır tarihi karakterlerden biri. 1811-1881 yıllarında yaşayan hoca tahsin; astronom, bilim adamı ve darülfünun'un ilk rektörüdür.
din adamı oğlu ve medrese eğitimi almış biri olmasına rağmen pozitif bilimlerin osmanlı'da gelişmesi için büyük çaba sarf etmiş ve bu sebeple dinsiz olarak yaftalanmıştır. gençliğinde paris'e gönderilen öğrenciler arasında olan hoca tahsin, burada ilim irfan öğrenmekle kalmayıp paris'e de aşık olmuştur. bir yıl memlekette durup tekrar paris'e, bu kez sefaret imamı olarak gitmiştir. sarık yerine şapka takmaya başladığından "hoca tahsin" değil "mösyö" veya "gavur tahsin" oalrak çağrılmaya başlanmıştır. burada materyalist filozoflar, sanatçılar ve entelektüellerle bayağı içli dışlı olmuş, avrupa'da yaşayan jön türkler'le samimiyet kurmuş ve memlekete döndüğünde yeni kurulan darülfunun'un başına getirilmiştir. bir yıl rektör olarak görev yaptıktan sonra 1871'de dini bir meselede yayınladığı yazı ile yine gavur damgası yiyip görevden alınmış, bir süre sonra da darülfunun kapatılmıştır. ancak hoca tahsin pozitif bilimler için verdiği savaşı bırakmamış ve çalışmalarına devam etmiştir. 1878'de darülmuallimin'e atanmış, bir bilim derneği kurmuş ve bilimin yayılması için 1879'dan itibaren kendi kurduğu mecmua-i ulûm dergisinde makaleler yayınlamıştır. psikoloji yâhûd ilm-i rûh eseriyle türkiye'de psikoloji konusunda da öncülerden olmuştur. 1881 yılında öldüğünde abdülhak hamit tarhan kendisi için uzun bir mersiye yazmıştır*.
kendisinin paris aşkı mısralarına da sirayet etmiştir. iki örnek ve minik bir hikaye:
"paris’e git hey efendi akl ü fikrin var ise
âleme gelmiş sayılmaz gitmeyenler paris’e."
bir gün hoca tahsin seine nehri'nin kıyısında iken genç ve güzel bir frenk dilberinin üstünde ne varsa çıkarıp nehre atlayıp yüzdüğünü görür ve anında döşer beyitini:
"hasedinden akar âb-ı deheni
sofu görse sen'in üstünde beni."
din adamı oğlu ve medrese eğitimi almış biri olmasına rağmen pozitif bilimlerin osmanlı'da gelişmesi için büyük çaba sarf etmiş ve bu sebeple dinsiz olarak yaftalanmıştır. gençliğinde paris'e gönderilen öğrenciler arasında olan hoca tahsin, burada ilim irfan öğrenmekle kalmayıp paris'e de aşık olmuştur. bir yıl memlekette durup tekrar paris'e, bu kez sefaret imamı olarak gitmiştir. sarık yerine şapka takmaya başladığından "hoca tahsin" değil "mösyö" veya "gavur tahsin" oalrak çağrılmaya başlanmıştır. burada materyalist filozoflar, sanatçılar ve entelektüellerle bayağı içli dışlı olmuş, avrupa'da yaşayan jön türkler'le samimiyet kurmuş ve memlekete döndüğünde yeni kurulan darülfunun'un başına getirilmiştir. bir yıl rektör olarak görev yaptıktan sonra 1871'de dini bir meselede yayınladığı yazı ile yine gavur damgası yiyip görevden alınmış, bir süre sonra da darülfunun kapatılmıştır. ancak hoca tahsin pozitif bilimler için verdiği savaşı bırakmamış ve çalışmalarına devam etmiştir. 1878'de darülmuallimin'e atanmış, bir bilim derneği kurmuş ve bilimin yayılması için 1879'dan itibaren kendi kurduğu mecmua-i ulûm dergisinde makaleler yayınlamıştır. psikoloji yâhûd ilm-i rûh eseriyle türkiye'de psikoloji konusunda da öncülerden olmuştur. 1881 yılında öldüğünde abdülhak hamit tarhan kendisi için uzun bir mersiye yazmıştır*.
kendisinin paris aşkı mısralarına da sirayet etmiştir. iki örnek ve minik bir hikaye:
"paris’e git hey efendi akl ü fikrin var ise
âleme gelmiş sayılmaz gitmeyenler paris’e."
bir gün hoca tahsin seine nehri'nin kıyısında iken genç ve güzel bir frenk dilberinin üstünde ne varsa çıkarıp nehre atlayıp yüzdüğünü görür ve anında döşer beyitini:
"hasedinden akar âb-ı deheni
sofu görse sen'in üstünde beni."
devamını gör...