1.
matematiği sevdim önce. “sanat, sanat içindir.” hesabı, sadece kendi güzelliği için hoşuma gitti. herhangi bir uygulaması olup olmayacağını düşünmeden güzelce öğrenebildiklerimi öğrendim, sınavlarda sorulanları yanıtladım. ama gerçekten nerede kullanıldıklarını bilmeden üniversiteyi bitirmiştim. zaten kimse de benden onları bir yerde kullanmamı istemedi, sadece gençlere bazı temel sayısal işlemleri öğretmem, maaşımı hak etmek için yeterliydi.
matematik alanında her kuramsal icat, hemen şimdi uygulama alanı bulamıyor tabii. bazılarının kendilerine uygulamada yer bulması için on yıllar geçiyor. bazı uygulama alanlarındaysa insanlar kendi matematiklerini kendileri icat etmek durumunda kalıyor. newton’un derdi mesela kütle çekimini ve hareketi açıklayan denklemleri oluşturmaktı ama adam kalktı türevi integrali icat etti. bir kenarda oturan ve ne zaman nerede uygulanabileceği beni ilgilendirmez diyen bir pür matematikçi değildi.
sonra dili sevdim. ama dil de tıpkı matematik gibi bir araçtı. ama aslında esas içerik dilin kendisi olamazdı. anlatacak bir şeyi olan, anlatacağı şey içinden taşan adamlar en iyi yazarlar, şairler oluyordu. yani aslında dilin kendisi konusunda uzmanlaşmak içeriksiz bir sevdaydı, matematik gibi.
sonra profesyonel hayatımda, eğitimde ölçme ve istatistik alanında buldum kendimi. istatistiksel analizlerin de ölçme prosedürlerinin de aslında içeriği olmadan anlamsız olduğu kafamı yordu hep. ölçmenin temellerini bilmek, yanında bir alan bilgisi olmadan bir somut faydaya dönüşemiyordu. herhangi bir istatistiksel analizin nasıl yapılıp yorumlanacağı da aslında araştırma sorusunun içeriği olmadan havada kalan, boş bir şeydi.
şimdi içip içip işsletim sistemi olarak linux hakkında videolar izliyorum. eski bir bilgisayarıma ubuntu, limux mint, windows kurup kurup kaldırıyorum. ama işletim sistemi, kendisi aslında ilginç olmamalı. işletim sitemi, bilgisayarsa sen bir şeyler yap diye var. müzik edit et, kitap yaz, video işle, oyun oyna, bir çizim yap… tıpkı dil, matematik, istatistik ve ölçme gibi işletim sistemi bir içeriğe muhtaç aslında.
ilgi duyduğum, saatlerimi, yıllarımı gömdüğüm alanlar nedense hep böyle içeriksiz, somut uygulamaya muhtaç alanlar oldu nedense.
insan bir bilgisayar satın alıp, hangi bilgisayarı satın alsam diye videolar izler mi yeni bilgisayarında? cep telefonu alıp, en iyi cep telefonları nelerdir, konusunu araştırır mı o telefonda?
bu içerik sorunu, esasen bir anlam sorunu gibi geliyor bana da şimdi irdeleyesim yok.
matematik alanında her kuramsal icat, hemen şimdi uygulama alanı bulamıyor tabii. bazılarının kendilerine uygulamada yer bulması için on yıllar geçiyor. bazı uygulama alanlarındaysa insanlar kendi matematiklerini kendileri icat etmek durumunda kalıyor. newton’un derdi mesela kütle çekimini ve hareketi açıklayan denklemleri oluşturmaktı ama adam kalktı türevi integrali icat etti. bir kenarda oturan ve ne zaman nerede uygulanabileceği beni ilgilendirmez diyen bir pür matematikçi değildi.
sonra dili sevdim. ama dil de tıpkı matematik gibi bir araçtı. ama aslında esas içerik dilin kendisi olamazdı. anlatacak bir şeyi olan, anlatacağı şey içinden taşan adamlar en iyi yazarlar, şairler oluyordu. yani aslında dilin kendisi konusunda uzmanlaşmak içeriksiz bir sevdaydı, matematik gibi.
sonra profesyonel hayatımda, eğitimde ölçme ve istatistik alanında buldum kendimi. istatistiksel analizlerin de ölçme prosedürlerinin de aslında içeriği olmadan anlamsız olduğu kafamı yordu hep. ölçmenin temellerini bilmek, yanında bir alan bilgisi olmadan bir somut faydaya dönüşemiyordu. herhangi bir istatistiksel analizin nasıl yapılıp yorumlanacağı da aslında araştırma sorusunun içeriği olmadan havada kalan, boş bir şeydi.
şimdi içip içip işsletim sistemi olarak linux hakkında videolar izliyorum. eski bir bilgisayarıma ubuntu, limux mint, windows kurup kurup kaldırıyorum. ama işletim sistemi, kendisi aslında ilginç olmamalı. işletim sitemi, bilgisayarsa sen bir şeyler yap diye var. müzik edit et, kitap yaz, video işle, oyun oyna, bir çizim yap… tıpkı dil, matematik, istatistik ve ölçme gibi işletim sistemi bir içeriğe muhtaç aslında.
ilgi duyduğum, saatlerimi, yıllarımı gömdüğüm alanlar nedense hep böyle içeriksiz, somut uygulamaya muhtaç alanlar oldu nedense.
insan bir bilgisayar satın alıp, hangi bilgisayarı satın alsam diye videolar izler mi yeni bilgisayarında? cep telefonu alıp, en iyi cep telefonları nelerdir, konusunu araştırır mı o telefonda?
bu içerik sorunu, esasen bir anlam sorunu gibi geliyor bana da şimdi irdeleyesim yok.
devamını gör...