1.
bir fark ediş. zamanın behrinde bir idrak anı yaşadım. sevdanın, ayrılığın, özlemin, aşkın, sarhoşluğun, derdin, kederin ve bunlara benzer bilumum olgunun manasına eriştim. gerçi eriştim demek baya iddialı bir çıkış oldu ama bunlardan bir kısmını, biraz da taammüden, idrak ettim diyebilirim. hangisinin ne kadarlık bir kısmını idrak ettiğimi, idrak edilmemiş kısmı idrak edemediğim için tam olarak kestiremiyorum tabii ama tarafımca idrak edilmiş kısımlarının nahoşluğuna rağmen, muhteviyatında kadim bir şeyler ihtiva ettiğini hissediyorum, belki de ilk kez hissettiklerim doğru geliyor kendime. hislerimi ilk kez bu denli özümsüyorum belki de. hani fuzuli bahsediyor ya o çok eski eserde;
"öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedür
men kimem, sâkî olan kimdür, mey û sahbâ nedür"
bundan önce böyle bir ruh halindeymişim meğer ve ben bunu 500 senelik iki dize ile idrak ediyorum. şimdi dünya nedir, ben kimim, saki kim, şarap nedir sorularına verecek cevaplarım var. tabii demiyorum ki oldum, erdim, yetiştim ancak soldum derim yada eridim. bu süreçte daha önce farkına varmadığım kadar yalnızlığımın da farkına vardım, bir kişiyi farkında olmadan herkes yaptığını yada herkesi bir kişide topladığının farkına varmak acı olduğu kadar özel de bir durum. daha önce daha büyük yalnızlıklarım olmuştu belki ama yalnız olmayı iliklerimde hissetmemiştim hiç. şu şarkı baya iyi ifade ediyor durumu
"ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
ne çalar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"
az çok tahmin edersiniz ki bana yeniden şiirler okutan, bir kadın. birlikte hayaller kurduğum, birlikte ölmeyi planladığım ve hatta birlikte yaşamayı umduğum bir kadın. tabii dışarlıklıların da dediği gibi man plans and god laughs. elbette yaşanmışlıklar nedeniyle sonsuza kadar hayatımda olacak. hayatımızı dünümüzdeki, bugünümüzdeki ve geleceğimizdeki insanların hepsiyle birden paylaşıyoruz zira. kimse gelip geçmiyor aslında ve hiçbir şey gelip geçici değil. gelen herkes ve olan herşey kalıcı. yine de planların, ümitlerin, hayallerin topyekün gerçekliğin derin uçurumundan yuvarlandığını idrak etmek hayatımda yediğim en büyük tokat idi. klasik çeliğin hikayesini bilirsiniz; demir kömür ile kor haline getirilir ki yanma sırasında kopan karbon bağlarını bünyesine alıp sağlamlaşsın, çelik işinin en önemli aşaması su verme denilen, çeliği soğutma işidir. soğuma işlemi gereğinden yavaş olursa yeterince sertleşmez çelik, hızlı olursa çok sertleştiği için cam gibi kırılgan olur. işte benim idrak sürecim öyle hızlı gerçekleşti ki parçalandım. bilinçli aptallığım nedeniyle ışığa doğru hızla uçarken gereğinden fazla temizlenmiş cama vuran sinek gibi yere yapıştım. suçlayacak kimseyi bulamadım kendimden başka velhasıl, ayrılık gerçekten ateşten bir ok ama ateş olan kısmı temreni veya gövdesi değil de gömleği, ok delip vücudunda bir vakit eğleniyor ta ki kuş tüyü olması gereken gömleği kordan olsun, işte o zaman yakıyor da yakıyor. fuzuli ile başladık, devam ettik, onunla bitirelim;
"firakın odunu gördükçe mum tek eridi,
sebat-ü sabrda fulad gördüğün gönlüm."
sebattan başka çare yok. yine de herkes anka olarak dünyaya gelmiş değil, herkes yanınca mükemmel bir şekilde yeniden doğamıyor.
biz, sakat kalanlardanız.
"öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedür
men kimem, sâkî olan kimdür, mey û sahbâ nedür"
bundan önce böyle bir ruh halindeymişim meğer ve ben bunu 500 senelik iki dize ile idrak ediyorum. şimdi dünya nedir, ben kimim, saki kim, şarap nedir sorularına verecek cevaplarım var. tabii demiyorum ki oldum, erdim, yetiştim ancak soldum derim yada eridim. bu süreçte daha önce farkına varmadığım kadar yalnızlığımın da farkına vardım, bir kişiyi farkında olmadan herkes yaptığını yada herkesi bir kişide topladığının farkına varmak acı olduğu kadar özel de bir durum. daha önce daha büyük yalnızlıklarım olmuştu belki ama yalnız olmayı iliklerimde hissetmemiştim hiç. şu şarkı baya iyi ifade ediyor durumu
"ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
ne çalar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"
az çok tahmin edersiniz ki bana yeniden şiirler okutan, bir kadın. birlikte hayaller kurduğum, birlikte ölmeyi planladığım ve hatta birlikte yaşamayı umduğum bir kadın. tabii dışarlıklıların da dediği gibi man plans and god laughs. elbette yaşanmışlıklar nedeniyle sonsuza kadar hayatımda olacak. hayatımızı dünümüzdeki, bugünümüzdeki ve geleceğimizdeki insanların hepsiyle birden paylaşıyoruz zira. kimse gelip geçmiyor aslında ve hiçbir şey gelip geçici değil. gelen herkes ve olan herşey kalıcı. yine de planların, ümitlerin, hayallerin topyekün gerçekliğin derin uçurumundan yuvarlandığını idrak etmek hayatımda yediğim en büyük tokat idi. klasik çeliğin hikayesini bilirsiniz; demir kömür ile kor haline getirilir ki yanma sırasında kopan karbon bağlarını bünyesine alıp sağlamlaşsın, çelik işinin en önemli aşaması su verme denilen, çeliği soğutma işidir. soğuma işlemi gereğinden yavaş olursa yeterince sertleşmez çelik, hızlı olursa çok sertleştiği için cam gibi kırılgan olur. işte benim idrak sürecim öyle hızlı gerçekleşti ki parçalandım. bilinçli aptallığım nedeniyle ışığa doğru hızla uçarken gereğinden fazla temizlenmiş cama vuran sinek gibi yere yapıştım. suçlayacak kimseyi bulamadım kendimden başka velhasıl, ayrılık gerçekten ateşten bir ok ama ateş olan kısmı temreni veya gövdesi değil de gömleği, ok delip vücudunda bir vakit eğleniyor ta ki kuş tüyü olması gereken gömleği kordan olsun, işte o zaman yakıyor da yakıyor. fuzuli ile başladık, devam ettik, onunla bitirelim;
"firakın odunu gördükçe mum tek eridi,
sebat-ü sabrda fulad gördüğün gönlüm."
sebattan başka çare yok. yine de herkes anka olarak dünyaya gelmiş değil, herkes yanınca mükemmel bir şekilde yeniden doğamıyor.
biz, sakat kalanlardanız.
devamını gör...
2.
belli bir yaşta oluşur. insanda idrak yeteneği geliştikçe merhamet, kendini başkasının yerine koyup düşünme, acıma hissi, adaletli olma gibi tarafları da gelişmeye başlar.
eğer ki bir çocuğun beyinsel gelişimini anlamak için önce çevresinde gördüklerine anlam verme, akıl erdirme çabasına yani idrak yeteneğini gözlerler.
eğer ki bir çocuğun beyinsel gelişimini anlamak için önce çevresinde gördüklerine anlam verme, akıl erdirme çabasına yani idrak yeteneğini gözlerler.
devamını gör...
3.
kavrama, algılama.
devamını gör...
4.
acı çekilmeden idrak açılmaz.
devamını gör...
5.
kapasite
devamını gör...