öne çıkanlar | diğer yorumlar

bir ihsan oktay anar kitabıdır.
bütün ihsan oktay anar kitapları gibi çok değişik ve çok güzeldir.
şu an tanım gireceğim için kitap önümde ve tebessümle bakıyorum.
ihsan oktay anarın en kısa kitabıdır ama kısa olduğuna aldırmayın çünkü diğer kitapları gibi çok yoğun ve okuması zor bir kitaptır. hırs ve zekanın ne kadar kötü sonuçlar doğurabileceğini ne kadar kötü olabileceğini anlatır kitap.
ayrıca kitabı açar açmaz kitabın adını görürsünüz ve altında eski zaman mucitlerinin inanılmaz hayat öyküleri yazar.
ilgi çekici okunması gereken bir eserdir.
tanımımın bir şey anlatmadığının farkındayım zaten tanımım kitap hakkında bir şey anlatamazdı.
kitabın arkasında şöyle bir yazı var ve bu yazı bütün ihsan oktay anar kitapları için geçerlidir.
okuyanın okumayanlara kolay anlatamayacağı, hayal gücünün sınırsızlığını gösteren çizimleriyle insanın birileriyle paylaşmak isteyeceği romanlardan kitab-ül hiyel.
bende sizinle paylaşmak istedim sayın yazarlar.
--- alıntı ---

insanoğullarının hayatları da hayalden çok hiylelerle dolu olduğu için eserine kitab-ül hiyel adı verdiğini rivayet etmiştir.

--- alıntı ---
devamını gör...
t: bir ihsan oktay anar eseridir.

yafes çelebi hazretleri'nin, kara calud'un ve üzeyir bey'in başından geçenler anlatılır. oldukça mizahi bir üslup kullanılmıştır. örneğin, bir rum isyanı olacağını düşünen insanlar ortalığı velveleye verir ve sonra birtakım olaylar olur. anlatıcı şöyle anlatır:

dersaadet'teki rumların isyan edeceklerinden korkulduğu için herkese silahlanması emredilmişti. bu emri derhal yerine getiren halk da birer piştov alıp, hemen her yerde ve zamanda, gece yarısı cami avlusunda, gün ortasında pazarda, sabah kahvesi içerken kıraathanede, akşam namazı kılarken mescidde gerekli gereksiz silahlarını patlatmaya başladı. öyle ki, piştovu olmayanlar erkek sayılmıyordu. bu yüzden eli ayağı tutmayanlar bile baskıya dayanamayıp birer silah edindiler. dersaadet, keyif için atılan silahların velvesiyle inlerken kimi karısını, kimi de çocuğunu kazayla vurdu: şeyhülkurra havai abbas efendi'nin naklettiğine göre kaza kurşunlarıyla tam dokuzbin can telef olmuştu ki, eğer denildiği gibi rumlar isyan etselerdi bu kadar zayiat verileceği şüpheliydi. *

bir başka güldüren husus da henüz yeni yeni osmanlı topraklarına giren tekila'nın isminin "tek-i âlâ" olarak geçmesidir.

eski metinlerde ve ihsan oktay'ın eserlerinde sık sık rastlanan "rivayet üslubu" bu eserde de mevcuttur. anlatıcı olayları, bilgileri, durumları ve düşünceleri kısacası çoğu şeyi "kalyoncukulluğu tekkesi pirlerinden tiryaki boncuk dede hazretleri" gibi spesifik isimli zevatın naklettikleriyle oluşturur. bu ve buna benzer yaklaşık 100 zevatın ismi geçer.

kitabın son cümlelerinde yazarın daha önce puslu kıtalar atlası romanında rastladığımız uzun ihsan efendi'yi görürüz -başka sayfalarda da ihsan efendi'den bahsediliyor olabilir, tam hatırlayamadım-:

hayal nazırı uzun îhsan efendi; üzeyir bey'in yanından asla ayırmadığı, üzerinde sadece bir nokta bulunan deftere, kendisinin, evin, ve orada vaktiyle yaşayıp ölmüş insanların muhayyel hayatlarını yazdığını, insanoğullarının hayatları da hayalden çok hiylelerle dolu olduğu için eserine kitab-ül hiyel adını verdiğini rivayet etmiştir. müdde-i ömrü meçhuldür.
devamını gör...
eski ve yeni ahitten aynı zamanda islam dininden yüzlerce alıntı ve önerme yaptığı, okuru istanbul beyoğlu'nun ve fatih semtinin sokaklarında derin maceralara götüren büyük yazar oktay anar'ın ikinci okuduğum kitabı, türk edebiyatı önümüzdeki yüzyıl içerisinde bu adamın izinden giderse büyük ihtimalle büyük bir ekol doğurmuş olacak.


"ustaların kılınç yapmak için saatlerce ve günlerce dövdükleri demir neden serttir, bilir misin? o, insanoğluna hemen boyun eğmez, çünkü onların, kendisiyle işleyecekleri suçları bilir. bu yüzden de ortak olacağı günahların bedelini ateşte dövülürken peşinen öder. zalimlerin kolları kendi erişilmez isteklerine göre çok kısadır. tutkularının büyüklüğü onları böylece sakat kıldığından, bizim kılınç dediğimiz koltuk değneğini kullanırlar. icat ettiğin silah işte onların tutkularını büyütecek ve zulümlerini arttıracak. sen onların kollarını uzattın. oysa kılınçlar yeterince uzun değil miydi?"
devamını gör...
ihsan oktay anar'ın en sevdiğim kitaplarından biri. içinden şöyle bir cümle aklımda yer etmiş:


"zaten o tek nokta olmasa, bütün gözler kör olmaz mıydı?"


osmanlıca bilmeyenlerin anlaması çok güç bir cümle. osmanlıca'da göz (گوز, کوز) ve kör (کور) kelimelerinin yazılışı arasındaki tek fark zel harfinin üzerinde nokta olması. kim bilir böyle böyle neleri kaçırdık. müthiş adamsın ihsan bey.
devamını gör...
ıhsan oktay anar ın bu kitabında puslu kıtalar atlasına nazaran daha fazla osmanlıca terim var ve o yüzden anlayamadığım kelimeler oldu ama şudur diyerek cümle icinde anlamını cıkardım gitti.
bir ev düşünün ki yıllarca mucitlere ev sahipligi yapmış, odaları sırlarla dolu, duvarların, kuyuların dili olsa konuşsa. hırs, kibir, zeka, beyin fırtınaları derken kitabı okurken dikkat kesilmek gerekiyor anlamak icin. şuan efrasiyabın hikayeleri kitabına gectim yazarın, o kitap daha kolay mesela okuma anlamında.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kitab-ül hiyel" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim