1.
the lazy man's atheist.
a-gnostic, bilinmezcilik. tanrıyla ilgili bir bilgi elde edemeyeceğimizi söyleyen inanış.
a-gnostic, bilinmezcilik. tanrıyla ilgili bir bilgi elde edemeyeceğimizi söyleyen inanış.
devamını gör...
2.
yaa ben ne bileyimciliğin entel ismi.
devamını gör...
3.
bilmediğini bilmektir. agnostikler tanrının var olduğunu kabul etmezken tanrı yoktur demez de. agnostisizmin tek bir çeşidi yoktur. zaten hiç bir görüşün tek bir çeşidi olamaz. hiç bir insanın görüşü birbiriyle aynı olamaz her insan farklı yorumlar farklı inanır. agnostik, ateist, deist gibi ifadeler sadece genel bir noktada görüşleri birleştirir. ama her deist tanrıyı aynı şekilde hayal etmek zorunda olmadığı gibi her agnostik de aynı yönden yaklaşmak zorunda değildir. her farklı yaklaşım için de bungörüşüne yeni bir isim şart değildir. agnostisizm felsefik düşünmenin bir sonucudur. aslında basit tanımlarla anlatılması doğru değildir. bana göre uzun sorgulamaların ve düşüncelerin sonudur. kişiden kişiye değişen bir çok noktadan başlayan sorgulama evresinin birleşim noktasıdır.
devamını gör...
4.
ben bilmem arkadaş, onu da mı baaaağ soruyon anlayışının akademik tanımı.
agnostizm ile deizm arasında bi yerlerdeyim ben de tam karar veremedim.
agnostizm ile deizm arasında bi yerlerdeyim ben de tam karar veremedim.
devamını gör...
5.
bilinmezlik değil bilinemezliği savunan felsefi akım. savunucularına da agnostik denir. tam neresindeyim henüz isimlendiremesem de içinde sayılabileceğim gruptur.
devamını gör...
6.
şöyle bir şeydir;
deneğimiz fazla araştırmamış, öğrenmemiş islam hakkındaki tüm bilgisi aile ve çevresinden öğrendikleriyle sınırlı (kısacası ülkemizdeki genel çoğunluğa hitap eden) bir müslüman olsun adına da tuğçe diyelim. bu kişinin bir de ordan buradan birkaç yazı okuyarak ateist olmuş bir arkadaşı olsun ve bunlar tartışsınlar. bizim müslüman olan arkadaşımız yani tuğçe hiç o zamana kadar sorgulamadığı için inandığı bazı şeylerin mantıksız olduğunu bu ateist arkadaşı sayesinde anlasın ve ateist olmaya karar versin.
başka bir gün ateist olan tuğçe müslüman bir kişiyle tanışsın. bu kişi hem tuğçe'den hem de onu ateist yapan diğer ateist arkadaşından yaşça büyük hem de bilgisi daha fazla diyelim. müslümanla tartışacak ve sorguladığı hemen her şeyin karşıdaki kişi tarafından altının doldurulabileceğini görmüş olsun. bu sefer tekrar müslüman olmaya karar verir. daha sonrasında ise karşısına kendisinden daha donanımlı bir ateist çıkar vs vs. bu şekilde devam edecektir.
yukarıdaki hayali örgüden farklı olarak bizler siyasi ve dini tutumlarımızı kolay değiştirmeyiz. mesela bizden daha donanımlı ve zıt fikirli birisi karşımızdaysa ya küfrederiz ya da çeşitli psikolojik savunma metodlarıyla söylediklerini kabul etmeme eğilimi gösteririz. eğer öyle olmasaydık ve sadece gerçeğe ulaşmak arzusunda olsaydık işte o zaman durumumuz yukarıdaki tuğçe ile aynı olacaktı. sürekli bizden daha donanımlı insanlar ya da bakış açıları karşısında rüzgarda savrulan bir yaprak gibi ordan oraya savrulacaktık. bunun nedeni inanç konusuna akıl ile yaklaşıldığı zaman kesin bir sonuca ulaşılamayacak olmasıdır. hem bir tanrıya inanan insanların cevap veremeyeceği pek çok "boşluk" vardır hem de ateistlerin cevap veremeyecekleri "boşluklar" vardır.
yukarıdaki kısım sadece akıl ile ilgili olan kısımdır bunun bir de vicdanla ilgili, hislerle ilgili duyuşsal kısmı vardır. zekanız size ne söylerse söylesin hisleriniz de bir taraftan konuşacaktır. ölüme karşı duygularınız ne söylüyor? ölen annenizin nerede olduğunu düşünmek istersiniz? varoluşa hangi pencereden bakıyorsunuz? tüm bunlar kişiden kişiye değişecek olan şeylerdir. işte agnostisizm kısaca bunu söyler. dine ya da dinsizliğe bakış, sayılamayacak kadar çok faktörün etkisindedir ve kişiden kişiye değişir. agnostik der ki; "madem kişinin karakterine göre, duygularına, zekasına, eğilimine, çevresine, kültürüne göre bu tercih şekillenecek. ( yani evrensel bir 2+2=4 durumu olmayacak) ben bir tercihte bulunmamayı tercih ediyorum."
*
deneğimiz fazla araştırmamış, öğrenmemiş islam hakkındaki tüm bilgisi aile ve çevresinden öğrendikleriyle sınırlı (kısacası ülkemizdeki genel çoğunluğa hitap eden) bir müslüman olsun adına da tuğçe diyelim. bu kişinin bir de ordan buradan birkaç yazı okuyarak ateist olmuş bir arkadaşı olsun ve bunlar tartışsınlar. bizim müslüman olan arkadaşımız yani tuğçe hiç o zamana kadar sorgulamadığı için inandığı bazı şeylerin mantıksız olduğunu bu ateist arkadaşı sayesinde anlasın ve ateist olmaya karar versin.
başka bir gün ateist olan tuğçe müslüman bir kişiyle tanışsın. bu kişi hem tuğçe'den hem de onu ateist yapan diğer ateist arkadaşından yaşça büyük hem de bilgisi daha fazla diyelim. müslümanla tartışacak ve sorguladığı hemen her şeyin karşıdaki kişi tarafından altının doldurulabileceğini görmüş olsun. bu sefer tekrar müslüman olmaya karar verir. daha sonrasında ise karşısına kendisinden daha donanımlı bir ateist çıkar vs vs. bu şekilde devam edecektir.
yukarıdaki hayali örgüden farklı olarak bizler siyasi ve dini tutumlarımızı kolay değiştirmeyiz. mesela bizden daha donanımlı ve zıt fikirli birisi karşımızdaysa ya küfrederiz ya da çeşitli psikolojik savunma metodlarıyla söylediklerini kabul etmeme eğilimi gösteririz. eğer öyle olmasaydık ve sadece gerçeğe ulaşmak arzusunda olsaydık işte o zaman durumumuz yukarıdaki tuğçe ile aynı olacaktı. sürekli bizden daha donanımlı insanlar ya da bakış açıları karşısında rüzgarda savrulan bir yaprak gibi ordan oraya savrulacaktık. bunun nedeni inanç konusuna akıl ile yaklaşıldığı zaman kesin bir sonuca ulaşılamayacak olmasıdır. hem bir tanrıya inanan insanların cevap veremeyeceği pek çok "boşluk" vardır hem de ateistlerin cevap veremeyecekleri "boşluklar" vardır.
yukarıdaki kısım sadece akıl ile ilgili olan kısımdır bunun bir de vicdanla ilgili, hislerle ilgili duyuşsal kısmı vardır. zekanız size ne söylerse söylesin hisleriniz de bir taraftan konuşacaktır. ölüme karşı duygularınız ne söylüyor? ölen annenizin nerede olduğunu düşünmek istersiniz? varoluşa hangi pencereden bakıyorsunuz? tüm bunlar kişiden kişiye değişecek olan şeylerdir. işte agnostisizm kısaca bunu söyler. dine ya da dinsizliğe bakış, sayılamayacak kadar çok faktörün etkisindedir ve kişiden kişiye değişir. agnostik der ki; "madem kişinin karakterine göre, duygularına, zekasına, eğilimine, çevresine, kültürüne göre bu tercih şekillenecek. ( yani evrensel bir 2+2=4 durumu olmayacak) ben bir tercihte bulunmamayı tercih ediyorum."
*
devamını gör...
7.
'var mı yok mu bilmiyorum ki tapayım. yada ben yoktur demiyorum töbe sadece yüzde yüz kanıtım yok diyorum' şeklinde kıvırma ustası insanların görüşü.
devamını gör...
8.
(bkz: thomas henry huxley)
devamını gör...
9.
agnostisizm, tembellik degildir. aksine, bir insan uzun metafiziksel ve teolojik arayislardan sonra agnostik olabilir. agnostisizme göre, insan mantigi tanrinin olup olmadigini anlayabilecek kapasitede degildir. agnostik olabilmek için*insanin bir suru dini arastirip hicbir din tarafindan ikna olmamasina ragmen tanrinin yok oldugunu iddia eden dusunce bicimlerini de reddetmis olmasi gerekir.
bana kalirsa agnostisizm, din konusunda çok önemli bir noktaya parmak basar. ınsan mantigi tanrinin varolup olmadigini anlayabilecek kapasitede degildir cunku tanri metafiziksel bir seydir. mantik ile aciklanamaz. insanin tanriyi, tanrilari ya da herhangi bir maddeler uzeri bir konsepti anlamasi icin ruhu/kalbi ile bakmasi gerekir.
bana kalirsa agnostisizm, din konusunda çok önemli bir noktaya parmak basar. ınsan mantigi tanrinin varolup olmadigini anlayabilecek kapasitede degildir cunku tanri metafiziksel bir seydir. mantik ile aciklanamaz. insanin tanriyi, tanrilari ya da herhangi bir maddeler uzeri bir konsepti anlamasi icin ruhu/kalbi ile bakmasi gerekir.
devamını gör...
10.
namıdiğer bilinemezcilik. ilahi varlıkların var olup-olmayacağını bilemeyeceğimizi savunur. burda şunu bilmemiz lâzım, bilinemez ne demektir?
bu soruma 2 şekilde cevap verebilirsiniz;
a. bilimin gözlemleyemediği şeyler bilinemezciliğe dahildir.
b. tanrıyı anlayıp-kavramamız mümkün değildir. bu yüzden tanrı, bilinemezciliğe dahildir.
a şıkkındaki cevabı verene şöyle soru sorabiliriz; bilimin gözlemleyemediği şeyler, "bilinemez" olmaya mahkum mudur? bilim gözlemleyemediği şeyleri "resmen" kabul etmez. bilimin kabul etmediği şey, "bilinemez" olmaya mahkum mudur? eğer a şıkkını savunan biri, evet, bilimin gözlemleyemediği şey "bilinemez" olmaya mahkumdur derse şöyle sormak lâzım;
tanrı, gözlemlenebilir bir olgu mudur? ya da, tanrı, yarattığı insanlar tarafından gözlemlenebilir mi? eğer cevabınız, "evet"se bu durumda siz, b şıkkını inkâr edersiniz. buna rağmen, cevabım evet diyorsanız şöyle soralım,
bilim nedir? gözlemlenebilir olan fiziksel delillerle doğa/doğa olaylarının işleyişini anlamak adına düzenlenmiş insanî çaba. fiziksel ve doğal dünyanın sistematik bir şekilde incelenmesi.
bu durumda bir şeyin gözlemlenebilmesi için, fizik yasalarına uyması gerekmiyor mu? gerekiyor.
peki tanrı, fizik yasalarına uymak zorunda mı? yani fizik yasaları tüm evren için geçerli yasalar, peki tanrı yarattığı evrenle kısıtlanabilir mi? kısıtlanamaz. bu durumda tanrı fizik yasalarına uymak zorunda mı? ya da tanrı fizik yasalarına uyuyor mu? bunun cevabının hayır olduğunu zannediyorum. bu durumda, tanrı, bilim tarafından gözlemlenemeyecektir. bu durumda başka bir soru sorulabilir;
bir şeyin gözlemlenmesi ne demektir? bir gerçeğin/nesnenin niteliklerini öğrenmek, dikkatli bir biçimde onu ele almak, incelemek.
peki tanrı/yaratan/yaratıcı gözlemlenebilmesi mümkün olan bir "nesne" ya da "madde" midir? hayır değildir.
bu durumda tanrının gözlemlenemeyeceğini söyleyebilir miyiz? söyleyebiliriz.
peki bilimin gözlemleyemediği şey gerçek mi? bu soruya bunu bilemeyiz diye cevap verebilirsiniz. bu durumda, şöyle sorabiliriz;
peki ya bilimin gözlemleyemeyeceği/test edemeyeceği/deneyle varlığına ulaşamayacağı, "madde" ya da "cisim" diyemediğimiz bir varlığın, gerçek olmadığı sonucuna nasıl ulaşabiliriz? ulaşamayız ki. böyle bir şey imkansız!
peki bilimin bile gözlemleyemeyeceği şeyin gerçek olup-olmadığını nasıl anlayabiliriz? bu sorunun cevabı muhtemelen, o şey hakkında edindiğimiz bilgilerin aklımıza yatıp-yatmamasıyla anlayabiliriz şeklinde olacaktır. o zaman şöyle sorulabilir;
bu durumda bilimin gözlemleyemediği tanrı hakkında bilgi edinebilmemiz için kutsal kitaplar gerekmez mi? işte bu soru kilit sorudur. bilimin gözlemleyemeyeceği şeyin var olup-olmadığını aklımızla anlayabiliriz. bir şeyin bilim tarafından gözlemlenmesi mümkün değil diye, o şeyi kestirip atmamız, bilinemez dememiz tembelliktir.
bunu dediğimiz zaman agnostik kimse bize karşı ilk başta inkâr ettiği b şıkkını savunabilir, o şöyle diyebilir; tanrıyı anlayıp-kavrayamayız, bu yüzden var olup olmadığı bilinemez. bu durumda şöyle sorabiliriz;
peki din, tanrıyı anlayıp-kavradığımızı mı söyler? cevap muhtemelen hayır. çünkü, din bize tanrı'yı anlatır fakat anlayabildiğimiz kadarıyla. ama birçok şeyi bilmeyiz. bu durumda dinin de, "tanrıyı tam anlamıyla anlattık" gibi bir iddiası olmadığı için, b şıkkı geçersizleşir. çünkü bir şeyi anlayamamamız, onun bilinemez olduğunu göstermez. evrende anlayamayacağımız, kavrayamayacağımız birçok şey var, ama var. yani bilinemez değiller. varlar. bu durumda bir şeyi anlayamamamız, kavrayamamamız onun varlığının bilinemez olduğunu göstermez.
bir kutsal kitabı elinize alıp okuyorsunuz, kesin olarak bu yalan diyorsunuz, inkar ediyorsunuz, hem de kolaylıkla. aklınızda hiçbir şüpheye yer vermeksizin ateist olabiliyorsunuz. bu durumda bir kutsal kitabı aklınızı kullanarak okuduğunuzda, bu kitapta hiçbir çelişki bulmazsanız ve diğer bazı etkenlerle de o dinin gerçek olduğuna, tanrının gerçek olduğuna şüpheye yer vermeksizin inanabilirsiniz. ya da bunun yerine yine aklınızı kullanıp bir deist de olabilirsiniz. yani akıl ile tanrıya "erişebilirsiniz". bunun yerine "bilemeyiz" demek, hiç sevmediğim, ya varsa? sorusunu ortaya çıkarır ve bu, bir paradoks gibi..
bu soruma 2 şekilde cevap verebilirsiniz;
a. bilimin gözlemleyemediği şeyler bilinemezciliğe dahildir.
b. tanrıyı anlayıp-kavramamız mümkün değildir. bu yüzden tanrı, bilinemezciliğe dahildir.
a şıkkındaki cevabı verene şöyle soru sorabiliriz; bilimin gözlemleyemediği şeyler, "bilinemez" olmaya mahkum mudur? bilim gözlemleyemediği şeyleri "resmen" kabul etmez. bilimin kabul etmediği şey, "bilinemez" olmaya mahkum mudur? eğer a şıkkını savunan biri, evet, bilimin gözlemleyemediği şey "bilinemez" olmaya mahkumdur derse şöyle sormak lâzım;
tanrı, gözlemlenebilir bir olgu mudur? ya da, tanrı, yarattığı insanlar tarafından gözlemlenebilir mi? eğer cevabınız, "evet"se bu durumda siz, b şıkkını inkâr edersiniz. buna rağmen, cevabım evet diyorsanız şöyle soralım,
bilim nedir? gözlemlenebilir olan fiziksel delillerle doğa/doğa olaylarının işleyişini anlamak adına düzenlenmiş insanî çaba. fiziksel ve doğal dünyanın sistematik bir şekilde incelenmesi.
bu durumda bir şeyin gözlemlenebilmesi için, fizik yasalarına uyması gerekmiyor mu? gerekiyor.
peki tanrı, fizik yasalarına uymak zorunda mı? yani fizik yasaları tüm evren için geçerli yasalar, peki tanrı yarattığı evrenle kısıtlanabilir mi? kısıtlanamaz. bu durumda tanrı fizik yasalarına uymak zorunda mı? ya da tanrı fizik yasalarına uyuyor mu? bunun cevabının hayır olduğunu zannediyorum. bu durumda, tanrı, bilim tarafından gözlemlenemeyecektir. bu durumda başka bir soru sorulabilir;
bir şeyin gözlemlenmesi ne demektir? bir gerçeğin/nesnenin niteliklerini öğrenmek, dikkatli bir biçimde onu ele almak, incelemek.
peki tanrı/yaratan/yaratıcı gözlemlenebilmesi mümkün olan bir "nesne" ya da "madde" midir? hayır değildir.
bu durumda tanrının gözlemlenemeyeceğini söyleyebilir miyiz? söyleyebiliriz.
peki bilimin gözlemleyemediği şey gerçek mi? bu soruya bunu bilemeyiz diye cevap verebilirsiniz. bu durumda, şöyle sorabiliriz;
peki ya bilimin gözlemleyemeyeceği/test edemeyeceği/deneyle varlığına ulaşamayacağı, "madde" ya da "cisim" diyemediğimiz bir varlığın, gerçek olmadığı sonucuna nasıl ulaşabiliriz? ulaşamayız ki. böyle bir şey imkansız!
peki bilimin bile gözlemleyemeyeceği şeyin gerçek olup-olmadığını nasıl anlayabiliriz? bu sorunun cevabı muhtemelen, o şey hakkında edindiğimiz bilgilerin aklımıza yatıp-yatmamasıyla anlayabiliriz şeklinde olacaktır. o zaman şöyle sorulabilir;
bu durumda bilimin gözlemleyemediği tanrı hakkında bilgi edinebilmemiz için kutsal kitaplar gerekmez mi? işte bu soru kilit sorudur. bilimin gözlemleyemeyeceği şeyin var olup-olmadığını aklımızla anlayabiliriz. bir şeyin bilim tarafından gözlemlenmesi mümkün değil diye, o şeyi kestirip atmamız, bilinemez dememiz tembelliktir.
bunu dediğimiz zaman agnostik kimse bize karşı ilk başta inkâr ettiği b şıkkını savunabilir, o şöyle diyebilir; tanrıyı anlayıp-kavrayamayız, bu yüzden var olup olmadığı bilinemez. bu durumda şöyle sorabiliriz;
peki din, tanrıyı anlayıp-kavradığımızı mı söyler? cevap muhtemelen hayır. çünkü, din bize tanrı'yı anlatır fakat anlayabildiğimiz kadarıyla. ama birçok şeyi bilmeyiz. bu durumda dinin de, "tanrıyı tam anlamıyla anlattık" gibi bir iddiası olmadığı için, b şıkkı geçersizleşir. çünkü bir şeyi anlayamamamız, onun bilinemez olduğunu göstermez. evrende anlayamayacağımız, kavrayamayacağımız birçok şey var, ama var. yani bilinemez değiller. varlar. bu durumda bir şeyi anlayamamamız, kavrayamamamız onun varlığının bilinemez olduğunu göstermez.
bir kutsal kitabı elinize alıp okuyorsunuz, kesin olarak bu yalan diyorsunuz, inkar ediyorsunuz, hem de kolaylıkla. aklınızda hiçbir şüpheye yer vermeksizin ateist olabiliyorsunuz. bu durumda bir kutsal kitabı aklınızı kullanarak okuduğunuzda, bu kitapta hiçbir çelişki bulmazsanız ve diğer bazı etkenlerle de o dinin gerçek olduğuna, tanrının gerçek olduğuna şüpheye yer vermeksizin inanabilirsiniz. ya da bunun yerine yine aklınızı kullanıp bir deist de olabilirsiniz. yani akıl ile tanrıya "erişebilirsiniz". bunun yerine "bilemeyiz" demek, hiç sevmediğim, ya varsa? sorusunu ortaya çıkarır ve bu, bir paradoks gibi..
devamını gör...
11.
tanrının bilinemezligini savunan akım.
devamını gör...
12.
"şu kısacık ömrümde hangi inanışı araştırayım yahu!" diyen inanç akımı.
devamını gör...
13.
bananecilik
devamını gör...
14.
"ölçmedim ki hıaamına"cılıktır.
devamını gör...
15.
tanrı'nın var olup olmadığının bilinemeyeceğini savunan görüş. yani bilinemezcilik. örneğin sofist düşünürlerden protagoras "tanrılar üzerine bilgi edinmekte çaresizim; ne var oldukları ne de olmadıkları, ne de ne şekilde oldukları üzerine."
agnostisizm adını ilk kullanan thomas huxley'e göre duyularımızla kavrayamadığımız şeyler konusunda kesin bir şey söyleyemeyiz. tanrı da duyularla kavranamadığı için var olup olmadığını söyleyemeyiz.
agnostisizm tanrı'yı reddetmez. fakat tanrı ile ilgili bilgiye sahip olunamayacağından herhangi bir yargıda da bulunmaz.
agnostisizm adını ilk kullanan thomas huxley'e göre duyularımızla kavrayamadığımız şeyler konusunda kesin bir şey söyleyemeyiz. tanrı da duyularla kavranamadığı için var olup olmadığını söyleyemeyiz.
agnostisizm tanrı'yı reddetmez. fakat tanrı ile ilgili bilgiye sahip olunamayacağından herhangi bir yargıda da bulunmaz.
devamını gör...
16.
bilinemezciliktir. agnostik olan kişi tanrı vardır veya yoktur sorusunu geçmiştir. tanrı olsa da olmasa da bu bilinemez diyen bir kavramdır.
devamını gör...
17.
bir insan türünü temsil eden yöneliş biçimi. böyle dûşünmek başka bir insan demektir... ama insan
devamını gör...
18.
agnostizm bilimsel düşünceye en yakın olan ifadedir. bilim bir teyit mekanizmasıdır ve teyit edemediği durumları da araştırmaya devam eder. akıllı bir tanrı büyük olasılıkla yok ama bu teyit edilemediği sürece bunun olmadığını söylemekte bir çeşit inanca dönecektir. bu yüzden bilinmezcilik akılcı ve tutarlıdır.
devamını gör...
19.
tanrının varlığı ya da yokluğu kanıtlanamaz. teknik olarak bütün insanlar agnostiktir. tanrı yoktur çünkü kanıtlanamaz bilimsel olarak. tanrı vardır çünkü henüz kanıtlanamadığı hiç kanıtlanamayacağı anlamına gelmez, gibi sorular arasında kendini seçime zorlamayan insanlardır. teistler tanrının varlığı ihtimaline inanmayı seçer, ateistler de inanmamayı seçer. agnostikler ise bu konuda herhangi bir karara varmayı mantıklı bulmayan insanlardır.
devamını gör...
20.
bilinmezlik bir diğer adı da. bence saçma bir inanç biçimi. çünkü senin için tanrı ya vardır ya da yoktur. bir tane agnostik arkadaşım vardı, adam geceler boyu düşünüp tanrı var mı yok mu diye sorgular dururdu, en sonunda ruh sağlığı bozuldu ve tedavi görmeye başladı. şimdi de ateist kendisi.
iki yol var, birini seçmen gerekir. hayatta da olduğu gibi.. ben ateizmi seçtim, şu an gayet de mutluyum.
iki yol var, birini seçmen gerekir. hayatta da olduğu gibi.. ben ateizmi seçtim, şu an gayet de mutluyum.
devamını gör...