kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ilim yayma vakfı başkanı bilal erdoğan, bir ülkenin borçlanarak büyüyebileceğini açıkladı.

"türkiye bu modeli uzun süre denedi. cari açık vererek, dünyadan borç toplayarak, dünyadan yatırımcı gelmeksizin, finans sektöründe olsun gerçek somut yatırımlarla olsun yatırımcının gelmesi, borç vermesine dayalı bir büyüme modelini bugüne kadar denedik. bununla belli başarıları da yakaladık."

buradan
ünlü ekonomist bilal erdoğan.
devamını gör...
bir ülke borçlanarak değil yatırımlarını borçla finanse ederek büyüyebilir. yoksa ipe sapa gelmez şeylere harcanan borç, faiziyle birlikte geri ödenirken ülkenin belini bükmekten başka bir şeye sebep olamaz.
devamını gör...
www.yenisafak.com/dunya/cin...

bak bakalım borçlanmalar neye mal oluyormuş erdoğan?
devamını gör...
ulan o borç için güven endeksi diyr bir şey var. almanya aldığı (almazda) borcu o sağladığı güvenle %1 faizle geri öderken türkiye aldığı o borcu en az %15-20 faizle geri ödüyor.
devamını gör...
ekonomide borçlanarak büyüme diye bir gerçek vardır fakat finans ettiğin tutarın doğru kullanılması gerekir. borçlanarak elde ettiğin parayı geçmişten gelen borçları kapatarak sadece vadeyi ve ödeyeceğin faizi arttırmış olursun. borçlanarak aldığın parayla üretim istihdam edip ihracat yüzdesini arttırarak yabancı yatırımcı katılımı sağlarsan ancak aldığın borcun bir anlamı olur.
bunu da yapacak bir ekonomi anlayışı göremiyorum maalesef.
devamını gör...
bana seksist seksist yorum yaptırıyor bu cemaat.

temelde doğru, ben spermimi bir kadına borç veriyorum, kadın verdiğim borcu kullanarak davul gibi oluyor; hali ile büyüyor. 9 ay vadeli ödeme günü geldiğinde ben de kazanıyorum, o da kazanıyor.

lakin ekonomi dediğin şey üreme, sevişme değil ki; keşke öyle olsa. kapitalist bir ekonomide borcu aldığın cemaat ya sürekli prezervatif takıyor, ya da tüplerini bağlatıyor. sen kullanıldığın ile kalıyorsun affedersin. e hani borçtu; hani win win yapacaktık? zevk aldın ya diyor. bre arkadaş, zevk aldığın süre toplasan 1 saat etmiyor, işin ucunda büyüyen eden de bir şey yok; belki bir miktar meme ucu sertleşmesi o kadar.

öteki öyle mi, yediği önünde yemediği arkasında. sana önünden ye dese önüm arkam sağım solum sobe.

neymiş, elde var sıfır.
devamını gör...
bir şirket mantıksız borçlanırsa batar, mantıklı borçlanırsa büyür. ekonomide de bu şekildedir sen borcu alıp sürdürülebilir yatırımlar yaparsan buyursun bizdeki gibi betona gomersen dolar 9 lirayı görür üretici üretim yapamayacak hale de gelir.

% 60 ithal girdi ile üretim yapan ülke de imkansız olandır.

şimdi oturup üretim süreci,maliyet analizi, işletme maliyeti falan yazsam anlayan olmayacak. biri şuna sorsun hayatında fizibilite okumuş mu?
devamını gör...
aldığı borcu betona yatırmadığı sürece evet.
devamını gör...
dedi bilal “the economist” oğlan.
devamını gör...
neye dayanarak hangi vasıfla konuşuyor diye soracağım ama aklıma ekonomist babası geldi.
devamını gör...
öyle sizin borçlanma şeklinizle olmaz da farz edelim ki öyle. o zaman sormazlar mı "madem öyle niye imf'den borç alıyorlar" diye ortalığı yıktığınızı?

yok, sormazlar. bu ülkede olmaz.
devamını gör...
o zaman ekonomiye giriş 101 dersi ile devam edelim yola..
türk dil kurumuna göre borç kelimesinin sözlük karşılığı : geri verilmek üzere alınan ya da herhangi bir nedenle ödenmesi gerekli olan para, mal ya da benzeri şey.
tdk sözlük

siz dışarıdan aldığınız 100 lirayı belli işlerinizi halletmek için kullanarak sonrasında bu paranın kullanıldığı dönemi de hesaba katarak geri öderken bir kullanım payı ödeyerek o sürenin sonunda geri vermeniz gerekiyor. yukarıdaki #1451368 entry'de belirtilen güven endeksi şahıslar için de geçerlidir ve bu 100 lirayı geri öderken ne kadar ödeme payı (bkz: faiz) ile veri vereceği piyasada oluşturduğu güvene bağlıdır..

bu noktadan itibaren siz aldığınız 100 lirayı bir sene sonra oluşturduğunuz güven endeksi puanı 10 ise 110 lira olarak geri ödemeniz gerekiyor..

enflasyonu şimdilik devre dışı bırakarak sizin bu elinize aldığınız 100 lirayı 110 liranın üzerine çıkarmak zorundasınızdır ki bu parayı 1 sene elinizde tutmanızın bir anlamı olsun.

bu 100 lira ile ne yapılabilir:
yatırım yapılabilir
gayrimenkul alınabilir
itibar için harcanabilir
vb. vb. diye uzayıp gider liste..

eğer siz borcuna sadık bir insan olarak bu 100 lira ile 1 sene içinde 110 lira üstünde bir gelir elde edemezseniz ki belli maddeleri yapmazsanız bunu sağlayamazsınız 1 sene sonunda borcun ödeme dönemi geldiğinde cebinizde 110 lira olamaz.

o noktada 2 seçenek vardır borç aldığınız kişi ya size yeni bir vade tanımlar ya da elinizdeki belli gelirlere el koymaya başlar. 1. seçeneğin olması için hala itibarınızın olması gerekir ki borç ötelenebilsin, 2. seçenekte icra memurları kapınıza gönderilir ve elinizdeki 110 lira edecek tüm ürünlere el koyulur..

bu örneklemeyi kişi bazında değil ülke bazında göz önüne alırsak özelleştirmeler sonrasında satacak bir şeyler bulamayan ülkelerin artık icralık olmaya adım adım yaklaştığını görebiliriz.. (bkz: moratoryum)
devamını gör...
bu adam bu aralar çok meydanda. yeni cumhurbaşkanı adayı olarak sunmazlarsa adım da karanlıktakimum değil.

ülke evet borçlanarak büyür; ama o aldığı borçla üretim tesisleri vs yaparsa ancak. ama sen borçlanıp saray yaptırıyorsan olmaz o iş sayın bilal.
devamını gör...
bunun ataları da böyle demişti sonra duyunu umumiye kuruldu. kocaman imparatorluk ekonomik yönden bağımlı hale geldi. sonrası malum.
devamını gör...
bunun devrik enişteside çin'den nasıl borç aldığımızı gülerek anlatmıştı.
devamını gör...
ülkeler zaten borçlanarak büyür. debt-to-gdp ratio diye bir şey var. bilal bey kuvvetle muhtemel bihaber bunlardan ama neyse anlatalım.

büyüme dediğiniz şey çok yönlüdür sevgili arkadaşlar, şimdi burada ülkeler nasıl büyür diye size 1 entryde anlatamam tabii ki. iktisatta
growth and development olarak adlandırılan birbiriyle iltisaklı bu iki kavramı, ekonomik büyümeyi takip eden bir kültürel / toplumsal gelişme var mı diye de incelemek gerekir. bu ikisi birbiriyle hizalı gitmiyorsa çin ya da japonya gibi olmanız muhtemeldir. çin demeyelim de güney kore diyelim hadi, benzer ülkeler olsun, yönetim ve ekonomik olarak.

sizin ülke yönetimi olarak yapmanız gereken şey, üretmektir. ne ürettiğiniz, nasıl ürettiğiniz, ne zaman ürettiğiniz hatta kime ürettirdiğiniz sizin ülkenizin spesifik dinamiklerine ve ekonomik/teknolojik bazı mekanizmalara bağlıdır. bu da sizin bizim terim olarak gdp dediğimiz, türkçesi gayrısafi yurtiçi hasıla olan gross domestic product'tır. debt-to-gdp ratio'nuz düşükse, ülkenizin borçları ülkenin yaptığı paranın çok üstünde değildir ve çeşitli finansal yapılanmalar ve borçlanmalarla ülkenize yatırım yapmaya devam ederek bu durumu sürdürülebilir hale getirip büyümeye devam edebilirsiniz.

warren buffet da aynı zamanda debt-to-gdp ratio'nun önemli bir oran olduğunu, %170'ten sonrasının ülkede bir finansal balon yaratabileceğini söylemiştir. bunun yanısıra hisse senedi piyasası ve gsyh'nizi esas alan buffet indikatörü diye bir şey vardır. borsanız haddinden fazla mı değerli yoksa kararında mı yoksa değerinin altında mı, size bunu söyler. tabii ki çok yüksek bir overvaluation söz konusuysa orta vadede gelebilecek bir ekonomik durgunluk ya da kriz ufukta belirmeye başlamış olabilir veyahut bir balonun habercisi olabilir.

eugene fama'nın da dediği gibi, balonların balon olduğunu patlama aşamasına gelene kadar anlayamazsınız. anladığınız anda da engellemek için yapacak bir şeyiniz kalmaz.

ekonomik büyüme ile gelişmişlik de aynı şey değildir. hele ki refah hiç aynı şey değildir. bakınız pandeminin ilk başladığı zamanlarda avrupa ülkeleri yüzde 8 ila 12 arasında küçülürken çin yüzde 5 küçüldü, ve akabindeki çeyrekte yüzde 4 küsür büyümeyle durumu hemen toparladı, fakat dönüp bakalım çin'de toplumsal refah ne düzeyde?

büyüme dediğimiz kavram para politikalarıyla, düşük enflasyonla, dolar rezervlerinizle, faizinizle ve en önemlisi global piyasaya verdiğiniz güvenle desteklenmeli ve arkası doldurulmalıdır. yoksa türkiye gibi sadece kağıt üstünde büyüyen, ara ürün çıkarmakta usta fakat iş katma değere, üretim ekonomisine gelince zortlayan bir ülke olursunuz. güzel ülkemizde tarımı da el birliğiyle bitirenler şimdi paraları betona gömüp 2010'da yüzde 9 büyüdük dye övünürken iyiydi tabi, ne sürdürülebilirlik var ne para politikası var. rekabetçi kur diye diye sanki ülke çin'miş gibi ve dolarla yarışabilecekmiş gibi manevralar yapıp günün sonunda türk lirasının değerini yerle yeksan edenler bir gün bu yaptıklarının hesabını yargı karşısında verirler umarım.
devamını gör...
baba oğul ekonomist bunlar. babası da faiz sebep, enflasyon sonuçtur demişti. ne kadar haklı olduğunu son faiz kararında gördük zaten.*

kemerlerinizi bağlayın lütfen. uçuşa geçiyoruz.

borç yiğidin kamçısıdır demiş kısaca.
(bkz: binicem üstüne vurucam kırbacı)

devamını gör...
bir ülke borçlanarak büyüyebilir. evet ama bir ülke sürekli borç ödeyerek yok olabilir. bunu da unutmamak lazım.
devamını gör...
doğru bir sözdür ama türkiye cumhuriyeti için geçerli değildir.
bir şirket düşünün, alt yapı yatırımını yapmış, tasarımlarını bitirmiş, pazarını bulmuş ancak pazara yeterli mal sürecek öz sermayesi yok. bankadan düşük faizle (kendisinin birim üründen elde edeceği kârdan çok daha düşük) ve uzun vadeli borç alıp üretim için gerekli malzemeyi alır, kredinin geri ödeme süresinden önce satar ve parasını tahsil ederse, bir sonraki üretim için kredi almaya gerek duymaz, fiyatlarını daha rekabetçi düzeylere çekme opsiyonuna sahip olur, yeni makine, yeni iştigal alanı alır ve istihdamı artırır. işte şirket büyüdü.
benim çalıştığım şirkette böyle bir durum yaşadık. on işçinin çalıştığı küçük bir şirketti. ortaklardan biri düşük faizle kredi alabilmek için evini ipotek etti. çektiğimiz krediyle ben çin'den arayıp bulduğum malzemeyi getirdim. üretimi yapıp sattık, paramızı (çek dahil aldık), ipotek çözüldü, çek karşılığı kredi alarak daha büyük parti mal getirdik en sonunda çin'den gelecek malzemeyi burada yapacak makine ve techizatı alacak hale geldik.
ülke de böyle. alınan krediler üretime ve istihdama dönük yatırımlara harcanırsa ülke büyür.
bizim şirkette yeni bir yatırım yapılması gerekirken ortaklardan birinin s2 kalktı ve 2008 krizi sonrası kendisine bmw aldı. bu da diğer ortakları kızdırdı. kavga dövüş diğer ortaklar ayrıldı. büyüme sırasında 70 çalışana ulaşan şirket baş aşağı gitti ve en sonunda battı.
ülke de böyledir. alınan kredi hiçbir derde derman olmayacak, hiç gereği olmayan, sadece yöneticilerin ceplerini doldurmaya yarayan beton işlerine yatırılırsa alınan ülke büyümez ve batar. türkiye batıyor; hatta battı.
ülkenin ödenecek borcu bugünkü dolar kuruna göre 5.5 ila 6 trilyon tl civarında. (iç ve dış borç toplamı) hadi büyütün bakalım bu haliyle ülkeyi. (tabi refahı halka yayarak)
devamını gör...
“borç yiğidin kamçısıdır” sözünü benimseyenler bunu da benimser. atasözleri her zaman mantıklı olmayabilir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"bir ülke borçlanarak büyüyebilir" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim