din kavramını ölüm olgusunun yaratmış olma ihtimali
başlık "son singapur vapuru" tarafından 10.07.2023 13:48 tarihinde açılmıştır.
1.
bir ihtimaldir, üzerinde düşünülebilir.
ölümsüz olsaydık ne başka bir tanrıya ne de bir dine inanma ihtiyacı duyar mıydık, tartışılır.
t/ ölümlü olmanın din ve tanrı kavramının üzerindeki etkisi.
ölümsüz olsaydık ne başka bir tanrıya ne de bir dine inanma ihtiyacı duyar mıydık, tartışılır.
t/ ölümlü olmanın din ve tanrı kavramının üzerindeki etkisi.
devamını gör...
2.
bence yoktur. çünkü ölüm diye adlandırdığımız olayı yaşayan hiç kimse geri dönmedi. demek ki bir son var.
devamını gör...
3.
#2646656 önce kendinize "bir insan öldükten sonra dirilme kavramını kendi kendine nasıl koydu" diye sorun. yani şöyle düşün; insansın, yaşıyorsun. yanında biri ölüyor. ölmekle kalmıyor çürüyor sonra o çürüyüp yok olan beden tastamam bir şekilde dirilip eski haline geliyor, sen de bunu gözlerinde görüyorsun ve diyorsun ki "öldükten sonra dirilme var"..
tarihte bunun örneği var mı?
önce bunu bir düşünüp, içselleştirip kendi kendimize sormamız lazım. biz bu kavramı nasıl kendi kendimize mabadımızdan uydurduk!!!
günaydın.
tarihte bunun örneği var mı?
önce bunu bir düşünüp, içselleştirip kendi kendimize sormamız lazım. biz bu kavramı nasıl kendi kendimize mabadımızdan uydurduk!!!
günaydın.
devamını gör...
4.
zaten.
devamını gör...
5.
fizik dünyanın gerçeklerini, yani görünen gerçekleri kabullenmekte zorlanan insanlar bilinenlerin ve bilinebilecek olanların ötesinde bir hakikate gereksinim duyarlar.
ya da
fizik dünyanın gerçeklerini, yani görünen gerçekleri kabullenmekte zorlanmayan insanlar bilinenlerin ve bilinebilecek olanların ötesinde bir hakikate gereksinim duymazlar.
bu bağlamda hakikatin ters-yüz edilişinin önemli bir örneği, ölümün ölüm olduğu gerçeğini reddetmek ve ölümün yeni bir başlangıç olduğunu kabul etmektir.
içinde varolduğumuz bu alemin kendi içinde yasaları ve bir hakikati var.
bununla yetinmek ve kabullenip yola devam edebilmek insanlar için hiç de kolay bir mesele değildir.
insan hayatın anlamını ve değerini düşünürken neye itibar edeceğinin kararını verir. hangisi makul görünüyorsa o yolu seçer.
inananlar içinde bu meseleleri irdeleyen bir kimse, kendi inancının dışında görünen bir anlayışı da saygıyla karşılar. ve hakikatin öyle de olabilirliği ihtimalini sorgular. ve belki de bu ihtimali %100 dışlamaz.
çünkü inançlarda yanılmak da, yanlışa inanmak da ihtimal dahilindedir.
ben hiç tahsil yapmamış insanlar arasında bile ölüme ilişkin sorgulamalar yapanları gördüm.
ölüm bir son değil ama değil mi? diye soran insanlara denk geldim. herkes az çok bu ihtimali, yok oluşunu düşünür. ama bununla baş edebilmeyi göze almak yerine avunabilmeyi ve gönül ve kafa rahatlığı için böyle olmaması gerektiğine ikna ederler kendilerini yine de...
neyse çok uzatmayalım. tişkürler buraya kadar okuduysanız.
ya da
fizik dünyanın gerçeklerini, yani görünen gerçekleri kabullenmekte zorlanmayan insanlar bilinenlerin ve bilinebilecek olanların ötesinde bir hakikate gereksinim duymazlar.
bu bağlamda hakikatin ters-yüz edilişinin önemli bir örneği, ölümün ölüm olduğu gerçeğini reddetmek ve ölümün yeni bir başlangıç olduğunu kabul etmektir.
içinde varolduğumuz bu alemin kendi içinde yasaları ve bir hakikati var.
bununla yetinmek ve kabullenip yola devam edebilmek insanlar için hiç de kolay bir mesele değildir.
insan hayatın anlamını ve değerini düşünürken neye itibar edeceğinin kararını verir. hangisi makul görünüyorsa o yolu seçer.
inananlar içinde bu meseleleri irdeleyen bir kimse, kendi inancının dışında görünen bir anlayışı da saygıyla karşılar. ve hakikatin öyle de olabilirliği ihtimalini sorgular. ve belki de bu ihtimali %100 dışlamaz.
çünkü inançlarda yanılmak da, yanlışa inanmak da ihtimal dahilindedir.
ben hiç tahsil yapmamış insanlar arasında bile ölüme ilişkin sorgulamalar yapanları gördüm.
ölüm bir son değil ama değil mi? diye soran insanlara denk geldim. herkes az çok bu ihtimali, yok oluşunu düşünür. ama bununla baş edebilmeyi göze almak yerine avunabilmeyi ve gönül ve kafa rahatlığı için böyle olmaması gerektiğine ikna ederler kendilerini yine de...
neyse çok uzatmayalım. tişkürler buraya kadar okuduysanız.
devamını gör...
6.
düşük gördüğüm ihtimal. belki insanın inançlı olma ihtiyacının gelişimine büyük katkıları olmuş olabilir diyebiliriz. inancın kavramlaşmasında da katkıları büyüktür. ama din, sosyal bir olgu değil ekonomi-politik bir teşekküldür. ve insanlığın oldukça yakın geçmişinde peydahlanmıştır. tanrı/tanrılar, inanç, din gibi şeyleri birbiriyle karıştırmamak gerekir. ilk modern dinleri mısır firavunları dizayn etmiştir. mısır firavunlarının bu konudaki endişesi ve motivasyonu ölüm değil insan emeğidir. (her konuda, her anlamda)
devamını gör...