müslüman olan ilk sahabilerden biri. ayrıca servet birikimi hakkındaki görüşleriyle ünlenmiştir. günümüzde en ünlü sahabilerden biridir. hz. ebu zer, diğer sahabelerin aksine kur'an-ı kerim'deki serveti biriktirip de allah yolunda sarfetmeyenleri bir azap bekliyor gibi ayetlere dayanarak, ihtiyaç fazlası olan malın allah yolunda harcanması gerektiğine inanırdı. fakat diğer bazı sahabeler bu görüşü reddeder ve az önce söylediğim tipte ayetlerin, zekât ayetlerinin indirilmesiyle beraber neshedildiğini söylerdi. fakat çoğunluk sahabeler ise, az önce söylediğim tipte ayetlerin, zekât vermeyenleri kastettiğini söylüyordu. fakat bazı rivayetlere göre, hz. ebu zer, resulullah'ın da kendisi gibi düşündüğünü söylüyordu. muaviye, ilgili ayetlerde kastedilenin ehli-kitap olduğunu söylerken, hz. ali, ilgili ayetlerin 4.000 dirhemden fazla malı olan kimsenin allah yolunda harcamayıp biriktirenler hakkında indiğine inanırdı. ki bu konu daha fazla araştırılmalıdır, bu anlattıklarım, konunun sadece bir kısmıdır.

günümüzde, hz. ebu zer, pek çok insanın dikkatini çeken bir sahabedir. ki kendi zamanında da dikkatleri üzerine çekmişti, bundan olsa gerek, bazen hakkında bazı haberler de uydurulmuştu.

resulullah'ın, hz. ebu zer'e, dünyaya hiç değer vermediği için, elinde bulunanla yetine bildiği için, "mesîh-ül-islâm" lakabını verdiği söylenir. hz. ebu zer, fakir ve yalnız yaşardı. resulullah, tirmizi ve ibn mace hadisine göre şöyle buyurmuştur:

"gökkubbenin altında ve yeryüzünün üstünde ebu zer'den daha doğru sözlü kimse yoktur." (tirmizi bu hadis'in hasen, yani sahih hadisle zayıf hadis arasında, fakat sahih'e daha yakın olan bir hadis olduğunu söylemiştir).

resulullah, tirmizi hadisine göre şöyle buyurmuştur:

"konuşma tarzı (lehçe) sahibi olarak, meryem oğlu isa'nın benzeri, ebu zerr'den daha doğru ve daha vefalı birini ne gök kubbesi altında barındırmış ne de yeryüzü sırtında taşımıştır." hz. ömer, imreniyormuşcasına, "ey allah'ın rasulü! onu bu şekilde tanıyor musun?" dedi. bunun üzerine resulullah, "evet" dedi ve ardından, "siz de onu öylece tanıyın." buyurdu. -- tirmizi bu hadis'in hasen garip olduğunu söylemiştir, fakat "hasen garip" ne demek, bunu açıklamamıştır, daha fazla bilgi için bkz.

bir tirmizi hadisine göre, resulullah şöyle buyurmuştur:

"ebu zer, yeryüzünde meryem oğlu isa'nın zahidliği gibi yaşayıp gitmiştir."

ayrıca tebük seferi ile ilgili şöyle bir olay da anlatılır,

"hz. ebu zer anlatıyor:

"devem yaşlı olduğu için, tebük seferinde arkada kaldım. onu biraz besledikten sonra resulullah'a yetişirim diye düşünmüştüm. birkaç gün besledikten sonra yola devam ettim. fakat yolda iyice benimle inatlaştı. yerinden hiç kımıldamadı. eşyalarımı sırtıma atıp şiddetli sıcaklara rağmen yaya olarak yoluma devam ettim. birgün öğle vakti resulullah'a yetişebildim. susuzluğumun son haddine varmıştım. gözcülerden biri beni görünce, resulullah'a şöyle dedi:

"ya resulullah! bir adam yol üstünde tek başına yürüyor!"
resulullah şöyle buyurdu: "ebu zer mi? ebu zer olmasını isterdim."
dedi: "ya resulullah! vallahi, ta kendisi!"
resulullah buyurdu: "allah ebu zer'e rahmet etsin! o yalnız başına yürür, yalnız başına ölür, yalnız başına diriltilir!"

resulullah'ın yanına vardım. neden geciktiğimi sordu. devemin durumunu anlattım. bana, "ey ebu zer! bana gelip kavuşuncaya kadar allah, senin attığın her adımına karşılık bir günahını bağışlasın!" diye dua buyurdu."
devamını gör...
peygamberimizin(saa) en sevdiği sahabeler den biridir.

muaviye, kölelerinden birine 600 dinar verir ve; "bu 600 dinarı ebuzer e verebilirsen seni azad edeceğim. gittiği her yerde bizi eleştirmeyi bıraksın. " der.

bunun üzerine köle, ebuzer in yanına gider. muaviye yi eleştirmemesi için ebuzer i ikna etmeye çalışır ama nafile. ebuzer in ikna olmayacağını anlayınca ona;

"bu 600 dinarı kabul edersen muaviye beni azad edecek. bir kölenin azad edilmesine sebep olmak istemez misin? " diye sorar.

ebuzer cevaben;

"bu 600 dinarı kabul edersem, asıl ben köle olurum." der.
devamını gör...
rebeze çölü'nde açlık ve hastalıkla ölümü karşılamaya hazırlanırken, kendisine üzülen eşine, "üzülme, öldüğümde bir inanan kefenler de gömer beni, ama vasiyetimdir, halifenin bir lokması boğazından geçmiş hiç kimse cesedime el sürmesin" der. dediği gibi olur. halifenin lokmasını yememiş bir genç defneder onu.
devamını gör...
gerçek anlamda dinini yaşayanların sevdiği, siyasal islamcıların ise adını duymaktan rahatsız olduğu sahabe.

özellikle hz.osman dönemindeki akraba atamalarını yoğun bir şekilde eleştirmiştir. beytülmalın halifenin yakınları arasında pay ediliyor oluşu karşısında neredeyse bir tek onun sesi çıkmıştır. bu da başına iş açmıştır.

bir yerden sonra eleştirileri o kadar sertleşmiştir ki, sonunda şam'a sürülmüştür. lakin o doğru bildiğini söylemeye şam'da da devam etmiştir. eğilip, bükülmemiştir.

burada da muaviye'nin -ki kendisi aynı zamanda hz.osman'ın yeğenidir- yönetim yanlışlarını, savurganlığını ve halka karşı tutumunu eleştirmek suretiyle geri adım atmamıştır.

ebu zer, o dönemin vicdanıdır. hatta "her muaviye'ye bir ebu zer lazım" sözü de buradan gelir.

evinde ekmek olmadığı halde kınından sıyrılmış kılıcıyla başkaldırmayan adama şaşarım. sözleriyle de, dönemin sosyal adaletsizliğine karşı tepkisini ortaya koymuştur.

böyle bir insana saygı duymamak mümkün değil. nerede haksızlığın ve zorbalığın karşısında duran birisi varsa, gönlümüz ondan yanadır.

günümüz emevi islamının temsilcileri onun adını zikretmekten çekinse de, adını zikredenler olduğunu görmekte güzel.
devamını gör...
adamın dibidir. çoğunluğa uyup nemalanma yolunu seçmeyerek yalnızlaşmış müslümanların piridir, rol modelidir. muaviye'ye ''bu sarayı halkın parası ile yaptıysan hırsızlıktır haksızlıktır, eğer bu sarayı kendi paranla yaptıysan israftır haramdır'' demiş büyük insandır. hakkı en yüksek makama en yüksek sesle haykırmıştır. yalnız ebu zer'in bu tavrı örnek alınmaz da saray soytarıları baş tacı edilir...

devamını gör...
ismi pek zikredilmez bu arkadaşın. çünkü günümüz müslümanların işine pek gelmez.
devamını gör...
dakikalar önce kendisiyle ilgili güzel bir rivayete denk geldim. sözlüğe girdim adı sol framede. tevafuk. evet.
devamını gör...
"geceyi aç geçiripte kılıcına davranmayanın aklından şüphe ederim."

bugün yaşasa kendisine komünist, anarşist vs. diyecek olanlar büyük sahabi diyerek şimdi övüyorlar. aslında pekte adını anmazlar ebu zerin yalan olmasın.
devamını gör...
ilk islam anarko komünisti. emevi dininin hakimleri, kendisini ve karısını, çölde bir tas su ve bir keçiyle ölmeye terk etmişlerdir.
devamını gör...
hz. peygamberin en yakın dostu, 5. müslüman…

osman tarafından rebeze çölü’ne sürüldüğünde en ufak bir tereddüt göstermez görüşlerinde. osman’ı ve çevresindekilerin zenginleşmesini kıyasıya eleştirmenin bedeli neyse ödemekten çekinmez.

uzak diyarlarda vali olup alabildiğine zenginleşen eski dostuna selam gönderirken söylediği gibi; yediği hurma, içtiği sudur, o da zengindir.

ve müslüman mal yığmaz.

ebuzer’in arkasından karısı ümmü zerr ve 2 küçük çocuğu da sürülür rebeze çölü’ne.

günler sonra yiyecekleri tükendiğinde kız çocuğu açlıktan bitap düşer ve ölür. ebuzer karısını çocuğunun başında ağlar bırakıp ömer döneminde bağlanan ancak osman’a muhalefeti nedeniyle kesilen maaşının bağlanmasını talep etmeye gider. ne de olsa bu onun hakkıdır, bir lûtuf değildir.

bu talebi halifeden kabul görmez. halifenin çevresindeki nice zengin sahabi kendine istediği miktar mal ve koyun vermeyi teklif etse de, ebuzer bu teklifleri geri çevirip sürüldüğü rebeze çölü’ne döner ve erkek çocuğunu da açlıktan ölmüş bulur.

kısa bir zaman sonra ebuzer de açlık nedeniyle güçten düşer. ölümünün yaklaştığını anlayınca eşi ümmü zerr’e hz. peygamber’in, bir mecliste o mecliste bulunanlardan birinin çölde öleceğini ve onu gömmek için bir grup müslümanın hazır bulunacağını söylediğini, o mecliste herkesin ya şehirde ya savaşta öldüğünü, o kişinin kendisi olduğunu söyleyerek çevrede insan var mı, diye kontrol etmesini ister. rebeze’den hac mevsimi dışında kimseler geçmese de, ümmü zerr çevredeki tepelere giderek gelen giden olup olmadığını kontrol eder. üçüncü gidişinde birkaç kişinin silüetini görüp onlara bağırır. gelenler durumu gördüklerinde ve ölmek üzere olanın ebuzer olduğunu duyduklarında şaşırırlar.

ebuzer içlerinde devlete hizmet eden, maaş alan kimse varsa kendisini kefenlememesini ister. aralarında bu tanıma uyan sadece ensar’dan 17 yaşında bir genç vardır. kısa bir süre sonra ebuzer ölür, genç onu kefenler ve diğerleriyle cenaze namazını kılıp gömerler.

bir zamanlar deve sırtında çölden geçenleri soymakla meşhur bir kabilenin evladı cünade bin cündep; hurma yiyip su içen, çoğu zaman aç gezen ve hasır üzerinde yatan peygamberin getirdiği dinle ebuzer el gifari olup “bu dinde mal yığmak olmaz” dediği için rebeze çölü’nde iki evladıyla açlıktan öldü.

“ebuzer yalnız yaşar, yalnız ölecek ve yalnız haşrolunacaktır.”

hz. peygamber doğru söyledi.
devamını gör...
ebuzer’in mal yığmakla ilgili muhalefeti günümüzde anakronik bir bakış açısıyla ideolojik bir zemine oturtulduğu için hem dini dayanakları es geçiliyor, hem de muktedir karşıtlığı (özellikle muaviye) çerçevesinde slogan düzeyine indirgeniyor. halbuki ebuzer’in bakış açısı bundan daha sofistikedir.

ebuzer mal yığmaya karşı koyarken tevbe sûresi’nin 34. ve 35. ayetlerini delil göstermektedir:

“ey iman edenler! hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve allah'ın yolundan alıkoyuyorlar. altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele.”

“o gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, "işte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. haydi tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı"! denilecek.”

ebuzer’e göre bu ayetler sadece ehl-i kitapla ilgili değildir, müslümanlar için de geçerlidir.

ebuzer, osman’a bu ayetleri delil gösterdiğinde osman’ın yanında bulunan ka’bu’l-ahbâr –eski yahudi din adamı- bu ayetlerin müslümanlarla değil ehl-i kitap’la ilgili olduğunu savunmakta, ebuzer ise buna tepki göstermektedir. hatta o mecliste bu kişiye karşı çok sert bir tavır takındığı rivayet edilir.

ebuzer ve osman’ın bir diğer ihtilafı, maldan zekât verildikten sonra geri kalan üzerindeki tasarruf hakkıyla ilgilidir. osman ve maiyeti, maldan zekat verildikten sonra müslümanın geri kalanı istediği şekilde kullanılabileceği görüşünde iken ebuzer, bakara suresi’in 177. ayetini delil göstermektedir:

“iyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. asıl iyilik, allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. işte bunlar, doğru olanlardır. işte bunlar, allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.”

ebuzer, allah’ın ayette; zekat vermek ile yakınlara, yetimlere, yoksullara ve kölelere bağışta bulunmayı ayırdığını ve bunları zekâta göre öncelediğini vurgularken allah’ın mal biriktirmeyi men ettiğini ve hayır yolunda infakta bulunmayı emrettiğini savunmaktadır.
devamını gör...
kur'an'ın iktisadi sistemini unutmamış, unutturmamış bir sahabi.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ebu zer el-gıfari" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim