1.
"keşke yemeseydik ya, acayip pişman oldum şimdi!"
bu lafı sık sık duymuşsunuzdur. fast food restoranlarından kocaman ve yağlı porsiyonlar sipariş edip yedikten sonra sık sık tekrar edilen bu pişmanlık meselesi çoğu insanın aşina olduğu bir his.
fast food pişmanlığı, tam olarak, ağır ve yağlı fast food ürünleri yedikten sonra yaşanan ağırlık ve tiksinme hissiyle ortaya çıkan bir pişmanlık duygusudur.
bu pişmanlığın özellikle "dev porsiyonlar"la aç müşterileri cezbetmeye çalışan fast food markalarında daha çok yaşandığına şahit olabilirsiniz ancak şunu da söylemek isterim ki, fast food restoranlarındaki çalışan sirkülasyonun da bu pişmanlıkta büyük bir payı olabiliyor.
çok düşük ücretle insanları çok uzun saatler ve zor şartlar altında çalıştıran fast food'çuların restoranlarında sık sık yeni aşçılar işe girip çıkabiliyor. bu sırada, yeni işe giren aşçı köftelerin ne kadar zamanda piştiğini kestiremeyip yüksek talebe yetişmek için çiğ kalmış veya çoktan kirlenmiş, ağır, sağlıksız, katı yağda kızarmış porsiyonları müşterinin önüne sürünce, yedikten sonra midenize oturan, boğazınızı yakan, kokusu saatlerce ağzınızdan çıkıp kendinizden tiksinmenize neden olan bu iğrenç fast food belasının elbette istisnaları da yok değil.
popeyes gibi, yağ ile değil de basınçlı buharda pişirme yapan yeni nesil fast food'çuların ürünleri, mc, burger veya kentaki gibi, eski nesil, ağır kızartma ekolünden gelen restoranlara oranla daha kabul edilebilir lezzetler sunarak, pişmanlık hissini minimize edebiliyorlar. ayrıca, başarlı pizzalar yapan, pizzalarda kaliteli malzemeler kullanan pizzacılarda da üç beş tane pizzayı yedikten sonra bile, "pişmanım ama bu lezzete değer" diyebilen çok insan tanıyorum.
dolayısıyla, fast food pişmanlığının bir ölçüt olarak tüm fast food restoranlarında zorunlu olarak kullanılmasının yasa zoruyla mecbur bırakılması güzel bir hareket olurdu. sigara paketlerinin üstüne, sigara sağlığa zararlıdır yazmak gibi, fast food restoranlarının giriş kapısına da, dijital bir ffp göstergeci yerleştirilmesi zorunlu olsa, yemeklerini yedikten sonra pişman olan müşterilerin, restorandan çıkarkan, pişmanlık derecelerini birden ona kadar değerlendirip bu sisteme eklediklerini düşünün:
ffp 1: pişmanlık duygusu en az düzeyde. yemekler lezzetli ve sağlıklı, doyduktan sonra pişmanlık hissi yaşatmıyor.
ffp 10: pişmanlık duygusu en yüksek düzeyde yaşanıyor. bu restoranın yemekleri çok yağlı, ağır ve sağlıksız. ilk açlıkla gözünüzü karartıp porisyonlara saldırıyorsunuz ama sonra yedikleriniz midenize oturuyor, yağı, tadı, tuzu, eti, patatesi, sucuğu, sosisi, kaşarı, ekmeği, posiyonlarda kullanılan besinler son derece kalitesiz, lezzetsiz ve sağlıksız. diğer müşteriler açlıklarını başka restoranlarda gidermeyi düşünmeli.
fast food insanlık suçu olsun.
bu lafı sık sık duymuşsunuzdur. fast food restoranlarından kocaman ve yağlı porsiyonlar sipariş edip yedikten sonra sık sık tekrar edilen bu pişmanlık meselesi çoğu insanın aşina olduğu bir his.
fast food pişmanlığı, tam olarak, ağır ve yağlı fast food ürünleri yedikten sonra yaşanan ağırlık ve tiksinme hissiyle ortaya çıkan bir pişmanlık duygusudur.
bu pişmanlığın özellikle "dev porsiyonlar"la aç müşterileri cezbetmeye çalışan fast food markalarında daha çok yaşandığına şahit olabilirsiniz ancak şunu da söylemek isterim ki, fast food restoranlarındaki çalışan sirkülasyonun da bu pişmanlıkta büyük bir payı olabiliyor.
çok düşük ücretle insanları çok uzun saatler ve zor şartlar altında çalıştıran fast food'çuların restoranlarında sık sık yeni aşçılar işe girip çıkabiliyor. bu sırada, yeni işe giren aşçı köftelerin ne kadar zamanda piştiğini kestiremeyip yüksek talebe yetişmek için çiğ kalmış veya çoktan kirlenmiş, ağır, sağlıksız, katı yağda kızarmış porsiyonları müşterinin önüne sürünce, yedikten sonra midenize oturan, boğazınızı yakan, kokusu saatlerce ağzınızdan çıkıp kendinizden tiksinmenize neden olan bu iğrenç fast food belasının elbette istisnaları da yok değil.
popeyes gibi, yağ ile değil de basınçlı buharda pişirme yapan yeni nesil fast food'çuların ürünleri, mc, burger veya kentaki gibi, eski nesil, ağır kızartma ekolünden gelen restoranlara oranla daha kabul edilebilir lezzetler sunarak, pişmanlık hissini minimize edebiliyorlar. ayrıca, başarlı pizzalar yapan, pizzalarda kaliteli malzemeler kullanan pizzacılarda da üç beş tane pizzayı yedikten sonra bile, "pişmanım ama bu lezzete değer" diyebilen çok insan tanıyorum.
dolayısıyla, fast food pişmanlığının bir ölçüt olarak tüm fast food restoranlarında zorunlu olarak kullanılmasının yasa zoruyla mecbur bırakılması güzel bir hareket olurdu. sigara paketlerinin üstüne, sigara sağlığa zararlıdır yazmak gibi, fast food restoranlarının giriş kapısına da, dijital bir ffp göstergeci yerleştirilmesi zorunlu olsa, yemeklerini yedikten sonra pişman olan müşterilerin, restorandan çıkarkan, pişmanlık derecelerini birden ona kadar değerlendirip bu sisteme eklediklerini düşünün:
ffp 1: pişmanlık duygusu en az düzeyde. yemekler lezzetli ve sağlıklı, doyduktan sonra pişmanlık hissi yaşatmıyor.
ffp 10: pişmanlık duygusu en yüksek düzeyde yaşanıyor. bu restoranın yemekleri çok yağlı, ağır ve sağlıksız. ilk açlıkla gözünüzü karartıp porisyonlara saldırıyorsunuz ama sonra yedikleriniz midenize oturuyor, yağı, tadı, tuzu, eti, patatesi, sucuğu, sosisi, kaşarı, ekmeği, posiyonlarda kullanılan besinler son derece kalitesiz, lezzetsiz ve sağlıksız. diğer müşteriler açlıklarını başka restoranlarda gidermeyi düşünmeli.
fast food insanlık suçu olsun.
devamını gör...