1.
sosyal psikoloji'nin bir dalıdır. sosyal psikologlar bir kalabalığın psikolojisinin, içindeki bireylerin psikolojisinden farklı olduğu ve onunla etkileşime girdiği yolları açıklamak için çeşitli teoriler geliştirip araştırmalar yapmışlardır.
kitle psikolojisinde bilinçli kişiliğin ortadan kaybolmasının yanında normalde bireylerde görülmeyen yeni davranışların ortaya çıkması da muhtemeldir. gustave le bon, the crowd: a study of the popular mind'da kitle psikolojisi ile ilgili ''kalabalıkta, her duygu ve eylem bulaşıcıdır ve o kadar bulaşıcıdır ki, bir kişi kendi kişisel çıkarını kolektif çıkar için kolayca feda eder.'' der.
kitle psikolojisi sosyal medya yönünden de hafife alınmamalıdır. sadece bir kişi bir anda 10 kişi olabilir. sadece 10 kişi diye hafife alınırken yüz, bin, on bin olabilir. linç kültürü de kitle psikolojisinden beslenir zaten. bir bakmışsınız yüzlerce insan hiç bilmediği bir konu hakkında sırf birileri eleştiriyor diye o olayı eleştiriyor hatta nefret ediyor olur. ya da tam tersi, sırf birileri seviyor diye yüzlercesi o kişiyi tanımadan sevebilir, bir olayı ayrıntılarını bilmeden destekleyebilir.
kitle psikolojisinde bilinçli kişiliğin ortadan kaybolmasının yanında normalde bireylerde görülmeyen yeni davranışların ortaya çıkması da muhtemeldir. gustave le bon, the crowd: a study of the popular mind'da kitle psikolojisi ile ilgili ''kalabalıkta, her duygu ve eylem bulaşıcıdır ve o kadar bulaşıcıdır ki, bir kişi kendi kişisel çıkarını kolektif çıkar için kolayca feda eder.'' der.
kitle psikolojisi sosyal medya yönünden de hafife alınmamalıdır. sadece bir kişi bir anda 10 kişi olabilir. sadece 10 kişi diye hafife alınırken yüz, bin, on bin olabilir. linç kültürü de kitle psikolojisinden beslenir zaten. bir bakmışsınız yüzlerce insan hiç bilmediği bir konu hakkında sırf birileri eleştiriyor diye o olayı eleştiriyor hatta nefret ediyor olur. ya da tam tersi, sırf birileri seviyor diye yüzlercesi o kişiyi tanımadan sevebilir, bir olayı ayrıntılarını bilmeden destekleyebilir.
devamını gör...
2.
tarafımın mustarip olduğudur.
mesela millet beni beğeni botu olarak görüyor, giriyorum adamın profiline, beğeni oranım 20'de 1.
ancak herkesin bu şekilde görmesiyle bir yanılsama oluşuyor, zannedersin adamın her şeyini beğenmişim.
mesela millet beni beğeni botu olarak görüyor, giriyorum adamın profiline, beğeni oranım 20'de 1.
ancak herkesin bu şekilde görmesiyle bir yanılsama oluşuyor, zannedersin adamın her şeyini beğenmişim.
devamını gör...
3.
devamını gör...
4.
basit bir örnek olarak; büyükçe bir salonda elektrik gittiği anda "höeaaaöaoooo!" şeklinde yaratıksal sesler çıkaranın başlattığı, sonra da o seslerin bütün mekana sirayet etmesiyle süren toplumsal bir olay.
devamını gör...
5.
futbol maçında atılan gollere verilen refleksin psikolojideki tanımı.
o kitle aynı şeyleri hissetmeye başlar, aynı binalarda yaşar, aynı gıdaları tüketirler. küfürleri bile benzer olmaya başlar.
çünkü algı kapıları onlara sonuna dek kapatılmıştır.
artık sadece komutlarla hareket etmektedirler.
o kitle aynı şeyleri hissetmeye başlar, aynı binalarda yaşar, aynı gıdaları tüketirler. küfürleri bile benzer olmaya başlar.
çünkü algı kapıları onlara sonuna dek kapatılmıştır.
artık sadece komutlarla hareket etmektedirler.
devamını gör...
6.
kitle psikolojisi en iyi şekilde propaganda aracılığıyla kontrol altına alınır. bu propagandayı bazen din adamları, bazen devlet adamları, bazen büyük şirketler, çoğunlukla da hepsi birlikte yapar.
hemen bir örnekle açıklayayım. sene 2004'te ingiltere; abd-ırak savaşına asker gönderme kararı alıyor. ingiliz halkı bu karara, yapılan anketlerde %70'in üzerinde olumsuz görüş belirtiyor, asker gönderilmesini istemiyor. daha sonra ırak'ta bulunan resmi bir belgede ırak'ın yani saddam hüseyin'in ingiltere'ye nükleer başlıklı füzeyle saldırı planladığı ortaya çıkıyor. bu belge bir anda ingiltere'deki bütün televizyon ve radyo kanallarında hızla yayılıyor. ingiliz halkı çok kısa bir süre içerisinde asker gönderme kararına %70'in üzerinde olumlu bakıyor bu sefer. ingiltere hükümeti asker gönderiyor, savaşta etkin rol alıyor ve sonra bu belgenin sahte olduğu ortaya çıkıyor.
tarih boyunca kitleyi etkilemek, teker teker bireyleri etkilemekten her zaman daha kolay olmuştur. bunun için örnekte gördüğümüz gibi küçücük bir kağıt parçası yeterli olmuştur. sahte de olsa.
hemen bir örnekle açıklayayım. sene 2004'te ingiltere; abd-ırak savaşına asker gönderme kararı alıyor. ingiliz halkı bu karara, yapılan anketlerde %70'in üzerinde olumsuz görüş belirtiyor, asker gönderilmesini istemiyor. daha sonra ırak'ta bulunan resmi bir belgede ırak'ın yani saddam hüseyin'in ingiltere'ye nükleer başlıklı füzeyle saldırı planladığı ortaya çıkıyor. bu belge bir anda ingiltere'deki bütün televizyon ve radyo kanallarında hızla yayılıyor. ingiliz halkı çok kısa bir süre içerisinde asker gönderme kararına %70'in üzerinde olumlu bakıyor bu sefer. ingiltere hükümeti asker gönderiyor, savaşta etkin rol alıyor ve sonra bu belgenin sahte olduğu ortaya çıkıyor.
tarih boyunca kitleyi etkilemek, teker teker bireyleri etkilemekten her zaman daha kolay olmuştur. bunun için örnekte gördüğümüz gibi küçücük bir kağıt parçası yeterli olmuştur. sahte de olsa.
devamını gör...
7.
sosyal bilimlerde yöntem dersinde gustave le bon’dan okumuştum. günümüz totaliter rejimlerinin turnusoludur. okuyun (bkz: kitlelerin psikolojisi (kitap))
devamını gör...
8.
hitler tarafından aç alman halkına itinayla uygulanan telkinler ve vaadler psikolojilerini ortak eylemiştir.
devamını gör...
9.
topluluk insana, yalnızken kolayca yitirebileceği bir cesaret, metanet ve asalet verebilir. içinde insanlar arasında bir insan olduğu anısını canlandırabilir. fakat bu ona, bir birey olarak sahip olamayacağı özellikler aftedilmesini engellemez. hak etmediği bu armağanlar insana başta büyük bir lütuf gibi gelse de, uzun vadede bunların bir kayba dönüşmesi tehlikesi vardır, çünkü insan doğasında armağanları doğal saymak gibi bir zaaf vardır; sıkıntı anında bizzat çaba göstermek yerine, bunlar üzerinde hak iddda eder. her şeyi devletten bekleme eğilimi maalesef bunun en belirgin örneğidir, oysa en nihayetinde devlet de bu talepkar bireylerden oluşur. bu eğilimin doğal sonucu, her bir bireyin toplumu köleleştirdiği, toplumun ise bir diktatör, bir köle sahibi tarafından temsil edildiği komünizmdir. komünist toplum düzenine sahip tüm ilkel kabileleri başında da sınırsız güçte bir reis vardır. komünist devlet, yurttaşların değil, yalnızca serflerin olduğu mutlak bir monarşiden başka bir şey değildir.
dört arketip
dört arketip
devamını gör...
10.
son zamanlarda sözlükte fazlaca bulunan ve linç kültürüyle kolaylıkla paralellik gösterebilen kültür.
bir kişi fitili ateşleyince hemen arkası geliyor. olumlu veya olumsuz, hiç fark etmiyor. aslında iki farklı düşünceyi savunan kişiler* aynı şeyi eleştiriyor ve eleştirdikleri şeyin tam zıttını yapıyor fakat mantık olarak aynı hareket ve ben buna anlam veremiyorum.
bir taraf cicili bicili yorumlardan ve kankacılıktan şikayetçi. anlayabiliyorum, fakat bunu belki de amaçları o olmasa da linç kültürü'nden destek alarak belirtiyorlar.
bir diğer taraf bu eleştirilerden rahatsız, bunu da anlayabiliyorum. fakat eleştiri olabilir, elbette ben özel mesaj yolu ile bunun belirtilmesi ve ulu orta paylaşılmaması taraftarıyım. paylaşılıyorsa da üslup çok önemli. ama yapacak bir şey yok, küfür falan varsa zaten tanım kaldırılır, eğer üslupta sıkıntı yoksa da eleştiri sadece olumlu değil olumsuz da yapılır. tabii şunu da ekleyeyim; aşağılayıcı, seviyesizce yorumlar da yapılabiliyor biliyorum. öyle kişiler bunu kendilerini sevmedikleri için yapıyorlar. görmeyin gitsin.
son olarak, üstteki olaydan bağımsız* yine anlam veremediğim, sadece karşısındakini yermek ve açığını sözlüğe dökmek olarak programlanmış yazarları görüyorum. arkadaşlar tartışma böyle mi yapılır? sağlıklı iletişim gerçekten önemli, bir kez daha anladım. bir taraf eleştirmeye ya da açığını sözlüğe aktarmaya başlayınca (çok gereksiz) hemen eleştirilen kişi de karşı atağa aynı üslupla gidiyor (yine çok gereksiz).
birbirinizden ne farkınız var*.
bir de dipnot geçmek istiyorum, sözlükte hep z kuşağı eleştiriliyor lakin bu saçma tartışmamsı olaylar hep daha eski kuşakların başının altından çıkıyor. bu da böyle alenen görülebilen basit bir tespit olsun.
edit: karşı tarafı eleştiren (ciciler ve linççiler) kişilerin hiçbirine katılmıyorum aslında. birine 'sen bunu yapma' demeye haddimiz yok çünkü. karşı düşünceler birbirlerine bunu söylüyor. linç kültürünü sevmiyorum ama kankacılığı da sevmiyorum. benim sevmemem bunu yapın ya da yapmayın demem için yeterli değil. neyse, şu sıralar fazlasıyla hasta olan ama yine de sözlüğe ara ara bakmaya çalışan armysuzy'nin düşüncelerine eşlik ettiniz. keyifli sözlükler.
bir kişi fitili ateşleyince hemen arkası geliyor. olumlu veya olumsuz, hiç fark etmiyor. aslında iki farklı düşünceyi savunan kişiler* aynı şeyi eleştiriyor ve eleştirdikleri şeyin tam zıttını yapıyor fakat mantık olarak aynı hareket ve ben buna anlam veremiyorum.
bir taraf cicili bicili yorumlardan ve kankacılıktan şikayetçi. anlayabiliyorum, fakat bunu belki de amaçları o olmasa da linç kültürü'nden destek alarak belirtiyorlar.
bir diğer taraf bu eleştirilerden rahatsız, bunu da anlayabiliyorum. fakat eleştiri olabilir, elbette ben özel mesaj yolu ile bunun belirtilmesi ve ulu orta paylaşılmaması taraftarıyım. paylaşılıyorsa da üslup çok önemli. ama yapacak bir şey yok, küfür falan varsa zaten tanım kaldırılır, eğer üslupta sıkıntı yoksa da eleştiri sadece olumlu değil olumsuz da yapılır. tabii şunu da ekleyeyim; aşağılayıcı, seviyesizce yorumlar da yapılabiliyor biliyorum. öyle kişiler bunu kendilerini sevmedikleri için yapıyorlar. görmeyin gitsin.
son olarak, üstteki olaydan bağımsız* yine anlam veremediğim, sadece karşısındakini yermek ve açığını sözlüğe dökmek olarak programlanmış yazarları görüyorum. arkadaşlar tartışma böyle mi yapılır? sağlıklı iletişim gerçekten önemli, bir kez daha anladım. bir taraf eleştirmeye ya da açığını sözlüğe aktarmaya başlayınca (çok gereksiz) hemen eleştirilen kişi de karşı atağa aynı üslupla gidiyor (yine çok gereksiz).
birbirinizden ne farkınız var*.
bir de dipnot geçmek istiyorum, sözlükte hep z kuşağı eleştiriliyor lakin bu saçma tartışmamsı olaylar hep daha eski kuşakların başının altından çıkıyor. bu da böyle alenen görülebilen basit bir tespit olsun.
edit: karşı tarafı eleştiren (ciciler ve linççiler) kişilerin hiçbirine katılmıyorum aslında. birine 'sen bunu yapma' demeye haddimiz yok çünkü. karşı düşünceler birbirlerine bunu söylüyor. linç kültürünü sevmiyorum ama kankacılığı da sevmiyorum. benim sevmemem bunu yapın ya da yapmayın demem için yeterli değil. neyse, şu sıralar fazlasıyla hasta olan ama yine de sözlüğe ara ara bakmaya çalışan armysuzy'nin düşüncelerine eşlik ettiniz. keyifli sözlükler.
devamını gör...
11.
kitle psikolojisi, freud'un kolektif ruhu ve bireyin toplumla özdeşleşmesini ele aldığı kitabı.
iki hafta önce aldığım ancak henüz okuma fırsatı bulamadığım kütüphanemin incilerinden biri.
iki hafta önce aldığım ancak henüz okuma fırsatı bulamadığım kütüphanemin incilerinden biri.
devamını gör...
12.
yaşadıklarımda yanımda olmayan hiç bir insanın , sonuçlarıma ve algıma etki etmesine müsaade etmem.
devamını gör...
13.
göz kırpmadan 20. yy sonunda cayır cayır insan yaktıran psikolojidir. (bkz: sivas katliamı)
hem de büyük bir coşku ve vahşetle.
hem de büyük bir coşku ve vahşetle.
devamını gör...
14.
sigmund freud'un kamuran şipal çevirisi ile cem yayınevinden yayımlanan kitabı.
ben daha çok kitlelerin insanlar üzerindeki etkisi, kitle ile birey arasındaki bağlanma ve çözülme ile ilgili satırlar okumayı bekliyirdum. ben ve ben ideali ile obje arasındaki bağı ortaya koyan bir kitap olmuş.
le bon ve mc dougall'ın görüşlerine yer verip, kendi düşünceleri ile onların savlarını eleştiriyor.
yine de kısa orta ve uzun vadeli kitlelerden, yapay ve doğal kitlelerden bahsederek, bireyin bu kitlelerde kendini konumlandirdigi yerin ben idealine ulaşma isteği ile orantılı olduğunu söylüyor.
dili psikoloji okuması yapmaya alışkın insanlar için gayet kolay ama örneğin diye baslayan ve daha rahat öğrenmenizi sağlayacak örnekler pek bulunmuyor.
günümüzde kitle psikolojisi denilince yukarıdaki bazı tanimlarda da belirtildiği gibi halk denilen yığınları etkileme sanatı akıllara geliyor ancak kişinin yaşadığı hayatta kendisini diğerlerine karşı nasıl hissettiği de kitle psikolojisine dayanıyor.
bir kitleye ait olmanın ya da bir kitleyi yönetmenin hristiyanlıkdaki ya da ilk insandaki baba-oğul ilişkisine benzetilmesi ilginç bir konu. ben türkiye'de pek çok kitlenin özellikle şeyhine ya da cemaatine sıkı sıkıya bağlı olup,kendisi dışında tum cemaat ve şeyhleri neredeyse dinsizlikle suçlayacak kadar tutku ve bencillikle bağlı insanları bu ilişkiye benzettim. nasıl ki hristiyan inancı tanrı inancını hz. isa'dan sonra bozup teslis yani üçleme inancına dönüştürdu ve baba oğul kutsal ruh inancı ortaya çıkardı,bazı cemaat tarikat üyeleri de tarikat şeyh ve kendi benliği ile bu uclemeyi oluşturuyor ne yazık ki.
yine önder ya da önderliği üstlenmiş düşünce neredeyse olumsuz bir karakter de gösterebilir bazen; belli bir kişi ya da kuruma karşı duyulan kin ise birlestirici rol oynayarak olumlu duygusal bağlanmalara yol açabilir. bu durumda bir kitlenin kitle kimliğini elde edebilmesi için bir önderin gerçekten gerekip gerekmediğini ve benzeri başka bir çok soru sorulabilir. cümlesi bana siyasette iktidar partisine karşı olusan "bunlar gitsin de kim gelirse gelsin." diyerek kin ve nefret oluşturmuş kitleyi düşündürdü. haklı olup olmadıkları başka bir tartışma konusu,l burası yeri değil.
kitaptan bir kaç alıntı ile sonlandıralım.
günümüzde her birey bir çok kitlenin aynı zamanda bir parçasıdır. özdeşleşme sonucu çok yanli bir bağlamin içindedir. ben idealini pek değişik modellere göre kurmuştur. dolayısıyla her birey mensup olduğu ırk meslek dinsel cemaat ruhu, vatandaşlık ruhu vb gibi birden çok kitle ruhunda pay sahibidir. bunları aşarak ulaşacağı özgürlük ve özgünlük hiç de yüksekbir düzeye çıkamaz.
kitleyi etkileyecek kişinin elindeki nedenleri mantık süzgecinden geçirmesinin gereği yoktur. işi alabildigince güçlü imajlara dökmek,abartmaya kaçmak, sürekli aynı şeyi yinelemek amacına ulaşmasını sağlar.
ben daha çok kitlelerin insanlar üzerindeki etkisi, kitle ile birey arasındaki bağlanma ve çözülme ile ilgili satırlar okumayı bekliyirdum. ben ve ben ideali ile obje arasındaki bağı ortaya koyan bir kitap olmuş.
le bon ve mc dougall'ın görüşlerine yer verip, kendi düşünceleri ile onların savlarını eleştiriyor.
yine de kısa orta ve uzun vadeli kitlelerden, yapay ve doğal kitlelerden bahsederek, bireyin bu kitlelerde kendini konumlandirdigi yerin ben idealine ulaşma isteği ile orantılı olduğunu söylüyor.
dili psikoloji okuması yapmaya alışkın insanlar için gayet kolay ama örneğin diye baslayan ve daha rahat öğrenmenizi sağlayacak örnekler pek bulunmuyor.
günümüzde kitle psikolojisi denilince yukarıdaki bazı tanimlarda da belirtildiği gibi halk denilen yığınları etkileme sanatı akıllara geliyor ancak kişinin yaşadığı hayatta kendisini diğerlerine karşı nasıl hissettiği de kitle psikolojisine dayanıyor.
bir kitleye ait olmanın ya da bir kitleyi yönetmenin hristiyanlıkdaki ya da ilk insandaki baba-oğul ilişkisine benzetilmesi ilginç bir konu. ben türkiye'de pek çok kitlenin özellikle şeyhine ya da cemaatine sıkı sıkıya bağlı olup,kendisi dışında tum cemaat ve şeyhleri neredeyse dinsizlikle suçlayacak kadar tutku ve bencillikle bağlı insanları bu ilişkiye benzettim. nasıl ki hristiyan inancı tanrı inancını hz. isa'dan sonra bozup teslis yani üçleme inancına dönüştürdu ve baba oğul kutsal ruh inancı ortaya çıkardı,bazı cemaat tarikat üyeleri de tarikat şeyh ve kendi benliği ile bu uclemeyi oluşturuyor ne yazık ki.
yine önder ya da önderliği üstlenmiş düşünce neredeyse olumsuz bir karakter de gösterebilir bazen; belli bir kişi ya da kuruma karşı duyulan kin ise birlestirici rol oynayarak olumlu duygusal bağlanmalara yol açabilir. bu durumda bir kitlenin kitle kimliğini elde edebilmesi için bir önderin gerçekten gerekip gerekmediğini ve benzeri başka bir çok soru sorulabilir. cümlesi bana siyasette iktidar partisine karşı olusan "bunlar gitsin de kim gelirse gelsin." diyerek kin ve nefret oluşturmuş kitleyi düşündürdü. haklı olup olmadıkları başka bir tartışma konusu,l burası yeri değil.
kitaptan bir kaç alıntı ile sonlandıralım.
günümüzde her birey bir çok kitlenin aynı zamanda bir parçasıdır. özdeşleşme sonucu çok yanli bir bağlamin içindedir. ben idealini pek değişik modellere göre kurmuştur. dolayısıyla her birey mensup olduğu ırk meslek dinsel cemaat ruhu, vatandaşlık ruhu vb gibi birden çok kitle ruhunda pay sahibidir. bunları aşarak ulaşacağı özgürlük ve özgünlük hiç de yüksekbir düzeye çıkamaz.
kitleyi etkileyecek kişinin elindeki nedenleri mantık süzgecinden geçirmesinin gereği yoktur. işi alabildigince güçlü imajlara dökmek,abartmaya kaçmak, sürekli aynı şeyi yinelemek amacına ulaşmasını sağlar.
devamını gör...
15.
popüler olanın peşinden gitme çabaları..
devamını gör...
16.
bu durum kimseyi aptal yapmaz. çünkü atalarımız vahşi doğa karşısında bir arada kalarak hayatta kaldı. yalnız olanı doğa affetmedi. hep içgüdüsel şeyler. bilen aydınlatsın .
devamını gör...
17.
18.
vardır ama güncelden haberi olmayan bilinçsiz bir yığın sayesinde.
dünyanın her yerinde bu böyledir. en cahil topluluklarda da, en yüksek medeniyetin var olduğu dediğimiz yerde de.
bütün mesele insanoğlu denen salağın bir konuyu, olayı irdelerken bir kaç farklı pencereden bakamama eksikliğidir.
işte bunlar hep a haber, show haber ve/veya fox haber gibi kanallara tek başına endekslenmeyle alakalı, tabi bir de sosyal medya var ve dönem itibariyle herkesin elinin altında, iş de buralara kadar gelmiş oluyor.
dünyanın her yerinde bu böyledir. en cahil topluluklarda da, en yüksek medeniyetin var olduğu dediğimiz yerde de.
bütün mesele insanoğlu denen salağın bir konuyu, olayı irdelerken bir kaç farklı pencereden bakamama eksikliğidir.
işte bunlar hep a haber, show haber ve/veya fox haber gibi kanallara tek başına endekslenmeyle alakalı, tabi bir de sosyal medya var ve dönem itibariyle herkesin elinin altında, iş de buralara kadar gelmiş oluyor.
devamını gör...