orijinal adı: ellevte roman, bok atten
yazar: dag solstad
yayım yılı: 1992
norveç'te küçük bir kentte yaşayan bjørn hansen, tesadüfler silsilesi ile yaşamını sürdürdüğünü ve kendi kararlarını alamayıp bir köle gibi yaşadığını fark eder. 50 yaşındaki bürokrat hansen, bu farkındalıkla birlikte yaşamını değiştirmek ister ve ''büyük ret'' adlı planını gerçekleştirmek için yola koyulur.
yazar: dag solstad
yayım yılı: 1992
norveç'te küçük bir kentte yaşayan bjørn hansen, tesadüfler silsilesi ile yaşamını sürdürdüğünü ve kendi kararlarını alamayıp bir köle gibi yaşadığını fark eder. 50 yaşındaki bürokrat hansen, bu farkındalıkla birlikte yaşamını değiştirmek ister ve ''büyük ret'' adlı planını gerçekleştirmek için yola koyulur.
- norveç eleştirmenler birliği ödülü (1993).
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 08.05.2022 17:39 tarihinde açılmıştır.
1.
bir dag solstad kitabıdır.
dag solstad dört kitap halinde tasarladığı serisinde hep aynı izlek çerçevesinde yazar hikayelerini ve bu kitap bu serinin aslında ilk kitabıdır. bu serinin diğer kitapları; t. singer, mahcubiyet ve haysiyet ve profesör andersen’in gecesi’dir. bu serideki kitapları belli bir sıralamada okumak zorunda değilsiniz.
bjorn hansen yarım yüzyıl yaşadıktan sonra farkına varmıştır ki yaşadığı hayat tamamen tesadüfler sonucunda kurgulanmış bir hayattır. kendi iradesi ile aldığını sandığı bütün kararlarda aslında bir tesadüf ona yol göstermiştir. eşini ve çocuğunu terk edip başka bir kadın için işini ve yaşadığı şehri değiştirdiğinde de, yıllarca birlikte yaşadığı kadını terk edip yalnız yaşamaya başladığında da, haddini aşan bir tiyatro oyununda başrol oynadığında da.
oğluyla yıllar sonra buluşup aynı evde yaşamaya başladıklarında da işler çok iyi gitmez bjorn hansen için ve sonunda kendi denetimini eline alabilmek için büyük ret diye isimlendirdiği anlamsız planını uygulamaya karar verir.
kitabı okurken dag solstad’ın söylediği şu cümle aklımdan hiç çıkmadı: knut hamsun’ın bana yaptığı şeyi ben de okurlarıma yapmak işin yazıyorum.
dag solstad dört kitap halinde tasarladığı serisinde hep aynı izlek çerçevesinde yazar hikayelerini ve bu kitap bu serinin aslında ilk kitabıdır. bu serinin diğer kitapları; t. singer, mahcubiyet ve haysiyet ve profesör andersen’in gecesi’dir. bu serideki kitapları belli bir sıralamada okumak zorunda değilsiniz.
bjorn hansen yarım yüzyıl yaşadıktan sonra farkına varmıştır ki yaşadığı hayat tamamen tesadüfler sonucunda kurgulanmış bir hayattır. kendi iradesi ile aldığını sandığı bütün kararlarda aslında bir tesadüf ona yol göstermiştir. eşini ve çocuğunu terk edip başka bir kadın için işini ve yaşadığı şehri değiştirdiğinde de, yıllarca birlikte yaşadığı kadını terk edip yalnız yaşamaya başladığında da, haddini aşan bir tiyatro oyununda başrol oynadığında da.
oğluyla yıllar sonra buluşup aynı evde yaşamaya başladıklarında da işler çok iyi gitmez bjorn hansen için ve sonunda kendi denetimini eline alabilmek için büyük ret diye isimlendirdiği anlamsız planını uygulamaya karar verir.
kitabı okurken dag solstad’ın söylediği şu cümle aklımdan hiç çıkmadı: knut hamsun’ın bana yaptığı şeyi ben de okurlarıma yapmak işin yazıyorum.
devamını gör...
2.
insanolunbiraz' ın tavsiyesiyle okuduğum bir kitaptı. tabi ben de norveçli olduğu için görür görmez göz koymadım değil.
daha önce erlend loe'yi okumuş ve çok sevmiştim. bu nedenle bu yazarı da tanımak istedim.
kitapta sürekli karakterin kafasındaki düşünceleri okuyorsunuz, başkalarının ne düşündüğünü yorumluyor. kendi fikirlerinden çok bu düşüncelerle karşı karşıya geliyorsunuz.
hayata olan yaklaşımı benimki gibi, rüzgar nereye eserse oraya gitmek yönünde olduğundan, bu yönde kendisiyle fena halde empati kurduğum söylenebilir.
tabi o daha cesur.
kitapta vurucu bir olay bekledim sonuna kadar. o kadar sakin ilerledi kitap.
aynı erlend loe gibi, yazar da sesli dürbünümüzü elimize alıp, yaşananları izlememizi istemiş.
kitabı yazarken, harıl harıl yazmaya çalışan biri değil de, arkasına yaslanmış, arada kalkıp dolaşan, kahve içen rahat biri canlandı gözümde yazar imajı olarak, bunu da söylemeden bitirmeyeyim dedim.
diğer kitaplarını da alacağım ya da bir yerlerden bulup okuyacağım sanırım.
daha önce erlend loe'yi okumuş ve çok sevmiştim. bu nedenle bu yazarı da tanımak istedim.
kitapta sürekli karakterin kafasındaki düşünceleri okuyorsunuz, başkalarının ne düşündüğünü yorumluyor. kendi fikirlerinden çok bu düşüncelerle karşı karşıya geliyorsunuz.
hayata olan yaklaşımı benimki gibi, rüzgar nereye eserse oraya gitmek yönünde olduğundan, bu yönde kendisiyle fena halde empati kurduğum söylenebilir.
tabi o daha cesur.
kitapta vurucu bir olay bekledim sonuna kadar. o kadar sakin ilerledi kitap.
aynı erlend loe gibi, yazar da sesli dürbünümüzü elimize alıp, yaşananları izlememizi istemiş.
kitabı yazarken, harıl harıl yazmaya çalışan biri değil de, arkasına yaslanmış, arada kalkıp dolaşan, kahve içen rahat biri canlandı gözümde yazar imajı olarak, bunu da söylemeden bitirmeyeyim dedim.
diğer kitaplarını da alacağım ya da bir yerlerden bulup okuyacağım sanırım.
devamını gör...