yazar: sevgi soysal
basım yılı: 1973
sevgi soysal'ın bu ödüllü eseri okuyanı 70'li yılların ankara'sına götürüyor. birbirleriyle alakalı olmayan insanların aslında birbirleriyle ne kadar bağları olduğunu, ankara'nın geçmiş dönemine tanıklık ederek okuyacaksınız.
basım yılı: 1973
sevgi soysal'ın bu ödüllü eseri okuyanı 70'li yılların ankara'sına götürüyor. birbirleriyle alakalı olmayan insanların aslında birbirleriyle ne kadar bağları olduğunu, ankara'nın geçmiş dönemine tanıklık ederek okuyacaksınız.
orhan kemal roman ödülü 1974
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ivan dimitriç" tarafından 24.04.2021 16:29 tarihinde açılmıştır.
1.
ilk kez 1973 yılında yayınlanan sevgi soysal kitabıdır. buram buram ankara kokan otuzdan fazla karakterin bir kavak ağacının devrilmesi münasebetiyle bir araya geldikleri ortamda, geriye dönüşlerle karakterlerin hayatlarını ve hayallerini mercek altına alıyor kitapta yazar. bir roman ama fotoğrafını zihnimizde çekebildiğimiz netlikte bir roman.
karanlığı öğrendim anne. alacakaranlığı. tam karanlık olmasa da, alacakaranlık çok kötü bir şey. insan oraya buraya çarpıyor. şimdi karanlığı öğreniyorum. zifiri karanlığı... bu gece biri bana, 'tam karanlığı bilmeyenler, dünyayı aydınlatacak bir ışığın da ne olduğunu bilmezler, bunu anlamazlar,' dedi.
- "çok yakın bir zamana kadar geceleri korkardım ben. ışığı söndüremezdim."
- "artık korkacak mısın?"
- "senin yanındayken korkmam."
- "hayır, bensiz de korkmamalısın. cesur kişiler gibi tutalım ellerimizi. selamlaşmak için, birbirimize dayanmak için değil. bak olcay, seni benden koparabilirler, ama içimden bir ben söküp atarım seni. cesaret, inanç da öyle. şimdi, bir yığın alışkanlığın var örneğin senin, bunları bırakabilir misin?"
- "evet." ürkekçe, ama kararlı görünmek isteğiyle söylemişti bunu olcay.
- "işte ben, bu alışkanlıklarından biri olmak istemem. senin düzenle olan bağlarından biri. sabahki diş fırçan, ya da kolunun altına sürdüğün deodorant, ya da yumurtalı şampuan olmak istemem. bunların günlük mutluluğunda, rahatlığında belki sadece ufak bir payları var. işte ben bu gündelik mutluluğun daha büyük bir payı olmak istemem. yani daha rahat olman, korkmaman için örneğin, destek olamam sana. düzenle bütün bağlarını koparabildiğin zaman, ki bu cesaret ister, bu cesareti gösterebildikten sonra zaten karanlıktan korkmayan biri olursun. o zaman yine beni seversen, bu sevgi kabulümdür. tamam mı?"
-"sizler nasıl da acelecisiniz," demişti. "bir şeyi kavramak, istemek, hemen onun olması demek değildir, anlıyor musun? böylesi güçlü bağlar bir çarşamba günü kopmaz bacı; bunu isteyip de, daha gerçekleştiremiyorsan, henüz günü gelmediğindendir. aldırmaz olur muyum? aldırmaz olur muyuz? günü gelecek be olcay, yeter ki iste, yeter ki istemesini bil. asıl yalan, koparmadan, koparma günü gelmeden, kopardım sanmak..."
karanlığı öğrendim anne. alacakaranlığı. tam karanlık olmasa da, alacakaranlık çok kötü bir şey. insan oraya buraya çarpıyor. şimdi karanlığı öğreniyorum. zifiri karanlığı... bu gece biri bana, 'tam karanlığı bilmeyenler, dünyayı aydınlatacak bir ışığın da ne olduğunu bilmezler, bunu anlamazlar,' dedi.
- "çok yakın bir zamana kadar geceleri korkardım ben. ışığı söndüremezdim."
- "artık korkacak mısın?"
- "senin yanındayken korkmam."
- "hayır, bensiz de korkmamalısın. cesur kişiler gibi tutalım ellerimizi. selamlaşmak için, birbirimize dayanmak için değil. bak olcay, seni benden koparabilirler, ama içimden bir ben söküp atarım seni. cesaret, inanç da öyle. şimdi, bir yığın alışkanlığın var örneğin senin, bunları bırakabilir misin?"
- "evet." ürkekçe, ama kararlı görünmek isteğiyle söylemişti bunu olcay.
- "işte ben, bu alışkanlıklarından biri olmak istemem. senin düzenle olan bağlarından biri. sabahki diş fırçan, ya da kolunun altına sürdüğün deodorant, ya da yumurtalı şampuan olmak istemem. bunların günlük mutluluğunda, rahatlığında belki sadece ufak bir payları var. işte ben bu gündelik mutluluğun daha büyük bir payı olmak istemem. yani daha rahat olman, korkmaman için örneğin, destek olamam sana. düzenle bütün bağlarını koparabildiğin zaman, ki bu cesaret ister, bu cesareti gösterebildikten sonra zaten karanlıktan korkmayan biri olursun. o zaman yine beni seversen, bu sevgi kabulümdür. tamam mı?"
-"sizler nasıl da acelecisiniz," demişti. "bir şeyi kavramak, istemek, hemen onun olması demek değildir, anlıyor musun? böylesi güçlü bağlar bir çarşamba günü kopmaz bacı; bunu isteyip de, daha gerçekleştiremiyorsan, henüz günü gelmediğindendir. aldırmaz olur muyum? aldırmaz olur muyuz? günü gelecek be olcay, yeter ki iste, yeter ki istemesini bil. asıl yalan, koparmadan, koparma günü gelmeden, kopardım sanmak..."
devamını gör...
2.
ayıla bayıla okuduğum, değerli yazarımız sevgi soysal'ın okuduğum ilk kitabı. türk insanın toplumsal yapısını psikolojik tahlillerle anlatan bu müthiş kitap sayesinde keşfettiğim bir şey var ki, zaman geçiyor ama insanımız asla değişmiyor.
devamını gör...
"yenişehir'de bir öğle vakti" ile benzer başlıklar
öğle uykusu
34
öğle rakısı
24