ataması yapılmayan öğretmenin inşaatta çalışırken ölmesi

kelimelerin kifayetsiz kaldığı olaydır.



haber linki

arkadaşım bu atanamayan öğretmen olayına tırtım. barajı geç bölüm oku formasyon al. ondan sonra atanamayan öğretmen. sen hiç atanamayan mühendis kaymakam konsolos eczacı hemşire vs duydun mu. hep atanamayan öğretmen atanamadıysa zaten öğretmen değildir öğretmen adayıdır.

besyo okumuş bir de, üzüntüden ağlama derecesine geldim şu an. besyo okuyanlar zaten atama konusunda oldukça şanssızlar, kendimden biliyorum 2 sene atama beklemiştim. işte türkiye torpil, çifte standart ülkesidir. arkanda dayın varsa, en beceriksiz bir insan olsan bile bir baltaya sap ederler seni ama arkanda dayın yoksa atama beklerken çalışmak istersin sonra da hayat seni ölüme götürür. bu genç gibi.

şu gencin hayallerini çalanlar mutlu olamasınlar umarım, tek temennim budur ya.

hiçbir bölüm mezununa otomatik olarak devlet memurluğu garantisi verilmez. "atanmak" bir hak ya da kendiliğinden gerçekleşen bir doğa olayı değildir. her arkeolog çıkıp "devlet bizi kazı alanına atasın, müzeye alsın atanamayan arkeologlar!" diyor mu?

aşırı mezun verilmesi tüm meslek gruplarının sorunu şu "atanamayan" lafını geçin sanki hepsine söz verilmiş, en doğal hakmış gibi.

iş güvenliğine gelirsek, bu ülkenin korkunçluklarından biridir. sendikasızlaştırma, taşeronların standartlardan yırtması ve denetimlerinin düzgün yapılmamasının büyük payı vardır. sevenlerine sabır.

bir insanın inşaatta çalışırken ölümü her şeyden önce iş ve işçi güvenliği ile ilgili bir konu. bir iş yerinde ölümlü iş kazası olması uluslararası çalışma örgütü kriterleri ile alındığında oldukça önemli bir olay ama ülkemiz açısından bu tip durumlar dünya ölçeğinde ele alınan halinden epeyce uzakta.

türkiye ucuz emek ile büyümek istiyor. bu hem işçilere ödenen ücretin yasal olarak belirlenen asgari ücretin de altında olması ile sağlanıyor hem de iş veren tarafının katlanması gereken güvenlik yükümlülüklerini yerine getirmemesini göz ardı ederek ortaya çıkıyor.

bu sistem kamuda uygulanan personel rejiminde de kendini gösteriyor. okul ve öğretmen açığı oldukça fazla olmasına rağmen atama sayısını düşük tutarak kadrolu yerine sözleşmeli / geçici öğretmen alımını tercih ediyor.

bu şekilde hem daha az ücret veriyor hem istediği zaman başkalarını ücretli öğretmen olarak istihdam ederek siyasi rant sağlıyor hem de sosyal güvenlik harcamalarını azaltıyor.

memurların sayıca en önemli kısmı öğretmen olduğu için onlara düşük ücret vermek hem en büyük kamu giderini düşürüyor hem de asgari ücret, enflasyon gibi ayarlamalarda bu düşük ücret, ücretlere yapılacak zamları daha düşük tutma imkanı veriyor.

haberlerde gördüğüm kadarıyla 2021 kpss'de 83 puan almış. kimi öğretmen 70 puanla atanıyor, kimisi de 83 puanla atanamıyor. hala yeterlilikten bahsedenler var.

olaya farklı açılardan bakıp hiç bir açıyı görememiş o kadar çok insan var ki . yoz , adaletin olmadığı, liyakat diye bağıranların dahi torpile yeşil ışık yaktığı , gün geçtikçe daha da dibe vuran , sosyal, ekonomik , kültürel ,etik değerleriyle var olan bir ülke düşünün. devlet kimseye garanti atama hakkı diye birşey vermez , hak ediyorsa ataması yapılır fakat ataması vakıflarca yapılanlar falan offf neyse yav lanet olsun. iş güvenliğinden filan da bahsedecektim de neyse yav aklı olmayan fikri olanlar konuşmaya devam etsin. birde siyasi partiler yalandan oy devşirmek için nutuklar atmasın yemezler !

neymiş efendim atanmadıysa öğretmen değil öğretmen adayıymış. hadi oradan. kim karar veriyor buna saçma sapan bir sınav sistemi mi bunu belirliyor . aldığı eğitim ne olacak. adam 80 üzeri puanla atanamamış. bilmediğiniz sistem üzerine konuşmayın. öğretmenler bu ülkede atanana kadar yıpranıyor atandıktan sonra yıpranıyor.

bu olay için değil ama genel meraktan soruyorum. yıllardır öğretmenlik mesleği ile atanamamak aynı cümlede geçiyorsa neden ısrarla eğitim fakültesi tercih ediyor tüm gençlik. ya da neden bitirince ısrarla öğretmenlik. nedendir bu ısrar.

napalım atanamadıysa bu devlete kapağı atma olayı da iyice ayyuka çıktı eee.

devlet herkesi memur yapsın o zaman sokarım sizin kast sisteminize amele ölse hiç kimsenin sesi çıkmaz ama.

ahh devleti ben yöneteceği gör bak o zaman neler oluyor.
tüm memurları sözleşmeli yapardım performansa göre daha düşük ücret kabul edeni alır öbürünü kovardım.

bu memurları 10 yıl özel sektörde çalıştırmadan üstünden silindir geçmeyenden yapmamak gerekiyor.

o inşaatın başında da iş güvenliği uzmanı yoktur ben diyim. inşaat mühendisleri işsiz çünkü. diplomalar kiralanıyor, genelde tekniker veya alaylı yetişmiş biri işleri yürütüyor.

bu ülkede öğretmen de mühendis de atanamıyor. ikisi de hak ettiği gibi çalışamıyor. çalışsa eline geçen para para değil.

çok üzgünüm.

garip, geneli hep atanıp atanmama kısmına takılmış. okumuş bu genç adam neden inşaatta amelelik yapmak zorunda kalmış ya da o inşaatta neden iş güvenliği sağlanamamış kısmı pek irdelenmemiş (ya da çok az irdelenmiş)

devletin bu ülkede herkesi ataması elbette zorunlu değil ama eğitim fakültelerine belli program çerçevesinde ve belli kontenjan planlaması yapması görevi. hatta insanları yeteneklerine göre erkenden yönlendirip ona göre eğitim vermek de görevi. tabii bizler en az yarım asırdır bu konulardan öyle uzağız ki, devletin görevlerini savsaklamasına alıştığımızdan dolayı onların ne olduğunu dahi unutur olduk.

plansız programsız fakülte açarak atanamayan insan şişkinliği yaratan devlet değil mi?
o inşaatta iş güvenliği olup olmadığını denetlemek devletin görevi değil mi?
atanamasa da insanlara en azından eğitimine ya da yeteneklerine uygun yönlendirme yaparak doğru istihdam sağlamak devletin görevi değil mi?
ülke genelinde eğitmen açığı varken bu açıkları kapatmak için gerekli atamaları yapmak devletin görevi değil mi?
liyakat esasına göre atama yapmak devletin görevi değil mi?
atamaların ulufe dağıtır gibi değil , gerektiği için yapılması görevi değil mi?

23 yaşında bir garip iş kazasına (!) kurban olup göçüp gitti bu diyardan, ailesi dışında yarın hatırlayanı da kalmayacak muhtemelen. yazık.

arkadaş sizin kafanız almıyor mu? türkiye'de en az 140 bin öğretmen açığı var. buna rağmen atanmıyor bu insanlar. daha sözleşmeli öğretmen köleliğine girmedim bak.

üniversite mezunlarının çoğu başka mesleği yapıyor bir türkiye gerçeği.

iki kişinin ölümünü kıymetlendirirken hangi ölçünün alındığını merak ettiğim durum. mesela torunlar inşaatın asansörü düşünce ölen on küsür işçinin hayatı kıymetsiz de bu adamın hayatı belirli etiketlere sahip diye daha mı kıymetli? işçinin emekçinin canı kıymetsiz de kendisine vaad edileni alamayanların ölümü daha mı önemli?

bir kisinin hayatinin sona ermesi durumu.

basligin bu sekilde acilmasi bana ilginc geliyor. vasifsiz kimselerin insaatta calisirken olmesi hic sorun degilmis gibi bir hava var bu cumlede. her ay yuzlerce isci is kazasinda oluyor ama gundem olmuyor. artik hukumet hic bir seyi aciklamadigi icin en son 2018 yilina ait veriyi bulabildim. 2018'de tam 1541 can is kazasinda hayatini kaybetmis. su an seffaflik yok ve hukuk ayaklar altinda oldugu icin bu sayinin artmis oldugunu tahmin edebiliriz. gun basina 4 kisiden fazla. haftada yaklasik 30 kisi. bu hafta is kazalarinda olen diger 29 kisiden haberimiz oldu mu?

yani su olayda asil gundem olmasi gereken sey ölümlü is kazalarinin sayisinin yuksekligi. bunun sebepleri vb. ogretmenlerin atanmiyor olmasi konusulmasin demiyorum ama su olayda ana konu o olmamali.

oku, çabala, yılların emeğini harca, mesleğini yaptırmasınlar, git bir inşaatta elektriğe kapıl, canından ol. böyle bir yazgı... mesleğini yapıyor olsa ne olacaktı ki. bir khk ile işinden edilebilirdi sorgusuz sualsiz, benim gibi. ama ille biri ölecek idiyse, o ben olsaydım keşke. benden bir halt olmaz bu yaştan sonra. bir daha zor görürüm okul koridorlarını. ama o çok gençti garibim, daha görecek günleri vardı. adalet duygum paramparça.

herkes okumuş artık okumak bir fark yaratmıyor. bu durum umutsuzluk doğuruyor. eskiden okumak zordu ve kıymetliydi şimdi hem kolay hem kıymetsiz hemde anlamsız. çok zeki değilse okul okunmasının bir anlamı yok bir insanın.

iş güvenliği eksiginden dolayı inşaatta ölen birinin amele,öğretmen yada profesör olması birinin öldüğü gerçeğini değiştirmez.