annesinin istediği kızla nişanlanmak üzere olan taksi şoförü ahmet, kendisinden yaşça çok büyük olan terzi leyla ile tutkulu bir ilişkiye başlamıştır. ahmet’in leyla’ya olan aşkı ve leyla’nın genç bir erkekle birlikte olup geçmişiyle hesaplaşma isteği bu ikiliyi evliliğe doğru sürüklemektedir.
22. altın koza film festivali
6. uluslararası malatya film festivali
3. altın defne film festivali (en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu)
uluslararası mannheim-heidelberg film festivali
22. sadri alışık tiyatro ve sinema oyuncu ödülleri
6. uluslararası malatya film festivali
3. altın defne film festivali (en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu)
uluslararası mannheim-heidelberg film festivali
22. sadri alışık tiyatro ve sinema oyuncu ödülleri
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "merhaba poğaçacı" tarafından 14.07.2021 04:42 tarihinde açılmıştır.
1.
şenay gürler, inanç konukçu, cemre ebuzziya, hakan karahan isimlerinin yer aldığı, 2015 yapımı, yönetmen çiğdem sezgin’in ilk uzun metraj filmi.
genç bir taksicinin, dul ve kendisinden yaşça büyük terzi kadına amansız tutuluşu üzerine 2 saatlik davul bile dengi dengine mavrası diyebiliriz.
6. uluslararası malatya film festivali’nde en iyi erkek oyuncu,
3. altın defne film festivali’nde en iyi yönetmen,
3. altın defne film festivali’nde en iyi erkek oyuncu,
uluslararası mannheim-heidelberg film festivali’nde special newcomer,
22. sadri alışık tiyatro ve sinema oyuncu ödülleri’nde* yılın en başarılı kadın oyuncusu,
22. altın koza film festivali’nde en iyi müzik ödüllerini aldı.
en iyi müzik öldünü nasıl almış gerçekten aklım havsalam almıyor, filmin en başarısız kısmı müzikleriydi kanımca.
sa, yine hunharca karakter gömmeye geldim. ilk olarak tarafımızı belli edelim; şenay gürler cemre ebuzziya’yı, dolayısıyla leyla hülya’yı tekte alır arkadaşlar, yaş maş tatava yapmayın.
film gereksiz uzundu bence, semih karakteri filme o kadar geç girdi ki ben film bitmek üzere sanıyordum, ne katkısı olacak bu adamın diye düşündüm, anaa filmin daha 1 saati varmış. zaten de o saatten sonra film bayır aşağı yuvarlandı. ahmet ve leyla ekseninde devam etseydi, semih gelince dağılınsaydı yeterliydi. semih’in babasını, ablasını, ablasının kızını* sema’nın ölümü hikayesini falan bu kadar uzun uzadıya izlememize gerek var mıydı bilmiyorum. ya da açılıştaki mevlütte ve semihlerin evdeki cenazede duaları sonuna kadar dinlememize? rahat 40 dk kessen kesilir, kimse de burada bir şey atlanmış demez. hepiniz de nuri bilge olmayıverin birader, kotaramıyorsunuz işte.
bunların dışında biraz inanç konukçu övmek isterim. özellikle eve döndüğü sahne. o yedirememişlik hissi ancak bu kadar verilebilirdi.
filmin, leyla’nın eski sevgilisinin düğününün kasap havasıyla başlayıp yeni sevgilisinin düğününün kasap havasıyla bitmesi… leyla tuzcu baba türbesi gibi maşallah elini süren soluğu nikah masasında alıyor.
ve hülya’nın düğünde sürdüğü unicorn boku pembesi ruj… gerçekten tam bir mahalle arası kuaförü düğün makyajı, her şey bir yana yalnız bunun için bile ödülleri leblebi gibi toplayabilirdiniz ekipçe.
ayrıca filmde baştan sona bir kadraj kaygısı sezdim ama özellikle semih’le leyla’nın son rakı sahnesi artık at uzvunda kelebek. kadını yarım çekmişsiniz artık o kadar da olmaz lan. yıkık evlerinden boğaz manzarası görünsün diye manasız bir ‘hülya çamaşır seriyor’ sahnesi. niye gördük kardeşim bunu, iki kentsel dönüşüm cümlesi geçecek diye mi? az bi haliç maliç bi şey de görünsün diye hoop ‘semih yol ortasında taksiyi sağa çekiyor’ sahnesi. hadi buyur, gün ortası trafik saati, yaptığın iş mi kardeşim? biraz da ahmet balkona çıkıp çamaşır ipiyle oynasın onların da köşe balkonundan iki taraflı deniz görelim. tamam birader, güzel istanbul, ışıltılı kentin sönük hayatları, ikna olduk, sal bizi artık.
ve fakat ne rakı içildi be kardeşim…
6.5/10 diyelim.
genç bir taksicinin, dul ve kendisinden yaşça büyük terzi kadına amansız tutuluşu üzerine 2 saatlik davul bile dengi dengine mavrası diyebiliriz.
6. uluslararası malatya film festivali’nde en iyi erkek oyuncu,
3. altın defne film festivali’nde en iyi yönetmen,
3. altın defne film festivali’nde en iyi erkek oyuncu,
uluslararası mannheim-heidelberg film festivali’nde special newcomer,
22. sadri alışık tiyatro ve sinema oyuncu ödülleri’nde* yılın en başarılı kadın oyuncusu,
22. altın koza film festivali’nde en iyi müzik ödüllerini aldı.
en iyi müzik öldünü nasıl almış gerçekten aklım havsalam almıyor, filmin en başarısız kısmı müzikleriydi kanımca.
sa, yine hunharca karakter gömmeye geldim. ilk olarak tarafımızı belli edelim; şenay gürler cemre ebuzziya’yı, dolayısıyla leyla hülya’yı tekte alır arkadaşlar, yaş maş tatava yapmayın.
film gereksiz uzundu bence, semih karakteri filme o kadar geç girdi ki ben film bitmek üzere sanıyordum, ne katkısı olacak bu adamın diye düşündüm, anaa filmin daha 1 saati varmış. zaten de o saatten sonra film bayır aşağı yuvarlandı. ahmet ve leyla ekseninde devam etseydi, semih gelince dağılınsaydı yeterliydi. semih’in babasını, ablasını, ablasının kızını* sema’nın ölümü hikayesini falan bu kadar uzun uzadıya izlememize gerek var mıydı bilmiyorum. ya da açılıştaki mevlütte ve semihlerin evdeki cenazede duaları sonuna kadar dinlememize? rahat 40 dk kessen kesilir, kimse de burada bir şey atlanmış demez. hepiniz de nuri bilge olmayıverin birader, kotaramıyorsunuz işte.
bunların dışında biraz inanç konukçu övmek isterim. özellikle eve döndüğü sahne. o yedirememişlik hissi ancak bu kadar verilebilirdi.
filmin, leyla’nın eski sevgilisinin düğününün kasap havasıyla başlayıp yeni sevgilisinin düğününün kasap havasıyla bitmesi… leyla tuzcu baba türbesi gibi maşallah elini süren soluğu nikah masasında alıyor.
ve hülya’nın düğünde sürdüğü unicorn boku pembesi ruj… gerçekten tam bir mahalle arası kuaförü düğün makyajı, her şey bir yana yalnız bunun için bile ödülleri leblebi gibi toplayabilirdiniz ekipçe.
ayrıca filmde baştan sona bir kadraj kaygısı sezdim ama özellikle semih’le leyla’nın son rakı sahnesi artık at uzvunda kelebek. kadını yarım çekmişsiniz artık o kadar da olmaz lan. yıkık evlerinden boğaz manzarası görünsün diye manasız bir ‘hülya çamaşır seriyor’ sahnesi. niye gördük kardeşim bunu, iki kentsel dönüşüm cümlesi geçecek diye mi? az bi haliç maliç bi şey de görünsün diye hoop ‘semih yol ortasında taksiyi sağa çekiyor’ sahnesi. hadi buyur, gün ortası trafik saati, yaptığın iş mi kardeşim? biraz da ahmet balkona çıkıp çamaşır ipiyle oynasın onların da köşe balkonundan iki taraflı deniz görelim. tamam birader, güzel istanbul, ışıltılı kentin sönük hayatları, ikna olduk, sal bizi artık.
ve fakat ne rakı içildi be kardeşim…
6.5/10 diyelim.
devamını gör...