yazarlardan ibretlik dolandırıcılık hikayeleri
başlık "emrebey003" tarafından 14.05.2022 00:26 tarihinde açılmıştır.
1.
anlatacağım hikaye ajitasyon biçimi dolandırıcılıktır.
bana nakledilen bu hikaye 70 lerde veya 80 lerde geçmektedir.
mütevazi giyimli ve görünüşlü bir adam yada kadın parkta yada vs bir yerde sizin göreceğiniz biçimde elinde bir zarf ile etrafına bakınır.
sonra sizi farketmiş gibi yaklaşarak gözleri bozuk olduğu, gözlüklerinin yanlarında olmadığı vs bir sebeple ellerindeki sıklıkla oğulları, kızları yada kardeşlerinden vs gelen mektubu okumanızı rica ederler.
bu mektupta , sözde mektubu gönderen kişi, hastalık, yokluk, parasızlıkran eğitimin yarıda kalması, bakıma muhtaçlık türünden çok acılı baharatlı şeyler anlatır ve aralarda birkaç kez sende de olmadığını , seninde çalışamadığını, son paranı bize gönderdiğini biliyorum vs biçiminde kerizi konuya bağlamak için olta cümleleri bırakır.
u dolandırıcıkta mektubun bitiminde mektubu okuyan bireyin bahsedilen meblağa uygun bir para teklif etmesi umulur.
burada birkaç unsura dikkat edilir:
1: sürekli aynı yerde aynı kişilerce yapılmaz.
2: dilenci görünümü vermemek için mütevazi ama gururlu profil çizilmelidir.
3: keriz olarak seçilecek birey çok iyi analiz edilmelidir, bu kişi hem oldukça duygusal hemde paralı görünümlü olmalıdır, ikisi aynı anda olmazsa, dolandırıcılık işi yatar.
4: olası para miktarını arttırmak yada garantilemek için durum, ben şimdi naparım, ah canım parası kalmamış mı, napsam kiradayım, neyi satsam türünden sözler ve gözyaşları ile mayalandırılır.
5: dil döküldükten sonra en çok on dakika içinde sonuç alınmazsa olay fazla uzatılmaz.. polis zabıta filan çıkabilir ayrıca o kadar dalak patlatmaya para görünmemişse zaten keriz kerevizi yememiş demektir.
bana nakledilen bu hikaye 70 lerde veya 80 lerde geçmektedir.
mütevazi giyimli ve görünüşlü bir adam yada kadın parkta yada vs bir yerde sizin göreceğiniz biçimde elinde bir zarf ile etrafına bakınır.
sonra sizi farketmiş gibi yaklaşarak gözleri bozuk olduğu, gözlüklerinin yanlarında olmadığı vs bir sebeple ellerindeki sıklıkla oğulları, kızları yada kardeşlerinden vs gelen mektubu okumanızı rica ederler.
bu mektupta , sözde mektubu gönderen kişi, hastalık, yokluk, parasızlıkran eğitimin yarıda kalması, bakıma muhtaçlık türünden çok acılı baharatlı şeyler anlatır ve aralarda birkaç kez sende de olmadığını , seninde çalışamadığını, son paranı bize gönderdiğini biliyorum vs biçiminde kerizi konuya bağlamak için olta cümleleri bırakır.
u dolandırıcıkta mektubun bitiminde mektubu okuyan bireyin bahsedilen meblağa uygun bir para teklif etmesi umulur.
burada birkaç unsura dikkat edilir:
1: sürekli aynı yerde aynı kişilerce yapılmaz.
2: dilenci görünümü vermemek için mütevazi ama gururlu profil çizilmelidir.
3: keriz olarak seçilecek birey çok iyi analiz edilmelidir, bu kişi hem oldukça duygusal hemde paralı görünümlü olmalıdır, ikisi aynı anda olmazsa, dolandırıcılık işi yatar.
4: olası para miktarını arttırmak yada garantilemek için durum, ben şimdi naparım, ah canım parası kalmamış mı, napsam kiradayım, neyi satsam türünden sözler ve gözyaşları ile mayalandırılır.
5: dil döküldükten sonra en çok on dakika içinde sonuç alınmazsa olay fazla uzatılmaz.. polis zabıta filan çıkabilir ayrıca o kadar dalak patlatmaya para görünmemişse zaten keriz kerevizi yememiş demektir.
devamını gör...
2.
türkiye ye gelmiş bir almancı arabası ile şehirde gezerken bir araç gelip ona çarpıyor. diğer aracın sürücüsü diyor almanciya. benim tanıdığım tamirci var . ben yaptırayım orda arabayı.
neyse almancı araba tamir oluyor bir hafta sonra almanya ya gidiyor. almanya da buna bir araba daha çarpıyor. çarpan aracın sürücüsü de türk.
bu türk diyor ki ya. işe alman polisini sigortasini karıştırmayalım. benim tanıdığım tamirci var. ben yaptırayım orda arabayı.
alman polisi nasıl olduysa artık tamirde arabayı açtırıyor ki. içi uyuşturucu dolu. ya türkiye de carp almanya da çarp al. gazetede okumuştum . ilginç .
neyse almancı araba tamir oluyor bir hafta sonra almanya ya gidiyor. almanya da buna bir araba daha çarpıyor. çarpan aracın sürücüsü de türk.
bu türk diyor ki ya. işe alman polisini sigortasini karıştırmayalım. benim tanıdığım tamirci var. ben yaptırayım orda arabayı.
alman polisi nasıl olduysa artık tamirde arabayı açtırıyor ki. içi uyuşturucu dolu. ya türkiye de carp almanya da çarp al. gazetede okumuştum . ilginç .
devamını gör...
3.
şimdi bir hikaye duydum dağlara taşlara efendim. ya çok yalancılar ya da gerçekten rezil bir dolandırıcı bunlar.
hikayemiz iki sözlükçü arasında geçiyor. bir taraf parayı veren, diğer taraf alan. alan kişi bunun parasını başka kimselerle yerken "x yazarı da çok saf" diyerekten bunu bir güzel söğüşlediğini anlatıyor. sonuçta istese bir daha verir. ne ki?
kimseye güvenmeyin şuradan ben size yalvarıyorum artık.
hikayemiz iki sözlükçü arasında geçiyor. bir taraf parayı veren, diğer taraf alan. alan kişi bunun parasını başka kimselerle yerken "x yazarı da çok saf" diyerekten bunu bir güzel söğüşlediğini anlatıyor. sonuçta istese bir daha verir. ne ki?
kimseye güvenmeyin şuradan ben size yalvarıyorum artık.
devamını gör...
4.
benim de çalıştığım şalt malzemesi elektroniği sektöründe 2005 yılında bir istanbul firması ortaya çıktı.
ilk yıl kendisini tanıtmak ve yer tutmakla geçti. istanbul, bursa ve ankara'daki fuarlara katıldılar. ikinci yıl hücuma geçtiler.
ticaretle uğraşanlar bilir. bir üretici malının liste fiyatını ilan eder. sonra kendi malını satacak olan firmalara bu fiyat üzerinden iskonto yapar. iskonto'nun miktarı sipariş miktarına, ödeme koşullarına ve biraz da satıcının kendi bölgesindeki itibarına bağlıdır. %40, %50 arası iskonto, bir ay ile altı ay arası ödeme vadesi (bizim sektörde o vakitler) doğaldı.
bunlar daha agressif bir tutum sergilediler. iskontoyu %60'lara çektiler. bir yıl sonra da, örneğin 100 bin liralık ciro yapan firmalara, o zaman 18 bin lira olan fiat doblö vereceklerini ilan ettiler.
satış yöntemleri de şöyleydi: satış elemanları mağazaya gidiyor. pazarlık ediyor. yıllık siparişi bağlıyor. neredeyse bir yıllık çekleri alıp istanbul'a dönüyor.
bizim şirketin ortakları da bana bu adamlar bunu yapıyorsa sen de yapabilirsin diyorlar. ama ne yaparsam yapayım fiyatın yanına yanaşamıyorum. bunlar o fiyattan satıp para kazandıklarını da iddia ediyorlar.
ben "ben yapamıyorum, yapacak biri varsa yapsın" noktasına geldim. bunlar batacak dedim.
bunlar yılı tamamladılar. 2010 yılı için istanbul fuarında devasa bir yer bile kiraladılar. ki kafadan 40bin lira o yer. malları da arabaları da teslim ettiler.
ocak ayının ortasında bizim satış elemanları anadolu'da bunlarla karşılaşıyor. halen aynı agressiflikte mal satıyorlar. bizim satış elemanları da başladı "aabi biz de verelim bu fiyata" demeye.
böylece nisan başına geldik. bunlar mart teslimatlarını yapmamışlar. nisan ayı geldi. a bir baktık bunlar kaçmış diye haber. kaçarken müşteriden aldıkları çekleri güzelce kırdırmışlar. aldıkları elektronik malzemeyi de spot piyasada okutmuşlar. fabrika binasını ta temmuz ayında satmışlar.
toplam kaldırdıkları para 3.5 milyon dolar civarı. bir de, satıcıların depolarında duran malzemeler işe yaramaz hale geldi. öyle ya bozulsa tamir edecek kimse yok.
işte size organize bir dolandırıcılık
ilk yıl kendisini tanıtmak ve yer tutmakla geçti. istanbul, bursa ve ankara'daki fuarlara katıldılar. ikinci yıl hücuma geçtiler.
ticaretle uğraşanlar bilir. bir üretici malının liste fiyatını ilan eder. sonra kendi malını satacak olan firmalara bu fiyat üzerinden iskonto yapar. iskonto'nun miktarı sipariş miktarına, ödeme koşullarına ve biraz da satıcının kendi bölgesindeki itibarına bağlıdır. %40, %50 arası iskonto, bir ay ile altı ay arası ödeme vadesi (bizim sektörde o vakitler) doğaldı.
bunlar daha agressif bir tutum sergilediler. iskontoyu %60'lara çektiler. bir yıl sonra da, örneğin 100 bin liralık ciro yapan firmalara, o zaman 18 bin lira olan fiat doblö vereceklerini ilan ettiler.
satış yöntemleri de şöyleydi: satış elemanları mağazaya gidiyor. pazarlık ediyor. yıllık siparişi bağlıyor. neredeyse bir yıllık çekleri alıp istanbul'a dönüyor.
bizim şirketin ortakları da bana bu adamlar bunu yapıyorsa sen de yapabilirsin diyorlar. ama ne yaparsam yapayım fiyatın yanına yanaşamıyorum. bunlar o fiyattan satıp para kazandıklarını da iddia ediyorlar.
ben "ben yapamıyorum, yapacak biri varsa yapsın" noktasına geldim. bunlar batacak dedim.
bunlar yılı tamamladılar. 2010 yılı için istanbul fuarında devasa bir yer bile kiraladılar. ki kafadan 40bin lira o yer. malları da arabaları da teslim ettiler.
ocak ayının ortasında bizim satış elemanları anadolu'da bunlarla karşılaşıyor. halen aynı agressiflikte mal satıyorlar. bizim satış elemanları da başladı "aabi biz de verelim bu fiyata" demeye.
böylece nisan başına geldik. bunlar mart teslimatlarını yapmamışlar. nisan ayı geldi. a bir baktık bunlar kaçmış diye haber. kaçarken müşteriden aldıkları çekleri güzelce kırdırmışlar. aldıkları elektronik malzemeyi de spot piyasada okutmuşlar. fabrika binasını ta temmuz ayında satmışlar.
toplam kaldırdıkları para 3.5 milyon dolar civarı. bir de, satıcıların depolarında duran malzemeler işe yaramaz hale geldi. öyle ya bozulsa tamir edecek kimse yok.
işte size organize bir dolandırıcılık
devamını gör...
5.
bir arkadaşım fena dolandırılmıştı. zamanının pahalı, iş adamlarının falan kullandığı bir telefonunu ucuza aldım diye sevinmiş gariban. hahah.
olay şöyle olmuş. bu arada tuşlu telefon zamanları, akıllı telefonlar çıkmamıştı daha. biri bu arkadaşıma telefonunu göstermiş ve aşırı acil paraya ihtiyacı olduğundan satması gerektiğini ve mesela telefon bugünün parasıyla 50.000 liraysa 9.000 liraya satacağını söylemiş. yani öyle bir oran. arkadaşım da telefonu almış eline, kurcalamış. gıcır gıcır, süper kondisyonda bi cihaz. arkadaşım acayip istemiş almak ama yanında o kadar paranın olmadığını söylemiş. zaten satıcının/dolandırıcının da duymak istediği budur herhalde. bankanda paran varsa oraya kadar beraber gidelim, çekip verirsin demiş herif. arkadaşım da okey demiş. gitmişler bankamatiğe, sonra da alışverişi tamamlamışlar. arkadaşım da bir süre sonra alayım da şu neredeyse beleşe getirdiğim telefona bi bakayım demiş. açma-kapama tuşuna basmış, açılmamış aygıt. sonra bi bakmış aslında açma-kapama tuşu bile yokmuş elindeki "şey"in. yani dolandırıcı, arkadaşım para çekerken elindeki orijinal telefonu, satıcıların vitrinlere koydukları plastik replikalardan biriyle değiştirmiş. büyük kazıkmış cidden.
olay şöyle olmuş. bu arada tuşlu telefon zamanları, akıllı telefonlar çıkmamıştı daha. biri bu arkadaşıma telefonunu göstermiş ve aşırı acil paraya ihtiyacı olduğundan satması gerektiğini ve mesela telefon bugünün parasıyla 50.000 liraysa 9.000 liraya satacağını söylemiş. yani öyle bir oran. arkadaşım da telefonu almış eline, kurcalamış. gıcır gıcır, süper kondisyonda bi cihaz. arkadaşım acayip istemiş almak ama yanında o kadar paranın olmadığını söylemiş. zaten satıcının/dolandırıcının da duymak istediği budur herhalde. bankanda paran varsa oraya kadar beraber gidelim, çekip verirsin demiş herif. arkadaşım da okey demiş. gitmişler bankamatiğe, sonra da alışverişi tamamlamışlar. arkadaşım da bir süre sonra alayım da şu neredeyse beleşe getirdiğim telefona bi bakayım demiş. açma-kapama tuşuna basmış, açılmamış aygıt. sonra bi bakmış aslında açma-kapama tuşu bile yokmuş elindeki "şey"in. yani dolandırıcı, arkadaşım para çekerken elindeki orijinal telefonu, satıcıların vitrinlere koydukları plastik replikalardan biriyle değiştirmiş. büyük kazıkmış cidden.
devamını gör...