1.
(kaygı kavramı) "kaygı" nın nesnesi, "korku"dan farklı olarak " hiçlik"tir. kierkegaard bu kavramı incelerken, " mevrus günah" dogmasını zihninden hiç çıkarmamıştır. kierkegaard bu kavramı incelerken, şu soruyla başlar, mevrus günah ile ademin günahı özdeş midir?
"var olmayını ifade eden kişi hiçbir şey söylemiş olmaz" diyerek başlayalım alıntılarımıza.
- mantığın bu güçsüzlüğü, varoluş ile hakikatin ortaya çıktığı, mantıktan varoluşa yapılan geçişten kaynaklanır. böylece mantık, başından beri hep aynı kalmış olan kategorilerin somutlaştırılmasına gömülür. her devinim, eğer an için bu ifade kullanılacaksa, içkin bir devinim değildir. devinim kavramının mantıkta yeri olmayacak bir aşkınlık içerdiği düşünülürse, bu iddia da ikna edicilik kazanır. o halde değilleyici olan, devinimde içkin, gözden kaybolan, yok olan bir şeydir. her şey böyle oluşuyorsa, oluşan bir şey yok. sy 5
- günah, var olduktan sonra etkindir, eski bir felsefenin tanrının olanaklı olması ile zorunlu olmasının aynı şey olduğunu söylemesi gibi. sy 14
-adem iki biçimde dışlanır. ilk varsayım özellikle katoliklikte ( tanrının bahşettiği olağanüstü ve mucizevi ödülü yitirdi) diyalektik ve hayaldir. ahitçi dogmatiklerde ise tarihi ve hayaldir; bu da ademin tüm insanlık için tam salahiyetli görünüşünü içeren hayali düşünce içinde dramatik bir biçimde yitip gitmiştir. her iki açıklama tabii ki hiçbir şey açıklamaz; biri kendi yazdığı kurguyu açıklarken öteki hiçbir şey açıklamayan bir kurgu yazar. sy 18
- kaygı iki anlama gelir. kişinin nitel sıçramayla işlediği günahtaki kaygı ve günah ile taşınan, taşınmayı sürdüren, bir kişinin her günah işleyişiyle yeryüzüne inen kaygı. sy 49
-kaygı duyduğumu varsaydığım geçmiş, benimle bir olanaklılık ilişkisi içinde bulunmak zorundadır. geçmişteki bir talihsizlikle ilgili kaygı taşıyorsam, bu üzerine kaygılanılan şeyin geçmişte olduğunu değil, ileride, yani gelecekte yineleneceğini düşünmemden kaynaklıdır. geçmişteki bir cürüm nedeniyle kaygılanıyorsam, bu onu tam olarak geçmişte bırakmamış olmam, kendimi kandırarak ya da başka bir şekilde geçmişte olmuş olmasından kaçınmam yüzündendir. gerçekten geçmiş zaman olsaydı, kaygı değil pişmanlık duyardım. pişman değilsem, bu kendime cürüm ile diyalektik bir ilişkiye girme hakkını tanımış olmamdan, böylece cürmün kendisinin geçmişe ilişkin değil, olanak halinde bir şey olmasından kaynaklanır. cezadan kaygılanıyorsam, bu da ceza ile cürmün diyalektik ilişkisi nedeniyledir ( öteki türlü cezamı çekiyor olurdum), p halde kaygımın olanak halindeki ve geleceğe ilişkin bir şeye yönelik olduğunu söyleyebilirim. sy 88
- kaygının nesnesinin tam olarak ne olduğunu sorarsak, yanıt burada da "hiçlik" olduğudur. kaygı ile hiçlik her zaman birbirleriyle karşılıklılık ilişkisi içindedirler. özgürlük ile tin etkinlik halinde vazedildiklerinde kaygı da ortadan kalkar. o zaman kaygının hiçliği paganlıkta daha kesin biçimde neyi imler? yazgıyı. sy 93
"var olmayını ifade eden kişi hiçbir şey söylemiş olmaz" diyerek başlayalım alıntılarımıza.
- mantığın bu güçsüzlüğü, varoluş ile hakikatin ortaya çıktığı, mantıktan varoluşa yapılan geçişten kaynaklanır. böylece mantık, başından beri hep aynı kalmış olan kategorilerin somutlaştırılmasına gömülür. her devinim, eğer an için bu ifade kullanılacaksa, içkin bir devinim değildir. devinim kavramının mantıkta yeri olmayacak bir aşkınlık içerdiği düşünülürse, bu iddia da ikna edicilik kazanır. o halde değilleyici olan, devinimde içkin, gözden kaybolan, yok olan bir şeydir. her şey böyle oluşuyorsa, oluşan bir şey yok. sy 5
- günah, var olduktan sonra etkindir, eski bir felsefenin tanrının olanaklı olması ile zorunlu olmasının aynı şey olduğunu söylemesi gibi. sy 14
-adem iki biçimde dışlanır. ilk varsayım özellikle katoliklikte ( tanrının bahşettiği olağanüstü ve mucizevi ödülü yitirdi) diyalektik ve hayaldir. ahitçi dogmatiklerde ise tarihi ve hayaldir; bu da ademin tüm insanlık için tam salahiyetli görünüşünü içeren hayali düşünce içinde dramatik bir biçimde yitip gitmiştir. her iki açıklama tabii ki hiçbir şey açıklamaz; biri kendi yazdığı kurguyu açıklarken öteki hiçbir şey açıklamayan bir kurgu yazar. sy 18
- kaygı iki anlama gelir. kişinin nitel sıçramayla işlediği günahtaki kaygı ve günah ile taşınan, taşınmayı sürdüren, bir kişinin her günah işleyişiyle yeryüzüne inen kaygı. sy 49
-kaygı duyduğumu varsaydığım geçmiş, benimle bir olanaklılık ilişkisi içinde bulunmak zorundadır. geçmişteki bir talihsizlikle ilgili kaygı taşıyorsam, bu üzerine kaygılanılan şeyin geçmişte olduğunu değil, ileride, yani gelecekte yineleneceğini düşünmemden kaynaklıdır. geçmişteki bir cürüm nedeniyle kaygılanıyorsam, bu onu tam olarak geçmişte bırakmamış olmam, kendimi kandırarak ya da başka bir şekilde geçmişte olmuş olmasından kaçınmam yüzündendir. gerçekten geçmiş zaman olsaydı, kaygı değil pişmanlık duyardım. pişman değilsem, bu kendime cürüm ile diyalektik bir ilişkiye girme hakkını tanımış olmamdan, böylece cürmün kendisinin geçmişe ilişkin değil, olanak halinde bir şey olmasından kaynaklanır. cezadan kaygılanıyorsam, bu da ceza ile cürmün diyalektik ilişkisi nedeniyledir ( öteki türlü cezamı çekiyor olurdum), p halde kaygımın olanak halindeki ve geleceğe ilişkin bir şeye yönelik olduğunu söyleyebilirim. sy 88
- kaygının nesnesinin tam olarak ne olduğunu sorarsak, yanıt burada da "hiçlik" olduğudur. kaygı ile hiçlik her zaman birbirleriyle karşılıklılık ilişkisi içindedirler. özgürlük ile tin etkinlik halinde vazedildiklerinde kaygı da ortadan kalkar. o zaman kaygının hiçliği paganlıkta daha kesin biçimde neyi imler? yazgıyı. sy 93
devamını gör...
"kaygı kavramı" ile benzer başlıklar
kaygı
38