dini açıdan bir çelişki gibi gelen, anlamlandıramadığım durum. konunun özü ise kader yaklaşımından çıkmakta.

şimdiye dek anladığım odur ki, kader hakkında iki görüş var. her şeyi tanrının belirlediği ve bizim tamamen figüranlar olduğumuzu savunan görüş, ki bu daha eski nesiller tarafından benimsenir genelde, ve daha modern olan, tanrının bizi yarattığı ancak özgür irade verdiği ve bu özgür iradeyle insanın seçimler yaparak sonrasında ise buna katlanacağıdır. ancak ikinci görüş açısından bakınca dahi, özgür iradenin aslında olmadığı ortaya çıkmaktadır. ya da ben bunu henüz içselleştirebilecek algı düzeyine sahip değilim.

sorunun kaynağı, tanrının sonsuz yücelikte oluşundan kaynaklanmaktadır. inanışlarımıza göre, bizi yaratan tanrıdır. burada meydana gelen temel problem, bizi yaratan tanrıysa, zaten bizi özgür bir iradeyle yaratmasının mümkün olmayışıdır. bir robot yaptığımızı düşünürsek, ancak her parçasına, her donanımına kadar bildiğimiz, çünkü bizim yarattığımız bir robot. bu robot en fazla bizim oluşturduğumuz yetiler düzeyinde özgür olabilecektir, yani hiç. biz robotu oluştururken, parçalarını eklerken, yazılımını yazarken o robotla ilgili her şeyi biliyoruz. o kadar sonsuz bir gücümüz var ki, robotun yazılımına ekleyeceğimiz bir kodun, robotta ne gibi sonuçlara neden olabileceğini, hangi özelliklerini bastıracakken hangisini daha da öne çıkarabileceğini zaten biliyoruz.

yani biz hangi parçayı koyarsak koyalım, robotun koyduğumuz bir parça sonucunda yapabileceği tüm tercihleri, tüm olasılıkları biliyoruz. hatta olasılık dahi değil, ne yapacağını biliyoruz. çünkü biz sonsuz güç ve kudret sahibiyiz. öyleyse bizim bu robotu özgür iradeye sahip olarak oluşturmamız imkânsızdır. çünkü biz yapısına neyi koyarsak, bir teli bile fazla eklemenin robotta nasıl bir değişikliğe neden olabileceğini biliyor ve bunun sonucunda hangi davranışları yapabileceğini, ne işle ilgileneceğini, nasıl öleceğini dahi onu yapmadan önce biliyoruz. bu durumda bu robotun özgür bir iradeye sahip olması durumu imkânsızdır.

aynı şekilde insanın da, tanrıdan bağımsız özgür bir iradeye sahip olması o hâlde imkânsızdır. biz yaptığımız seçimler sonucunda cehennemde yanmayız. biz oluşturulurken yapacağımız seçimlerin ne olacağına göre oluşturulduk zaten. yani bizi oluşturan, henüz oluştururken cehenneme gideceğimizi bilmekteydi ve bize bir parça daha eklese ya da çıkartsa cennete gideceğimizi de biliyordu. buna rağmen yapmadı. bu sebeple benim cehenneme gidişim ne kadar sorgulama yaparsam yapayım kaçınılmazdır. o zaman benim cehennemde yanmamın bir mantığı da yoktur. çünkü benim yaratıcım beni bu kararları alacak şekilde tasarlamıştır ve hiçbir şekilde ben bundan kurtulamam. yaratıcım beni cehenneme gidecek şekilde tasarladı, ben iyi olup cennete gideyim desem ve cennete gitsem dahi, bu yine benim yaratıcımın beni, bu kararı verecek şekilde yaratmasıdır. o sebeple ben hiçbir şekilde yaratıcımın iradesinden de kaçamam.

öyleyse, özgür irade diye bir şey de yoktur ve insanlar işlediği günahlardan da sorumlu değildir. çünkü işlediği günahları işleyecek şekilde yaratan o tanrıdır. tanrı beni yaratırken, benim bir yerlerde bunları sorgulayacağımı bilerek, hatta buna göre beni yaratmıştır. o hâlde ben ne karar verirsem vereyim, neyi seçersem seçeyim bu hep tanrının iradesindedir.

bu durumda özgür irade diye bir şey yoktur. ya da tanrı yoktur.
devamını gör...
kimilerine göre olan özgür irade, kimilerine göre de yoktur. fakat iki tarafın da haklı sebepleri vardır. bana sorarsanız* sorulması gereken iki soru var: özgür iradenin varlığından söz edebilmek için olması gereken nedir? ve bu her ne ise insanda var mıdır?

eğer bu sorulara bir cevap bulunabilirse, bunun üzerine çalışma yapılıyordu bir ara, daha sağlıklı cevaplara ve tartışmalara girebiliriz. fakat özgür irade yoktur görüşü evrensel bir nitelik kazanırsa da dünya düzeni nasıl etkilenecek gerçekten merak ettirici.
devamını gör...
rastlantısallık ile özgür irade arasında fark yoktur, sen seçtim zannedersin ama seçtiklerin zaten böyle olacaktı der. determinizm tam bu noktada önem kazanır, zaten böyle olacağı için mi böyledir, yoksa böyle olması gerektiği için mi? sonsuz paradokslar ve zavallı insan...
şu anda çoğunluğun kabul ettiği gibi: determinizm, heisenberg’in belirsizlik ilkesinden ötürü geçersizdir. ama bu özgür iradenin varlığına delil olamaz. özgür irade yoktur çünkü ayrı ayrı özneler yoktur. tek bir sistem ve alt-sistemleri vardır. özgür hissedecek şekilde kodlandığımız için insan dili de böyle evrilmiştir.

bilincin sinirsel yapısı içinde bulunduğumuz bağlama ve o bağlamda, o anda hangi bilişsel işlevleri icra ettiğimize bağlıdır. bu yapıda bakarsak bilinci anbean ürettiğimizi varsayarız. bu yüzden bilinç her an biriciktir. her an kendimizi yeniden yaratırız. etrafımızdaki uyaranları temel olarak önce algılıyor, sonra odaklanıyor ve ardından hatırlıyoruz.
hayatta farkında olarak deneyimlediğimiz her şey, yerini ve zamanını da içeren bellek kayıtları oluşturur. yer ve zaman bilgisi bir hatırayı bilinçli yapmada kritik ögelerdir. klasik "etki-tepki" ilkesi bilinç için de geçerlidir. dış dünyayla etkileşime geçtikçe kendi iç dünyamız tepki olarak büyür ve bağlamını oluşturur. bu bağlama ise "benlik" deriz. bu benlik geliştikçe kendi bileşenlerini yaratır. benliğimiz, farkındalığımızdan daha büyük bir çatıdır. her korkumuzun, çekincemizin, fobimizin sebebinin farkında değiliz. tanımları zorlaştıran da bu. farkında olduğumuz yaşantılar bellek kaydı oluşturur diyoruz ama hatırlamadığımız hatıraların etkilerini benliğimizde taşıyarak yaşıyoruz. bu yüzden "benlik" tabiri de yetersizdir. çünkü farkında olduğum kadarım benim benliğimdir. ancak paradoks şu ki, bunu söyleyerek farkında olmadığımın da farkında olurum. benliğimin farkında olduğum kadarını yönetebilirim. dolayısıyla "özgür irade"ye sahip değiliz. neyden kaynaklandığının farkında olmadığımız düşüncelerimiz, davranışlarımız kendi üzerimizde tahakküm kurar. bedenimizin taşıyıcı kölesi olmak dışında çok da fazla bir numaramız yoktur aslında. belki de bilinç aslında bir fenomen değil, günün sonunda kendi algımız dahilinde keşfedebileceğimiz ama asla deneyimleyemeyeceğimiz başka bir şeydir. yani kısacası, özgür irade diye bir şey yoktur. siz sadece var sanarsınız.
devamını gör...
büyüdüköe fark edilen ve insanı çok üzen durumdur.
devamını gör...
spinoza'nın üç asır önce ispat ettiği ama insanların hala da anlayamadığı sorun. anlayamamalarının sebebi başka bir konu, yersiz olur yazarsam.
oscar wilde'la anlatayım bu sorunu:
--- alıntı ---

eğer aşağı doğru akan bir su, düşünebilseydi, kendi hür iradesiyle aktığını düşünürdü.

--- alıntı ---
devamını gör...
dünyaya gelip gelmemek kendi tercihimiz değildir , hayatta olmak başlı başına bize sorulmadan başımıza gelen bir zorunluluk böyle bir kaosta özgür iradeden söz etmek yersizdir.
devamını gör...
ne fark eder ki.
madem girdik bu konuya. olan herhangi bir şey gerçekten oluyor mudur peki.
gerçekten oluyorsa eğer, gerçek nedir.
bilinen tek şeyin bilinmezlik olduğu bilgisine dayanarak tekrar ediyorum.
ne fark eder ki.
devamını gör...
biraz yanlış anlaşıldığını düşündüğüm "sorun".

örnekteki robotun kodunu mutlaka sadece herhangi bir ya da birkaç işi yapması üzerine yazarsanız, o robot özgür olmaz. fakat robota sonsuza yakın sayıda çeşitli kodlar yükleyip, o kodların yönlendirmelerinden herhangi birini kendi isteğiyle seçmesi için onu serbest bırakırsanız ilk durumdan farklı bir sonuç olur bu.

yaratıcının bir şeyi önceden bilmesi, sizin onu seçmenizi yaratıcının size dayatması anlamına gelmez.

bunu, belki bire bir karşılayan bir örnek değil ama, şöyle düşünebilirsiniz; kötü kalpli birini tanıyorsunuz. onu sürekli uyarıyorsunuz. bir gün yine çok önemli bir konuda kendisine iyiliği seçmesi uyarısında bulunuyorsunuz ama o kötülüğü seçiyor yine ve sizin aklınıza gelen ilk cümle "böyle yapacağını biliyordum zaten." oluyor. sizin herhangi bir etkiniz olmadı o insanın seçiminde. o kendi fıtratında bulunanlardan, yani iyi ve kötüden birini tercih etti bir kez daha, kendi isteğiyle. dolayısıyla sizin önceden onun kötüyü seçeceğini tahmin etmeniz (ya da bahsi geçen tartışma konusunda yaratıcının bilmesi), onu yönlendirdiğiniz ve o kişinin özgür iradesi olmadığı anlamına gelmiyor. iyiliği de seçebilirdi ama seçmedi.

***

kaza ve kader konusu ile bu özgür irade meselesi biraz karışıyor anladığım kadarıyla kafalarda. biz ve dünya yaratılırken belirli olan şeyler vardır. mesela bir gökdelenden yere çakılırsanız ölürsünüz. fizik kanunları bellidir çünkü. siz buna aykırı bir iş yapamazsınız. gökdelenden atlayıp "hiçbir aparatım olmaksızın havada kalacağım." diyemezsiniz. bunun sonu bellidir çünkü. kaza ve kader bu türden, önceden belirlenmiş net durumlardır.

özgür irade denilen şey, sizin doğal halinizle, uçmanıza yarayacak herhangi bir aletiniz olmadan oradan atlayıp atlamamak konusunda vereceğiniz karardır. kader ise atlamayı ya da atlamamayı seçtiğinizde başınıza gelecek olandır. yani biri süreçken diğeri sonuçtur gibi düşünebilirsiniz.

yine iyi ve kötü üzerinden örnek vereyim. bir adam var. mafyaya girmek gibi bir seçeneği var. bu adam mafyaya falan karışmadan hayatını yaşadığında mesela torunlarıyla, çocuklarıyla mutlu yaşayıp yatağında huzurla ölecek diyelim. fakat mafyaya katılmayı seçiyor ve bir gün bir infaz sonucu öldürülüyor. iyiyi seçmeyip mafyaya katılması onun özgür iradesi ile verdiği bir kararken, huzurla değil cinayetle öldürülmesi de yaptığı seçimi yüzünden yaşadığı kaderidir.

çok uzattım lafı. aklımdakileri anlatabildiğimi umuyorum.
devamını gör...
ateş dünyanın her tarafında yakar.
su dünyanın her tarafında ıslatır.
toprak dünyanın her tarafında üretir/besler.
yani; varoluş amacı neyse hizmeti de o'dur.

insan dünyanın her tarafında ayrıdır; amacı belirsizdir, amacına giden yolda sonsuz sebepler üretebilir.
sonuç istediği gibi olmazsa bir bahane mutlaka bulur, sonuç istediği gibi olursa kesin özgür iradesiyle başarmıştır.

özgür iradeyi red etmek, onun olmadığı anlamına gelmez. 20 yıldır, birilerinin özgür iradesinin seçimlerinin cezasını çekiyoruz.

suçu paylaşmak, mutluluğu paylaşmaktan daha kolaydır.
devamını gör...
bu konuda okuma yapmak istiyorum önerilere ve desteğe açığım; saygılar.
devamını gör...
kendi iradesi ile özgür iradenin olmadığını savunan yazar beyanı. mesela ben var olduğunu kanaatindeyim.
devamını gör...
genellikle özgür irade kavramını "bu dünya" ile sınırlandırmak üzere ortaya atılan çok derin gibi görünen ama basit olarak nitelendirdiğim bir fikirler yumağıdır.
farkında olmadan tanrının sadece insan eksenli bir yaratıma sahip olduğu yanılgısına düşerek,
- dünyada var olmadan önce de var mıydık ?
- var isek, orada da özgür irademiz ile mi vardık ? sorularıyla pek meşgul olamayan bir konudur.
halbuki konu özgür irade ise, bunu teistik açıdan yani bir tanrı (ki ben o'na allah diyen taraftayım) inancına sahipler açısından olay örgüsü çok basittir. şöyle izah etmeye çalışayım.
öncelikle islam inancının kalın bir çerçevesini çizmek isterim; adı üzerinde bir inanç sistemi olup, bütünüyle inanılması gereken, fakat buna karşılık, inanılan tanrı'nın ısrarla, inancınızı "gözlemlerinizle de perçinleyin" dercesine okumaya, araştırmaya yönelik teşfik eden bir inanç sistemidir. tekrarlıyorum adı üzerinde inanç sistemi yani "inandığın kadar varsın", inanmıyorsan zaten sorun yok. burada inanan inanmayan diye bir ayrım yapmak istemiyorum, zira her inanan potansiyel bir inanmayan, her inanmayan da potansiyel bir inanandır bence, insanların fikirleri görüşleri değişebilir.
gelelim özgür irade konusuna, aslında özgür irade kavramı yanlış bir kavram. irade zaten sözlükteki haliyle "bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü" olarak tanımlandığı için özgür sıfatı boşa çıkıyor. haliyle ben burada irade olarak devam ediyorum.
irade yukarıda da söylediğim gibi sadece "bu dünya" ya da "bu yaşantı" gibi bir materyalist yaklaşımla yaklaşılınca maalesef ki anlamını yitiren bir kavram, çünkü zaten bu dünyanın öncesini sonrasını sorgulamayan hiç bir soru için iradenin içi doldurulamaz. ya da sonrası için. (islam inancında özellikle bu dünyada gerçekleşen ölüm sonrasını kavramak açısından irade çok büyük önem taşır, zira ahiret hayatınızın şekli doğrudan bu dünyadaki iradenizle ortaya koyduğunuz seçimler sebebiyledir.)
islamda "tek" ve herşeyin yaratıcısı olduğu kabul edilen yaratıcının bazı "sıfat"larını ortak kabul olarak devam etmekte fayda var. konuyla alakalı bunlardan bazıları, "adil/ el-adl", "herşeyi yaratan/ el-halik"
burada herşeyi yaratan kavramı bence yeterince üzerine düşünülmeyen, hatta pek çok inanan insanlarca bile derinliği bilinmeyen bir kavram, zaten bu kavramın eksik bilinmesi sebebiyle de, kader, irade gibi kavramların temeli sarsılıyor.
her şeyi yaratan deyince anlamamız gereken her şeyi yaratandır. ama her şeyi..
- yani bu dünyada var olduğunu bildiğiniz şeyler haricinde, bu dünyada sizden önce de var olmuş olan geçmişteki tüm herşeyi, yeter mi yetmez?
- bu dünya dışında yani evrenin geri kalan her yerinde nesnel olarak var olan her şeyi yaratandır.
- kavramsal olarak daha zor olan yani soyut algılanan zamanı, mekanı, sevgiyi.. ​en önemlisi ise bilgiyi.. bu dünyadaki en önemli şey bilgidir, data yani.. hakkında fikir yürütebileceğimiz her şeydir data. renktir, sestir, frekanstır, bir tamircisi iseniz 18 anahtardır, bir futbolcu iseniz falso vuruştur, ya da bir geyikseniz doğar doğmaz ayağa kalkmaktır. işte tüm bu datayı, yani bilimi, matematiği, fiziği yaratandır o. yetmez..
- metafiziği yaratandır. kutsal kitaplar ya da anlatılardan bilinen varlıkları da yaratandır. melek, cin, dabbe, yecüc mecüc vs. aklınıza ne gelirse..
buraya kadar olanlar genelde herkesin kabul ettiği ve bildiği kavramlar.
fakat konunun irade kısmına bağlantısı olan asıl yaratım;
yaratılmamış olanlardır. nedir bunlar ?
bilmiyoruz. henüz keşfedemediğimiz, var olmamış, var olmayı seçmemiş olanlardır. bunu "sıfır" gibiler olarak düşünün, yokluğu temsil eden herşey..
bizler yani insanlar ise öncelikle var olmayı, tanınmayı, bilinmeyi, sevmeyi sevilmeyi tercih eden "var"lıklarız. ilk irademizi burada ortaya koyduk. allah diğer tüm yaratımlara (yaratılmamayı tercih edenler de dahil) hepsine var olup olmamak istediğini sordu. ve tüm yaratımlar, öncelikle, varlık olarak mı, yokluk olarak mı olmak istediklerini beyan ettiler.
tabi ki bu seçimin getirileri var. var olmayı seçmenin en büyük artısı, var olmak, bilinmek, tanınmaktır. yani nasıl ki bu dünya "sınavının" ödülü cennet ise, var olmayı tercih etmenin ödülü ise tanınmak ve bilinmekti.
yok olmayı tercih edenler ise tıpkı biz insanlardaki üşenme, boşvermişlik gibi özelliklerden dolayı "amaaan tanınıp da ne yapacam salla" deyip hiçbir zaman hakkında bilgi sahibi olunamayacak şeylerdir.
bunlar dışında kalan fizik ve metafizik toplamındaki her şey ise, tercih olarak var olmayı ve bilinmeyi seçen ve ister fizik olarak, ister metafizik olarak yaratılmış varlıklardır.
işte tüm bu varlık üzerine yaratılmış yaratılışlar taaaaa en başından itibaren irade ortaya koyarak yaratılmışlardır. hepsinin ama hepsinin fonksiyonel olarak farklılıları vardır, meleklerin görev yada varoluş sebepleri, keza cinlerin, ya da sevginin, ya da aklınıza ne gelirse, fakat hala bu yaratılış için, iyi kötü, doğru yanlış kavramları yoktur. taa ki insan ve beraberinde dünya yaratılana kadar.
ne zaman insan yaratıldı, o zaman bu kavramlar ortaya çıktı. insan ise, bu yaratılmışlar içerisinde, maalesef ki, yerinde duramayan, şımarık çocuklardır.
allah'ın dünya adında, izafi olarak çok kısa kalınacak olmasına rağmen, oradayken çok uzun zannedilen bir zaman diliminde yaşanmış hissi ile dolu olan bir "simülasyon çocuk parkında" olmak isteyenlerdir insan dediğimiz varlık.
burada olmayı tercih edenlerin(evet evet, biz burada olmayı kendimiz tercih ettik, yoksa adalet neresinde olurdu bunun? allah dünyada yaratılmadan önce her yarattığına sordu ama insan dışında kimse bunu istedi, yalnızca biz insanlar mal gibi bunu kabul ettik ve allah baba hepimize sözleşme imzalattı , biz de cahilce imzaladık. ayetlerle sabittir. hatta bence sözleşmenin çeşitli maddelerinde anne babamız, doğacağımız coğrafyamızdan tutun, gebereceğimiz güne kadar başımıza gelebilecek tüm olasılıklar bize bildirildi. tecavüz, hayvanlara zulüm gibi aklınıza gelebilecek ne kadar kötü durum varsa bu dünyada olabileceği dahil. ama çoğumuz kredi kartı sözleşmesinde ya da herhangi bir application'ı telefona indirirken yaptığımız gibi okumayıp, - ki okumamak da yine bizim tercihimiz- direk olarak imzaladık )
insanların tercih etmesinin sebebi ise aslında kibirlerinden kaynaklıdır. ya da başka bir deyişle egolarından. evet hepimiz ego sahibi insanlarız, egomuzu besleyen ise şu; " allah'ım ben, bana var ederken verdiğin irade sayesinde, iyi-kötü, doğru- yanlış arasında tercih yapabilirim, bende var olan ego ve kibiri bastırabilirim iddiamızdır.)
irade konusuna bu açıdan bakmayı "tercih" edenler için konu çok basit. kader ise daha da basit. allah kaba çerçeveyi bilir fakat tercihleriyle resmi çizen insanın kendisidir.

başta da söylediğim gibi.. islam bir inanç bütünüdür, çok mantıklı ve tutarlı bir sistematiği vardır. yeter ki kafa yorun. valla ben ilk yaratıldığımdan beri sözleşmenin maddelerini okumayı tercih ediyorum. bence siz de edin. ya da etmeyin. siz bilirsiniz !! o sizin özgür iradeniz.
umarım buraya kadar okumayı tercih etmiş iradeliler vardır (gülücük)
devamını gör...
hayır özgür irade vardır ve kader de özgür irademizle yapacağımız seçimler doğrultusunda şekillenmiştir. çünkü yüce allah daha bizi yaratmadan özgür iredemizle hangi olaya nasıl tepki vereceğimizi, neyi seçeceğimizi biliyordu. şu yazımda ispatlarıyla anlattım:

emre1974tr.blogspot.com/201...
devamını gör...
insan davranışlarındaki hatta düşüncelerindeki küçük veya büyük her şey genetik ve çevresel faktörlere bağlı. örneğin katil bir anne babanın (daha anlaşılır olması için cinayet gibi uç bir örnek veriyorum) yetiştirdiği çocuk da katil olursa bunun ailesinden kaynaklandığını rahatça söyleriz veya ailesinde bir sorun yoksa yakın çevresine bakarız veya neyle vakit geçirdiğine vesaire çünkü bunlar potansiyel sebeplerdir.
bazı olaylar cinayete nazaran küçük olduğu gibi bunların sebebi de cinayetin sebeplerinden daha küçüktür ve bu kadar küçük sebepleri hesaplayamadığımız için bu olay belirsizlik kazanıyor. kısıtlı algı kapasitemiz de bunu özgür irade olarak algılamayı daha basit buluyor.
bana kalırsa olay bu kadar basit dinlerdeki iddiaları kurcalamaya bile gerek yok.
devamını gör...
işyerinde amirin, evinde anne baba veya eşin, okulda öğretmenin boyunduruğu altında yaşamaya şartlanmış toplumun bireyleriyiz.
"sen yapamazsın, küçüksün", " yetkin yok", " sınıfta benim dediğim olur" gibi safsatalarla büyüyen insanlar, karakterleri baskın değilse özgüvenlerini maalesef geride bırakarak hayatına devam ediyorlar.
devamını gör...
kendi irademiz ile seçim yapmak özgür iradenin en önemli özelliklerinden birisi bu konuyu sadece yaptığımız seçimler gerçekten bizim seçimlerimiz mi? sorusu ile de irdeleyebiliriz.
bir örnek çoğunuz müslümansınız ve domuz eti yemezsiniz onu yememek sizin seçiminiz mi? yoksa müslüman olan bir coğrafyada doğduğunuz için mi öylesiniz? veya müslüman olmak sizin seçiminiz mi? hayır... aileniz müslüman olduğu için öylesiniz.
insanlara nerelisin diye sorarak az çok siyasi görüşü hakkında fikir sahibi olmanızın sebebi budur kimse özgür iradesi ile seçim yapmıyor şimdi yanınıza bir kanadalı ve rizeli birisinin geldiğini düşünün kanadalının hristiyan yada ateist olduğunu tahmin etmek zor değil rizelinin ise partisine kadar tahmin edebilirsiniz çünkü seçimlerimiz tamamen yaşadığımız coğrafyaya ve aileye bağlı şeyler ben böyle düşünüyorum.
biraz daha farklı örnekler verelim bir dişi insan evladının uzun boylulardan hoşlanmasının sebebi onun seçimi mi yoksa yaşadıkları ile bağlantılı mı? tabii ki yaşadıkları ile bağlantılı bu onun seçimi değil burada özgür iradenin varlığı ile ilgili bir örnek hiç bilmiyorum varsa yazın.
devamını gör...
(bkz: laplace'ın şeytanı)
devamını gör...
var yav bugün bu kadar mallığı bana hükmedecek bi iradenin yaptırması mümkün değil.
devamını gör...
özgür irade var. ama bu senin iraden değil. tek bir genel irade var. buna ister tanrının iradesi de, ister enerji de, ister evren, en arkada bütün evrenin devimini sağlayan şey. işte onun iradesi var. geri kalan evrendeki her şey oradan pay alıyor.
devamını gör...
özgür irade için özgür olabilmek gerekir, özgür olabilmek de itaatsizlikle oluşabilir. fakat özgürlük ve itaatsizlik birbirlerinden ayrı iki kavram değillerdir. özgürlük itaatsizliği şart kılarken, itaatsizlik özgür olmanın temel prensiplerinden biridir.

itaatsizlik için, bir insanın yalnızlığa, yanılgıya ve suça yönelik cesaretinin olması gerekir. ama cesaret de yeterli değildir. cesaretin kapesitesi de bir insanın gelişim düzeyine bağlıdır. bir güce karşı direnip, ona "hayır" diyebilme cesareti, ancak insan anne kucağından ve baba hükmünden kurtulmuş, gelişimini tümüyle tamamlamış bir kişi olarak ortaya çıkmış, kendisi adına düşünebilme ve duyumsayabilme yetisine sahip olabilmişse olanaklıdır.
bir insan güce karşı hayır demeyi öğrenip itaatsiz davranarak özgür olabilir, ancak. ama özgürlük için yalnızca itaatsizlik kapesitesi değil, itaatsizlik kapesitesi için de özgürlük önkoşuldur. eğer kişi özgürlükte korkuyorsa, ne hayır demeye cüret edebilir ne de itaatsiz davranmaya cesaret edebilir. işin doğrusu özgürlük ve itaatsizlik kapesitesi ayrıştırılamazlar; bu nedenle, özgürlüğü savunan ama itaatsizliğe karşı olan herhangi bir sosyal, politik ya da dini sistem, gerçeği söyleyemez.

erich fromm - itaatsizlik üzerine (syf. 13, para. 2,3)

erich fromm'un da belirttiği gibi özgür olabilmek için öncelikle "hayır" deme cesaretine sahip olunmalı, bu cesarete sahip olmak içinse bir güce karşı bireyin kararlarını kendi duygu ve düşünceleriyle harmanlayıp gücün birey hakkındaki kararlarından bağlantısız bir şekilde karar verme yetisine sahip olması gerekir.

sosyal, politik veya dini sistemler bu konuda insanlara özgürlüğü bahşederken bireyler farkına varmaksızın bireylerin duygu, düşüncelerini ve özgürlüklerini kısıtlama noktasında etkiler. onları itaat etmeye sürükleyip özgür olduklarına inanmalarını sağlayabilir. özgür iradenin ön koşulu özgürlüğün tanımını iyi yapabilmekte yatar.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"özgür iradenin olmaması" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim