8 saniye

türk- alman ortak yapımı olan 2015 yapımlı filmdir.

film başrolün kendi hayatından esinlenerek senaryolaştırılmış. esra inal, filmde yine kendisini yani esra'yı canlandırıyor.

konu itibariyle klişelerden oldukça uzak bir filmdir. filmde esra, çocukluğundan beri rüyalar görüyor ve bu rüyalar gerçekleşiyor. ancak rüyalar için şöyle bir parantez açmam gerekiyor, esra direkt olacak olayı rüyasında görmüyor. atıyorum rüyasında telefonunun kırılacağını görmüyor, telefonun kırılacağına dair işaretler görüyor. yani bu yüzden rüya sahneleri oldukça ustaca, bir türk filminden beklemediğim kadar profesyonel.

ayrıca film klişelerden oldukça uzak, filmde oturup bir genç kızın rüyalarını ve dümdüz aşk hayatını izlemiyorsunuz. güzel düşünülmüş rüya sahneleri, kızın büyüyüp gelişme süreci, farklı duraklarda farklı insanlarla kesişen hayatı, değişimleri, hayatını ve ruhani yolculuğunu izliyorsunuz. her insanın yapabileceği hataları yapan, gördüğü rüyaların etkisinde kalmasının yanı sıra bu rüyaların hayatına yansımasını da yaşayan, üzüntüleriyle, aşklarıyla oldukça gerçek bir karakter esra. dozunda bir fantastik yapım, görüntüler oldukça yerinde, ne eksik ne fazla. efektler başarılı.

esra haricindeki oyuncuların da oyunculuğuna diyecek laf yok, oskarlık değil belki ama hepsi sade, yerinde.

dediğim gibi bir türk filminden beklemediğim kadar gerçek ve etkileyici bir filmdi. ilk çıktığı zamanlarda izlediğimde beni çok şaşırtmıştı film. kesinlikle izlemelisiniz.

ayrıca bir bilen ukdesidir.

bu filmi izlediğimi hatırlıyorum hatta sinemada izledim diye aklımda kalmış fakat konusu aklımda kalmamış. bir ara tekrar açıp izlemem lazım. umarım pişman olmam.

rüya ile alakalı ise ortada kaldık demektir. neyse ne zaman açıp izledim kim bilir.

sinemanın sinema olduğu yıllarda vizyona girmiş, yıldızlararası ile aynı vizyon tarihini yakalayarak kadersizliğine kadersizlik katmış, kesinlikle standartların çok çok üzerinde olduğu, ve benim yıldızlararası'nı değil de 8 saniye'yi seçmemde asla pişman ettirmeyen, çok kaliteli bir türk-alman ortak yapımı sinema filmi.

geleneksel türk aile yapısıyla, modernite edilmiş ve standartların üzerinde olan avrupa hayatı arasında sıkışıp kalmış bir hikâye. esra inal'ın bizzat kendi hayat hikâyesi, ve bu hikâyeyi birebir canlandıran oyuncu da yine kendisi.

oldukça geleneksel, yöresel ve dindar yapıya bürünmüş bir ailenin 5. kız çocuğu olarak gelir dünyaya. küçüklüğünden beri absürt, ama oldukça etkileyici rüyalar görür. bu rüyalar bir süre sonra esra'nın hayatında derin etkiler bırakır. bu da esra'nın psikolojik olarak iyice yıpranmasını sağlar. bu psikolojik bulanımlar yetmezmiş gibi, bir de sahip olduğu ve sahip olmadığı geleneksel-modernite hayatın arasında sıkışıp kalır. evlendirilmeye çalışılır, kırmızı kuşak takılmaya çalışılır. almanya'ya gider, amcasında kalmak zorunda kalır. o da otoriter bir kişiliktir, kuralcıdır ve oldukça kısıtlayıcıdır. almanya'da biriyle tanışır, ona aşık olur. aşk hikâyesi de birebir işlenir.

filmi 10 sene önce izlediğim için kopuk kopuk hatırlıyorum. mesela almanya'ya neden ve nasıl yerleşiyor o kısımlar bende pek yok. ama gerçekten güzel bir inişli çıkışlı bir psikolojik hikâye mevcut. ayrıca filmde bir dolu toplumsal mesaj bulunur. hikâyesi bizzat hayatın içinden. almanya ile türkiye arasında sıkışıp kalması bu hikâyenin derinliğini etkilemez. her türden, her görüşten, her kültürden insan bu filmden mutlaka bir şeyler bulur.

filmin oyuncu kadrosu da oldukça iyi. salih kalyon, mehmet kurtuluş gibi usta isimler bulunur kadrosunda. mehmet kurtuluş %100 türk olmasına rağmen türk ekranlarında pek görünmez. böyle bir filmde yer alması da oldukça iyi olmuş.

teknik detaylara pek girmek istemiyorum, bu konuda zaten çok başarılı. ama değinmek istediğim bir detay var, o da görsel efektler. rüya sahneleri kesinlikle muazzamdı. tamamen görsel efektlerle hazırlanmış rüya sahneleri hiç ucuz ve kalitesiz hissettirmez. yani esra ile beraber siz de birebir yaşarsınız o rüyayı. öyle muazzam bir işçilikten bahsediyorum. özellikle sahne elementleri, müzik seçimleri, kostümler o rüyayı bizzat seyirciye de yaşatıyor. diyecek tek kelimem yok. özellikle bu deneyimi bizzat sinemada yaşamış insanlar çok daha şanslı benim gözümde.


benim için en kaliteli türk filmlerinden biridir. yıldızlararası ile aynı vizyon tarihine denk geldiği için hakettiği değeri göremedi maalesef. ama yine de bir avuç izleyicinin kalbini kazanmayı başardı. o izleyicilerden biri de benim. bilmiyorum, belki de nostaljik hislerle yaklaşıyorum bu filme. zira filmi sinemada izlediğimde 15 yaşındaydım. o dönemde ülkedeki tüm şeylerin güzel olduğu gibi, sinema da oldukça güzel ve kaliteliydi.

izlenmesi tavsiye edilir.

daha geçenlerde bir konuda önermiştim. şimdi konusu güncellenmiş.

psişiğim diyorum anlatamıyorum.

seneler evvel bir kitap okumuştum dört anlaşma: toltek bilgelik kitabı. o süper kitap tamam bu böyleymiş şu şöyleymiş diye de kendime bir artı koymuştum. bundan sorma her şeye bir başka bakacağım falan diye.

gel zaman git zaman aradan bir zaman geçtikten sonra bir baktım babam beni delirtiyor. ee hani her şeyi çözmüştüm. çözememişim. saçma sapan film başlıkları açıyorken başka bir sözlükte karşıma bu film çıktı. fragmanından çok etkilendim. sonra esra inal’dan. beyaz show a konuk olmuş anlatıyor. dört anlaşma falan diyor.

hemen açtım filmi izlemeye başladım. evet hayat geçerken bir silsile. bir akış var biz de oradan öyle bazen kendi seçimlerimiz sandığımız hayatları yaşıyoruz. böyle düşünüyorum bazen.

filmi çok sevdim. esra inal ile tanışmak bana çok iyi geldi. kitabı sonra belli aralıklarla üç kez falan bir daha okudum. hala bir anlaşmayı hatırlamıyorum.

film güzeldir. zamanı geleni uyandırır. severim.

ızledikten sonra birtakim dersler cikarilmasina vesile olabilecek dokunakli sinema filmi.

ıcindeki saf ve guzel kizi itinayla koruyan kadinlar her zaman kazanacaktir. ancak bu surecte, filmdekinin aksine, batakliga dusmemek de buyuk onem arz eder. lotus cicegi, kendini her sekilde temiz tutmasini bilir.