1.
isminde absürd olmasına rağmen en tutarlı bakış açısıdır ve en gerçekçi olanıdır. benimsendiğinde farkındalık seviyesini en yükseğe çıkartacak görüş. içinde bulunduğumuz düzen oldukça absürd olduğu için bunu anlamdırmaya çalışmak yerine olduğu gibi görmektir.
devamını gör...
2.
camus`den bir yüzyıl önce danimarkalı filozof søren kierkegaard dünyanın absürdlüğü (usa aykırı olması, saçmalığı) hakkında birçok yazı kaleme almıştır. günlüklerinde absürd için şöyle der:
"absürd nedir? kolayca görülebileceği üzere, ben rasyonel bir varlık olarak mantığım ve amacım doğrultusunda, düşüncelerimin yansıttığı biçimde hareket etmek zorundayımdır: başka bir şey yaptığımı sanmam da mantığımın ve düşüncelerimin doğrultusunda olur, kısacası başka türlü hareket edemem ve yine hareket etmemin zorunlu olduğu yerdeyimdir... absürd ya da absürdün erdemiyle hareket etmem inancımın doğrultusunda olur... hareket etmek zorundayım fakat düşüncelerim yolu kapatıyor ve olasılıklardan birini alarak şöyle diyorum: yaptığım hareket budur, başka türlü yapamam çünkü buraya düşüncelerimin yansıtmasıyla getirildim."
ünlü eseri korku ve titreme`de yaradılış hikâyesinde adı geçen ibrahim`den örnek verir. tanrı ibrahim`e oğlu ismail`i öldürmesini söylemiştir. oğlunu öldürmek üzereyken bir melek onu durdurur. kierkegaard bu hikâyenin absürdün erdemi olduğunu düşünür.
kaynak : vikipedi
"absürd nedir? kolayca görülebileceği üzere, ben rasyonel bir varlık olarak mantığım ve amacım doğrultusunda, düşüncelerimin yansıttığı biçimde hareket etmek zorundayımdır: başka bir şey yaptığımı sanmam da mantığımın ve düşüncelerimin doğrultusunda olur, kısacası başka türlü hareket edemem ve yine hareket etmemin zorunlu olduğu yerdeyimdir... absürd ya da absürdün erdemiyle hareket etmem inancımın doğrultusunda olur... hareket etmek zorundayım fakat düşüncelerim yolu kapatıyor ve olasılıklardan birini alarak şöyle diyorum: yaptığım hareket budur, başka türlü yapamam çünkü buraya düşüncelerimin yansıtmasıyla getirildim."
ünlü eseri korku ve titreme`de yaradılış hikâyesinde adı geçen ibrahim`den örnek verir. tanrı ibrahim`e oğlu ismail`i öldürmesini söylemiştir. oğlunu öldürmek üzereyken bir melek onu durdurur. kierkegaard bu hikâyenin absürdün erdemi olduğunu düşünür.
kaynak : vikipedi
devamını gör...
3.
(bkz: albert camus)
devamını gör...
4.
hayatın ve dünyanın varlık amacını araştırmanın, gereksiz ve sonuçsuz olacağını savunan akımdır.
devamını gör...
5.
absürdizme göre, herhangi bir yaratıcı olmadığından insanın evrende bir anlam bulmaya çalışması boşuna bir çabadır. ve bu uğraşların önünde sonunda başarısızlık ile sonuçlanacağını söyler. hayatın bir monotonlukla ilerlediğini savunurlar. bu monotonluk absürd saçma bir şekilde devam edecektir her zaman. bireyin neden sorusunu sorması ise onu "dünya yaşamaya değer mi" sorusuna götürecektir. camus'ye göre kişi burda yaşamdan tarafa cephe almalıdır. çünkü yaşamı seçmek absürde karşı bir başkaldırıdır. bunu da ancak üreterek ve yaratarak mümkün kılacaktır kişi. işte camus felsefenin temel sorusu olarak intiharı seçerken aslında absürdizmi işaret etmektedir. hayat anlamsız saçma monoton şekilde ilerler. burda kişinin kendisine sorması gereken soru yukarıda da belirtmiş olduğum gibi "dünya yaşanmaya değer mi" sorusudur. camus'nün oldukça yanlış anlaşıldığı bir noktadır burası. camus, kişinin intihara yönelmesini değil yaşamdan taraf olmasını söyler. ama bunun için de absürde başkaldırı olarak üretmesini ve yaratmasını söyler.
devamını gör...
6.
camus'un bu görüşünü husserl 2 sayfada paramparça ediyor. husserl, fenomenoloji'nin kurucusu bir filozof. aynı zaman da hegel'in rasyonelliği ön plana çıkartarak, bu felsefeyi çoktan aştığını görebiliriz. absürdizm, anlam bulmanın boşa ve yaratıcının olmamasını hesaba katarak, nihilizme bir alternatif sunarken, aslında kaçırdığı şeyin, anlamı, insanın yaratmadığı, anlamı, insandan önce oluşan ve insanda tepkime olarak beliren, buna göre düşündüldüğünde zaten yaşamın, tamamiyle rasyonel bir yaşam olduğunu öne sürerek ve insanın, kendi rasyonel aracı ile bu yaşamı algılayabilme kapasitesidir unuttuğu. evet, camus güzel bir giriştir varoluşcu düşünceye ama kierkegaard ile de alakasızdır. kierkegaard, yaşamın, tanrısız hep ölümlüğü olduğunu öne sürer ve ölümsüz kahramanlığın, sadece bu rasyonel ve vis-a-vis tanrı ile ulaşabileceğini ortaya koymuştur. otto rank'ın psikoanaliz çalışmaları, kierkegaard'ın bu konuda görüşlerini daha iyi anlatmaktadır. ölüm, insanoğlunun her defasında yenmesi gereken bir düşman olmuştur. bu düşman, rasyonel (çünkü ruh -burada türkçenin eksikliği var, spirit ve soul farklı şeyler. spirit diyorum farzedin- tanrıdan gelebiliyor ki biz rasyonel bir araç olarak kullanabiliyoruz) eğer kullanamazsak, ne yabancı olduğumuzu anlayabiliriz bu dünyaya, ne de dünyaya yeni bir "yaratılış" getirebiliriz. insanların ortaya koyduğu her sosyo kültürel ve teknolojik çalışmaların bir nevi yaratılış olduğunu öne sürebiliyorsak, bizim bu rasyonelliği içimizde tuttuğumuzu da unutmamak gerekir. ve eğer bu rasyonel araç, dış dünya ile iletişime geçebiliyor ve onları kullanarak, yeniden şekillendirebiliyor veya ilham alabiliyorsa, dış dünya da rasyoneldir. absürdizm, sadece zamanın içerisinde tıkılıp kalmış ve zamanı, ben ile eşleştirememiş bir felsefedir buna göre.
devamını gör...
7.
saçmacılık, uyumsuzluk, absürdizm felsefesi olarak adlandırılır.
bu akımın en büyük temsilcisi olan albert camus tarafından ortaya çıkmıştır. başkalarına göre delilik ya da abartı gelen şeylerin ona saçma gelmesiyle oluşmuştur. yarattığı bu felsefeyi yabancı ve veba (kitap) gibi kitaplarında da ayrıntılı bir şekilde görüyoruz.
camus'un kitaplarında bu yüzden hep ikililik hep bir çelişki var. her bir satırda düşünceler çarpışır. yaşam ve ölüm mücadelesi gibi. mesala; bir satırda
genel durum kaygı vericiydi çok umut yoktu derken bir diğerinde inadına sonunda her şey'in üstesinden geleceğine hep inanmıştır der.
herşeye rağmen( ölüme,savaşa, salgına,kötülüğe) yeniden başlamak.. hem zulmün yapıldığı dünyayı reddeder hem de korkmasına rağmen umutsuz olmadığını anlatır. aslında buradaki absürtlük beklentiler ve gerçekler arasındaki çatışmadan kaynaklanır. yaşamın anlamsızlığı bir şekilde anlaşılır. bunun için varoluşu reddedip felsefi bir yokuluşa doğru gider. bazı inanç ve düşünce sistemlerine karşı gelmekle başlar. absürtlükle cesurca yüzleşip, özgürce yaşayıp( istediğine karar verme) ve çok çeşitliliğe (hayatın tüm yaşanabilinecek his ve tutkuları) önem verme vardır. herşeyi farkına varıp umursamazca yaşamak. hayatta bizi ayakta tutan en önemli şey sevgidir yani sevdiklerimiz bu felsefe de onlarında bir gün acılar çekip öleceğini söyler. yabancı'nın giriş cümlesinin umursamazlığı da buradan gelir.
annem ölmüş bugün. belki de dün. bilmiyorum.
yabancının baş kahramanı aslında absürtlük felsefesinin kahramanıdır.
hayat hiçbir şey değildir, itina ile yaşayınız.
insan kendi yöntemleriyle hayatı sorgulayıp, başkaldırandır. tabii bunun için önce varlığını anlamlandırman gerekir. o zaman güçlü ve yenilmez olursun.
hayatın anlamı nedir?
yaşamın değeri nedir?
sorularının cevabını bulabilmektir mesele.
evett... kafalar yandı mı? saçma mı geldi? *
şuraya yakışıklı filozofumuzun fotoğrafını koyalım. son sözü de yine ona bırakalım.
bu akımın en büyük temsilcisi olan albert camus tarafından ortaya çıkmıştır. başkalarına göre delilik ya da abartı gelen şeylerin ona saçma gelmesiyle oluşmuştur. yarattığı bu felsefeyi yabancı ve veba (kitap) gibi kitaplarında da ayrıntılı bir şekilde görüyoruz.
camus'un kitaplarında bu yüzden hep ikililik hep bir çelişki var. her bir satırda düşünceler çarpışır. yaşam ve ölüm mücadelesi gibi. mesala; bir satırda
genel durum kaygı vericiydi çok umut yoktu derken bir diğerinde inadına sonunda her şey'in üstesinden geleceğine hep inanmıştır der.
herşeye rağmen( ölüme,savaşa, salgına,kötülüğe) yeniden başlamak.. hem zulmün yapıldığı dünyayı reddeder hem de korkmasına rağmen umutsuz olmadığını anlatır. aslında buradaki absürtlük beklentiler ve gerçekler arasındaki çatışmadan kaynaklanır. yaşamın anlamsızlığı bir şekilde anlaşılır. bunun için varoluşu reddedip felsefi bir yokuluşa doğru gider. bazı inanç ve düşünce sistemlerine karşı gelmekle başlar. absürtlükle cesurca yüzleşip, özgürce yaşayıp( istediğine karar verme) ve çok çeşitliliğe (hayatın tüm yaşanabilinecek his ve tutkuları) önem verme vardır. herşeyi farkına varıp umursamazca yaşamak. hayatta bizi ayakta tutan en önemli şey sevgidir yani sevdiklerimiz bu felsefe de onlarında bir gün acılar çekip öleceğini söyler. yabancı'nın giriş cümlesinin umursamazlığı da buradan gelir.
annem ölmüş bugün. belki de dün. bilmiyorum.
yabancının baş kahramanı aslında absürtlük felsefesinin kahramanıdır.
hayat hiçbir şey değildir, itina ile yaşayınız.
insan kendi yöntemleriyle hayatı sorgulayıp, başkaldırandır. tabii bunun için önce varlığını anlamlandırman gerekir. o zaman güçlü ve yenilmez olursun.
hayatın anlamı nedir?
yaşamın değeri nedir?
sorularının cevabını bulabilmektir mesele.
evett... kafalar yandı mı? saçma mı geldi? *
şuraya yakışıklı filozofumuzun fotoğrafını koyalım. son sözü de yine ona bırakalım.
devamını gör...
8.
nedense geçtiğimiz sene içerisinde biraz yabana attığım ama üzerine aktif okuyup/düşününce beni her türlü sıkıntıdan uzak tutan felsefe. benim için o kadar ciddi bir savunma ve mantık duvarı örmüştür ki bu bakış açısı, olmasaydı olmazdım..
my iron lung
my iron lung
devamını gör...
9.
camus absürtlüğün vücut bulmuş hâli olsa gerektir.*
devamını gör...
10.
absürdizm; bir yaratıcı olmadığını varsaydığı için evrende veya hayatta anlam aramanın bir anlamı olmadığını savunan felsefi görüş olarak bilinir; temellerinin ise soren kierkegaard ve albert camus tarafından kazıldığı söylenebilir.
albert camus'ye göre en temel soru "yaşamın yaşanmaya değer olup olmadığı" ilkesi olarak karşımıza çıkar.
hayatın bir anlamı var mıdır?
hayatı anlamlı kılacak şey nedir?
her şeyi saçma gören insanın yaşama nedeni nedir?
her şeyin herkes için farklı bir anlam ifade ettiği dünyada nihâi ve tek bir anlamdan söz edilebilir mi? gibi soruların absürdizm ile yakından ilgili olduğunu söylemek mümkün olacaktır.
albert camus kitaplarında saçma olgusunun vâroluşla ilintisi sıklıkla karşımıza çıkar, annesinin ölümüne bile yabancılaşan biri için hayatta bir anlam olabilir mi? sorusunu beraberinde getirir.
insanın kendi varlığını anlamlandırırsa mutlu olabileceği, her şeye rağmen yaşamaya devam etmesi gerektiği, absürdizm ve anlam bulma çabası arasında yaşanan kavgaların insanı bir yere vardırtamayacağı gerçeği, unutulmaması gereken şeylerdendir denilebilir.
hayat bütün saçmalıkların arasında kendi anlamını bulmaya çalışmak için yaşanmalıdır ilkesi göz ardı edilmemelidir.
albert camus'ye göre en temel soru "yaşamın yaşanmaya değer olup olmadığı" ilkesi olarak karşımıza çıkar.
hayatın bir anlamı var mıdır?
hayatı anlamlı kılacak şey nedir?
her şeyi saçma gören insanın yaşama nedeni nedir?
her şeyin herkes için farklı bir anlam ifade ettiği dünyada nihâi ve tek bir anlamdan söz edilebilir mi? gibi soruların absürdizm ile yakından ilgili olduğunu söylemek mümkün olacaktır.
albert camus kitaplarında saçma olgusunun vâroluşla ilintisi sıklıkla karşımıza çıkar, annesinin ölümüne bile yabancılaşan biri için hayatta bir anlam olabilir mi? sorusunu beraberinde getirir.
insanın kendi varlığını anlamlandırırsa mutlu olabileceği, her şeye rağmen yaşamaya devam etmesi gerektiği, absürdizm ve anlam bulma çabası arasında yaşanan kavgaların insanı bir yere vardırtamayacağı gerçeği, unutulmaması gereken şeylerdendir denilebilir.
hayat bütün saçmalıkların arasında kendi anlamını bulmaya çalışmak için yaşanmalıdır ilkesi göz ardı edilmemelidir.
devamını gör...
11.
entrylerimde bariz hissedilen akim. evet.
devamını gör...