olmadan yaşayabileceğimiz organlar
iktidar yalakası basın yayın organları...
devamını gör...
oj simpson
kendisi zamanının en medyatik figürlerinden birisi idi. üniversite yıllarında amerikan futbol rekorlarını alt üst etti, sonrasında ününü biraz paraya dönüştürmek için medyatik olmaya karar verdi ancak bu kardeşimiz eski eşini ve eski eşinin arkadaşını vahşice katleden bir şerefsizdir. abimizin bu cinayet için duruşmaları ise bir tiyatro idi. hukukçu veya hukuk okuyan yazarlar ise bu davayı büyük ihtimalle biliyorlardır. bununla birlikte bu dava paranın gücünü gösterme açısından çok çarpıcı bir örnektir.
bu dönem ile ilgili iki tane içeriği aşağıya bıraktım. şu anda kendisi serbest ancak hayatını nerede sürdürdüğüne dair bir bilgim yok.
(bkz: american crime story 1. sezon)
(bkz: oj: made in america) (yanılmıyorsam oscar almış bir belgesel, 5 bölümden oluşuyor)
az önce tiyatro dememin sebebi ise bu davadan beraat etmesidir ve bu iki içeriği izleyerek daha detaylı bir bilgi edinebilirsiniz.
ek bilgi 1: kendisi kim kardashian'ın babası robert kardashian ile oldukça yakınlardı ve söylentiye göre kendisi kim kardashian'ın vaftiz babasıdır.
ek bilgi 2: kendisi 2005 yılında hapis cezasına çarptırılmış ancak cinayet değil, hırsızlık suçundan yargılanmıştır.
bu dönem ile ilgili iki tane içeriği aşağıya bıraktım. şu anda kendisi serbest ancak hayatını nerede sürdürdüğüne dair bir bilgim yok.
(bkz: american crime story 1. sezon)
(bkz: oj: made in america) (yanılmıyorsam oscar almış bir belgesel, 5 bölümden oluşuyor)
az önce tiyatro dememin sebebi ise bu davadan beraat etmesidir ve bu iki içeriği izleyerek daha detaylı bir bilgi edinebilirsiniz.
ek bilgi 1: kendisi kim kardashian'ın babası robert kardashian ile oldukça yakınlardı ve söylentiye göre kendisi kim kardashian'ın vaftiz babasıdır.
ek bilgi 2: kendisi 2005 yılında hapis cezasına çarptırılmış ancak cinayet değil, hırsızlık suçundan yargılanmıştır.
devamını gör...
şehla
kadınlara çekicilik kattığı söylenen kusurlu sayılmayacak hafif şaşılık.
devamını gör...
agora meyhanesi radyo yayını
herkese merhabalar sevgili kafa sözlük yazarları ve çaylakları! bu bir bildiridir.
sizinle çok güzel anlar geçirdik. ilk yayını hatırlıyorum da mars'ta insan kayması... çok heyecanlıydık. hele yayında sesimizi duyduğumuz zaman... hele sizin başlık altına bize destek olmak için yazdığınız o güzel ve yaratıcı tanımlar... hele hele...* her şey çok güzeldi.
sonra yapay zeka ve aşktan, yalnızlıktan, paralel evrenlerden ve rüyalardan konuştuk. hepsi ayrı ayrı bana o kadar çok şey kattı ki. her bir yayın için ayrı araştırma yapmıştım ve yeni bilgiler öğrenmiştim. bu arada yeni yazarlar ve yeni hayatlar ile tanışmıştım. çok değerliydi tüm bunlar benim için gerçekten de...
fakat bazı durumlar var sevgili yazarlar... biz yayın yapmamaya karar verdik. bu durum, bir süreliğine de olabilir, kalıcı da olabilir. şu an önümüzü göremiyoruz fakat ben kendi adıma sizinle tekrar bir araya gelmeyi çok isterim. kişisel hayatımda çok yoğun bir döneme girdim ve radyodan feragat etmek durumda kaldım. yayını birlikte yaptığımız diğer sevgili arkadaşlarım coldboy ve piyanist yine kendi kişisel sebeplerinden dolayı yayın yapamayacaklar. o yüzden artık yokuz diyebilirim... radyo sayesinde bir de sevgili mejamı tanıdım, iyi ki varsın.
sizinle olmak çok keyifliydi.*
sizinle çok güzel anlar geçirdik. ilk yayını hatırlıyorum da mars'ta insan kayması... çok heyecanlıydık. hele yayında sesimizi duyduğumuz zaman... hele sizin başlık altına bize destek olmak için yazdığınız o güzel ve yaratıcı tanımlar... hele hele...* her şey çok güzeldi.
sonra yapay zeka ve aşktan, yalnızlıktan, paralel evrenlerden ve rüyalardan konuştuk. hepsi ayrı ayrı bana o kadar çok şey kattı ki. her bir yayın için ayrı araştırma yapmıştım ve yeni bilgiler öğrenmiştim. bu arada yeni yazarlar ve yeni hayatlar ile tanışmıştım. çok değerliydi tüm bunlar benim için gerçekten de...
fakat bazı durumlar var sevgili yazarlar... biz yayın yapmamaya karar verdik. bu durum, bir süreliğine de olabilir, kalıcı da olabilir. şu an önümüzü göremiyoruz fakat ben kendi adıma sizinle tekrar bir araya gelmeyi çok isterim. kişisel hayatımda çok yoğun bir döneme girdim ve radyodan feragat etmek durumda kaldım. yayını birlikte yaptığımız diğer sevgili arkadaşlarım coldboy ve piyanist yine kendi kişisel sebeplerinden dolayı yayın yapamayacaklar. o yüzden artık yokuz diyebilirim... radyo sayesinde bir de sevgili mejamı tanıdım, iyi ki varsın.
sizinle olmak çok keyifliydi.*
devamını gör...
nazilli
benim için hüzün kelimesinin ilçe olmuş hali.
devamını gör...
sevmek vs sevilmek
devamını gör...
hz. ali
kabe nin içinde doğan tek insan.
rivayet odur ki;
annesi fatıma kabe yi tavaf ederken sancılanır.gidecek bir yer bulamadığı için kabe nin taşına yaslanır ve allah a yalvarır. allah duasını kabul eder, kabe nin taşları yarılır. kabe nin içinde ali (as) yi dünya ya getirir. kabe nin yarıldığı yerin adı "müstecar" dır.
peygamberimizin çocukluğuna benzeyen bir çocukluk yaşamıştır. 8 yaşında iken mekke de kuraklık baş gösterir. babasının maddi durumu bozulur. babası da bir evladını o dönem maddi durumu iyi olan peygamberimize vermeyi teklif eder. peygamberimiz ali yi yanına alır. tıpkı ebu talip in onu sahiplendiği gibi o da ali yi sahiplenir. ali nübuvet evinde peygamberin sofrasında büyür. hem ruhen, hem bedenen.
peygamberimize nübuvet geldiği zaman ilk iman edenlerdendir. bir rivayete göre ikinci iman eden kişi 13 yaşındaki ali dir. ilki hz hatice dir. ali şeriati bu durumu şöyle açıklar; "o büyük el, o küçük eli tuttuğu vakit, bir devrim yaşandı."
peygamber (saa) hicret ettiği zaman, o nun yatağına yatmayı kabul eden ali(as), görüp görülebilecek en büyük fedakarlığın nasıl olduğunu gösterdi. (düşünün bir an; gaza gelip ben yatarım diyebilir her insan. ama bir gece boyunca ayakları titremeden, korkmadan durmak hiçbir canlının yapamayacağı bir fedakarlıktır. ölümün o soğuk yüzü bu derece yakın iken, koca bir gece boyunca, o ölüm yatağında korkusuzca yatmak anca bir aslana yaraşır.)
peygamberimiz(saa) hicret eden muhacirleri, ensar ile kardeşlik ahdi yaptırır iken, kendi gibi muhacir olan ali(as) yi kendine kardeş seçmiştir. bu çok özel bir ayrıntıdır.
bedir savaşında bir rivayete göre 18, diğer bir rivayete göre 24 müşrik öldürmüştür.
esedullah(allah ın arslan'ı ünvanı buradan gelir.)
uhud savaşında ali(as) abdudarroğullarından 9 kişiyi öldürdü. (bu 9 kişi uhud savaşında sancak tutan ailenin mensubudur. yani komuta kademesinde ki 9 kişiden bahsediyoruz.) bunun üzerine gökten bir nida geldi;" la fetta illa ali, la seyfa illa zülfikar." (ali den başka yiğit, zülfikar dan başka kılıç yoktur.)
hz ali (as), 70 kılıç darbesi yemiştir uhud savaşında.
hendek savaşında, kureyş ordusu bütün gücüyle savaşmaya gelmişti. medine nin etrafını hendek kazarak savunma stratejisi ile karşılayan müslümanları, hendekleri kureyşli 6 komutan tarafından aşıldı. komutanların başında ki isim amir ibn abduvedd idi. çıkıp meydan okudu; "içinizde cenneti arzulayan yok mu? hani cennetiniz?" bu komutanı tanıyan müslümanları korku sardı (bu adam tek başına bir grup askeri öldürmüş biridir. korkmaları normal bir durumdur.) hatta atının ayaklarını kesti. (gemileri yaktım demek bu.) bunun üzerine ali(as) peygamberin izni ile savaşmak istediğini söyledi. peygamber izin verdi. ve ali(as) atının ayaklarını kesen bu zalimin ayaklarını kesti. bunun üzerine amr, ali nin yüzüne tükürdü. ali, amr ı öldürmekten vazgeçti. amr; "gel yarım bıraktığın işi bitir. beni bu utanç içinde bırakma" dedi. bunun üzerine ali, amr ın yanına geldi ve dedi ki; "seni o zaman öldürseydim nefsim için öldürmüş olacaktım. benim seninle savaşım dinim içindir." dedi ve amr ı öldürdü. amr ın öldüğünü gören diğer 5 kişi kaçmaya çalıştı. ali bunlardan birini daha öldürdü. bunun üzerine kureyşliler gerisin geri kaçtılar.
bunun üzerine peygamberimiz şöyle buyurdu ;
" ali nin hendek teki darbesi, bütün insanların ve cinlerin ibadetinden daha hayırlıdır."
hayber fethi hz ali(as) nin eliyle gerçekleşmiştir. hayber kalesi kuşatılmış, bir kaç fetih denemesi başarısız olmuştu. peygamberimiz(saa) buyurdu ki;
"yarın sancağı öyle birine vereceğim ki; hem allah, hem de resulü onu sever." bunun üzerine herkesi merak sarmıştı. sabah olunca peygamberimiz ali (as) yi çağırdı. ali nin gözlerinde ağrı olduğu için ekmek yapıyordu savaşçılara. peygamberimiz ali(as) nin gözlerine elini sürdü ve ona dua etti. zırhını kendi eliyle giydirdi. ve ali meydana çıktı. hayber in en güçlü iki kahramanı haris ve merhab ı savaş meydanında yere serdi. bunun üzerine kale kapısını yerinden sökerek kendine kalkan yaptı. rivayet edilen odur ki; o gün 8 yahudi savaşçısı, zülfikar ile öldürülmüştür.
(peygamber (saa) in yaşadığı dönemde ki hz ali (as), böyle bir biyografidir. peygamber vefat ettikten sonra ki biyografi, ayrı bir entry konusudur.)
rivayet odur ki;
annesi fatıma kabe yi tavaf ederken sancılanır.gidecek bir yer bulamadığı için kabe nin taşına yaslanır ve allah a yalvarır. allah duasını kabul eder, kabe nin taşları yarılır. kabe nin içinde ali (as) yi dünya ya getirir. kabe nin yarıldığı yerin adı "müstecar" dır.
peygamberimizin çocukluğuna benzeyen bir çocukluk yaşamıştır. 8 yaşında iken mekke de kuraklık baş gösterir. babasının maddi durumu bozulur. babası da bir evladını o dönem maddi durumu iyi olan peygamberimize vermeyi teklif eder. peygamberimiz ali yi yanına alır. tıpkı ebu talip in onu sahiplendiği gibi o da ali yi sahiplenir. ali nübuvet evinde peygamberin sofrasında büyür. hem ruhen, hem bedenen.
peygamberimize nübuvet geldiği zaman ilk iman edenlerdendir. bir rivayete göre ikinci iman eden kişi 13 yaşındaki ali dir. ilki hz hatice dir. ali şeriati bu durumu şöyle açıklar; "o büyük el, o küçük eli tuttuğu vakit, bir devrim yaşandı."
peygamber (saa) hicret ettiği zaman, o nun yatağına yatmayı kabul eden ali(as), görüp görülebilecek en büyük fedakarlığın nasıl olduğunu gösterdi. (düşünün bir an; gaza gelip ben yatarım diyebilir her insan. ama bir gece boyunca ayakları titremeden, korkmadan durmak hiçbir canlının yapamayacağı bir fedakarlıktır. ölümün o soğuk yüzü bu derece yakın iken, koca bir gece boyunca, o ölüm yatağında korkusuzca yatmak anca bir aslana yaraşır.)
peygamberimiz(saa) hicret eden muhacirleri, ensar ile kardeşlik ahdi yaptırır iken, kendi gibi muhacir olan ali(as) yi kendine kardeş seçmiştir. bu çok özel bir ayrıntıdır.
bedir savaşında bir rivayete göre 18, diğer bir rivayete göre 24 müşrik öldürmüştür.
esedullah(allah ın arslan'ı ünvanı buradan gelir.)
uhud savaşında ali(as) abdudarroğullarından 9 kişiyi öldürdü. (bu 9 kişi uhud savaşında sancak tutan ailenin mensubudur. yani komuta kademesinde ki 9 kişiden bahsediyoruz.) bunun üzerine gökten bir nida geldi;" la fetta illa ali, la seyfa illa zülfikar." (ali den başka yiğit, zülfikar dan başka kılıç yoktur.)
hz ali (as), 70 kılıç darbesi yemiştir uhud savaşında.
hendek savaşında, kureyş ordusu bütün gücüyle savaşmaya gelmişti. medine nin etrafını hendek kazarak savunma stratejisi ile karşılayan müslümanları, hendekleri kureyşli 6 komutan tarafından aşıldı. komutanların başında ki isim amir ibn abduvedd idi. çıkıp meydan okudu; "içinizde cenneti arzulayan yok mu? hani cennetiniz?" bu komutanı tanıyan müslümanları korku sardı (bu adam tek başına bir grup askeri öldürmüş biridir. korkmaları normal bir durumdur.) hatta atının ayaklarını kesti. (gemileri yaktım demek bu.) bunun üzerine ali(as) peygamberin izni ile savaşmak istediğini söyledi. peygamber izin verdi. ve ali(as) atının ayaklarını kesen bu zalimin ayaklarını kesti. bunun üzerine amr, ali nin yüzüne tükürdü. ali, amr ı öldürmekten vazgeçti. amr; "gel yarım bıraktığın işi bitir. beni bu utanç içinde bırakma" dedi. bunun üzerine ali, amr ın yanına geldi ve dedi ki; "seni o zaman öldürseydim nefsim için öldürmüş olacaktım. benim seninle savaşım dinim içindir." dedi ve amr ı öldürdü. amr ın öldüğünü gören diğer 5 kişi kaçmaya çalıştı. ali bunlardan birini daha öldürdü. bunun üzerine kureyşliler gerisin geri kaçtılar.
bunun üzerine peygamberimiz şöyle buyurdu ;
" ali nin hendek teki darbesi, bütün insanların ve cinlerin ibadetinden daha hayırlıdır."
hayber fethi hz ali(as) nin eliyle gerçekleşmiştir. hayber kalesi kuşatılmış, bir kaç fetih denemesi başarısız olmuştu. peygamberimiz(saa) buyurdu ki;
"yarın sancağı öyle birine vereceğim ki; hem allah, hem de resulü onu sever." bunun üzerine herkesi merak sarmıştı. sabah olunca peygamberimiz ali (as) yi çağırdı. ali nin gözlerinde ağrı olduğu için ekmek yapıyordu savaşçılara. peygamberimiz ali(as) nin gözlerine elini sürdü ve ona dua etti. zırhını kendi eliyle giydirdi. ve ali meydana çıktı. hayber in en güçlü iki kahramanı haris ve merhab ı savaş meydanında yere serdi. bunun üzerine kale kapısını yerinden sökerek kendine kalkan yaptı. rivayet edilen odur ki; o gün 8 yahudi savaşçısı, zülfikar ile öldürülmüştür.
(peygamber (saa) in yaşadığı dönemde ki hz ali (as), böyle bir biyografidir. peygamber vefat ettikten sonra ki biyografi, ayrı bir entry konusudur.)
devamını gör...
şeriat
savunanların yarısının siyasette rol aldığı diğer yarısının da canlı bomba olup kendini patlattığı korkunç fikir akımı
devamını gör...
iyi aile yoktur
nihan kaya’nın 2018 yılında çıkardığı, aile üzerinden tüm kutsal değerleri sorguladığı kitabıdır.
geçen sene pandemiye ara verilen haziran ayında aldım bu kitabı. son on yılda oluşturduğum doğrularımın bir kısmının altını çizdi, bir kısmını güncelledi bu kitap.
nihan kaya ülkemizde ve dünyada trend olan iyi aile olma iyi aile olmayı, içine mecburi eğitimi de alacak kadar kapsamlı sorguluyor.
mecburi eğitimin sanayi devrimi icadı olduğundan bahsediyor. bizlerin yerlere göklere sığdıramadığımız mecburi eğitim, sanayi devrimi sonrası ağır şartlarda çalışmak istemeyen, hiç bir cezadan korkmayan işçilerin, itaatkar kılınması için aristokratların ürettiği bir projedir. en alıcı zamanlarında, çocuklara öğretmen ve idareciler tarafından dayatılan, otoriteye itaatin yüklendiği kurumlardır okullar.
ne kadar manidar. o zaman sadece karnını doyurmak, başına bir çatı kondurmak için çalışan işçiler, şu zamanda kapitalizmin onlara pazarladığı tüketim endeksli yaşamdan eksik kalmamak için gece gündüz çalışıyor.
çalışmak değil sıkıntılı olan, sıkıntılı olan harcayarak var olmak için çalışmak merakı.
nihan kaya tüm otoriteler karşı duran bir yazar. haliyle dine de karşı duruyor. kurban üzerinden tanrıyı sorguluyor. tanrının bu isteği ona çok mantıklı gelmiyor.
din dışındaki tüm fikirleri bana da çok yakın geldiği için, bir tek ayrılık beni kitaptan uzaklaştırmadı.
nihan kaya’nın, sorunları çözmek yerine kabul etmeliyiz minvalinde bir yaklaşımı var. sorunlar genelde kabul edildiğinde, kendiliğinden çözülebilir. müdahalenin sanıldığı gibi iyi bir şey olmadığından dem vuruyor. içinde potansiyel barındıran çocuklara müdahale ederek onları sadece istediğimiz gibi yaparak sadece kendimizi rahatlattığımızı, bunun bencilce bir şey olduğunu, bu yüzden çocuklarımızı bir ömür mutsuz insanlara dönüştürdüğümüzü yazıyor.
tam da lgs sınavına günü için bir kitap aslında.
çocuğundan bir şey öğrenmeye açık olmayan çocuğuyla ilişkisinde karşılıklı bir rıza ve etkileşimle değişmeyen hiç bir anne baba, iyi anne baba olamaz. dışarıdan ne kadar müşfik sevecen, anlayışlı görünürlerse görünsünler.
hatta ne kadar iyi anne baba olduğunuzun en önemli göstergesi, çocuğunuza ne kadar çok şey öğretebildiğiniz değil
çocuğunuzdan ne kadar çok şey öğrenebildiğinizdir.
geçen sene pandemiye ara verilen haziran ayında aldım bu kitabı. son on yılda oluşturduğum doğrularımın bir kısmının altını çizdi, bir kısmını güncelledi bu kitap.
nihan kaya ülkemizde ve dünyada trend olan iyi aile olma iyi aile olmayı, içine mecburi eğitimi de alacak kadar kapsamlı sorguluyor.
mecburi eğitimin sanayi devrimi icadı olduğundan bahsediyor. bizlerin yerlere göklere sığdıramadığımız mecburi eğitim, sanayi devrimi sonrası ağır şartlarda çalışmak istemeyen, hiç bir cezadan korkmayan işçilerin, itaatkar kılınması için aristokratların ürettiği bir projedir. en alıcı zamanlarında, çocuklara öğretmen ve idareciler tarafından dayatılan, otoriteye itaatin yüklendiği kurumlardır okullar.
ne kadar manidar. o zaman sadece karnını doyurmak, başına bir çatı kondurmak için çalışan işçiler, şu zamanda kapitalizmin onlara pazarladığı tüketim endeksli yaşamdan eksik kalmamak için gece gündüz çalışıyor.
çalışmak değil sıkıntılı olan, sıkıntılı olan harcayarak var olmak için çalışmak merakı.
nihan kaya tüm otoriteler karşı duran bir yazar. haliyle dine de karşı duruyor. kurban üzerinden tanrıyı sorguluyor. tanrının bu isteği ona çok mantıklı gelmiyor.
din dışındaki tüm fikirleri bana da çok yakın geldiği için, bir tek ayrılık beni kitaptan uzaklaştırmadı.
nihan kaya’nın, sorunları çözmek yerine kabul etmeliyiz minvalinde bir yaklaşımı var. sorunlar genelde kabul edildiğinde, kendiliğinden çözülebilir. müdahalenin sanıldığı gibi iyi bir şey olmadığından dem vuruyor. içinde potansiyel barındıran çocuklara müdahale ederek onları sadece istediğimiz gibi yaparak sadece kendimizi rahatlattığımızı, bunun bencilce bir şey olduğunu, bu yüzden çocuklarımızı bir ömür mutsuz insanlara dönüştürdüğümüzü yazıyor.
tam da lgs sınavına günü için bir kitap aslında.
çocuğundan bir şey öğrenmeye açık olmayan çocuğuyla ilişkisinde karşılıklı bir rıza ve etkileşimle değişmeyen hiç bir anne baba, iyi anne baba olamaz. dışarıdan ne kadar müşfik sevecen, anlayışlı görünürlerse görünsünler.
hatta ne kadar iyi anne baba olduğunuzun en önemli göstergesi, çocuğunuza ne kadar çok şey öğretebildiğiniz değil
çocuğunuzdan ne kadar çok şey öğrenebildiğinizdir.
devamını gör...
allah'a inanıp çin komünist partisinden aşı almak
peygamberimizin "ilim çin'de olsa, gidip alınız" (uzaklık kastediliyor) hadisini bilmeyen yazarın ironisi.
devamını gör...
kafede yalnız başına oturan insan
bunun farklı bir versiyonu da tek başına sinemaya giden insanlardır. ben de sinemaya tek başıma gitmekten çok büyük zevk alırdım, insanlar yalnız başlarına bir şeyler yapmaktan korkarlar ben de bu yüzden sosyal ortamlarda sık sık tek başıma takılarak konfor alanımın dışına çıkmaya çalışıyorum. sonra üniversite için başka bir şehre gidip yalnızlıktan canı sıkılan arkadaşımla şöyle bir diyalog geçmişti aramda:
+ "eh, sinemaya git o zaman! baya güzel filmler girmiş vizyona."
- "yok artık, yalnızız dedik de sinemaya tek başımıza gidecek kadar da düşmedik." demişti.
son sözüm, asıl yalnızlar kalabalıklar içinde tek başına var olamayanlardır.
+ "eh, sinemaya git o zaman! baya güzel filmler girmiş vizyona."
- "yok artık, yalnızız dedik de sinemaya tek başımıza gidecek kadar da düşmedik." demişti.
son sözüm, asıl yalnızlar kalabalıklar içinde tek başına var olamayanlardır.
devamını gör...
el zehravi
tam adı ebu'l kasım halef ibn abbas ez-zehravi olan ve cerrahinin babası olarak nitelendirilen müslüman bilim insanı. avrupalılar kendisini abulcasis ismiyle tanır ve endülüs'te yaşamıştır.

bundan neredeyse 1000 yıl önce yaptığı çalışmalarla tıp dünyasının en büyük isimlerinden biri olmuştur -ki sadece anadolu'da değil, avrupa'da da-. tıp dünyasındaki birçok ilkin asıl sahibidir. bistüri gibi çeşitli cerrahi aletleri bulmuştur.
bilinene göre günümüzde de ameliyatlarda kullanılan dikiş ipi hayvan bağırsağından yapılmaktadır ve bağırsağı ipe çevirme fikrinin sahibi de yine el zehravi'dir.

bundan neredeyse 1000 yıl önce yaptığı çalışmalarla tıp dünyasının en büyük isimlerinden biri olmuştur -ki sadece anadolu'da değil, avrupa'da da-. tıp dünyasındaki birçok ilkin asıl sahibidir. bistüri gibi çeşitli cerrahi aletleri bulmuştur.
bilinene göre günümüzde de ameliyatlarda kullanılan dikiş ipi hayvan bağırsağından yapılmaktadır ve bağırsağı ipe çevirme fikrinin sahibi de yine el zehravi'dir.
devamını gör...
kendinle aran nasıl sorunsalı
dengesiz. dışarıdan sakin mutlu görünürken sürekli kavga ediyor içimdeki ses susmuyor.
devamını gör...
yazarların gittiği en güzel şehir
prag.
devamını gör...
film repliklerini sözlüğe uyarla
kafası hariç 17 cm
film repliği değil ama gora'da erşan kuneri'nin arka tarafında yer alan, film posterinin üzerindeki yazı.
film repliği değil ama gora'da erşan kuneri'nin arka tarafında yer alan, film posterinin üzerindeki yazı.
devamını gör...
tabanca türleri
tanım: kaliteli başlık. eh ne derler bilirsiniz: "god created man, sam colt made them equal". başlıklara yaymak istemedim, ben de birkaç kelam etmek, klavyem vardığınca bir şeyler eklemek isterim bu konuda.
#1039911 no'lu tanımımda tetik ağırlığından bahsetmiştim. tabanca seçimi ve kullanımında önemli bir husus. yine aynı tanımda bahsi geçen double - single action kavramı da var.
pistoller oldukça varyete gösterebilmekte. mermileri *
.22: oldukça özel bir kalibre bu. kapsülsüz kovanlı, ham kurşun. tahribatı beklenenden yüksektir. tam bir boyu değil işlevi önemli çapı. isabet oranı oldukça yüksek olduğundan atış yarışmalarında da sıkça kullanılıyor.
.635: yalnızca bazı beretta modellerinde denk geldim. yanlış hatırlamıyorsam bir tane de browning'in vardı. hakkında çok bilgim yok, o yüzden pek bir şey ekleyemeyeceğim.
.44: desert eagle ile özdeşleşmiş bir kalibre. dev gibi gerçekten. revolvarlarda da sıklıkla rastlamak mümkün. görseldeki desert eagle .44
.45: yine glock, colt gibi popüler markalarda rastlanabilen bir kalibre. tombul ve güçlü mermilerden.
.38 super: yalnızca colt'un ve dan wesson'ın birkaç silahında gördüm. amerikanlar yapıyor bu işi dedirtir. yanlışım varsa düzeltin; bu kalibreyi kullanan tüm silahlar yarı otomatiktir. 9x23'tür aslen. bu tip mermi kullanan tabancalar, zorunda kalınırsa standart 9mm olan 9x19'da da sorun yaşamıyorlar. yine de standart kullanımda uygun kalibreden şaşmamakta fayda var, silahta sorun yaratabiliyor.
.357: yalnızca revolverlarda değil aynı zamanda bazı tabancalarda da kullanılmakta. desert eagle 357, coonan 57, sig sauger 357, glock 31 gibi. aşağıdaki sig sauger 357 mesela.
9mm: tabancalarda standart hale gelmiştir diyebilirim. en yaygın kalibre türlerindendir. ben kişisel olarak parabellum olmadığı sürece 9mm'den çok haz etmiyorum. durduruculuğuyla ön plana çıkarıyor insanlar çoğunlukla. durdurmak istesem elime .45 alırım. kaldı ki neyi durduruyoruz? sivil hayatta kim mozambique drill atmış da tutuklanmış sanki. *
7.65: eh yine bir klasik daha, 9mm'den sonra en çok bilinen desem yanılmış olmam diye düşünüyorum. 9mm'ye nazaran durduruculuğu ve tahribatı düşük fakat nispeten daha isabetli ve hızlı bir çap.
kısa 9mm: şimdi bu çapların kalibrelerin yanında 9x17, 9x18, 9x19 falan yazıyor. işte ilk değer çap, ikinci uzunluk. çap yine 9mm, ama uzunluğu değişiyor. işte bu kısalar 17 olanlar. 7.65 kadar rahat ama bir tık daha güçlüdür. durduruculuğu yine standart 9mm kadar değildir. sivil hayat için 7.65 ile birlikte en doğru seçim olduğunu düşünüyorum.
revolverlar konusunda ise %80-90 oranında kullanımın .38 ya da .357'den yana olduğunu söyleyebilirim. ergonomik açıdan da en iyileri olduğunu söylemekte de beis görmemekteyim. yoksa .50 revolver gibi bir şey de söz konusu. ayı indirir.
yukarıda bir yazar arkadaşımızın bahsettiği gibi 357 magnum ile .38'lik mermi atılabilirken tam tersi söz konusu değildir. bunun sebebi .357'nin kovanının biraz daha uzun olmasıdır. aradaki küçük fark "boşlukken" tolere edilebiliyor ama fazlasını sokamıyorsunuz haliyle.
yine tetik ağırlığında bahsettiğim gibi revolverlarda emniyet bulunmaz ve çift özellikli kullanılır. standartında double actionken ufak bir horoz hareketiyle milimetrik hassasiyette bir single action canavarına dönüşürler. benim şahsi favorim colt python .357. görseldeki açı yanıltmıyorsa 6".
daha kovan tipleri, çekirdek tipleri, kapsüller, barutlar, tırnaklar... kafa bulandırmak istemedim pek.
hadi şuraya ufak bir hesap ve kafada somutlaştırabilmek adına mermi çapı görseli bırakayım. alın bu bilgiyle ne yaparsanız yapın şimdi.
namlu enerjisi hesaplama formülü
e=m.v2/2 (namlu enerjisi=(çekirdeğin ağırlığı x hızının karesi) / 2
öte yandan * revolverlar her nedense yasadışı silah bulunduran ya da kaçak silaha erişim sağlayan kimselerde de bol görülür. belki belli bir standardı olması sonucu parçaların uyuşması, belki nispeten daha az parçaya sahip olmasından dolayı lojistiğinin demonte olarak daha rahat sağlanabiliyor olmasından bilmiyorum. böyle tatsız bir utanç tablosu örneğini de bırakayım.
var olun, tokatlarınız hala kulaklarında çınlıyor.
"ittihat için öldük, terakki için vurduk; en sonunda şanlı cumhuriyeti kurduk!"
not: biraz uzun bir yazı oldu. sürçü lisan ettiysem ya da çap-kalibre kavramlarını yanlış yazdığım yerler varsa affedin; söyleyin düzenlenir. ayrıca yanlış bilgi varsa düzeltirseniz çok sevinirim.
güzel sözlükte bilgi verici başlıklara daha sık gelmek umuduyla.
#1039911 no'lu tanımımda tetik ağırlığından bahsetmiştim. tabanca seçimi ve kullanımında önemli bir husus. yine aynı tanımda bahsi geçen double - single action kavramı da var.
pistoller oldukça varyete gösterebilmekte. mermileri *
.22: oldukça özel bir kalibre bu. kapsülsüz kovanlı, ham kurşun. tahribatı beklenenden yüksektir. tam bir boyu değil işlevi önemli çapı. isabet oranı oldukça yüksek olduğundan atış yarışmalarında da sıkça kullanılıyor.
.635: yalnızca bazı beretta modellerinde denk geldim. yanlış hatırlamıyorsam bir tane de browning'in vardı. hakkında çok bilgim yok, o yüzden pek bir şey ekleyemeyeceğim.
.44: desert eagle ile özdeşleşmiş bir kalibre. dev gibi gerçekten. revolvarlarda da sıklıkla rastlamak mümkün. görseldeki desert eagle .44
.45: yine glock, colt gibi popüler markalarda rastlanabilen bir kalibre. tombul ve güçlü mermilerden.
.38 super: yalnızca colt'un ve dan wesson'ın birkaç silahında gördüm. amerikanlar yapıyor bu işi dedirtir. yanlışım varsa düzeltin; bu kalibreyi kullanan tüm silahlar yarı otomatiktir. 9x23'tür aslen. bu tip mermi kullanan tabancalar, zorunda kalınırsa standart 9mm olan 9x19'da da sorun yaşamıyorlar. yine de standart kullanımda uygun kalibreden şaşmamakta fayda var, silahta sorun yaratabiliyor.
.357: yalnızca revolverlarda değil aynı zamanda bazı tabancalarda da kullanılmakta. desert eagle 357, coonan 57, sig sauger 357, glock 31 gibi. aşağıdaki sig sauger 357 mesela.
9mm: tabancalarda standart hale gelmiştir diyebilirim. en yaygın kalibre türlerindendir. ben kişisel olarak parabellum olmadığı sürece 9mm'den çok haz etmiyorum. durduruculuğuyla ön plana çıkarıyor insanlar çoğunlukla. durdurmak istesem elime .45 alırım. kaldı ki neyi durduruyoruz? sivil hayatta kim mozambique drill atmış da tutuklanmış sanki. *
7.65: eh yine bir klasik daha, 9mm'den sonra en çok bilinen desem yanılmış olmam diye düşünüyorum. 9mm'ye nazaran durduruculuğu ve tahribatı düşük fakat nispeten daha isabetli ve hızlı bir çap.
kısa 9mm: şimdi bu çapların kalibrelerin yanında 9x17, 9x18, 9x19 falan yazıyor. işte ilk değer çap, ikinci uzunluk. çap yine 9mm, ama uzunluğu değişiyor. işte bu kısalar 17 olanlar. 7.65 kadar rahat ama bir tık daha güçlüdür. durduruculuğu yine standart 9mm kadar değildir. sivil hayat için 7.65 ile birlikte en doğru seçim olduğunu düşünüyorum.
revolverlar konusunda ise %80-90 oranında kullanımın .38 ya da .357'den yana olduğunu söyleyebilirim. ergonomik açıdan da en iyileri olduğunu söylemekte de beis görmemekteyim. yoksa .50 revolver gibi bir şey de söz konusu. ayı indirir.
yukarıda bir yazar arkadaşımızın bahsettiği gibi 357 magnum ile .38'lik mermi atılabilirken tam tersi söz konusu değildir. bunun sebebi .357'nin kovanının biraz daha uzun olmasıdır. aradaki küçük fark "boşlukken" tolere edilebiliyor ama fazlasını sokamıyorsunuz haliyle.
yine tetik ağırlığında bahsettiğim gibi revolverlarda emniyet bulunmaz ve çift özellikli kullanılır. standartında double actionken ufak bir horoz hareketiyle milimetrik hassasiyette bir single action canavarına dönüşürler. benim şahsi favorim colt python .357. görseldeki açı yanıltmıyorsa 6".
daha kovan tipleri, çekirdek tipleri, kapsüller, barutlar, tırnaklar... kafa bulandırmak istemedim pek.
hadi şuraya ufak bir hesap ve kafada somutlaştırabilmek adına mermi çapı görseli bırakayım. alın bu bilgiyle ne yaparsanız yapın şimdi.
namlu enerjisi hesaplama formülü
e=m.v2/2 (namlu enerjisi=(çekirdeğin ağırlığı x hızının karesi) / 2
öte yandan * revolverlar her nedense yasadışı silah bulunduran ya da kaçak silaha erişim sağlayan kimselerde de bol görülür. belki belli bir standardı olması sonucu parçaların uyuşması, belki nispeten daha az parçaya sahip olmasından dolayı lojistiğinin demonte olarak daha rahat sağlanabiliyor olmasından bilmiyorum. böyle tatsız bir utanç tablosu örneğini de bırakayım.
var olun, tokatlarınız hala kulaklarında çınlıyor.
"ittihat için öldük, terakki için vurduk; en sonunda şanlı cumhuriyeti kurduk!"
not: biraz uzun bir yazı oldu. sürçü lisan ettiysem ya da çap-kalibre kavramlarını yanlış yazdığım yerler varsa affedin; söyleyin düzenlenir. ayrıca yanlış bilgi varsa düzeltirseniz çok sevinirim.
güzel sözlükte bilgi verici başlıklara daha sık gelmek umuduyla.
devamını gör...
normal sözlük'teki kaos ortamı
(bkz: tanrılar kurban istiyor)
devamını gör...
müslüm gürses'i anma gecesi radyo yayını
"tanrım bu dünyayı başka kim yakar
yakarsa dünyayı garipler yakar"

maalesef ki sadece demli çayımla iştirak edeceğim yayındır, beklemedeyiz.
edit : istek yapabiliyorsak isteğim "usta", bi' zahmet..
23:03 itibariyle çalıyor, eyvallah!
yakarsa dünyayı garipler yakar"

maalesef ki sadece demli çayımla iştirak edeceğim yayındır, beklemedeyiz.
edit : istek yapabiliyorsak isteğim "usta", bi' zahmet..
23:03 itibariyle çalıyor, eyvallah!
devamını gör...
aylak adam
(bkz: yusuf atılgan) tarafından yazılmış, benim için türk edebiyatının belki de en değerli romanı. başucu kitabım. kitap kalabalıklar içindeki yalnız adam olan c'yi, c'nin varoluş sancısını, arayışını, bulamayışını, hayatı ti ye alışını, yaşamı saçma buluşunu anlatıyor. belki de yusuf atılgan üstad biraz kendini anlatıyor bu romanında. yusuf atılgan'ı genç denilebilecek bir yaşta kaybettik. o ki sadece 3 romanı vardır edebiyatımızda. (bkz: anayurt oteli) ki sinemaya ve tiyatroya da uyarlanmıştır, bir diğeri ise (bkz: canistan) dır. aylak adam kendine ve topluma yabancılaşmış bir karakter. o kadar yabancılaşmış ki ismi bile yok. yazar kendisinden c diye bahsediyor. bu yabancılaşma bize yine alber camus ve onun felsefesini hatırlatıyor. yine jean-paul sartre'nin varoluşçu felsefesine de bir çok gönderme mevcut. varoluşçu psikoterapi eğitimi sırasında dönem sonu ödevi olarak aylak adam kitabını varoluşçuluğa göre analiz edin diye bir ödev olduğunu bile duymuşluğum var.
kitaba dönecek olursak; kitap dört bölümden oluşuyor. bunlar: kış, ilkyaz, yaz ve güz. yazarın üslubu tam anlamıyla nev-i şahsına münhasır. uzunca betimlemeler, git geller ( bir kahramanın iç sesi ile konuşurken birden 3. kişi ağzından konuşmaya başlıyor) ilk bölümde özellikle c'nin arayışı, yalnızlığı, var olma sancısı ile biraz okuyucuyu boğuyor. eğer belli yaşantılarınız varsa, siz de o varoluş sancılarından geçtiyseniz c ile özdeşlik kurabiliyor ve kitabın içinde kayboluyorsunuz. c ile birlikte o köhne meyhanede su bardağında kırmızı şarap içiyor, ağzınızda şarap ve sigara kokusunu hissediyorsunuz. c'nin gayet entelektüel bir de çevresi var aslında. ressam arkadaşlar, entelektüel sohbetler her şey gayet iyi gibi görünüyor. ama bir şey eksik. o... kitabın başından sonuna kadar o'nu arıyor c. şöyle başlar kitap:
birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. içimdeki sıkıntı eridi
ve de şöyle biter
sustu. konuşmak gereksizdi. bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. biliyordu; anlamazlardı.
yani tüm kitap aslında bir arayış. ancak asıl mesele şu. c'nin aradığı şey sanki bir kadınmış gibi bahsedilse de kitapta asıl aranan şey anlam. yaşamın anlamı var mı? neden yaşıyoruz? yaşamak ne kadar saçma bir şey. neden var olduk? yaşamın amacı ne? gibi anlam odaklı ve varoluşsal sorulara cevap arıyor c. kitabı okurken bu gözle okumakta fayda v ar. yine yeniden her büyük yazar ve eserde olduğu gibi bu kitapta da varoluşçuluğu buram buram hissediyoruz.
teşekkürler aylak adam, teşekkürler yusuf atılgan. böyle bir eseri bizlere bıraktığınız için..
kitaba dönecek olursak; kitap dört bölümden oluşuyor. bunlar: kış, ilkyaz, yaz ve güz. yazarın üslubu tam anlamıyla nev-i şahsına münhasır. uzunca betimlemeler, git geller ( bir kahramanın iç sesi ile konuşurken birden 3. kişi ağzından konuşmaya başlıyor) ilk bölümde özellikle c'nin arayışı, yalnızlığı, var olma sancısı ile biraz okuyucuyu boğuyor. eğer belli yaşantılarınız varsa, siz de o varoluş sancılarından geçtiyseniz c ile özdeşlik kurabiliyor ve kitabın içinde kayboluyorsunuz. c ile birlikte o köhne meyhanede su bardağında kırmızı şarap içiyor, ağzınızda şarap ve sigara kokusunu hissediyorsunuz. c'nin gayet entelektüel bir de çevresi var aslında. ressam arkadaşlar, entelektüel sohbetler her şey gayet iyi gibi görünüyor. ama bir şey eksik. o... kitabın başından sonuna kadar o'nu arıyor c. şöyle başlar kitap:
birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. içimdeki sıkıntı eridi
ve de şöyle biter
sustu. konuşmak gereksizdi. bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. biliyordu; anlamazlardı.
yani tüm kitap aslında bir arayış. ancak asıl mesele şu. c'nin aradığı şey sanki bir kadınmış gibi bahsedilse de kitapta asıl aranan şey anlam. yaşamın anlamı var mı? neden yaşıyoruz? yaşamak ne kadar saçma bir şey. neden var olduk? yaşamın amacı ne? gibi anlam odaklı ve varoluşsal sorulara cevap arıyor c. kitabı okurken bu gözle okumakta fayda v ar. yine yeniden her büyük yazar ve eserde olduğu gibi bu kitapta da varoluşçuluğu buram buram hissediyoruz.
teşekkürler aylak adam, teşekkürler yusuf atılgan. böyle bir eseri bizlere bıraktığınız için..
devamını gör...
hayatında hiç antidepresan kullanmamış insan
benimdir. hayatımda o kadar zor badireler atlattım ki, bazen üst üste gelmesine rağmen aklımın ucundan bile geçirmedim. arkadaşlar antidepresan kangren olmuş bir kolu kesmek gibidir. kişinin çok ciddi, ölüme götürebilecek psikolojik sorunları varsa intihar etmesin vs. diye son çare olarak kullanılır. depresyonel vakalarda antidepresan kullanım oranı çok düşüktür çünkü hem çok derin, hemde uzun süreli maruz kalınmışsa ve kişi hayata dair bir çıkış yolu bulamıyorsa, “ doktor kontrolünde” ve belirli dozlarla verilir. öyle ergen ergen tribe girip hemen ilaca sarılmayın ve şunu düşünün. insanlar önceden bu ilaçlar yokken bu sorunlarla nasıl başa çıkıyorlardı ? unutmayın insan beyni ve vücudu koşullar ne olursa olsun hayatta kalmaya programlanmıştır. hayattaki çoğu problemimiz, biraz sabır, gayret ve destek ile çözülebilir.
devamını gör...





