8 binler kulübü
bildiğiniz üzere 800 tanıma ulaşan 100 yazar d&r 50 tl hediye çekine sahip oldu.
benim neden haberim yok yahu? kime verdiniz hakkımı ey sevgili sözlük? mail adresimde falansa söyleyin, bakayım, anlık heyecanlarla olmuyor.
devamını gör...
bildirim ve mesaj butonları çalışmayanlar için alternatif
ben de diyorum bugün 30-40 tane mesaj almam gerekiyordu.
meersem çalışmıyormuş.
meersem çalışmıyormuş.
devamını gör...
fazla kafein tüketimi
arada bir kalp çarpıntısı dışında yan etkisini görmediğim bir durum.
devamını gör...
küçük albert deneyi
pavlov'un köpeği olarak bilinen klasik koşullandirma deneyinde elde edilen sonucun insanlar uzerinde de gecerli olup olmadigini tescillemek maksadiyla yapilmis ve bilim dunyasinda en zalim deneyler icerisine eklenmis bir deneydir bu. deneyin amaci, korkular dogustan mi gelir, sonradan mi edinilir? sorusunun cevabini bulmakti. deneyin basrollerinde unlu amerikali psikolog john broadus watson ve ogrencisi rosalie rayner bulunmaktadir.
watson ve asistani deney icin bir hastanenin kresinde bulunan cocuklari gozlemlemisler ve 8 aylik olan albert'i de bu sekilde bulmuslar. albert bebek hakkindaki iddialar da biraz karisik. bir iddiaya gore albert'in annesi orada calisan hemsire-ebeydi, oglu uzerinden yapilan bu deneyden haberdar degildi. bir diger iddiaya gore ise albert'in annesi gecim sikintisi yasayan ve hastanede para karsiligi sut anneligi yapan biriydi, ogluna yapilan deneyi de para karsiliginda kabul etti...
deney icin albert oncelikle bazi testlerden gecirilir. onune fare, tavsan, kopek, maymun, kagit parcalari vs getirilip tepkisi olculur. karsilastigi hayvanlara karsi en ufak bir korku tepkimesi gostermez, aksine gulumser. sonra kucuk albert sadece yerde bir yatagin bulundugu bos bir odaya alinir. onune yine beyaz bir labaratuvar faresi getirilir. albert fareyi cok sever, dokunmaya ve fareyi kavramaya calisir. albert'in fareye her yonlenmesiyle arka planda korkutucu cekic ve metalin vurmasina benzer ses cikarilir. albert bebek ilk etapta afallar ne oldugunu anlayamadigi icin fareye dokunmaya devam eder. sonrasinda yavas yavas korkutucu sesin fareye dokunmaya calistikca ortaya ciktigini kavrar ve fare yaklastikca korkup aglamaya baslar. bu deney sadece fareyle sinirli kalmaz bu arada. kucukten buyuge dogru farkli turden tuylu hayvanlar getirilerek bir kac gun daha surdurulur. deneyden edinilen sonuc watson'a yetmez, korkutucu tuylu bir kostum giyerek albert'in karsisina cikar. albert'in artik bir kac gun yasadigi bu korkular onun hafizasina islenir artik gordugu her tuylu nesneden korkup aglamaya baslar. deney sonucunda albert'in bu korkusunu yenme maksadiyla hicbir tedavi uygulanmaz. denilene gore de beyninde olusan bir sorun nedeniyle de 7 yasinda vefat eder.
deneyin sonucuna gelecek olursak, tipki hayvanlardaki gibi insanlarda da klasik kosullandirma gorulmektedir. klasik kosullandirma, birbirinden farkli iki eylemin baglantisinin kurulmasina denilebilir. tipki albert bebegin fareye dokunmasi karsiliginda sesin olustugu baglantisini kurmasi gibi. baglantiya karsi olusturdugu tepkiye de aglamasi, fareden kacmasi ornekleri verilebilir...
deneyle ilgili su videoyu da izleyebilirsiniz;
watson ve asistani deney icin bir hastanenin kresinde bulunan cocuklari gozlemlemisler ve 8 aylik olan albert'i de bu sekilde bulmuslar. albert bebek hakkindaki iddialar da biraz karisik. bir iddiaya gore albert'in annesi orada calisan hemsire-ebeydi, oglu uzerinden yapilan bu deneyden haberdar degildi. bir diger iddiaya gore ise albert'in annesi gecim sikintisi yasayan ve hastanede para karsiligi sut anneligi yapan biriydi, ogluna yapilan deneyi de para karsiliginda kabul etti...
deney icin albert oncelikle bazi testlerden gecirilir. onune fare, tavsan, kopek, maymun, kagit parcalari vs getirilip tepkisi olculur. karsilastigi hayvanlara karsi en ufak bir korku tepkimesi gostermez, aksine gulumser. sonra kucuk albert sadece yerde bir yatagin bulundugu bos bir odaya alinir. onune yine beyaz bir labaratuvar faresi getirilir. albert fareyi cok sever, dokunmaya ve fareyi kavramaya calisir. albert'in fareye her yonlenmesiyle arka planda korkutucu cekic ve metalin vurmasina benzer ses cikarilir. albert bebek ilk etapta afallar ne oldugunu anlayamadigi icin fareye dokunmaya devam eder. sonrasinda yavas yavas korkutucu sesin fareye dokunmaya calistikca ortaya ciktigini kavrar ve fare yaklastikca korkup aglamaya baslar. bu deney sadece fareyle sinirli kalmaz bu arada. kucukten buyuge dogru farkli turden tuylu hayvanlar getirilerek bir kac gun daha surdurulur. deneyden edinilen sonuc watson'a yetmez, korkutucu tuylu bir kostum giyerek albert'in karsisina cikar. albert'in artik bir kac gun yasadigi bu korkular onun hafizasina islenir artik gordugu her tuylu nesneden korkup aglamaya baslar. deney sonucunda albert'in bu korkusunu yenme maksadiyla hicbir tedavi uygulanmaz. denilene gore de beyninde olusan bir sorun nedeniyle de 7 yasinda vefat eder.
deneyin sonucuna gelecek olursak, tipki hayvanlardaki gibi insanlarda da klasik kosullandirma gorulmektedir. klasik kosullandirma, birbirinden farkli iki eylemin baglantisinin kurulmasina denilebilir. tipki albert bebegin fareye dokunmasi karsiliginda sesin olustugu baglantisini kurmasi gibi. baglantiya karsi olusturdugu tepkiye de aglamasi, fareden kacmasi ornekleri verilebilir...
deneyle ilgili su videoyu da izleyebilirsiniz;
devamını gör...
escape from alcatraz
amerika'da uzaktan baktığımda vay be adamlar okyanusun ortasına hapishane yapmışlar mahkûmlar hiç bir türlü kaçmasınlar diye.*
şuan müze olarak ücret karşılığı girilebiliyor.
işte o hapishaneden kaçışı anlatan gerçek de bir hikaye olan gayet güzel bir film.
tabi prison break'ten önce yapılan bir film ancak o diziyi önce izleyen kişilere de izleyince hatırlatmıyor değil.
ben bile izlerken düşününce herhalde kaçmayı bile düşünmezdim derken daha önceden diğer hapishanelerden kaçma tecrübesi olan franck morris dehasal planla 2 arkadaşıyla birlikte kaçıyor.*
filmde english'i oynayan paul benjamin'e de sempatim oldu.
güzel, sürükleyici bir film. naçizane tavsiye ederim.
keyifli izlemeler
şuan müze olarak ücret karşılığı girilebiliyor.
işte o hapishaneden kaçışı anlatan gerçek de bir hikaye olan gayet güzel bir film.
tabi prison break'ten önce yapılan bir film ancak o diziyi önce izleyen kişilere de izleyince hatırlatmıyor değil.
ben bile izlerken düşününce herhalde kaçmayı bile düşünmezdim derken daha önceden diğer hapishanelerden kaçma tecrübesi olan franck morris dehasal planla 2 arkadaşıyla birlikte kaçıyor.*
filmde english'i oynayan paul benjamin'e de sempatim oldu.
güzel, sürükleyici bir film. naçizane tavsiye ederim.
keyifli izlemeler
devamını gör...
yazarların hayatta aldığı en doğru karar
vazgeçmek, bazı kişilerden, bazı hislerden vazgeçmek dostlar. zira o zamanlar o kişilerden vazgeçmesem bir süre sonra kendimden vazgeçmek zorunda kalacaktim.
devamını gör...
tanrı daima tebdil-i kıyafet gezer
fransız yazar laurent gounelle tarafından kaleme alınan psikolojik kurgu romanıdır.
kitap baş karakter alan'ın etrafında dönüyor. hayatı boyunca küçük ya da büyük sürekli başka insanlar için fedakarlık yapan alan'ın hayatından zevk almaması nedeniyle intihara teşebbüs etmesiyle başlıyor kitap. tam intihar edecekken yanında beliren adam ona bir teklifte bulunuyor. kabul ederse eğer onun dediği her şeyi yaptığı takdirde hayatını düzelteceğini, yapmazsa da hayatına son vereceğini söylüyor. son anda ölmekten korkan alan bu teklifi kabul ediyor. alan'ın bu adamın verdiği görevleri yaparkenki maceralarını ve kendini geliştirmesini okuyoruz kitapta.
tamamen insan ilişkileri, manipülasyon ve özgüven duygularına odaklanmış bir kitap. okursanız size çok şey katacağını düşünüyorum. mutlaka bir şans verin.
kitap baş karakter alan'ın etrafında dönüyor. hayatı boyunca küçük ya da büyük sürekli başka insanlar için fedakarlık yapan alan'ın hayatından zevk almaması nedeniyle intihara teşebbüs etmesiyle başlıyor kitap. tam intihar edecekken yanında beliren adam ona bir teklifte bulunuyor. kabul ederse eğer onun dediği her şeyi yaptığı takdirde hayatını düzelteceğini, yapmazsa da hayatına son vereceğini söylüyor. son anda ölmekten korkan alan bu teklifi kabul ediyor. alan'ın bu adamın verdiği görevleri yaparkenki maceralarını ve kendini geliştirmesini okuyoruz kitapta.
tamamen insan ilişkileri, manipülasyon ve özgüven duygularına odaklanmış bir kitap. okursanız size çok şey katacağını düşünüyorum. mutlaka bir şans verin.
devamını gör...
yalandantehlike
sen sevsen ne sevmesen ne. sevmediğin ve düşman olarak gördüğün adamın kurduğu ülkede yaşamama özgürlüğüne sahipsin. arabistana yada suriyeye gidebilirsin mesela.
edit: bunun gibileri ensarcılar ile aynı zihniyeti paylaşır. etrafa kusan vasıfsız israf.
edit: bunun gibileri ensarcılar ile aynı zihniyeti paylaşır. etrafa kusan vasıfsız israf.
devamını gör...
zeki demirkubuz
tüm filmlerinde başrol olarak kötülüğü oynatan, insan mayasının kötülükle yoğrulduğunu iliklerimize kadar hissettiren hatta bu konuda fıröyde (freud) rahmet okutturan, beşiktaş maçını kaçırmamak uğruna ödül törenine gitmeyen, peşi sıra çektiği filmler hakkında karanlık üstüne öyküler başlığı altında çokça goygoy yapılınca ... sizin karanlığınızı deyip kafasındaki filmi çekmeyen, türk sinemasında söyleyecek daha çok sözü olduğunu düşündüğüm güzide yönetmen.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
bugün bir kez daha mamak duyarsam arabaya atlayıp ankara'ya doğru yola çıkacağım yayın...
devamını gör...
sol frame'in bit pazarına dönmesi
özel tüketim vergisi şeklinde başlık varken ötv şeklinde başlık açanlar mı dersin, osman gazi vs recep tayyip erdoğan şeklinde açanlar mı? arada bir hortlatılan başlıkların ortada dönmesi mi? sol frame hakikaten bit pazarına dönmüş durumda.
devamını gör...
tambora dağı
endonezya'nın küçük sunda adaları'nda bulunan , bir yanardağdır. 1815 yılına kadar endonezya takım adasının en yüksek zirvesine sahipti. ancak 1815 yılında meydana gelen patlamada zirvesi havaya uçmuş böylelikle yüksek zirve birinciliğini kaybetmiştir.
tamboranın kül ve kükürt kusmasından dolayı havada oluşan tozlar, dünyayı sarmış, bu sebeple atmosfer ısınmış dünya yüzeyi ise soğumuştur.
tambora kül ve kükürt kusmaattı ve 1816 yılının yaz aylarında "yaz olmayan yıl" olarak bilinmesi, alışılmadık derecede düşük sıcaklıkların mahsul arızalarına ve açlıklara yol açtığı avrupa'da ve kuzey amerika'da etkileri büyük olmuştur.
yaklaşık 100 bin kişi ölmüş, hava soğuk olduğu içinyazsız yılyaşanmış ve insanlar açlıkla sınanmıştır. kıtlık, kuraklık ve salgınlarda artış meydana gelmiştir.
kırmızı dalga boylu ışıklar kül bulutundan geçerek dünyaya ulaşırken, mavi ve mor renkli dalga boylarındaki ışınlar yansımıştır. bu sebeple sonraki yıllarda gün doğumları ve gün batımları korkunçlu olmuştur. üstelik yanardağ patlamasından haberdar olamayacak kadar uzakta olan yerleri bile etkilemiştir.
yanardağ patlamasından sonra oluşan kasırga ve tusuninamiler, lahardenilen volkanik çamur akıntılarının oluşmasına neden olmuştur. bir çok kişi bu çamur deryasının altında kalmıştır.
tamboranın kül ve kükürt kusmasından dolayı havada oluşan tozlar, dünyayı sarmış, bu sebeple atmosfer ısınmış dünya yüzeyi ise soğumuştur.
tambora kül ve kükürt kusmaattı ve 1816 yılının yaz aylarında "yaz olmayan yıl" olarak bilinmesi, alışılmadık derecede düşük sıcaklıkların mahsul arızalarına ve açlıklara yol açtığı avrupa'da ve kuzey amerika'da etkileri büyük olmuştur.
yaklaşık 100 bin kişi ölmüş, hava soğuk olduğu içinyazsız yılyaşanmış ve insanlar açlıkla sınanmıştır. kıtlık, kuraklık ve salgınlarda artış meydana gelmiştir.
kırmızı dalga boylu ışıklar kül bulutundan geçerek dünyaya ulaşırken, mavi ve mor renkli dalga boylarındaki ışınlar yansımıştır. bu sebeple sonraki yıllarda gün doğumları ve gün batımları korkunçlu olmuştur. üstelik yanardağ patlamasından haberdar olamayacak kadar uzakta olan yerleri bile etkilemiştir.
yanardağ patlamasından sonra oluşan kasırga ve tusuninamiler, lahardenilen volkanik çamur akıntılarının oluşmasına neden olmuştur. bir çok kişi bu çamur deryasının altında kalmıştır.
devamını gör...
mafya sözlük olsa alınabilecek nick
pedat seker
devamını gör...
acaba sadece bana mı oluyor diye düşünülen şeyler
başıma gelen bir hadisenin binbir türlü farklı senaryosunu düşlemek
devamını gör...
acı yüreğimden beynime sızar
bütün şairler erkektir diyorlar ya gülüyorum. acının cinsiyeti olmaz.şiir arıyorsanız bir kadının gözyaşlarını okuyun.hepiniz lafa gelince darbeli matkap, icraata gelince yıldızlı tornavidasınız..
beynimden yüreğime sızan acı sözler....
beynimden yüreğime sızan acı sözler....
devamını gör...
kağıt kebabı
antakya/hatay yöresinin tepsi kebabı ile birlikte meşhur kebabıdır. tepsi kebabından farkı kuru olmasıdır.
anlık olarak:
anlık olarak:
devamını gör...
bob ross
gerçek adı bob ross'tur. resimden nefret etmeme rağmen tv karşısına oturup da izlediğim çok olmuştur. kendisi 29 ekim 1942 doğumlu, 4 temmuz 1995'te kanserden ölmüştür.
devamını gör...
gerçek bir hikaye
samsatlı loukianos'un (m.s. 125-180) homeros'a ve herodotos'a bir nevi sataştığı, onları eleştirdiği ve bir bakıma onların mantıksızlığını, yaptığı işlerdeki anlamsızlığı anlatmaya çalıştığı eseridir. bir parodi eserdir. homeros ve herodotos gibi tarih yazarlarının yazdıkları olağanüstü olayları hem eleştirir hem de parodisini yapar.
kitabın konusu yolculuktur. kitap homeros'un odysseia serine öykünür. kendi yolculuğu da denizde başlar. ki denize açılmak, yelken açmak helen anlatılarında hakikat arayışını tasvir için sık kullanılan bir metafordur.
eserin başında loukianos bizlere yalan söyleyeceğini itiraf eder ve bu yalanlara göre okumamızı ister. işte tam da bu notada bir tarih yazımı eleştirisi yapar.
kitapta ay'a çıkılır. güneş'e gidilir. yerin altına girilir, okyanusta koca bir balığın içine girilir. ölülerle ve efsanelerle yemek yenir, uçulur, süzülür, içilir, eğlenilir! birçok eğlenceli öğe barındırmaktadır. bizi aya götürdüğü bölüm aslında antonius diogenes'in ta huper thulen apista / thule ötesindeki harikalar eserine öykünmedir.
eser, roman kategorisinde değerlendirilebilir. lakin elimize fragmanlar halinde ulaşmıştır.
jules verne'nin 1865 yılında çıkardığı ay'a seyahat (kitap) romanına esin kaynağıdır. ayrıca 1977 star wars serisine de ilham kaynağıdır. uzay operası türünde bir esin kaynağıdır. bu bakımlardan bu kitap, bilim kurgu türünün günümüze ulaşan en eski örneğidir.
kitabı emre poyraz çevirisinden okudum. çeviriyi bizlere sunarken hemen sol tarafta da orijinal dili verilmiştir. (grekçe)
ayrıca kitap kanibalizmden sekse bir sürü öğe barındırmakta. aynı zamanda o kadar fazla uydurma kelime vardı ki okurken gülesim geliyordu. (bkz: gülesi gelmek)
kısacası yüksek bir hayal gücünün ve bilginin ürünüdür bu kitap.
en sevdiğim kısım ölülerle volta attığı kısımdı ki bu kısım birçok tanıdık ismi bir araya getiriyordu. o yüzden çok hoşuma gitti.
--- alıntı ---
[28]bu sözlerle beraber yerden bir tane ebegümeci kopardı ve bana verdi. bununla beraber büyük sıkıntılara düştüğümde dua etmemi söyledi ve bazı tavsiyelerde bulundu; eğer buraya geri geleceksem ne kılıçla ateşi karıştırmamı ne bakla yememi ne de on sekiz yaşının üstünde biriyle beraber olmamı öğütledi. eğer bunları aklımdan çıkartmazsam adaya geri dönme umudum olduğunu söyledi. böylece yolculuk için hazırlıkları tamamladım, vakti geldiğinde onlarla ziyafete katıldım. ertesi gün ozan homeros'a gittim, bana taşa kazımalık bir mısra bestelemesi için yalvardım. ardından limana beril taşından bir stel diktim ve üzerine o mısraları kazıdım. şöyleydi:
"tanrıların sevgisine haiz olan adam, loukianos
tüm bu şeyleri gördü ve evine döndü."
--- alıntı ---
kitabın konusu yolculuktur. kitap homeros'un odysseia serine öykünür. kendi yolculuğu da denizde başlar. ki denize açılmak, yelken açmak helen anlatılarında hakikat arayışını tasvir için sık kullanılan bir metafordur.
eserin başında loukianos bizlere yalan söyleyeceğini itiraf eder ve bu yalanlara göre okumamızı ister. işte tam da bu notada bir tarih yazımı eleştirisi yapar.
kitapta ay'a çıkılır. güneş'e gidilir. yerin altına girilir, okyanusta koca bir balığın içine girilir. ölülerle ve efsanelerle yemek yenir, uçulur, süzülür, içilir, eğlenilir! birçok eğlenceli öğe barındırmaktadır. bizi aya götürdüğü bölüm aslında antonius diogenes'in ta huper thulen apista / thule ötesindeki harikalar eserine öykünmedir.
eser, roman kategorisinde değerlendirilebilir. lakin elimize fragmanlar halinde ulaşmıştır.
jules verne'nin 1865 yılında çıkardığı ay'a seyahat (kitap) romanına esin kaynağıdır. ayrıca 1977 star wars serisine de ilham kaynağıdır. uzay operası türünde bir esin kaynağıdır. bu bakımlardan bu kitap, bilim kurgu türünün günümüze ulaşan en eski örneğidir.
kitabı emre poyraz çevirisinden okudum. çeviriyi bizlere sunarken hemen sol tarafta da orijinal dili verilmiştir. (grekçe)
ayrıca kitap kanibalizmden sekse bir sürü öğe barındırmakta. aynı zamanda o kadar fazla uydurma kelime vardı ki okurken gülesim geliyordu. (bkz: gülesi gelmek)
kısacası yüksek bir hayal gücünün ve bilginin ürünüdür bu kitap.
en sevdiğim kısım ölülerle volta attığı kısımdı ki bu kısım birçok tanıdık ismi bir araya getiriyordu. o yüzden çok hoşuma gitti.
--- alıntı ---
[28]bu sözlerle beraber yerden bir tane ebegümeci kopardı ve bana verdi. bununla beraber büyük sıkıntılara düştüğümde dua etmemi söyledi ve bazı tavsiyelerde bulundu; eğer buraya geri geleceksem ne kılıçla ateşi karıştırmamı ne bakla yememi ne de on sekiz yaşının üstünde biriyle beraber olmamı öğütledi. eğer bunları aklımdan çıkartmazsam adaya geri dönme umudum olduğunu söyledi. böylece yolculuk için hazırlıkları tamamladım, vakti geldiğinde onlarla ziyafete katıldım. ertesi gün ozan homeros'a gittim, bana taşa kazımalık bir mısra bestelemesi için yalvardım. ardından limana beril taşından bir stel diktim ve üzerine o mısraları kazıdım. şöyleydi:
"tanrıların sevgisine haiz olan adam, loukianos
tüm bu şeyleri gördü ve evine döndü."
--- alıntı ---
devamını gör...
bu başlıkta ateist ateist konuşuyoruz
bakalım sallıyorlar mı arkamızdan diye merak edip geldiğim başlık
devamını gör...
