18 mayıs 2021 mansur yavaş'ın paylaştığı gizemli video
belediye 4.0 açıklaması direk sanayi 4.0 devrimine selam çaktığını gördük gizem falan değil.
devamını gör...
the fountain
darren aronofksy'nin hakettigi degeri gormeyen filmidir. muzikleri ve gorselligiyle sinema sanatinin onemli eserlerindendir. filmde turuncunun tonlari hakimdir. yillar once izlendiginde aglatmistir ancak artik sebep oldugu uzuntuden kaynakli yurek burkulmasi filmi benim icin tekrar izlenemez kilmistir. olumun geride kalanlar icin nasil bir sey oldugunu metaforlardan yararlanarak basarili bir sekilde anlatmistir. filmden sonra soundtracklerini dinlemeye devam ederek filmin uzerinizde biraktigi etkiyi surdurebilirsiniz.
devamını gör...
gereksiz yere pahalı olan şeyler
hijyenik ped.
devamını gör...
tanımını beğendiğin yazarın beğenileriyle geri dönmesi
yaptığım eylem. ama sadece okuduklarımı beğenirsem beğenirim. daha fazlasını değil.
devamını gör...
finansal okuryazarlık
gündelik yaşamda kullanılan finansal enstrümanların seçiminde bilgi temelli kararlar verebilmeyi sağlayan yeterlilik düzeyini ifade eden bir kavramdır. finansal okuryazarlık, bununla birlikte uzun vadeli birikim ve yatırıma yönelik kararlarda finansal farkındalığı da temel almaktadır. kısacası hem karar alma hem de bunu gerçekleştirme finansal okuryazarlığın kilit noktasıdır.
devamını gör...
3 numara saç
yakışana çok yakışan, yakışmayanı makak maymununa döndüren saç stili.
devamını gör...
şarkılarda sorulan en zor soru
devamını gör...
arkadaş zekai özger
lise yıllarımda şiirlerini tanıdığım ve ne zaman şiirlerine denk gelsem buruk bir gülümseme ile andığım talihsiz şair. lise yıllarım, devlet kütüphanesinin demir kapısının orada sigara içiyorum bir yandan da bir an önce bitse de içeri girsem diye ellerimi ovuşturup duruyorum. benden nereden baksan iki kafa uzun bir genç durdu önümde, çakmak rica etti. cebimdeki kibrit kutusunu çıkarıp verirken gözüm elindeki kağıtlara ve bir kaç kitaba ilişti ama ses etmedim. köşeye yaslanıp sigarasını içmeye başladı ama ben meraktan çatlayacağım, alamıyorum gözlerimi elindeki kitaplardan ve kağıtlardan. ben öyle elindekilere dik dik bakınca ister istemez anladı muhtemelen ve bakmak ister misin diye seslendi. bugün çok sevdiğim bir kaç şairin şiir derlemesi vardı elinde ama kağıda kötü bir şekilde karalanmış olan arkadaş zekai özger'in aşkla sana şiiri çok dikkatimi çekmişti. sigarayı telaşla atıp, beş dakika bekleyebilirse eğer içeriden çantamı almam gerektiğini izin verirse şiiri kağıda geçirmek istediğimi söylediğimde suratında oluşan ifadeyi hatırladığım zaman hâlâ gülümsüyorum. iyi bir insandı, gerçekten beklemişti ve şiiri kağıda geçirmeme izin vermişti. şiir beni o kadar etkilemişti ki günlerce başka bir şey okumadım. ne zaman kütüphaneye gitsem gözlerim onu arardı, beni gördüğünde gülümser el sallar ve selam arkadaş derdi. isimlerimizi hiç söylemeden aylarca yalnızca arkadaş diye seslendik birbirimize zaman geçti ve sonra bir daha hiç karşılaşmadık ama arkadaş ve arkadaş zekai özger'in yeri bende hep ayrıdır. tekrar o şehre dönersem eğer o kütüphanenin kapısına bir not bırakacağım: niye kapalı kapılarınız - bulamıyoruz
alnını
dağ ateşiyle ısıtan
yüzünü
kanla yıkayan dostum
senin
uyurken dudağinda gülümseyen bordo gül
benim kalbimi harmanlayan isyan olsun
şimdi dingin gövdende
uğultuyla büyüyen sessizlik
birgün benim elimde
patlamaya sabırsız mavzer olsun
başını omzuma yasla
göğsümde taşıyayım seni
gövdem gövdene can olsun
söyle bana ey
ölümün açıklayıcı pervanesi
hangi yavru tek başına yiğittir
hangi yangın bir başına söndürülür
ah herkes susuyor
hiçkimse bilmiyor içimin yangınını
ah herkes mi susuyor
kalbimi kalbine bağladığım dostum
ah herkes mi susuyor
kalbi kalbimize benzeyen dostlar
bir çarmıh gibi bırakıyorken kendini dünyaya
hayatın ateş renkli kelebekleri
bir bir tutuluyorken korkunç koleksiyonlar için
ah herkes mi susuyor
bağırsam içimdeki dehşeti
hırsım deler mi toprağı
beni
acısıyla onduran
dostumu
aşkla vurduran hayat
sana
yaşananla harlanan bağrımın sevdasını akıttım
dünyanın yeni baharına
çatlarken kadim güneş
bağrım delinirken fidanların kanıyla
anamın doğurgan karnıdır diye
sevgilimin sütlenecek göğsüdür diye
dostumun üretken gülüdür diye
sana bağlandım
sana sarıldım
beni umutsuz koma
tarihle avutma beni
çünki aşkla sınanmışım sana
sana yangınla, suyla, ateşle
ölümle, yaprakla, şiirle sınanmışım
ey yaşarken kanayan acı
şimşekli gök, tufan, kan fırtınası
uçurum kıyısında hızla büyüyen ot
yapraksız bir ölümün anısı için
körpecik kuzuların derisi için
beni tarihle avutma
umutsuz koma beni
akıtsam deliren sevdamı
köpürürmü hayatı besleyen su
ey benim
yedi başlı kartalım
her başını
bir dağ başlangıcında koyanım
senin
böyle diri bir akarsu gibi kıvrılan gövdendir
bizim aşkımızı solduranların korkusu
çünki elbette bir su
kendi akacağı toprağın sertliğini bilir
ve suyun gövdesiyle yırtılınca toprak
artık ırmak mı ne denir
işte devrim
ona benzer bir akışın hızına denir
yarın ne olur bilirim ben
bahar gelir, otlar büyür
ölüm de yapraklanır
bir dağ bulur uzun uzun bakarım
bir çam ağacı gölgesi
güzel kokular veren
bir damla güneş görünce
sana da gülümseyeceğim yarin
şimdi senin uzanıp yattığın otlarda
yarın yeni bir yeşillik büyüyecek
alnını
dağ ateşiyle ısıtan
yüzünü
kanla yıkayan dostum
senin
uyurken dudağinda gülümseyen bordo gül
benim kalbimi harmanlayan isyan olsun
şimdi dingin gövdende
uğultuyla büyüyen sessizlik
birgün benim elimde
patlamaya sabırsız mavzer olsun
başını omzuma yasla
göğsümde taşıyayım seni
gövdem gövdene can olsun
söyle bana ey
ölümün açıklayıcı pervanesi
hangi yavru tek başına yiğittir
hangi yangın bir başına söndürülür
ah herkes susuyor
hiçkimse bilmiyor içimin yangınını
ah herkes mi susuyor
kalbimi kalbine bağladığım dostum
ah herkes mi susuyor
kalbi kalbimize benzeyen dostlar
bir çarmıh gibi bırakıyorken kendini dünyaya
hayatın ateş renkli kelebekleri
bir bir tutuluyorken korkunç koleksiyonlar için
ah herkes mi susuyor
bağırsam içimdeki dehşeti
hırsım deler mi toprağı
beni
acısıyla onduran
dostumu
aşkla vurduran hayat
sana
yaşananla harlanan bağrımın sevdasını akıttım
dünyanın yeni baharına
çatlarken kadim güneş
bağrım delinirken fidanların kanıyla
anamın doğurgan karnıdır diye
sevgilimin sütlenecek göğsüdür diye
dostumun üretken gülüdür diye
sana bağlandım
sana sarıldım
beni umutsuz koma
tarihle avutma beni
çünki aşkla sınanmışım sana
sana yangınla, suyla, ateşle
ölümle, yaprakla, şiirle sınanmışım
ey yaşarken kanayan acı
şimşekli gök, tufan, kan fırtınası
uçurum kıyısında hızla büyüyen ot
yapraksız bir ölümün anısı için
körpecik kuzuların derisi için
beni tarihle avutma
umutsuz koma beni
akıtsam deliren sevdamı
köpürürmü hayatı besleyen su
ey benim
yedi başlı kartalım
her başını
bir dağ başlangıcında koyanım
senin
böyle diri bir akarsu gibi kıvrılan gövdendir
bizim aşkımızı solduranların korkusu
çünki elbette bir su
kendi akacağı toprağın sertliğini bilir
ve suyun gövdesiyle yırtılınca toprak
artık ırmak mı ne denir
işte devrim
ona benzer bir akışın hızına denir
yarın ne olur bilirim ben
bahar gelir, otlar büyür
ölüm de yapraklanır
bir dağ bulur uzun uzun bakarım
bir çam ağacı gölgesi
güzel kokular veren
bir damla güneş görünce
sana da gülümseyeceğim yarin
şimdi senin uzanıp yattığın otlarda
yarın yeni bir yeşillik büyüyecek
devamını gör...
william glasser
1925 yılında amerika’da doğmuştur. kimya mühendisliği üzerine eğitim almıştır. daha sonra, yapmak istediği işin mühendislik olmadığı kanaatine varıp, psikiyatri alanında eğitim almıştır.
freud’un aksine, insanın sadece geçmişten ibaret olmadığını, insanın kendini kendi seçimleriyle, inşa edebileceğini savunur.
ona göre, mutsuz bir çocukluk geçirmek, bir ömür mutsuz, keyifsiz hissetmeye sebep olmamalıdır.
hisler davranışların etkisindedir. iyi hissetmek için önce iyi düşünmeli, sonra iyi edecek adımlar atılmalıdır. ilaç yerine, iyi edecek terapilerden yanadır. bu düşünceler ile 1960’larda seçim kuramını inşa eder ve ardından (bkz: gerçeklik terapisi)üzerine çalışmalar yapar.
mutluluğumuzun, bizim seçimlerimize bağlı olduğunu savunmuştur. geçmişe takılıp kalmanın faydasız olduğunu, anda yaşamanın, anın gerçek olan olduğu üzerinde durur.
ikili ilişkilerin önemine de vurgu yapmıştır. ikili ilişkilerimiz düzelirse, bizim de düzeleceğimizi savunur.
acıların çocuğu olmayı seçmek yerine, kurban olmayı seçmek yerine, neşeli şirin olmaya uğraşmamız gerektiğini savunur. çünkü; mutluluğumuzdan da mutluluğumuzdan da biz sorumluyuz. bir başkası, bizi mutlu etmek için, bizim yerimize, bizimle bir ömür boyu uğraşmaz.
2013 yılında amerika’da ölen psikiyatristin, kişisel özgürlüğün psikolojisi(seçim kuramı), başarısızlığın olmadığı okul, okulda kaliteli eğitim kitapları, türkçeye çevrilmiş kitaplarıdır.
iyimserler de, kötümserler de aynı dünyada yaşıyor; tıpkı aklı başında olanlarla, olmayanlar gibi sözünün sahibidir.
freud’un aksine, insanın sadece geçmişten ibaret olmadığını, insanın kendini kendi seçimleriyle, inşa edebileceğini savunur.
ona göre, mutsuz bir çocukluk geçirmek, bir ömür mutsuz, keyifsiz hissetmeye sebep olmamalıdır.
hisler davranışların etkisindedir. iyi hissetmek için önce iyi düşünmeli, sonra iyi edecek adımlar atılmalıdır. ilaç yerine, iyi edecek terapilerden yanadır. bu düşünceler ile 1960’larda seçim kuramını inşa eder ve ardından (bkz: gerçeklik terapisi)üzerine çalışmalar yapar.
mutluluğumuzun, bizim seçimlerimize bağlı olduğunu savunmuştur. geçmişe takılıp kalmanın faydasız olduğunu, anda yaşamanın, anın gerçek olan olduğu üzerinde durur.
ikili ilişkilerin önemine de vurgu yapmıştır. ikili ilişkilerimiz düzelirse, bizim de düzeleceğimizi savunur.
acıların çocuğu olmayı seçmek yerine, kurban olmayı seçmek yerine, neşeli şirin olmaya uğraşmamız gerektiğini savunur. çünkü; mutluluğumuzdan da mutluluğumuzdan da biz sorumluyuz. bir başkası, bizi mutlu etmek için, bizim yerimize, bizimle bir ömür boyu uğraşmaz.
2013 yılında amerika’da ölen psikiyatristin, kişisel özgürlüğün psikolojisi(seçim kuramı), başarısızlığın olmadığı okul, okulda kaliteli eğitim kitapları, türkçeye çevrilmiş kitaplarıdır.
iyimserler de, kötümserler de aynı dünyada yaşıyor; tıpkı aklı başında olanlarla, olmayanlar gibi sözünün sahibidir.
devamını gör...
9 aralık 2020 normal sözlük'ün patlaması
az önce gerçekleşen ufak çaplı doğal afet. hiç bahsedilmemiş, sadece bana mı özeldi bilmiyorum ama fena gitti geldi. gelene kadarki süreçte yoksunluk belirtileri gösteren arkadaşlara sakinleşmelerini tavsiye ediyorum.
devamını gör...
küresel ısınma etkisi
buzulların erimesiyle beraber yavaş yavaş sonun yaklaşması.
güney amerika ülkesi venezuela'da en yüksek ikinci zirve olarak bilinen humboldt zirvesindeki son buzul kütlesi küresel ısınma nedeniyle hızla eriyor.
--- alıntı ---
el nacional internet sitesinin haberine göre, venezuelalı araştırmacılar, ülkenin kuzeybatısındaki sierra nevada de merida dağı'nın zirvesinde yer alan humboldt zirvesindeki son buzulun erimek üzere olduğunu bildirdi. araştırmacıların mayıs 2019 ila ekim 2020’de iklim değişikliğinin etkilerini belgelemek amacıyla topladıkları kayıtlara göre, humboldt zirvesindeki son buz kütlesinin tamamen erimesine çok az süre kaldı. bilim adamlarına göre, buzulun başlangıçtaki büyüklüğü 300 futbol sahası genişliğindeydi.
--- alıntı ---
güney amerika ülkesi venezuela'da en yüksek ikinci zirve olarak bilinen humboldt zirvesindeki son buzul kütlesi küresel ısınma nedeniyle hızla eriyor.
--- alıntı ---
el nacional internet sitesinin haberine göre, venezuelalı araştırmacılar, ülkenin kuzeybatısındaki sierra nevada de merida dağı'nın zirvesinde yer alan humboldt zirvesindeki son buzulun erimek üzere olduğunu bildirdi. araştırmacıların mayıs 2019 ila ekim 2020’de iklim değişikliğinin etkilerini belgelemek amacıyla topladıkları kayıtlara göre, humboldt zirvesindeki son buz kütlesinin tamamen erimesine çok az süre kaldı. bilim adamlarına göre, buzulun başlangıçtaki büyüklüğü 300 futbol sahası genişliğindeydi.
--- alıntı ---
devamını gör...
yazarların itiraf edemediği şeyler
fikir özgürlüğünden ve kimsenin aynı fikirde olamayacağından bahsederken kendimi genelde benden farklı düşünen insanları yargılarken buluyorum. bu asla karşı tarafı aşağılamak veya görmemezlikten gelmek gibi değil. sadece kendi içimde yargılıyorum. düzeltmek istediğim ama kendime bile itiraf edemediğim durumdur.
devamını gör...
bir kadının en güzel makyajı
bir kadının en güzel makyajı "gülüşü" dür.
bu gülüşte tüm samimiyeti, sıcaklığı hissedebilirsiniz. hissettirene ne mutlu! güldürene ne mutlu!
onca yüze sürülen boya ile bile yarışamaz. o gülüşte ne güzellikler vardır... kadınlarımızın gülüşünü alanları, içindeki çocuğu öldürenlere yazık...
hayata inat gülelim, gülümseyelim...
bu gülüşte tüm samimiyeti, sıcaklığı hissedebilirsiniz. hissettirene ne mutlu! güldürene ne mutlu!
onca yüze sürülen boya ile bile yarışamaz. o gülüşte ne güzellikler vardır... kadınlarımızın gülüşünü alanları, içindeki çocuğu öldürenlere yazık...
hayata inat gülelim, gülümseyelim...
devamını gör...
geceye acı ama gerçek bir cümle bırak
maaşımı dolarla almıyorum.
devamını gör...
1 kelimelik hikayeler
beceremedim.
devamını gör...
ara ara açıp kendi yazdıklarını okuyan yazar
mantıklı bir hareket yapan yazardır.
çoğunlukla düşünmeden, o anki ruh halimle yazarım. daha sonradan dönüp okuduğumda, tanımın girildiği zamanki psikolojimle alakalı az çok bilgi sahibi oluyorum. ek olarak insan fevri ya da anlık yazınca çok farklı bakış açılarına sahip olabiliyor. bu fevrilik düşünceyi daha saf, ağdasız bir şekilde yazmayı sağlıyor. sonradan okuduğumda şaşırdığım bile oluyor. ama faydalı buluyorum. iyidir. okuyun. kendi yazdıklarınızı bile.
edit: yoldaşın formatlı bülbüllü başlığından gekdim. gerçekten tanım yapmıyormuşum çoğu zaman. şu başlığa yapmazdım heralde. sağol yoldaş, şamarın işe yaradı.*
çoğunlukla düşünmeden, o anki ruh halimle yazarım. daha sonradan dönüp okuduğumda, tanımın girildiği zamanki psikolojimle alakalı az çok bilgi sahibi oluyorum. ek olarak insan fevri ya da anlık yazınca çok farklı bakış açılarına sahip olabiliyor. bu fevrilik düşünceyi daha saf, ağdasız bir şekilde yazmayı sağlıyor. sonradan okuduğumda şaşırdığım bile oluyor. ama faydalı buluyorum. iyidir. okuyun. kendi yazdıklarınızı bile.
edit: yoldaşın formatlı bülbüllü başlığından gekdim. gerçekten tanım yapmıyormuşum çoğu zaman. şu başlığa yapmazdım heralde. sağol yoldaş, şamarın işe yaradı.*
devamını gör...




