ne haliniz varsa gülün!
devamını gör...

ohoo öpüşmek ilkel de seks çok mu normal. o ona giriyor çıkıyor falan. ağzının içi bakteri yuvası da sanki vajinada peniste leylaklar mı açıyor? candida der susarım.
devamını gör...

ticaret ile uğraşan venedik cumhuriyeti'nde başkent venedik'e gelen gemiler salgın hastalık bulaşmasın diye 40 gün şehir açıklarında bekletilirmiş. karantina kelimesi de italyanca "kırk" anlamına gelen "quaranta" kelimesinden gelir.
devamını gör...

gelişim psikologlarına göre bebeklerin yada küçük yaştaki çocukların kişiliği anlamında kullanılmaktadır.
devamını gör...

ayrılığı tatmış insanların dinlediğinde yüreğine adeta bir taş oturtan henüz tatmamış olanlara da nasıl bir acının eşiğine gelinebileceğini anlatan 'şükrü erbaş' şiiridir.

'insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!'
bu cümlesi yüreğime yer etmesinin nedenidir.



senin korkularını
benim inceliğimi


ayrılık ne biliyor musun?
ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.


insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!


ipi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.


ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde
kendi sesiyle silinmek.
birdenbire büyümesi
gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun.
insanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi
bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde.


saçına rüzgar,
sesine ışık düşürememek kimsenin.
parmaklarını sözüne pınar edememek
uzaklarda bir adamın üşümesi
bir kadın dağlara daldıkça.
ışıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan
çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması
ayrılık yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme
yalnızca gölge vermesi ağaçların
iyiliğin küfre dönmesi ayrılık.
güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya
başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş
iki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı,
hüznün arması, süren korkusu inceliğin.

ayrılık, o küçük ölüm!

usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.

şimdi anlıyor musun
gidişinin neden ayrılık olmadığını,
bir yaprak düşmesi kadar ancak,
acısı ve ağırlığı olduğunu.
bir toplama işleminin
sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
boşluğa bir boşluk katmadığını,
kar yağdırmadığını yaz ortasında....

ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından
kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı.
ben bulutları gösterirken,
“bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna”
yanıt aramanla halkalanmış,
“aşkın şarabının ağzını açtım,
yar yüzünden içti murt bende kaldı”
türküsü tenimde düğümlenirken,
odadan çıkışınla yolunu tutmuş,
dağlarda öldürülen çocukların
fotoğraflarını kenara itip,
“bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?”
dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan.

ne mi yapacağım bundan sonra?

ayak izlerimi silmek için
sana gelen yolları tersinden yürüyeceğim önce.
şiir okumayacağım bir süre,
hediyelik eşya satan dükkanların
önünden geçmeyeceğim.
senin için biriktirdiğim yağmur suyunu,
bir gül ağacının dibine dökeceğim.
yeni bir yanlışlık yapmamak için
telefonlara çıkmayacağım
ardı kuş resimli aynalar
arayacağım mahalle pazarlarında
gençliğimi anımsamak için.
emekli kahvehanelerinde yaşlılarla konuşarak,
sonumu görmeye çalışacağım.
fotoğraflarını güneşe koyacağım,
bir an önce solsun diye.
içinde ay ışığı, iğde kokusu ve begonvil bulunan
tüm resimleri duvarlardan indireceğim
mican türküsünü asacağım yerlerine.
falcı kadınlara inanmayacağım artık
trafik polislerine adres sormayacağım.
geleceğe ışık düşüren bir gülüşle
gülmeyeceğim kimseye.
fesleğenden başka bir çiçek
koymayacağım penceremin önüne.
büyük kentlerin varoşlarında çırpınan
üç milyon yurtsuza evimi açacağım.
nerde bir kayıp, bir faili meçhul varsa
bıraktığı acının yanına resmini asacağım.
şaşırma! yetimi korumak için
yeni aşklar bulacağım kendime.

ne yapacağımı sanıyorsun ki?

tenin tenime bu kadar sinmişken,
ömrüm azala azala akarken önümde,
gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
senin korkularını,
benim inceliğimi doldurup yüreğime,
bıraktığın boşluğu yonta yonta
binlerce heykelini yapacağım.


şükrü erbaş
( 1953 - )
devamını gör...

#512343 ilgili tanımda editte belirttiğim üzere şahsi yoğunluğum sebebiyle herkese hemen dönüş sağlanamamakta diye yanıtlamak istediğim husus.

konuyla alakalı dönüşler yapılmakta ve yapılacak.

not: hep derim başlık açmak yerine keşke gelip sorsanız. *
devamını gör...

wong kar-wai'nin harikalarından biri.

wong kar wai'nin filmlerinin genelinde rastlayabileceğimiz gerçek bir duygu yaşamaktan, içine dalmaktan çekinen ya da belki korkan bir karakter üzerinden şekilleniyor hikaye. hayata karşı kayıtsızlık, tutunamama, umarsızlık, aidiyet, yaşam içinde kaybolma gibi temaları mükemmel şekilde işliyor gerçekten. konusunu kısaca özetlemek gerekirse, yakışıklı ama umarsız bir gencin üvey annesinden öz annesinin yaşadığı yeri öğrenmesi, üvey annesi ile arasındaki kaotik ilişki, iki kadının ona aşık olması ve olaylara sonradan dahil olan bir polis memurunun da kızlardan birine aşık olması, ama filmde tüm aşkların karşılıksız kalması* denebilir. böyle söyleyince çok karmaşık geliyor ama ee wong kar-wai işte abi, boru değil, adam yapıyor.

film aslında freudyen bir bakışla da ele alınabilir. sonuçta filmin başından sonuna dek bu umarsız abimizin verdiği tüm kararları "annesizlik" şekillendiriyor denebilir. karakterin yaşadığı ilişkilerde karşısındaki insana (aslında muhtemelen tüm kadınlara böyle davranıyor) olan tavırlarına sebep olarak bu kompleks gösterilebilir. bu aidiyetsizlik tüm hayatını şekillendiriyor bir anlamda. filmde aidiyet konusu nesneler ve zaman üzerinden sık sık vurgulanmış.* küpe, elbise gibi eşyalar diyaloglar içine yerleştirilerek ait olmayı en basit haliyle anlatır biçimde. ve saat sık sık gözümüzün önüne geliyor, ama karakterimiz sıkışıp kalmış, hiçbir yere gidemiyor aslında.

filmde kullanılan müzikler de apayrıdır gerçekten. mutlaka bakılmalı. çok değerli oyuncular da var kadroda. leslie cheung ne yakışıklı ne tarz bir adamsın sen ya. maggie cheung sonraki filmlerinde de gördüğümüz gibi şahane!
devamını gör...

çok entelektüel olduğunu düşündüğüm yazar.tanımlarını okumak hem keyif veriyor hem bilgilendiriyor.
devamını gör...

an itibariyla başlattığım kampanya.

kafa sözlük biliyorsunuz ki hediye vermeyi çok seven bir sözlük. (bkz: kafa sözlük bahar etkinliği) mesela burada 100 kişiye 25tl lik hediye dağıtılacak. ki bu da 2500tl eder. sadece bu da değil, (bkz: kafa sözlük tişörtleri) gibi farklı etkinliklere bir sürü para harcanıyor.

bunların haricinde iko'nun maaşı*, hosting hizmeti, domain parası gibi bir sürü para yığılan yer de var.

bildiğiniz gibi burada reklam yok, dolayısıyla sözlüğün herhangi* bir gelir kaynağı da yok.*

biz de yazarlar olarak bu iyiliklere tepkisiz kalmamalıyız. tabii ki yoldaş ıban atsın hepimiz gönlümüzden ne koparsa fişekleyelim demiyorum.*


youtube’dan para kazanmak için kanalın en az 1000 abone, 10000 kanal görüntülenmesi ve son 12 ayda 4000 saat izlenmiş olması gerekir.


sözlüğün youtube kanalı 300 abone bile değil, izlenmeleri de yerlerde. aktif yazar sayısı 4000 küsürlerde. bir o kadar da çaylak var. hepimiz kanala abone olup her videoyu izlersek az da olsa sözlüğe yardımcı olabiliriz.

teşekkürler.
devamını gör...

bir nülüfer şarkısı. iki gündür ankaranın hali.
devamını gör...

2020 yılı verilerine göre her 54 çocukta 1 görülen yaygın gelişimsel bozukluktur.

otizm içinde çok geniş bir yelpazeyi barındırıyor. ağır durumlarda zeka geriliği, konuşmada gecikme ya da hiç konuşmama, öz bakım becerilerini yerine getirememe, fazlaca takıntılı, amaçsız davranışlar ve iletişime/etkileşime kapalı olma gibi katılaşmış semptomlar görülebilir. otizmin hafif seyrettiği vakalarda (atipik) semptomlar sayıca daha azdır ve gelişime açık haldedir. bazı otizmlilerin zekası ( görsel- işitsel- matematiksel) normalin üzerindedir. otizmin fark edildiği yaş itibariyle aldığı eğitim doğrultusunda gelişim hızı azımsanmayacak düzeydedir.

şu an en bilinen ve yaygın kullanılan yöntem uygulamalı davranış analizi olsa da 6 yaşındaki oğlumun 4 yıldır eğitim aldığı yer nöroplastisite üzerinde durarak duyu bütünleme ve floor time yöntemi üzerine çalışmalar yürütüyor. oğlumda çok büyük gelişmeler yaşadık ve üstüne yenilerini ekliyoruz. bu durumla yeni tanışan ailelere önerim; evet şuan büyük bir boşluk ve karanlık içinde hissediyor belki de herşeye isyan ediyorsunuz, ama inanın ki eğitim verecek iyi bir kurum bulup çocuğunuza kendi kabuguna çekilecek zaman yaratmadığınız, onunla sürekli etkileşim halinde olduğunuz müddetçe gelişecek, kendine yetebilecek ve topluma ayak uyduracaktır.
devamını gör...

ülkemizde amacını aşmış uygulamalardan biriside bu uygulamadır.

önceki/bekarlık soyadının koca soyadının önünde kullanılması hakkı tmk’nın 187. maddesi ile kadınlarımıza verilmiştir. verilmiştir çünkü soyadı değiştiği için zarara uğrayan kadınların hakkını korumak amaçlanmıştır.

şöyle ki; bir avukat veya doktor düşünün. işinde çok iyi olsun ve ismiyle nam yapmış olsun. bu durumda olan bir kadın namını yitirip mesleğindeki yerini yitirmemesi için verilmiş bir hak. yasada meslek ayırımı yapılmaksızın her kadına verilmiştir.

ama gel gör ki günümüzde kimi istemiyor diye sırf kocasına nispet olsun diye alır. (kıllık işte)

kimi erkek kardeşi olmadığı için baba soyadını devam ettirmek niyetiyle alır. (duygusal)

kimi soyadı değişince diploma ve sair belgeleri boşa gidecek zannederek alır. (tedirgin, garantici)

kimi hak haktır. kullanayım gitsin der. amacını kendisi bile bilmez. daha sonra pişman olur. *

kimi komşuya beş çayına gidince duyar. heves eder, o hevesle koşa koşa yararlanır. sonrasında elbette pişman olur. (ah canım ya son pişmanlık fayda etmez)

bu liste böyle böyle uzar gider. naçizane tavsiyem bir anlık hevesle soyadınızı değiştirmeyin. sonra uğraşır durursunuz!

yok, bilinçli olarak hakkımdır, kullanacağım diyene laf yok. en doğal hakkı sonuçta. kullanmak isteyen kullanır.

(bkz: herkesin hayatına kimse karışamaz)

düzeltme yapıldı.
devamını gör...

fazla sürdü,yordu.ben de saldım gitti. kafa sözlük varken ne gerek var artık ki?
devamını gör...

bir yalandan sonra yaptığım eylem. ne lüzumu var gürültüye? zaten mağlup olmuşsun kan revan içinde savaşırken, kavga edip son darbeyi de kendi kendine mi atacaksın, hayat bazen kabulleniş çoğu zaman ise kaçış insanoğlu hangi yolda yorulmayacaksa o yönde ilerler. bir şeyleri kabul edemeyenlerdir kavga edenler
devamını gör...

latince kökenli bir söz. zaman her şeyi yutar anlamına gelmektedir.

-geçmişte yaşadığımız acıların ve akan o göz yaşlarının gelecekte yer etmediğini ve zamanla unutulacağını düşünülmektedir. belki acılar hafifler, içimizde kabullenemediklerimizi kabulleniriz ve acıyı hissetmeyiz.
devamını gör...

fişne suyudur.
devamını gör...

ayda ortalama 210 tl sadece süte harcamaktır.
devamını gör...

nickini her gördüğümde aklıma robbins patoloji kitabını getiren yazardır. bilgi fışkıran tanımlarınla bizleri aydınlatmaktan asla usanmayasın. açıkcası senin tanımları gördükçe bir sağlıkcı olarak birazcık utanıyorum. tanımların sözlüğümüzden hiç eksilmesin sevgili yazar.
devamını gör...

darkwood'un ve gönlümüzün efendisi baltalı ilah. onu diğer fumetti karakterlerinden ayıran en önemli özelliği, zorunlu olmadıkça insan dahil hiçbir canlıya zarar vermemesidir. diğer fumettilerde genelde kızılderililer vahşi, laftan anlamaz ve hep düşman olarak anlatılmasına karşın, zagor'da onlara gereken saygı ve sevgi gösterilir. zagorumuz adeta "iyi ya da kötü ırk yoktur, iyi yahut kötü insan vardır" şiarıyla hareket eder. yeri geldiğinde kanun uygulayıcı askerlere de, savcılara da postasını koyar. hatta bir macerasında, yanlış anımsamıyorsam birleşik devletler başkanına bile posta koymuştur.

zagorumuzun beni en çok şaşırtan bir özelliği de yaz-kış hiç değiştirmediği g.tü yamalı pantelonudur. bu pantelon 60 yıldır değişmedi neredeyse. ha içinizden biri de çıkıp "adamın gardırobunda belki aynısından onlarca pantulu vardır" diyebilir. ama onun yaşadığı bataklıktaki kulübesinde böyle imkanların olmadığını her zagorcu bilir. gene de bazı maceralarında dışarısı kar kıyamet iken sırtına bir gocuk geçirmişliği vardır. anlayın ki dışarısı en az -40 derecedir. (daha azında zagor üşümez zira)

bütün çizgiroman kahramanlarında olduğu gibi onun da pek çok dostu ve düşmanı vardır. en belalısı profesör hellingen'dir. adam kaç kere öldü, kaç kere dirildi unuttum ben. onunla olan maceraları genelde sürreal bir atmosferde geçer.

zagor'un birbirinden güzel, ateşli-yanarlı dönerli pek çok sevgilisi vardır

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


ama içlerinde bence en özeli elettra warton'dur. trajik bir şekilde hayatını kaybeden elettra, aklıma geldikçe içim cız eder.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


zagor anlatmakla bitmez. aklıma gelince gene yazarım buraya.

edit: görsellerin linkleri güncellendi.
devamını gör...

tüm islam aleminin ramazan bayramı mübarek olsun.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli portakal radyo renk modu sözlük kütüphanesi online yazarlar kulüpler yazarak kitap kazan puan tablosu sıkça sorulan sorular yönetim kadrosu istatistikler iletişim