aryart
mükemmel tanımlarını okuyup derhal takibe aldığım yazar.
nice güzel tanımlara.
nice güzel tanımlara.
devamını gör...
çocukken yapılan salaklıklar
ıki ayağımı ritimle biri öne biri arkaya gelecek şekilde zıplardım. bunu yaptığımda atomu parçalamış gibi sevinirdim. sonra anneme yaptığımda eee diyerek odama yollamıştı. benim bir tane mutlu anım niye yok ya.
devamını gör...
restoran çalışanlarının itirafları
tuvaletten sonra elini yıkamayan aşçı ve personeller vardır.
yere düşen ekmekler müşteriye tekrar servis edilir.
yarım kalan bazı ürünler müşteriye yeni gibi servis edilir.
organik diyerek satışı yapılan yan ürünler asla organik değildir.
yere düşen ekmekler müşteriye tekrar servis edilir.
yarım kalan bazı ürünler müşteriye yeni gibi servis edilir.
organik diyerek satışı yapılan yan ürünler asla organik değildir.
devamını gör...
robins (yazar)
bugün girdiği tanımlarla patoloji sevgisini gözler önüne seren yazar. ders molalarımda kafa dağıtmak için kafa'ya girerken kafamı doluyor. * konu tekrarı diyelim en azından. böyle bilgilendirici yazmaya devam edesin tanımları güzel yazar.
devamını gör...
jean bodin
modern devlet düşüncesinin yaratıcısı 16. yüzyıl düşünürü. gerçek bir hukukçu aynı zamanda bir filozof olmalıdır gibi şaşaalı * bir cümle kurabilmemize olanak tanıyan hukukçulardandır. reform hareketleri sırasında var olmuştur; düşünceleri de bu çerçevede anlaşılmalıdır. her düşünürünkinde olduğu gibi.
1576 yılında yayınladığı "devlet üzerine altı kitap" eseriyle egemenlik kavramını ve özelliklerini ilk kez açıklamıştır. bu açıklamayla birlikte batıda modernite düşüncesi kendini gösterir ve modern devlet'in tanımı yapılmış olur.
mutlaklık, süreklilik, devredilemezlik ve bölünemezlik. bodin için modern devletin özellikleri bu dördüdür. modern devlet dediğim şeye gelirsek:
bodin bir monarşi taraftarıdır. bir kral vardır ve o kral, tanrı'nın buyruğu altındadır. kral, burjuvazinin isteklerine göre ülkeyi yönetir. ancak yasaları kendisi çıkarır. yani yasalar tanrı ürünü değildir. ancak başta dediğim gibi o kral, tanrı'nın buyruğu altındadır. yani egemenlik ve yasa kavramları tanrı düşüncesinden bağımsız değildir bodin için. bu da bizi şu sonuca ulaştırıyor:
her ne kadar modern devlet bodin ile birlikte başlamıştır dediysek de, tanrı'dan bağımsız kalamadığı için yeterince modern de değildir. yeterince modern dediğimiz zaman karşımıza çıkan bir kişi var: thomas hobbes. kendi kendini övmeyi pek seven bir kimsedir. de cive adlı eseriyle birlikte kendisinin de zaten modern devlet teorisinin, devlet kuramının ilk mimarı olduğundan bahseder. bu bize niccolò di bernardo dei machiavelli'yi hatırlatıyor. o da kendisinin şeyleri ilk kez gerçek yönleriyle ele aldığını ve hayalden ayrıldığından bahsederdi...
1576 yılında yayınladığı "devlet üzerine altı kitap" eseriyle egemenlik kavramını ve özelliklerini ilk kez açıklamıştır. bu açıklamayla birlikte batıda modernite düşüncesi kendini gösterir ve modern devlet'in tanımı yapılmış olur.
mutlaklık, süreklilik, devredilemezlik ve bölünemezlik. bodin için modern devletin özellikleri bu dördüdür. modern devlet dediğim şeye gelirsek:
bodin bir monarşi taraftarıdır. bir kral vardır ve o kral, tanrı'nın buyruğu altındadır. kral, burjuvazinin isteklerine göre ülkeyi yönetir. ancak yasaları kendisi çıkarır. yani yasalar tanrı ürünü değildir. ancak başta dediğim gibi o kral, tanrı'nın buyruğu altındadır. yani egemenlik ve yasa kavramları tanrı düşüncesinden bağımsız değildir bodin için. bu da bizi şu sonuca ulaştırıyor:
her ne kadar modern devlet bodin ile birlikte başlamıştır dediysek de, tanrı'dan bağımsız kalamadığı için yeterince modern de değildir. yeterince modern dediğimiz zaman karşımıza çıkan bir kişi var: thomas hobbes. kendi kendini övmeyi pek seven bir kimsedir. de cive adlı eseriyle birlikte kendisinin de zaten modern devlet teorisinin, devlet kuramının ilk mimarı olduğundan bahseder. bu bize niccolò di bernardo dei machiavelli'yi hatırlatıyor. o da kendisinin şeyleri ilk kez gerçek yönleriyle ele aldığını ve hayalden ayrıldığından bahsederdi...
devamını gör...
sevim tanürek
11 mayıs 1998'de yayalar için yeşil ışık yandığı sırada yaya geçidinden karşıdan karşıya geçerken dönemin istanbul büyükşehir belediye başkanı recep tayyip erdoğan'ın oğlu ahmet burak erdoğan'ın kullandığı 34 abr 93 plakalı opel marka otomobilin çarpması sonucu hayatını kaybeden klasik türk müziği sanatçısı.
kazadan (!) hemen sonra, istanbul büyükşehir belediyesi'ne ait arazözler, kazanın yapıldığı caddeyi baştan aşağı deterjanlı sularla yıkadılar. böylece delil niteliğindeki 35 metrelik fren izleri ortadan kaldırıldı.
kaza (!) sonucu hayatını kaybeden sevim tanürek 8'de 8 kusurlu bulundu. ahmet burak erdoğan ise kusursuz bulundu. ahmet burak erdoğan'ın, olay tarihi itibarı ile ehliyetsiz olduğu iddia edildi. ahmet burak erdoğan hakkında kusursuzluk raporu veren adli tıp kurumu ihtisas dairesi'nin başındaki eyüp çakmak, türkiye denizcilik işletmeleri a.ş.'ye genel müdür oldu.
sevim tanürek'in eşi yaşananları şu sözlerle anlatıyor:
"tayyip'in oğlu kırmızı ışıkta hızla geçiyor. peşine siren çalarak ekip takılıyor. kaçarken, yaya geçidine 5 metre kala eşime çarpıyor. 30 metre sürüklüyor. eşim 6 gün sonra vefat etti. yakalandığında polislere tayyip'in oğlu olduğunu söylüyor. zaten o andan itibaren her şey değişti. karakola gittik, çocuğun ehliyetini sormuyorlar. polislere bunu hatırlattığımızda "siz ukalalık etmeyin, biz ne yapacağımızı biliriz" dediler. kazadan hemen sonra caddemize belediye arazözleri geldi. tarihte ilk kez, caddemiz baştan aşağı yıkandı. 35 metre fren izi vardı ve her şeyi bir anda yok ettiler. çocuğun ehliyeti yoktu. kazadan sonra, üç ay önce verilmiş gibi ehliyet düzenlediler. mahkeme başladı, çocuk bir kez olsun gelmedi. babası tarafından yurtdışına gönderilmişti! ama tayyip'in adamları hep oradaydı. karımın hakkını ararken bir şey söylediğimizde dirsek yedik, tehdit edildik, tacize uğradık.
hakime çocuğun ehliyeti olmadığını, kazadan sonra babasının forsuyla düzmece ehliyet verildiğini söylediğimizde "ne demek yani, siz koskoca belediye başkanını sahtecilikle mi suçluyorsunuz" diye azar işittik. sakin bir insanımdır ama o anda elimde bir şey olsaydı kafasına fırlatırdım.
olayın oluşunu gören tanıkların hepsi tehdit edildi ve korkutuldu. buna bir yakınımız dahildir. sadece bir tek genç kız tanıklık yapmakta direndi. fakat işin rengi değişmişti. başına iş gelmemesi için ona da tanıklık yaptırmadık. şişli karakolunda çocuğun ehliyetini sormayan polislerin ve sahte ehliyet veren trafikçilerin aileleri dava görülürken defalarca gelip yalvardılar, işin üzerine gidersek kocalarının görevine son verileceğini, aç kalacaklarını söylediler. onlardan da şikayetçi olmadık!
kapımızda her gün belediye araçları durur, tayyip'in adamları önümüze çıkardı. tanıklara olduğu gibi, bize de, uğraşmayalım diye en az 20 "ricacı" geldi. tayyip belediye başkanıydı. o zaman anladık ki, karşımızda bir "dev" vardır ve onunla baş etmek mümkün olmayacaktır. biz bu durumda aile meclisi olarak toplandık ve işin ucunu bırakmaya karar verdik... çünkü bir sonuç çıkmayacaktı. onlar çok güçlüydü. sonuçta efendim, mahkeme kararını verdi! 8'de 4 kusurlu olan çocuk 3 ay hapis cezası aldı. bu da paraya çevrildi…"
(bkz: ahmet burak erdoğan)
kazadan (!) hemen sonra, istanbul büyükşehir belediyesi'ne ait arazözler, kazanın yapıldığı caddeyi baştan aşağı deterjanlı sularla yıkadılar. böylece delil niteliğindeki 35 metrelik fren izleri ortadan kaldırıldı.
kaza (!) sonucu hayatını kaybeden sevim tanürek 8'de 8 kusurlu bulundu. ahmet burak erdoğan ise kusursuz bulundu. ahmet burak erdoğan'ın, olay tarihi itibarı ile ehliyetsiz olduğu iddia edildi. ahmet burak erdoğan hakkında kusursuzluk raporu veren adli tıp kurumu ihtisas dairesi'nin başındaki eyüp çakmak, türkiye denizcilik işletmeleri a.ş.'ye genel müdür oldu.
sevim tanürek'in eşi yaşananları şu sözlerle anlatıyor:
"tayyip'in oğlu kırmızı ışıkta hızla geçiyor. peşine siren çalarak ekip takılıyor. kaçarken, yaya geçidine 5 metre kala eşime çarpıyor. 30 metre sürüklüyor. eşim 6 gün sonra vefat etti. yakalandığında polislere tayyip'in oğlu olduğunu söylüyor. zaten o andan itibaren her şey değişti. karakola gittik, çocuğun ehliyetini sormuyorlar. polislere bunu hatırlattığımızda "siz ukalalık etmeyin, biz ne yapacağımızı biliriz" dediler. kazadan hemen sonra caddemize belediye arazözleri geldi. tarihte ilk kez, caddemiz baştan aşağı yıkandı. 35 metre fren izi vardı ve her şeyi bir anda yok ettiler. çocuğun ehliyeti yoktu. kazadan sonra, üç ay önce verilmiş gibi ehliyet düzenlediler. mahkeme başladı, çocuk bir kez olsun gelmedi. babası tarafından yurtdışına gönderilmişti! ama tayyip'in adamları hep oradaydı. karımın hakkını ararken bir şey söylediğimizde dirsek yedik, tehdit edildik, tacize uğradık.
hakime çocuğun ehliyeti olmadığını, kazadan sonra babasının forsuyla düzmece ehliyet verildiğini söylediğimizde "ne demek yani, siz koskoca belediye başkanını sahtecilikle mi suçluyorsunuz" diye azar işittik. sakin bir insanımdır ama o anda elimde bir şey olsaydı kafasına fırlatırdım.
olayın oluşunu gören tanıkların hepsi tehdit edildi ve korkutuldu. buna bir yakınımız dahildir. sadece bir tek genç kız tanıklık yapmakta direndi. fakat işin rengi değişmişti. başına iş gelmemesi için ona da tanıklık yaptırmadık. şişli karakolunda çocuğun ehliyetini sormayan polislerin ve sahte ehliyet veren trafikçilerin aileleri dava görülürken defalarca gelip yalvardılar, işin üzerine gidersek kocalarının görevine son verileceğini, aç kalacaklarını söylediler. onlardan da şikayetçi olmadık!
kapımızda her gün belediye araçları durur, tayyip'in adamları önümüze çıkardı. tanıklara olduğu gibi, bize de, uğraşmayalım diye en az 20 "ricacı" geldi. tayyip belediye başkanıydı. o zaman anladık ki, karşımızda bir "dev" vardır ve onunla baş etmek mümkün olmayacaktır. biz bu durumda aile meclisi olarak toplandık ve işin ucunu bırakmaya karar verdik... çünkü bir sonuç çıkmayacaktı. onlar çok güçlüydü. sonuçta efendim, mahkeme kararını verdi! 8'de 4 kusurlu olan çocuk 3 ay hapis cezası aldı. bu da paraya çevrildi…"
(bkz: ahmet burak erdoğan)
devamını gör...
aynı evde yaşıyormuş gibi entryler
helllooooo, ben geldim! nasılsınız, neler yaptınız bugün? anlatın bakalım *
devamını gör...
soğuk su ile duş almak
kışın bile yaptığım eylem. sadece soğuk su ile yikaniyorum. tamam kabul. kışın biraz daha ılık oluyor ama yazın full buzz gibi su. ama asla sıcak su ile duş alamam. ellerimi bile yikayamam. bu da böyle bi anımdır. haha.
devamını gör...
kızıl elma
türk mitolojisinde yeri olan ve oğuzlar tarafından gidilecek, fethedilecek diyarları amaçlayan kızıl elma, ziya gökalp tarafından turan ülküsü ile birleştirilmiştir. tarihte fatih dönemlerinde kızıl elma ile hedeflenen yerin italya toprakları ve roma olduğu söylenir. ama kesin olmayan soyut bir kavramdır.
devamını gör...
çüş kelimesini kullanan insan iticiliği
çüş tepkisini veren insandan depar atarak uzaklaşmak.
pek kullanmam kullanana mani olmam. lakin yazar arkadaşın dediği gibi her ortama uygun bir tepki değil.
pek kullanmam kullanana mani olmam. lakin yazar arkadaşın dediği gibi her ortama uygun bir tepki değil.
devamını gör...
müge anlı ile tatlı sert
bir atv programı.
bugün çok tuhaf bir olay var ekranda. evli bir adam ve karısı (nagihan ya da nagehan) gelmiş. bir de 2. kadın (nursel) var. sözde nursel'e para kaptırmışlar, nursel bunun kimliğini kullanmış falan filan... işin o kısmını geçiyorum, çok cankulağıyla dinlemedim de zaten. beni hayretler içinde bırakan kısmına geliyorum işin. daha doğrusu hayretler içinde kalmak demeyeyim, sonuçta artık bir şeye şaşırmıyoruz da işin "yuh!" dediğim kısmına geliyorum diyeyim.
adamın ifadesi şu: "nursel arabada üzerime atladı, beni kirletti."
soruyor müge: "sen ne yaptın, kaçmadın mı?"
cevap: "dışarıda yağmur vardı, çıkmadım arabadan, kirletti beni..."
nursel de "ben evli olduğunu bilmiyordum. boşandım dedi. bana imam nikâhı kıydı. evimin geçimini o sağlıyordu." falan diyor.
tüm bunlara rağmen karısı, tipik bir kendini kandırma ihtiyacı içerisinde "benim kocam yapmaz. kadın onu kandırdı. benim kocam çok saftır bla bla bla..."
güneş tutulmasını sorun anlatayım, ay tutulmasını sorun anlatayım ama akıl tutulmasına diyecek tek kelimem yok.
imdat yaaa, vallahi billahi imdaaaat!
bugün çok tuhaf bir olay var ekranda. evli bir adam ve karısı (nagihan ya da nagehan) gelmiş. bir de 2. kadın (nursel) var. sözde nursel'e para kaptırmışlar, nursel bunun kimliğini kullanmış falan filan... işin o kısmını geçiyorum, çok cankulağıyla dinlemedim de zaten. beni hayretler içinde bırakan kısmına geliyorum işin. daha doğrusu hayretler içinde kalmak demeyeyim, sonuçta artık bir şeye şaşırmıyoruz da işin "yuh!" dediğim kısmına geliyorum diyeyim.
adamın ifadesi şu: "nursel arabada üzerime atladı, beni kirletti."
soruyor müge: "sen ne yaptın, kaçmadın mı?"
cevap: "dışarıda yağmur vardı, çıkmadım arabadan, kirletti beni..."
nursel de "ben evli olduğunu bilmiyordum. boşandım dedi. bana imam nikâhı kıydı. evimin geçimini o sağlıyordu." falan diyor.
tüm bunlara rağmen karısı, tipik bir kendini kandırma ihtiyacı içerisinde "benim kocam yapmaz. kadın onu kandırdı. benim kocam çok saftır bla bla bla..."
güneş tutulmasını sorun anlatayım, ay tutulmasını sorun anlatayım ama akıl tutulmasına diyecek tek kelimem yok.
imdat yaaa, vallahi billahi imdaaaat!
devamını gör...
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
bir vapur geçer varna önünden oy karadeniz’in gümüş telleri nazım usulcacık okşar vapuru yanar elleri
devamını gör...
bilim insanlarının şarkıcılar kadar değer görmemesi
ancak popüler bilimci için kötü olabilecek durumdur. gerçek bilim insanı işini yapar, insanlığa hizmet etmek en büyük gayesidir. onun için toplumca bilinir olmak çok da önem arz etmez. hatta daha kötüdür, çünkü toplum tarafından tanındıkça salt popülerliğe evrilme ihtimali vardır.
devamını gör...
bir insanın sizden hoşlandığını anlamanın yolları
devamını gör...
normal sözlük'ün reklamsız olması
yani anlamıyorum. reklam olsa ne olacak ki ?
sonuçta giderler var, onlara bir destek olacak.
yazarları da anlamakta güçlük çekiyorum.
bilgisayar için adguard vs tarzı bir eklenti,
telefon için de opera browser yükleyerek reklamdan ilelebet kurtulabilirsiniz.
hiç bir zaman sözlüğün reklam alıp almadığını fark etmeyeceğim. ancak başlık açılırsa farkında olacağım.
yani reklam görmemek çok basit bir işlem.
sonuçta giderler var, onlara bir destek olacak.
yazarları da anlamakta güçlük çekiyorum.
bilgisayar için adguard vs tarzı bir eklenti,
telefon için de opera browser yükleyerek reklamdan ilelebet kurtulabilirsiniz.
hiç bir zaman sözlüğün reklam alıp almadığını fark etmeyeceğim. ancak başlık açılırsa farkında olacağım.
yani reklam görmemek çok basit bir işlem.
devamını gör...
sözlüğü hep akıştan takip etmek
hem görevim gereği hem de daha çeşitli şeyler gördüğüm için hep akıstayım. ayrıca gündeme girince bir buhranlar basıyor beni, gelecek için olan umudumu kaybediyorum. akış güzeldir dostlar, akışı sevin.
devamını gör...
boğazınızın düğümlendiği anlar
mustafa kemal atatürk’ün son 1 yılda hastalık yüzünden nasıl mum gibi eridiğini görünce. 20 farklı doktorun neredeyse 20 farklı teşhis koyduğunu duyunca. atam“ bunlar bilerek beni daha da hasta ediyorlar “ diyince. ona cıvalı ilaçlar ( ki cıva zehirlidir ) verdiklerini bir gün başka , bir gün başka şey söylediklerini öğrenip içimden “ lan acaba ?! “ diye geçirince....
devamını gör...
gören de adam öldürdük sanır
ben yıldım artık böyle haberleri görmekten. insanlar cidden azdılar. kimsenin de durdurmaya niyeti yok.
2020 yılının ilk 6 ayı için;
"basına ve sosyal medyaya yansıyan haberlere göre “en az” 221 hayvan işkenceye maruz bırakıldı. işkence olarak tanımlanan hak ihlâlleri ise, hayvan toplama sırasında uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddet; ateşli silahla yaralama; yakma; kulak kesme; köpek, horoz dövüştürme; darp, kesici ve delici aletlerle saldırılar; arabanın arkasına bağlayıp sürükleme; tecavüz; taşla ezme; kafa kesme; deri yüzme; pati delerek zincir takma; dövme olarak karşımıza çıkmıştır. "
kaynak
2020 yılının ilk 6 ayı için;
"basına ve sosyal medyaya yansıyan haberlere göre “en az” 221 hayvan işkenceye maruz bırakıldı. işkence olarak tanımlanan hak ihlâlleri ise, hayvan toplama sırasında uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddet; ateşli silahla yaralama; yakma; kulak kesme; köpek, horoz dövüştürme; darp, kesici ve delici aletlerle saldırılar; arabanın arkasına bağlayıp sürükleme; tecavüz; taşla ezme; kafa kesme; deri yüzme; pati delerek zincir takma; dövme olarak karşımıza çıkmıştır. "
kaynak
devamını gör...
suat derviş
fosforlu cevriye’si belki de hiç tanıyamayacağımız hayatları o kadar içten o kadar sıcak anlatır ki, cevriye’den, o hem acı hem de umut dolu hayattan uzak kalmayalım diye bitirmek istemez, ya da tekrar tekrar okumak ister insan kitabı.içtenliği, mertliği, safiyane sevgiyi, kabullenmişliği, hayatı çözmüşlüğü ile oturur kalır gencecik bir kadın yüreğinize.
devamını gör...
