ligo
laser interferometer gravitational-wave observatory ya da lazer interferometre kütle çekim dalgası gözlemevi.

(görsel, ligo.caltech. edu'dan alıntıdır.)
gözlemevi, birbirinden uzağa konumlandırılmış, her biri 4'er km uzunlukta olan 2 büyük lazer interferometreden oluşur. bunların 2 tane olmasının nedeni, tek bir interferometre ile amaca ulaşılamamasıdır çünkü önemli olan, kütle çekim dalgalarının bu 2 alete hemen hemen eşzamanlı olarak ulaşıp ulaşmadığının görülmesidir. bu kadar uzun olmalarının nedeni ise ölçüm hassasiyetinin uzunlukla beraber artmasıdır.
her ne kadar öncelikli amacı, kütle çekim dalgalarını tespit etmek olsa da, genel olarak kozmoloji, parçacık fiziği gibi birçok alanda astronomiye ve fiziğe katkı sağlar.
her ne kadar ligo, literatürde bir gözlemevi olarak geçse de, bildiğimiz gözlemevlerine benzemez. örneğin diğer gözlemevlerinde çeşitli elektromanyetik dalgalar yakalanır teleskoplarla. oysa ligo'nun ölçüm aldığı kütle çekim dalgalarının elektromanyetik tayf ile doğrudan ilgisi yoktur. bu nedenle de ligo'nun, diğer teleskoplar gibi tek bir noktaya bakması gibi bir zorunluluğu da bulunmaz çünkü kütle çekim dalgaları uzayın herhangi bir noktasından gelebilir.
ligo, 2015 yılında kütle çekim dalgalarının varlığını ilk kez keşfettiğinde, albert einstein tarafından öngörülen bu dalgalar, izafiyet teorisinin yeni bir kanıtı olarak büyük ilgi görmüştü.

(görsel, ligo.caltech. edu'dan alıntıdır.)
gözlemevi, birbirinden uzağa konumlandırılmış, her biri 4'er km uzunlukta olan 2 büyük lazer interferometreden oluşur. bunların 2 tane olmasının nedeni, tek bir interferometre ile amaca ulaşılamamasıdır çünkü önemli olan, kütle çekim dalgalarının bu 2 alete hemen hemen eşzamanlı olarak ulaşıp ulaşmadığının görülmesidir. bu kadar uzun olmalarının nedeni ise ölçüm hassasiyetinin uzunlukla beraber artmasıdır.
her ne kadar öncelikli amacı, kütle çekim dalgalarını tespit etmek olsa da, genel olarak kozmoloji, parçacık fiziği gibi birçok alanda astronomiye ve fiziğe katkı sağlar.
her ne kadar ligo, literatürde bir gözlemevi olarak geçse de, bildiğimiz gözlemevlerine benzemez. örneğin diğer gözlemevlerinde çeşitli elektromanyetik dalgalar yakalanır teleskoplarla. oysa ligo'nun ölçüm aldığı kütle çekim dalgalarının elektromanyetik tayf ile doğrudan ilgisi yoktur. bu nedenle de ligo'nun, diğer teleskoplar gibi tek bir noktaya bakması gibi bir zorunluluğu da bulunmaz çünkü kütle çekim dalgaları uzayın herhangi bir noktasından gelebilir.
ligo, 2015 yılında kütle çekim dalgalarının varlığını ilk kez keşfettiğinde, albert einstein tarafından öngörülen bu dalgalar, izafiyet teorisinin yeni bir kanıtı olarak büyük ilgi görmüştü.
devamını gör...
kitapların pahalı olduğu gerçeği
kitaplığımı yeni evde yeniden kurmaya karar verince fark ettiğim gerçek. neden diye isyan edesim geliyor. oysa ki en çok kitaplar ucuz olmalıydı memlekette.
devamını gör...
ilkokul öğretmenine söylemek istenenler
sanırım başıma gelen en berbat şeylerden birisin. her gün onca çocugu doverken hic mi utanmadin? ögretmen olacaksin bir de. senden hicbir sey ögrenmedim.
eğer o gün benim yüzümden ona tokat atmasaydın belki de hala hayatta olabilirdi. tamam tamamen senin suçun demiyorum ama bu domino taşlarının en başındaki taşı sen yıktın, bu felaketler zinciri senin yüzünden başladı.
eğer o gün benim yüzümden ona tokat atmasaydın belki de hala hayatta olabilirdi. tamam tamamen senin suçun demiyorum ama bu domino taşlarının en başındaki taşı sen yıktın, bu felaketler zinciri senin yüzünden başladı.
devamını gör...
çocukken inanılmaz kıymetli olan şeyler
muz vallaha da muz billaha da muz benim için aşırı kıymetliydi çocukluğumun ve hatta biraz da ergenliğe doğru kıymetli meyveydi alamazdık temel ihtiyaçları zor alan annemden bir de onu istemek aşırı lükstü yiyenlere bakardım uzaktan biraz buruk meyvedir benim için alır dağıtırım hatta ama o vakitlerdeki gibi kıymetli gelmiyor şimdi evde kilolarca var ama yemiyorum kıymeti kalmadı
devamını gör...
bir başka sevgiliyi sevemem
'kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda' der nazım hikmet. herkes unutulur, gider, bir başka sevgili sevilir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının başarıları
liseye giriş sınavında fullemiştim.
devamını gör...
anarşist banker
"yardımlaşma zorbalığı. içimizden bazıları, ötekilere emretmek ve kendilerini dayatmak yerine, tersine, her fırsatta başkaları için kendilerini paralıyorlardı. tersi bir durummuş gibi gözüküyor, değil mi? oysa tıpatıp aynı şey. bu da yeni bir zorbalık ve aynı şekilde, anarşist ilkelere ters."
"vay canına! nasıl ters?"
"şöyle ki dostum, birine yardım etmek onun yeteneksiz olduğunu kabul etmek olur ya da eğer yeteneksiz değilse, yeteneksizleştirmek ya da öyle olduğunu varsaymak olur. ilk durumda bu bir zorbalıktır, ikinci durumda ise küçümseme. ya başkalarının özgürlüğü kısıtlanır ya da -belki bilinçsizce- ötekinin hor görülecek biri olduğu, özgür olmaya layık olmadığı ya da özgür olamayacağı ilkesinden yola çıkılır."
devamını gör...
inşaat çivisinin ayağınıza batıp ayağınızın üstünden çıkması
15 yaşındaydım.
seneler önceydi.
babamların inşaatında kalıp söküyorum.
birden ayağımda bir acı duydum.
kalıp tahtasının çivisi ayakkabımın altından girmiş, üstünden çıkmış.
bu arada ayağımda, ayakkabının içinde.
resmen ayağımı delmiş.
kalıp tahtasına öbür ayağımla bastım ve çivi giren ayağımı yukarı kaldırdım.
çivi çıktı ve ben çalışmaya devam ettim.
şimdiki gençler olsa ne yaparlar diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
seneler önceydi.
babamların inşaatında kalıp söküyorum.
birden ayağımda bir acı duydum.
kalıp tahtasının çivisi ayakkabımın altından girmiş, üstünden çıkmış.
bu arada ayağımda, ayakkabının içinde.
resmen ayağımı delmiş.
kalıp tahtasına öbür ayağımla bastım ve çivi giren ayağımı yukarı kaldırdım.
çivi çıktı ve ben çalışmaya devam ettim.
şimdiki gençler olsa ne yaparlar diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
devamını gör...
internetten öğrenilebilecek ve geliştirilebilecek yetenekler
udemy’den kara kalem kursu aldım. ressamı takip ederek biraz resme meraklı ama çokça sabırlı herkes çizebilir.adım adım anlatıyor.

yukarı bakınca daha çok çalışmalı çok :)
bu da oradaki eğitimle yaptığım çalışma:

azim olduktan sonra neden olmasın?
markerla çizim ya da karışık teknikler için de you tube videoları ve how to draw sitesinden yararlandım.
udemy’den piyano dersi aldım ama; yok olmadı. simply piano uygulama olarak çok güzel, çünkü geri bildirim alabiliyorsunuz, ücreti oldukça fazla.
cambly ile dil öğrenmek de keyifli gözüktü bana.
ama siz daldan dala atlamayın benim gibi, birini seçin yoksa hepsi yarım kalıyor :)

yukarı bakınca daha çok çalışmalı çok :)
bu da oradaki eğitimle yaptığım çalışma:

azim olduktan sonra neden olmasın?
markerla çizim ya da karışık teknikler için de you tube videoları ve how to draw sitesinden yararlandım.
udemy’den piyano dersi aldım ama; yok olmadı. simply piano uygulama olarak çok güzel, çünkü geri bildirim alabiliyorsunuz, ücreti oldukça fazla.
cambly ile dil öğrenmek de keyifli gözüktü bana.
ama siz daldan dala atlamayın benim gibi, birini seçin yoksa hepsi yarım kalıyor :)
devamını gör...
mersin
potansiyelinin çok altında kaldığını düşündüğüm güzide kentimiz
yılın dört mevsimi şahane bir hava, antalya'ya kıyasla daha kabul edilebilir yaz sıcakları, sahili ayrı yaylası ayrı güzel, cennet cehenneminden yedi uyuyanlarına ne ararsan burada, ama yok işte. bir olmamışlık var bu şehirde. yok yok, olmamislik değil bozulmusluk diyelim aslında.
mersin'e ilk adım attığımda 14 yaşında idim, hayata ve insanlara dair algılarım bugünkünden çok daha kısıtlıydı, tanıştığım insanları şablonlara oturtarak tanıyabileceğimi sandığım zamanlar, çok kıymetli bir hocama adettendir ya "nerelisiniz?" diye sormustum, bir iç cekip mersin'de en az bulunan yerliyim, mersinliyim demişti, bunda bu kadar kederlenecek ne vardı, yıllar sonra anladım.
bir şehri güzel yapan sadece plajı, sahili, doğası degil, sayılabilecek diğer tüm özelliklerini oluşturan insanlarıdır bence
ve o güzel insanlar artık neredeyse azınlık haline geldiler
sebepleri tartışılabilir, ama şu bir gerçek ki gerek doğudan gerek suriye'den gelen göçler, mersin'in bambaşka bir çehreye bürünmesine sebep oldu ve mersinli olmayan ama kültürel olarak mersin'in bir parçası olabilecek insanların da ayağını mersin'den çekmesine sebep oldu
çocukluğumun tatil yeri, lise yıllarımdaki evim artık tatilimi geçirmek için bir seçenek olmaktan çıktı, bana ise rotayı egeye cevirip mersinin haline bakıp bakıp üzülmek kaldı
yılın dört mevsimi şahane bir hava, antalya'ya kıyasla daha kabul edilebilir yaz sıcakları, sahili ayrı yaylası ayrı güzel, cennet cehenneminden yedi uyuyanlarına ne ararsan burada, ama yok işte. bir olmamışlık var bu şehirde. yok yok, olmamislik değil bozulmusluk diyelim aslında.
mersin'e ilk adım attığımda 14 yaşında idim, hayata ve insanlara dair algılarım bugünkünden çok daha kısıtlıydı, tanıştığım insanları şablonlara oturtarak tanıyabileceğimi sandığım zamanlar, çok kıymetli bir hocama adettendir ya "nerelisiniz?" diye sormustum, bir iç cekip mersin'de en az bulunan yerliyim, mersinliyim demişti, bunda bu kadar kederlenecek ne vardı, yıllar sonra anladım.
bir şehri güzel yapan sadece plajı, sahili, doğası degil, sayılabilecek diğer tüm özelliklerini oluşturan insanlarıdır bence
ve o güzel insanlar artık neredeyse azınlık haline geldiler
sebepleri tartışılabilir, ama şu bir gerçek ki gerek doğudan gerek suriye'den gelen göçler, mersin'in bambaşka bir çehreye bürünmesine sebep oldu ve mersinli olmayan ama kültürel olarak mersin'in bir parçası olabilecek insanların da ayağını mersin'den çekmesine sebep oldu
çocukluğumun tatil yeri, lise yıllarımdaki evim artık tatilimi geçirmek için bir seçenek olmaktan çıktı, bana ise rotayı egeye cevirip mersinin haline bakıp bakıp üzülmek kaldı
devamını gör...
admin ve modların entrylerini beğenen tip
ben isimlere bakmadan beğeniyorum. öğretmene yalakalık yapan tipler büyüyüp admin tanımı beğeniyor denilecek durum.
devamını gör...
nafaka
süresizin gerçekten saçmalık, geri kalanının büyük ölçüde yetersiz olduğu uygulamadır.
bu konuda çok doluyum sözlük, düşüncelerimi en kısa şekilde özetlemeye çalışacağım, umarım kendimi iyi bir şekilde açıklayabilirim.
öncelikle zaman zaman kötüye kullanıldığını düşünüyorum, ancak bunun genele vurulduğunda çok az olduğuna da inanıyorum.
süresiz nafakaya zaten karşıyım, herhangi bir şekilde mantıklı olduğunu düşünmüyorum. en korkunç durumda bile evli kalınan süre artı karşıdaki kişiye verilen zarara uygun olarak gerekirse ek süre şeklinde ödenmeli bence.
insanların buna karşı olması kadar doğal bir şey yok. ama gelgelelim buna karşı olmakla kalmayıp, çocuklarına ödediği iki kuruş nafakaya bile karşı olan erkek dolu bu ülkede. ve ben artık bu durumdan bıktım. bu arada aynı şeyi biz babamla da yaşamıştık, ben küçükken ayrıldılar * ve adam bir kuruş bile vermek istemedi 3 çocuğuna. neyse ki mahkeme kararıyla annem bizim için nafaka alabildi, babam ödemediği için maaşına haciz konuldu. bu arada ödediği de yanlış hatırlamıyorsam 270 lira falandı. :) öyle inanılmaz rakamlar dönmüyor bu nafaka işinde. *
şimdi burada konuyu biraz toplumumuza döndürmek istiyorum. biz ataerkil bir toplumuz ve insanlarımızın büyük çoğunluğu inanılmaz cinsiyetçi düşüncelere sahip. evet, herkes böyle değil. evet, belki biz çevremizi daha iyi seçebiliyoruz ama bu yüzden böyle düşünen insanlar yok olmuyor.
bu cinsiyetçi düşüncelerden bu konuda en önemli olanları namusun kadınlara özgü görülmesi, sevişmenin kadının değerini düşürdüğüne inanılması, ev işlerinin tam anlamıyla kadın işi olması, kadının erkeğe itaat etmesi ve erkeklik gururunu kırmaması *, çocuk yapıldığında yine tüm yükün kadında olması *, ve kadının erkekten hiçbir şey beklememesi gerektiği.
bu durumda klasik bir evlilikte ne oluyor? kadın çalışıyorsa bile evin neredeyse tüm yükünü üstleniyor, kocasının akrabalarıyla uğraşıyor*, ismi bile değişiyor*, kendini kariyerine adayamıyor hatta bazen işi bırakmak zorunda kalıyor ya da direkt kocasının isteğiyle işini bırakıyor, çocuk olduysa kendini tamamen ona adıyor yoksa "ne biçim annesin" sen diye laf yiyor. tüm bunları yaptığını söyleyecek olsa da "e yapmasaydın" şeklinde karşılık alıyor.
ve boşanınca da tüm bu yaptıkları, tüm fedakarlıkları boşa gidiyor. üstüne artık "bakire" olmadığı için değeri düşmüş oluyor insanların gözünde. sarkıntılıklarla uğraşmak zorunda kalıyorlar, kendilerine yeni bir hayat kurmak isteseler çocukları olduğu için toplum tarafından "evlenme sen annesin" baskısına uğruyorlar, sevgilisi falan olursa zaten kıyamet kopuyor çoğunlukla. evlilik boyunca iş hayatına odaklanamadığı için de maddi olarak sıkıntı yaşıyor. işte toplum gerçeği bu, hatta daha fazlası. doğal olarak boşandıktan sonra kadın kendisini toparlayana kadar -ve tabii ki kadın hatalı değilse- nafaka ödenmesi çok doğal bir gereklilik.
erkekler istiyor ki ben karımdan hem çalışmasını isteyeyim hem de ev işlerini ona bırakayım arada bir salata yapıp ev süpürüp çok iş yapmış gibi dır dır edeyim, ya da karım hiç çalışmasın vereceğim iki kuruşa tamah etsin, maddi özgürlüğü olmasın benden de çok fazla para istemesin, ben kadınların cinsel hayatı olmasına karşı çıkayım, illa herkesin bakire olmasını bekleyeyim olmazsa dayak atayım aşağılayayım, sevişmeyi kadını küçük düşürücü bir olay gibi göreyim ve bu düşüncülerimi her yerde söyleyeyim, karımı aldatayım o karşı çıkmasın çünkü erkek adam için normal böyle şeyler, çocuklarımı yaptıktan sonra tüm bakımı annesine atayım hatta beğenmediğim yer olursa bin tane laf sayayım ama ben gece uykumdan hiç uyanmayayım, en fazla günde 1 saat çocukla oynayayım ağlarsa, bezi değişmesi gerekirse annesi yaptığı işi bırakıp koşup bebeğe bakmaya gelsin, bu arada karım çocuk doğurup onun bakımıyla ilgilense de manken gibi olsun, benimle ilgilenmeye devam etsin ve 3 çeşit yemeğimi önüme koysun, ev de pırıl pırıl olsun ve bunların sonucunda ben hiçbir bedel ödemeyeyim.
siz sürekli cinsiyetçilik yapar ve bu düşünceleri beslemeye devam ederseniz arada sırada olayın ucu böyle size dokunur işte. bana boşuna "her erkek böyle değil ya," lafıyla gelmeyin, evet her erkek böyle değil ama ne yazık ki bu ülkedeki çoğu erkek böyle.
bu konuda çok doluyum sözlük, düşüncelerimi en kısa şekilde özetlemeye çalışacağım, umarım kendimi iyi bir şekilde açıklayabilirim.
öncelikle zaman zaman kötüye kullanıldığını düşünüyorum, ancak bunun genele vurulduğunda çok az olduğuna da inanıyorum.
süresiz nafakaya zaten karşıyım, herhangi bir şekilde mantıklı olduğunu düşünmüyorum. en korkunç durumda bile evli kalınan süre artı karşıdaki kişiye verilen zarara uygun olarak gerekirse ek süre şeklinde ödenmeli bence.
insanların buna karşı olması kadar doğal bir şey yok. ama gelgelelim buna karşı olmakla kalmayıp, çocuklarına ödediği iki kuruş nafakaya bile karşı olan erkek dolu bu ülkede. ve ben artık bu durumdan bıktım. bu arada aynı şeyi biz babamla da yaşamıştık, ben küçükken ayrıldılar * ve adam bir kuruş bile vermek istemedi 3 çocuğuna. neyse ki mahkeme kararıyla annem bizim için nafaka alabildi, babam ödemediği için maaşına haciz konuldu. bu arada ödediği de yanlış hatırlamıyorsam 270 lira falandı. :) öyle inanılmaz rakamlar dönmüyor bu nafaka işinde. *
şimdi burada konuyu biraz toplumumuza döndürmek istiyorum. biz ataerkil bir toplumuz ve insanlarımızın büyük çoğunluğu inanılmaz cinsiyetçi düşüncelere sahip. evet, herkes böyle değil. evet, belki biz çevremizi daha iyi seçebiliyoruz ama bu yüzden böyle düşünen insanlar yok olmuyor.
bu cinsiyetçi düşüncelerden bu konuda en önemli olanları namusun kadınlara özgü görülmesi, sevişmenin kadının değerini düşürdüğüne inanılması, ev işlerinin tam anlamıyla kadın işi olması, kadının erkeğe itaat etmesi ve erkeklik gururunu kırmaması *, çocuk yapıldığında yine tüm yükün kadında olması *, ve kadının erkekten hiçbir şey beklememesi gerektiği.
bu durumda klasik bir evlilikte ne oluyor? kadın çalışıyorsa bile evin neredeyse tüm yükünü üstleniyor, kocasının akrabalarıyla uğraşıyor*, ismi bile değişiyor*, kendini kariyerine adayamıyor hatta bazen işi bırakmak zorunda kalıyor ya da direkt kocasının isteğiyle işini bırakıyor, çocuk olduysa kendini tamamen ona adıyor yoksa "ne biçim annesin" sen diye laf yiyor. tüm bunları yaptığını söyleyecek olsa da "e yapmasaydın" şeklinde karşılık alıyor.
ve boşanınca da tüm bu yaptıkları, tüm fedakarlıkları boşa gidiyor. üstüne artık "bakire" olmadığı için değeri düşmüş oluyor insanların gözünde. sarkıntılıklarla uğraşmak zorunda kalıyorlar, kendilerine yeni bir hayat kurmak isteseler çocukları olduğu için toplum tarafından "evlenme sen annesin" baskısına uğruyorlar, sevgilisi falan olursa zaten kıyamet kopuyor çoğunlukla. evlilik boyunca iş hayatına odaklanamadığı için de maddi olarak sıkıntı yaşıyor. işte toplum gerçeği bu, hatta daha fazlası. doğal olarak boşandıktan sonra kadın kendisini toparlayana kadar -ve tabii ki kadın hatalı değilse- nafaka ödenmesi çok doğal bir gereklilik.
erkekler istiyor ki ben karımdan hem çalışmasını isteyeyim hem de ev işlerini ona bırakayım arada bir salata yapıp ev süpürüp çok iş yapmış gibi dır dır edeyim, ya da karım hiç çalışmasın vereceğim iki kuruşa tamah etsin, maddi özgürlüğü olmasın benden de çok fazla para istemesin, ben kadınların cinsel hayatı olmasına karşı çıkayım, illa herkesin bakire olmasını bekleyeyim olmazsa dayak atayım aşağılayayım, sevişmeyi kadını küçük düşürücü bir olay gibi göreyim ve bu düşüncülerimi her yerde söyleyeyim, karımı aldatayım o karşı çıkmasın çünkü erkek adam için normal böyle şeyler, çocuklarımı yaptıktan sonra tüm bakımı annesine atayım hatta beğenmediğim yer olursa bin tane laf sayayım ama ben gece uykumdan hiç uyanmayayım, en fazla günde 1 saat çocukla oynayayım ağlarsa, bezi değişmesi gerekirse annesi yaptığı işi bırakıp koşup bebeğe bakmaya gelsin, bu arada karım çocuk doğurup onun bakımıyla ilgilense de manken gibi olsun, benimle ilgilenmeye devam etsin ve 3 çeşit yemeğimi önüme koysun, ev de pırıl pırıl olsun ve bunların sonucunda ben hiçbir bedel ödemeyeyim.
siz sürekli cinsiyetçilik yapar ve bu düşünceleri beslemeye devam ederseniz arada sırada olayın ucu böyle size dokunur işte. bana boşuna "her erkek böyle değil ya," lafıyla gelmeyin, evet her erkek böyle değil ama ne yazık ki bu ülkedeki çoğu erkek böyle.
devamını gör...
iyi insanlar kaybederken kötü insanların kazanması
çok da şaşılmayacak bir durumdur. iyi insanların etik kuralları vardir cunku ve de vicdani. bel alti vurmak, turlu oyunlarla is cevirmek cok da tercih ettikleri bir yol degildir ki. hal boyle olunca cok da kazanamazlar*. saka saka, esasinda kaybetmis gibi gorunurler ama kazanirlar. insanin onurunu, vicdanini dahasi karakterini kaybettigi noktada kazandigi ne olabilir ki?
devamını gör...
birini sevince yapılanlar
olası tüm sevgi hareketlerini yapıyorum ben. gidin bilen birilerine sorun, aynı şeyi söylerler kesin benim hakkımda. allah'ın adını verdim bakın?
yağmuru seviyorum, derse, gider karadeniz'e yerleşirim sırf yağmurlu havaları ona göstereyim diye. gülmesi için elimden geleni yaparım. salak salak hareketlerim de olur mesela, çocukça şeyler bazen. çünkü niye? çünkü aşk sen nelere kadirsin, değil mi?
yağmuru seviyorum, derse, gider karadeniz'e yerleşirim sırf yağmurlu havaları ona göstereyim diye. gülmesi için elimden geleni yaparım. salak salak hareketlerim de olur mesela, çocukça şeyler bazen. çünkü niye? çünkü aşk sen nelere kadirsin, değil mi?
devamını gör...
işleri dinimiz gibi dinleri işimiz gibi
avrupa'ya yaptığı seyahatin ardından ülkesine döndüğünde mehmet akif ersoy'a sorulan "nasıldı?" sorusuna karşın,
topraklarımızdaki içten çürümeyi ifade eden sözdür.
ayrıca;
"alem aldatmaksa maksat aldanan yok nafile"
cümlesini de aynı şair "müslümanlık nerde" şiiri ile yozlaşmakta ve kendi benliğinden ve dininden uzaklaşanlara seslenmiştir.
o günlerden bu günlere halk ve devlet içinde yönetim sistemi değişmiş olsa da, vaziyet iyileşmemiştir. yine aldatmada müslüman olmayanlardan daha öndeyiz.
ve yaptığımız işlerinde kalitesi ortada.
ülkemizde bir kesim oktay sinanoğlu'nun tabir ettiği gibi "sahte aydın" olarak yaşamakta kendi benliğinden iğrenmekte ve batıya karşı kompleks barındırmaktadır ve tabiki bu kesimin birşey üretmesi, geliştirmesi, medeniyet inşa etmesi beklenemez bu en basit sömürülecek insan tipidir.
diğer kesim ise batılılardan tiksinip kendi özü ile ilgili çıkış yolları ararken, iyi duygularını manipüle eden üçkağıtçı siyasetçiler tarafından koyun gibi sürüklenmiştir.
ve ülkemizin içindeki bu iki haklı olmayan taraflar birbiri ile kavga içindeyken ülkenin aydın ve varlıklı kesimi ülkeden uzaklaşır
işimiz hem çok zordur çünkü bu kavgayı bitirmek imkansız gibidir. "iki tarafında cahilliğinden kıvrandığı savaşı"
hemde çok kolaydır ülkemiz tarihi ve coğrafyasının yardımı ile azıcık parlasa gelecek vadetse, tüm orta doğunun aydınları ve varlıklıları, batıdaki varlıklı ve aydın türkler, ve bunun sonucunda dünyanın tüm aydınları, bu topraklara göçe başlayacaktır.
önemli olan sulh ortamının tahsis edilmesidir.
topraklarımızdaki içten çürümeyi ifade eden sözdür.
ayrıca;
"alem aldatmaksa maksat aldanan yok nafile"
cümlesini de aynı şair "müslümanlık nerde" şiiri ile yozlaşmakta ve kendi benliğinden ve dininden uzaklaşanlara seslenmiştir.
o günlerden bu günlere halk ve devlet içinde yönetim sistemi değişmiş olsa da, vaziyet iyileşmemiştir. yine aldatmada müslüman olmayanlardan daha öndeyiz.
ve yaptığımız işlerinde kalitesi ortada.
ülkemizde bir kesim oktay sinanoğlu'nun tabir ettiği gibi "sahte aydın" olarak yaşamakta kendi benliğinden iğrenmekte ve batıya karşı kompleks barındırmaktadır ve tabiki bu kesimin birşey üretmesi, geliştirmesi, medeniyet inşa etmesi beklenemez bu en basit sömürülecek insan tipidir.
diğer kesim ise batılılardan tiksinip kendi özü ile ilgili çıkış yolları ararken, iyi duygularını manipüle eden üçkağıtçı siyasetçiler tarafından koyun gibi sürüklenmiştir.
ve ülkemizin içindeki bu iki haklı olmayan taraflar birbiri ile kavga içindeyken ülkenin aydın ve varlıklı kesimi ülkeden uzaklaşır
işimiz hem çok zordur çünkü bu kavgayı bitirmek imkansız gibidir. "iki tarafında cahilliğinden kıvrandığı savaşı"
hemde çok kolaydır ülkemiz tarihi ve coğrafyasının yardımı ile azıcık parlasa gelecek vadetse, tüm orta doğunun aydınları ve varlıklıları, batıdaki varlıklı ve aydın türkler, ve bunun sonucunda dünyanın tüm aydınları, bu topraklara göçe başlayacaktır.
önemli olan sulh ortamının tahsis edilmesidir.
devamını gör...
kuran-ı kerim imza günü
imzaya gelenlerin çoğu kitabı okumayan kişiler olacaktır.
edit: başlık başıma kalmaz inşallah.
edit: başlık başıma kalmaz inşallah.
devamını gör...
lgbt
hastalık olduğunu düşünenler veya topluma zararlı olduğunu düşünenlere sorsak hümanist, özgürlükçü ve aydın olduğunu söyleyeceklerdir muhtemelen. sizin bakış açınız örneğin köpekleri sevmediği için miyavlamalarını istemek gibi bir şeydir. şimdi biz filmlerden izleyince yuh zencilere ne zulmetmişler veya yahudiler neler çekmiş diyoruz ya, ileride de bizim torunlarımız bizim lgbt’ye bakış açımız için de aynı şeyleri düşünecekler.
devamını gör...
yazlık kışlık kıyafet değişimi
bir beni rahatlatıyor galiba bu eylem
devamını gör...
eksantriklik
gök cisimlerinde yörüngenin şeklini belirleyen değer. basıklık olarak da bilinir ve e harfi ile gösterilir.
e = 0 durumu, yörüngenin tam bir çember olduğu durumu ifade eder.
0 < e < 1 durumu, yörüngenin eliptik olduğunu gösterir.
e = 1 durumu, yörüngenin parabolik olduğunu söyler.
e > 1 durumu, yörüngenin hiperbolik olduğunu gösterir.
çembersel ve eliptik yörüngeler kapalı yörünge, parabolik ve hiperbolik yörüngeler açık yörünge olarak adlandırılır.
e = 0 durumu, yörüngenin tam bir çember olduğu durumu ifade eder.
0 < e < 1 durumu, yörüngenin eliptik olduğunu gösterir.
e = 1 durumu, yörüngenin parabolik olduğunu söyler.
e > 1 durumu, yörüngenin hiperbolik olduğunu gösterir.
çembersel ve eliptik yörüngeler kapalı yörünge, parabolik ve hiperbolik yörüngeler açık yörünge olarak adlandırılır.
devamını gör...
