(bkz: küresel ısınma)

umarım çocuğum olursa gelecekte böyle şeyler görmez, yoksa beni neden dünyaya getirdiniz diye bana çok sövecek biliyorum.
devamını gör...

doğal seçilim güçlü olanların hayatta kaldığı zayıfların ise zamanla nesilleri ile beraber yok olmasıdır.

buna örnek olarak;virüs uzun zamandır hayatımızda yer edinmiş zayıfları eleyerek güçlü olanları hayatta bırakır.
doğanın bir kanunudur ayrıca
devamını gör...

müzikte şivan perwer'e, sinemada yılmaz güney'e özenip idol görmüş ama sanat-saygı noktasında yanından geçememiş şarkıcı.
devamını gör...

bugün, ada vapurundan.
buradan
devamını gör...

evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir.

albert einstein
devamını gör...

ne zaman birine eşcinsellik hakkında düşüncelerimi anlatsam homofobik damgası yedim. homofobik değilim aslında ama nasıl açıklayacağımı da bilmiyorum.
oğuz sasi'nin düşüncelerime tercüman olduğu güzel bir videosunu bırakıyorum.
devamını gör...

hamile olmakta ve bunu belirtmekte ayıp veya mahrem bir şey göremiyorum. gayet mutlu duruyorlar, zihniyetinizi değiştirmenin tam zamanı mı desek?
devamını gör...

muhteşem bir flood kaleme almıştır twitterda;

not: kendisi müzisyen olan deniz tekin değilmiş. takma isim olarak muhtemelen tekin deniz'i kullanıyor. flood'u okuduktan sonra hesapta hiç müzik paylaşımı olmadığını fark edince inceledim; bu hesabın sahibi kim bilmiyorum ancak görsel sanatlarla ilgili derinlemesine bilgi sahibi, bu minvalde paylaşımlar yapan, takma isim kullanan biri olması muhtemel. müzisyen olan deniz tekin'in twitter adresi ise şu;

her neyse bu flood'un burada kalmasına engel değil bu. okuyun, okutun.

anlamadığım bir şey var:
- metin akpınar'ı neden seviyorsunuz?
"ah ne güzeldi o eski pırasalar" kavlinden bir nostalji ihtiyacı mı?
tiyatroculuğu mu
( iyi de hangi oyununu seyrettiniz? )
sinemacılığı mı?
( sahiden iyi bir sinema oyuncusu mudur metin akpınar? )
bir aydın, bir entelektüel olarak gördüğünüz için mi?
nedir?

toplumun genelinde tuhaf bir sevgi anlayışı var. böyle bir şey yüzünden seviyor ama işte o şey nedir? kendisi de bilmiyor. bilmek de istemiyor. ağır narkoz verilmiş bir çeşit sevgi. aslında karşısındaki özneyi de değil yine kendini seviyor. onu alkışlayarak kendini övüyor.

peki bu bir sorun mu?
en son mahkeme fotoğrafları geldi mi gözünüzün önüne? "milyonların sevgilisi" yapayalnız bir metin akpınar vardı. müjdat gezen'i ve akranı dostlarını saymıyorum. üç beş kişiydi işte. ötesi kuru gürültü. dekor. sanatçı neden hep yalnız bırakılır böyle?

sahtekârca seviyoruz biz. ikiyüzlü bir şekilde seviyoruz. yarattığımız halk kahramanlarının alt metninde de aslında bizim devasa korkaklığımız ve pısırıklığımız var. devekuşu kabare tiyatrosu'ndaki "devekuşu" kimdi? kime sesleniliyordu? halktı elbette o devekuşu. devekuşuyuz biz!

ferhan şensoy'u da bilen çok kişi vardı ama tanıyan kişi sayısı bir elin parmaklarını geçer mi geçmez mi bilemem.
metin akpınar sevgisinde, derin bir minderden kaçış görüyorum. "hadi ülkem aydını konuş be! konuş da mahvet şunları" nidalarını işitiyorum.
eski bir gelenek bu...

velhasılıkelâm biz metin akpınar'ı falan sevmiyoruz -ki kendisini doğru düzgün tanımıyoruz bile. pek çok sahada da durum böyle. övgüler, methiyeler, temennalar vs. vs. nihayetinde asıl özneyi değil hep kendi uydurduğumuz birini alkışlıyoruz. belli bir sebebi de yok bunun.

çoğu insanda tatlı bir çocukluk anısıdır sadece. evet, bu yeterli değildir. çünkü bizler unutmakta mahir bir milletiz. o çocuklar büyür ve o anılar unutulur. ayrıca koca bir sanatçıyı bir anı olarak köşeye yazmak neye yarar ki? iyi bir şey yaptığımızı zannediyoruz galiba.

#metinakpınar her sohbette ustaları #ulviuraz ve #halduntaner'i anar da kimse doğru düzgün ulvi uraz kimdi? haldun taner ne iş yapardı? diye sormuyor. haldun taner'i kadıköy'de bir tiyatro zanneden bile var.
metin akpınar neden marketçi olduğunu anlatmıştı. çünkü bizi tanıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

hz. isa, kendisini romalı askerlere satan yehuda'ya şöyle demiş:
- siz sevdiklerinizi hep öperek mi ele verirsiniz?
bizde bu gelenek sürer hâlâ. yer göğü inleten övgü yarışları, türlü yüceltimler havada uçuşur. bu tip övgüler aklı öldürür. hafızayı çarpıtır. anlamsızlaştırır.

tiyatromuzun en büyük isimlerinden kavuklu hamdi'nin, abdi efendi'nin, asım baba'nın, kel hasan'ın, küçük ismail'in ve daha nice büyük oyuncunun bir mezarı bile yok. afife jale'nin bile bir kabri yok -ki 100 yıl bile geçmedi ölümlerinin üzerinden. devasa bir sahipsizlik.

nejat uygur da ölmeden evvel bu manzarayı görüp söylemişti hakikatleri: "öldükten üç gün sonra unutulacağımı biliyorum..." demişti.
bütün bunları neden söyledim? çünkü hep onaylıyoruz, söylediklerini bağrımıza basıyoruz. uyarılarına hak veriyoruz bu sanatçıların. peki sonra?

sonra hahahaha'lar, kikiki'ler arasında unutuyoruz; muhsin ertuğrul'un, afife jale'nin, haldun taner'in, bedia muvahhit'in, ulvi uraz'ın, metin akpınar'ın, nejat uygur'un ve daha nice ismin neler söylediklerini. sanatçı bir soytarı mıdır? söyledikleri, anlattıkları, uyardıkları?

biz maalesef çoğunlukla yanlış gülen ve yanlış sevinen bir milletiz. örneğin kemal sunal'ın filmlerinin çoğunda da ağır bir zulüm ve haksızlık vardır. yine meselâ kapıcılar kralında iyi karakter midir kemal sunal? hayır. değildir. bugün başımıza belâ olan şark kurnazı bir tiptir.

kibar feyzo'da ağa halka zulüm eder, köy meydanında işkence eder ama herkes seyreder, herkes güler. "ula şurada 141--42 başsınız..." der ve bir şeyler anlatır. neydi 141-142? kaç aydın, kaç sanatçı yargılanmıştı bu maddelerden?
anlamak da sevmek de bedava değil. emek istiyor.


metin akpınar'ın şu yaşında mahkeme kapılarında süründürülmesi kimin eseri? bu iktidarın mı? hayır, bizim eserimiz. halk gıkını çıkartsaydı bu davalar açılamazdı.
metin akpınar niçin
"darülaceze'de ölmemek için marketçi oldum" dedi?
bizi bizden iyi tanıdığı için dedi.

kentin meydanından 100 yıllık bir tiyatroyu çaldılar, otel yaptılar kimsenin gıkı çıkmadı. koskoca beyoğlu'nda bulunan tiyatro sayısı kaç? 3 mü? 5 mi?
klüp 12'nin yerini kaç kişi biliyor? arena'nın? gen-ar'ın? cep tiyatrosu'nun?
metin akpınar mı gelip çözsün bunları?

metin akpınar gibi sanatçıları ölür ölmez unutmaya çalışırız. çünkü az gelişmiş toplumlar da az gelişmiş kişiler gibi kendisini iyi tanıyan kişilerden kurtulmak ister -ki kendi uydurduğu bambaşka biri olarak yoluna devam edebilsin. ayna insanlardandır bunlar. onları kırarız!

kendimizi ifade edeken hep bir pir sultan, bir yunus, bir hoca nasrettin, bir aşık veysel görürüz de pir sultan'ı idam edenler kimdi? o idam edilirken susanlar kimdi? hoca nasrettin çok zekiydi tamam ama onun alaya aldığı, hicvettiği kişiler kimdi? yine biz değil miydik?

bütün bunların bir nedeni de bilinç altımızda tiyatronun hâlâ bir soytarılık olarak görülmesidir. sanatçının halk içinde alkışlanıp, yanına yanaşır yanaşmaz "ya bunlar iyi güzel de kendine gerçek bir iş bul" diyişlerimizdir. itibar etmeyiz biz halkı uyarana, nasihatler edene.

suriyelileri sever gibi seviyor halkımız sanatçıları. seviyor, bağrına basıyor, din kardeşimizdir diyor ama evini ona kiraya vermiyor. kızını isterse vermeye gönlü razı olmuyor.
metin akpınar'ın ustası haldun taner'in kabri çöküyordu geçen sene. kimse umursamadı....

eminim metin akpınar defalarca söylemiştir bunu:
"beni sevip sevmemeniz önemli değil. fakat sahici bir şekilde dinlemeniz ve anlamaya çalığmanız mühim."
anlamadan, dinlemeden, kuru kuruya sevip, asıl eleştirilenin kendimiz olduğunu fark edince köpürüp kızıyor, unutuyoruz.

biz bir bilgi toplumu değil duygu toplumuyuz. duygu, kaygan bir kavramdır. çabuk değişebilir. iki kere iki gibi her zaman dört etmeyebiliyoruz. bu değişime neden olan şey de aklımız ve mantığımız değil hoyratlığın zirvelerinde gezen kişisel çıkarlarımız. doymazlığımız.

devekuşu kabare'nin en az iş yapan oyunlarından biriydi ionescu'nun "gergedanlar" oyunu. burada bir toplumun zamanla nasıl gergedanlaştığı anlatılıyordu. yavaş yavaş gergedanlaştırdılar bizi. bir şeyden nefret ediyorsak onu popüler hale getirerek cezalandırıyoruz. tuhaf!

bence metin akpınar ile tanışmanın zamanı geldi de geçiyor. metin akpınar'ı sahiden tanırsak kendimizi de tanıyacağız. tüm iyi ve güzel yanlarımızdan başka aynı zamanda ne kadar kötü, ne kadar duyarsız, ne kadar kayıtsız yaşadığımızı da göreceğiz. yüzleşmekten korkmamalı.

melih cevdet anday
"komedi sadece güldürmekle mi olur?" diye sormuştu.
yılmaz erdoğan, cebimdeki kelimeler oyununda
"çocukken arkadaşlarımla zap suyunda boğulmaca oynardık..." der ama halk buna güler. oysa gülünecek hiçbir şey yoktur ortada. hem de hiçbir şey yoktur.

peki metin akpınar halkın bu halini bilmesine rağmen neden inatla anlatıyor? sırtını dönüp gitmiyor?
çünkü metin akpınar çapında biri her şeye rağmen bu halkın içinden; mustafa kemal'lerin, halide edip'lerin, komiki şehir naşit'lerin ve daha nicelerinin çıktığını da görmüştür.

acıya bahçeler bezeyeceğine sevince bir sofra kurması bu yüzden. bu yüzden hâlâ direnmesi. umudun bayrağını, inadın en haklısını dipdiri tutması hep bu yüzden. yeni orhan kemal'ler, sevgi soysal'lar, halide pişkin'ler, kantocu peruz'lar, sait faik'ler çıkacak bu topraklardan.

bu yüzden yılgınlığa, bezginliğe, ümitsizliğe gerek yok. kendimizi tanımaktan korkmamalıyız. aydınları sabah akşam alkışlama yarışına girmeden evvel "ne diyor bu aydınlar ve ne anlatıyor bu sanatçılar?" diye sormalıyız.
belki bu şekilde dişe dokunur bir yol alırız...
devamını gör...

hayırdır? ingiltere prensiyle mi konuşuyorum? günlük hayatta tanımadığım insanlarla sizli bizli konuşurum genelde ama anonim bir kimlik karşısında kasacak değilim. bozacakmış. yavaş boz da saçın başın dağılmasın sayın yazar*
devamını gör...

çok biliyorsan çık kendin anlat
sınava girecek olan ben değilim
sınavda da öyle cevaplarsın o zaman
ben sizin ananız babanız değilim beni alakadar etmez
ben dersi anlatır çıkarım
devamını gör...

az önce yaşanan hadise.
karanlık bir takım güçler darbe yapıp yoldaşınızı tahttan indirmek istedi.
direndim, 3 kulvu bir elham okudum.

hak kılıcımı çekip savunmamı yaptım.
an itibarı ile tekrar yayındayız.

(bkz: tişikirlir)

edit: sabah da bir yokladılar, baktılar uyumuş muyum diye.
bir kızıl asla cepheyi terk etmez efenim.
devamını gör...

çoğunlukla işim gereği bol bol toplantıya girdiğim için gün içerisinde bana kendisini yaşatan fiildir. eğer bu durumda su * içmezseniz bitmek bilmeyen bir öksürük krizi sizi bekliyor demektir.
devamını gör...

rammstein'in klibi kisa film tadinda olan; tamam ya artik, daha iyisini yapamazlar dedikten sonra ubersonik, super otesi sekilde geri geldigi sarkisi.
dinlerken hem iliklerinize kadar almanligi hissettiriyor, hem de gecmislerindeki pislikleri dokuyor adamlar.

bosuna dememisler deutschland deutschland über allen diye, enver pasa'daki hayranligi cok daha iyi anliyorum bunlar sayesinde*.

muazzam ya, allah allah nidalariyla
devamını gör...

1960'lı yıllarda çıkış yapmış zamanında kitlelere ulaşamamış amerikan folk müzisyeni, kariyeri de hayatı gibi trajik. on bir yaşındayken okulda çıkan bir yangında çocukluk aşkı da dahil olmak üzere 10'dan fazla arkadaşını kaybeder. aynı yangında vücudunun büyük bölümü yanar ve hastanede yatarken müzik öğretmeni tarafından hediye edilen gitar ile müzikle tanışır. yaşadığı travma ve taşıdığı yanık izleri sebebiyle son derece içe kapanık ve utangaç bir karaktere sahiptir.

ev arkadaşı paul simon'ın desteği ile ingiltere'deyken ilk albümünü çıkarır. kısa süreli bir başarının ardından yaşadığı kişisel bunalımlar, çocukluk travmaları ile birlikte psikolojisi iyice bozulur ve kariyerine ara vermek zorunda kalır. bir kaç yıl sonra evlenir ancak oğlunun kistik fibrozis sebebiyle ölmesi onu tamamen yıkar ve akıl hastanesine kaldırılır.

sonrasında eski arkadaşı paul simon'a ulaşmak için new york'a gider ancak bir türlü ulaşamaz ve sokaklarda yaşamaya başlar. 90'lı yıllarda bir kendisini sokaklardan kurtarabilecek bir arkadaşına ulaşır, arkadaşı onu ailesinin evine götürmeye ikna eder, yolculuğa çıkacağı gün parkta beklerken havalı tüfek ile sol gözünden vurulur. polisin tahmini çevrede oynayan çocuklar tarafından vurulduğudur, gözünü kaybeder. arkadaşının yardımı ile sonrasında eski parçalarına ait yeni demo kayıtları alınır, 99' da zatürreden ölür.

efenim kendisi nick drake, jason molina gibi acıların çocuğu tadında güzel eserler bırakmıştır. akustik gitar, folk veya depresif şarkılardan hoşlanıyorsanız kendisi bu konularda ilahlar arasındadır.

blues runs the game
milk and honey
i want to be alone
marlene
my name is carnival
devamını gör...

kafa sözlükte, mahlasını en çok sevdiğim yazarın sunacağı program. konusu da epey ilgi çekici ve merakla bekliyorum.

kolay gelsin, başarılar dilerim kardeşim.*
devamını gör...

vücut içerisinde aldığı yol boyunca ilaçların; emilim, dağılım, biyolojik dönüşüm ve vücuttan uzaklaştırılması gibi olayları kantitatif(nicel) olarak -özellikle zaman faktörü göz önünde bulundurularak-inceleyen bir bilim dalı*.
devamını gör...

herhangi bir şeye hevesinin olmaması.
devamını gör...

deli deli olma filminde mişka'nın piyano eşliğinde söylediği rus manisini anımsatan başlıktır.

bir sarmaşık olsaydım,
sıkıca tutunsaydım bir yere.
sökülüp atılmasaydım,
köklerimi salsaydım derinlere.

bir sarmaşık olsaydım,
dolasaydım gövdemi döne döne.
günlerce aynı yerde kalsaydım,
hareketsizlikten uyusaydım.

bense ayrık otuyum,
her çıktığı yerden sökülen.
sarmaşık olmak isteyip de;
basit bir ot bilinen.

bir ayrık otuyum,
kökü olmayan, sevilmeyen.
sarmaşık olmaya özenen
.
devamını gör...

bir meme ile anlatabileceğimdir.
şöyle ki;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

afet.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim