charles baudelaire tarafından yazılmış olan umutsuzluğun şiiri. şiirin orijinal ismi le goût du néant ve şairin şiir derlemesi olan les fleurs du mal'ın -dilimize kötülük çiçekleri olarak çevrilmiştir- spleen et ıdéal bölümünde yer alıyor. çaresizliğin ve huzursuzluğun baudelaire tarafından yeniden tanımlanışı demek yanlış olmayacaktır. baudelaire'ın kendine has benzetmeleri bu şiirde de yer bulmuş kendine. baudelaire derinin altından yavaşça içeri sızmak isteyen bir şair hiç olmadı bana kalırsa. o daha çok aşk şiirlerinde de, umutsuzluğunda da ve hatta ölüm arzusunda dahi kelimelerinin yeni bilenmiş bir bıçak gibi olmasını tercih ediyordu. konu zaman olduğunda da pek farklı yaklaşmamış. onun kelimelerinin niyeti içeri sızmak değildi zaten içeride olan bir şeyden söz ediyorlardı. bu şiir şüphesiz bunun en güzel yansıması. "zamana neden bunca düşmanlık?" sorusunun da cevabı niteliğinde.


ey hüzünlü ruhum.
ihtiyar budala.
kanının kanatlarında hırçın bir kıvılcım yanardı,
umudun mahmuzu yavaşça dokunsa şaha kalkardın.
ey şimdi her adımda derin derin soluyan hasta
işe yaramaz beygir
uzan olduğun yere dayanmasını bil.
sönmeyen yanı var mı dünyanın...

ruhum, acılarını örtün.
ağır mermer tabutlarda uyanacak zamandır.
yenilmiş yaralar içindesin kocamış bunak
artık ne kavganın tadı
ne de aşkın dinmeyen fırtınası ulaşmaz sularına.
elveda kavalın türküsü
flütün iççekici elveda
somurtkan ve karanlık kapılarımı çalmayın artık
ey hazların derinliği duyumların ateşi elveda..

ruhum sevgili baharının bitti.
o çılgın kokuların tükendiği zamandır..
ayaklarımın altında yusyuvarlak dönüyor dünya
ıssız dağların karlı ağzında donmuş bir yolcu derinlere kayıyor
geçmişin titreyen eli sazdan örülmüş rüzgarlı kulübesi
gerek yok sığınmaya
ey her solukta gövdemi yutan zamanın muazzam ürperişi
ruhum dünyanın çığlarını çağır.
seni sarıp döne döne götürecektir zaman.



morne esprit, autrefois amoureux de la lutte,
l'espoir, dont l'éperon attisait ton ardeur,
ne veut plus t'enfourcher! couche-toi sans pudeur,
vieux cheval dont le pied à chaque obstacle butte.

résigne-toi, mon coeur; dors ton sommeil de brute.

esprit vaincu, fourbu! pour toi, vieux maraudeur,
l'amour n'a plus de goût, non plus que la dispute;
adieu donc, chants du cuivre et soupirs de la flûte!
plaisirs, ne tentez plus un coeur sombre et boudeur!

le printemps adorable a perdu son odeur!

et le temps m'engloutit minute par minute,
comme la neige immense un corps pris de roideur;
— je contemple d'en haut le globe en sa rondeur
et je n'y cherche plus l'abri d'une cahute.

avalanche, veux-tu m'emporter dans ta chute?
devamını gör...

irfan değirmenci çok doğru bir şey söyledi bu konuda "diğer ülkelere karşı onurumuzu ve güvenilirliğimizi zedelediler. şimdi onlar yüzünden bizim de pasaportlarımıza iki kez bakacaklar ya kalırlarsa diye."
devamını gör...

karayollarında motorlu veya motorsuz taşıtı süren kişidir.
devamını gör...

nedendir bilmem bizim ülkede ciddiye alınmayan ve rapor yazılmayan hastalık. o kadar geri kalmış bir ülkeyiz ki stres sebebiyle evinden, tuvaletten çıkamayan insana "ibs ne ki? o hastalık mı?" diye cevap veren doktorlarımız var. şu an karnım beni uyutmayacak derecede ağrıyor ve yarın uykusuz ve dinlenmemiş işe gidecek bir ben var. ben şimdi faydalı olacağım öyle mi? bazen o kadar sık tuvalete gidiyorum ki vücut artık aşırı yorulup o gün içinde adım atamayacak hale geliyorum. hastalık tüm enerjimi daha gün yeni başladığında çoktan tüketmiş oluyor. bazen kendimden öyle geçiyorum ki serum almadan kendime gelemiyorum. dikkatimi toplayamıyor, anlatılanları anlamıyor, okuduklarımı hatırlayamıyorum. her gittiğim doktora ibs olduğumu söylemek zorunda kalıyorum çünkü çoğu ilaç dokunuyor. kapıdan stres yapma diyip gönderişleri her seferinden sinir ediyor, bunu bende 5-6 yıldır biliyorum ama stres yönetimi herkes için kolay değil. çoğu ibs hastası gibi gluten ve şeker hastalığımı ilerlettiği için aşırı sağlıklı beslenip, spor yapıyorum ama stresim sadece azaldı.
hastalığın çoğu kişi tarafından bilinmeyen tarafı yiyecekler bağırsaklarda sindirilmediği için vitamin, mineral eksikliği ve kansızlık yaşamanız. aynı zamanda bağırsağın bu saçma sapan çalışma biçimi beklediği sağlıklı besinleri alamayınca, bağırsak yüzeyindeki zararlı bakterilerin çoğalmasına ve sizin daha da zor günler geçirmenize sebep olur. hayati tehlikesi yoktur sözlerine inanmayınız. hastalığın bünyenizdeki ciddiyetine göre değişir. ben 38 kilo oldum bir sene, hangi olmayan hayati tehlikedir bu? pandemi başladığında gittiğim doktor seni işe başlatmam öldürmem gibi bir şey, risk alamam dedi. sağda solda sürekli hafife alınan bu hastalık hastanın hem sosyal, hem fiziksel, hem duygusal, hem iş, hem ev hayatını inanılmaz derecede olumsuz etkilemekte. hastalığım arttığı için arkadaşlarımla buluşamadığım ya da sırf işten yine izin almayayım diye sabah 6 da kalkıp hastanede serum aldığım çok zamanı biliyorum.
yine de bu hastalığın crohn ve kolit habercisi olduğunu söylemeden geçmeyelim. benimkisi sürekli olarak crohn taklidi yapmakta, bu sebepten düzenli kontrole gidiyorum. son yapılan testlerimde glutenin bağırsak yüzeyini kazıdığı çıktı. her seferinde küçük sürprizler yapıyor.
herkesin kendi çözümünü kendisi bulması gerekse de genel olarak bana iyi gelen şeyler:
- prebiyotikler, probiyotikler (bu noktada süt ürünlerine alerjiniz varsa hap olarak almanız daha faydalı olacaktır. ben kvas, kombucha gibi ürünler de tüketiyorum)
- gluten ve işlenmiş şeker tüketimini kesmeniz (bende inanılmaz işe yaradı, neredeyse hastalık yok gibi ama bırakması zor oldu)
- spor yapıyorum
- moralimi bozacak, beni gerecek, stres yapacak şeylerden uzak duruyorum
- enerjimi emen toksik insanlardan uzak duruyorum
- bana keyif veren şeyleri daha çok yapmaya, onlara daha çok zaman ayırmaya çalışıyorum
- düzenli uyku hastalık için inanılmaz faydalı. akşam 10 da yatıp sabah 6 da kalktığım zamanlarda kendimi enerjik hissediyorum.
- alkol tüketmeyin. alkol tüketmem lazım diyorsanız distile olanları için ama alkol tüketmeyin. ben ertesi günü kesinlikle kıvranarak geçiriyorum. alkol tüketmeyin.
- alerjiniz olan, bağırsağınıza dokunduğunu fark ettiğiniz yiyeceklerden uzak durun.

sanırım son ve en önemli tavsiyem sizi anlayan bir doktora gidebilmeniz.
devamını gör...

evet arkadaşlar,

jiletler hazır mı? yaklaşık 40. dakika ve sol ciğerim çoktan söndü...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir gün bir dükkandayım. kitapçı ya da oyuncakçı olabilir. kasaya gittim. önümde bir anne ve küçük kızı var. taş çatlasa 3 yaşında. annesi parayı kızına vererek hadi abiye sen ver parayı diyor. inanılmaz bir tatlılıkla konuşan çocuk parayı uzatıyor. ben de bayağı keyifli keyifli bu sahneyi izliyorum. sonra bir an kız çocuğu ile göz göze geldik, ben gülümsüyorum, o ise gayet ciddi: "yabancılarla konuşmuyorum" dedi. anne, kasiyer ve ben hepimiz yıkıldık tabii. *
devamını gör...

(bkz: alucard)
devamını gör...

özgüvensizlik, karşılıklı güvensizlik ve türevi psikolojik rahatsızlık belirtisidir. aklı başında her birey, kendi kararlarını vermekte özgürdür ve bu özgürlüğünü savunmalı, söke söke almalıdır.
devamını gör...

jain'in makeba şarkısının klibi burada çekilmiştir.
devamını gör...

yıllar sonra birtakım ergenler tarafından kafa sözlüğün teyze ve amca kaynaması şeklinde hitaplarina maruz kalacak, kafa sözlüğün ilk nesil yazarlaridir.
devamını gör...

adres de yazın kafa şeklinde pasta gönderelim admin de kafa sözlük kapşonlusu gönderir 1 sene sonra o kapşonlular herkeste olur ve hep beraber soyguna çıkabiliriz gerçekten muhteşem bi proje iyi ki varsın kafa sözlük..
devamını gör...

yaklasik on seneye yakin bir suredir kullandigim tek arama motoru diyebilirim. bir kac gun once mic. edge kullanayim dedim, kendimi bilmedigim bir ulkenin bilmedigim bir sokaginda kaybolmus gibi hissettim sayfayi hemen kapadim.* acikcasi ben oldukca memnunum ve de kullanmak mecburiyetindeyim diyebilirim. cunku okudugum okulun online moodle sayfasini destekleyen iki tarayicidan biri chrome. drive ve gmail benim elim ayagim gibi. ayriyeten mic. word'un parali olmasiyla document programini da kullanmak zorundayim. google clasroom ve slide programlari da olmazsa olmazim. dolayisiyla ben bu programa mahkumum.*ram konusunda da sikayetci degilim acikcasi. sekmeleri duzenleyerek, bu sorun icin kullanilan programlari indirerek bir nebze de olsa sorun cozumlenir diye dusunuyorum. zaten google bu konu uzerinde calisiyor diye de biliyorum.
devamını gör...

cevabını benim de merak ettiğim bir sorudur bu.

öte taraftan öldükten sonra yaşadığımız hayatta yaptığımız eylemler için hesap vereceksek yargılama nasıl adil olacak?

kişiliğim doğuştan ise ben seçmedim.
kişiliğim çevremden ise çevremi de ben seçmedim.

bana iyi olsan da kötü olsan da olduğun kişiyi özgür iraden ile sen oluşturdun diyebilir misin?
devamını gör...

nice mutlu yıllar ege kızı.
devamını gör...

bu yayın da diyar paladan pompalamasyon falan çalınabilir. her an her şey olabilir bu yayında. dinlemedeyiz efem.
devamını gör...

dün akşam dijital derginin çıktığını bende tüm arkadaşlarımla beraber öğrendim. ilk teşekkürümü ve tebriğimi, bu güzel röportajı benimle yapan sevgili karambol’e yapmak istemiştimki kendisinin kafa izninde olduğunu öğrendim. en kısa sürede burada olmasını bekliyoruz. teşekkürümü buradan kendisine iletmek istiyorum. öncelikle; (bkz: karambol), (bkz: eniyisipencere), (bkz: robnaja), (bkz: ölmedim ama hafif sürünüyorum)’ a sonrada bilmediğim emeği geçen yazan, okuyan herkese teşekkür ederim.
devamını gör...

"avrupa 16. yüzyılın başında 30 yıl süren köylü ayaklanmalarıyla çalkalandı durdu. 13. ve 14. yüzyılların başkaldırılarını 15. ve 16. yüzyılların şanlı ayaklanmaları takip etti. tahtlar yıkılmış, komüncü devletler kurulmuştu, cephelerde kızıl bayraklar görünmüştü ama bu başkaldırıların tamamı kanla bastırıldı. işte campanellanın güneş ülkesi, yüzyıllar süren bu ayaklanmaların manifestosudur..."

diyor kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısında. kitabı en iyi anlatan cümleler bunlar sanırım. ben de bu incelememde bu cümlelere ek olarak kitapta dikkatimi çeken noktaları, bu noktalarla ilgili ve kitabın kendisiyle ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

öncelikle kitabın yazarı olan campanella ile başlayalım. campanella dominiken koluna bağlı olarak yetişen, yayımladığı kitap yüzünden 27 yıl boyunca hapis yatan bir rahip. o dönemde en masum insanın bile hapse girebiliyor olmasını bir tarafa bırakırsak campanellanın o kadar yıl yatmasının haklı sebepleri var zira kendisi dönemine göre oldukça radikal fikirlere sahip. fakat o dönemin zihniyetinden de tam anlamıyla sıyrılabilmiş değil, böyle düşünmemin sebebini birazdan açıklayacağım.

bu arada baştan söylemeliyim ki kitabın edebi yönü çok güçlü değil, bu durumun başlıca nedeni yazarın edebi bir kaygı taşımaması, yazarın esas amacı kendi fikirlerini okura iletmek. dolayısıyla ben de kitabın edebi yönünden ziyade anlatmak istediği fikirler üzerinde duracağım daha çok.

kitap cenevizli bir kaptan ile bilge bir kişi arasında geçen diyaloglardan oluşuyor. bu diyaloglarda cenevizli kaptan bilgeye güneş ülkesi adı verilen ütopik bir ülkeyi anlatıyor. ülkenin yönetiminden tutun ekonomisine, mimarisine, sosyokültürel özelliklerine, ülkedeki bilim ve teknolojinin durumuna kadar her şey oldukça detaylı bir şekilde okura aktarılıyor. bilime, teknolojiye, tarihe, astrolojiye ve dine (hatta öyle ki ülkeyi yöneten kişinin aynı zamanda din adamı olması şartı aranıyor.) oldukça önem verdiğini görüyoruz güneş ülkelilerin. tabi söz konusu bilim olunca geniş bir perspektif beklememek lazım yazardan, sonuçta kendisi astımın sebebini kanın pıhtılaşmasına bağlıyor. kitabın yayımlandığı dönemi de düşünecek olursak çok da rahatsız olmadım bu durumdan açıkçası. beni asıl rahatsız eden şey güneş ülkelilerin şiddet temelli ve bazı açılardan yobaz bir toplum olmaları. örneğin anneliği bir statü göstergesi olarak görüyorlar mesela, anne olmayanları cezalandırıyorlar. dine çok önem verdiklerinden bahsetmiştim* hatta öyle ki aynı şekilde din düşmanlarını da cezalandırıyorlar. eğer bu ceza ölüm cezası olacaksa önce cezalandırılan kişinin kendisini öldürmesini istiyorlar, kabul etmezse topluca taşlayarak öldürüyorlar. ayrıca kadın ve erkek bazı alanlarda beraber çalışsa bile bazı alanların kadına uygun olmadığını düşünüyorlar. tabi bunlar kitabın beni rahatsız eden kısımları. köleliğin olmaması, iş alımı yapılırken kişinin ahlaki özelliklerine de bakılması, çocukların eğilimlerine göre meslek seçimi gibi dönemine göre oldukça radikal fikirleri de var yazarın.

tüm bunları değerlendirirsek kitabın okunabilir nitelikte bir ütopya olduğunu söyleyebiliriz ama yüzyıllar önce yazıldığını da unutmayın.
devamını gör...

bu sorulardan birisi anne babanın ne iş yaptığıdır
devamını gör...

döşünüze kadar inen bir sakalınız varsa nasıl kullanırsanız kullanın. daima etkili bir izlenim bırakırsınız.
devamını gör...

bu muhabbet de efsane ha. evet birkaç kankirella buluyoruz, birbirimizi oyluyoruz ne yazarsak yazalım ve karmalarımız yükseliyeah. zort yaz 18 oy, üşüdüm yaz 45 oy, hüüü yaz 29 oy...yazarsan dikkat çekersin, özgün olursan, kendini ifade edebilme yeteneğin varsa oylanırsın. ama sizin kafanızdaki bu düşünceyle olmaz o iş.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim