avrupa birliği
bünyesinde yirmi yedi ülkeyi* barındıran siyasi ve ekonomik bir birliktir. 1992 senesinde maastricht antlaşması sonucunda kurulmuştur.
devamını gör...
ali demirsoy
kendisi ile hemşehriyizdir aynı zamanda. üstteki yazar arkadaşların da dediği gibi biyolog, biyoloji denince akla ilk gelen isimlerden. tabii ki değeri bilinmeyen bir bilim insanıdır kendileri.
devamını gör...
toplu taşıma araçlarında kitap okumak
zira oturabilirsen yapabileceğin eylemdir. istanbul'da pek mümkün değildir.
devamını gör...
işçi temalı filmler
işçi sınıfının, mavi yakalıların hayatlarına ve sorunlarına değinen filmlerdir. top 20 listesi yapacaktım, sonra haksızlık olmasın diye vazgeçtim. kronolojik ve kişisel bir liste hazırladım. seçki geniş. grev, sendika hakları, vahşi kapitalizme odaklanan filmler: satchka, maden, germinal, karanlıkta uyananlar, ziemia obiecana, la classe operaia va in paradiso. kadın işçilerin zor yaşam koşulları ve hakları için norma rae, north country, deux jours, une nuit. acı tatlı dram filmi izlemek isteyenler için whisky, los lunes al sol, i, daniel blake. komedi de olsun diyenler için modern times, blue collar. klasik olsun diyenler için ladri di biciclette, on the waterfront. roman uyarlaması olsun diyenler için of mice and men, germinal. biografik olsun isteyenler için hoffa. psikolojik gerilim de olsun diyenler için the machinist. kafa sözlükteki sinefillere hediyem olsun.
satchka - 1925
yön: sergei m. eisenstein
modern times- 1936
yön: charlie chaplin
the grapes of wrath - 1940
yön: john ford
ladri di biciclette -1948
yön: vittorio de sica
on the waterfront - 1954
yön: elia kazan
saturday night and sunday morning- 1960
yön: karel reisz
karanlıkta uyananlar- 1964
yön: ertem göreç
la classe operaia va in paradiso- 1971
yön: elio petri
otobüs- 1975
yön: tunç okan
ziemia obiecana- 1975
yön: andrzej wajda
blue collar - 1978
yön: paul schrader
maden- 1978
yön: yavuz özkan
days of heaven - 1978
yön: terrence malick
norma rae - 1979
yön: martin ritt
matewan- 1987
yön: john sayles
hoffa - 1992
yön: danny devito
of mice and men- 1992
yön: gary sinise
germinal - 1993
yön: claude berri
dirty pretty things - 2002
yön: stephen frears
los lunes al sol- 2002
yön: fernando león de aranoa
whisky - 2004
yön: juan pablo rebella, pablo stoll
the machinist - 2004
yön: brad anderson
noth country - 2005
yön: niki caro
biutiful- 2010
yön: alejando g. iñárritu
deux jours, une nuit - 2014
yön: jean-pierre dardenne, luc dardenne
i, daniel blake- 2016
yön: ken loach
satchka - 1925
yön: sergei m. eisenstein
modern times- 1936
yön: charlie chaplin
the grapes of wrath - 1940
yön: john ford
ladri di biciclette -1948
yön: vittorio de sica
on the waterfront - 1954
yön: elia kazan
saturday night and sunday morning- 1960
yön: karel reisz
karanlıkta uyananlar- 1964
yön: ertem göreç
la classe operaia va in paradiso- 1971
yön: elio petri
otobüs- 1975
yön: tunç okan
ziemia obiecana- 1975
yön: andrzej wajda
blue collar - 1978
yön: paul schrader
maden- 1978
yön: yavuz özkan
days of heaven - 1978
yön: terrence malick
norma rae - 1979
yön: martin ritt
matewan- 1987
yön: john sayles
hoffa - 1992
yön: danny devito
of mice and men- 1992
yön: gary sinise
germinal - 1993
yön: claude berri
dirty pretty things - 2002
yön: stephen frears
los lunes al sol- 2002
yön: fernando león de aranoa
whisky - 2004
yön: juan pablo rebella, pablo stoll
the machinist - 2004
yön: brad anderson
noth country - 2005
yön: niki caro
biutiful- 2010
yön: alejando g. iñárritu
deux jours, une nuit - 2014
yön: jean-pierre dardenne, luc dardenne
i, daniel blake- 2016
yön: ken loach
devamını gör...
ali tatar
trajik ve dramatik biçimde yaşamına son vermiş kumpas mağduru yarbay. insanın kendi özgürlüğü uğruna yaşam özgürlüğüne son vermesi, cidden buruk bir duygu.
devamını gör...
sözlük dergi yazılarını bekliyor
herkesin emeğine sağlık, bizi okuyabilmek çok güzel , ben de yolladım
devamını gör...
ölmeye verilen isimler
tahtalı köye gitmek.
devamını gör...
viva la vida or death and all his friends
coldplay'in 11 haziran 2008'de piyasaya sürdüğü stüdyo albümü.
kapak fotoğrafında eugene delacroix'in halka yol gösteren özgürlük ile diğerlerinden çok ayrı bi yere koyar kendisini benim içimde. halka yol gösteren özgürlüğü bilen bilir, genelde fransız devrimi ile bir tutulur hep, oysa ki 1830, yani temmuz devrimi diye anılan bir olay için yapılmıştır o tablo.
aynı zamanda, sevgili delacroix, o devrimi hiç de desteklemez, oldukça kötü gösterir devrimcileri...
neyse efendim, albüme dönelim. o albüm aslında kendisinden sonra rock müzik denilmiş oluşumu çok farklı etkilemiş bir albümdür, zira bugünün imagine dragons ve türevlerinin, her şarkıda kullandıkları "oooooooooo, aaoaooooooo" tarzı korosal sesleri, tekrar popüler bir konuma getirmiştir, atası değildir, ama ilerletendir.
gelelim albüme, bu albüm eski coldplay albümleri kadar ön planda olan bir piyanoya sahip değil.
ilk olarak life is technicolor çalıyor, üstte söylediğim aeeeeeeeeoeo ooooooooooh tarzı sesleri yeniden şarkılarda kullanıma teşvik etmiş bir şarkıdır, tuhaf bir giriş şarkısıdır. bas gitarı insan kurban edilecek kadar güzeldir.
hemen ardından eski coldplay havasını çağrıştıran cemeteris of london çalar, şarkı sözlerine bakınca da eski coldplay'i kısmen görürsünüz, kısmen başka bir coldplay da vardır aslında, cadı avları gelir aklınıza, korosal bir "la la la la la la la hey" girer, imagine dragons bu seslerin ne ekmeğini yedi be diye düşünürsünüz, coldplay'e bir tık daha minnet duyarsınız.
sonrasında lost! çalar, melodisiyle, ritmiyle... her kısmıyla aklıma fransız devrimlerini getirir, 1789'u, 1830'u, 1848 ve hatta 1968 öğrenci protestoları...
sonrasında 42 çalmaya başlar, adından da anlayacağımız üzere otostopçunun galaksi rehberi göndermeli bir şarkıdır bu, evrenin sonundaki restorana mutsuz bir şekilde otostop çekmiş gibi hissedersiniz.
hemen ardından albümün en favori bulduğum şarkısı girer... lovers in japan, bunun bir de klibi vardır, izlerken başınızı döndürür, çok da tatlı bi kliptir. o klipte bunlar televizyon izlerler, tam o kısıma durdurup çevrenizde kim varsa "kitap okuyun" diye bağırmak istersiniz.
lovers in japan biter, keşke bitmese dersiniz, yes başlar. hem eski hem de yeni coldplay havası vardır, o parachutes albümüne öyle yakışır ki bu şarkı, aynı zamanda viva la vida or death and all his friends albümüne de yakışır aynı zamanda, bambaşkadır, oryantalist bir yani bile vardır. pembe tatlı sakız gibi şarkı vallahi...
viva la vida çalar, gözlerinizi kapatırsınız ve dinlerken büyülenirsiniz. şarkı sözlerindeki depeche mode etkisini fark edersiniz, iki farklı klibi olduğunu duyup şaşırır ve iki klibin de olağanüstü olduğunu fark edersiniz. bir tanesi külttür, diğeri ise anton corbijn versiyonudur, depeche mode'un enjoy the silence'ına çok güzel bir el sallamadır. isteyene buraya bırakalım bari: versiyon 2
violet hill çalar, bak bunda da çok fazla pink floyd etkisi yakalarım ben, klibi izleyince fark edersiniz zaten, bambaşkadır şarkı. bu şarkı bi insan olsaydı kesinlikle bana lisans dönemim boyunca yardım etmiş, yol göstermiş sevgili ruyaymis olurdu.
violet hill biter, strawberry swing çalar. bu şarkı için yine şunu ekleyeyim, sevgiliyle dinlemeyin böyle güzel şarkıları, ayrılınca falan dinleyemezsiniz yazık olur.
sona geldik, benim için son iyi coldplay albümünün son şarkısı... death and all his frends, yüzümde tuhaf bir gülümseme, şarkı sözlerindeki o gülümsemeyi silecek cümleler...
coldplay kanayan yaramdır benim, keşke bozmasaydı
kapak fotoğrafında eugene delacroix'in halka yol gösteren özgürlük ile diğerlerinden çok ayrı bi yere koyar kendisini benim içimde. halka yol gösteren özgürlüğü bilen bilir, genelde fransız devrimi ile bir tutulur hep, oysa ki 1830, yani temmuz devrimi diye anılan bir olay için yapılmıştır o tablo.
aynı zamanda, sevgili delacroix, o devrimi hiç de desteklemez, oldukça kötü gösterir devrimcileri...
neyse efendim, albüme dönelim. o albüm aslında kendisinden sonra rock müzik denilmiş oluşumu çok farklı etkilemiş bir albümdür, zira bugünün imagine dragons ve türevlerinin, her şarkıda kullandıkları "oooooooooo, aaoaooooooo" tarzı korosal sesleri, tekrar popüler bir konuma getirmiştir, atası değildir, ama ilerletendir.
gelelim albüme, bu albüm eski coldplay albümleri kadar ön planda olan bir piyanoya sahip değil.
ilk olarak life is technicolor çalıyor, üstte söylediğim aeeeeeeeeoeo ooooooooooh tarzı sesleri yeniden şarkılarda kullanıma teşvik etmiş bir şarkıdır, tuhaf bir giriş şarkısıdır. bas gitarı insan kurban edilecek kadar güzeldir.
hemen ardından eski coldplay havasını çağrıştıran cemeteris of london çalar, şarkı sözlerine bakınca da eski coldplay'i kısmen görürsünüz, kısmen başka bir coldplay da vardır aslında, cadı avları gelir aklınıza, korosal bir "la la la la la la la hey" girer, imagine dragons bu seslerin ne ekmeğini yedi be diye düşünürsünüz, coldplay'e bir tık daha minnet duyarsınız.
sonrasında lost! çalar, melodisiyle, ritmiyle... her kısmıyla aklıma fransız devrimlerini getirir, 1789'u, 1830'u, 1848 ve hatta 1968 öğrenci protestoları...
sonrasında 42 çalmaya başlar, adından da anlayacağımız üzere otostopçunun galaksi rehberi göndermeli bir şarkıdır bu, evrenin sonundaki restorana mutsuz bir şekilde otostop çekmiş gibi hissedersiniz.
hemen ardından albümün en favori bulduğum şarkısı girer... lovers in japan, bunun bir de klibi vardır, izlerken başınızı döndürür, çok da tatlı bi kliptir. o klipte bunlar televizyon izlerler, tam o kısıma durdurup çevrenizde kim varsa "kitap okuyun" diye bağırmak istersiniz.
lovers in japan biter, keşke bitmese dersiniz, yes başlar. hem eski hem de yeni coldplay havası vardır, o parachutes albümüne öyle yakışır ki bu şarkı, aynı zamanda viva la vida or death and all his friends albümüne de yakışır aynı zamanda, bambaşkadır, oryantalist bir yani bile vardır. pembe tatlı sakız gibi şarkı vallahi...
viva la vida çalar, gözlerinizi kapatırsınız ve dinlerken büyülenirsiniz. şarkı sözlerindeki depeche mode etkisini fark edersiniz, iki farklı klibi olduğunu duyup şaşırır ve iki klibin de olağanüstü olduğunu fark edersiniz. bir tanesi külttür, diğeri ise anton corbijn versiyonudur, depeche mode'un enjoy the silence'ına çok güzel bir el sallamadır. isteyene buraya bırakalım bari: versiyon 2
violet hill çalar, bak bunda da çok fazla pink floyd etkisi yakalarım ben, klibi izleyince fark edersiniz zaten, bambaşkadır şarkı. bu şarkı bi insan olsaydı kesinlikle bana lisans dönemim boyunca yardım etmiş, yol göstermiş sevgili ruyaymis olurdu.
violet hill biter, strawberry swing çalar. bu şarkı için yine şunu ekleyeyim, sevgiliyle dinlemeyin böyle güzel şarkıları, ayrılınca falan dinleyemezsiniz yazık olur.
sona geldik, benim için son iyi coldplay albümünün son şarkısı... death and all his frends, yüzümde tuhaf bir gülümseme, şarkı sözlerindeki o gülümsemeyi silecek cümleler...
coldplay kanayan yaramdır benim, keşke bozmasaydı
devamını gör...
bebek tuzlamak
kökeni eski roma'ya dayanan, anadolu'nun birçok yerinde hala devam eden bir ritüeldir. bebeklerin pişik olmaması ve ileride terinin kokmaması için yapılıyor(!) bebeği dehidratasyona sokup ölümüne neden olabilecek tehlikeli bir uygulamadır.
devamını gör...
elminster the wise
geçirdiği araba kazası neticesinde kolunun yarısını az daha kaybedecek olduğundan sözlüğe kısa süre ara vermiş ama uykusuzkahve'nin ısrarlarına dayanamayarak sözlüğe koşarak geri dönmüş yazar bozuntusu. zaten kendisinin kahveye zaafı olduğu bilinmekle beraber dostu olan kahveye de hayır diyememiştir.*
patlayacak dikişlerinin sorumluluğu tamamen uykusuzkahve'ye aittir...
patlayacak dikişlerinin sorumluluğu tamamen uykusuzkahve'ye aittir...
devamını gör...
6 kelimelik hikayeler
kendi hayatımı misafir gibi yaşamaya başladım.
devamını gör...
başak burcu kadını
bir başak burcu kadını olarak aciklama gereksinimi duydum. tanimlari genel olarak gözden geçirdiğimde öncelikle söylemek istediğim şey bencil degil aksine fazla düşünceli olmasidir. gereğinden fazla değer verir. hisleri fazla kuvvetlidir. zekidir. şaşırtmayı sever birçok alanda yeteneklidir. soylenenler karsinda fazla düşünür ve farkli yorumlar çıkarabilir ki bu kendinizi iyi ifade edemediginizden kaynaklanır.tartışma anında mantiksal düşünür fakat damarina basıldığında karşısındakini asla düşünmez.ilişkide çıtayı yuksek tutar.mükemmeliyetçi, titiz ve planlidir.yeni tanismalarda konuşmasıyla mest eder. cinsel acidan bakıldığında başak burcu kadını partnerini nasil etkilemesi gerektiğini cok iyi bilir. yani olay vücudun ya da yüzün guzelliginde değildir. genelde gözleri, boynu ve pratik zekasi dikkat çeker. başak burcu kadini ile iletişim kurulmaktan kaçınılması karşı tarafın kaybıdır..
devamını gör...
hiçbir yere ait olamamak
zaman zaman sorunlardan uzak tutsa da, çoğunlukla kocaman bir boşluk içinde yaşamaya sebep olan.
devamını gör...
ağaç dikmek
karbondioksidi oksijene çevirecek fabrikalar olmadığına göre, elde imkan varken mutlaka ağaç dikilmeli.
devamını gör...
back to the future radyo yayını
bu gece 00:30 itibariyle yayında olacak ama canlı olmayacak radyo programımdir.
şimdi neden canlı değil diye soranlara verecek enteresan bir cevabım yok açıkçası sadece ortam müsait değil.* ama eğer dinleyen olursa canlı da olsun diyen olursa haziran ayında bir iki kez canlı olabilir diye düşünüyorum.
tabi ki siz sevgili dinleyenleri karsilamamak olmazdı o yüzden programın açılışında ilk şarkı öncesi berbat sesimle kısa bir konuşmam var. onu da dinlerseniz benim için mutluluk verici olur.
nedir bu program diyenlere de cevabım şu.
efendim ben bir 40+ olmasam da sözlüğün geneline göre yaşlı kalmış bir yazar olarak bizim zamanımızın 30 yıl 20 yıl öncesi şarkılarını günümüze getirmek istedim. şahsım olarak genellikle progressive rock, blues, jazz ve brit pop genresinde şarkılar dinliyorum ancak tabi her yol var. yani program devam ederse özgün müzikten arabesk e kadar ya da bb kinglerden nina simone lara kadar bir yolumuz olacak.
ilk program da 1970 lerin progressive rock gruplarından gelecek. sıkmasın diye uzun bir liste değil ama gönlüm sizleri mutlu etmesinden yana. umarım kendinizi 70 lerde hissedersiniz.
esen kalın.
not: programi dinleyecek olan herkese teşekkür etmekle birlikte eleştirilerinizi merakla beklemekteyim.
ayrıca miko ya sonsuz teşekkürler buradan.
şimdi neden canlı değil diye soranlara verecek enteresan bir cevabım yok açıkçası sadece ortam müsait değil.* ama eğer dinleyen olursa canlı da olsun diyen olursa haziran ayında bir iki kez canlı olabilir diye düşünüyorum.
tabi ki siz sevgili dinleyenleri karsilamamak olmazdı o yüzden programın açılışında ilk şarkı öncesi berbat sesimle kısa bir konuşmam var. onu da dinlerseniz benim için mutluluk verici olur.
nedir bu program diyenlere de cevabım şu.
efendim ben bir 40+ olmasam da sözlüğün geneline göre yaşlı kalmış bir yazar olarak bizim zamanımızın 30 yıl 20 yıl öncesi şarkılarını günümüze getirmek istedim. şahsım olarak genellikle progressive rock, blues, jazz ve brit pop genresinde şarkılar dinliyorum ancak tabi her yol var. yani program devam ederse özgün müzikten arabesk e kadar ya da bb kinglerden nina simone lara kadar bir yolumuz olacak.
ilk program da 1970 lerin progressive rock gruplarından gelecek. sıkmasın diye uzun bir liste değil ama gönlüm sizleri mutlu etmesinden yana. umarım kendinizi 70 lerde hissedersiniz.
esen kalın.
not: programi dinleyecek olan herkese teşekkür etmekle birlikte eleştirilerinizi merakla beklemekteyim.
ayrıca miko ya sonsuz teşekkürler buradan.
devamını gör...
beni bilen bilir tarzı savunma
ey ahali ben ne mübarek insanım, hadi ne bekliyorsunuz onaylasanıza..
hata yapmaz, yapsa da hemen tutuşur beni bilen bilir ayakları yapar, geçiniz..
(bkz: narsist insanın özellikleri)
hata yapmaz, yapsa da hemen tutuşur beni bilen bilir ayakları yapar, geçiniz..
(bkz: narsist insanın özellikleri)
devamını gör...
genel kültürün ortamlarda hava atmak dışında hiçbir işe yaramaması
peki trigonometri bizim hayatımızda ne işe yarayacak gibi bir bakış açıdır bu.
yürüyen bilgi yumağı olmak gibi bir amacım da yok her bilgi bir tık uzağında. ama her öğrendiğin şey sana bir bakış açısı katar. geleceği öngörme, geçmişi değerlendirmeni sağlar. yani düşünme becerilerini geliştirir. bunun hayatta ne işe yarayacağını ise burada anlatacak değilim.
t. salt, kuru bilginin insana bir katkısı olmadığını düşündüren iddia.
yürüyen bilgi yumağı olmak gibi bir amacım da yok her bilgi bir tık uzağında. ama her öğrendiğin şey sana bir bakış açısı katar. geleceği öngörme, geçmişi değerlendirmeni sağlar. yani düşünme becerilerini geliştirir. bunun hayatta ne işe yarayacağını ise burada anlatacak değilim.
t. salt, kuru bilginin insana bir katkısı olmadığını düşündüren iddia.
devamını gör...
türkiye'de tacize uğramamış kadın olmaması
taciz veya taciz edilmek insanlar adına hoş olmayan şeyler elbette. buna tevessül edenin allah cezasını versin. ama biraz abartı bir söylem gibi geldi bana. türkiye'de tacize uğramamış kadın yok demek taciz etmeyen erkek yok demek -taciz edenin erkek olduğu varsayılmıştır- ile aynı manaya geliyor gibi.
devamını gör...
kafa sözlük
herkesin kendini anlattığı sözlük. erkek arkadaşımı masanın üzerine koydum bulamıyorum, o kadar psikopatım ki kendi saçımı kesiyorum vesaire. baş ağrısını zekaya bağlayan bile var yahu. ben istiyorum ki sözlüğe girdiğim zaman sedat peker'in son videosunda nelerin altını çizdiğini öğreneyim. çok mu şey istiyorum?
devamını gör...

