anne ve babanın çocuğuna yapabileceği en büyük iyilik
yurt dışına okumaya yollaması.
devamını gör...
önce o eli bi indir
akıllara kuzey tekinoğlu'nu getirir.
devamını gör...
eski türk dizilerinin yenilere bin basması
avrupa yakası, ekmek teknesi, 7 numara... ve daha niceleri.
aah ah televizyon izlemeyi özledim yahu! bin değil, on bin yüz milyon milyar basar.
aah ah televizyon izlemeyi özledim yahu! bin değil, on bin yüz milyon milyar basar.
devamını gör...
normal sözlük’ün artık bitmiş olması
ne dersun.
bitince bana da yazın,
ben o esnada tanım giriyor olabilirim.
biri beni durdursun.
ben yazmadan duramıyorum.
b planı olarak,
yeni bir sözlük açarım.
adı köylü sözlük olabilir.
yazmak isteyen yazar,
online durmak isteyen durur,
trol olmak isteyen trol olur.
demokrasi ve çareler mevzusu.
bitince bana da yazın,
ben o esnada tanım giriyor olabilirim.
biri beni durdursun.
ben yazmadan duramıyorum.
b planı olarak,
yeni bir sözlük açarım.
adı köylü sözlük olabilir.
yazmak isteyen yazar,
online durmak isteyen durur,
trol olmak isteyen trol olur.
demokrasi ve çareler mevzusu.
devamını gör...
sonuna nokta konulmayan tanım
öz olarak ne kadar iyi olsa da formatlara aykırı olduğu için beğenmediğim tanımdır.
devamını gör...
sofie'nin dünyası
benim, yıllar önce alıp bir kaç kez baştan başlayıp, okuyup bıraktığım, okuyup bıraktığım, kursa konu soruları düşünmekten, içerisine bir türlü nüfuz edemediğim, yahut içime nüfuz etmesinden, bir türlü dış dünyaya dönmediğim bir kitaptır. kronolojik felsefe tarihi ve felsefe yapım aşaması romanıdır. aşaması dedim, çünkü bu aşama sizin, aşağıda anlatacağım, merak duygunuzun ne kadar diri kaldığına bağlıdır.
kitaba, kitap olarak baktığınız ve salt bitirmeye odaklandığınızda, bu aşamaya geçemiyorsunuz.
sadece siz değil, hepimiz geçemiyoruz: ve aslında kitabı elimize alıp alıp bırakmalarımızın yegane sebebi de bu. en azından benim açımdan.
... iyi bir filozof olmak için gereksindiğimiz tek şey hayret etme yeteneğimizdir...
kitabın sen kimsin? bölümünden sonraki başlığı...
başlıktan da anlaşıldığı üzere, iyi bir filozof öncelikle hayret etme yeteneğini kaybetmemiş olacak. bu da, yazarın niçin 15 yaşında, çocukluktan genç kızlığa adım atan sofie'yi seçtiğini göstermektedir.
çünkü sadece çocuklar. hayret etme yeteneğine sahiptir. bir de filozoflar.
..
çocuklar ise, zamanla* bu yeteneklerini kaybeder ve dünyada meydana gelen olaylara merak duymak yerine, monoton bir alışma yada yaşama uyum sağlama sürecini benimserler.
peki ya sofie?.. işte yazarın, tam da bu* zaman ayrımındaki kızı, hayret yeteneğinden tutup felsefenin ocağına atması, yazarın bize mesajıdır: hayatın monotonluğuna alışmamamız ve gördüğümüz her şeye merakla bakmamızı aşılamak istemesindendir. kitabın ilerleyen evrelerinde, esasında bu felsefe kursunun sofie amundsen için değil, bizim için olduğunu görürüz.
yazarın, bunu yaparken kullandığı dilin basitliği de kitabı daha anlaşılır kılıyor.
gelelim bana;
şimdi hincime allah aşkına kendi yaşamından örnek verme riv riv diyeceksiniz. yooo
.. o da sözlüğün en sevdiğim kısmı...
kitabın içerisinde bulduğum buğday başağını ayraç olarak kullanmaya başladım, en azından bu kitap için. ve bununla ilk defa, kitap ayracına bir bağ kurduğumu fark ettim. bu kitap, sanırım bu kez bitecek. aslında yazacak daha çok şeyim var fakat uzun zamandır olduğu gibi yine zihnimi toplayamıyorum ve cümlelerimi bir diziye sokamıyorum. o nedenle, kitap hakkında söylenecek zırvalarım bu kadar. haa bir de mümkünse yazıyı, can bonomo eşliğinde okuyun. yahut kitaba ara verip, bir süre can bonomo dinleyin: kitap derinize nüfuz etsin. benim önerim bu şarkı, şimdilik* keyfim bilir... : varsa sizin de önerileriniz bonibon tadında... keyfiniz bilir.
kitaba, kitap olarak baktığınız ve salt bitirmeye odaklandığınızda, bu aşamaya geçemiyorsunuz.
sadece siz değil, hepimiz geçemiyoruz: ve aslında kitabı elimize alıp alıp bırakmalarımızın yegane sebebi de bu. en azından benim açımdan.
... iyi bir filozof olmak için gereksindiğimiz tek şey hayret etme yeteneğimizdir...
kitabın sen kimsin? bölümünden sonraki başlığı...
başlıktan da anlaşıldığı üzere, iyi bir filozof öncelikle hayret etme yeteneğini kaybetmemiş olacak. bu da, yazarın niçin 15 yaşında, çocukluktan genç kızlığa adım atan sofie'yi seçtiğini göstermektedir.
çünkü sadece çocuklar. hayret etme yeteneğine sahiptir. bir de filozoflar.
..
çocuklar ise, zamanla* bu yeteneklerini kaybeder ve dünyada meydana gelen olaylara merak duymak yerine, monoton bir alışma yada yaşama uyum sağlama sürecini benimserler.
peki ya sofie?.. işte yazarın, tam da bu* zaman ayrımındaki kızı, hayret yeteneğinden tutup felsefenin ocağına atması, yazarın bize mesajıdır: hayatın monotonluğuna alışmamamız ve gördüğümüz her şeye merakla bakmamızı aşılamak istemesindendir. kitabın ilerleyen evrelerinde, esasında bu felsefe kursunun sofie amundsen için değil, bizim için olduğunu görürüz.
yazarın, bunu yaparken kullandığı dilin basitliği de kitabı daha anlaşılır kılıyor.
gelelim bana;
şimdi hincime allah aşkına kendi yaşamından örnek verme riv riv diyeceksiniz. yooo
.. o da sözlüğün en sevdiğim kısmı...
kitabın içerisinde bulduğum buğday başağını ayraç olarak kullanmaya başladım, en azından bu kitap için. ve bununla ilk defa, kitap ayracına bir bağ kurduğumu fark ettim. bu kitap, sanırım bu kez bitecek. aslında yazacak daha çok şeyim var fakat uzun zamandır olduğu gibi yine zihnimi toplayamıyorum ve cümlelerimi bir diziye sokamıyorum. o nedenle, kitap hakkında söylenecek zırvalarım bu kadar. haa bir de mümkünse yazıyı, can bonomo eşliğinde okuyun. yahut kitaba ara verip, bir süre can bonomo dinleyin: kitap derinize nüfuz etsin. benim önerim bu şarkı, şimdilik* keyfim bilir... : varsa sizin de önerileriniz bonibon tadında... keyfiniz bilir.
devamını gör...
w harfi
yarı ünlü ve yarı ünsüz bir harf. double u denilmesinin sebebi de bundan kaynaklı. türkçe'de v harfinden çok ğ harfine yakındır.
devamını gör...
tuhaf sözlük
(bkz: bak buralar değerlenir)
yazarın henüz emekleyen çocuğa, böyle çocuk mu olur yürüyemiyor, değişik değişik hareketler yapıyor diye serzenişte bulunduğu başlık.
yazarın henüz emekleyen çocuğa, böyle çocuk mu olur yürüyemiyor, değişik değişik hareketler yapıyor diye serzenişte bulunduğu başlık.
devamını gör...
orman yangını çıkan yerlere gidip çay dağıtmak
sel felaketi yaşanan bölgede çay dağıtan reisten beklediğimiz güzellik. hadi reis, çık otobüsün üstüne de çay fırlat vatandaşa. bu zor günler ancak bu şekilde atlatılır.
devamını gör...
pame radyo yayını
fenerbahçeliler olarak marikaki'nin affına sığındığımız ama devre arası olur olmaz koşarak bir iki şarkıdan nasiplendiğimiz geleneksel pazar etkinliğimiz.
devamını gör...
kaderin cilvesi
sen istiyor duj, verecek bej dolar daha. turkia çok güzel raki şij kebab harika.
devamını gör...
bu başlıkta kendimizi kandırıyoruz
hayatımda hiç keşkelerim, pişmanlıklarım yok, tüm hayallerimi gerçekleştirdim. ülkem adına o kadar umutluyum ki, darısı diğer yazarların başına.
devamını gör...
yolda yürürken kız arkadaşlarına dönüp zıplayarak konuşan kız
kanguru musun kızım sen diyip, ağzının payını vermeniz gerekir.*
ama yapmayın, zira içinden bir pelin su çıkıverir ve hayatınızın zılgıtını yersiniz.*
ama yapmayın, zira içinden bir pelin su çıkıverir ve hayatınızın zılgıtını yersiniz.*
devamını gör...
domestic hıyar
ömrün kalbin kadar güzel olsun. burada laf edenler karşısında beni her zaman bulacak. ben öyle uzun cümleler kuracak bir insan değilim artık. en kısa sürede yanına geleceğim. yeni yaşın kutlu olsun adam gibi adam!
devamını gör...
yeşilay
kuruluşu, birinci dünya savaşı sırası ve sonrasında, düşman kuvvetlerinin toplumumuz içinde alkol, uyuşturucu gibi zararlı ve bağımlılık yapan maddeleri yaygınlaştırmalarına ve işgale karşı direniş ruhunu darmadağın etmelerine engel olmak için sultan vahdettin'in izni ile doktor mazhar osman başta olmak üzere o dönemin aydınları tarafından 5 mart 1920 tarihinde istanbul'da kurulmuştur. ilk kurulduğunda ismi hilal-i ahdar olarak geçiyordu.
ilk önce alkol bağımlılığı ile mücadele amaçlı kurulmuştur. daha sonra hem sağlık kuruluşu ve sivil toplum kurumu olarak da çalışmalarına devam etmiştir.
başta ingilizler olmak üzere, işgal güçlerinin amacı ülkelerinden getirmiş oldukları türlü türlü uyuşturucu, alkol ve benzeri keyif verici, bağımlılık yapan maddeleri istanbul ve anadolu'da yaygın hale getirtmek , bu sayede bir gevşeme ve hissizliğe sebep olup ülkedeki ulusal mücadele ruhunu baltalamak ve direnişin altını oymak istemişler ama bir grup yurtsever aydın bu tehlike karşısında örgütlenip bugünkü yeşilay kurumunun temellerini atmışlar. kurulduğu 1-7 mart tarihleri ülkemizde yeşilay haftası olarak kutlanmaktadır. kurum, bugün de zararlı alışkanlıklar ile savaşmak ve gençlerin bağımlı olmasına engel olmak için aynı çabayı gösteriyor.
ilk önce alkol bağımlılığı ile mücadele amaçlı kurulmuştur. daha sonra hem sağlık kuruluşu ve sivil toplum kurumu olarak da çalışmalarına devam etmiştir.
başta ingilizler olmak üzere, işgal güçlerinin amacı ülkelerinden getirmiş oldukları türlü türlü uyuşturucu, alkol ve benzeri keyif verici, bağımlılık yapan maddeleri istanbul ve anadolu'da yaygın hale getirtmek , bu sayede bir gevşeme ve hissizliğe sebep olup ülkedeki ulusal mücadele ruhunu baltalamak ve direnişin altını oymak istemişler ama bir grup yurtsever aydın bu tehlike karşısında örgütlenip bugünkü yeşilay kurumunun temellerini atmışlar. kurulduğu 1-7 mart tarihleri ülkemizde yeşilay haftası olarak kutlanmaktadır. kurum, bugün de zararlı alışkanlıklar ile savaşmak ve gençlerin bağımlı olmasına engel olmak için aynı çabayı gösteriyor.
devamını gör...
roxa
tanımlarıyla karşılaştığımda mutlu olduğum, dobra ve samimi bulduğum menekşe yazar.
devamını gör...
umut
kimine göre işkenceyi uzatan, kimine göre de yaşamın devamını sağlayan kavramdır.
devamını gör...
hac kurasına katılacakken yanlışlıkla gryffindor'a seçilmek
2003 yılında karşılaştığım trajikomik olay.
o sıralar bir hac acentesinde seyahat işlerinden sorumlu olarak çalışıyordum. nasıl olduysa hüseyin isimli 80'lerinde bir amca bir şekilde bana ulaşmış. hac kuraları hakkında detaylı bilgi istedi. o zamanlar internetten kayıt yoktu. gidip diyanet işlerinden elle kayıt yaptırmanız ve kura sonuçları açıklanacağı vakitte salonunda bulunmanız gerekiyordu. neyse işte bu amcamız kaydını yaptırmış ancak kura günü salona gitmek yerine yanlışlıkla jacobite trenine atlayıp doğruca hogwarts'a yolculuk yapmış. vagonlarda gezinirken üç tane çocuğun bulunduğu bir kabine girip onlara güllü konya şekeri ikram etmiş. bana anlatırken gözleri yaşarmıştı "bu yaşta kabe aşkı... maşallah sübhanallah.. fevkalade.. " demiş. sonra hogwarts'a vardığında herkes seçmen şapka ile seçilirken kendisine slytherin çıkmış. fakat kendisi bu üç münevver çocuktan ayrılmamak için kendi gibi ak sakallı olan okul müdürüne seçimi tekrar ettirmesi gerektiği konusunda diretmiş. seçmen şapka ikincisinde gryffindor'a yerleştirmiş amcamızı. sonra bunun hac kurası olmadığını fark etmiş. amcamız orada küçük bir baygınlık geçirmiş tabii. sonra gerisingeri trene atlayıp diyanet işlerine müracaat etmiş fakat çabaları boşa çıkmış.
biz bu talihsiz olayı öğrendikten sonra firma olarak kendisini umreye götürme kararı aldık. ertesi sene ne mutludur ki, telefonla beni arayıp hac sonucunun çıktığını söyleyerek müjdeyi vermişti. onun adına çok sevinmiştim. ondan sonra hiç halini hatrını sorma fırsatım olmadı. göçüp gittiyse dünyadan rahmet olsun kendisine...
o sıralar bir hac acentesinde seyahat işlerinden sorumlu olarak çalışıyordum. nasıl olduysa hüseyin isimli 80'lerinde bir amca bir şekilde bana ulaşmış. hac kuraları hakkında detaylı bilgi istedi. o zamanlar internetten kayıt yoktu. gidip diyanet işlerinden elle kayıt yaptırmanız ve kura sonuçları açıklanacağı vakitte salonunda bulunmanız gerekiyordu. neyse işte bu amcamız kaydını yaptırmış ancak kura günü salona gitmek yerine yanlışlıkla jacobite trenine atlayıp doğruca hogwarts'a yolculuk yapmış. vagonlarda gezinirken üç tane çocuğun bulunduğu bir kabine girip onlara güllü konya şekeri ikram etmiş. bana anlatırken gözleri yaşarmıştı "bu yaşta kabe aşkı... maşallah sübhanallah.. fevkalade.. " demiş. sonra hogwarts'a vardığında herkes seçmen şapka ile seçilirken kendisine slytherin çıkmış. fakat kendisi bu üç münevver çocuktan ayrılmamak için kendi gibi ak sakallı olan okul müdürüne seçimi tekrar ettirmesi gerektiği konusunda diretmiş. seçmen şapka ikincisinde gryffindor'a yerleştirmiş amcamızı. sonra bunun hac kurası olmadığını fark etmiş. amcamız orada küçük bir baygınlık geçirmiş tabii. sonra gerisingeri trene atlayıp diyanet işlerine müracaat etmiş fakat çabaları boşa çıkmış.
biz bu talihsiz olayı öğrendikten sonra firma olarak kendisini umreye götürme kararı aldık. ertesi sene ne mutludur ki, telefonla beni arayıp hac sonucunun çıktığını söyleyerek müjdeyi vermişti. onun adına çok sevinmiştim. ondan sonra hiç halini hatrını sorma fırsatım olmadı. göçüp gittiyse dünyadan rahmet olsun kendisine...
devamını gör...

