şaşırtmamıştır. atatürk’lü bardaklar, kupalar, çakmaklar ya da allah yazılı çakmaklar. insanları nereden vuracaklarını çok iyi biliyorlar.
(bkz: kapitalizm)
devamını gör...

sonralarda hazır kaplar çıkmıştı hemen deftere giydirilebiliyordu.
önce çiçekli, desenli kaplayıp sonra üzerini şeffaf kapla yeniden korumaya aldığımı hatırlıyorum. zamanımız çokmuş demek ki.
devamını gör...

'' bir kitap önerir misin lutfen bana?'' çevremi baya baya daraltmadan önce daha sık duyduğum bir cümleydi bu. eskiden sevdiğim kitapları önerirdim de. hatta değer verdiğim bir insansa kütüphanemden o kitabı ödünç bile verirdim. bana geri vermiş, vermemiş de umrumda olmazdı. babil'in asma bahçeleri çağında yaşamıyoruz sonuçta, her kitabın tek bir baskısı yok. o kitabı tekrar okumaya ihtiyaç duyarsam başka bir baskısını alabilirim.

son zamanlarda epey tahamülsüz bir insan oldum. hala çok sık duyduğum bir rica ''memo bana bir kitap önerir misin?'' her defasında aynı iyimser aptallıkla öneriyorum hala. takıntı yapıyorum sonrasında ''aldı mı, okudu mu?'' çoğu alıyor ama kimsenin bir şey okuduğu ettiği yok.

rica ederim kimse benden kitap önerisi falan istemesin. dünyam yeterince karanlık. bir de bu tür paradoksların kağıt yaralarına hiç tahamülüm yok. okursanız ekime, okumazsanız aziz nesin'e.
devamını gör...

hypnogaja, amerikalı alternatif rock grubu. los angeles'ta kurulmuştur.
kadrosu şöyledir;
jason arnold (shyboy) - lead vocals
mark nubar donikian - keyboards/piano
jeeve- guitar/bass
tim groeschel - guitar/bass
adrian barnardo - drums/percussion
devamını gör...

birileri tarafından mutsuz ve değersiz hissettirilmek. anneniz ve babanız sizi birileri üzsün veya kullansın diye dünyaya getirmedi.
devamını gör...

kadın olmaları.
devamını gör...

manita yada aile yanında her harekete eyvallah çekilir, itibarı zedelenmez. hesabı sonra sorulur.
devamını gör...

cumhuriyet dönemi türk edebiyatının en sevdiğim kadın yazarı. kendisiyle fosforlu cevriye sayesinde tanışmıştım, üslubunu akıcılığı ve betimlemelerinin canlılığı ile ona dair daha çok şey öğrenmek için liz behmouras'ın yazdığı suat derviş biyografisini okumuştum daha sonra. bazı eserleri 1940'ların gazetelerinde tefrika olarak yayınlanmış. aynı dönemde resimli ay gibi dergilerin devamlılığı, kadın hareketleri hep onun sayesinde gerçekleşmiş. ilginçtir ki bugün bir ya da iki yayınevinin bireysel çabasıyla bilinmeyen eserleri yeni yeni günümüz okuyucusuyla buluşuyor.
devamını gör...

en ufak detaylarda soğuyorum.

- yere çöp atması
- en ufak yalan söylemesi
- sokakta yürürken sigara içmesi
- dindar olması
- vs vs
devamını gör...

buraya yazdıklarımı, yazacaklarımı paylaşacak kimsem olmaması olabilir.
devamını gör...

bağırsam bağıramam öyle bir hal, oysa o ilk feryat çıksa ağzımdan gerisi gelecek gibi, böyle kırık dökük kalmayacak hiçbişi..
ona bakıyorum, o benden daha ürkek ve milyar kat aşina bana, kuş masalından kış masalına geçiş yapan bana bakıyor, elimi tutuyor sanki, gözleri bana mı dikili onun? kelimeleri nerde peki? bu muyum ben? o mu bu kadar olan? anlamıyorum.

nerede durmam gerekiyor? nereye kadar gitmem gerekiyor bilmiyorum, tutsana ya elimi hadi? "olur öyle bazen" tarzı değil ama, saçlarımı okşasana, saçma bile olsa "geçecek" desene?

saçma olduğunu bile bile inansam sana, kış mevsiminde değiliz ki masalında yiteyim diyeyim, korkuyorum lan, anlasana!!!
devamını gör...

kendisine heykel belediyeci diyenleri bugün ifşa etmiş kişi.


kendisine heykel belediyesi diyenlerin ''1 milyar 323 milyon tl'' heykellere verdiği ifşa etmiş kişi.

ulan adam o kadar borca, o kadar şeylere rağmen mükemmel işler yapıyor.
devamını gör...

bir yerlerde ve hatta buralarda bile bunu yaşayan, gerçekten yaşayan insanlar var, bu biliniyor değil mi?
bilinmeli. bilinmiyorsa da düşünülmeli. o kadar da zor bir şeyden bahsetmiyor olsam gerek!

edit: birbirine sinirlenen insanlar da pozitif çıktıları olan tartışmalar yapabilirler. bunu bu gece bu başlık altındaki bazı entry sahipleriyle bir kez daha deneyimledim. bence tüm taraflar açısından faydalı oldu.

berbat bir şeydir. tarifi mümkün değil. tekrar ediyorum, umarım bu tanımı yapmanın daha doğrusu yapamamanın ancak yaşamanın karşılığı olmaz hayatınızda hiç. bunun yerine espriyi de koymayın ama yine de siz, olur mu?
devamını gör...

mecbur olmasam asla giymem.yaprak dökümü'nde ali rıza bey evinde de öyle oturuyordu, kahveye ve gezmeye de aynı şekilde gidiyordu.nasıl rahat ediyorsun be adam seni görünce ben bunalıyorum!
devamını gör...

"senin huzursuzluğun başkalarıyla değil, kendi kendinle bağdaşamadığın içindir" demişliği vardır.

taaa oralardan ince görmüştür ben de dahil çoğu insanı.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: ne oluyor kardeşim ne bu tantana)
devamını gör...

hala yaptığımdır. terapi gibi terapidir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

topuklu ayakkabı gönderilmesini tam bir izansızlık olarak görüyorum, ben de bir zamanlar bir yardım kuruluşunun kıyafet bölümünde çalışmıştım, gerçekten çok rezil şeylerle karşılaşılıyor, özellikle kirli, yırtık kıyafetlerin gönderildiğini görmek çok can sıkıyor, biraz empati ya sadece birazcık empati olsa, kendi giymediği kıyafeti bir başkasına göndermez. boş yere orada çalışan insanlara vakit kaybettiriliyor, çünkü saatlerce kıyafetleri ayırmak için uğraşılıyor... gerçekten çok sinir bozucu oluyor...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim