uzayın sesi
uzay o kadar derin ki herhangi bir sesi insan kulağı ile duyabilmemiz mümkün değildir. abd havacılık ve uzay ajansı (nasa), evrenin ultrason verilerden oluşturulmuş müziğini yayınlamış; bu müziğe sanal ortamda “uzayın sesi - the sound of space” denilmiştir.
hubble teleskobunun çektiği galaksi kümelerinin fotoğrafları sese dönüştürülmüş ve her bir öğeye bir ses verilmiştir. çıkan biraz ürpertici ses için nasa "bu, muhtemelen, şimdiye kadar duyduğunuz en sıra dışı müzik türü" diye açıklama yapmıştır.
hubble teleskobunun çektiği galaksi kümelerinin fotoğrafları sese dönüştürülmüş ve her bir öğeye bir ses verilmiştir. çıkan biraz ürpertici ses için nasa "bu, muhtemelen, şimdiye kadar duyduğunuz en sıra dışı müzik türü" diye açıklama yapmıştır.
devamını gör...
herkesin sevdiği sizin sevmediğiniz şey
evet artık açıklama vakti geldi, o merak ettiğiniz ve imkansız gözüyle baktığınız, dünyadaki kahve sevmeyen tek kişi benim.
devamını gör...
kafa sözlük
benim gibi fiziğin f'sinden anlamayan birine audiotest gibi bir bilim insanının makale niteliğindeki tanımları için her ne kadar haddim olmasa da madalya takma fırsatı veren sözlüktür. varlığı daim olsun!
devamını gör...
moderasyon konuşuyor
an iitibarıyla dinliyorum. emeklerinizin karşılığını almanız dileğiyle...
devamını gör...
şu an dinlenen şarkıdan bir cümle
bahar geldiğinde mi ben böyle olurum?
yoksa böyle olduğunda mı gelir bahar?*
yoksa böyle olduğunda mı gelir bahar?*
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının oy vermiyor olması
(bkz: sözlükte yazmak ama okumamak) olayından kaynaklıdır.
devamını gör...
kadının düşmanı yine kadın mıdır sorunsalı
insanın düşmanı insandır. düşman arayan illa birini buluyor. güzel diye, çirkin diye, zeki diye, cahil diye. geçen biri çirkin diye öldürüldü, bir çoğu da sözde onu çok güzel gören sevgilileri tarafından. sadece kadının düşmanı kadındır sözü yapıştı üzerimize çünkü ataerkillik içinde düşünceleri baskılanmış onlarca kadın var.
insanın olduğu ortamda kadın ya da erkek fark etmeksizin düşmanlık bitmez. insan hep ben dedikçe de bu bitmeyecek. oysa herkes başkaları ile uğraşmak yerine biraz kendiyle uğraşsa dünya daha yaşanılır olmaz mı?
insanın olduğu ortamda kadın ya da erkek fark etmeksizin düşmanlık bitmez. insan hep ben dedikçe de bu bitmeyecek. oysa herkes başkaları ile uğraşmak yerine biraz kendiyle uğraşsa dünya daha yaşanılır olmaz mı?
devamını gör...
o olmasın bu olmasın diye diye sözlüğü şekillendirmeye çalışan yazarların olması
e özgürlük diyip üslubu ortadan kaldırırsanız insanlar buradan soğur doğal olarak. aşılması gereken bir durum yok. kahvehanede yapacağınız muhabbeti buraya tasimamaniza gerek var.
devamını gör...
night of the living dead (1968)
zombi sinemasının atası olarak addedilen 1968 yılı george a. romero filmi. bu kült filmle birlikte romero, zombi filmlerinin ana kurallar silsilesini oluşturmuştur diyebiliriz. günümüzde zombi sineması diye bir tür varsa şüphesiz bunun baş mimarı romero abimizdir. bu filmi takiben 1978 yılında dawn of the dead ve 1985’te day of the dead'i çekerek işi bir üst boyuta taşımış ve kült bir seri oluşturmuştur. bu seri sayesinde ölüler halen yaşamaya devam ediyor. malumunuz, walking dead aldı başını gitti. yığınla zombi filmi romero abimizin başarısı sonrasında insanların beğenisine sunuldu. abimizin çok ekmeğini yediler çok...
filmin çekildiği dönem özelinde olaylara bakarsak aslında çok enteresan şeylerle karşılaşırız. filmin soğuk savaş döneminde çekilmiş olması ve romero abimizin kapitalist toplum alışkanlıklarının sinir uçlarına itina ile dokunması muazzam. hem de bunu eski bir inanışın köklerinden alıp, kendisine göre yorumlaması bana kalırsa çok yaratıcı. zira o döneme kadar korku sineması ögeleri vampirler, cinler, kurt adamlar ve bir çok mistik varlıktı. şimdi diyeceksiniz ki, zombi kavramı da bu mistik kavramlardan biri değil mi? evet öyle. ama zombiler işin temelinde vudu büyüsünün eseri olan yaratıklardır. bağımsız değillerdir. şamanların kontrolü altında hareket ederler. şamanlar nekromancer özelliklerini kullanarak, onları yaşayanların arasına salarlar. yani geleneksel inanç sisteminde iş tamamen kontrole dayalıdır. kontrollü bir korku yaratma ve yayma aracı olarak kullanılır zombiler. işte romero abi bu yüzden farklı bir yol yaratmış oluyor. ve sırf bu yüzden ''night of the living dead'' bugün ki zombi filmlerinin atası oluyor. zira romero'nun zombileri'nin büyü ile vesaire ile alakası yok. kimsenin kontrolü altında değiller. soğuk savaş döneminin yarattığı nükleer atılımın acı sonuçlarıdır onlar. bu yüzden de gerçekçi bir hayalin hastalık olarak tezahür etmiş halleridirler. olaya buradan baktığınızda filmin neden zombi filmlerinin atası olduğunu anlarsınız. çünkü yeni bir yorumlama ve bakış açısı kazandırmıştır olaya. yoksa romero ilk zombi filmi çeken yönetmen değil. daha öncesinde de zombi filmleri çekildi. ama bunlar geleneksel inanışa daha uygun şekilde, daha basit bakış açıları ile çekildiler. misal ''white zombie'' filmi bunlardan birisidir.
romero sayesinde biz biliriz ki, zombiler yavaş yürür. ağır ağır korku salarak gelirler. öyle sonradan hızlandırılmışları bizi pek cezbetmez. kâh, ı'm legend'daki zombiler de fena değildi ama olsun istisnalar kaideyi bozmaz. bunlar insanı ısırırsa muhakkak siz de zombi olursunuz. kurtuluşunuz yoktur. kafalarından vurmazsanız bu arkadaşları öldüremezsiniz vs vs. işte tüm bunlar bize romero abinin hediyeleridir. ve bizdeki zombi algısının temelini oluşturur. olası bir zombi istilasında yapılacaklar listesini tamamen romero abi üzerinden hazırlarsınız *
tabi filmde farklı ince mesajlarda vardır. misal amerika da siyahi hareketin iyice kendini ifade etmeye başladığı ve suikastların yaşandığı bir dönemde filmin başrolünün siyahi bir oyuncuya verilmiş olması çarpıcı bir noktadır. duane jones'un canlandırdığı ben karakteri köşeye sıkışan grubun liderliğini yapmaktadır. işte o politik ortamda ırkçı örgütlerin siyahi liderleri hedef aldığı bir dönemde bu meydan okuyuş azımsanacak bir meydan okuyuş değildir.
neyse efendim burada, amerikan ulusal arşivinde saklanmakta olan bir seriden bahsediyoruz. hem de zombileri kapitalist sistemi eleştirmek için metafor olarak kullanan bir adamın eseri bu şekilde bir korumaya layık görülüyor. tabi yıllar sonra *.
bu film ve seri benim için özeldir. çok severim. aklıma estikçe de açıp izlerim. sonrasında romero abinin çektiği bir ikinci üçleme oldu ama kanımca ilk serinin yanına bile yaklaşamamıştır. ya da ben durumu böyle değerlendirmişimdir. zombi filmlerini seviyorsanız ve bu filmlerinin atasını izlemediyseniz kaybınız büyük. muhakkak izleyiniz diyorum. ha izlemezseniz ne mi olur? rick grimes'da elinizden kaydı gitti, öyle bön bön ekrana bakarsınız *
filmin çekildiği dönem özelinde olaylara bakarsak aslında çok enteresan şeylerle karşılaşırız. filmin soğuk savaş döneminde çekilmiş olması ve romero abimizin kapitalist toplum alışkanlıklarının sinir uçlarına itina ile dokunması muazzam. hem de bunu eski bir inanışın köklerinden alıp, kendisine göre yorumlaması bana kalırsa çok yaratıcı. zira o döneme kadar korku sineması ögeleri vampirler, cinler, kurt adamlar ve bir çok mistik varlıktı. şimdi diyeceksiniz ki, zombi kavramı da bu mistik kavramlardan biri değil mi? evet öyle. ama zombiler işin temelinde vudu büyüsünün eseri olan yaratıklardır. bağımsız değillerdir. şamanların kontrolü altında hareket ederler. şamanlar nekromancer özelliklerini kullanarak, onları yaşayanların arasına salarlar. yani geleneksel inanç sisteminde iş tamamen kontrole dayalıdır. kontrollü bir korku yaratma ve yayma aracı olarak kullanılır zombiler. işte romero abi bu yüzden farklı bir yol yaratmış oluyor. ve sırf bu yüzden ''night of the living dead'' bugün ki zombi filmlerinin atası oluyor. zira romero'nun zombileri'nin büyü ile vesaire ile alakası yok. kimsenin kontrolü altında değiller. soğuk savaş döneminin yarattığı nükleer atılımın acı sonuçlarıdır onlar. bu yüzden de gerçekçi bir hayalin hastalık olarak tezahür etmiş halleridirler. olaya buradan baktığınızda filmin neden zombi filmlerinin atası olduğunu anlarsınız. çünkü yeni bir yorumlama ve bakış açısı kazandırmıştır olaya. yoksa romero ilk zombi filmi çeken yönetmen değil. daha öncesinde de zombi filmleri çekildi. ama bunlar geleneksel inanışa daha uygun şekilde, daha basit bakış açıları ile çekildiler. misal ''white zombie'' filmi bunlardan birisidir.
romero sayesinde biz biliriz ki, zombiler yavaş yürür. ağır ağır korku salarak gelirler. öyle sonradan hızlandırılmışları bizi pek cezbetmez. kâh, ı'm legend'daki zombiler de fena değildi ama olsun istisnalar kaideyi bozmaz. bunlar insanı ısırırsa muhakkak siz de zombi olursunuz. kurtuluşunuz yoktur. kafalarından vurmazsanız bu arkadaşları öldüremezsiniz vs vs. işte tüm bunlar bize romero abinin hediyeleridir. ve bizdeki zombi algısının temelini oluşturur. olası bir zombi istilasında yapılacaklar listesini tamamen romero abi üzerinden hazırlarsınız *
tabi filmde farklı ince mesajlarda vardır. misal amerika da siyahi hareketin iyice kendini ifade etmeye başladığı ve suikastların yaşandığı bir dönemde filmin başrolünün siyahi bir oyuncuya verilmiş olması çarpıcı bir noktadır. duane jones'un canlandırdığı ben karakteri köşeye sıkışan grubun liderliğini yapmaktadır. işte o politik ortamda ırkçı örgütlerin siyahi liderleri hedef aldığı bir dönemde bu meydan okuyuş azımsanacak bir meydan okuyuş değildir.
neyse efendim burada, amerikan ulusal arşivinde saklanmakta olan bir seriden bahsediyoruz. hem de zombileri kapitalist sistemi eleştirmek için metafor olarak kullanan bir adamın eseri bu şekilde bir korumaya layık görülüyor. tabi yıllar sonra *.
bu film ve seri benim için özeldir. çok severim. aklıma estikçe de açıp izlerim. sonrasında romero abinin çektiği bir ikinci üçleme oldu ama kanımca ilk serinin yanına bile yaklaşamamıştır. ya da ben durumu böyle değerlendirmişimdir. zombi filmlerini seviyorsanız ve bu filmlerinin atasını izlemediyseniz kaybınız büyük. muhakkak izleyiniz diyorum. ha izlemezseniz ne mi olur? rick grimes'da elinizden kaydı gitti, öyle bön bön ekrana bakarsınız *

devamını gör...
normal sözlük’ün ekşi sözlük’e dönmesi
dile getirilmesi yasak olandır.
şimdi ismini vermeyeceğim bir çaylak, dün 16 karma puan ile yazar yapıldı ve bunu gündeme getirmek istesem de açtığım başlıklar sansüre uğradı. bakınıza tıklayıp gör. (bkz: sözlüğün ekşimesi)
üstüne basıyorum, çaylak kayırıp tanıdığını, sevdiğini yazar yapan ekşi sözlüğe bir başkaldırı olarak çıkmış kafa sözlüğün bu kayırma olayına karışması hiç hoş olmadı.
moderasyon benimle iletişime geçti ve "davetiye çıkardığımı" söyledi. bu durumun istisnai olduğunu bildirdi, ben de ona kendi koydukları sınırlara uymaları gerektiğini bildirdim. bu yüzden 12 ocak saat gece 01:00 civarında sessizce 24 saat uzaklaştırıldım. bir arkadaş daha aynı dakika uzaklaştırıldı aynı konuya ses çıkardığı için (bkz: foo)
kendimizi eleştirerek ileri gidebiliriz, yücelterek değil.
edit: başlık sol'dan düşürülmüştür.
şimdi ismini vermeyeceğim bir çaylak, dün 16 karma puan ile yazar yapıldı ve bunu gündeme getirmek istesem de açtığım başlıklar sansüre uğradı. bakınıza tıklayıp gör. (bkz: sözlüğün ekşimesi)
üstüne basıyorum, çaylak kayırıp tanıdığını, sevdiğini yazar yapan ekşi sözlüğe bir başkaldırı olarak çıkmış kafa sözlüğün bu kayırma olayına karışması hiç hoş olmadı.
moderasyon benimle iletişime geçti ve "davetiye çıkardığımı" söyledi. bu durumun istisnai olduğunu bildirdi, ben de ona kendi koydukları sınırlara uymaları gerektiğini bildirdim. bu yüzden 12 ocak saat gece 01:00 civarında sessizce 24 saat uzaklaştırıldım. bir arkadaş daha aynı dakika uzaklaştırıldı aynı konuya ses çıkardığı için (bkz: foo)
kendimizi eleştirerek ileri gidebiliriz, yücelterek değil.
edit: başlık sol'dan düşürülmüştür.
devamını gör...
osmanlı döneminde sözlük olsaydı alınabilecek nickler
hazine gelirleri nereye gidiyor sorunsalı.
devamını gör...
sen de şimdi herkes gibisin vs şimdi sen gidiyorsun ya herkes sana benzeyecek
birinci cümle ilk 1 sene doğrudur. giden kişi herkes gibi değersizleşir gözünüzde. ilk bir ay "allah belanı versin " " nerden sevdim seni bak sende herkes gibiymişsin " diye gezersiniz.
ikinci cümle ise 1 yıl sonrasında artık hissedilmeye başlanan durumdur. zaman geçtikçe aklınıza bazı detaylar gelir, özlersiniz . bir adam görürsünüz tırnağının üzerindeki beyaz leke bile aklınıza onu getirir. düşünün o kadar vahim durum... aslında herkes ona benzemez de ; siz herkeste onu görürsünüz..
ikinci cümle ise 1 yıl sonrasında artık hissedilmeye başlanan durumdur. zaman geçtikçe aklınıza bazı detaylar gelir, özlersiniz . bir adam görürsünüz tırnağının üzerindeki beyaz leke bile aklınıza onu getirir. düşünün o kadar vahim durum... aslında herkes ona benzemez de ; siz herkeste onu görürsünüz..
devamını gör...
anın fotoğrafı
bir takım karşılaşmalar.

cokcok gece'nin yakasından düşmüyordu.
her dakika dibinde usul usul yaklaşıp pıhh yapıp kaçıyor.
hele gece'yi görmeyin minicik totosuyla tüm tüylerini elektriklendirip efeleniyor.
evde soğuk bir savaş hakim.
bety gece'yi fark ettiği an bağıra bağıra kaçmaya başladı ve bir daha odaya gelmedi.
casper meraklı dibine kadar giriyor sonra dönüp bana bakıyor. 'bu ne be getire getire bunu mu getirdin?' diye.
sanırım siyah diye cokcok çok büyük tepkiler veriyor. az önce yatağa gelip sinirli sinirli sesler çıkarmaya başladı sonra koşarak gitti ve duvara kafa attı. alışması zor olursa yandık. daha önce de eve gelen kediler olmuştu bu kadar büyük tepkiler göstermemişti. buna özel bir tersliği var umarım alışır.
yanımdan bir dakika ayırmıyorum sürekli sıkıştırma telaşında. koyun koyuna fotoğraflar atacağımız zamanlar gelsin bir an önce.

cokcok gece'nin yakasından düşmüyordu.
her dakika dibinde usul usul yaklaşıp pıhh yapıp kaçıyor.
hele gece'yi görmeyin minicik totosuyla tüm tüylerini elektriklendirip efeleniyor.
evde soğuk bir savaş hakim.
bety gece'yi fark ettiği an bağıra bağıra kaçmaya başladı ve bir daha odaya gelmedi.
casper meraklı dibine kadar giriyor sonra dönüp bana bakıyor. 'bu ne be getire getire bunu mu getirdin?' diye.
sanırım siyah diye cokcok çok büyük tepkiler veriyor. az önce yatağa gelip sinirli sinirli sesler çıkarmaya başladı sonra koşarak gitti ve duvara kafa attı. alışması zor olursa yandık. daha önce de eve gelen kediler olmuştu bu kadar büyük tepkiler göstermemişti. buna özel bir tersliği var umarım alışır.
yanımdan bir dakika ayırmıyorum sürekli sıkıştırma telaşında. koyun koyuna fotoğraflar atacağımız zamanlar gelsin bir an önce.
devamını gör...
süleyman hep başbakan
şarkının en hoşuma giden ve gülümseten bölümü :
paşa resim yapardı
sabancı'ya satardı.
paşa resim yapardı
sabancı'ya satardı.
devamını gör...
ingilizce atasözü
ingilizce: he said the pumpkin, put it on the plate, eat it in the morning! "
türkçe: laf söyledi bal kabağı, koy tabağa, ye sabaha!"
türkçe: laf söyledi bal kabağı, koy tabağa, ye sabaha!"
devamını gör...
öldürmeyip süründüren şeyler
dışarıda hiç müsait olmadığın bir zamanda tuvaletinin gelmesi.
devamını gör...
sözlük radyosu bayram sabahı yayını
bayram şekeri gibi bi yayın oluyor. ama en güzelinden böyle. 90'larda elegan marka olanlar vardı ben onlara bayılırdım mesela, benim için elegan gibi gidiyo şarkılar, sizler için favoriniz neyse o şekerdendir muhtemelen.*
iyi bayramlar.
iyi bayramlar.
devamını gör...
misafirin çok az yemek yemesi üzerine hissettiğim
yemeklerimi beğenmiyordur paranoyası.
devamını gör...
aniden gelen göğüs ağrısı
bazen geliyor, nefes almamı bile engelliyor. ilk başlarda çok korkuyordum da artık alıştım, çok da bir şeyi yok.
devamını gör...