bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
devamını gör...
heyecanlanınca yapılan hareketler
hemen kalbim küt küt atmaya başlar, elim ayağım birbirine dolaşır, konuşmaya başlayınca dilim dönmez, kekelemeye başlarım.
devamını gör...
ali
türkiye'de çok kullanılan erkek isimlerinden biri. başlığının olmaması çok şaşırttı.
benim için anlamı çok daha büyük. kendisi büyük oğlumun adıdır. hayatımda tattığım en güzel duygu olan babalığı ilk kez deneyimledim. gerçekten kelimeler ile tarif edilemezdi seni ilk gördüğüm ali'm.
adınla yaşa.
benim için anlamı çok daha büyük. kendisi büyük oğlumun adıdır. hayatımda tattığım en güzel duygu olan babalığı ilk kez deneyimledim. gerçekten kelimeler ile tarif edilemezdi seni ilk gördüğüm ali'm.
adınla yaşa.
devamını gör...
birden fazla kitabı beraber okumak
farklı tarzdaki kitaplarla yapıldığında daha güzel olan eylem.
ben bunu daha çok 2-3 kitap arasında (10 ya da 15’er dakikalık periyotlarla) mekik dokuyarak yapıyorum. en heyacanlı yerinde diğerine geçmenin tarifi ise tam olarak; (bkz: zevk alınan ufak sapıklıklar)
bunu ilk defa denememe de vesile olan, vakti zamanında 2 filmi 10 dakikalık periyotlarla yayınlayan cnbc-e’dir. *filmde oluyorsa kitapta niye olmasın demiştim.
ben bunu daha çok 2-3 kitap arasında (10 ya da 15’er dakikalık periyotlarla) mekik dokuyarak yapıyorum. en heyacanlı yerinde diğerine geçmenin tarifi ise tam olarak; (bkz: zevk alınan ufak sapıklıklar)
bunu ilk defa denememe de vesile olan, vakti zamanında 2 filmi 10 dakikalık periyotlarla yayınlayan cnbc-e’dir. *filmde oluyorsa kitapta niye olmasın demiştim.
devamını gör...
bundan kötüsü gelemez başımıza derken gerçekleşen felaketler
bozulan ojeyi düzeltmeye çalışırken diğer ojelerin de bozulması.
devamını gör...
hi-fi
açılımı "high fidelity"; kelime anlamı "yüksek sadakat", müzikal ve mecaz anlamı "doğal/doğala yakın ses verme" olan terim.
ve bir yalniz ukdesi.
ve bir yalniz ukdesi.
devamını gör...
insanlarla tartışmaktan bıkmak
herhangi bir konuda yobaz olan insanlarla ile tartışmak elbette saçmalıktır. ama içinize bir umut düşer,belki sizi anlayacaktır bu sefer. ve aynı döngü. o kadar argüman,o kadar zamanınız çöp olur.bence asıl bundan bıkmışız.
devamını gör...
fermi paradoksu
enrico fermi'nin ortaya sürdüğü iddia edilen, dünya dışında da çok sayıda canlı olduğuna ilişkin iddialar ile bugüne dek herhangi biri ile doğrudan ya da dolaylı olarak bir temasa geçilememiş olduğu gerçeği arasındaki çelişkiyi ifade eden durum.
fermi'nin ortaya sürdüğü iddia ediliyor dedim çünkü bu görüş sanıldığı gibi fermi'ye ait değil. fermi'nin bu konu hakkında bir yorum yapmadığı ama bunun yerine konuyu daha farklı bir boyutuyla ele aldığı biliniyor. fermi, bugüne dek dünya dışından herhangi bir canlı formunun gelmemiş olmasını, yıldızlar arası seyahatin mümkün olmamasına, hatta hiçbir uygarlığın böyle bir seyahati yapabilecek kadar uzun süre hayatta kalmayacak oluşuna bağlıyordu. belki de diğer uygarlıklar, bu çabaya değmeyeceğini düşünmüştü.
yani aslında fermi, bu paradoksun altında yatan "bizi ziyaret etmiyorlar. demek ki yoklar" şeklinde özetlenebilecek bakış açısına sahip değildi.
fermi'nin ortaya sürdüğü iddia ediliyor dedim çünkü bu görüş sanıldığı gibi fermi'ye ait değil. fermi'nin bu konu hakkında bir yorum yapmadığı ama bunun yerine konuyu daha farklı bir boyutuyla ele aldığı biliniyor. fermi, bugüne dek dünya dışından herhangi bir canlı formunun gelmemiş olmasını, yıldızlar arası seyahatin mümkün olmamasına, hatta hiçbir uygarlığın böyle bir seyahati yapabilecek kadar uzun süre hayatta kalmayacak oluşuna bağlıyordu. belki de diğer uygarlıklar, bu çabaya değmeyeceğini düşünmüştü.
yani aslında fermi, bu paradoksun altında yatan "bizi ziyaret etmiyorlar. demek ki yoklar" şeklinde özetlenebilecek bakış açısına sahip değildi.
devamını gör...
uzun entry girmenin karma puanı çok artırması
puanlamalar, bir ölçüt, bir sınıflandırma sistemidir. her yerde olduğu gibi böyle sistemlerde de karşımıza çıkıyor. haftalık puan tablosu sadece dopamin eksikliği olanların motivasyon ihtiyacını karşılamak için tatmin edici bir hedeftir. ayrıca ucunda ödül de var, hedefe ulaşmak için hırs da devreye giriyor. yazarı tatmin etme amacı güdüyor, sürekli 1'nciliği kazanma hissi de geliyor. yazın geçin puanlamaya takılmayın, elinizden geldiğince eğlenmeye çalışın. *
devamını gör...
pembe başlıklı kız
pembe başlıklı kız, osman hamdi bey'in haziran 1904'te yaptığı yağlı boya tablo. tabloda batılı tarzda giyinmiş pembe bir başlık ve başlık ile yakın tonda bir elbise giyen kız çocuğu açık bir alanda ayakta durmaktadır.
yer:pera müzesi

osman hamdi bey'in eselerini yakından görmek isteyenler için pera müzesi misafirlerini bekliyor.
yer:pera müzesi

osman hamdi bey'in eselerini yakından görmek isteyenler için pera müzesi misafirlerini bekliyor.
devamını gör...
devlet halk için mi halk devlet için mi var sorunsalı
franz oppenheimer; devlet denen aygıtın, göçebe hayduların yerleşik düzendeki toplumları haraca bağlamasıyla oluştuğunu iddia eder.
haraca bağlama işi zamanla sistematik hale geldiğinden, haydutlar sürekli git-gel yapmamak için yerleşik toplumun içerisine haraçların toplanacağı bir otağı kurarlar. bu otağıda haraçların düzenlenmesi işiyle uğraşan haydutlar (memurlar) çalışır. zaman içinde bu otağı, yerleşik halkın arasındaki hukuk problemlerini de çözmeye başlar. en sonunda da devlet dediğimiz ortak duygu oluşur.
tabii ben epey bir özet geçtim. sonuç olarak ortada simbiyotik bir ilişkisi var. devlet halkın hukuk ve güvenliğini sağlar, halk da devlete vergi öder. olması gereken budur. tabii bizim devletimiz hariç. bizimkinin hukuk ve güvenlik dışında yapmadığı iş yok. tiyato falan yapıyor, ne bileyim kafeterya neyin işletiyor. neyse besim tibuk'a bağlamadan bitireyim entryi en iyisi...
bu arada oppenheimer'ın devlet kuramına şu makaleden ulaşabilirsiniz.
haraca bağlama işi zamanla sistematik hale geldiğinden, haydutlar sürekli git-gel yapmamak için yerleşik toplumun içerisine haraçların toplanacağı bir otağı kurarlar. bu otağıda haraçların düzenlenmesi işiyle uğraşan haydutlar (memurlar) çalışır. zaman içinde bu otağı, yerleşik halkın arasındaki hukuk problemlerini de çözmeye başlar. en sonunda da devlet dediğimiz ortak duygu oluşur.
tabii ben epey bir özet geçtim. sonuç olarak ortada simbiyotik bir ilişkisi var. devlet halkın hukuk ve güvenliğini sağlar, halk da devlete vergi öder. olması gereken budur. tabii bizim devletimiz hariç. bizimkinin hukuk ve güvenlik dışında yapmadığı iş yok. tiyato falan yapıyor, ne bileyim kafeterya neyin işletiyor. neyse besim tibuk'a bağlamadan bitireyim entryi en iyisi...
bu arada oppenheimer'ın devlet kuramına şu makaleden ulaşabilirsiniz.
devamını gör...
türk halkının cahil kalma nedeni
sorgulamayı günah, ayıp diye reddetmek. okumamak, her boku biliyormuş gibi yorum yapmak. din sermayesine her daim ama heer daim boyun eğmek.. liste uzar gider..
devamını gör...
veda
tren istasyonlarını hatırlatır bana... üniversite okurken farklı bir şehirden bana gelen sevgilime * tren istasyonunda veda etmek o kadar acıydı ki, o tren giderken tüm duygularımı da onunla birlikte gönderiyordum sanki ve kaldığım şehir, artık benim için bomboş bir yere dönüşüyordu... *
devamını gör...
kızılderililerin başlarına taktıkları tüy
bu durum aslında kabileden kabileye biraz farklılık gösteriyor. gerek takılan tüyler anlamında gerekse sembolize ettiği değer anlamında mevzu biraz karışık.* misal lakotalar'da ilk tanımda belirtildiği üzere savaşçı tüyü kazanılması gereken bir ongundur. tıpkı isim hakkı gibi ilk tüyün takılması da çok önemlidir ve merasimlerle kutlanır. amma velakin tüm kabile erkekleri savaşçıların taktıkları tüylerden takmaz. misal bazı yaşlı şamanlar baykuş tüyü takarlar ki, bu onların bilgeliğini sembolize eder. ancak onlarda ritüellerinde muhakkak kartal tüyü kullanırlar. bu tüylerin edinilmesinde ise kartal avcıları büyük rol oynar.
şuraya edward curtis'in çektiği bir kartal avcısı fotoğrafını iliştireyim;

ha keza apaçiler'de kartal tüyünü en yoğun takanlar savaşçılar değil şamanlardır. başlıkları kartal tüyünden olduğu gibi aynı zamanda asaları da kartal tüylüdür. çünkü kartal tüyünün hem şifa verdiğine hem de yaratıcı ile iletişim kurma noktasında etki icra ettiğine inanırlar. ayrıca bizim barış çubuğu olarak adlandırdığımız kızılderili pipoları genellikle lakotalar'da kartal tüyü ile süslenir. sebebi de şöyle açıklanmıştır;
kutsal pipo’nun sapının tömbeki basılan kafa
kısmına eklenen yerde 12 tane tüy vardır,
bu tüyle damalı kartalın tüyleridir.
bu tüyler yeryüzünde yaşayan bütün
kanatlı yaratıkları temsil eder.
onlar, sizlerin arasında, sizlerle birlikte yaşar.
her kim bu kutsal pipoyla kutsal ruha haber salarsa
bu alemde canlı yaşayan her ne var ona katılır.
bu kutsal pipoyu yakarışlarınızda kullanırsanız,
siz, bütün canlı varlıklarla her canlıya yakarmış olursunuz.
bu kutsal pipo sizi, bütün akrabalarınıza bağlar.
sizi atalarınızın atasına,
büyük annelerinizin büyük annesine götürür.
kutsal pipodaki kızıl taş, toprak anayı simgeler,
üzerinde yaşamakta olduğun toprak anayı.
kızıl topraklar üzerinde yaşayan
iki ayaklı yaratıklar da kızıldır
wakan tanka, sizin önünüze bir kızıl yol çizmiştir...
ed mcgaa / eagle man/ mother earth spirituality syf 3-5
yine güneş dansı yapan bazı dansçıların da farklı tüyler taktıkları bir vakıa. cheyenne'lerde ise massaum dansı yapan kızılderililerin kimi zaman daha fazla tüye sahip olduklarını görürsünüz. cheyenne başlığında yanlış hatırlamıyorsam biraz değinmiştim o konuya.
hülasa; genel olarak bir mertebe simgesi olsa dahi pek çok kabilede kullanımı farklılık göstermiş. kullanan kişi, nesne ve olaya göre değişiklik arzetmiştir.
şuraya edward curtis'in çektiği bir kartal avcısı fotoğrafını iliştireyim;

ha keza apaçiler'de kartal tüyünü en yoğun takanlar savaşçılar değil şamanlardır. başlıkları kartal tüyünden olduğu gibi aynı zamanda asaları da kartal tüylüdür. çünkü kartal tüyünün hem şifa verdiğine hem de yaratıcı ile iletişim kurma noktasında etki icra ettiğine inanırlar. ayrıca bizim barış çubuğu olarak adlandırdığımız kızılderili pipoları genellikle lakotalar'da kartal tüyü ile süslenir. sebebi de şöyle açıklanmıştır;
kutsal pipo’nun sapının tömbeki basılan kafa
kısmına eklenen yerde 12 tane tüy vardır,
bu tüyle damalı kartalın tüyleridir.
bu tüyler yeryüzünde yaşayan bütün
kanatlı yaratıkları temsil eder.
onlar, sizlerin arasında, sizlerle birlikte yaşar.
her kim bu kutsal pipoyla kutsal ruha haber salarsa
bu alemde canlı yaşayan her ne var ona katılır.
bu kutsal pipoyu yakarışlarınızda kullanırsanız,
siz, bütün canlı varlıklarla her canlıya yakarmış olursunuz.
bu kutsal pipo sizi, bütün akrabalarınıza bağlar.
sizi atalarınızın atasına,
büyük annelerinizin büyük annesine götürür.
kutsal pipodaki kızıl taş, toprak anayı simgeler,
üzerinde yaşamakta olduğun toprak anayı.
kızıl topraklar üzerinde yaşayan
iki ayaklı yaratıklar da kızıldır
wakan tanka, sizin önünüze bir kızıl yol çizmiştir...
ed mcgaa / eagle man/ mother earth spirituality syf 3-5
yine güneş dansı yapan bazı dansçıların da farklı tüyler taktıkları bir vakıa. cheyenne'lerde ise massaum dansı yapan kızılderililerin kimi zaman daha fazla tüye sahip olduklarını görürsünüz. cheyenne başlığında yanlış hatırlamıyorsam biraz değinmiştim o konuya.
hülasa; genel olarak bir mertebe simgesi olsa dahi pek çok kabilede kullanımı farklılık göstermiş. kullanan kişi, nesne ve olaya göre değişiklik arzetmiştir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
kimsenin kimseyi iyileştirdiği falan yok,
herkes acıta acıta geçiyor birbirinin hayatından...
herkes acıta acıta geçiyor birbirinin hayatından...
devamını gör...
henüz vakit varken gülüm
nazım hikmet tarafından yazılmış kitaptır.
ilk yayınlanma tarihi 1976 dır.
içinde seçme şiirler bulunan herkesin kitaplığında bulunması gereken bir eserdir.
kitaba ismini veren o muhteşem şiiri bırakayım aşağıya.
henüz vakit varken, gülüm
paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
ben bir gece, şu mayıs gecelerinden biri
volter rıhtımında dayayıp seni duvara
öpmeliyim ağzından
sonra dönüp yüzümüzü notrdam'a
çiçeğini seyretmeliyiz onun,
birden bana sarılmalısın, gülüm,
korkudan, hayretten, sevinçten
ve de sessiz sessiz ağlamalısın,
yıldızlar da çiselemeli,
incecikten bir yağmurla karışarak.
henüz vakit varken, gülüm,
paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
şu mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz
söğütlerin altından, gülüm,
ıslak salkım söğütlerin.
paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana,
en güzel, en yalansız,
sonra da ıslıkla bir şey çalarak
gebermeliyim bahtiyarlıktan
ve insanlara inanmalıyız.
yukarda taştan evler,
girintisiz, çıkıntısız,
birbirine bitişik
ve duvarları ayışığından
ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor
ve karşı yakada luvur
aydınlanmış ışıklarla
aydınlanmış bizim için
billur sarayımız...
henüz vakit varken, gülüm,
paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
şu mayıs gecesi rıhtımda, depolarda
kırmızı varillere oturmalıyız.
karşıda karanlığa giren kanal.
bir şat geçiyor,
selamlıyalım gülüm,
geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım.
belçika'ya mı yolu, hollanda'ya mı?
kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın
tatlı tatlı gülümsüyor.
henüz vakit varken, gülüm,
paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm...
parisliler, parisliler,
paris yanıp yıkılmasın...
ilk yayınlanma tarihi 1976 dır.
içinde seçme şiirler bulunan herkesin kitaplığında bulunması gereken bir eserdir.
kitaba ismini veren o muhteşem şiiri bırakayım aşağıya.
henüz vakit varken, gülüm
paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
ben bir gece, şu mayıs gecelerinden biri
volter rıhtımında dayayıp seni duvara
öpmeliyim ağzından
sonra dönüp yüzümüzü notrdam'a
çiçeğini seyretmeliyiz onun,
birden bana sarılmalısın, gülüm,
korkudan, hayretten, sevinçten
ve de sessiz sessiz ağlamalısın,
yıldızlar da çiselemeli,
incecikten bir yağmurla karışarak.
henüz vakit varken, gülüm,
paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
şu mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz
söğütlerin altından, gülüm,
ıslak salkım söğütlerin.
paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana,
en güzel, en yalansız,
sonra da ıslıkla bir şey çalarak
gebermeliyim bahtiyarlıktan
ve insanlara inanmalıyız.
yukarda taştan evler,
girintisiz, çıkıntısız,
birbirine bitişik
ve duvarları ayışığından
ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor
ve karşı yakada luvur
aydınlanmış ışıklarla
aydınlanmış bizim için
billur sarayımız...
henüz vakit varken, gülüm,
paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
şu mayıs gecesi rıhtımda, depolarda
kırmızı varillere oturmalıyız.
karşıda karanlığa giren kanal.
bir şat geçiyor,
selamlıyalım gülüm,
geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım.
belçika'ya mı yolu, hollanda'ya mı?
kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın
tatlı tatlı gülümsüyor.
henüz vakit varken, gülüm,
paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm...
parisliler, parisliler,
paris yanıp yıkılmasın...
devamını gör...
ivan ayvazovski
karadeniz kıyısında yaşamış, rus ressam. yeteneğinden dolayı bizzat rus çarının emriyle, st. petersburg akademisinde eğitim görmeye başlamıştır. ermeni asıllı sanatçının tam ismi ivan konstantinavich aivazovsky dır. romantizm akımına dahil olan bir ressamdır. burada romantizm hakkında kısa bir bilgi vermek yerinde olacaktır. romantizm, aydınlanma döneminin akılcılığına karşı olarak geliştirilen bir sanat hareketidir. akıl yerine duyguyu ve öznelliği ön plana çıkarır. genel olarak realizm ile karşılaştırılan bir akımdır. realistler, insanın durumunu olduğu gibi göstermeye çalışırken, romantikler ise daha idealist bir bakış açısıyla duyguları ön planda tutarak insanları göstermeye çalışmıştır. her iki akım da doğanın doğrudan gözlemlenmesini savunur. ivan aivazovsky, eserlerinde genelde manzara üretmiştir. ve bu manzaralar liman şehrinde doğup büyüdüğünden dolayı sahil ve deniz manzaralarıdır. ayrıca bu resimlerde dalga temasını görmek bolca mümkündür. aivazovsky, teknik olarak ışığı ve ışığın cisimler üzerindeki yansımasını çok başarı bir şekilde kullanmıştır. devlet tarafından sık sık seyahat için avrupa ya gönderilmiştir. istanbul’a da gelen sanatçı, buraya ait güzel eserler yaratmıştır. istanbul'da bulunduğu zamanlarda abdülmecit, abdülaziz ve ıı. abdülhamit, tarafından saray ressamı olarak misafir edilmiştir. burada yaptığı resimlerden bazıları bugün, türkiye’nin bazı müzelerinde sergilenmektedir. 1900 yılında, 83 yaşındayken ölmüştür.
bazı eserlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
haliç körfezi - istanbul - yağlı boya

gece-karadeniz - yağlı boya

fırtınada - yağlı boya
bazı eserlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
haliç körfezi - istanbul - yağlı boya

gece-karadeniz - yağlı boya

fırtınada - yağlı boya
devamını gör...
martingale
martingale sistemi nedir?
şans oyunlarındaki mottosu “ilelebet kaybedecek değilsin, elbet biri tutacak” olan matematiksel yöntemdir.
kısa ve net özetiyle, arka arkaya 10 kez bile kaybetseniz 11. de kazanırsanız bütün kaybettiklerini telafi edip kara geçtiğiniz bir teknik. diyeceksiniz hiç öyle şey olur mu? martingale tekniğin de nasıl olduğunu detaylı şekilde örneklerle görelim.
martingale sistemi çok basit bir temel mantıkla çalışır. zararı karşılamak için kazanana kadar bahis miktarını arttırana kadar devam etmektir( genelde bu önceki bahisin 2 katını yatırmak şeklindedir). daha çok kumarda kullanılır.
şans oyunlarındaki mottosu “ilelebet kaybedecek değilsin, elbet biri tutacak” olan matematiksel yöntemdir.
kısa ve net özetiyle, arka arkaya 10 kez bile kaybetseniz 11. de kazanırsanız bütün kaybettiklerini telafi edip kara geçtiğiniz bir teknik. diyeceksiniz hiç öyle şey olur mu? martingale tekniğin de nasıl olduğunu detaylı şekilde örneklerle görelim.
martingale sistemi çok basit bir temel mantıkla çalışır. zararı karşılamak için kazanana kadar bahis miktarını arttırana kadar devam etmektir( genelde bu önceki bahisin 2 katını yatırmak şeklindedir). daha çok kumarda kullanılır.
devamını gör...
eş cinsel
"saygı duymak zorunda" olduğunuz bir yönelimdir.*
devamını gör...

