mesaj alımını kapatan yazar
misafire kapıyı kapatmaktır.
hele hele örnek vatandaş geldi kapıyı çaldı. tanrı misafiri geri çevrilir mi?
hatta örnek vatandaş'ın bulunduğu ortamda mesaj kapatılır mı hiç?
hele hele örnek vatandaş geldi kapıyı çaldı. tanrı misafiri geri çevrilir mi?
hatta örnek vatandaş'ın bulunduğu ortamda mesaj kapatılır mı hiç?
devamını gör...
çeviri
edebiyatta yeri çok ayrıdır. yabancı yazarların eserlerini kendi dilinizde hakkıyla okuyabilmek, yazarın vermek istediklerini yakalayabilmek için iyi bir çeviriden dolayısıyla iyi bir çevirmenden okumak çok çok önemlidir. ayrıca yazıldığı dilden yapılan çeviriler her zaman daha makbuldür. kısacası o kitabı dilinizde vezir de rezil de edebilecek kişi çevirmendir.
devamını gör...
ferhan şensoy
güle güle "feran ağbi"....
tanrım açamadık içimizi
artık buluşmamız mahşere kaldı
ne yelken ne gemi var limanda
kaçmak bir uzun sefere kaldı
mercan bir sahildeymiş gemiler
bulmak kasvetli günlere kaldı.
tanrım açamadık içimizi
artık buluşmamız mahşere kaldı
ne yelken ne gemi var limanda
kaçmak bir uzun sefere kaldı
mercan bir sahildeymiş gemiler
bulmak kasvetli günlere kaldı.
devamını gör...
bir insanın zeki olduğunu gösteren detaylar
kendisine vakit kaybettiren şeyleri farkedip, halledip, yol alması, ilerlemesi, yaşamak istediği hayatı sağlayacak sistemi kurması, bence en önemli detay elindeki kaynakları iyi değerlendirmesi, özellikle sıfırdan zengin olan ve pasif gelir yaratan insanları çok zeki buluyorum.
devamını gör...
normal sözlük’ün büyümesi için yapılması gerekenler
önümüzde cumhuriyet bayramı var. eğer bir aksilik olmazsa - istanbul için konuşuyorum - bazı yollar trafiğe kapatılacak ve geçit törenleri yapılacak. bisikletliler, motorlular.. vs. bunlara katılım sağlanıp reklam yapılabilir.
devamını gör...
yoldaş bakkal rozet önerileri
bir adet prison break rozeti ve kolpaçino rozeti bekliyorum. breaking bed in olup prison break in olmaması beni bir nebze üzdü.
devamını gör...
arkadaşın ölmesi
ruhu boşluğa iten bir bitiş.
lise 1'de bir sınıf arkadaşım vardı. o zamanlar nöbetçilik olayı olurdu hala var mı bilmiyorum. neyse efem birbirimizi nöbet çizelgesi sayesinde tanıdık ve çok yakın arkadaş olduk. sınıfın çok sessiz, sakin bir beyefendisiydi kendisi.
nöbetçilikle başlayan serüven uzun muhabbetlere, çeşitli oyunlara, beraber ders çalışmalara dönüştü. birbirimize her şeyimizi anlatırdık. 2. sınıfa geçtiğimizde bir haber aldım. hemde o kadar ciddiyetsiz, lakayıt, sırıtarak aldığım bir haber. 'sevgilin ölmüş kız hahahah, annesi vurmuş başından.'
o an beynimden vurulmuşa döndüm. kimden bahsediyordu bu değişikler? ne demeye çalışıyorlardı? kim ölmüştü? kimi annesi beyninden vurmuştu? bu nasıl şakaydı? yanıma koşa koşa bir arkadaşım geldi o ara ağlaya ağlaya. 'banu, coşkun ölmüş' dedi. yerin ayağımın altından kaydığını hatırlıyorum. sonrası yok.
coşkun'un babası askerdi. annesi babasının beylik tabancasıyla önce yatakta uyuyan oğlunu sonra kendini vurmuş. nedenini hiç bilemedik. zaten bir problemlerinin olup olmadığını da bilmiyorduk. ara sıra annesiyle diyaloglarından bahsederdi. ama hiç dikkatimi çeken bir olay olmamıştı.
bu gidiş sorası günlerce kabus gördüm. 'coşkun' diye bağırarak uyandığım, sabahlara kadar uyuyamadığım gecelerim oldu. o iki pisliğin tavrı hep gözümün önündeydi.
hala düşündükçe çok üzülürüm. bu insanlar nasıl bu kadar kötü kalpli olabiliyor diye. gidene mi üzüleyim, kalanların pis, kokuşmuş kalbine mi?
aynı ikiliyi daha sonra müdür yardımcımızın vefat törenindede bu tarz bir tutumla anımsıyorum. hepimiz üzgün töreni beklerken onlar 'biz internet kafeye gidiyoruz kankalar siz burda ölü bekleyin puhahaha. ' diye uzaklaştı.
coşkun, benim ilk giden arkadaşım. o kadar yakın olup beni bırakan ilk arkadaşım. travmam. bu sene vefat eden sevgili veterinerim, abim de bir nevi arkadaşım sayılırdı. derdimi anlattığım, derdini dinlediğim. iki üç günde bir yanına uğrayıp, çayını kahvesini içtiğim. onun gidişi de çok hırpalamıştı beni.
ne denebilir ki? geriye sadece yaşanan güzel anılar ve özlem kalıyor.
hasretle... can arkadaşım ve güzel yürekli abim...
lise 1'de bir sınıf arkadaşım vardı. o zamanlar nöbetçilik olayı olurdu hala var mı bilmiyorum. neyse efem birbirimizi nöbet çizelgesi sayesinde tanıdık ve çok yakın arkadaş olduk. sınıfın çok sessiz, sakin bir beyefendisiydi kendisi.
nöbetçilikle başlayan serüven uzun muhabbetlere, çeşitli oyunlara, beraber ders çalışmalara dönüştü. birbirimize her şeyimizi anlatırdık. 2. sınıfa geçtiğimizde bir haber aldım. hemde o kadar ciddiyetsiz, lakayıt, sırıtarak aldığım bir haber. 'sevgilin ölmüş kız hahahah, annesi vurmuş başından.'
o an beynimden vurulmuşa döndüm. kimden bahsediyordu bu değişikler? ne demeye çalışıyorlardı? kim ölmüştü? kimi annesi beyninden vurmuştu? bu nasıl şakaydı? yanıma koşa koşa bir arkadaşım geldi o ara ağlaya ağlaya. 'banu, coşkun ölmüş' dedi. yerin ayağımın altından kaydığını hatırlıyorum. sonrası yok.
coşkun'un babası askerdi. annesi babasının beylik tabancasıyla önce yatakta uyuyan oğlunu sonra kendini vurmuş. nedenini hiç bilemedik. zaten bir problemlerinin olup olmadığını da bilmiyorduk. ara sıra annesiyle diyaloglarından bahsederdi. ama hiç dikkatimi çeken bir olay olmamıştı.
bu gidiş sorası günlerce kabus gördüm. 'coşkun' diye bağırarak uyandığım, sabahlara kadar uyuyamadığım gecelerim oldu. o iki pisliğin tavrı hep gözümün önündeydi.
hala düşündükçe çok üzülürüm. bu insanlar nasıl bu kadar kötü kalpli olabiliyor diye. gidene mi üzüleyim, kalanların pis, kokuşmuş kalbine mi?
aynı ikiliyi daha sonra müdür yardımcımızın vefat törenindede bu tarz bir tutumla anımsıyorum. hepimiz üzgün töreni beklerken onlar 'biz internet kafeye gidiyoruz kankalar siz burda ölü bekleyin puhahaha. ' diye uzaklaştı.
coşkun, benim ilk giden arkadaşım. o kadar yakın olup beni bırakan ilk arkadaşım. travmam. bu sene vefat eden sevgili veterinerim, abim de bir nevi arkadaşım sayılırdı. derdimi anlattığım, derdini dinlediğim. iki üç günde bir yanına uğrayıp, çayını kahvesini içtiğim. onun gidişi de çok hırpalamıştı beni.
ne denebilir ki? geriye sadece yaşanan güzel anılar ve özlem kalıyor.
hasretle... can arkadaşım ve güzel yürekli abim...
devamını gör...
girift radyo yayını
heyy süprüzlü program. bu vesileyle aykut'un doğum günüsünü kutluyorum. nice güzel yıllara.
devamını gör...
evdekilere küsüp kızınca yapılanlar
küçükken anne-babama küsünce, ölmeyi düşünerek kendimce onları cezalandırırdım. "ben ölürsem görürsünüz" gibi sözlerle biraz ağlayıp sızlayıp üzüntümü belli ederdim, sonra da ben ölünce onlar ne kadar üzülürler neler yaparlar diye düşünmeye başlardım. belki bir çoğumuz yapmışızdır bunu. şimdi ise küsmüyorum, ne kadar tartışsak da küsemiyorum aslında...
devamını gör...
salçalı makarna
öğrenci evi ya da bekar erkek yemeği. bu da yemek yapma maharetinin makarnayla sınırlı olmasından kaynaklı bir durum. bütün iş hazırlanan sos veya salçada bitiyor.
devamını gör...
castlevania
kesinlikle izlenmesi gereken bir anime olduğuna inanıyorum. vlad dracula tepes'in -nam-ı diğer kazıklı voyvoda- eşi lisa tepes'in cadı ithamıyla yerli halk tarafından öldürülmesiyle olaylar başlıyor. lisa tepes'in öldürülürken ki sahnesinde lisa tepes sürekli eşi dracula'ya seslenerek onlara zarar verme, bilmiyorlar tarzı bir sürü şey söylüyor. tabi dracula bunu takıyor mu? asla...* sonuç olarak öyle bir şey olursa anime başlamadan biterdi. eşi öldürülünce deliye dönen dracula, yerli halktan intikamını almak ister. tabi yeni gelen 4. sezonda işler biraz karışıyor. ilk iki sezonunu aşırı derece de beğensem de aynı şey 3. sezon için geçerli değil. gerek güzel hikayesiyle gerek yakışıklı erkek karakterleriyle* kesinlikle izlenebilir bir anime. gerek canavar ve vampir avcısı belmont ailesinin son oğlu trevor belmont olsun; gerek izlerken annesinden dolayı yarı insan, yarı vampir olduğunu öğrendiğimiz vlad ve lisa tepes'in oğlu adrian fahrenheit tepeş nam-ı diğer alucard olsun gayet maşallah'ı olan karakterler. düşman sayılabilecek iki ailenin oğulları trevor ve alucard yanlarında büyücü sypha belnades'le birlikte dracula'nın karşısında yer alır. tabi oraya gelmeden bir de carmilla var izlerken deliye döndüm diyebilirim. kadının bir şey yapacağı belli dracula da bence bunun farkındaydı. yok salona havalı mavalı girmeler falan. sen hayırdır derler yani. gel zaman git zaman carmilla dracula'nın en yakın adamlarından hector'u da saflarına katarak dracula'yı devirmeye çalışır ama sypha belnades sayesinde kalenin yeri değişince onlarda tabi haliyle şaşkına döner. bunu söyledim mi bilmiyorum ama bas baya kalenin yeri değişiyor*. bu üç ana karakter dracula'yı dize getirmeye çalışıyor ama koskoca dracula sonuç olarak hepsine veriyor sopayı. baya manyak bir dövüşten sonra dracula ve oğlu alucard teke tek kalıyor. o sırada ikisi de birbirini sağlam bir dövüyor. kale duvarları yıkıla yıkıla bir fight dönüyor. şansa bakın ki dövüşürken alucard'ın kaledeki odasına duvarı yıkarak giriyor. dracula duvarda lisa'nın da olduğu aile fotoğrafını asılı olarak görünce oğlumu öldürüyorum deyip olanların farkına varıyor ve kendine geliyor. öyle de kül olup gidiyor. tabi buraya gelene kadar bir sürü fight dönüyor. gayet beğendiğim izlenmeyi kesinlikle hak eden, harcadığınız zamana kesinlikle değecek keyifli bir anime.
ek bilgi: oyunu da var
ek bilgi: oyunu da var
devamını gör...
bal yerine reçel yapan arıya mor mahlas verilsin kampanyası
evet an itibari ile change.org'da imzaya açtığım kampanyadır. şimdi iko düşünsün!(bkz: sısısısı) kendisi sözlüğe kayıt olduğum günden beri tanıdığım cimcimedir. şekerliğin ve saflığın z kuşağında nadiren vicut bulduğu şahit numunedir. ayrıca sempatikliğiyle kazandığı karmaları yedi düveli kıskandırmaktadır. yeşil mahlas alabilecek olmasına rağmen rengi sevmediğinden, mor mahlas hayali olduğundan almamaktadır. yoksaa karmadan kaçmaz yaaani, pasar on bin garmayı! ben kefilim senetleri yollayın imzalayayım. herkesi davet ettiğim kampanyadır.
düzeltme: 1- ağlayan olursa ben yeşil mahlas alıyorum turuncuma gelsin.
2- bedava alsın demedim 10 bin karma dedim 10 bin karması olan herkes alsın ne var?
3- bana meriç diyen troller oldu ve olacaktır, senin kız kardeşin sana meriç mi diyor alüminyum?
ben bu cevapları da bırakayım da isteyen istediğini seçsin alsın. bir ünlü yazar der ki (bkz: sısısısı)
düzeltme: 1- ağlayan olursa ben yeşil mahlas alıyorum turuncuma gelsin.
2- bedava alsın demedim 10 bin karma dedim 10 bin karması olan herkes alsın ne var?
3- bana meriç diyen troller oldu ve olacaktır, senin kız kardeşin sana meriç mi diyor alüminyum?
ben bu cevapları da bırakayım da isteyen istediğini seçsin alsın. bir ünlü yazar der ki (bkz: sısısısı)
devamını gör...
oy veren yazara oy verme borcu hissetmek
iade-i ziyaret.
ay tatlım ne gerek vardı? dedikten sonra profiline girilip bir bakılır, tabağı boş vermemek adına entrysi bulunur, "şekerim bende de aynen böyle ya..." diyerek artı hatta favori edilir.
sonra bir bakılır ki, şöyle denir;
ay meğer bu pek tatlı şeyler yazıyormuş...
ay tatlım ne gerek vardı? dedikten sonra profiline girilip bir bakılır, tabağı boş vermemek adına entrysi bulunur, "şekerim bende de aynen böyle ya..." diyerek artı hatta favori edilir.
sonra bir bakılır ki, şöyle denir;
ay meğer bu pek tatlı şeyler yazıyormuş...
devamını gör...
sanat kulübü fotoğraf yarışması
ikinci fotoğraf yarışmamız sonuçlandı!
oylama sonucunda yarışmayı kazanan, muhteşem fotoğrafıyla ı am melting lannn melting oldu, tebrikler!
bir sonraki etkinliğimizde görüşmek üzere!
oylama sonucunda yarışmayı kazanan, muhteşem fotoğrafıyla ı am melting lannn melting oldu, tebrikler!
bir sonraki etkinliğimizde görüşmek üzere!
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
minnet eylemem*
.
.
devamını gör...
harakiri yapmadan önce katanasını bileyleyen mükemmeliyetçi samuray
1576 yılında osaka'da bir dere kenarında dinlenip bohçamı açmış ve bir şeyler tıkınmak üzereydim ki. bu arkadaşı gördüm.
"koniçiva samuray kardeş"
"koniçiva dostum"
"hayırdır"
"müsabaka kaybettim... bu utançla yaşayamam"
"harakiri yapacaksın yani?"
"evet"
"ee peki o taşla ne yapıyorsun dost?"
"katanamı bileyliyorum. kör bıçakla canımı almak istemem"
"ya samuray kardeş boşver bu ölümüm mükemmel olsun geyiklerini"
"naniii???"
"gel senle bi döner yiyelim. gelirken aldıydım karnını doyur sen de"
"ayran var mı lann?!?"
"hey yavrum heyy"
"var var.. gel sen."
"koniçiva samuray kardeş"
"koniçiva dostum"
"hayırdır"
"müsabaka kaybettim... bu utançla yaşayamam"
"harakiri yapacaksın yani?"
"evet"
"ee peki o taşla ne yapıyorsun dost?"
"katanamı bileyliyorum. kör bıçakla canımı almak istemem"
"ya samuray kardeş boşver bu ölümüm mükemmel olsun geyiklerini"
"naniii???"
"gel senle bi döner yiyelim. gelirken aldıydım karnını doyur sen de"
"ayran var mı lann?!?"
"hey yavrum heyy"
"var var.. gel sen."
devamını gör...
güneş kar topluyor timi
kar yağacağına kendini inandırmak isteyen kişilerdir. bazen ben de onlardanım çünkü kar çok güzel bir şey*.
devamını gör...
unutulmaya yüz tutmuş yazım kuralları
hoş geldin ayrı yazılır.
devamını gör...

