muhtemelen öyle yetiştirilmiş olan ve çok çalışıp çok yorulan insandır..tabi sadece odunluk seviyesinden ötürüde olabilir.. (bkz: odun)
devamını gör...

2121 in çok da umrunda olmayan gerçektir.
devamını gör...

(bkz: hayallerde yaşıyor bazı bebeler)

*.
devamını gör...

türk milletinin son kağanı gazi mareşal başbuğ mustafa kemal atatürk tarafından söylenmiştir.

gece kaşıntısı tutan, türk düşmanı lainlerin beyinlerindeki lobların arasında yankılanırken kulaklarını uğuldatan cümle.

şimdi bakınca akp'yi yerden yere vuran bu tipler hdp'ye bayılırlar ama konu 'türk düşmanlığı' olunca ikiz kardeş olurlar. hdp ve türevleri ile akp ortaklığında çözüm süreci denilen ihanet sürecinde el ele her yerden kaldırılmaya çalışılınca gördük biz bunların birbirlerine olan düşmanlığını!
siyasal islamcılar, kürtçüler ve komünistlerin nefret ettiği bir cümledir.

ne mutlu türk'üm diyene demek önüne gelen kafasına göre söylesin de türk değilim ama... diye vızıltı şacsın demek değildir.

'türk olmaktan dolayı mutluyum' demektir.

mezopotamya primatları ile kendisi hacı, hoca, şeyh takımlarına badelettiren soysuz iblisler ile dağda kucak kucağa hakların kardeşliği edebiyatı yapıp çoluk çocuk demeden katleden örgüt sempatizanı kronik ruh hastaları unutmasınlar, bu memleket savaş meydanlarında kuruldu, bir kaç çakalın gece yarısı hayal mastürbasyonu ile de bitecek değildir.

yakalandığı gün enik gibi sözde davasını anında satan 'benim anam da türk'tü hizmete hazırım' diyeni kıble bellemiş deyyuslar kudurmaya devam edebilir.
devamını gör...

kesinlikle ince düşünceli ve nahif bi kalbe sahip olması. yani zarar vermekten, incitmekten çekinmesi...
devamını gör...

büyük kayıplardan dolayı çanakkale cephesi'ne 1315 doğumlu (1898-1899), 15-18 yaş arasındaki çocukların gitmesinden ötürü yazılan ağıttır. öyle dinlerken göbek atılacak bir şarkı değildir.

hey onbeşli onbeşli,
tokat yolları taşlı
onbeşliler gidiyor,
kızların gözü yaşlı.
devamını gör...


ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum.

ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski istanbul mudur
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun.

sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun.

belki haziran da mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
kötü rüzgar saçlarını götürüyor

ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin.
devamını gör...

birisi egzoz dumanı, kalabalık şehir hayatı, vıcıklık, ter, stres
diğeri sakin sahil kasabası.
devamını gör...

olay bundan 5 ay önce gerçekleşti.
yine absürt, pek fazla insana hitap etmeyen mizahımı yaptığım tanımlarımdan birine bir beğeni geldi.
"allah allah bu pek sık olmayan bir durum" dedim.
dediğimin 2. saniyesi bildirim kayboldu.
ama bu elf kırması gözlerim hemen kişinin nickini korneasından geçirmişti bile.
hemen o kişiye mesaj attım.
-pardon beğeninizi niye geri çektiniz
+yaa şey yanlışlıkla bastım pardon
-anlıyorum olur öyle şeyler ben de yanlışlıkla güzelliğnize vuruldum ama ben geri çekemiyorum.
evet bu cümleyi kurduğumda ipler kopmuştu.
3 gün sonra düğünümüz var.
devamını gör...

kitabı okumayı şimdi bitirdim.

öncelikle bu kitabın öyle sıradan edebiyat kitapları gibi uzun betimlemeler ve psikolojik analizler içermeyeceğini başından beri biliyordum. çünkü kitapta salinger'in yarattığı karakterlerinin kendi dili yani daha doğrusu kendini ifade etme biçimi var. tutup bütün karakterleri tekdüze bir diyalog içerisinde bulamazsınız.

sonunun olmaması beni biraz düşünmeye itti. kendimi salinger'in yerine koydum hemen. kendi ifadesiyle biraz otobiyografik bir eser olduğunu ve çocukluğunun aşağı yukarı böyle geçtiğini biliyordum. bence kendisi de sonunu göremiyordu kitabı yazdığı tarihte. o yüzden hep bahsettiği ''sahtekarlar'' gibi okuyucuyu etkileyecek bir son yazmak yerine kendisi gibi davrandı ve samimi bir itirafla sonlandırdı kitabı. ''sakın kimseye bir şey anlatmayın. herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.''

2. dünya savaşı sırasında yaşadıkları, çarpışmalar, ölümler,kaos ortamı hatta savaş sonrası hastaneye yatıp psikolojik tedavi alması gibi olaylara rağmen 16 yaşındaki o hoyrat yanını yansıtması bana muazzam geldi. ki o dönem ki olaylarla alakalı kızına: ''ne kadar yaşarsan yaşa, yanan etin kokusunu burnundan hiçbir zaman tam olarak sökemiyorsun.'' demiş olmasına rağmen.

genel olarak zevk alarak okuduğum bir kitaptı. altını çizdiğim yer sayısı baya fazla onuda belirtmek isterim. belki de holden karakteriyle aramda çok benzerlikler olduğunu düşündüğüm için bu kadar sevdim. neyse okuyun.
devamını gör...

bir bilen kim ki?
boyle kisa gorunumlu paragraf seklinde cumle kurarim pislikler. hepinizden tiksiniyorum ama tek basina canım sıkılıyor.
devamını gör...

ahşap köy evlerinde, çatı ile tavan arasında boşluklar olur, o boşluklar kedi girecek kadardır, gece vakti tavanın arasından gelen seslere verilen iç rahatlatıcı tepkidir kedidir kedi.
devamını gör...

mastor ukdesi

kendisini bulunmaz hint kumaşı sanıp, dosta düşmana korku salmayı hedefleyen kız sözü. genelde yalandır.

bu arada benim; öğretmen, imam, güvenlik, esnaf ve polis gibi saçma bir yelpazem var.
devamını gör...

8-9 sene önce henüz ilkokul çocuğu olduğum için nasıl hissettiğimi bilemiyorum bu sebeple dahil olamayacağım insan grubudur.
devamını gör...

kafa dengi 2 -3 insanla, deniz kenarı bir küçük yerleşim yerinde, plajda ayaklar denizde olacak şekilde sandalyeleri yerleştirip, sabaha kadar muhabbet etmek istiyorum. *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
içimi nefis sakin ve lezzetlidir. favorimdir soğuk içiniz
devamını gör...

-ters baskı.
-bitmek bilmeyen ucu açık final.
-büyüteç gerektiren puntolar.
-aşırı detaycı betimlemeler.
-abartılı fiyat.
devamını gör...

kabulleniş, vazgeçme eşiğidir.

düşündü kadın belki de en büyük suç abdülhak hamit'in, nazım'ın, cemal'in, turgut'un ve onlar gibi kalbini kalemine dökebilenlerindi. onlar olmasa bir insanın incelikle ve zarafetle böylesine çok sevildiğini hiç bilmeyecekti. düşündü bütün diyalogları.içindeki kırılgan çocuk ilk yarasını ne zaman almıştı? ve ne zaman başlamıştı hayalleri? ve de çokça sevilme isteği? biri onu fatma, piraye ya da tomris gibi sevsin istiyordu. şiirlerde adı geçsin biri onu "sonsuzda" sevsin istiyordu.
sonra büyüdü kadın. fark etti ki tüm o okuduğu aşklar imkansız olunca kıymetli olmuşlardı. mutlu sonla bitenler sıradan hikayeler oluyordu. yaşanıyor ve tükeniyordu. birinin yüreğinde derin bir iz bırakmanın yolu o tene dokunamamaktan geçiyordu.
devamını gör...

bir insana verilecek en büyük ceza onu görmezden gelmektir. bir insana kızıyorsan bağırıyorsan çok sert tepki veriyorsan içinde bir nebze de olsa duygu var demektir. ama onu görmezden geliyorsan o yokmuş gibi yaşıyorsan inanın o en büyük cezadır. çünkü ona sen aslında bir hiçsin demektir.
devamını gör...

#1360468

hak la ilahe illallah kısmını da okur musun hristiyanismail?*
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim