epistemoloji
bilginin ne olduğuyla, yani bilgi tanımıyla ilgili bilim dalı.
edmund gettier'in ''gerekçelendirilmiş doğru inanç bilgi midir?'' adlı makalesinde çağdaş epistemoloji literatüründe geleneksel bilgi tanımı kabul edilen ''gerekçelendirilmiş doğru inanç bilgidir.'' tanımına yaptığı itiraz çağdaş epistemoloji'deki tartışmaların odak noktasıdır. gettier'in ilgili tanıma yaptığı itiraz, platon'un theaetetus eserinde sokrates'ın doğru inanç tanımına yaptığı itiraza benzemektedir:
bir hakim suçsuz bir zanlıyı bir avukatın yalana dayanan savunmasına kanarak suçsuz kabul ettiğinde o hakim suçsuz kişinin suçsuz olduğunu bilmiyordur. sokrates'a göre bu durumda hakim suçsuz kişinin suçsuz olduğuna inanıyordur ve bu inancı doğru inançtır ama aynı hakim suçsuz kişinin suçsuz olduğunu bilmiyordur. dolayısıyla her doğru inanç bilgi olmadığından bilgiye doğru inanç denemez.
ancak, william kingdon clifford'un ''bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır.'' sözü dikkate alınarak doğru inancın doğruluğuna yeni bir özellik kazandırıldığında, yani; doğru inanç, bir önermeye yeterli delile dayanarak inanma olarak tanımlandığında sokrates'ın ''doğru inanç bilgidir.'' tanımına yaptığı itirazdan ve gettier'in geleneksel bilgi tanımına yaptığı itirazdan etkilenmeyen bir ''doğru inanç bilgidir.'' tanımı elde etmek mümkün. çünkü söz konusu örnekte hakim yetersiz delile dayanarak suçsuz zanlının suçsuz olduğuna inanmaktadır. aynı durum gettier örneklerinde de geçerlidir.
devamını gör...
yalnızlığın ilacı
boş sokaklarda gölgemi takip etmek. evet bu gece zifiri karanlıkta yaptığım eylemdir. yokuş yukarı çıkılan zifiri ve kimsesiz sakin sessiz sokaklarda gezmeyi özlemişim. yalnızlığımı daha çok sevdim. ilacı kendi içerisinde
devamını gör...
gençlere tavsiyeler
hızlı yaşayın. cesediniz diri kalsın.
devamını gör...
18 mayıs 2021 mansur yavaş'ın paylaştığı gizemli video
belediye 4.0 açıklaması direk sanayi 4.0 devrimine selam çaktığını gördük gizem falan değil.
devamını gör...
emek
bu hayatta sahip olduğumuz en önemli şeylerden biri olan zamanımızı bir şey için veya kimse için ayırmaktır. hayatta bir şeylerin sahibi olmak için, yaşamak için bir şeylere emek vermek durumundayız. aslında emek eşittir zaman demek.
devamını gör...
seni sevseydi
devamını gör...
sevgiliyi eve bırakmak
yapılması gereken son derece düşünceli ve kibar bir davranış.
devamını gör...
o gün için bir şemsiye
wilhelm genazino’nun jaguar yayınlarından çıkan romanıdır.
ayakkabılar hayatımızda çok önemli bir yer tutar. onlar olmadan yapamayacağımız kesin. ama ayakkabılar zorunluluk değil bir zevktir. yeni bir ayakkabı aldığınızda onu ilk kez giyip dışarı çıktığımız gün kendimizi çok farklı hissettir. eski bayram sabahlarına uyanmış bir çocuk gibi pırpır bir mutluluk dolar içimize ve bu mutluluk zamanla bütün vücudumuzu sarar. yeni bir ayakkabıyla yürümek uçmaya eşdeğer bir deneyimdir. ancak kötü ve rahatsız bir ayakkabı giydiğimiz zamansa sırat köprüsünden düşeceğimize emin bir şekilde yürür gibi oluruz. cehenneme bir adımdır ayağımızı sıkan bir ayakkabı.
ve giydiğimiz ayakkabılar bizim hakkımızda çok şey anlatır. canım ciğerim forrest’ın annesinin de söylediği gibi ayakkabılar bizim hakkımızda çok şey anlatır; nereden geliyor nereye gidiyoruz. ayakkabılarına bakarak bir insan hakkında çok şey öğrenebiliriz.
kitapla ilgili hiçbir şey anlatmadığımın farkındayım elbette ama bağlayacağım kitaba bir şekilde. en azından öyle umuyorum. çünkü kitabımızın kahramanı bir ayakkabı denetçisi. yeni çıkacak ayakkabıları deneyip bunlarla ilgili raporlar yazan bir adam. yolun yarısını geçmiş, çok başarılı olamamış, insan ilişkilerinde zayıf, bıkkın ve de sıkkın bir adam.
biteviye yağmurlu bir güne uyanıyor belki. belki de o sonsuz gün için bir şemsiye o. bilemiyorum. siz kendiniz okusanız daha iyi olur belki.
ayakkabılar hayatımızda çok önemli bir yer tutar. onlar olmadan yapamayacağımız kesin. ama ayakkabılar zorunluluk değil bir zevktir. yeni bir ayakkabı aldığınızda onu ilk kez giyip dışarı çıktığımız gün kendimizi çok farklı hissettir. eski bayram sabahlarına uyanmış bir çocuk gibi pırpır bir mutluluk dolar içimize ve bu mutluluk zamanla bütün vücudumuzu sarar. yeni bir ayakkabıyla yürümek uçmaya eşdeğer bir deneyimdir. ancak kötü ve rahatsız bir ayakkabı giydiğimiz zamansa sırat köprüsünden düşeceğimize emin bir şekilde yürür gibi oluruz. cehenneme bir adımdır ayağımızı sıkan bir ayakkabı.
ve giydiğimiz ayakkabılar bizim hakkımızda çok şey anlatır. canım ciğerim forrest’ın annesinin de söylediği gibi ayakkabılar bizim hakkımızda çok şey anlatır; nereden geliyor nereye gidiyoruz. ayakkabılarına bakarak bir insan hakkında çok şey öğrenebiliriz.
kitapla ilgili hiçbir şey anlatmadığımın farkındayım elbette ama bağlayacağım kitaba bir şekilde. en azından öyle umuyorum. çünkü kitabımızın kahramanı bir ayakkabı denetçisi. yeni çıkacak ayakkabıları deneyip bunlarla ilgili raporlar yazan bir adam. yolun yarısını geçmiş, çok başarılı olamamış, insan ilişkilerinde zayıf, bıkkın ve de sıkkın bir adam.
biteviye yağmurlu bir güne uyanıyor belki. belki de o sonsuz gün için bir şemsiye o. bilemiyorum. siz kendiniz okusanız daha iyi olur belki.
devamını gör...
ısırgan otu
ısırganotu (urtica urenus) doğada kendiliğinden yetişen, yaprak ve saplarında küçük tüy şeklinde dikenleri olan ısırgangillerden bir ottur. yapısı formik asit içerdiğinden güçlü bir anti-oksidandır. kaynatılarak içildiğinde böbrek taşlarının oluşumunu engeller, romatizma ve mafsal ağrılarına iyi gelir, prostat büyümesini önler. macun haline getirilip ciltteki yaralara sürüldüğünde iyileşme sürecini çok kısalttığı görülmüştür. son yıllarda her türlü kanser tedavisinde etkili olduğu yolunda yaygın bir görüş vardır.
devamını gör...
deniz kıyısında koşan ala köpek
cengiz aytmatov'un bir solukta okuyacağınız, hayatta kalma mücadelesini anlattığı öyküsüdür. uzun bir öyküdür, öyle geçer. sanırım yüz sayfayı geçmiş hikayeler için kullanılıyor bu ifade.
yazar'ın yakın arkadaşının yaşadığı ve bu etkileyici yaşanmışlığı ona anlatması üzere kaleme aldığı eserdir.
hikayede muazzam bir işleyiş var. anlatımda semboller ve mitolojik öğeler kullanılmış. bir çocuk kahramanın gözünden anlatılıyor tüm yaşananlar. sıradan bir yolculuğun belirsizlik dolu sonsuz yolculuğa dönmesi söz konusu. yazar; deniz kokusunu, susuzluğu, sis yüzünden gözün gözü görmemesini o kadar içten ve gerçekçi anlatmış ki, o çaresizliği hissetmemek elde değil. hikayeye dikkatli bakınca metaforlarla karşılaşıyoruz. bir çocuğun anne kucağından çıkıp baba ile avlanmaya gitmesi aslında erkekliğe atılan ilk adımı temsil ediyor. bir sandal içinde üç kuşak insanın varlığı ve çocuğun bu çaresiz yolculukta gideceği yere vardırılmaya çalışılması, kuşaktan kuşağa bilgi aktarımın,geleceğimiz olan çocuklara yapılan fedakarlıkların simgesi.
hikaye'de bir köpek aradım fakat sayfalar ilerledikçe, o köpeğin aslında bir dağ ismi olduğunu öğrendim. varılmaya çalışılan yol, size ulaşmaya çalışan heybetli bir dağ olarak simgelenmiş. dağ'ın görüntüsü koşan köpeğe benzetilmiş. bazı basımlarda kapağa konulan köpek resmi oldukça eleştiri almış. içeriği okumadan, anlatılandan bir haber basılan kapak resimlerine verilen tepkiyi çok iyi anlıyorum.
cengiz aytmatov'u kitaplarını okumayı seviyorum. arada tekrarlanan cümleler zihnimi bir süre kurcalıyor. bu kitaptaki tekrarlar aynen şu şekilde hafızamda;
mavi yarasa, su ver bana...
bu deniz kederim benim,
bu sular gözyaşlarım.
yazar'ın yakın arkadaşının yaşadığı ve bu etkileyici yaşanmışlığı ona anlatması üzere kaleme aldığı eserdir.
hikayede muazzam bir işleyiş var. anlatımda semboller ve mitolojik öğeler kullanılmış. bir çocuk kahramanın gözünden anlatılıyor tüm yaşananlar. sıradan bir yolculuğun belirsizlik dolu sonsuz yolculuğa dönmesi söz konusu. yazar; deniz kokusunu, susuzluğu, sis yüzünden gözün gözü görmemesini o kadar içten ve gerçekçi anlatmış ki, o çaresizliği hissetmemek elde değil. hikayeye dikkatli bakınca metaforlarla karşılaşıyoruz. bir çocuğun anne kucağından çıkıp baba ile avlanmaya gitmesi aslında erkekliğe atılan ilk adımı temsil ediyor. bir sandal içinde üç kuşak insanın varlığı ve çocuğun bu çaresiz yolculukta gideceği yere vardırılmaya çalışılması, kuşaktan kuşağa bilgi aktarımın,geleceğimiz olan çocuklara yapılan fedakarlıkların simgesi.
hikaye'de bir köpek aradım fakat sayfalar ilerledikçe, o köpeğin aslında bir dağ ismi olduğunu öğrendim. varılmaya çalışılan yol, size ulaşmaya çalışan heybetli bir dağ olarak simgelenmiş. dağ'ın görüntüsü koşan köpeğe benzetilmiş. bazı basımlarda kapağa konulan köpek resmi oldukça eleştiri almış. içeriği okumadan, anlatılandan bir haber basılan kapak resimlerine verilen tepkiyi çok iyi anlıyorum.
cengiz aytmatov'u kitaplarını okumayı seviyorum. arada tekrarlanan cümleler zihnimi bir süre kurcalıyor. bu kitaptaki tekrarlar aynen şu şekilde hafızamda;
mavi yarasa, su ver bana...
bu deniz kederim benim,
bu sular gözyaşlarım.
devamını gör...
gece gelen açlık ve libido
lanet olasi bir pakettir bu iki his. ikisinin de sonu pismanlik.
bizi bu ikisi bitirdi gercekten. neyse galetami yiyeyim digerini de halledecegiz insallah.
bizi bu ikisi bitirdi gercekten. neyse galetami yiyeyim digerini de halledecegiz insallah.
devamını gör...
corona biterken sözlüğün entübe olması
çok sevdiğim birden fazla sayıda yazarın kafa iznine çıkması, burada olanların yazmaması ve benim de yazacak başlık bulamamam nedeni ile katıldığım başlıktır. ölüyoruz yoldaş anlasana.
devamını gör...
ders çalışmamak için yapılanlar
kitap okumak.
devamını gör...
ucemak
sözlükte sevmeyen yoktur diye tahmin ediyorum.
devamını gör...
reçel kokusunun sakinleştirici etkisi
çok güzel, çok mutlu, çok renkli ve bir o kadar da eğlenceli bir çocukluk geçirmiş olan benim gibi ve benim yaşımdaki insanların zaman zaman ihtiyaç duydukları nostaljik ve elzem etkidir.
kahvaltı sofralarında pek yüzüne bakılmasa da kıvamı doğru tutturulur ise tereyağı ya da kaymakla fırından yeni çıkmış ekmek üstünde nefis birliktelik yaşayan bir üründür reçel.
çocukken biz daha uyanmadan önce annemin hazırladığı kahvaltı sofralarında bulunan yabani çilek reçeli beni vazgeçilmezimdi. hala da öyledir benim için. çilek reçelinin kokusu çocukluğumla bağdaştırdığım kokulardan biridir. mis gibi çilek reçeli kokan bir kahvaltı sofrasına uyanmak günün güzel ve sakin geçeceğinin bir işaretidir.
ben henüz çocukluğumu yarılamamışken bir sahil köyünde yaşadığımız zamanlar bizim evin elli metre kadar yukarısında yaşayan dedem mevsimine göre eline ne geçerse reçelini yapardı. dedemi evin bahçesinde büyükçe bir tencerenin başında reçel yaparken görmek çocukluk anılarının önemli ve unutulmaz bir parçasıdır.
işte bu anıların kokusu olan reçel kokusu birçok insan üzerinde de eminim aynı etkiyi bırakmaktadır. bu kadar şekerli bir kokunu insanı sakinleştirmemesi mümkün değildir bence.
belki de tatil günü kahvaltılarının bu kadar sakin olmasının nedeni reçel kokusunun psikolojimiz üzerindeki olumlu etkisidir.
kahvaltı sofralarında pek yüzüne bakılmasa da kıvamı doğru tutturulur ise tereyağı ya da kaymakla fırından yeni çıkmış ekmek üstünde nefis birliktelik yaşayan bir üründür reçel.
çocukken biz daha uyanmadan önce annemin hazırladığı kahvaltı sofralarında bulunan yabani çilek reçeli beni vazgeçilmezimdi. hala da öyledir benim için. çilek reçelinin kokusu çocukluğumla bağdaştırdığım kokulardan biridir. mis gibi çilek reçeli kokan bir kahvaltı sofrasına uyanmak günün güzel ve sakin geçeceğinin bir işaretidir.
ben henüz çocukluğumu yarılamamışken bir sahil köyünde yaşadığımız zamanlar bizim evin elli metre kadar yukarısında yaşayan dedem mevsimine göre eline ne geçerse reçelini yapardı. dedemi evin bahçesinde büyükçe bir tencerenin başında reçel yaparken görmek çocukluk anılarının önemli ve unutulmaz bir parçasıdır.
işte bu anıların kokusu olan reçel kokusu birçok insan üzerinde de eminim aynı etkiyi bırakmaktadır. bu kadar şekerli bir kokunu insanı sakinleştirmemesi mümkün değildir bence.
belki de tatil günü kahvaltılarının bu kadar sakin olmasının nedeni reçel kokusunun psikolojimiz üzerindeki olumlu etkisidir.
devamını gör...
lgbt'yi engelledik çünkü biz müslüman bir devletiz
halkımızın en büyük sorununu burdan da çok net görebiliriz: kendisi gibi olmayana nefret duymak. başkalarının yatak odalarıyla, hayatlarıyla ilgilenmeyi bırakmadıkça ne yazık ki istediği kadar iktidar değişsin. a olmaz b olur. yine olan halka olur.
devamını gör...


