aşağılık kompleksi
alfred adler tarafından ortaya atılan ve kişinin bazı yönlerden kendini diğerlerinden aşağı hissetmesine neden olan karmaşasına denir.
bu komplekse sahip kişilerde genellikle kendini ispat etme çabası görülür. sıklıkla farkına varılmaz ve telafi etme düşüncesi kişileri eziyet içine sürükler ve şaşırtıcı bir kazanım veya aşırı bir antisosyal davranışla sonuçlanır.
özgüven eksikliği, saplantı bozuklukları, kültürel yozlaşma ve aşağılık kompleksinin nedenleri arasında gösterilebilir. psikiyatrik bir hastalıktan çok psikolojik bir durumdur.
bu komplekse sahip kişilerde genellikle kendini ispat etme çabası görülür. sıklıkla farkına varılmaz ve telafi etme düşüncesi kişileri eziyet içine sürükler ve şaşırtıcı bir kazanım veya aşırı bir antisosyal davranışla sonuçlanır.
özgüven eksikliği, saplantı bozuklukları, kültürel yozlaşma ve aşağılık kompleksinin nedenleri arasında gösterilebilir. psikiyatrik bir hastalıktan çok psikolojik bir durumdur.
devamını gör...
michael collins
birkaç saat önce hayata gözlerini yuman, apollo 11'de ay'a yolculuk gerçekleştiren üç astronottan biridir. collins, yörüngede ay yüzeyindeki arkadaşlarını beklerken dünya'nın en yalnız insanıydı.
devamını gör...
şarkı isimlerini 128 milyar dolar ile değiştiriyoruz
dance me to the end of 128 milyar dolar.
shape of my 128 milyar dolar.
shape of my 128 milyar dolar.
devamını gör...
hayatın adaletsizliğinin kanıtı
küçücük bebeklerin parasızlıktan ölmesi, (bkz: sma)diğer yandan zengin ailelerin çocuklarının saçma harcamaları.
devamını gör...
kendini ifade etmeye üşenmek
hiç anlaşılmayacağını düşündüğün durum için harika bir çözüm.
devamını gör...
bak şerefsiz evladıyım ağlamamak için kendimi zor tutuyorum
bir (bkz: ibrahim tatlıses) cümlesi. bkz olarak da güzel olur bence.
devamını gör...
herr mannelig
2009 yılında (bkz: v for vendetta) sayesinde tanıştığım şarkı.
ayrıca (bkz: haggard)'dan dinleyince daha hoştur bana göre...
(bkz: orijinalinden daha iyi olan coverlar)
ayrıca (bkz: haggard)'dan dinleyince daha hoştur bana göre...
(bkz: orijinalinden daha iyi olan coverlar)
devamını gör...
tutankamonun laneti
tutankamonun laneti* mahlasıyla gücünü gösteren, kötülere korku salan ama bir o kadar da tatlı olan arkadaşım. kendisi tam bir melek gibidir. tatlılığıyla, samimiyetiyle, bilgeliğiyle, nezekatiyle, kibarlığıyla, hoşsohbetiyle daha sayamayacağım birçok güzelliklerlerle dolu olan bir insan. hem de benim arkadaşım* sözlüğün en bilgili ve takip edilesi güzel kalpli yazarıdır.*
devamını gör...
normal sözlük kullanan kadın
parmak uçlarım nasır tuttu yazı yazmaktan, siz hala kadınların sözlükte yazar olup olmadığını tartışın.
devamını gör...
harf devrimi
genç türkiye cumhuriyeti'nde 1 kasım 1928'de gerçekleşen türk alfabesinin kabulü* ve ardından başlatılan okuma yazma seferberliğine verilen isim. atatürk devrimlerinin herhalde en önemlilerinden biridir. buna göre, türkçe'nin fonetiğine kesinlikle uymayan osmanlı alfabesinin* yerini özellikle kolay öğrenilebilecek bir çeşit latin alfabesi modifikasyonu* almıştır.
esasında alfabenin değiştirilmesi gerektiği meselesi çok daha önceden beri gündemdeydi. 19. yüzyılın osmanlı'sının çıkarabildiği yüksek zümre, osmanlı elitleri; halihazırda alfabe reformu üzerine kafa yoruyorlardı. fakat mevzubahis alfabe reformu; araya giren savaşlar, 19. yüzyılın sonlarının osmanlı'ya getirdiği siyasi hareketlilik ve özellikle dini çevrelerin alfabe değişikliğini bir "islami köklerden kopma" olarak değerlendirmesi sebepleriyle osmanlı zamanında gerçekleştirilememişti.
peki neden bir alfabe değişikliği yapılmak zorundaydı?
dedenizin mezar taşını okuyamayın diy... yok yok, tam aksine, insanlar okuyabilsin diye. kullanılan alfabe halkın diliyle o kadar alakasız ve öğrenmesi de o kadar zordu ki, zaten okuma yazmanın bu denli önemsenmediği bir toplumda kimsenin bu meşgalelerle uğraşmamasına sebep oluyordu. böylece devamlı süregelen bir cehalet kısır döngüsü yaratıyor, insanlar "okumak yerine karın doyuran şeylerle" ilgileniyorlardı.
1923'te cumhuriyet'in ilanı ile birlikte yapılan rejim değişikliği ve memleketin rotasını batıya çevirmesiyle birlikte devrim yolundaki gerekli zemin sağlanmış oldu. birbiri ardına yapılan modernist ve başarılı devrimler; zaten osmanlı zamanından beri alfabe ve dil reformlarını destekleyen yeni cumhuriyet elitlerinin yanında, kamuoyunun da desteğinin alınmasını sağladı. böylece devrimin önündeki en büyük olası sorun da çözülmüş oldu. artık yüzyıllarca bu toprakları tutsak etmiş cehalet esareti sonlandırılacak, türk toplumu da bilginin engin hazinesine muvaffak olabilecekti.
öncelikle bir dil komisyonu kuruldu. yalnızca türkiye'den de değil, bütün türk dünyasından dil bilimcilerin ve edebiyatçıların fikirleri alındı. çalışmalar tamamlandı, yeni türk alfabesi kararlaştırıldı. işbu giride ve zamanının devrimcileri tarafından ısrarla "latin alfabesi" yerine "türk alfabesi" ifadesinin kullanılması boşuna değildir. zira süreç ciddi bir modifikasyonu beraberinde getirmiştir. türkçe'nin ifadesine ve yazımına uygun olmayan harfler (örneğin q, w, x) dahil edilmemiş, gerekli durumlar için yeni harfler (ğ, ı, ş, büyük i) bizzat türetilmiş ya da hazırdaki özel harfler (ç, ö, ü) kullanılmıştır.
dil bilimcilerin aylar ve hatta yıllarla zaman biçtikleri devrime atatürk tarafından 3 ay zaman verilir. her ne yapılacaksa 3 ay içinde yapılmalı, bu denli kökten bir değişimin sebep olacağı sarsıntı olabildiğince çabuk atlatılmalıdır. nitekim öyle de olacaktır. önce kanunun çıkarılmasından hemen bir ay sonra, 1 aralık 1928'de her türlü gazete, dergi, ilan, afiş ve benzerinin yeni harflerle basılması emri verilir. 1 ocak 1929'dan itibaren ise kitaplar da bu emre dahil edilir. ayrıca bütün resmi dairelerin ve diğer kurum ve kuruluşların yapacakları bütün yazışmaları yeni alfabeyle yapmaları zorunlu tutulur.
hızlıca bir eğitim öğretim seferberliği başlatılır. atatürk memleketin her bir köşesini gezerek insanlara yeni alfabeyi tanıtır. zaten başöğretmen unvanını da faraziden değil, bizzat halkın öğretmeni olduğu için alacaktır.

o meşhur fotoğraf. atatürk diyar diyar gezip insanlara alfabeyi bizzat kendisi öğretiyor.
seferberlik atatürk'le de kalmayacak, açılan okuma yazma kursları ve hatta akşam okulları aracılığıyla cumhuriyetin idealist öğretmenleri tarafından devam ettirilecektir. bu sayede cumhuriyet kurulduğunda %5'leri bulmayan okuma yazma oranı, devrimin 10. yıl dönümünde %25'lere kadar gelmiş olacak ve o tarihten sonra da sürekli olarak, muhteşem bir ivmeyle artacaktır.
bugün hala daha birtakım çevrelerin eleştirisi altındaki harf devrimi; işte böylesine bir sürecin ürünü olarak, bir nebze de olsa eğitimli bir toplum olmamızın en büyük nedenidir. bugün harf devrimi'nin ve bizzat bizim alfabemizin, türk alfabesinin başarısı sayesinde okuyup yazabilen* insanlar, varsın durmaksızın yersinler onu. çünkü onun başarısı, cumhuriyetin çıkardığı ve birtakım insanlara rağmen çıkarmakta olduğu harikulade nesillerde saklıdır.
esasında alfabenin değiştirilmesi gerektiği meselesi çok daha önceden beri gündemdeydi. 19. yüzyılın osmanlı'sının çıkarabildiği yüksek zümre, osmanlı elitleri; halihazırda alfabe reformu üzerine kafa yoruyorlardı. fakat mevzubahis alfabe reformu; araya giren savaşlar, 19. yüzyılın sonlarının osmanlı'ya getirdiği siyasi hareketlilik ve özellikle dini çevrelerin alfabe değişikliğini bir "islami köklerden kopma" olarak değerlendirmesi sebepleriyle osmanlı zamanında gerçekleştirilememişti.
peki neden bir alfabe değişikliği yapılmak zorundaydı?
dedenizin mezar taşını okuyamayın diy... yok yok, tam aksine, insanlar okuyabilsin diye. kullanılan alfabe halkın diliyle o kadar alakasız ve öğrenmesi de o kadar zordu ki, zaten okuma yazmanın bu denli önemsenmediği bir toplumda kimsenin bu meşgalelerle uğraşmamasına sebep oluyordu. böylece devamlı süregelen bir cehalet kısır döngüsü yaratıyor, insanlar "okumak yerine karın doyuran şeylerle" ilgileniyorlardı.
1923'te cumhuriyet'in ilanı ile birlikte yapılan rejim değişikliği ve memleketin rotasını batıya çevirmesiyle birlikte devrim yolundaki gerekli zemin sağlanmış oldu. birbiri ardına yapılan modernist ve başarılı devrimler; zaten osmanlı zamanından beri alfabe ve dil reformlarını destekleyen yeni cumhuriyet elitlerinin yanında, kamuoyunun da desteğinin alınmasını sağladı. böylece devrimin önündeki en büyük olası sorun da çözülmüş oldu. artık yüzyıllarca bu toprakları tutsak etmiş cehalet esareti sonlandırılacak, türk toplumu da bilginin engin hazinesine muvaffak olabilecekti.
öncelikle bir dil komisyonu kuruldu. yalnızca türkiye'den de değil, bütün türk dünyasından dil bilimcilerin ve edebiyatçıların fikirleri alındı. çalışmalar tamamlandı, yeni türk alfabesi kararlaştırıldı. işbu giride ve zamanının devrimcileri tarafından ısrarla "latin alfabesi" yerine "türk alfabesi" ifadesinin kullanılması boşuna değildir. zira süreç ciddi bir modifikasyonu beraberinde getirmiştir. türkçe'nin ifadesine ve yazımına uygun olmayan harfler (örneğin q, w, x) dahil edilmemiş, gerekli durumlar için yeni harfler (ğ, ı, ş, büyük i) bizzat türetilmiş ya da hazırdaki özel harfler (ç, ö, ü) kullanılmıştır.
dil bilimcilerin aylar ve hatta yıllarla zaman biçtikleri devrime atatürk tarafından 3 ay zaman verilir. her ne yapılacaksa 3 ay içinde yapılmalı, bu denli kökten bir değişimin sebep olacağı sarsıntı olabildiğince çabuk atlatılmalıdır. nitekim öyle de olacaktır. önce kanunun çıkarılmasından hemen bir ay sonra, 1 aralık 1928'de her türlü gazete, dergi, ilan, afiş ve benzerinin yeni harflerle basılması emri verilir. 1 ocak 1929'dan itibaren ise kitaplar da bu emre dahil edilir. ayrıca bütün resmi dairelerin ve diğer kurum ve kuruluşların yapacakları bütün yazışmaları yeni alfabeyle yapmaları zorunlu tutulur.
hızlıca bir eğitim öğretim seferberliği başlatılır. atatürk memleketin her bir köşesini gezerek insanlara yeni alfabeyi tanıtır. zaten başöğretmen unvanını da faraziden değil, bizzat halkın öğretmeni olduğu için alacaktır.

o meşhur fotoğraf. atatürk diyar diyar gezip insanlara alfabeyi bizzat kendisi öğretiyor.
seferberlik atatürk'le de kalmayacak, açılan okuma yazma kursları ve hatta akşam okulları aracılığıyla cumhuriyetin idealist öğretmenleri tarafından devam ettirilecektir. bu sayede cumhuriyet kurulduğunda %5'leri bulmayan okuma yazma oranı, devrimin 10. yıl dönümünde %25'lere kadar gelmiş olacak ve o tarihten sonra da sürekli olarak, muhteşem bir ivmeyle artacaktır.
bugün hala daha birtakım çevrelerin eleştirisi altındaki harf devrimi; işte böylesine bir sürecin ürünü olarak, bir nebze de olsa eğitimli bir toplum olmamızın en büyük nedenidir. bugün harf devrimi'nin ve bizzat bizim alfabemizin, türk alfabesinin başarısı sayesinde okuyup yazabilen* insanlar, varsın durmaksızın yersinler onu. çünkü onun başarısı, cumhuriyetin çıkardığı ve birtakım insanlara rağmen çıkarmakta olduğu harikulade nesillerde saklıdır.
devamını gör...
gogol’un dar paltosu
üslup, insanın aynı olduğundan; güzel üslûbunun ruhunu yansıttığını düşündüğüm, edebi bilgi ve kültür birikimi hayli yüksek, en kısa yazılarında bile insanı uzun uzun düşünmeye sevk eden yetenekli yazar.
devamını gör...
aşk
zamanında bir arkadaşım şöyle söylemişti;
“evvela kendimize aşık olalım , sonra başkalarıyla sevişiriz.”
tanım: temelinde cinsel birleşme olan süslü duygular karmaşası.
“evvela kendimize aşık olalım , sonra başkalarıyla sevişiriz.”
tanım: temelinde cinsel birleşme olan süslü duygular karmaşası.
devamını gör...
duyguları bastırmak
yanardağı beslemek gibi bir şey. sonra bir bakmışsın sivilceler, deri hastalıkları, baş ağrısı, anksiyete, depresiflik, uyku bozuklukları almış başını gitmiş kendine yumruk atar hale gelmişsin.
devamını gör...
evrende düzen mi yoksa kaos mu var sorunsalı
oldukca derin bir konu. bildigim kadariyla bilir kisiler soyle yorumluyor ;var olan fizik kurallarinin, kosullar degismedikce herseyi kapsadigini soyleyebiliyorsak eger, genel bir kaos oldugunu soyleyemeyiz cunku bu isleyen bir duzenin gostergesidir. hatta rutin isleyen kaosun bile aslinda bir duzen icinde olustugu ongorulur. kaos teorisinin birde kelebek etkisiyle acilimi var. bununla ilgili unlu bir soz de bulunmakta. "brezilya'da bir kelebegin kanat cirpmasi, texas' ta firtina cikmasina sebep olabilir" bu dusunceye gore kucuk olusumlar, buyuk degisimlere yol acar. eger gercekten boyle bir sey varsa, kucukten buyuge dogru tekrarlayan bir sistem soz konusu da denilebilir. peki bu sistem bir duzeni olusturmuyor mu? o zaman bu kaos teorisi kendi icinde mantik hatasina yol acmiyor mu?..(gece gece boyle konular acmayin, beyin yakiyor)
devamını gör...
yaygın anksiyete bozukluğu
hastaların beyinlerinde neurotransmitterler olması gerekenden farklı seviyelerde bulunur. neurotransmitterler beyinde sinir uçlarından sinyalleri taşıyan şeylerdir. buda anksityete olarak dışa vurur, hastalık; adını buradan alır.
en belirgin semptomları:
küçük şeyler üzerinde çok fazla endişe duyma
genel olarak sinirli veya gergin olma
stresli olma
herşeyi çok fazla analiz etmektir
bunun dışında belirgin semptomları
dinlenememe
çok çabuk yorulma
konsantre olamama ilgi odaklanması problemleri
kas tansiyonu
rahat olmayan uyku
en belirgin semptomları:
küçük şeyler üzerinde çok fazla endişe duyma
genel olarak sinirli veya gergin olma
stresli olma
herşeyi çok fazla analiz etmektir
bunun dışında belirgin semptomları
dinlenememe
çok çabuk yorulma
konsantre olamama ilgi odaklanması problemleri
kas tansiyonu
rahat olmayan uyku
devamını gör...
şarap
her zaman her yerde şarap içmem,
bence bir konsepti var, yani bende öyleymiş, şimdi bu tanımı yazarken düşündüm, genelde geceye yakışıyor, şahsen çok sevdiğim bir arkadaşımla buluşacaksam, uzun süredir görmüyorsam şarap içmeyi severim, özel bir kutlama, keyifli bir buluşma varsa, spontane uzayan bir sohbet olmuşsa çaydan kahveden şaraba geçilebilir,
kırmızı tercih ederim
bordeaux şarapları favorimdir
bence bir konsepti var, yani bende öyleymiş, şimdi bu tanımı yazarken düşündüm, genelde geceye yakışıyor, şahsen çok sevdiğim bir arkadaşımla buluşacaksam, uzun süredir görmüyorsam şarap içmeyi severim, özel bir kutlama, keyifli bir buluşma varsa, spontane uzayan bir sohbet olmuşsa çaydan kahveden şaraba geçilebilir,
kırmızı tercih ederim
bordeaux şarapları favorimdir
devamını gör...
el âlem ne der
her duyduğumda elalemine...... şeklinde küfrettiğim çağ dışı boş laf.
devamını gör...
şükrü erbaş sözü
kimseler görmedi ömür hanım, bu dünyadan bir ben geçtim...
devamını gör...
aşka karşılık gelen bir kelime yaz
dönme dolap.
heyecanlandırır, başınızı döndürür ve sizi en tepeye çıkarmasıyla en dibe indirmesi sadece birkaç dakikasını alır.
heyecanlandırır, başınızı döndürür ve sizi en tepeye çıkarmasıyla en dibe indirmesi sadece birkaç dakikasını alır.
devamını gör...
mutlu evliliğin sırları
mutluluk daimi değildir anlardan ibarettir. bu açıdan mutlu evlilik de yoktur bence, evlilikte mutlu anlar vardır . naçizane düşüncem evliliğin sürdürülebilir* olması için iki tarafın birbiriyle arkadaşlık edebilmesi önemli. eğer taraflar aşk/ heyecan bitince de iki arkadaş kadar hayatı paylaşacak / sohbet edecek noktada kalabilirlerse; evlilik nispeten huzurlu ve uzun ömürlü olur.
devamını gör...