aşk
aşk, herhangi bir kalıba, sözcüğe, bedene sığdıramayız. aşk, ruhun özgürleşmesidir. hissetmekle başlar ve insan bir kere aşık olur.
devamını gör...
kitap önerileri
andy weir - artemis
stefan zweig - satranç
stefan zweig - satranç
devamını gör...
çiçek satarak kızını oxford'da okuttuğunu zanneden anne
hatay'da geçimini çiçek satarak sağlayan gülseren bozkur'tur.
eli öpülesi annesi bir röportajında oğlunu ülkemizde, kızını da ingiltere’de okuttuğunu ifade etmişti. röportajın bir bölümde yer alan oxford'lu merve bozkurt , tıp fakültesi'nde 5 yıldır eğitim gördüğünü anlatmıştı.
sosyal medya baya ses getiren bu olay dha haberine göre, merve'nin ailesinden aldığı paralarla ailesinden uzakta bir hayat yaşadığı ve oxford'da eğitim görmediği iddia edildi.
kaynak
eli öpülesi annesi bir röportajında oğlunu ülkemizde, kızını da ingiltere’de okuttuğunu ifade etmişti. röportajın bir bölümde yer alan oxford'lu merve bozkurt , tıp fakültesi'nde 5 yıldır eğitim gördüğünü anlatmıştı.
sosyal medya baya ses getiren bu olay dha haberine göre, merve'nin ailesinden aldığı paralarla ailesinden uzakta bir hayat yaşadığı ve oxford'da eğitim görmediği iddia edildi.
kaynak
devamını gör...
mini etekli hakime güvenilir mi sorunsalı
hakime hanımlar mini etek mi giyiniyormuş.
şaka mısınız siz? devlet kurumlarında bırakın etek boyu tartışmasını, giyilen ayakkabının topuk ve burun kısmının açık olması bile yasak.
millet ne cigaralar içiyor değil, bu.
bu fikir tartışması da değil.
bu açıkça mal beyanıdır.
kılık kıyafetin, insanların iradeleri ve fikirleri ile alakalandırılması ve aklınızda sinsi niyet okumalarınızdan bıktık.
ülke son 20 yılda zaten perdeli ablalarla doldu, biz saygımızı gösteriyoruz. ama fakat lakin bence perdeli ablaları savunmalar bitsin artık savunulacak bir taraf yok, bu bir tarzdır, inanç şekline göre yaşam şekildir. ulan herkes kabul ediyor ama ülkede bir kesim var ki hep ağlak hep mağduriyet. irite ediyorsunuz ki ben perdeli ablalar derken sinirimi ifade ediyorum. bıktık çünki bıktık bu edebiyattan….
şimdi sıra sizde, beyninize oksijenin fazlaca gitmesini temenni ediyor, hakkın ve hukukun olmadığı bu ülkede belki de mini etekli hakimeler olursa belki tecavüzle yargılananlar indirime tabi tutulmaz.( haaa bu bir ütopyadır, asla mümkün değildir, ama fikir tartışacaksak gelin bir de böyle düşünelim).
şaka mısınız siz? devlet kurumlarında bırakın etek boyu tartışmasını, giyilen ayakkabının topuk ve burun kısmının açık olması bile yasak.
millet ne cigaralar içiyor değil, bu.
bu fikir tartışması da değil.
bu açıkça mal beyanıdır.
kılık kıyafetin, insanların iradeleri ve fikirleri ile alakalandırılması ve aklınızda sinsi niyet okumalarınızdan bıktık.
ülke son 20 yılda zaten perdeli ablalarla doldu, biz saygımızı gösteriyoruz. ama fakat lakin bence perdeli ablaları savunmalar bitsin artık savunulacak bir taraf yok, bu bir tarzdır, inanç şekline göre yaşam şekildir. ulan herkes kabul ediyor ama ülkede bir kesim var ki hep ağlak hep mağduriyet. irite ediyorsunuz ki ben perdeli ablalar derken sinirimi ifade ediyorum. bıktık çünki bıktık bu edebiyattan….
şimdi sıra sizde, beyninize oksijenin fazlaca gitmesini temenni ediyor, hakkın ve hukukun olmadığı bu ülkede belki de mini etekli hakimeler olursa belki tecavüzle yargılananlar indirime tabi tutulmaz.( haaa bu bir ütopyadır, asla mümkün değildir, ama fikir tartışacaksak gelin bir de böyle düşünelim).
devamını gör...
félix vallotton
1865-1925 yılları arasında yaşamış, isveçli-fransız post-empresyonist ressam.
dindar ve orta halli bir ailede büyüyen sanatçı, 17 yaşında sanat eğitimi alabilmek için paris'e taşındı ve hayatının geri kalanını fransa'da geçirdi. jules lefebvre ve gustave boulanger gibi sanatçılarla aynı dönemde okudu. bu dönemde resim eğitimiyle beraber gravür ve taşbaskı gibi alanlarda da kendini geliştirdi.
1885 ve 1889'da ilk eserlerini sergiledi. 1890'larda tahta oymacılığına merak salarak bu alanda çalışmaya başladı.
1892'de fransız sanatçıların oluşturduğu bir sanat akımı olan nabiler grubuna dahil oldu. bu akımın etkisiyle tahta oymacılığında sembolizmden ve japon baskıcılığından etkilenmiştir.
1900'lerde matbaacılıktan uzaklaşarak yağlıboyaya yönelmiştir. özellikle bayıldığım manzara ve gün batımı resimlerine, çıplak kadınlara ve portrelere rastlıyoruz.
sanatçı 1925 yılında kanser sebebiyle hayatını kaybetti.
kendisine ''huzursuzluğun ressamı'' deniyormuş ancak gün batımı resimleriyle kendisini keşfettiğim ve adeta bayıldığım bir sanatçı kendisi, bu yüzden katılamadım pek. özellikle portrelerinde ve eserlerinin çoğunda donuk tonlar kullandığını görmekle beraber gün batımı resimlerine ve renklerine insan bakmaya doyamıyor. renklere bayıldığımı söylemiş miydim?
bir kaç eserini iliştireyim:
the patient (1892)
sunset (1918)
coucher de soleil jaune et vert (1911)
diğer eserlerini incelemek için buradan
kaynak
dindar ve orta halli bir ailede büyüyen sanatçı, 17 yaşında sanat eğitimi alabilmek için paris'e taşındı ve hayatının geri kalanını fransa'da geçirdi. jules lefebvre ve gustave boulanger gibi sanatçılarla aynı dönemde okudu. bu dönemde resim eğitimiyle beraber gravür ve taşbaskı gibi alanlarda da kendini geliştirdi.
1885 ve 1889'da ilk eserlerini sergiledi. 1890'larda tahta oymacılığına merak salarak bu alanda çalışmaya başladı.
1892'de fransız sanatçıların oluşturduğu bir sanat akımı olan nabiler grubuna dahil oldu. bu akımın etkisiyle tahta oymacılığında sembolizmden ve japon baskıcılığından etkilenmiştir.
1900'lerde matbaacılıktan uzaklaşarak yağlıboyaya yönelmiştir. özellikle bayıldığım manzara ve gün batımı resimlerine, çıplak kadınlara ve portrelere rastlıyoruz.
sanatçı 1925 yılında kanser sebebiyle hayatını kaybetti.
kendisine ''huzursuzluğun ressamı'' deniyormuş ancak gün batımı resimleriyle kendisini keşfettiğim ve adeta bayıldığım bir sanatçı kendisi, bu yüzden katılamadım pek. özellikle portrelerinde ve eserlerinin çoğunda donuk tonlar kullandığını görmekle beraber gün batımı resimlerine ve renklerine insan bakmaya doyamıyor. renklere bayıldığımı söylemiş miydim?
bir kaç eserini iliştireyim:
the patient (1892)
sunset (1918)
coucher de soleil jaune et vert (1911)diğer eserlerini incelemek için buradan
kaynak
devamını gör...
zor günlerden geçenlerin en iyi bildiği şey
her şeyi tek başına başarabilirsin hissi verir ve başarırsın da tüm olumsuzluklara ve inanmayışlara rağmen.
devamını gör...
baş ucu eserleri
emeklerinize sağlık dedirten gelişmedir. çok hoştur ama şimdi profile girince de "ben bunları seviyorum siz de okuyun" diye milletin gözüne gözüne sokuyormuşum gibi geldi*. yukarıdaki tanımlardaki bir butonla tıklama fikrini ben de oldukça destekliyorum.
devamını gör...
bu gece son
1993 yılında çıkan levent yüksel şarkısı ,sözleri çok güzeldir.
devamını gör...
13 mayıs 2021 normal sözlük bayramlaşması
şeker gibi bir bayram geçirmeniz dileğiyle. herkese iyi bayramlar..
devamını gör...
düşük bütçeli hobi tavsiyeleri
kültür ve turizm bakanlığı’ na ve kuzey kıbrıs türk cumhurlyeti’ ne bağlı müze, doğal veya tarihi uygarlıklardan kalan tüm kalıntıları, 60 tl’ye alacağınız müze kart ile bir yıl boyunca sınırsız olarak ziyaret edebilirsiniz.
halk kütüphanelerine üyelik sağlayarak ücretsiz olarak istediğiniz kitabı okuyabilirsiniz.
15 yaş altı olanlar kütüphaneye giderek, 15 yaş üstü olanlar ise e-devlet platformu üzerinden kütüphaneye üye olabilir.
üye olmak için tc kimlik numarasını gösterir bir belge ile başvuru yapmak yeterlidir.
(0-18) yaşlar arasındaki üyeliklerde üyelik formunu velisi imzaladığından velisinin de kütüphaneye gitmesi gerekir.
halk kütüphanelerine üyelik sağlayarak ücretsiz olarak istediğiniz kitabı okuyabilirsiniz.
15 yaş altı olanlar kütüphaneye giderek, 15 yaş üstü olanlar ise e-devlet platformu üzerinden kütüphaneye üye olabilir.
üye olmak için tc kimlik numarasını gösterir bir belge ile başvuru yapmak yeterlidir.
(0-18) yaşlar arasındaki üyeliklerde üyelik formunu velisi imzaladığından velisinin de kütüphaneye gitmesi gerekir.
devamını gör...
kalbi kırılmış bir kadının yapabilecekleri
küserim, başka hiçbir şey yapmam. hem ne yapacağım ki? intikamcı değilimdir. kalbimi kıracak kadar değer vermişsem zaten, onu üzecek kötü bir şey düşünemem.
devamını gör...
hep siyah giymek
bağımlılık yapar.
devamını gör...
türkiye'de tacize uğramamış kadın olmaması
çocuk yaşta amcasının oğlu ile başlayıp metrobüslere kadar uzanan bir kadın yolculuğudur.*
ebeveynlerin özellikle çocuk yaşlarda çok dikkat etmesini gerektirir zira o yaşlarda çocuklar da çok bilincinde olmuyor.
ebeveynlerin özellikle çocuk yaşlarda çok dikkat etmesini gerektirir zira o yaşlarda çocuklar da çok bilincinde olmuyor.
devamını gör...
denemeler
"ıssız yerlerde kendin için bir âlem ol." *
devamını gör...
bayram tatilini çekilmez kılan detaylar
akraba soruları. "keşke tatil olmasaydı da kimseyi görmeseydim" dedirtir.
devamını gör...
turgut uyar
ikinci yeni akımı şairlerinden memleket meselelerine en fazla eğilen, şiirlerinin bir döneminde aşk ve memleket meselelerini birbirine yoğuran baba şair.
söz etmeden olmaz.
geyikli geceyi hep bilmelisiniz…
söz etmeden olmaz.
geyikli geceyi hep bilmelisiniz…
devamını gör...
harry potter'daki büyüler
lumos büyüsü telefonların yardımcı asistanlarına sözlü olarak söylendiğinde telefon fenerlerin açılmasını da sağlamaktadır.
devamını gör...
blue beam projesi
yeni dünya düzeni'ni kurmak adına yüksek teknoloji kullanmak suretiyle insanlığı etki altına almak temeline dayalı komplo teorisi. 1994'te serge monast tarafından yazılan bir kitapla birlikte ortaya çıkmıştır.
olayın hemen hemen şu şekilde gerçekleşeceği iddia ediliyor: hologram teknolojisi aracılığıyla, özellikle yahudilerin * asırlardır beklediği mesih gökyüzünde görülecek. elbette dünyanın farklı bölgelerinde, eşzamanlı olarak gökte böyle bir şeyin görülmesinin, konudan habersiz olan birçok insanı aşırı derecede etkileyeceği muhakkak. bu vesileyle yeryüzündeki tüm insanlar tek bir din altında toplanacak ve yeni dünya düzeni'nin de en büyük adımlarından biri gerçekleştirilmiş olacak. böylece insanları tek merkezden kontrol etmek kolaylaşmış olacak. bazı çevrelerce, son yıllarda yaşadığımız pandeminin de bununla bağlantılı olarak insanları kontrol altına alma çalışmalarından biri olduğuna inanılıyor.
hologramın nasıl bir şey olduğunu merak edenler için link
***
öncelikle "böyle bir şey neden yapılsın?" sorusunu yanıtlamaya çalışayım. elbette bu kısımda gerçek olaylar yer alıyor ama bunların bazılarının nedeni olarak mesih planı dedikleri şeyi öne sürünce olay yine komplo teorisi görüntüsüne fazlasıyla benziyor.
özellikle orta doğu'dan kanın ve gözyaşının eksik olmamasının nedeni, arz-ı mevud yani vadedilmiş topraklardır. kitab-ı mukaddes'e göre “mısır ırmağından büyük ırmağa, fırat ırmağına kadar olan bölge” en önce hz. ibrahim ve zürriyetine, daha sonra birkaç peygambere daha ve en son olarak da hz. musa'ya vadedilmiştir. yahudilerin rab olarak andıkları yaratıcı, dönem dönem israiloğulları ile bazı akitler gerçekleştirmiş ve onların bu akitlere sadık kalması koşuluyla bu toprakları onlara kalıcı olarak verme sözünde bulunmuştur. ancak israiloğulları her defasında yapılan akitlerin tersine davranmış fakat yine de bu topraklarda tek hak sahibi oldukları iddiasından vazgeçmemişlerdir. siyonizm illeti de bu görüş nedeniyle ortaya çıkmıştır. biraz daha detay isteyen şuraya bakabilir.
***
kuran-ı kerim'de hepimizin bildiği gibi cennet ve cehennem, ölümden sonra hayat kavramı vardır. yahudiler bu konuya biraz daha farklı bakarlar. onlara göre rabbin insanlara söz verdiği sonsuz krallık bu dünya üzerinde ve kendilerinin yöneticiliği altında, kendilerine vadedilmiş topraklarda kurulacaktır. * yani yahudiler insanlığı sonsuza dek yönetme hakkının kendilerine verildiğini düşünürler. diğer dinlere inanan insanların onların gözünde herhangi bir değeri yoktur. bu nedenle de kurulacak yeryüzü krallığında diğer insanları köle gibi kullanarak işlerini gördürmek başlıca amaçlarındandır. * işte bu nedenle insanları olabildiğince düşük nüfusta tutup kontrol etmek temel hedeflerden biridir. (bkz: georgia guidestones)
***
siyonizmin bu planına göre gerçekleşmesi gereken birkaç adım vardır: önce dünya üzerinde yahudilerin ayak basmadığı hiçbir yer kalmayacak. daha sonra kendilerine ait bir ülke kurarak oraya toplanacaklar. sonra vadedilmiş toprakları ele geçirip süleyman mabedi'ni yenileyecekler. son olarak da bekledikleri mesih gelecek ve onun önderliğinde tüm dünyanın kontrolü kendilerinde olacak.
planın ilk ayağı olarak dünyanın her yerine dağılmaya çalışırlar. yeni bir kıta bulunduğunu duyduklarında kolomb ile birlikte amerika'ya da adım atar ve gider gitmez kızılderililer'e hayatı zehrederler. zira kayıp bir 12. kabileleri vardır ve önce kızılderililer'in o kabile olup olmadığı tartışmasına tutuşur, daha sonra olmadıklarına karar verdiklerinde de onları ortadan kaldırmaya karar verirler. böylece yeni topraklarda rahatlıkla varlıklarını sürdürüp orayı istedikleri gibi sömürürler.
ikinci etap için israil devleti'ni kurarak kendilerini birçok ülkeden bilinçli olarak kovdurur ya da soykırıma uğratırlar. dünyaya yayılmış olan tüm yahudilerin bir ülkeye toplanması gerekmektedir onlara göre ancak yahudilerin çoğu tüccar olduğundan, bulundukları yerde yerleşik düzeni olan, halinden memnun zenginlerdir. dolayısıyla bunların hepsinin israil'e, yani yeni kurulmuş bir devlete gitmeye istekleri yoktur. böylece başta almanya olmak üzere birçok yerde, yahudilerin ileri gelenleri tarafından söylentiler yayılır. yahudilerin bu ülkelerde karışıklık çıkaracağı, önemli insanlara suikastler planladıkları gibi dedikodular yayılır. bunun üzerine birçok yerden kovulurlar ama özellikle almanya'da işler epeyce sarpa sarar. sonucu biliyorsunuz.
***
şimdi sıra gelmiştir 3. ayağa: vadedilmiş toprakları ele geçirmek. büyük orta doğu projesi bu amaçla hazırlanır. ne yazık ki ucu bize de dokunuyor bu projenin.
***
peki nasıl oluyor da hristiyanlarla siyonistler böyle birlik halinde aynı amaç için çalışıyor görünüyor? zaten müslümanlara karşı ortak bir düşmanlıkları var, malumunuz olduğu üzere. bir de aynı mesih'i beklediklerine inanıyorlar. aslında bunların bekledikleri mesih çoktan gelmiş * ancak gelen mesih bu arkadaşların işine gelmediğinden onu mesih olarak kabul etmemişler. hâlâ kutsal kitaplarında geleceğinden bahsedilen mesihi bekleyip duruyorlar.
***
konu uzadıkça dağıldı sanırım. özet geçeyim; bu adamların derdi, içinde türkiye'nin topraklarının da bulunduğu büyükçe bir bölgeyi ele geçirip dünyaya hakim olmak. bu nedenle de akıllarınca rablerinin gözüne girmek için yapmayacakları şey yok. siz sanıyorsunuz ki tüm terör müslümanlardan çıkıyor. oysa bu adamlar hem senaryoyu yazan hem de oynayan taraf. *
her neyse... bu konunun aşırı derecede detayı var. buraya yazmaya kalkarsam kitap olur. * blue beam ya da diğer adıyla mavi ışın projesi adı verilen komplo teorisinin dayanak noktası, yukarıda anlattığım olaylar; yani beklenen mesih geldi, krallığımızı ilan etme zamanı vesaire diyerek insanları tek elden yönetmek. bunu yapabilmek için de tabii ki önce herkesi sorgusuz sualsiz kendilerine itaat eden insanlara dönüştürmek. tam bu noktada "bize çip takacaklar" tayfasını hatırlayalım ve jose manuel rodriguez delgado başlığını okuyalım çünkü konunun insanları takip etmekle değil kontrol etmekle ilgisi var.
not: komplo teorisyeni bir manyak değilim. * blue beam olayının nereden çıktığını anlatmak ve bazı olayların diğer bazılarıyla ilgisini anlamanız için yazdım bunları.
olayın hemen hemen şu şekilde gerçekleşeceği iddia ediliyor: hologram teknolojisi aracılığıyla, özellikle yahudilerin * asırlardır beklediği mesih gökyüzünde görülecek. elbette dünyanın farklı bölgelerinde, eşzamanlı olarak gökte böyle bir şeyin görülmesinin, konudan habersiz olan birçok insanı aşırı derecede etkileyeceği muhakkak. bu vesileyle yeryüzündeki tüm insanlar tek bir din altında toplanacak ve yeni dünya düzeni'nin de en büyük adımlarından biri gerçekleştirilmiş olacak. böylece insanları tek merkezden kontrol etmek kolaylaşmış olacak. bazı çevrelerce, son yıllarda yaşadığımız pandeminin de bununla bağlantılı olarak insanları kontrol altına alma çalışmalarından biri olduğuna inanılıyor.
hologramın nasıl bir şey olduğunu merak edenler için link
***
öncelikle "böyle bir şey neden yapılsın?" sorusunu yanıtlamaya çalışayım. elbette bu kısımda gerçek olaylar yer alıyor ama bunların bazılarının nedeni olarak mesih planı dedikleri şeyi öne sürünce olay yine komplo teorisi görüntüsüne fazlasıyla benziyor.
özellikle orta doğu'dan kanın ve gözyaşının eksik olmamasının nedeni, arz-ı mevud yani vadedilmiş topraklardır. kitab-ı mukaddes'e göre “mısır ırmağından büyük ırmağa, fırat ırmağına kadar olan bölge” en önce hz. ibrahim ve zürriyetine, daha sonra birkaç peygambere daha ve en son olarak da hz. musa'ya vadedilmiştir. yahudilerin rab olarak andıkları yaratıcı, dönem dönem israiloğulları ile bazı akitler gerçekleştirmiş ve onların bu akitlere sadık kalması koşuluyla bu toprakları onlara kalıcı olarak verme sözünde bulunmuştur. ancak israiloğulları her defasında yapılan akitlerin tersine davranmış fakat yine de bu topraklarda tek hak sahibi oldukları iddiasından vazgeçmemişlerdir. siyonizm illeti de bu görüş nedeniyle ortaya çıkmıştır. biraz daha detay isteyen şuraya bakabilir.
***
kuran-ı kerim'de hepimizin bildiği gibi cennet ve cehennem, ölümden sonra hayat kavramı vardır. yahudiler bu konuya biraz daha farklı bakarlar. onlara göre rabbin insanlara söz verdiği sonsuz krallık bu dünya üzerinde ve kendilerinin yöneticiliği altında, kendilerine vadedilmiş topraklarda kurulacaktır. * yani yahudiler insanlığı sonsuza dek yönetme hakkının kendilerine verildiğini düşünürler. diğer dinlere inanan insanların onların gözünde herhangi bir değeri yoktur. bu nedenle de kurulacak yeryüzü krallığında diğer insanları köle gibi kullanarak işlerini gördürmek başlıca amaçlarındandır. * işte bu nedenle insanları olabildiğince düşük nüfusta tutup kontrol etmek temel hedeflerden biridir. (bkz: georgia guidestones)
***
siyonizmin bu planına göre gerçekleşmesi gereken birkaç adım vardır: önce dünya üzerinde yahudilerin ayak basmadığı hiçbir yer kalmayacak. daha sonra kendilerine ait bir ülke kurarak oraya toplanacaklar. sonra vadedilmiş toprakları ele geçirip süleyman mabedi'ni yenileyecekler. son olarak da bekledikleri mesih gelecek ve onun önderliğinde tüm dünyanın kontrolü kendilerinde olacak.
planın ilk ayağı olarak dünyanın her yerine dağılmaya çalışırlar. yeni bir kıta bulunduğunu duyduklarında kolomb ile birlikte amerika'ya da adım atar ve gider gitmez kızılderililer'e hayatı zehrederler. zira kayıp bir 12. kabileleri vardır ve önce kızılderililer'in o kabile olup olmadığı tartışmasına tutuşur, daha sonra olmadıklarına karar verdiklerinde de onları ortadan kaldırmaya karar verirler. böylece yeni topraklarda rahatlıkla varlıklarını sürdürüp orayı istedikleri gibi sömürürler.
ikinci etap için israil devleti'ni kurarak kendilerini birçok ülkeden bilinçli olarak kovdurur ya da soykırıma uğratırlar. dünyaya yayılmış olan tüm yahudilerin bir ülkeye toplanması gerekmektedir onlara göre ancak yahudilerin çoğu tüccar olduğundan, bulundukları yerde yerleşik düzeni olan, halinden memnun zenginlerdir. dolayısıyla bunların hepsinin israil'e, yani yeni kurulmuş bir devlete gitmeye istekleri yoktur. böylece başta almanya olmak üzere birçok yerde, yahudilerin ileri gelenleri tarafından söylentiler yayılır. yahudilerin bu ülkelerde karışıklık çıkaracağı, önemli insanlara suikastler planladıkları gibi dedikodular yayılır. bunun üzerine birçok yerden kovulurlar ama özellikle almanya'da işler epeyce sarpa sarar. sonucu biliyorsunuz.
***
şimdi sıra gelmiştir 3. ayağa: vadedilmiş toprakları ele geçirmek. büyük orta doğu projesi bu amaçla hazırlanır. ne yazık ki ucu bize de dokunuyor bu projenin.
***
peki nasıl oluyor da hristiyanlarla siyonistler böyle birlik halinde aynı amaç için çalışıyor görünüyor? zaten müslümanlara karşı ortak bir düşmanlıkları var, malumunuz olduğu üzere. bir de aynı mesih'i beklediklerine inanıyorlar. aslında bunların bekledikleri mesih çoktan gelmiş * ancak gelen mesih bu arkadaşların işine gelmediğinden onu mesih olarak kabul etmemişler. hâlâ kutsal kitaplarında geleceğinden bahsedilen mesihi bekleyip duruyorlar.
***
konu uzadıkça dağıldı sanırım. özet geçeyim; bu adamların derdi, içinde türkiye'nin topraklarının da bulunduğu büyükçe bir bölgeyi ele geçirip dünyaya hakim olmak. bu nedenle de akıllarınca rablerinin gözüne girmek için yapmayacakları şey yok. siz sanıyorsunuz ki tüm terör müslümanlardan çıkıyor. oysa bu adamlar hem senaryoyu yazan hem de oynayan taraf. *
her neyse... bu konunun aşırı derecede detayı var. buraya yazmaya kalkarsam kitap olur. * blue beam ya da diğer adıyla mavi ışın projesi adı verilen komplo teorisinin dayanak noktası, yukarıda anlattığım olaylar; yani beklenen mesih geldi, krallığımızı ilan etme zamanı vesaire diyerek insanları tek elden yönetmek. bunu yapabilmek için de tabii ki önce herkesi sorgusuz sualsiz kendilerine itaat eden insanlara dönüştürmek. tam bu noktada "bize çip takacaklar" tayfasını hatırlayalım ve jose manuel rodriguez delgado başlığını okuyalım çünkü konunun insanları takip etmekle değil kontrol etmekle ilgisi var.
not: komplo teorisyeni bir manyak değilim. * blue beam olayının nereden çıktığını anlatmak ve bazı olayların diğer bazılarıyla ilgisini anlamanız için yazdım bunları.
devamını gör...
sözlüğün ekşimeye başlaması
bana anketçilerden gına geldi. ben de yapıyorum ama 10 tanımımın 10'u da anket değil. akışta ilk 5 başlık neredeyse her zaman anket başlığı oluyor.
devamını gör...
sarı çizmeli mehmet ağa
barış manço'nun şarkısı ve yoksullara gizlice * maddi destek sağlayan, onların borçlarını ödeyen ismi bilinmeyen hayırseverler için kullanılan tabirdir.
ayrıca lefkoşa'dan emir abdurrahman bulut'un ihlas haber ajansında yayımlanan 2016 tarihli haberine göre, gerçekten yaşamış bir insandır:
--- alıntı ---
merhum sanatçı barış manço’nun mançoloji albümünde çıkış yaptığı “sarı çizmeli mehmet ağa” şarkısının yaşanmış bir hikayeden esinlenerek yazıldığı ortaya çıktı.
kim olduğu bilinmeyen kişiler için kullanılan sarı çizmeli mehmet ağa, bugün adını unutulmaz şarkı sayesinde duyursa da bir öyküsü var. şarkının kahramanı sarı çizmeli mehmet ağa'nın efsane olmadığı sanılanın aksine 1800'lü yıllarda kktc'nin göçeri köyünde yaşadığı öğrenildi. 1971 yılında kıbrıs'a konser vermek için gelen manço, köylülerden sarı çizmeli mehmet ağa'nın hikayesini öğrenmesiyle şarkıyı yazdı. manço, şarkının geniş kitlelere ulaşmasının ardından 1982 yılında sarı çizmeli mehmet ağa'nın mezarını yaptırdı. sarı çizmeli mehmet ağa'nın mezarı lefkoşa yakınlarındaki göçeri köyünde bulunuyor.
göçeri köylüleri doğum ve ölüm tarihleri net olarak bilinmeyen ancak 1800'lü yıllarda yaşadığı kaydedilen sarı çizmeli mehmet ağa'nın köyün toprak ağası olduğunu ve sarı çizmelerini hiç çıkarmadığını ifade ediyor. sarı çizmeli mehmet ağa'nın köydeki tüm bekarları evlendirdiğini ifade eden köylüler, ömrünün son günlerine kadar bu şekilde yaşadığını kaydetti.
göçeri köyü muhtarı mustafa göçeri, barış manço'nun 1971 yılında kıbrıs'a geldiğini ve göçeri köyünü gezdiğini ifade ederek, sarı çizmeli mehmet ağa'nın hikayesini dinleyip şarkıyı yazdığını 1982 yılında da mezarını yaptırdığını kaydetti. sarı çizmeli mehmet ağa'nın fakire yardım eden bir kişi olduğunu kaydeden mustafa göçeri, ömrünün son günlerine kadar bu şekilde yaşadığı kaydetti.
--- alıntı ---
ayrıca lefkoşa'dan emir abdurrahman bulut'un ihlas haber ajansında yayımlanan 2016 tarihli haberine göre, gerçekten yaşamış bir insandır:
--- alıntı ---
merhum sanatçı barış manço’nun mançoloji albümünde çıkış yaptığı “sarı çizmeli mehmet ağa” şarkısının yaşanmış bir hikayeden esinlenerek yazıldığı ortaya çıktı.
kim olduğu bilinmeyen kişiler için kullanılan sarı çizmeli mehmet ağa, bugün adını unutulmaz şarkı sayesinde duyursa da bir öyküsü var. şarkının kahramanı sarı çizmeli mehmet ağa'nın efsane olmadığı sanılanın aksine 1800'lü yıllarda kktc'nin göçeri köyünde yaşadığı öğrenildi. 1971 yılında kıbrıs'a konser vermek için gelen manço, köylülerden sarı çizmeli mehmet ağa'nın hikayesini öğrenmesiyle şarkıyı yazdı. manço, şarkının geniş kitlelere ulaşmasının ardından 1982 yılında sarı çizmeli mehmet ağa'nın mezarını yaptırdı. sarı çizmeli mehmet ağa'nın mezarı lefkoşa yakınlarındaki göçeri köyünde bulunuyor.
göçeri köylüleri doğum ve ölüm tarihleri net olarak bilinmeyen ancak 1800'lü yıllarda yaşadığı kaydedilen sarı çizmeli mehmet ağa'nın köyün toprak ağası olduğunu ve sarı çizmelerini hiç çıkarmadığını ifade ediyor. sarı çizmeli mehmet ağa'nın köydeki tüm bekarları evlendirdiğini ifade eden köylüler, ömrünün son günlerine kadar bu şekilde yaşadığını kaydetti.
göçeri köyü muhtarı mustafa göçeri, barış manço'nun 1971 yılında kıbrıs'a geldiğini ve göçeri köyünü gezdiğini ifade ederek, sarı çizmeli mehmet ağa'nın hikayesini dinleyip şarkıyı yazdığını 1982 yılında da mezarını yaptırdığını kaydetti. sarı çizmeli mehmet ağa'nın fakire yardım eden bir kişi olduğunu kaydeden mustafa göçeri, ömrünün son günlerine kadar bu şekilde yaşadığı kaydetti.
--- alıntı ---
devamını gör...