ceyda düvenci'nin kızının regl olmasını sosyal medyadan duyurması
"gelsin ritüeller, kutlamalar." bence sünnet kutlamasını eleştiren bir paylaşım da olabilir.
erkeğinki açıkça kutlanıp düğün yapılırken kızlar neden gizleme ihtiyacı duyuyor? ben beğendim.
erkeğinki açıkça kutlanıp düğün yapılırken kızlar neden gizleme ihtiyacı duyuyor? ben beğendim.
devamını gör...
felsefenin amacı soru sormak mı yoksa çözüm bulmak mı sorunsalı
aöf felsefe mezunu bir “filozof“ olarak felsefe ne salt soru sorma ne de çözüm bulma aracıdır; felsefe, soru sorarak düşünmeyi öğreten bir sanat dalı, bilimlerin anasıdır diye katkıda bulunduğum sorunsaldır. aslında felsefenin tek bir tanımı ve işlevi yoktur. önemli olan kişilerin ondan ne anladığı ve onu nasıl kullandığıdır. hepimizin gün içinde farkında olmadan “felsefe yaptığımız” zamanlar oluyor ama belli bir disiplin içinde yapmadığımız için farkında dahi olmuyoruz. konuyla alakalı harika bir kitap için:
(bkz: yaratıcı aklın sentezi (kitap))
(bkz: yaratıcı aklın sentezi (kitap))
devamını gör...
dantevari denemeler
bir jorge luis borges kitabıdır.
dante edebiyatta çok şey demekti. edebiyattaki etki alanı o kadar büyüktü ki hangi yazarı, hangi edebiyatı etkilediğini saymakla bitiremeyiz. biz onu dev bir destan olan ve italyan edebiyatının yapı taşını oluşturan ilahi komedya ile tanıyoruz. bu dev yapıtta yanımıza önce vergilius ardından da beatrice ile cehennem, araf, cennet gezisi yaparken edebi zevkin de doruklarına çıkıyoruz.
shakespeare tiyatroyu yeniden yarattı. romeo ve juliet değil sadece söylediğim, onlarcası. tiyatro shakespeare’den önce yoktu sanki, sanki o dünyaya tiyatroyu yaratmak için gönderilmiş bir edebiyat peygamberi idi. gizemli yaşamı da onun dev bir tiyatro eserine dönüşmesine katkı yapmadı değil. çok şey değiştirdi dünyada.
ve borges denemelerinde iki ustayı bize kendince anlattı. kendince dememin elbette özel bir nedeni var. borges’in bir şeyi borgesce anlatması ona yepyeni bir anlam kazandırmıştır her zaman. kimsenin görmediği, kimsenin bakmayı düşünmediği bir açıdan bakar olaylara çünkü borges. borges muhteşem bir yazar olmasının yanı sıra çok yetkin bir okurdur da.
okuyun bu kitabı, size yepyeni yollar açacak.
dante edebiyatta çok şey demekti. edebiyattaki etki alanı o kadar büyüktü ki hangi yazarı, hangi edebiyatı etkilediğini saymakla bitiremeyiz. biz onu dev bir destan olan ve italyan edebiyatının yapı taşını oluşturan ilahi komedya ile tanıyoruz. bu dev yapıtta yanımıza önce vergilius ardından da beatrice ile cehennem, araf, cennet gezisi yaparken edebi zevkin de doruklarına çıkıyoruz.
shakespeare tiyatroyu yeniden yarattı. romeo ve juliet değil sadece söylediğim, onlarcası. tiyatro shakespeare’den önce yoktu sanki, sanki o dünyaya tiyatroyu yaratmak için gönderilmiş bir edebiyat peygamberi idi. gizemli yaşamı da onun dev bir tiyatro eserine dönüşmesine katkı yapmadı değil. çok şey değiştirdi dünyada.
ve borges denemelerinde iki ustayı bize kendince anlattı. kendince dememin elbette özel bir nedeni var. borges’in bir şeyi borgesce anlatması ona yepyeni bir anlam kazandırmıştır her zaman. kimsenin görmediği, kimsenin bakmayı düşünmediği bir açıdan bakar olaylara çünkü borges. borges muhteşem bir yazar olmasının yanı sıra çok yetkin bir okurdur da.
okuyun bu kitabı, size yepyeni yollar açacak.
devamını gör...
16 mayıs 2021 israil'in türkiye açıklaması
siyasal islam nedir ne değildir konulu haberdir kısaca. yine kendimiz yazıp kendimiz oynamışız (bkz: çavuşoğlu'nun ümmet türkiye'den liderlik bekliyor açıklaması) buradan
israil'in dışişleri bakanlığı sözcülerinden paul hirschson ve israil'in ankara büyükelçiliği misyon şefi ırit lillian'ın katıldığı bilgilendirme toplantısında yetkililer, türkiye'deki gazeteciler için bilgilendirme toplantısı yaptı.
bbc türkçe'nin aktardığına göre, bilgilendirme toplantısında bulunan israil'in ankara büyükelçiliği misyon şefi ırit lillian, "operasyonun başından bu yana, bildiğimiz kadarıyla bu veya başka bir sebeple türkiye ile israil arasında bir temas gerçekleşmedi" bilgisini verdi.
israil'in dışişleri bakanlığı sözcülerinden paul hirschson ve israil'in ankara büyükelçiliği misyon şefi ırit lillian'ın katıldığı bilgilendirme toplantısında yetkililer, türkiye'deki gazeteciler için bilgilendirme toplantısı yaptı.
bbc türkçe'nin aktardığına göre, bilgilendirme toplantısında bulunan israil'in ankara büyükelçiliği misyon şefi ırit lillian, "operasyonun başından bu yana, bildiğimiz kadarıyla bu veya başka bir sebeple türkiye ile israil arasında bir temas gerçekleşmedi" bilgisini verdi.
devamını gör...
türk eğitim sisteminde ingilizce öğretememe problemi
durun bir de ben anlatayım dediğim başlıktır.
öğrencinin hiçbir suçu günahı yoktur. öğretmenin sorumluluğu ve vebali ise büyüktür. hemen size durumu netliğe kavuşturacağını düşündüğüm bir hikaye anlatayım.
öğretmen olarak atandığım okulumda eğitim fakültesinden yeni mezun olmanın verdiği şevkle ingilizce öğretmek için hazırlık sınıflarına daldım. ben tecrübesiz ve yeni bir öğretmen olduğum için beni sınıfların dinleme ve konuşma derslerine verdiler.
tecrübeli olan öğretmen arkadaşlarımın hiçbir öğretmenlik mezunu değildi, sıkı durun hatta hiçbiri ingilizce mezunu değildi.
subject + verb + object metodunu kullanarak ingilizce öğreteceğini sanan bu güruhla çalışan acemi öğretmen ben tabii ki buna bir dur demeye kararlıydım.
dinleme dersleri için ideal olduğunu düşündüğüm filmler seçtim ve kendimce bir yöntem uygulamaya başladım. ama önce sınıflarda şöyle bir konuşma yaptım:
“ arkadaşlar aranızda 2 yaşına geldiğinde annesi babası tarafından karşısına oturtulup “ evladım artık konuşma zamanın geldi, geniş zamanla başlıyoruz” şeklinde türkçe öğrenen oldu mu? olmadığına göre ingilizceyi de böyle öğrenmeyeceğiz.”
öğrencilerin gözleri parladı tabii ki. filmleri açıp izliyor, benim önceden belirlediğim belli yerlerde filmi durdurup üzerinde elimizden geldiğince tartışıp eğlenip zaman geçiriyorduk. 3 ayın sonunda öğrencilerim ingilizce konuşmaya, konuşulanı anlamaya başladı. tabii ki bu sadece filmlerle olmadı; roleplay etkinlikleri, diyaloglar ve benzeri etkinlikler de yaptık.
sonuç gerçekten çok iyiydi.
peki bu güzel ve eğlenceli dönemin sonunda ne oldu sizce? okul müdürü beni odasına çağırıp hakkımda şikayet olduğunu söyledi, şikayet edenler diğer ingilizce öğretmeni arkadaşlarım, şikayet konusu da benim ders işlemek yerine çocuklara film izletip oyun oynatmam. hakkımda soruşturma açıldı elbette ama hiçbir şey çıkmadı.
demem o ki; tembel ingilizce öğretmenleri ve zavallı idareciler yüzünden ingilizce öğrenmeye istekli ve bu işi keyif alarak yapabilecek gençler heba olup gidiyor.
kimse üzülmesin ama ben pes etmedim, hala çok eğleniyoruz derste ve çocuklar konuşabiliyorlar ingilizce. mutluyuz.
öğrencinin hiçbir suçu günahı yoktur. öğretmenin sorumluluğu ve vebali ise büyüktür. hemen size durumu netliğe kavuşturacağını düşündüğüm bir hikaye anlatayım.
öğretmen olarak atandığım okulumda eğitim fakültesinden yeni mezun olmanın verdiği şevkle ingilizce öğretmek için hazırlık sınıflarına daldım. ben tecrübesiz ve yeni bir öğretmen olduğum için beni sınıfların dinleme ve konuşma derslerine verdiler.
tecrübeli olan öğretmen arkadaşlarımın hiçbir öğretmenlik mezunu değildi, sıkı durun hatta hiçbiri ingilizce mezunu değildi.
subject + verb + object metodunu kullanarak ingilizce öğreteceğini sanan bu güruhla çalışan acemi öğretmen ben tabii ki buna bir dur demeye kararlıydım.
dinleme dersleri için ideal olduğunu düşündüğüm filmler seçtim ve kendimce bir yöntem uygulamaya başladım. ama önce sınıflarda şöyle bir konuşma yaptım:
“ arkadaşlar aranızda 2 yaşına geldiğinde annesi babası tarafından karşısına oturtulup “ evladım artık konuşma zamanın geldi, geniş zamanla başlıyoruz” şeklinde türkçe öğrenen oldu mu? olmadığına göre ingilizceyi de böyle öğrenmeyeceğiz.”
öğrencilerin gözleri parladı tabii ki. filmleri açıp izliyor, benim önceden belirlediğim belli yerlerde filmi durdurup üzerinde elimizden geldiğince tartışıp eğlenip zaman geçiriyorduk. 3 ayın sonunda öğrencilerim ingilizce konuşmaya, konuşulanı anlamaya başladı. tabii ki bu sadece filmlerle olmadı; roleplay etkinlikleri, diyaloglar ve benzeri etkinlikler de yaptık.
sonuç gerçekten çok iyiydi.
peki bu güzel ve eğlenceli dönemin sonunda ne oldu sizce? okul müdürü beni odasına çağırıp hakkımda şikayet olduğunu söyledi, şikayet edenler diğer ingilizce öğretmeni arkadaşlarım, şikayet konusu da benim ders işlemek yerine çocuklara film izletip oyun oynatmam. hakkımda soruşturma açıldı elbette ama hiçbir şey çıkmadı.
demem o ki; tembel ingilizce öğretmenleri ve zavallı idareciler yüzünden ingilizce öğrenmeye istekli ve bu işi keyif alarak yapabilecek gençler heba olup gidiyor.
kimse üzülmesin ama ben pes etmedim, hala çok eğleniyoruz derste ve çocuklar konuşabiliyorlar ingilizce. mutluyuz.
devamını gör...
kitap kulübü hakkında her şey
dostlarım,
kafa sözlük kitap edebiyat kulübü olarak birlikte okuyacağımız ilk kitaba kıran kırana süren bir oylama sonucunda karar vermiş bulunmaktayız.
ilk kitabımız h.g.wells'ten zaman makinesi.
buluşma tarihimiz ise 29 haziran salı saat 21.00.
kulübümüzden yeni haberdar olup ''allah beni kahretmesin neden haberim olmadı,bu mükemmel kulübü nasıl kaçırdım'' diye hayıflanan sevgili yazarlar,sizler için de buluşma tarihini uzun tuttuk,hala vakit varken bize katılabilin,kitabı okuyup bize yetişebilin diye.
kapımız açık efendim bekliyoruz!
kulübe katılmak için de : buradan tık tık
kafa sözlük kitap edebiyat kulübü olarak birlikte okuyacağımız ilk kitaba kıran kırana süren bir oylama sonucunda karar vermiş bulunmaktayız.
ilk kitabımız h.g.wells'ten zaman makinesi.
buluşma tarihimiz ise 29 haziran salı saat 21.00.
kulübümüzden yeni haberdar olup ''allah beni kahretmesin neden haberim olmadı,bu mükemmel kulübü nasıl kaçırdım'' diye hayıflanan sevgili yazarlar,sizler için de buluşma tarihini uzun tuttuk,hala vakit varken bize katılabilin,kitabı okuyup bize yetişebilin diye.
kapımız açık efendim bekliyoruz!
kulübe katılmak için de : buradan tık tık
devamını gör...
rusya'nın çin'den yardım istemesi
rusya ukrayna işgaline başladığı günden bu yana neredeyse tüm avrupa ülkeleri tarafından ekonomik olarak çeşitli yaptırımlara uğruyor. bu yaptırımlardan etkilenmiyor gibi görünmek istese de rusya ekonomik ve asgeri olarak ciddi kayıplara uğradı. the new york times'ın bugün yaptığı habere göre ''rusya, ukrayna savaşı için çin'den askeri ve ekonomik destek istedi.'' çin bu işgale rusya'dan taraf tavır sergilemişti zaten. putin'in güveni boşa çıksın dua ederiz de çin'e zerre güven yok.
devamını gör...
geceye bir şarkı sözü bırak
sen ki özgürlük kadar güzelsin, sevgi kadar özgür. o güzel başını uzat göklere, gül güneşlere gül..
devamını gör...
şarkılarda geçen acımasız cümleler
yine kendi kendime sormadan duramadım,
niye seni böyle istiyorum bulamadım
anlamak çözmeye yetmez
sensiz olmaz sensiz olmaz
bülent ortaçgil - sensiz olmaz
niye seni böyle istiyorum bulamadım
anlamak çözmeye yetmez
sensiz olmaz sensiz olmaz
bülent ortaçgil - sensiz olmaz
devamını gör...
uzay gemisini ışık hızıyla sürerken yan taraftan camı aç işareti yapan uzay magandası
kabin basıncı denen şeyden haberi olmayan magandadır.
devamını gör...
bilginin sınırı
her bilenin üstünde mutlaka bir bilen vardır. bu da demektir ki bilginin sınırı olmaz. fakat kişi, aklının genişliği nispetinde bilgi sahibi olabilir. yani bilginin sınırı yoktur amma akıl mahdûd olduğu için sınırsız bilgiyi bünyesinde barındıramaz.
devamını gör...
makas
bir frank de felitta filmidir.

filmin senaryosunu da yine frank de felitta, joyce selznick’in bir öyküsünden hareketle yazmıştır yani bu ayıp tamamıyla yönetmene ait sayılabilir. filmin başrol oyuncusu güzel olduğu kadar zeki de olan ve aptal sarışın algısını yıkmak için büyük bir çaba harcadıktan sonra polat alemdar ile öpüşen sharon stone oynamıştır.
aslında çok vasat bir hikaye olmasa da film vasatın altında kalmış. çekimlerde çok büyük bir özen göze çarpmıyor. aslında film basic instinct’ten bir sene önce çekilerek bu filme öncül olacak fikri vermiş olabilir.
sharon stone filmde olanca güzelliği ve çekiciliği ile cinsel anlamda bastırılmış bir kadını canlandırıyor. bir cinsel tacizin ardından görmek zorunda kaldığı terapilerde hatırladığı tek şey kızıl sakallı bir adamın ona asansörde saldırdığı. bundan sonra ise komşuları ile ilişkileri genç kadını git gide daha da berbatlaşan durumlara sokar, hayalle gerçek arasında.
filmi izleme nedenim ne merak ne de sharon stone’un güzelliği idi. bu filmi izlememin tek nedeni parliament sinema kulübü idi. ama bir itiraf; parliament sinema kulübünün verdiği reklamda cam tavandan yapılan çekimde muhteşem bir sharon stone seksapelinin de etkisi oldu.

filmin senaryosunu da yine frank de felitta, joyce selznick’in bir öyküsünden hareketle yazmıştır yani bu ayıp tamamıyla yönetmene ait sayılabilir. filmin başrol oyuncusu güzel olduğu kadar zeki de olan ve aptal sarışın algısını yıkmak için büyük bir çaba harcadıktan sonra polat alemdar ile öpüşen sharon stone oynamıştır.
aslında çok vasat bir hikaye olmasa da film vasatın altında kalmış. çekimlerde çok büyük bir özen göze çarpmıyor. aslında film basic instinct’ten bir sene önce çekilerek bu filme öncül olacak fikri vermiş olabilir.
sharon stone filmde olanca güzelliği ve çekiciliği ile cinsel anlamda bastırılmış bir kadını canlandırıyor. bir cinsel tacizin ardından görmek zorunda kaldığı terapilerde hatırladığı tek şey kızıl sakallı bir adamın ona asansörde saldırdığı. bundan sonra ise komşuları ile ilişkileri genç kadını git gide daha da berbatlaşan durumlara sokar, hayalle gerçek arasında.
filmi izleme nedenim ne merak ne de sharon stone’un güzelliği idi. bu filmi izlememin tek nedeni parliament sinema kulübü idi. ama bir itiraf; parliament sinema kulübünün verdiği reklamda cam tavandan yapılan çekimde muhteşem bir sharon stone seksapelinin de etkisi oldu.
devamını gör...
yazarların duydukları enfes cümleler
kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser.
karl marx
karl marx
devamını gör...
dachau toplama kampı
nazi almanya' sında 1933 yılında kurulan ilk toplama kampıdır. kuruluş amacı rejim muhaliflerini buraya kapatarak gözdağı vermektir. hatta burada kalan mahkumlar daha sonra salınarak ve nazilerin kontrolündeki gazetelerde haber yapılarak buranın namının halk arasında yayılması sağlanmış ve halka korku salınmıştır. daha sonra yahudi soykırımı sırasında yahudilerin imha edildiği bir kampa dönüştürülmüştür.
münich'in meşhur fuarlarından birine gittiğimizde dachau toplama kampına bir arkadaş ile gitmiştim. münich'e epey yakın bir yerde sessiz sakin bir banliyö aslında, tipik sivri çatılı alman evlerinin olduğu bir yerleşim yeri.
sessiz ve sakinliği belki de zamanında yapılan rezilliğin, vahşetin, insanlık dışı davranışların bir nevi neticesi gibi. sanki çocuk ve torunları atalarının yaptığı şeyler karşısında utançlarından sessizliğe bürünmüşler, hala atalarının yaptıkları yüzünden kendilerini suçlu hissediyorlar, dachau adının toplama kampı ile birlikte anılmasından rahatsızlar.
biz oraya belediye otobüsü ile gittik, durakta indikten sonra yaklaşık 5-10 dakika ağaçlık bir arazide ziyarete gelenlerle birlikte yürüyorsunuz, epey kalabalık bir gruptuk, başta şakalar, bağırtılı konuşmalar vardı. üzerinde meşhur "arbeit macht frei = çalışmak özgürleştirir" yazan kapıya geldiğinizde sessizlik iyice derinleşiyor. ister istemez seyrettiğiniz filmlerden, belgesellerden insanların çektiği acıyı hatırlayıp, onların acılarını derinden hissediyorsunuz. kampı gezdikçe, bulunduğunuz yere ait, o zaman ki fotoğrafları da gördükçe diyorsunuz insan insana bunu nasıl yapabilir. zaten kampın bir yerinde "bir daha asla" manasında ibranice, fransızca, ingilizce, almanca ve rusça yazan bir anıt yapmışlar.
kampta normalde mahkumların kaldığı bir sürü baraka varken, şimdi sadece bir tane bırakmışlar ve geri kalanları hep sökmüşler, ancak temelleri duruyor. barakayı gezdiğiniz zaman filmlerde gördüğünüz ağaçtan daracık ranzaları görebiliyorsunuz. her gittiğiniz yerde panolara oranın o zamanki halini gösteren siyah-beyaz fotoğraflar koymuşlar.
kampı gezenlerde yüzlerindeki kireç gibi olan ifadeyi, bazılarının gözyaşlarını görebiliyorsunuz (belki de ataları o mezalimi orada yaşadılar). meşhur "duşları" ve insan yakmak için kullanılan iki fırının olduğu binaya geldiğinizde ise yapabildiğiniz sadece nefes almaya çalışmak, psikolojik mi bilmiyorum ama hala garip bir koku var gibi geliyor insana. (fırınlardan bir tanesi hiç kullanılmamış veya çok az kullanılmıştır).
kamp dahilinde eski yönetim binasını müze yapmışlar, o zamanı gösteren fotoğraflar, ss subaylarının mahkumları dövmek ve işkence etmek için kullandığı aletler, mahkumların tarağından, traş fırçalarına kadar her türlü şahsi eşyaları ve o zamanın kıyafetlerini görebiliyorsunuz.
kampın en ucunda orada olan anı defterine de birkaç satır yazmıştım, defteri de karıştırma fırsatım iki üç dakikalığına olmuştu neler yazılmış diye. biz oradan çıktıktan sonra bir süre arkadaşla hiç konuşamamış, zombie gibi dolanmıştık.
never again !
münich'in meşhur fuarlarından birine gittiğimizde dachau toplama kampına bir arkadaş ile gitmiştim. münich'e epey yakın bir yerde sessiz sakin bir banliyö aslında, tipik sivri çatılı alman evlerinin olduğu bir yerleşim yeri.
sessiz ve sakinliği belki de zamanında yapılan rezilliğin, vahşetin, insanlık dışı davranışların bir nevi neticesi gibi. sanki çocuk ve torunları atalarının yaptığı şeyler karşısında utançlarından sessizliğe bürünmüşler, hala atalarının yaptıkları yüzünden kendilerini suçlu hissediyorlar, dachau adının toplama kampı ile birlikte anılmasından rahatsızlar.
biz oraya belediye otobüsü ile gittik, durakta indikten sonra yaklaşık 5-10 dakika ağaçlık bir arazide ziyarete gelenlerle birlikte yürüyorsunuz, epey kalabalık bir gruptuk, başta şakalar, bağırtılı konuşmalar vardı. üzerinde meşhur "arbeit macht frei = çalışmak özgürleştirir" yazan kapıya geldiğinizde sessizlik iyice derinleşiyor. ister istemez seyrettiğiniz filmlerden, belgesellerden insanların çektiği acıyı hatırlayıp, onların acılarını derinden hissediyorsunuz. kampı gezdikçe, bulunduğunuz yere ait, o zaman ki fotoğrafları da gördükçe diyorsunuz insan insana bunu nasıl yapabilir. zaten kampın bir yerinde "bir daha asla" manasında ibranice, fransızca, ingilizce, almanca ve rusça yazan bir anıt yapmışlar.
kampta normalde mahkumların kaldığı bir sürü baraka varken, şimdi sadece bir tane bırakmışlar ve geri kalanları hep sökmüşler, ancak temelleri duruyor. barakayı gezdiğiniz zaman filmlerde gördüğünüz ağaçtan daracık ranzaları görebiliyorsunuz. her gittiğiniz yerde panolara oranın o zamanki halini gösteren siyah-beyaz fotoğraflar koymuşlar.
kampı gezenlerde yüzlerindeki kireç gibi olan ifadeyi, bazılarının gözyaşlarını görebiliyorsunuz (belki de ataları o mezalimi orada yaşadılar). meşhur "duşları" ve insan yakmak için kullanılan iki fırının olduğu binaya geldiğinizde ise yapabildiğiniz sadece nefes almaya çalışmak, psikolojik mi bilmiyorum ama hala garip bir koku var gibi geliyor insana. (fırınlardan bir tanesi hiç kullanılmamış veya çok az kullanılmıştır).
kamp dahilinde eski yönetim binasını müze yapmışlar, o zamanı gösteren fotoğraflar, ss subaylarının mahkumları dövmek ve işkence etmek için kullandığı aletler, mahkumların tarağından, traş fırçalarına kadar her türlü şahsi eşyaları ve o zamanın kıyafetlerini görebiliyorsunuz.
kampın en ucunda orada olan anı defterine de birkaç satır yazmıştım, defteri de karıştırma fırsatım iki üç dakikalığına olmuştu neler yazılmış diye. biz oradan çıktıktan sonra bir süre arkadaşla hiç konuşamamış, zombie gibi dolanmıştık.
never again !
devamını gör...
sözlük yazarlarının yaptığı mesleğin en zor yanı
yattığım, çalışmadığım ve üzerine zengin maaşı aldığımın sanılmasıdır.
bilmiyorlar ki benim yaptığım işi yapamayacaklar; bir yapsalar, verdiğim emeğe aldığım parayı beğenmeyecekler. uzaktan davulun sesi hoş geliyor işte.
bilmiyorlar ki benim yaptığım işi yapamayacaklar; bir yapsalar, verdiğim emeğe aldığım parayı beğenmeyecekler. uzaktan davulun sesi hoş geliyor işte.
devamını gör...
beden eğitimi dersinde kasadan takla atan efsane nesil
beden eğitimi derslerini karın ağrısıyla beklemiş nesildir. sıra bana geldiğinde kalbim ağzımda atardı da ben o taklayı atamazdım.
devamını gör...
cenaze namazına katılan ateist günaha girer mi sorunsalı
cenaze namazına katılan ateist günaha girer mi değil de ateist birinin cenaze namazı kılınır mı olsa başlık daha çok ilgi çekerdi benim açımdan. çünkü katıldığı kendi iradesi, inanmadığı bir dinin günahı sevabı da onu ilgilendirmez diye düşünüyorum, sevdiği birisini son yolculuğunda yalnız bırakmak istememiştir ya da çok sevdiği birisine destek oluyordur. kime ne bundan? öldüğünde ise başkaları onun yerine karar veriyor. bu daha korkunç bir şey değil mi?
gerçi bu gündem olacak kadar önemli bir şey mi? bu ülkede evet. vakitlice ve insan gibi ölmeyi becerelim de günah öteki tarafın mevzusu zaten...
gerçi bu gündem olacak kadar önemli bir şey mi? bu ülkede evet. vakitlice ve insan gibi ölmeyi becerelim de günah öteki tarafın mevzusu zaten...
devamını gör...


