if you are second, you are only the first in a long line of losers.
devamını gör...

gayet hoş.umarım yayın da sözlük gibi kaliteli olur.
devamını gör...

dinazorların sonu olan dönem.

mezozoik dönemin son 3 alt döneminden en sonuncusudur.

günümüzden 142 milyon yıl ile 65 milyon yıl önce yaşanmıştır.

bu dönemde pangea kıtası tamamen ayrılmasını tamamlamaya başlamış, bildiğimiz dünya şekli artık neredeyse bugün olduğu şekline bürünmüştür.

dönemin bitimi, 65 milyon yıl önce dev bir göktaşının dünyaya çarpmasıyla gelir.

günümüzdeki meksika'nın yucatan yarımadası'na 12 km çapında bir göktaşı çarpar.

şok dalgaları dünyanın çevresini sayısız kere dolaşır.

tüm kıtalar dev tsunamiler ile vurulur.

göktaşının indiği yerin 1500 km uzağında bile yangınlar çıkar, ateş fırtınaları gezegeni kavurur geçer.

göktaşı, düştüğü yerde 200 km çapında ve 30 km derinliğinde bir krater oluştur.

100 gigaton (1 milyar ton) sülfürün atmosfere girmesi hava sıcaklığında 25 santigrat derecelik bir düşüşe neden olur ve bu en az 15 yıl boyunca devam eder.

gezegen buzul çağına girer.

dünya üzerinde yaşayan canlıların %75'i ölür.

dinozorlar artık tarih olmuşlardır, ancak kalıntıları hala günümüz paleantolojisine ışık tutmaktalar.

sonra mı?

artık dünya gezegeni yeni bir hayata başlamıştır.

memeli hayvanların yükselişi günümüze kadar devam edecektir.

işte kretase döneminin hikayesi budur.
devamını gör...

yönetmenliği, stuart rosenberg'ın yaptığı 1980 yapımı hapishane filmidir. oyunculuklarını, robert redford, yaphet kotto, jane alexander, morgan freeman, nicolas cage paylaşmıştır.

bir hapishanede, rüşvet , yolsuzluk, işkence, cinayet gibi olayların hapishanede yaşanması üzerine vali, hapishane koşullarını iyileştirmek, ve reform yapmak üzere, henry brubaker'i hapishaneye müdür olarak gönderir.
brubaker, hapishaneyi araştırmak amacıyla bir suçlu olarak girer ve çalışmalara başlar.
morgan freman, ömür boyu hücre cezası alan biridir ve bir gün, onu yatıştırmak amacıyla müdür olduğunu söyler. o anda freman gülmeye başlar. onunda dalga geçtiğini sanar. ancak beklediği saygıyı yalanda olsa aldığından, freman taleplerini saymaya başlar. sanırım filmin en güzel yeri burasıydı.
gerçekten müdür olarak hapishanenin başına o andan itibaren geçmeye başlar brubaker.
film eğlenceli bir şekilde hapishane trajedisine değiniyor.
film, hapishane sistemindeki çarpıklardan bahsederken, ceza sistemindeki adaletsizliğe de değiniyor. tıpkı, tuvalete zarar vermekten ömür boyu hapis cezası alan, larry lee bullen gibi.
film, başta başrol ekseninde dönsede; bullen, 'dickie' hikayeleri üzerinden, brubaker'e güvenmemesinin nedenlerini çok güzel anlatmış.

en iyi dizilerden biri olarak gördüğüm, ''oz'' da, hapishane reformları üzerine dönen bir dizi idi. bu sebeple mahkumlarla empati kurabilmemize yardımcı olmuştu. çok sert bir dizi oz ile, romantik bir film arasında olan ''yeşil yol'' arasında bir yerlerde bu film bence.
oz kadar sert değil, ancak; yeşil yol kadar romantik değil.ikisin arasında ve çok lezzetli.
tavsiye ederim.
devamını gör...

dünyanın en iyi “pantolonumu/cüzdanımı getir” ve “ne kadar istiyosun” diyen insanı olması.
devamını gör...

“- milletvekili maaşı 4 asgari ücretten fazla olamaz.
- bakan maaşı 5 asgari ücretten fazla olamaz.
- cumhurbaşkanı maaşı 6 asgari ücretten fazla olamaz.”

şeklinde maddelerin aklıma geldiği başlık.
devamını gör...

çocukluğumdan beri içinde bulunmaktan hiç hoşlanmadığım alan.
iki sebep var, çok eskiden beri tesir eden. biri insan bedeninin toprak altında uğradığı değişim. hayal etmesi bile ürkütücü. bu yüzden yakılmayı dilerim nazım gibi. ki bunu anlattığı 'ben senden önce ölmek isterim' şiirini de çok severim.

ben senden önce ölmek isterim.
gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun?
ben zannetmiyorum bunu.
iyisi mi,beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun.
kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni gorebilesin
fedakarliğimi anlıyorsun vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için.

ikincisi de gözü yaşlı insanları görmeye çokça dayanamıyor oluşum. acının göz önüne açık bir şekilde serildiği tek yer oluşu sebep. hiçbir umudun kalmadığı bir nokta. minicik bir 'belki' bile yok. bitti. gitti.

işte bu yüzden sevmiyorum. vedaları da sevmiyorum. ama son iki haftadır çokça gitmek zorunda kaldım mezarlığa. kendi kayıplarımda tercihti ama eşimin canı yanarken onu yalnız bırakamadım. oradaydım. dua da etmediğim için etrafta minik yürüşlere çıktım, ona alan bırakmak için. içim daralsa da mezarlara baktıkça huzursuz olsam da çiçekleri suladım. mezar taşlarını okudum. bir yanda bebeleri, bir yanda yaşlı insanları gördükçe adaletsiz hayata kızdım.

ama en zoru sanırım mezara bırakıldığı ilk andı. haberi aldıktan sonra afallayıp 800 km yol boyunca biriktirdiğim; vedaydı, namazdı derken güçlü durmaya çalıştığım 16 saatin sonunda mezarlığın bir köşesinde başımı farklı bir yana çevirmiş olsam da zihnimden gitmeyen şu kelimeler dağılmama, içimi çeke çeke ağlamama sebep oldu "baba toprak altına bırakılır mı?"
devamını gör...

benim özgürlüğüm başka birinin özgürlüğüne giriyorsa, ona taciz diyorum. en azından benim açımdan böyle.
alkol içmekte de özgürüz, cami avlusunda içmeye çalışmak özgürlük değil, taciz oluyor gibi düşünebiliriz.
devamını gör...

evladının üşümemesini isteyen şefkatli masum annedir.
ayrıca kar topu savaşı yaparken oğlunun en hafif yaralarla kazanmasını isteyen annedir.
devamını gör...

“geçmişin hayal kırıklıkları üzerine ne yeni bir köprü inşa edebilirlerdi, ne de olmamış gibi davranabilirlerdi .”
devamını gör...

her işin her zaman göründüğü gibi olmaması anlamına gelen deyim.

bu deyimin çıkış noktasına baktığımızda birden fazla hikaye çıkıyor karşımıza. tahmin edebileceğiniz üzere bu hikayelerin başrolünde karamanoğlu beyliği yer alır.

birinci hikaye, karamanoğlu beyliği'nin osmanlı ve timur imparatorlukları ve de birçok şaire verdiği sözleri tutmamasından ileri geldiğini öne sürer. *

hatta içlerinden bir tanesi şöyledir:
karamanoğlu mehmet bey, yıldırım bayezid ile barış anlaşması yapmak için yanına gider ve içine bir güvercin saklar. barış anlaşması yapılır ve bunun üzerine mehmet bey, "bu can bu tende durdukça ordularımız sizinle savaşmayacaktır" diyerek yemin eder. çadırdan çıktıktan sonra ise güvercini salar ve yeminini bozar.

ikinci hikaye; karamanoğlu beyliği'ne karaman kalesini kuşatan osmanlı ordusu tarafından zor anlar yaşatılmasından ötürü, karaman'da ne kadar koyun varsa başlarına fener takılması olayını anlatır.
bu hikayeye göre; gece vakti çokca feneri gören osmanlı ordusu, koyunları asker sanıp telaşlanır ve çekilir.
durum daha sonra öğrenildiğinde ise bu söz ortaya çıkmıştır.

üçüncü hikaye bana biraz eksantrik geldi. *
bu sefer beyliğimiz moğollarla svaş halinde. moğollar yakıp yıkıyor bildiğiniz üzere, kaçış yok. bu nedenle kara kara düşünen karaman beylerinin aklına bir fikir gelir. karamanoğlu askerleri koyun postu giyerek koyun sürüsüne karışacak ve daha sonra içip sarhoş olacak olan moğol askerlerine saldıracaklardı. hikayeye göre saldırı gerçekleşir, moğollar çok sayıda kayıp verir. kurtulabilen moğol askerleri ise böyle bir söz çıkarırlar.
devamını gör...

yok öyle bişi.

sadece hepimizin kanı mavi, hepimizin paşa dedeleri var, lalalar ile büyüdük o kadar.
bir de çok mütevaziyiz.
devamını gör...

neyzen tevfik’i ucundan kıyısından bu coğrafyada, hatta çevre coğrafyalardaki komşulara varıncaya kadar herkes tanır; kimi küfürlerini, kimi serkeş hayatını, kimi içkiye düşkünlüğünü, kimi nüktelerini, kimi dörtlüklerini, kimi felsefesini, kimi hikayelerini...
“takvimler 24 mart 1979’u gösterir, neyzen tevfik’in 100. doğum yılı. ptt bu vesileyle hatıra pulu çıkarır, trt’de çeşitli programlar hazırlanıp yayınlanır, unesco’nun kararı üzerine türk diyojen’i (neyzen) bütün dünyada çeşitli törenlerle anılır...” özetle, baskısı olmamasına rağmen nadir kitap ve sahaflardan bulma ihtimaliniz var, kitaplığınızda olmazsa olmaz eserlerden biridir, neyzen’i aslında hiç tanımadığımızı, onun halkında duyduklarımızın güneşin saçıntısı birkaç ışın olduğunu anlayacaksınız...
mahzar osman’ın bilindik bir anısı vardır,
-elindeki ne neyzen?
-rakı.
-hani söz vermiştin, içmeyecektin. hem de kiloluk, utanmıyor musun? dök onu hemen!
-dökemem doktor.
-neden?
-yarı parasını ibrahim verdi doktor, yarısı onun.
-o halde yarısını dök.
-dökemem doktor.
-neden?
-alttaki benim...
efsanesinin diğer kahramanı ibrahim çallı’nın da devrim büyük ressamlarından birisi olduğunu hatırlamak gerek.
neyzen “kırk hovardası olan bir orospuyum” derken tam da bunu anlatmak istemişti, o devrinin en yüksek makamlarındaki siyasilerinden, en ünlü sanatçılarına kadar, en fukarasından esrarcısına kadar hepsiyle dostluk kurmuş bir entelektüeldir.
ömrü meyhane masaları ile tımarhane duvarları arasında geçmiş, delilik ve velilik arasındaki çizginin müdavimi bir hiç.
devamını gör...

sevmeyeni çok olan, avatar evreninden bir başka hikaye. diziye başladığım ilk andan itibaren korra'ya karşı kendimi oldukça yakın hissettim. atla'da olduğu gibi karakter gelişimleri çok iyi. daha iyi işlenebilecek noktalar vardı, daha detaya inilebilirdi. ancak ne olursa olsun, avatar korra'nın kişiliği çok doğaldı.
aynı aang gibi hatalar yaptı, yenildi ve gelişti. yine de aang'den oldukça farklı bir karakterin bu gelişimini görmek beni mutlu etti. atla bize avatarın nasıl olması gerektiğini öğretmişti ve şahsen ben kafamda bir avatar prototipi oluşturmuştum ki korra bu prototipin tam zıttı çıktı. aang mükemmel bir keşişti. fakat korra ruhani açıdan çok zayıftı ve zamanla onun ruhani uyanışını görmek güzeldi.
dizide en mutlu olduğum nokta, atla karakterlerinin soylarının nasıl ilerlediğini görmem oldu. ayrıca ilk avatar hikayesi mükemmeldi.


ikinci sezondan itibaren korra ve asami'nin birlikte olacaklarından emindim. son sahne mutlu etti. bir çocuk dizisi olduğu hesaba katılırsa ebeveynlerin tepkilerini çekmemek için son sahnede büyülü bir öpücük göremediğimizi düşünüyorum.
devamını gör...

(bkz: robot hatipler kapatılsın)
devamını gör...

en çok trt radyonun emek verdiği, bir çok sanatçının sesinden hayat bulan özel programlardır.
özellikle "arkası yarın" la pehlivan tefrikası heyecanının tadına varırsınız...
devamını gör...

her şey daha tatlı bir sözlük için. *

benimdir efendim. düşünüyoz bi şeyler kendi çapımızda.
edit. aman aman efendim tmm en bir anda parlak fikirli sizsiniz.*
devamını gör...

"ne çıkar yanımda olmasan,
kalbim senden ibaret değil mi?
uzaktan sevmek zor demişsin,
etme sevdam!..
görmeden sevmek ibadet değil mi?"

cemal süreya'nın bu dizeleri yok mu... ne zaman uzaklık özlemi içimi burksa aklıma gelir bir kez daha. içime bir ferahlık getirir, yaz gününde güneş tepedeyken içilen o soğuk su gibi.
devamını gör...

kendisini türk olarak hisseden her insanın gururlanarak söylediği "ne mutlu türküm diyene! cümlesidir.
devamını gör...

izmir, karşıyaka’da bir esnaf abimiz, dükkanı çeviremeyince bu ekonomik ortamda, dükkanı çalışanlarına bırakmış... harçlıklarını çıkarsınlar bari çalışanlar diye... mesele artık hayatta kalmak. izmir ses ver? destek olak mı? ınstagram *kahveperest_karsiyaka
adres: karşıyaka girne bulvarı no.64
instagram sayfasına gider
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim