çevresinden ya da en sevdiği insanlardan yeterince darbe yemiş, insanlara olan tüm güvenini kaybetmiş, bu dünyada iyilerin değil de kötülerin mutlu olduğunu görmüş insanın sabrının tükenmesi sonucunda verdiği karar.
devamını gör...

az evvel keşfettiğim, anlatımı sade, özgün ve pırıl pırıl olan yazar. gizli gezinenler gibi olduğundan keşfedilmesi uzun sürmüş belli ki ama olsun. assolistler sahneye en son çıkar, değil mi? *

eksik olmasın, hep yazsın.
devamını gör...

tüm gece ağlayıp sabah hiçbir şey olmamış gibi makyajını yapıp hayatına kaldığı yerden devam eden yazarınızdır.
devamını gör...

radyoda ne olduğunu bilmeden soru çözerken arkada çalsın diye açmıştım
soruyu okuyamıyorum bile ama pişman değilim.
devamını gör...

dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi bambu, günde 90 cm uzayabilir.
devamını gör...

ursula k. le guin'in 1974 yılı çıkışlı bilim kurgu(?) olarak adlandırılan romanı. romanın adı tam anlamıyla ''mülksüzler''. bu bağlamda adı, ursula'nın tasvir ettiği anarşist toplumu nitelemek anlamında oldukça önemli. çünkü annares evreninde yaşayan odocuların en önemli özelliği mutlak mülksüzlük. (ayrıca marx işçi sınıfını tanımlarken de bu adı sık sık kullanmıştır)

roman olay örgüsü ve olguları bakımından hemen hemen diyalektik karşıtlık ilkesine dayanıyor diyebiliriz. anlatılanlarda her şey zıttıyla birlikte var olmaktadır: (bkz: annares) ve (bkz: urras) ya da gidiş ve dönüş... kitaptaki pek çok özel-kurgulanmış ismin aslında günümüz uluslararası devletler sisteminden ilham alınarak uydurulduğu aşikar. kelime oyunları oldukça başarılı. böylece iletilmek istenen mesaj daha doğrudan iletilmiş oluyor.

anarşizmi, devletçiliği, mülkiyetçiliği, kapitalizmi, doğayı, bilimi, felsefeyi, insanı, insanı ve insanı didik didik eden bir roman. son derece sorgulayıcı, şüpheci ve tüm bunlara rağmen yumuşak. brave new world'deki direkt dil yok mesela, sudan çıkmış balığa çevirmek yerine okuyucuyu yavaş yavaş yoruyor ve yoğuruyor. bu bakımdan son derece dikkatle okunması gerektiği kanısındayım. elbette brave new world ile içerik analizi bakımından kıyaslamak doğru olmaz, biri 20. yüzyılın en önemli distopyalarından biri iken diğerinin amacı bir distopya yaratmaktan öte iki ''olabilir'' evreni kendi içinde kıyaslayarak sınırları zorlamak... ikinci kez okuyuşumda farkında olmadığım ya da atladığım bir takım detaylar romanı kafamdaki yerden alıp başka bir noktaya oturtmamı sağladı. yani mümkünse birkaç yıl sonra tekrar okuyunuz.
devamını gör...


doğu anadolu bölgesi'nin doğusunda bulunan 65 plaka kodlu ildir. yüzölçümü bakımından türkiye'nin en geniş alana sahip illerinden biridir. fakat, büyük bölümü yüksek ve engebeli arazilerden oluşan ilde yerleşime elverişli topraklar kısıtlıdır. il merkezi van şehrinden sonra en büyük yerleşim yeri erciş ilçesidir.

urartu uygarlığının önemli yerleşim merkezlerinden biri olan van kalesi, körzüt kalesi, hoşap kalesi, hoşap köprüsü, hüsrev paşa camii, kaya çelebi camii, ülkenin en büyük gölü olan van gölü ve ermenilerden kalma kilisenin bulunduğu van gölü'ndeki akdamar adası (ahtamar) ilgi çekici yerleridir.

aynı zamanda, van gölü'nün kıyısında yaşadığı bilinen ünlü kedi cinsiyle bilinir.
(bkz: van kedisi)
ilin kuzey kesimini engebelendiren alacadağ'ın doruğu 3.356 metre yüksekliğe erişmektedir. aynı dağ uzantısında yer alan 3.660 metre yükseklikteki tendürek dağı'nın en yüksek noktası ağrı il sınırındadır.

ilin doğu kesimindeki başlıca yükselti, 3.468 metre doruğuyla haravil dağı olarak da adlandırılan yiğit dağıdır.
ilin orta kesiminde yer alan ve van doğusu dağları olarak adlandırılan yükseltiler pirraşit dağı, erek dağı, mengene dağı, ispiriz dağı (3.668 metre) ve 3.684 metre yüksekliğe erişen doruğuyla ilin en yüksek noktası olan koçkıran dağı'dır.
ilin güney kesiminde yer alan ve güneydoğu toroslar'ın bir parçası olan yükseltiler ise artos dağı (çadır dağı), müküs dağı, kavuşşahap dağı (3.634 m), arnas dağı (kepçe dağı) ve gökdağ'dır.

il topraklarında bulunan bu dağlar yılın büyük bölümünde karla kaplıdır. van'da tamamı il sınırları içinde bulunan birçok doğal göl vardır. bunların en önemlisi van gölü'nün doğusundaki `erek gölüdür. bu gölün suları bir kaynaktan dışarı akmadığından tuzlu ve sodalıdır. ilin adını aldığı van gölünün ise doğu kesimi il sınırları içerisindedir.

doğu anadolu'ya has sert karasal iklimin egemen olduğu van'da kış mevsiminde hayli yoğun bir kar yağışı görülür. iklim koşullarının orman oluşumuna elverişli olmaması sebebiyle ülkenin orman örtüsü bakımından en yoksul illerinden biridir. van'da tarım alanları da sınırlıdır. ilin en ovalık bölgesi, çaldıran, erciş ve muradiye ovalarını barındıran kuzey kesimidir. halkın başlıca ekonomik uğraşı hayvancılık ve ticarettir.
hayvansal ürünlerden en ünlüsü kokusu ve lezzeti bakımından benzerlerinden ayrılan otlu peynirdir. yöreye özgü bu peynir türü, koyun sütü, özel peynir mayası ve çiçeklenme döneminde dağlardan toplanan otlardan yapılır. van gölünün kıyısında yaşadığı bilinen van kedileri, yörede pişik adıyla anılır. kedilerden bazılarının bir gözü sarı, diğeri mavidir. ankara kedilerine benzeyen uzun, beyaz ve dalgalı tüyleri vardır. van kedilerini diğer kedi soylarından ayıran en önemli özellikleri suyla olan ilişkileridir; kediler ıslanmayı ve suya girmeyi sevmezken, yöredeki bazı van kedilerinin göle girip yüzdükleri görülebilir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

canım üzgün serçem.

edit: bu fotoğrafı çektiğimde çok melankolik ama bir o kadar da huzurlu bir dönemdeydim. o serçeye dedim ki " gülüm zaten ömrün bir kaç yıl, daha ne gördün ki bu hayatta? bütün ömrünce üç kilo tohum yiyip öleceksin. ya biz insanlar?"

bu güzel serçenin yorgun ve bitmiş hali beni çok etkiledi. elli gramlık bir kuşcağızın yaşam mücadelesini gördüm onda. biz hayatla boğuşurken dünya bizim için planlar yapıyor sanrısındayız. en küçük böcekten en büyük ağaca tek gayemiz hayatta kalmak aslında. ayrıntılarda boğuluyoruz. yetmiyoruz, yetiştiremiyoruz....
devamını gör...

çay yap.
devamını gör...

ekmeği kesememek. alışmışız karnımızı ekmekle doyurmaya, diğer yiyecekler sadece ekmeğin tadını değiştirmek için var hayatımızda.
devamını gör...

1960 doğumlu ingiliz aktör. kendisini en iyi ‘4 nikah ve bir cenaze’ filminden tanısak da bir çok filmde boy göstermiş bir aktördür. 90’lı yıllarda popülerliğinin zirvesini görse de sonrasında kariyeri düşüşe geçmiş, başrollerden ziyade yardımcı rollerde boy göstermiştir.

ilk çıkışı maurice filmiyle oldu. film eşcinselliğin yasak olduğu yıllarda, ingiltere’de iki eşcinsel arkadaşın aşkını konu alır. bu filmle venedik film festivali’nde en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanır.

sonrasında oynadığı impromptu filminde, 19.yy da yaşanan, kadın yazar george ile erkek piyanist frederic’in aşkını konu alır.

amerikan sinemasına geçişi our sons filmiyle oldu. ama istediği zirveyi hala görememişti amerika’da. sonra ona roman polanski el verdi ve bitter moon filminden sonra tanınır hale geldi.

ama onu asıl zirveye çıkaran tabi ki four weddings and a funeral filmi oldu. artık sahne ışıkları üzerine çevrilmişti. kendisi de ışıklara henüz alışamadığından olsa gerek, 1995 yılında o dönem skandal niteliği taşıyan ve aylarca üzerinde konuşulan bir olayda başrolü oynadı.

hatırlamayanlar için olay şu şekilde oldu:
o dönem elizabeth hurley ile ilişkisi olan hugh grant, bir gece bir hayat kadınıyla arabada basıldı. otel olsa bu kadar sorun olmazdı belki ama arabada bu tür münasebetler suç oluşturduğu için tutuklandı. hurley ile ilişkisini sekteye uğratsa da , ilişkileri devam etti ve olaydan 5 yıl kadar sonra ayrıldılar. bu olaydan yıllar sonra röportajda bu konuyu soran sunucuya ‘psikolojim bozuktu, bu yüzden yaptım’ diyecektir. malum bu bahane popülerliğini hala koruyor.

ingiltere’de oyunculuğu yere göğe sığdırılamasa da amerika içim bu durum geçerli olmadı. bir çok başarılı yapıma imza atsa da,kendisi oscara hiç aday gösterilmemiştir. bir röportajında, ünlü olmaktan nefret ettiğini ve oscarı hiç umursamadığınu belirtmiştir.

kariyerinin başlangıcı farklı tür filmlerle olsa da, kendisini romantik filmlerin yüzü olarak biliyoruz. ama pek bilmediğimiz bir şey daha var: kendisi 1999’da doctor who and the curse of fatal death adlı filmde yakışıklı doktoru canlandırmıştır.

şimdilerde ekrandan ve papparazilerden uzak bir hayat sürmekte. çalışmayı çok sevdiği yönetmenler harici gelen tekliflere sıcak bakmadığını belirtmiştir.

kaynak ve daha fazlası için : tr.m.wikipedia.org/wiki/Hug...
devamını gör...

alman otomobillerinin çok rahat kazanacağı versustur.

adamlar otomobil değil tank yapıyor.
devamını gör...

şair edebilir.
devamını gör...

iyi yalan söyleyebilme yeteneği kazanmak.
devamını gör...

hüzünlü bir komedisi olan, oldukça samimi bir dizi izlemek isteyenlerin kaçırmaması gereken dizi.

bu sevimli dişlek kızın kameraya dönüp haylaz haylaz bakarak, insanı bir anda kahkahaya boğması harika gerçekten.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

m.s. 541'de i. justinianus batı ve doğu roma'yı birleştirmenin eşiğindeydi.
orta afrika'da ortaya çıkan veba salgını önce kuzey afrika'ya, oradan da konstantinopolis'e, yani istanbul'a geldi ve kısa zamanda bütün istanbul'a yayıldı. 10 bin kişiye kadar insanın öldüğü günler yaşandı. salgın o kadar büyüdi ki cesetler bile gömülmüyordu artık. istanbul'u çürüyen et kokusu sarmıştı.
hastalık justinianus'a da bulaştı. ölmediyse de aylarca hastalıkla mücadele etti. 500 bin kişilik konstantinopolis nüfusunun 100 bini bu olayda hayatını kaybetti. böylece i. justinianus'un italya'yı fethedip roma'yı birleştirme hayalleri de suya düştü.
salgın m.s. 524'te istanbul'u terk etmiş olsa da uzun süreler imparatorluğun sınırları içinde kaldı ve salgının dünya çapında tamamen sona ermesi için tam iki yüzyıl geçmesi gerekti. toplamda 30 ile 50 milyon yıl arası insanın hayatını kaybettiği tahmin edilmekte.
devamını gör...

her şey zamanında ,iyi ya da kötü o an ki durumuna göre yaşanmıştır ve bitmiştir geçmişin şöylesi böylesi sadece üzer. ne gerek var bitmiş gitmiş, şuan olmayan değmeyen biri için aklımızı yormaya. herkesin yolu açık olsun.
devamını gör...

biraz önce yediğim sütlü çikolatayla ihanet ettiğim gündür.

pişmanım ama tekrar yapacağım.
devamını gör...

leonardo da vinci'nin 1500 yılı civarında tamamladığı düşünülen, latince'de ''dünyanın kurtarıcısı'' anlamına gelen, isa'nın sağ eliyle kutsama işareti yaptığı, sol eliyle kristal bir küre tuttuğu büyüleyici tablo.
sevgili yazar tutankamonun laneti'ne son derece katılıyorum. bir garip tablo bu. değişik bir havası var, insanı büyülüyor. küre detayına bayıldığımı ben de eklemeden geçemeyeceğim. küre dünyayı temsil ediyormuş.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu tabloyu bir de nft olarak satışa çıkardılar. nft versiyonunda isa kristal küre yerine dolar banknotları tutuyor. eserin yine 450 milyon dolara satılması bekleniyormuş. ilginç. çok da yorum yapmadan hemen haberi buraya bırakıyorum.

eserle ilgili ayrıntılı bilgi için kaynak
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim