bir neslin bilişsel ve fiziksel gelişimini resmen baltalamış olan mmorpg oyunu. başlarda free to play iken pay to win olmuştur.

günümüzde ise astronomik fiyatlarla insanlar çar dizmektedirler. bizim zamanımızda da vardı bu işler. biz lisedeyken en ''wuuuw'' olduğumuz olay oyundaki +8 chitin shield ile tofaş şahin takas edilmişti. günümüzde millet çar dizerken 50 bin lira gibi rakamları falan zikretmekteler. tek bir şey söylüyorum: ''o h a''

hayır işin komik tarafı hala günümüzde knight oynayan tofaş perestişine ''arkadaşım bak wow diye bir oyun var. madem mmo seviyorsun, wow oyna'' dediğinde size vereceği cevap %86.4 oranı ile ''amuğa goduuğm o oyun paralı'' demek olur. ve bunu diyen adam akşamları pilli hesap makinesinde hesap yapıp oğlunun bebek bezi parasından kısıp 30 bin liraya çar dizmeyi planlıyor falan...

herneyse; 2004-2007 arası dönemi gerçekten çok tatlıydı. ben başladığımda cypher ve xigenon yeni açılmış serverlardı. o kadar oldieyiz işte...

ha ama müziği çok güzeldi. hala frp oynarken ya da forgotten realms falan oynarken arkaya açarım arada... alın... ağlayın.

devamını gör...

"daha çok yaşayanlar bile, kendini yetiştirme işini ömürlerinin ilk döneminde bitirmiştir."
bir ömür nasıl yaşanır, ilber ortaylı
devamını gör...

(bkz: sunay akın)'ın 2009 yılında yayımlanan, küçük hikaye veya denemelerden oluşan ve farklı farklı insanları olmadık noktalardan birleştirerek bizi hayret düşürdüğü kitabı.
devamını gör...

50bin puana mor mahlas aldı biriktirip.

(bkz: at yalanı seveyim inananı)
devamını gör...

ankara'da yaşanır, istanbul'da gezilir.
uzak da değiller birbirlerine *.
devamını gör...

çok can sıkıcı bir durum. şimdi dayak atamayacaksak klavye başından benim tansiyonumu yükseltmeye ne hakları var bu pis solcuların ?

offf dm den berivanla konuşmamızı baltaladınız toplumsal kaynaşma yapıyorduk ne güzel arsız herifler.
devamını gör...

herkesin yaptıklarına laf edip yaptığım iş
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

o son 35'liği söylemeyin. cila diye bira da içmeyin. yolluk diye shot da atmayın. sonradan hiç bir şey söylemeyin.
devamını gör...

sevmek, var olmayan birine sahip olmadıklarını vermektir.
(bkz: jacques lacan)

lacan malum anlaşıl(a)mamasıyla meşhur (burada gülücük emojisi vardı). bu yüzden biraz açmak isterim. lacan demek istiyor ki seven kişi, sevdiği kişiye hayal kurma imkanı tanır. ve bu hayal kuruş, aşka sebebiyet verir. örnekle daha kolay anlaşılabilir. söz gelimi ahmet mehmete aşık. mehmet ise bunun farkında. mehmet her konuştuğunda ahmet hayran hayran onu dinliyor. mehmet ben şu filmi izledim diyor, ahmet ise içinden diyor ki "vayyy bu filmi izlediyse daha neler neler izlemiştir, ne cool çocuk " fakat işin aslı öyle değil. mehmet hasbelkader izlemiştir o filmi ve başka da o tarz film izlememiştir. ancak ahmetin kendisine aşık olduğunu bilir ve bunu engellemez, yani ahmetin hayal kurmasına izin verir. ona entelektüel bir imajı varmış gibi davranır. öyle biri değildir ama "öyle biri olmayı" verir ahmete. olmayanı verir. sevmek de budur zaten. olmayanı vermek.
edit: gülücük emojisi yasakmış da ehehe
devamını gör...

bu covid-19 zenginleri daha zengin fakirleri daha fakir yaptı. ben bu tür ayaklanmaları kısmen destekliyorum. biz fakirler güvende değilsek siz zenginler de güvende değilsiniz mesajı verilmeli. yoksa bundan daha ölümcül bir virüste para babaları insanların mq'tır.
devamını gör...

eserlerinde çoğunlukla sarı-yeşil tonlarına yer veren ressamdır. bu sarı-yeşil tonlarını bu kadar sık kullanmasının sebebi aslında dünyayı öyle görmesiydi.

peki neden dünyayı sarı-yeşil tonlarda görüyordu? çünkü günümüzde kalp yetmezliği tedavisinde kullanılan ve dijitaller grubunda bulunan digoksin ilacını kullanıyordu. bu ilaç o zamanlar psikolojik rahatsızlıklar için kullanılan bir ilaçtı. ilacın en önemli yan etkisi sarı-yeşil diskromapatisidir.

bazı tablolarında ise ilacın ham maddesi olan digitalis purpurae diye adlandırılan “yüksük otu” bitkisini resmetmiştir. bunlar da bize van gogh’un yüksek miktarda digoksin maruziyetine kaldığını gösteriyor. van gogh sarısının hikayesi aslında bir yan etkiden ibaretmiş.
devamını gör...

imkanım olduğu sürece güzel ülkemin her şehrini gezmeyi çok istiyorum.
bugüne kadar gidebildiğim şehirler, istanbul, izmir, ankara, antalya, muğla, malatya, elazığ, kocaeli, yalova, bursa, eskişehir, afyon, balıkesir,erzurum.
devamını gör...

öperler.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ayakkabımın bağcığı var, şükür.
çok mu şey istiyorum?
belki
ama oldur allah'ım
ol de
olsun...*
devamını gör...

sevdiklerimin omzundaki yükü azaltmak isterken kendime yüklenip durmuşum sözlük. şimdi gelen "ben artık kaldıramıyorum" hissi..
çok üzgünüm.
devamını gör...

soğuk bir gün ve ormanda yakılmış sıcacık ateş. içimizi ısıtan kıvılcımlar ve yanınızda samimi ekip arkadaşları. bugün de bitti mesai. iyi tatiller...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

şaşırtmayacak olay. iktidarı biraz yalasa kültür turizm bakanı bile yaparlar diye düşündüren başlık. burası türkiye herşey olabilir.
devamını gör...

biz gitsek bizi de bi alan olur mu? diye merak ettiren şey.
devamını gör...

çok güzel radyonun akışı.
ne desem eksik kalır.
çok hoş.
devamını gör...

hırsız olmaları mesela.

gerçi fazla yakından bir akrabam da değildi, o yüzden o kadar koymuyor allah'tan. daha yakın çevremden biri olsaydı epey üzülürdüm sanırım. insanın evine ayıp olmasın diye çağırdıklarından ne pis şeytanlar çıktığını o gün görmüş oldum.

efendim olay şöyle gelişti: o gün bizim evde bizimkiler dışında en az 10 misafir vardı. herkesin car car konuşup leş kahkahalarla ortalığı inlettiği gıcık bir ortam yani. klasik misafir buluşması anlayacağınız.

herkes de salonda oturuyor o sırada. yaz mevsimi olduğu için de hava sıcak. en son bizim misafirler balkona geçmeye karar veriyor, biraz da orada oturalım diyorlar. derken biraz daha zaman geçiyor bunlar sohbete devam ediyorlar. ben ise aslında o sırada odamdayım, kapıyı kapatmama rağmen de gürültülerini duyduğum odamdayım. bir müddet sonra hem "n'apıyor bakayım bunlar" diye bi' balkona gideyim, hem de bir su alıp odama döneyim dedim. derken bir de bakayım bizim salonda tek bir kadın orada bir başına dikilip bizim sehpaların üzerindeki kutuya doğru eğilmiş. ne yapıyor lan bu derken bir de ne göreyim, bizim sehpaların üzerindeki takı kutusundan bilezik, küpe, kolye ne varsa upuzun elbisesinin cebine indiriyor şerefsiz karı. orada bizimkilerin sohbet ediyor olmasını fırsat bilerek ne varsa çalacak aklı sıra.

ben bunu görür görmez avazım çıktığı kadar "napıyorsun sen!" sen diye bağırmaya başladım. orada olduğumu fark etmeyen hırsız akrabamın o sırada ödü bokuna karıştı. hemen yüzünü bana doğru döndü, bunu yaparken de elleriyle ceplerininin kenarından görülen doluluğu kapatmaya uğraştı refleks olarak. sonrasında ne dediğini hatırlamasam da bir şeyler geveleyip durdu.

ama ben göreceğimi görmüştüm nihayetinde, bizim tüm diğer akrabaları da salona çağırtıp, ceplediği ne varsa onların gözlerinin önünde kutuya geri koydurttum. bu sırada hırsız utançtan kıpkırmızı oldu, biraz daha zorlasam orada korkudan altına ederdi herhalde. kadın ve ailesinin geri kalanı ile beraber, onlarla pek alakası olmayan diğer akrabalar da evi utançtan terk etti sonrasında. bir daha da gelmediler zaten. bu sırada evdeki tüm diğer herkes öfke içinde "yazıklar olsun" diyerek söyleniyordu. umarım evden çıktıktan sonra da utançtan yerin dibine girmeye devam etmiştir.

baba tarafı pişmanlıktır...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim