ahh ahh.
içimi dökmeye geldim en muzdarip olduğum konuydu bu. birincisi bir insan yaşadığı yeri neden temizlemek istemez? abi oda arkadaşlarım özünde çok titiz olduğunu iddia eden ama tabiri caizse odanın içine tüküren tiplerdi. misal banyo yaptıktan sonra saçlarını tararken dökülenleri yere atmaktansa çöpe atmak ne kadar zor olabilir? bu basit bir örnek. odanın her yeri kıl içindeydi. hadi temizliği de geçtim bir yerde suratları hep beş karış. her daim mutsuzlar. aramızda asla bir sorun yoktu tam tersi hep sen çok iyi bir oda arkadaşısın, çok uyumlusun der dururlardı. ama sohbet etmeye gelince hep benim başlatmam gerekir hep ilk nasılsın'ı benim sormam gerekirdi. yemekhaneye inilecekse benim çağırmam gerekiyordu beni çağırmazlardı. başta dedim benden zevk almıyor olabilirler mi yani herkes herkesi sevmek zorunda değil. ama ben bir muhabbet başlatınca güzel güzel konuşurlardı. allah var arkamdan de hep iyi şeyler söylemişlerdi de. iyi insanlardı gerçekten severdim de. ama bu hep içime dokunurdu. ulan neden? neden ya bir kere de siz bana nasılsın diyin, bir kere de siz beni yemekhaneye inerken çağırın. öyle işte sözlük. ruhsal bunalımlara gark etmişlerdi beni.
devamını gör...

merhaba!
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

zaman en iyi yazardır. her zaman mükemmel sonu yazar.
charlie chaplin

devamını gör...

istanbul zirvesini cuma akşamı yapıp, ankarayı hafta içine attığınız için kendimi çok fena dışlanmış hissettim, küstüm gelmiyorum.
devamını gör...

damacanaya tecavüz edilen ülkede tek sebebin makyaj olduğunu zannediyorlar.
devamını gör...

aslında en yakınınızdakilerdir. en başta ailendir.
devamını gör...

stalin döneminde 11 yıl sürgün hayatı yaşamış, marksist teorisyen; sovyetler birliğinin kurulmasında etkili, halk komiserliğinden sorumlu bolşevik partinin politbüro üyesi, devrim sonrasında dış işleri ve savaş bakanlığı yapmış, baş komutan sıfatıyla kızıl ordu'nun kurulmasını sağlamış, olası muhalefeti bastırmakla görevlendirilmiş lev davidoviç troçki.

rusya, 1. dünya savaşı'ndan çekildikten sonra lenin ve bolşeviklerle brest-litovsk antlaşmas'nın *imzalanmasıyla ilgili fikir ayrılığına düşmüş, partiden uzaklaştırılmıştı. bu anlaşmanın imzalanmasından sonra başlayan iç savaş döneminde sol kanat ve troçki giderek etkisini kaybetti. lenin'in ölümünden (21 ocak 1924) sonra da stalin başa getirildi. troçki'nin stalinle iktidar mücadelesi de böylece başlamış oldu. troçki, önce savaş komitesi başkanlığından daha sonra da enternasyonal merkez yürütme komitesi'nden alındı. yani 2 yıl içinde elindeki bütün yetkiler alınmış oldu. 18 ocak 1929'da ülkeden sürüldü. sürgün gerekçesi "yasa dışı sovyet partisi kurmak"suçuydu. ve troçki devamında türkiye'ye sığındı.

türkiye'ye sığınan troçki, önce rus konsolosluğu'nda bir süre kaldı, oradan tokatlıyan oteli'nde ve ve nihayet bomonti’deki izzet paşa konağı’ndan sonra büyükada’da bir yalıya taşındı. köşkte çıkan yangın yüzünden ( troçki’nin bütün arşivi bu yangında kül oldu) bir süre savoy otel’de kalıp sonra da moda’da bir eve geçtiyse de adada yaşamak daha güvenli olacağından büyükada’daki yanaros köşkü'ne yerleşti.
dört yıllık sürgününün sonlarına doğru, 1932-1933 yılları arasında çok sıkı güvenlik önlemleri alınan yanaros köşkü'nde yaşmış, otobiyografisini ve rus devrim tarihi adlı kitabını burada yazmıştı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

20 şubat 1932'de sovyet vatandaşlığından da çıkartıldı. sürgün hayatı, danimarka, fransa (2 yıl, 1933'te sınır dışı edildi), norveç ve en son meksika ile devam etti. meksika'yı seçmesindeki en büyük etken frida kahlo ve diego rivera'nın oradaki varlıkları ve onu ağırlamak için gönüllü olmalarıydı. troçki bir süreliğine frida kahlo ve diego rivera'nın evinde misafir oldu.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

meksiko city'de 4. enternasyonal çalışmalarını başlatmıştı. 1938'de avrupa, amerika ve asyadan gelen delegeler paris'te toplandılar ve stalin'in artık proletaryaya liderlik yapmaması gerektiği kararını aldılar. yani 4. enternasyonal sadece kapitalizmi değil stalin'i de karşısına almıştı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

stalin'in varlığını tehdit olarak gördüğü troçki, 1940 yılında ramón mercader adında bir stalinist ajan tarafından ağır yaralandı ve 21 ağustos 1940'ta öldü.

ölmeden önce şu cümleleri kurmuştu: "burjuva basına iyi malzeme olduk." ve "4. enternasyonalin zaferinden eminim."

kaynak

kaynak
devamını gör...

güney ve orta italya da sıkça tüketilen bir sokak yemeği. pizzanın kapalı hali ve birazda küçüğü olarak kabul ediliyor. panzerottonun içi domates ve mozarella ile doldurulur. hamurun nemden yırtılmasını önlemek amacıyla domates kurutulmuş ve kabuksuz olarak tercih edilir. içine dolgu olarak hamuru yırtmayacak şekilde başka malzemelerde koyulabilir. italyanlar sayesinde amerikada da bilinen bir atıştırmalıktır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sırf karakter yoksunuyum diye parayla beni bozmaya çalışmıyorsun değil mi?
devamını gör...

2000-2008 yıllarında tülay eratalay, cafer özgül, tarık alpagut yönetmenliğinde
tolga aydoğan, aynur ulusoy,
erkan bir gören, ayşem özge yoldaş, senaristliğinde çekilen aile, duygusal, komedi ve dram türlerinde dizidir.

başrollerinde
beyhan saran
meral niron
emel göksu
burak demir
ayşe nil şamlıoğlu
şahap sayılgan
nusret çetinel
pervin ünalp
ozan şenozan
berfu öngören
murat demir
hülya gülşen ırmak
dilara yalçın

trt1, kanal 1 ve atv kanallarında yayımlandı.

bu dizide benim dikkatimi çeken rüzgar (burak demir) ve misket'in (berfu öngören) aşkıdır. o kadar insan karşı çıkmıştı, aralarına bir çok insan girmişti ve başkalarıyla evlenmişlerdi. tüm zorlukları yenip tüm karşı çıkanları susturdular derken misket hayatını kaybetmişti. nasıl sinir bozucu. rüzgar'ın evlendiği sinir bozucu şeyda ay aklıma gelince hala sinirimi bozuyor o kadın. yahu adam seni istemiyor başkasını seviyor bu nasıl mide bu nasıl gurursuzluk, onursuzluktur.

nemide hanım (beyhan saran) ve çocukları, akrabaları, konu komşuları aralarındaki ilişkiler, entrikalar, kavgalar, aşklar üzerine yazılmış bir dizidir.

dizi 10 sezon devam etmiştir. kimler kimler girdi çıktı. o kadar karışık olaylar oldu ki bir süre sonra takip etmekte zorlandım. 1705 bölüm sürerek türkiye'de ki en uzun dizisi oldu. bir son yapılmadı dizide bir anda yayından kaldırıldı.
devamını gör...

mondler:benim de hayranı olduğum ve izlemekten asla bıkmayacağım bir dizinin ve ilişkinin destekçisi olduğunu gördüğümde sevindiğim,iyi anlaşabilceğimize inandığım,tahminimce komik sempatik ve hoş biri.
devamını gör...

namus denen kavramı,iki bacak arasında sanan mahlukatların hâlâ anlamadığı namus beyinde'dir beyinde , anlayın anlayın artık.
devamını gör...

ünlü isimleri trollemesi, tarihsel olaylara faklı açıdan yaklaşımı ile bizleri fazlaca güldürebilen twitter ve instagram fenomeni.

epey vukuatı da mevcut ayrıca ikinci kitabını çıkarmak üzere. şurdan incelemeniz mümkün kendisini; onedio.com/haber/tarihsel-o...
devamını gör...

şahsen aşırı imrendiğim olay. hayatın her alanında bir şeyler tüketmekle meşgulüz. üstelik bunun bir doyum noktası da yok. tükettikçe hırçınlaşıyor, hırçınlaştıkça da daha çok tüketiyoruz.
devamını gör...

katıldığım önerme. krem peynir sözlük çok daha mantıklıydı.
devamını gör...

çocukluğumuzun olmazsa olmaz oyunlarından birinin oluşmasına sebep olan sakız markası. oyunun mantığı basit; turbo sakızlardan çıkan ve koleksiyonunu yaptığınız elinizdeki arabaları üç değer üzerinden birbiri ile karşılaştırıyordunuz. silindir/motor gücü, beygir gücü, azami sürat...

oyuna ilk başlayacak olanı belirlemek içinde ya yazı tura atardınız ya da taş, kâğıt, makas yapardınız. en azından bizde sistem böyle işliyordu. tabi herkes en güvendiği kağıtları sıralı olarak en ön saflara dizerdi.

bela arabalar vardı. misal şu rolls royce gibi. 6750 motor gücü ile önünüze geleni devirirdiniz.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ama şans da yanınızda olacak tabi. oyuna siz başlamışsanız ve bu kâğıt 'tan elinizde sıralı birkaç tane varsa, ortalığı toz duman ediyordunuz. bu sayede, az buz değil yığınla ferrari ve lomborghini üttüm. düşünün azami sürati 198 olan araçla bu canavarları ham yapıyordunuz. inanılmaz keyifli bir duyguydu. karşınızdaki çocuğun kâğıdı size verirken ki, bakışları, mimikleri falan pek hoş oluyordu. anlatılmaz cidden o duygu. yaşamak lazım.

ferrari şöyle bir şeydi ve kaybedenin canı fena yanıyordu. yarış arabası olan ferrari bunun kadar gözde değildi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
lomborghini ise şuydu ve en gözde arabalardan birisiydi. herkes bu arabaya bayılırdı. sarısına ve beyazına kimse itibar etmezdi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
motosikletler ise her oyuncunun yumuşak karnıydı. genelde kimse ilk destelerde elinde motosiklet tutmazdı. koleksiyon anlamında değeri vardı. çocuk aklımla o dönem en çok sevdiğim motosiklet ise şuydu;

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
nedense bana çok havalı gelirdi. pek zevksizmişim aslında. sevmez olaydım. *
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
şu kâğıt ise benim belalımdı. yahu bütün koleksiyon elimdeydi. şunu bir türlü bulamadım. aldığım sakızlardan bir türlü çıkmadı. ekrem diye bir arkadaşımız vardı, herifte bundan iki tane bulunuyordu. ne teklif ettiysem vermedi. hergelenin inadı tuttu. en nihayetinde hakkımla üterek, aldım paçasını aşağı. o günkü mutluluğumu tarif edemem. abartısız birkaç gün üst üste kâğıdı destenin içerisinden çıkarıp çıkarıp, arabaya bakmışımdır. demiş ya veysel kavuşamayınca aşk olur diye, işte o misal bizimkisi. çocukluk aşkımdı bu araba benim *

bir de illet kâğıtlar vardı. yani aklıma geldikçe gülüyorum. sakızdan o arabanın çıktığını gördüğünüz an dünyanın başınıza yıkıldığı andır. harçlıklarınızın boşa gittiğinin resmidir ve yapacak hiçbir şeyiniz yoktur. atsan atılmaz, satsan satılmaz. buyurun ona da bir örnek;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

hülasa; turbo sakız çocukluk zamanlarımızın olmazsa olmazlarından birisiydi. koleksiyon uğruna az mı kavgalar yaşandı, ütülen kağıtların ardından az mı göz yaşı döküldü. ama hiçbir şey oyunu kazanmanın ve koleksiyonu tamamlamanın tadını asla gölgeleyemedi. serideki tüm kağıtlar halen aklımda. varın gerisini siz düşünün *
devamını gör...

malum sözlükte yeni sayılırız. bir o kadar da yazar sözlüğe üye oluyor. bu kadar yazar enflasyonu arasında bu kadar mahlas da hatların kilitlenmesine sebep olabiliyor. tanımlarıma oylama yapan kimi mahlasların ilk kelimesi, kiminin son hecesi, kimi kelime olarak benzemese de çağrışımları ile frekansları karıştırıyor. aşağıdaki listede mahlasları geçen sevgili yazarlar lütfen alınmasınlar, bu durumu zamanla düzelecek geçici bir teknik aksaklıktan saysınlar.
oralettin - gofrettin

adım nurgül mekanın sahibiyim - ben senin ablanım

kafası sonradan geldi - kafası kendinden güzel

kendineyazar - kafasızyazar

ölmedim ama hafif sürünüyorum - düşünüyorum öyleyse yokum

haklıyım ama mutlu değilim - mutsuzluğumdan mutluyum

hame - hate

headshot - heady

delirmiş_psikolog - reddedilemeyen teklif

gandalfgillerden - gandalfın kırık asası

merdümgirizbirdeli - merdumkaptan.

birseyyah - seyyah.

münzevi yazar - münzevisatır.
devamını gör...

emre yücelen ahmet kaya'yı örnek vererek nankör kedi şarkısında karşılaştırma yapmıştı. hakikaten bir insanın sesi güzel olmalı, tenor olsun bas bariton olsun farketmez. ortaya çok güzel şeyler çıkabiliyor. buyrun efendim buradan
devamını gör...

iyi bir şey değildir. (bkz: platonik aşk)

dünya küçülür, öyle dönemler gelir ki zaman, o insanı gördüğün kısa süreye; mekan, onu görebildiğin yere sıkışır. insan, kendi kendine ihanet ediyor. zamanın, hayatın değerini kaybettiği bu durumu açıklamak kolay değildir.

yalnızlar, sevgililer, nişanlılar, evliler diye sürüp giden bu dünyanın yetim çocukları platonik aşıklardır. düşünsenize, kendinizi hiçbir yere ait hissetmiyorsunuz. içinizde bitmek bilmeyen bir umut var. "ya olursa ?" şeklindeki düşünceniz, o naif umudunuz kanınızda gezip sizi her gün zehirliyor. insanın bir netice almak isteyip aynı zamanda o neticeden de en çok korktuğu durumlardan birisidir. ne olumlu bir dönüşün yaratacağı mutluluğu ne de olumsuz bir cevabın sizden koparacağı parçayı tasvir edemiyorsunuz. hayali bile müthiş bir haz veren insanın, gerçekten elini tuttuğunuzu düşündüğünüzde dünyanın en mutlu insanı olurdunuz herhalde. sizi reddettiğinde de dünyanın en sefil insanına dönüşürdünüz. böyledir hayallerde.

işi daha da zorlaştıran şeyler vardır mesela. sevmemeniz gereken birini sevdiğiniz bir hikaye, acıya acı katacaktır. ya da sevdiğiniz insanın sizi sevme ihtimalinin çok düşük olduğu bir durum düşünün. gözlerdeki umudu, yaşanılan her ana yüklenen anlamları, kendi kendine gelin güvey olmaları, üçüncü şahısların dahil olduğu durumda gözlerdeki tedirginliği. nereden bakarsanız bakın insanı eskiten bir şey.

iş sizden çıkmış; bir zayıflık, duygularınızın eline düşmüşsünüz, bir çaresizlik. iki dudak arasındasınız. insan kendine söz geçiremez mi? çok ilginç. onun adı, kokusu veya onu anımsatan bir şey söz konusu olduğu zaman hayat duruyor. önceliğiniz değişmiş. siz değilsiniz, anneniz, kardeşiniz veya arkadaşınız değil. para veya itibar da söz konusu değil. artık daha az ilgilisiniz bunlara. tüm ilginiz bir insan üzerinde toplanmış. bilinç altınız dolup taşıyor ve rüyalarınızın başrolüne sadece bir kişi hükmediyor.

bu hikaye, istisnalar dışında üzücü bitecektir. çoğunlukla gönül dünyası yıkılacaktır. platonik aşk, genellikle bir rakı sofrasında anlatılacak, hayatın, insana attığı en büyük kazıklardan biridir. lakin geçecek, geçiyor. yaşam, bir kadının yasını adam gibi tutturmuyor size. kızıyor bu şımarıklığa; size onun acısını unutturacak yenilerini gönderiyor.
devamını gör...

cehaletin mutluluğu arttırdığını yeniden kanıtlar nitelikte bir araştırma.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim