imamın tabureyle saldırdığı müezzin
devamını gör...
yazarların en sevdiği renk
mor.
devamını gör...
normal sözlük moderasyonu
2.07'deki dayanıklılık testine maruz kalan arılar gibi hissediyorum. sözlüğün tüm pisliğini sessizce içlerinde tutuyorlar. çok üzülüyorum. yoldaş onlara ödeme yapmalı ve çokça olmalı. ne kazansalar az bunca rezilliğe.
devamını gör...
dante ve virgil cehennemde

(bkz: william-adolphe bouguereau) bu tabloyu çizerken (bkz: dante)nin (bkz: ilahi komedya)sından ilham almıştır ve 9 katlı cehennemin 8. katını tasvir etmektedir. bu katta sahtekarlar, dolandırıcılar, rüşvet yiyenler ve din sömürücüleri yer almaktadır. tabloya ilk baktığımız zaman biraz ürpertici ve rahatsız edici olduğunu fark ederiz. ön planda duran ve kavga eden iki kişi görürüz. bu kişilerden kızıl saçlı olanı gianni schicci, diğeri ise simyacı capocchio’dur.
resimde gianni, capocchio’nun kolunu sımsıkı kavradıktan sonra diziyle tekme atmış, tırnaklarını da capocchio’nun kaburgalarına geçirip boynunu ısırmaktadır. gianni'nin tutuşundaki detaylar bize sanatçının anlatmak istediği olayları daha da etkili biçimde göstermektedir. dikkatli bakılırsa vahşi bir hayvanın avını tuttuğu gibi tutmaktadır gianni. capocchio ise çaresizlikle beline aldığı darbenin acısı yüzünden gianni’nin kızıl saçlarını çekmeye çalışmaktadır. insan anatomisi neredeyse kusursuz bir biçimde işlenmiştir.
resmin birazcık sol kısmına baktığımız zaman birisi beyaz birisi kırmızı kıyafet içerisinde iki kişi görürüz.kırmızı şapkası ve kırmızı yeleğiyle gözümüze çarpan kişi dante, başında defne yaprağı olan pelerinli kişi ise virgil’dir. her ikisi de olayın şaşkınlığı içinde oldukça korkmuş görünmektedir. dante, virgil’in omzuna dokunup cesaret almaya çalışırken, virgil şaşkınlığını gizlemek için peleriniyle ağzını örtmüştür.
kavga eden kişilerin hemen arka ve üstünde kalan kanatlı kişi zebanidir. yüzündeki gülüşten ordaki tek zevk alan kişi olduğu anlaşılmaktadır. zebaninin ve resmin en arka planında kalan ve göze çok çarpmayan insanlar aynı şekilde bir kavga içerisindedir.
sanat tarihinin belki de en gerçekçi resmi olan bu eser şu anda paris’te (bkz: orsay müzesi)’nde sergilenmektedir. eğer yolunuz düşerse mutlaka görmelisiniz.
devamını gör...
pragmatizm
faydacılık. pragmatik insan kendisine kârı olmayan işe bulaşmaz.
devamını gör...
normal sözlük hunidaşlar kulübü
başıma ne işler açtım...
kuzguncuk trafik denetleme şube müdürlüğündeyim. vişne'yi fena attırmışım. arabaların camlarına denk geldi hep zincirleme bir şeyler oldu. birazdan kısıklı karakoluna geçeceğiz. oradan bakırköy yapalım mı ne dersiniz gençler diye bir öneride bulundum.eğlenceli ve kalabalık bir ekip çünkü ama terslediler beni çok üzüldüm. bir bilseniz bunlar çok tuhaf insanlar hiç anlamıyorlar beni. her yer vişne lekesi olmuşmuş nasıl çıkartacaklarmış. belediyeden temizlik ekibi çağırdılar. onlarda arkamdan küfür etmişler. her şey'e rağmen iyi niyetimle yardım etmek istedim. tuz ruhu ile çamaşır suyu önerdim. iyice çitileyin dedim yerleri. komser şekspir, senin kafa iyice gitmiş dedi. balık kraker verdiler biraz önce bana midemde yanma yaptı. yanına vişne suyu alabilir miyim dedim. başlatma vişne'ne dediler bu çok kırıcı. yangın söndürücü tüpü kullanabilir miyim dedim sonuçta bir yangın var ortada. izin vermediler.. anlayacağınız bugün başım belaya girdi.
gelin alın beni buradan!
sakın ateist kaplumbağa gelmesin o yola çıkana kadar 10 karakol değiştiririm. kaşkolnikov gelsin boğaz havası sert kaşkol istiyorum. süngerbob çorabı giyen yiğit çorap getirsin. vişnelerimi ve hunimi vermiyorlar. onlar suç aleti sayılıyormuş. inanabiliyor musunuz? dışınnn dışınnnları var bunların hazırlıklı gelin...
not: vişnelerim bitti zannediyorlar halbuki stok yaptım. yer:kuzguncuk bostanı. emanetlerime sahip çıkın.
kuzguncuk trafik denetleme şube müdürlüğündeyim. vişne'yi fena attırmışım. arabaların camlarına denk geldi hep zincirleme bir şeyler oldu. birazdan kısıklı karakoluna geçeceğiz. oradan bakırköy yapalım mı ne dersiniz gençler diye bir öneride bulundum.eğlenceli ve kalabalık bir ekip çünkü ama terslediler beni çok üzüldüm. bir bilseniz bunlar çok tuhaf insanlar hiç anlamıyorlar beni. her yer vişne lekesi olmuşmuş nasıl çıkartacaklarmış. belediyeden temizlik ekibi çağırdılar. onlarda arkamdan küfür etmişler. her şey'e rağmen iyi niyetimle yardım etmek istedim. tuz ruhu ile çamaşır suyu önerdim. iyice çitileyin dedim yerleri. komser şekspir, senin kafa iyice gitmiş dedi. balık kraker verdiler biraz önce bana midemde yanma yaptı. yanına vişne suyu alabilir miyim dedim. başlatma vişne'ne dediler bu çok kırıcı. yangın söndürücü tüpü kullanabilir miyim dedim sonuçta bir yangın var ortada. izin vermediler.. anlayacağınız bugün başım belaya girdi.
gelin alın beni buradan!
sakın ateist kaplumbağa gelmesin o yola çıkana kadar 10 karakol değiştiririm. kaşkolnikov gelsin boğaz havası sert kaşkol istiyorum. süngerbob çorabı giyen yiğit çorap getirsin. vişnelerimi ve hunimi vermiyorlar. onlar suç aleti sayılıyormuş. inanabiliyor musunuz? dışınnn dışınnnları var bunların hazırlıklı gelin...
not: vişnelerim bitti zannediyorlar halbuki stok yaptım. yer:kuzguncuk bostanı. emanetlerime sahip çıkın.
devamını gör...
15 yaşında çocukların evlenmesine insan hakkı demek
türkiye gibi geri kalmış/bırakılmış bir toplumda 15 yaşındaki çocuklarla evlenmeye izin vermek demek toplumdaki sapık zihniyetlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz.
üstteki madalyalı yazar dünyanın her yerinden örnek vermiş ama müslüman coğrafyaya dair hiç örnek yok. çünkü orada kadınların ve kız çocukların içler acısı bir halde, doğru dürüst hiç bir haktan yararlanamadan yaşadıklarını kendisi de biliyor. sanırım bizim ülkemizin de bu "muasır" arap medeniyeti seviyesine düşmemiz onu çok memnun edecektir. ayrıca safsata yaparak cinsel rüşt ile evliliği karşılaştırmış. zamanında soma'da ölen işçiler için rte'nin bakınız 1890'da ingiltere'de ölen maden işçileri tarzında tarihten örnek vermekten de geri durmamış.
kalın kalın harflerle toplum algısı falan demek güzel. ancak amacınızın toplum mühendisliği yaparak bizi karanlığa mahkum etmek olduğu da ortada.
türkiye cumhuriyeti bir islam devleti değildir. siz ne kadar bunun için çalışsanız da karşınızda bunun olmaması için direnecek insanlar bulacaksınız.
bir fikrin savunulmasına itiraz etmem. ancak tutup 15 yaşındaki kız çocuklarının evlenmesine izin verilmeli diye ipe sapa gelmez sapıkça fikirlerle, kanunen suç olan bir eylemin savunulmasına bu mecrada izin vermek yanlıştır. yarın bir başkası terör örgütü için özgürlük savaşçısıdır der, öbürü kâfirlerin kellerini kesmek bize farzdır diye görüşünü belirtir, fikir özgürlüğü kapsamında oturur okuruz hep birlikte.
üstteki madalyalı yazar dünyanın her yerinden örnek vermiş ama müslüman coğrafyaya dair hiç örnek yok. çünkü orada kadınların ve kız çocukların içler acısı bir halde, doğru dürüst hiç bir haktan yararlanamadan yaşadıklarını kendisi de biliyor. sanırım bizim ülkemizin de bu "muasır" arap medeniyeti seviyesine düşmemiz onu çok memnun edecektir. ayrıca safsata yaparak cinsel rüşt ile evliliği karşılaştırmış. zamanında soma'da ölen işçiler için rte'nin bakınız 1890'da ingiltere'de ölen maden işçileri tarzında tarihten örnek vermekten de geri durmamış.
kalın kalın harflerle toplum algısı falan demek güzel. ancak amacınızın toplum mühendisliği yaparak bizi karanlığa mahkum etmek olduğu da ortada.
türkiye cumhuriyeti bir islam devleti değildir. siz ne kadar bunun için çalışsanız da karşınızda bunun olmaması için direnecek insanlar bulacaksınız.
bir fikrin savunulmasına itiraz etmem. ancak tutup 15 yaşındaki kız çocuklarının evlenmesine izin verilmeli diye ipe sapa gelmez sapıkça fikirlerle, kanunen suç olan bir eylemin savunulmasına bu mecrada izin vermek yanlıştır. yarın bir başkası terör örgütü için özgürlük savaşçısıdır der, öbürü kâfirlerin kellerini kesmek bize farzdır diye görüşünü belirtir, fikir özgürlüğü kapsamında oturur okuruz hep birlikte.
devamını gör...
türk halkının kitap okumama nedenleri
yine develi söylemi akla getiren başlıktır. neremiz düzgün ki, kitap okuma oranımız yüksek olsun. yıllardır öğretmenlik yapan biri olarak bu konuda gerçekten çok çabaladığımı söyleyerek başlamak isterim.
öğrencilerime özellikle roman -türk ve dünya edebiyatının kendi seçkimce en kolay okunur ve nitelikli eserleri- okutabilmek için listeler hazırladım *. özel sorular düzenledim, sınavlar yaptım ve bunları not olarak işledim. şurası önemli; (bu konuyu (bkz: türk eğitim sistemi) içinde ayrıca yazacağım) birey olarak öğrencinin yaradılışı ve o güne kadar onu var eden her şey.
kimi öğrencim bu listeyi neredeyse kutsal bir saygıyla korur, listedeki kitapları okur ve her fırsatta yanıma gelip okuduklarını benimle paylaşmak isterken, kimi öğrencim (büyük çoğunluk) hep işin dalgasında, hep katakulli çevirerek kaçış peşinde, yaptığım roman sınavlarında da kopya çekme derdindeydi. bu o kadar saçmaydı ki, roman seçimi sene başında yapılıyor, seçtikleri romanları satın almaları isteniyor (maddi durumunu uygun olmayan öğrencilere seçtikleri kitapları ben sağlıyordum.), dönem sonuna kadar bekleniyor, romanları okuyup okumadıkları sürekli takip ediliyordu. (ve sınavda kitapları yanlarında getirip takıldıklarında bakabiliyorlardı.)
belki yararlanabilecek birileri çıkar, ben de kendimi faydalı hissederim diyerek bu sınavların bir örneğini burada paylaşayım:
okunan romanların değerlendirilmesi
1. okuduğunuz romanın adı ve yazarı:
2. hatırladığınız kadarı ile okuduğunuz roman yaklaşık kaç sayfadır? okumanız ne kadar sürdü? hangi aralıklarla, hangi zamanlarda okudunuz? özellikle tercih ettiğiniz bir zaman dilimi var mıydı?
3. romanın başkahramanı ve yardımcı kahramanlardan birisi arasındaki ilişkiyi kısaca yazınız.
4.romanın başkahramanının ya da yardımcı kahramanlardan birinin fiziksel ve ruhsal portresini detaylarıyla anlatınız. (dış görünüş ve karakter özellikleri)
5.romanın geçtiği mekan(lar); ülke(ler), şehir(ler), romanda en çok karşılaşılan mekan(lar) (okul, ev, apartman, dükkan, kahve……….vb gibi) ne(ler)dir?
6.roman hangi yüzyıl içinde, hangi mevsim(ler)de, ay ve günlük zaman dilimi olarak özellikle hangi zamanlarda geçmektedir?
7.romanın en çok etkilendiğiniz bir sahnesini kısaca anlatınız.
8.romandaki karakterlerden en çok hangisini beğendiniz, neden?
9. siz ‘kahraman’ın yerinde olsanız ne yapardınız?
10.yazarın öykünün baş kişisine ve diğer kişilere bakış açısı nasıldı? (yazar, sizi kişileri sevme ya da nefret etme konusunda yönlendiriyor muydu?)
11.romanın genel anlamda okuyucusuna iletmek istediği bir ‘mesaj’ı var mıydı, genel anlamda bir ana düşüncenin varlığından söz edilebilir mi, cevabınız ‘evet’se bu ana düşünce nedir?
12.romandan çıkaracağınız yargılardan hangisini ya da hangilerini kendi yaşantınıza uygulayabilirsiniz?
(bu soruyu, romandan çıkardığınız bu yargı ya da yargıları yazarak “evet, yaşantıma uyguladım ya da uygulamayı düşünüyorum.” şeklinde de cevaplayabilirsiniz.)
13.romanı dil ve anlatım yönünden nasıl buldunuz? kısaca değerlendiriniz.
14.romanın anlatımı (ben merkezli anlatım; '1.tekil kişi anlatımı’, 3. kişi anlatımı, yani; a) fotoğrafik anlatım b) ilahi bakış açılı anlatım--> kahramanların kafalarının içinden geçenleri bile bilen anlatım) hakkında bilgi verin.
15. romanın türü hakkında bilgi verin. (tarihi roman, köy romanı, töre romanı, macera romanı, polisiye roman, aşk romanı,…….vb. gibi.)
16.romanın oluşturulma şekli nasıldır? (anı, günlük, mektup, yer yer geri dönüşler, klasik akış içinde…..vb. gibi.)
17.romanı genel anlamda nasıl buldunuz? romanın beğendiğiniz ve beğenmediğiniz yönlerine ait somut iki tane örnek vererek anlatınız.
18.romanı siz yazsanız böyle mi yazardınız, böyle mi bitirirdiniz ve neden?
19.romanı, okumaları için başkalarına da önerir misiniz, neden?
(bu çalışma; sizin, bilgi, kültür, anlama, anlatım, yorumlama, değerlendirme becerilerinizde daha iyi ve daha ‘zengin’ bireyler olabilmeniz, hayatı daha kolay algılayıp daha doğru kararlar verebilmeniz, ilişkilerinizde daha tutarlı ve daha ‘adil’ olabilmeniz, ‘empati’ kurabilmeniz ve bunu gündelik yaşantınız içinde kullanabilmeniz, ……………….. ve daha sayılamayan pek çok nedenle yaptırılmıştır. umarım bunun farkındasınızdır ve size gerçekten yararlı olabilmiştir ve dilerim ‘okumak’ sizde bir alışkanlık yapar, sizler bu ‘eylem’i hiç bırakmadan, sevgiyle ve isteyerek devam ettirirsiniz. inanın bana, okursanız, daha iyi anlarsınız, daha iyi yazarsınız ve ‘derd’inizi daha rahat anlatırsınız.sevgilerimle.. )
diyerek de bitiriyordum sınavı, ertesi ders soruyordum; "sonunda sizin için yazdığım satırları okudunuz mu?".
cevap yüzde seksen beş "hayır" oluyordu. (haa, bakın şöyle de bir şey var, siz öğrenciyi korkutmamışsanız, size karşı her zaman dürüsttür.) okuyanlar belliydi zaten; soruların altındaki onlara seslenen satırların altına minik yorum cümlelerinden, ilginç çizimlerden -gülen surattan tutun da, 'sıkıntıdan geberttiniz hocam'a kadar- ve bazen de 40 dakikada bu sorularla hala derdini tam olarak anlattığına inanmayıp devam etmek için ek süre isteyip, buna izin vermezsem kızanlardan.....
birey....birey....
keşke sınıflar o kadar kalabalık, ders saatleri o kadar arka arkaya ve angarya işler o kadar çok olmasaydı..
öğrencilerime özellikle roman -türk ve dünya edebiyatının kendi seçkimce en kolay okunur ve nitelikli eserleri- okutabilmek için listeler hazırladım *. özel sorular düzenledim, sınavlar yaptım ve bunları not olarak işledim. şurası önemli; (bu konuyu (bkz: türk eğitim sistemi) içinde ayrıca yazacağım) birey olarak öğrencinin yaradılışı ve o güne kadar onu var eden her şey.
kimi öğrencim bu listeyi neredeyse kutsal bir saygıyla korur, listedeki kitapları okur ve her fırsatta yanıma gelip okuduklarını benimle paylaşmak isterken, kimi öğrencim (büyük çoğunluk) hep işin dalgasında, hep katakulli çevirerek kaçış peşinde, yaptığım roman sınavlarında da kopya çekme derdindeydi. bu o kadar saçmaydı ki, roman seçimi sene başında yapılıyor, seçtikleri romanları satın almaları isteniyor (maddi durumunu uygun olmayan öğrencilere seçtikleri kitapları ben sağlıyordum.), dönem sonuna kadar bekleniyor, romanları okuyup okumadıkları sürekli takip ediliyordu. (ve sınavda kitapları yanlarında getirip takıldıklarında bakabiliyorlardı.)
belki yararlanabilecek birileri çıkar, ben de kendimi faydalı hissederim diyerek bu sınavların bir örneğini burada paylaşayım:
okunan romanların değerlendirilmesi
1. okuduğunuz romanın adı ve yazarı:
2. hatırladığınız kadarı ile okuduğunuz roman yaklaşık kaç sayfadır? okumanız ne kadar sürdü? hangi aralıklarla, hangi zamanlarda okudunuz? özellikle tercih ettiğiniz bir zaman dilimi var mıydı?
3. romanın başkahramanı ve yardımcı kahramanlardan birisi arasındaki ilişkiyi kısaca yazınız.
4.romanın başkahramanının ya da yardımcı kahramanlardan birinin fiziksel ve ruhsal portresini detaylarıyla anlatınız. (dış görünüş ve karakter özellikleri)
5.romanın geçtiği mekan(lar); ülke(ler), şehir(ler), romanda en çok karşılaşılan mekan(lar) (okul, ev, apartman, dükkan, kahve……….vb gibi) ne(ler)dir?
6.roman hangi yüzyıl içinde, hangi mevsim(ler)de, ay ve günlük zaman dilimi olarak özellikle hangi zamanlarda geçmektedir?
7.romanın en çok etkilendiğiniz bir sahnesini kısaca anlatınız.
8.romandaki karakterlerden en çok hangisini beğendiniz, neden?
9. siz ‘kahraman’ın yerinde olsanız ne yapardınız?
10.yazarın öykünün baş kişisine ve diğer kişilere bakış açısı nasıldı? (yazar, sizi kişileri sevme ya da nefret etme konusunda yönlendiriyor muydu?)
11.romanın genel anlamda okuyucusuna iletmek istediği bir ‘mesaj’ı var mıydı, genel anlamda bir ana düşüncenin varlığından söz edilebilir mi, cevabınız ‘evet’se bu ana düşünce nedir?
12.romandan çıkaracağınız yargılardan hangisini ya da hangilerini kendi yaşantınıza uygulayabilirsiniz?
(bu soruyu, romandan çıkardığınız bu yargı ya da yargıları yazarak “evet, yaşantıma uyguladım ya da uygulamayı düşünüyorum.” şeklinde de cevaplayabilirsiniz.)
13.romanı dil ve anlatım yönünden nasıl buldunuz? kısaca değerlendiriniz.
14.romanın anlatımı (ben merkezli anlatım; '1.tekil kişi anlatımı’, 3. kişi anlatımı, yani; a) fotoğrafik anlatım b) ilahi bakış açılı anlatım--> kahramanların kafalarının içinden geçenleri bile bilen anlatım) hakkında bilgi verin.
15. romanın türü hakkında bilgi verin. (tarihi roman, köy romanı, töre romanı, macera romanı, polisiye roman, aşk romanı,…….vb. gibi.)
16.romanın oluşturulma şekli nasıldır? (anı, günlük, mektup, yer yer geri dönüşler, klasik akış içinde…..vb. gibi.)
17.romanı genel anlamda nasıl buldunuz? romanın beğendiğiniz ve beğenmediğiniz yönlerine ait somut iki tane örnek vererek anlatınız.
18.romanı siz yazsanız böyle mi yazardınız, böyle mi bitirirdiniz ve neden?
19.romanı, okumaları için başkalarına da önerir misiniz, neden?
(bu çalışma; sizin, bilgi, kültür, anlama, anlatım, yorumlama, değerlendirme becerilerinizde daha iyi ve daha ‘zengin’ bireyler olabilmeniz, hayatı daha kolay algılayıp daha doğru kararlar verebilmeniz, ilişkilerinizde daha tutarlı ve daha ‘adil’ olabilmeniz, ‘empati’ kurabilmeniz ve bunu gündelik yaşantınız içinde kullanabilmeniz, ……………….. ve daha sayılamayan pek çok nedenle yaptırılmıştır. umarım bunun farkındasınızdır ve size gerçekten yararlı olabilmiştir ve dilerim ‘okumak’ sizde bir alışkanlık yapar, sizler bu ‘eylem’i hiç bırakmadan, sevgiyle ve isteyerek devam ettirirsiniz. inanın bana, okursanız, daha iyi anlarsınız, daha iyi yazarsınız ve ‘derd’inizi daha rahat anlatırsınız.sevgilerimle.. )
diyerek de bitiriyordum sınavı, ertesi ders soruyordum; "sonunda sizin için yazdığım satırları okudunuz mu?".
cevap yüzde seksen beş "hayır" oluyordu. (haa, bakın şöyle de bir şey var, siz öğrenciyi korkutmamışsanız, size karşı her zaman dürüsttür.) okuyanlar belliydi zaten; soruların altındaki onlara seslenen satırların altına minik yorum cümlelerinden, ilginç çizimlerden -gülen surattan tutun da, 'sıkıntıdan geberttiniz hocam'a kadar- ve bazen de 40 dakikada bu sorularla hala derdini tam olarak anlattığına inanmayıp devam etmek için ek süre isteyip, buna izin vermezsem kızanlardan.....
birey....birey....
keşke sınıflar o kadar kalabalık, ders saatleri o kadar arka arkaya ve angarya işler o kadar çok olmasaydı..
devamını gör...
erkekte uzun saç
yakın zamana kadar bendim. sonra üç numara saçın rahatlığını keşfettim.
devamını gör...
sobalı ev
romantize edilmesini acilen durdurmamız gereken ev.
öncelikle; sobalı ev diye bir şey yoktur. yani bu biraz fazla kapsamlı bir ifade. sobalı oda demek daha doğru olur çünkü başka hiçbir odaya faydası olmuyor. ayrıca sobalı odaya girip çıkmak da bir süre sonra insanı pastörize ediyor. tuvalete gitmek için daha kapıyı açtığınız anda yüzünüze vuran o soğuk havayı hissetmek hiç de hoş değil. ya insan mutfağa su almaya bile gitmiyor. olur da bir kişi mutfağa gitmeye niyetlenirse hepimiz ona belirli isteklerde bulunuyoruz. gardiyandan sigara isteyen mahkûm gibi rüşvet veriyoruz lan neresi güzel?
ayrıca kestane olayı da öyle matah bir şey değil. bir gün iki gün pişirip sonra hevesinizi alıyorsunuz.
öncelikle; sobalı ev diye bir şey yoktur. yani bu biraz fazla kapsamlı bir ifade. sobalı oda demek daha doğru olur çünkü başka hiçbir odaya faydası olmuyor. ayrıca sobalı odaya girip çıkmak da bir süre sonra insanı pastörize ediyor. tuvalete gitmek için daha kapıyı açtığınız anda yüzünüze vuran o soğuk havayı hissetmek hiç de hoş değil. ya insan mutfağa su almaya bile gitmiyor. olur da bir kişi mutfağa gitmeye niyetlenirse hepimiz ona belirli isteklerde bulunuyoruz. gardiyandan sigara isteyen mahkûm gibi rüşvet veriyoruz lan neresi güzel?
ayrıca kestane olayı da öyle matah bir şey değil. bir gün iki gün pişirip sonra hevesinizi alıyorsunuz.
devamını gör...
cem adrian'ın şarkılarından alıntı
"bir istiridyenin kıymetli incisini
sakladığı gibi saklarım seni
bir bahar dalının narin tomurcuklarını
sakındığı gibi korurum seni.
...
ben seni çok sevdim
belki zordur anlaması sessizliğimden
ben seni çok sevdim
sen oku kelimeleri gözlerimden."
/////////***" ""
"... sana sarılınca, geçer sandım geçer sandim
sana inanınca, biter sandım biter sandım.
sana bağlanınca, düşmem sandım duşmem sandım
her yanım yarım yarım, kalbim yine darmadağın. "
sakladığı gibi saklarım seni
bir bahar dalının narin tomurcuklarını
sakındığı gibi korurum seni.
...
ben seni çok sevdim
belki zordur anlaması sessizliğimden
ben seni çok sevdim
sen oku kelimeleri gözlerimden."
/////////***" ""
"... sana sarılınca, geçer sandım geçer sandim
sana inanınca, biter sandım biter sandım.
sana bağlanınca, düşmem sandım duşmem sandım
her yanım yarım yarım, kalbim yine darmadağın. "
devamını gör...
sinüzit
kış ayı gelince korkmaya başlarım.bandana olmazsa sokağa çıkamam o derece. yine tıkalı sinüzler ne yapsam boş, çekmeyen bilmez.
bu dertten muzdarip olan kardeşlerim ağlayalım diyeceğim ama daha da tıkanır diye onu da yapamayız.
bu dertten muzdarip olan kardeşlerim ağlayalım diyeceğim ama daha da tıkanır diye onu da yapamayız.
devamını gör...
kara ayaklı gelincik
abd’ de nesli tükenmekte olan ve 1988 de ölen, hücreleri dondurularak saklanan, “willa” isimli kara ayaklı gelinciğin hücrelerinden klonlanan, 10 aralıkta dünyaya gelen ve elizabeth ann ismi verilen gelincik türü.
devamını gör...
kaç kişiyle seviştiğini bilmediğin birine aşık olmak
oldu olacak kadınlara bir penis sayar, erkeklere de vajen sayar takın tam olsun.
ona göre bakar, bir istatistik çıkarır sonra aşık olursunuz anasını satayım.
ona göre bakar, bir istatistik çıkarır sonra aşık olursunuz anasını satayım.
devamını gör...
ingilizce espriler
sınıfta öğrencilere catch up phrasal verb’ü öğretmek için alıntısını yaptığım ve quentin tarantino’nun pulp fiction filminde mia wallace rolünü oynayan uma thurman’ın yaptığı espiridir.
three tomatoes are walkin' down the street. papa tomato, mama tomato and baby tomato. baby tomato starts lagging behind, and papa tomato gets really angry. goes back and squishes him and says: "ketchup."
three tomatoes are walkin' down the street. papa tomato, mama tomato and baby tomato. baby tomato starts lagging behind, and papa tomato gets really angry. goes back and squishes him and says: "ketchup."
devamını gör...
suriyeli doktorların göreve başlaması
şuan alenen yapılan ancak hep var olan durum.
dostlarım günaydın. yeni değil. 2 sene urfada çalıştım. suriyeli hemşire ve doktor gördüm. şuan sadece sayısı artmış ve alenen yapılıyor.
ne tatlı ülkeyiz ya. ihihih
dostlarım günaydın. yeni değil. 2 sene urfada çalıştım. suriyeli hemşire ve doktor gördüm. şuan sadece sayısı artmış ve alenen yapılıyor.
ne tatlı ülkeyiz ya. ihihih
devamını gör...
ankara rüzgarı
devamını gör...
pame radyo yayını
pame'de bu hafta, farklı dönemlerden yorumlarıyla birlikte rembetiko türünden şarkılar yer alacak.
yunan müziğinde geçmişe doğru bir saatlik hikâyeli ve müzikli bir yolculuk için,
pame radyo yayını saat 21:00'de sözlük radyosunda!
dinlemek için: blog.normalsozluk.com
yunan müziğinde geçmişe doğru bir saatlik hikâyeli ve müzikli bir yolculuk için,
pame radyo yayını saat 21:00'de sözlük radyosunda!
dinlemek için: blog.normalsozluk.com
devamını gör...
telefon numarası vermeyen sözlük kızı
isteme aga çok önemli bişey değilse. yada sen de tc ni ver 11 haneli sayı sonuçta.
devamını gör...
