tuhaf sözlük
(bkz: bak buralar değerlenir)
yazarın henüz emekleyen çocuğa, böyle çocuk mu olur yürüyemiyor, değişik değişik hareketler yapıyor diye serzenişte bulunduğu başlık.
yazarın henüz emekleyen çocuğa, böyle çocuk mu olur yürüyemiyor, değişik değişik hareketler yapıyor diye serzenişte bulunduğu başlık.
devamını gör...
prora oteli

hitler tarafından, nazilerin tatil yapması için inşa ettirilmiş ama hiç kullanılmamış bir oteldir. 10 bin odalı bu otel, 20 bin kişiliktir. otel rügen adası'nın sahilinde 4,5 kilometre boyunca uzanıyor.

hitler'in propaganda amacıyla inşa ettirdiği bu otelde 3 yıl boyunca 9000 kişi çalıştı. ıı. dünya savaşı başladığında hala bitmemiş olan otelin inşası da bu sırada durdu. savaştan sonra askeri amaçlarla kullanılmış olsa da otel nazilere hizmet vermemiştir.
konu ile ilgili bir videoyu da izlemek isteyenler için paylaşmak isterim:
devamını gör...
mike
tanımlarını severek okuduğum,oylarını hiç esirgemeyen,henüz iletişime geçmemiş olsak da çok tatlı ve samimi olduğuna inandığım yazar.
devamını gör...
17 ocak 2021 fenerbahçe beko beşiktaş maçı
beşiktaş küçümsenecek bir takım değil. potansiyelli ve genç oyunculardan kurulu bir proje takımı. bu çocukların çoğunu böyle devam ederlerse iyi yerlerde göreceğiz.
şehmus hazer, alperen şengün ve furkan haltalı üzerine koyarak gidiyorlar. sezon başından itibaren maçları izlememiş olanlar, takımın ne kadar gelişim gösterdiğini algılamakta zorlanabilir.
kaldı ki, ilk haftalarda alınan mağlubiyetlerde dahi bu takım parkede ezilmedi. tecrübe eksikliği, karar atışları noktasında ki sıkıntı yüzünden başa baş oynadığı maçları kaybetti. tabi burak hocanın zaafları da vardı.
ahmet kandemirle birlikte takım özgüven kazandı. önüne geleni devirmeye başladı. en önemlisi de ahmet hoca'nın blackmon'a verdiği rolü james'in kabullenmesi oldu. bu da takımı bir seviye yukarı çekti.
şampiyon kadrodan kalan son mohikan mehmet yağmur da takımın ağabeyliğine soyununca, karşımıza taş gibi bir takım çıktı.
beşiktaş'a karşı en ufak bir motivasyon eksikliği yaşarsanız size cezayı keser.
şehmus hazer, alperen şengün ve furkan haltalı üzerine koyarak gidiyorlar. sezon başından itibaren maçları izlememiş olanlar, takımın ne kadar gelişim gösterdiğini algılamakta zorlanabilir.
kaldı ki, ilk haftalarda alınan mağlubiyetlerde dahi bu takım parkede ezilmedi. tecrübe eksikliği, karar atışları noktasında ki sıkıntı yüzünden başa baş oynadığı maçları kaybetti. tabi burak hocanın zaafları da vardı.
ahmet kandemirle birlikte takım özgüven kazandı. önüne geleni devirmeye başladı. en önemlisi de ahmet hoca'nın blackmon'a verdiği rolü james'in kabullenmesi oldu. bu da takımı bir seviye yukarı çekti.
şampiyon kadrodan kalan son mohikan mehmet yağmur da takımın ağabeyliğine soyununca, karşımıza taş gibi bir takım çıktı.
beşiktaş'a karşı en ufak bir motivasyon eksikliği yaşarsanız size cezayı keser.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
asıl açıklanması gereken, neden aç insanın çaldığı ya da sömürülen adamın grev yaptığı değil, neden aç insanların çoğunun çalmadığı ve sömürülenlerin çoğunun greve gitmediğidir.
wilhelm reich *
wilhelm reich *
devamını gör...
düğüne geç kalmak
tanım: evlenmek için yapılan törene çeşitli nedenlerden dolayı vaktinde katılamamak.
not: bu nedenler arasında pandemi veya kovid movid yok. bu tanım çok öncesinde malum sözlüğe tarafımca girilmiş ve şimdi oradan silinip buraya taşınmıştır.
resmi tanımı verdik şimdi ağız tadıyla başımızdan geçen bir düğüne geç kalma olayını anlatabiliriz sanırım. evet dediğinizi duyar gibi oldum. başlıyoruz o halde.
yıl 2012 yer antalya
iş arkadaşımız, iş yerimizin göz bebeği evleniyor bütün arkadaşlar aileleri ile birlikte davetli. eee kız bizim kızımız hep beraber gidip yanında olduğumuzu göstermemiz gerek. böyle de bir yan anlamı var gidişimizin. neyse düğün yeri daha önce iş yerindeki hiç kimsenin gitmediği bir yer. antalya ili konyaaltı ilçesi akyaka mevkii bilmem ne at çiftliği. damat tarafı tutturmuş açık hava düğünü olacak diye. kızımız da kabul etmek durumunda kalmış tabii.
neyse düğün günü geldi çattı. akşam saat 9 gibi başlayacak düğün. iş yerindeki hemen herkesin aracı var. aracı olmayanları da aracı olanlar yancı olarak alıp götürecek. o aracı olmayıp yancı takılacaklardan biri de benim. ismail diye bir arkadaş var beni ve ailemi düğüne götürmeye razı. bu arkadaşımızda antalya da yeni. etrafı pek bilmiyor. bana güveniyormuş.
neyse saat akşam sekiz civarı. temmuz sıcağı bunaltıcı derecede. ben, eşim, iki küçük çocuğum ve ablam biniyoruz ismail in arabasına. evimiz düğüne 13-15 km mesafede. sürüyoruz konyaaltına. şu dünyaca ünlü konyaaltı plajına varmadan liman yönünde sağa dönüyoruz. az ileridekji akyaka tabelasından tekrar sağa dönüyoruz ve korku filmlerinde olan o karanlığın benzeri bir karanlığa doğru sürüyoruz aracımızı.
bir süre sonra sağdaki son bakkalın yanında durup at çiftliğini soruyoruz. abi; “az ileriden sola dönün, zaten tabelasını görürsünüz” diye tarif ediyor. ve bizde dediği gibi yola koyuluyoruz. sola dönüyoruz, olmuyor, sağa dönüyoruz, o da olmuyor, bulduğumuz tüm virajları alıyoruz. bulamıyoruz. bulamadığımız gibi birde etrafta durup düğünü bize soran araçlara kaybolduğumuzu söylüyoruz. tepelik bir alan ve onlarca kaybolmuş düğün yolcusu.
temmuz sıcağı beynimizi sulandırıyor ve saat onu buluyor. düğüne varan kişilere telefonda tarif edin diyoruz beceremiyorlar. bu arada her araçtan birer ikişer kişi inip diğer araçlara düğünün yerini sormaya devam ediyor. ortalık tam kaos yeri. kimsenin dediği kimseninkine uymuyor. birde kaybolanlar arasında kız tarafı mısınız erkek tarafı mı sorusu iyice bayıyor.
sonunda düğünden bir arkadaş gelip alıyor biz ve bizim gibi yolu bulamayanları. konvoy halinde düğün yerine varıyoruz sonunda. gittiğimizde nikah kıyılmış, insanlar oynayabildiği kadarıyla oynamış, hatta damat kafayı bulalı epey olmuştu.
olayın üzerinden neredeyse dokuz yıl geçti. hala o arkadaş çevremizde düğün meselesi açılınca o akşamki kaosun benzeri yaşanıyor. herkes birbirini suçluyor senin yüzünden geç kaldık diye. tam bi kaos tam bi hüsran…
not: bu nedenler arasında pandemi veya kovid movid yok. bu tanım çok öncesinde malum sözlüğe tarafımca girilmiş ve şimdi oradan silinip buraya taşınmıştır.
resmi tanımı verdik şimdi ağız tadıyla başımızdan geçen bir düğüne geç kalma olayını anlatabiliriz sanırım. evet dediğinizi duyar gibi oldum. başlıyoruz o halde.
yıl 2012 yer antalya
iş arkadaşımız, iş yerimizin göz bebeği evleniyor bütün arkadaşlar aileleri ile birlikte davetli. eee kız bizim kızımız hep beraber gidip yanında olduğumuzu göstermemiz gerek. böyle de bir yan anlamı var gidişimizin. neyse düğün yeri daha önce iş yerindeki hiç kimsenin gitmediği bir yer. antalya ili konyaaltı ilçesi akyaka mevkii bilmem ne at çiftliği. damat tarafı tutturmuş açık hava düğünü olacak diye. kızımız da kabul etmek durumunda kalmış tabii.
neyse düğün günü geldi çattı. akşam saat 9 gibi başlayacak düğün. iş yerindeki hemen herkesin aracı var. aracı olmayanları da aracı olanlar yancı olarak alıp götürecek. o aracı olmayıp yancı takılacaklardan biri de benim. ismail diye bir arkadaş var beni ve ailemi düğüne götürmeye razı. bu arkadaşımızda antalya da yeni. etrafı pek bilmiyor. bana güveniyormuş.
neyse saat akşam sekiz civarı. temmuz sıcağı bunaltıcı derecede. ben, eşim, iki küçük çocuğum ve ablam biniyoruz ismail in arabasına. evimiz düğüne 13-15 km mesafede. sürüyoruz konyaaltına. şu dünyaca ünlü konyaaltı plajına varmadan liman yönünde sağa dönüyoruz. az ileridekji akyaka tabelasından tekrar sağa dönüyoruz ve korku filmlerinde olan o karanlığın benzeri bir karanlığa doğru sürüyoruz aracımızı.
bir süre sonra sağdaki son bakkalın yanında durup at çiftliğini soruyoruz. abi; “az ileriden sola dönün, zaten tabelasını görürsünüz” diye tarif ediyor. ve bizde dediği gibi yola koyuluyoruz. sola dönüyoruz, olmuyor, sağa dönüyoruz, o da olmuyor, bulduğumuz tüm virajları alıyoruz. bulamıyoruz. bulamadığımız gibi birde etrafta durup düğünü bize soran araçlara kaybolduğumuzu söylüyoruz. tepelik bir alan ve onlarca kaybolmuş düğün yolcusu.
temmuz sıcağı beynimizi sulandırıyor ve saat onu buluyor. düğüne varan kişilere telefonda tarif edin diyoruz beceremiyorlar. bu arada her araçtan birer ikişer kişi inip diğer araçlara düğünün yerini sormaya devam ediyor. ortalık tam kaos yeri. kimsenin dediği kimseninkine uymuyor. birde kaybolanlar arasında kız tarafı mısınız erkek tarafı mı sorusu iyice bayıyor.
sonunda düğünden bir arkadaş gelip alıyor biz ve bizim gibi yolu bulamayanları. konvoy halinde düğün yerine varıyoruz sonunda. gittiğimizde nikah kıyılmış, insanlar oynayabildiği kadarıyla oynamış, hatta damat kafayı bulalı epey olmuştu.
olayın üzerinden neredeyse dokuz yıl geçti. hala o arkadaş çevremizde düğün meselesi açılınca o akşamki kaosun benzeri yaşanıyor. herkes birbirini suçluyor senin yüzünden geç kaldık diye. tam bi kaos tam bi hüsran…
devamını gör...
17 şubat 2021 uludağ'da intihar eden doktor
insanlar o kadar kaba, o kadar kendini bilmez, işinizi zorlaştırmaya çalışan, yeri gelince kıskanç ve bencil ki... ve bu huylarıyla öyle güzel övünüyorlar ki...
bu doktor ölmeyi düşünmedi, düşündürüldü. buna intihar demek güç, bu bir cinayet. hem de birden fazla katili olan bir cinayet.
6 sayfa ya, gitmeden önce içindekileri ve düşüncelerini dökebilmek için 6 sayfa harcamış. son yazısını 6 sayfalık yazmış. 1 sayfa değil, 2 değil, 3, 4, 5 değil. 6 sayfa! kalbi ne kadar kırıldıysa tam 6 sayfada bunu açıklamaya çalışmış.
bir intihar olunca 'bunalımdaymış' deyip geçiliyor. insan hiçbir şey yokken kolay kolay bunalır mı? biri intihar ediyor, 'zaten depresyondaymış' oluyor. kimse o kişiye neler yaşatıldığının peşine düşmüyor. çünkü biliyorlar, eğer düşerlerse bu intihar değil, cinayet olacak. katili de bir iki kişi değil, onlarcası çıkacak. hatta bir sır vereyim mi? yapılan her türlü baskıya göz yumdukları için yüzlercesi suçlu sayılacak.
eh, biz de aptal değiliz neticesinde. yüzlerce suçlusu olan bir cinayeti açığa çıkarmak istemeyip ismine ''intihar'' diyoruz. o kadar da aptal değiliz, o kadar da değil...
bu doktor ölmeyi düşünmedi, düşündürüldü. buna intihar demek güç, bu bir cinayet. hem de birden fazla katili olan bir cinayet.
6 sayfa ya, gitmeden önce içindekileri ve düşüncelerini dökebilmek için 6 sayfa harcamış. son yazısını 6 sayfalık yazmış. 1 sayfa değil, 2 değil, 3, 4, 5 değil. 6 sayfa! kalbi ne kadar kırıldıysa tam 6 sayfada bunu açıklamaya çalışmış.
bir intihar olunca 'bunalımdaymış' deyip geçiliyor. insan hiçbir şey yokken kolay kolay bunalır mı? biri intihar ediyor, 'zaten depresyondaymış' oluyor. kimse o kişiye neler yaşatıldığının peşine düşmüyor. çünkü biliyorlar, eğer düşerlerse bu intihar değil, cinayet olacak. katili de bir iki kişi değil, onlarcası çıkacak. hatta bir sır vereyim mi? yapılan her türlü baskıya göz yumdukları için yüzlercesi suçlu sayılacak.
eh, biz de aptal değiliz neticesinde. yüzlerce suçlusu olan bir cinayeti açığa çıkarmak istemeyip ismine ''intihar'' diyoruz. o kadar da aptal değiliz, o kadar da değil...
devamını gör...
korkma ben varım
bir murat menteş kitabıdır. hatta başka bir dünyada tarantino filmi olmaya adaydır.
bu kitapta anlatılan olayların hepsi gerçektir,
fakat hiçbiri henüz cereyan etmemiştir.
son zamanlarda okuduğum en güzel kitaptır kendisi. her satırı her sayfası zekice kurgulanmış üstüne çok düşünülmüş mükemmel bir hayal gücü şöleni.
murat menteş , okuyucusuna 500 sayfalık bir şölen armağan etmiş. bu kadar titiz hazırlanmış bir roman okumak beni acayip memnun etti.
daha önce ruhi mücerret ve dublörün dilemması kitaplarını okuyup aynı şeyleri hissetmiştim ama korkma ben varım bambaşka düzeyde bir roman olmuş.
içerisinde aşk , macera , entrika , tarikatlar , şeyhler , süper kahramanlar , katiller , mafya babaları dolaşan nefis bir kitap mutlaka okunmalı.
kitapta dikkatimi çeken bir başka detay ise karakterlerin mükemmel şekilde yaratılmasıydı. bu kitapta bulunan herhangi bir karaktere film çekilebilir veya roman yazılabilir o kadar ilginç o kadar başarılı.
bütün karakterler çok eğlenceliydi ama şebnem şibumi , enver paşa , fu , müntekim gıcırbey ve hayati tehlike bir başkaydı.
özellikle müntekim gıcırbey'in şebnem şibumi'ye yazdığı mektuplar nefisti ve okurken hayran kaldım.
murat menteş romanı okumayanlar isimlerin biraz ilginç olduğunu fark edecektir. bunun sebebini murat menteş bir podcast yayınında anlatmıştı. karakterlere özgür bir alan sunmak için böyle garip isimler buluyormuş. mesela mehmet diye bir karaktere uçan tekme attırırsanız bu pek inandırıcı olmaz. müntekim gıcırbey denen bir karaktere istediğinizi yaptırabilirsiniz özgür bir alan bulmuş olursunuz.
murat menteş bu tarzı yakın arkadaşı alper canıgüz'den öğrenmiş.
murat menteş her romanında olduğu gibi bu romanında da acayip tespitler yapmış harika bir gözlemci olduğunu göstermiş. özellikle aşk , kadınlar ve evlilik konusunda yaptığı tespitler beni baya güldürdü.
bence bu kitap rastgele bir sayfasını açıp okunacak kitaplar kategorisinde bir kitap olmuş.
spoilerli kısımda kitabı anlatmak isterdim ama anlatılacak bir kitap değil.
bütün yazarlara veya çaylaklara tavsiye ederim.
kitapta altı çizilecek bir sürü kısım var ben en sevdiklerimi aşağıya ekleyeyim.
sana rastlayıncaya kadar, deli gömleğimin üstüne hep en iyi marka kazaklar, ceketler giydim.
bu dünya acımasız bir yer, tamam mı; bana inanmıyorsanız televizyon seyredin.
ateşin icadından önce ölüp cehenneme giden mağara kadınının hayreti içindeydim.
ayrıldık diye yok olacak değilim ya. nedendir bu bilinmeyen numaralardan arayan kişinin sesimi duyunca telefonu kapatması. biliyorum sensin. yaşayıp yaşamadığımı merak ediyorsun, sarhoş muyum, ağlıyor muyum merak ediyorsun, sensiz olamayacağıma seni o kadar inandırmışım ki.
eminim bir gün sen de hayatının kadınına rastlayacaksın evlat.. ve ona şöyle diyeceksin: "ben evli bir adamım".
bu kitapta anlatılan olayların hepsi gerçektir,
fakat hiçbiri henüz cereyan etmemiştir.
son zamanlarda okuduğum en güzel kitaptır kendisi. her satırı her sayfası zekice kurgulanmış üstüne çok düşünülmüş mükemmel bir hayal gücü şöleni.
murat menteş , okuyucusuna 500 sayfalık bir şölen armağan etmiş. bu kadar titiz hazırlanmış bir roman okumak beni acayip memnun etti.
daha önce ruhi mücerret ve dublörün dilemması kitaplarını okuyup aynı şeyleri hissetmiştim ama korkma ben varım bambaşka düzeyde bir roman olmuş.
içerisinde aşk , macera , entrika , tarikatlar , şeyhler , süper kahramanlar , katiller , mafya babaları dolaşan nefis bir kitap mutlaka okunmalı.
kitapta dikkatimi çeken bir başka detay ise karakterlerin mükemmel şekilde yaratılmasıydı. bu kitapta bulunan herhangi bir karaktere film çekilebilir veya roman yazılabilir o kadar ilginç o kadar başarılı.
bütün karakterler çok eğlenceliydi ama şebnem şibumi , enver paşa , fu , müntekim gıcırbey ve hayati tehlike bir başkaydı.
özellikle müntekim gıcırbey'in şebnem şibumi'ye yazdığı mektuplar nefisti ve okurken hayran kaldım.
murat menteş romanı okumayanlar isimlerin biraz ilginç olduğunu fark edecektir. bunun sebebini murat menteş bir podcast yayınında anlatmıştı. karakterlere özgür bir alan sunmak için böyle garip isimler buluyormuş. mesela mehmet diye bir karaktere uçan tekme attırırsanız bu pek inandırıcı olmaz. müntekim gıcırbey denen bir karaktere istediğinizi yaptırabilirsiniz özgür bir alan bulmuş olursunuz.
murat menteş bu tarzı yakın arkadaşı alper canıgüz'den öğrenmiş.
murat menteş her romanında olduğu gibi bu romanında da acayip tespitler yapmış harika bir gözlemci olduğunu göstermiş. özellikle aşk , kadınlar ve evlilik konusunda yaptığı tespitler beni baya güldürdü.
bence bu kitap rastgele bir sayfasını açıp okunacak kitaplar kategorisinde bir kitap olmuş.
spoilerli kısımda kitabı anlatmak isterdim ama anlatılacak bir kitap değil.
bütün yazarlara veya çaylaklara tavsiye ederim.
kitapta altı çizilecek bir sürü kısım var ben en sevdiklerimi aşağıya ekleyeyim.
sana rastlayıncaya kadar, deli gömleğimin üstüne hep en iyi marka kazaklar, ceketler giydim.
bu dünya acımasız bir yer, tamam mı; bana inanmıyorsanız televizyon seyredin.
ateşin icadından önce ölüp cehenneme giden mağara kadınının hayreti içindeydim.
ayrıldık diye yok olacak değilim ya. nedendir bu bilinmeyen numaralardan arayan kişinin sesimi duyunca telefonu kapatması. biliyorum sensin. yaşayıp yaşamadığımı merak ediyorsun, sarhoş muyum, ağlıyor muyum merak ediyorsun, sensiz olamayacağıma seni o kadar inandırmışım ki.
eminim bir gün sen de hayatının kadınına rastlayacaksın evlat.. ve ona şöyle diyeceksin: "ben evli bir adamım".
devamını gör...
29 nisan 17 mayıs arası tam kapanma
tam kapanma değil kapanmacık!
devamını gör...
alaska
devamını gör...
yedi sayısının gizemi
birçok yerde 7 sayısı geçer, kutsal kitaplar ve yazılar dahil.
acaba bu kadar 7'yi özel kılan nedir?
insan düşünmeden edemiyor.
tanım: 7 sayısını veya rakamını özel kılan sebepleri düşünmeli başlık.
acaba bu kadar 7'yi özel kılan nedir?
insan düşünmeden edemiyor.
tanım: 7 sayısını veya rakamını özel kılan sebepleri düşünmeli başlık.
devamını gör...
az bilinen güzel isimler
kız: arden
erkek: barlas.
erkek: barlas.
devamını gör...
acaba sadece bana mı oluyor diye düşünülen şeyler
denize doğru bakarken telefonumu aniden atar mıyım diye bir endişe ediyorum
devamını gör...
ankara'ya kar yağarken dinlenebilecek şarkılar
dinleyenin beni hatırlayacağını umuyorum.
devamını gör...
çocuğuna kendi mesleğinden isim vermek
irsaliye kızım gel buraya. hoşuma gitti gayet güzel bir isim oldu bu.
devamını gör...
x mahlaslı yazar sizi gözledi bildirimi
herkesin ne yaptığına baktığım için "herkese benden bildirim... şakir'e bildirim yok." sonucuna neden olacak bildirim türü.
baştan sona bakıyorum kim ne yapıyor diye bazı günler, sıkıntıdan. hayır, sapık değilim ve hayır, kimse üzerine özel olarak alınmasın.
baştan sona bakıyorum kim ne yapıyor diye bazı günler, sıkıntıdan. hayır, sapık değilim ve hayır, kimse üzerine özel olarak alınmasın.
devamını gör...
ninja kaplumbağalar (1987)
rönesans devrimi'nin 4 öncüsünü simgeler.
mavi bantlı kaplumbağa, leonardo: leonardo da vinci'yi,
turuncu bantlı kaplumbağa, michelangelo: michelangelo buonarroti'yi,
kırmızı bantlı kaplumbağa, raphael: raphael sanzio'yu,
mor bantlı kaplumbağa, donatello: donatello'yu temsil eder.
mavi bantlı kaplumbağa, leonardo: leonardo da vinci'yi,
turuncu bantlı kaplumbağa, michelangelo: michelangelo buonarroti'yi,
kırmızı bantlı kaplumbağa, raphael: raphael sanzio'yu,
mor bantlı kaplumbağa, donatello: donatello'yu temsil eder.
devamını gör...
cüda
çoğu kişinin ilk kez istiklal marşında karşılaştığı kelimedir. sevilen yerden ayrılma anlamına gelir. osmanlıca bir kelimedir.
‘’canı, cananı bütün varımı alsın da hüda
etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda’’
-mehmet akif ersoy
‘’canı, cananı bütün varımı alsın da hüda
etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda’’
-mehmet akif ersoy
devamını gör...
artık benim geleceğe dair umudum yok hayalim yok beklentim yok
türkiye'nin durumunu gözler önüne seren olaydır. bu ülkedeki gençleri bu raddeye getirenler utansın. artık 13-14 yaşındaki çocuklar bile daha lisedeyken bir şekilde yurt dışına çıkıp kendini kurtarma hayalleri ile büyüyor.
"benim geleceğe dair umudum yok, hayalim yok. hayattan bir beklentim yok." okurken bile insanın boğazına bir şeyler düğümleniyor.
çok üzgünüm sözlük. genç kardeşimizin mekanı cennet olsun.
link
"benim geleceğe dair umudum yok, hayalim yok. hayattan bir beklentim yok." okurken bile insanın boğazına bir şeyler düğümleniyor.
çok üzgünüm sözlük. genç kardeşimizin mekanı cennet olsun.
link
devamını gör...