“ ben eskimeyen tek güzelliği sen de gördüm. sözleri ile aşkı anlatan, aşığa yazılan en güzel ümit yaşar oğuzcan şiiri.

“güzel olan
her günü seninle tekrar tekrar yaşamak
erimek yarını olmayan zamanlarda
durdurmak bir yerde bütün saatleri
bütün kuralları kırıp parçalamak
sonra varmak o yerlere
mevsimlere dur demek
kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak
sonra doldurmak ay ışığını kadehlere
delicesine içmek
ve unutabilmek her şeyi ansızın
sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak
güzel olan
sevmek seni tanrılar gibi
seninle tanrılaşmak...

bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin
ne bu şehir kalacak
ne bu duygusuz sürü
bu korkunç kalabalık
her vapur seni getirecek bana
bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim
kapılar sana açılacak
senin için söylenecek şarkılar
şiirler senin için yazılacak
her evde bir resmin
her meydanda bir heykelin olacak
ve sen kimi gün bir rüzgar gibi
kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi
kopup ötelerden, ötelerden
yalnız bana geleceksin
bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin.

ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm
sende buldum erişilmez hazları
yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan
duyguların en ölmezini sende duydum
susuzluğum dudaklarında dindi
yalnızlığım ellerinde
çoğu gün unuttum açlığımı
sende doydum...

ilk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun
anladım yaşadığımı her nefes alışta
seninle geçtim bütün zamanlardan
seninle var oldum
eridim seninle bir sonsuz çalkanışta.

boynunda bir yer vardır, ben bilirim
ne zaman oradan öpsem,
değişir gözlerinin rengi
yanar dudakların, terler avuçların
dökülür kapkara aydınlık gibi
omuzlarına saçların
gitgide artar kalbinin vuruşları
bir musiki halinde dünyamı doldurur
ansızın bütün sesler kesilir
zaman durur
bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde
her gün seninle yeniden var oluruz
eriyip kaybolduğumuz yerde...

sesini duymadığım gün
yaşanmış değil
açan çiçek değil
öten kuş değil
yüzünü görmediğim gün
içimde yıldızlar sönük
güneşler güneş değil
seni sevmediğim gün
seni anmadığım gün
olacak iş değil...

her günüm seninle geçsin
o güneşe en yakın
kimsenin varamayacağı bir dağ başında
uçsuz bucaksız uzak denizlerde
insan ayağı değmemiş ormanlarda
uzaklarda, en uzaklarda
o gemilerin uğramadığı limanlarda
ışığım ol, alınyazım ol benim
vatanım ol, evim ol
yeter ki bir ömür boyu benim ol
her günüm seninle geçsin...“
devamını gör...

biomorphism 1924 - 1955 yılları arasında avrupada vuku bulmuş bir sanat akımı.*
biyomorfik sanat eserlerinde, hem biraz da olsa tanınabilir hem de tanımlanamaz olan gerçek nesnelerin soyutlanmış tasvirlerini görürüz. aşinalık* ve belirsizlik* arasındaki bu ilişkiyi vurgulayan nesneler genellikle insan vücudu ile doğal manzara arasındaki etkileşim olarak karşımıza çıkar.
başka bir deyişle de biyomorfist sanat, doğal yaşamın gücüne odaklanır ve biyolojik biçimleri şekilsiz ve belli belirsiz tanınabilir ipuçlarıyla harmanlayıp organik şekiller ortaya çıkarır. biyomorfizmin sürrealizm ve art nouveau ile güçlü bağlantıları vardır. joan miro ve picasso resimlerinde biyomorfik nesnelere rastlanır.
resimde biyomorfistler, sanatçının derin iç gerçekliğiyle olan bilinçsiz bağlantısına erişmek için genellikle automatism'i kullanmıştır.


biomorphism genellikle şöyle tanımlanır: sezgisel... duygusal... organik veya biyomorfik. .. eğrisel.... mistik, spontane ve irrasyonel olanın yüceltilmesi.


biomorphism terim olarak ilk kez sanat tarihçi alfred h. barr tarafından 1936 yılında kullanılmıştır. barr, bu akımın paul gaugin ve henri matisse gibi sanatçıların yanı sıra fovizm akımından da etkilendiğini söyler.
eserlerinde biomorphism etkilerini açıkça görebileceğimiz en bilinen sanatçılar :joan miro, jean arp, yves tanguy ve antoni gaudi.


mama, papa is wounded! by yves tanguy
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


personages with star by joan miro
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


interior of la sagrada familia by antoni gaudi
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

umut_yazar isimli yazar arkadaşımızın ukdesi.

sözlükte ''sakal, bıyık gibi kıl topluluklarını dibinden kesmek, kazımak eylemi'' anlamına gelen sözcüktür.

sık sık ''traş'' şeklinde yanlış yazılır.
devamını gör...

gollomun açmış olduğunu düşündüğüm başlık.

evde ya da gittiğim herhangi bir yerde patates yemeği yapıldığında 'pattisss ne beee? ' diye tepki vererek kendi kendimi eğlendiriyorum ben de. ama o kadar sevmesem çok yemeyi tercih etmesem de yine de bu tutumu sergilemem asla.*

benim minnoş patatesimin kalbini kırdılar. yine bir yerde birileri öbürsüleştirildi yazıklar olsun. *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yaraları benzer olduğundandır, aslında bu süreç çoğu zaman bilinçdışında gerçekleşir. en acıklısı, bir bağımlı ile narsist arasındaki ilişkidir. bağımlı, narsistten en temel duygusal ihtiyaçlarını * karşılanmasını beklerken, narsist ise bağımlının hayranlığını kazanarak yaşam enerjisini sömürür. arada sevgiye değil, korkuya dayalı bir ilişki vardır, genelde kadın bağımlı iken, erkek ise narsisttir. bağımlı, günden güne solan bir gül gibidir, her şey narsisti mutlu etmek içindir, kendisi yoktur, kendini yok sayar, benliğini, ruhunu, her şeyini narsisti mutlu etmeye adar ama karşılığında hak ettiği değeri asla görmez çünkü narsist, en derinlerde kendini o kadar değersiz hisseder ki "benim gibi değersiz biriyle birlikte olan da değersizdir" diye düşündüğünden asla kadına hak ettiği değeri vermez. süreci fark etmek, gerçeklerle yüzleşmek çok acıdır ama bağımlı, bir gün tüm bu gerçeklerin farkına varırsa, narsistin oyunu bozulur. narsist, iki seçenekten birini tercih etmek zorunda kalır, ya bağımlıyı* olduğu gibi kabul eder, ya da artık onu sömüremediği için terk edip kendine başka bir av * arar.
edit: oyunu bozmak isteyenler veya konunun meraklıları için "narsistle ateşkes" kitabını ve tülay kök'ün narsistlerle ilgili youtube videolarını öneririm.
devamını gör...

etrafımdaki insanların hepsine hediye alırdım öncelikle. sonra kendi istediklerimi alırdım e zaten çok da bi şey kalmazdı ama kalanını da saklardım heralde her an bir şeyler istediğim ve beğendiğim için *.
devamını gör...

isveççe bir sözcüktür. stresliyken ve gerginken neşelenmek, rahatlamak ve iyi hissetmek adına, kişinin sevdiği ve kişi için özel bir anlamı olan yere gitmesi anlamına gelmektedir.
devamını gör...

tanım gibi tanımlar yazarak sözlüğün niteliğini artıran yazar. sözlüğümüzün örnek yurttaşı gerçekten.
devamını gör...

her zaman nasıl biri olmak istediğimize odaklanıyoruz ve aslında kim olduğumuz hakkında hiç düşünmüyoruz. kim olduğum sorusuna birkaç basit cevaptan başta verecek yanıtım yok. nasıl bir ailede büyüdüğümü, nasıl bir çocukluk geçirdiğimi, nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmadığımı, geceleri yıldızları ve ayı izlerken neleri düşündüğümü ve mesleğim vb. gibi şeyleri söylerim. nasıl biri olmak istediğim sorulsa sabaha kadar yazabilirim oysa.

hep geleceğe dair kurduğumuz hayallerin sesini dinliyoruz ama atladığımız bir şey olduğunu fark etmiyoruz. kendi sesimizi dinleyip aslında kim olduğumuza karar vermek...
karar vermek zor ve sancılı olduğu için kaçıyoruz belki de bundan. kendimizi hep bir bakıma eksik görüyoruz çünkü geleceğe dair içimizde bir umut var, belki de değişebileceğimize olan umut. eh bu da ''sen kimsin?'' diye sorulduğunda kendimizi eksik hissettiğimizden (çünkü daha hikayemiz ve gelişimimiz tamamlanmadı diye düşünüyoruz) soruya düzgün ve en önemlisi kendimizi tatmin edecek bir cevap veremememize sebep oluyor.
devamını gör...

galiba ülkeyi dolaşma kararı aldı ama "olum bari parayı sadece gezmeye harcamayayım" diye düşündüğü için yazarları da etrafına toplayacak.

n'aptın başkan, ikramiye mi vurdu? *
devamını gör...

aynı zamanda (bkz: stefan zweig)' in bir romanı
tek başına bir odada (hücre de olabilir okuyalı uzun zaman oldu), kendiyle satranç oynayan bir adamı anlatır. satranç oynayacak kimse bulamadığı için rakibi yine kendisi olur.
devamını gör...

dalgakıranı olan liman anlamına gelmektedir. yunancada ''liman ağzına inşa edilen koruma suru'' anlamına gelen ''mandrakion'' kelimesinden türeyen sözcük, ilk defa 6. yüzyılda prokopios'un kartaca limanı'ndan bahsettiği eserde geçmiştir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir kişi gitmiş. sağlık olsun. kapım hep açık. siyasi tanım girince gidiyorlar genelde. hahaha.
devamını gör...

nüfus artış hızı yüksek, beşeri sermayenin sınırlı düzeyde kaldığı, okuryazar oranı düşük, özgürlükler oldukça sınırlı vb. özellikler sayılabilir.
devamını gör...

videonun sadece bir bölümünü izleme şansım oldu. orkun bey kimseye kötü davranmadığı halde çocuklar (belli ki ailelerince çok şımartılmışlar) kıyameti koparıyorlar... allah bunlara bakan öğretmenlere yardım etsin...
kızın biri durduk yere annemi istiyorum!!! diyerek avazı çıkana kadar bağırıyor. sanki kızı ortadan ikiye kesiyorlarmış gibi...
kendini yerden yere vurmak niye?

ben de yuvada kaldım. dilini bilmediğim bir ülkede italyan rahibelerin gözetiminde.
günün 13-14 saatini haftanın 6 günü olmak üzere o okulda geçiriyordum. 3 yaşından 6 yaşına kadar kaldım. bir kere çığlık basmadım.
annemi istiyorum! diye haykırmadım. ki bizim kaldığımız yer tam anlamıyla hapishane gibiydi. katı kuralları vardı. sevgi şefkat, duygusal bir iletişim yoktu. dayak da yoktu ama buna rağmen korkunçtu.
zorluklar ve özlem karşısında avrupa'daki çocuklar nedense birer yetişkin gibi davranır.
bağıran çağıran çocuğa nadiren rastlarsınız. çünkü orada çocuklar bağırarak bir şeyler yaptıramayacaklarını iyi bilirler.
fakat bizim ülkemizdeki çocuklar bunun işe yaradığını iyi bildiklerinden ağlar ve sızlarlar. bunu bir koz olarak kullanırlar.
çocuklarımız problemli çünkü çocukların anne ve babaları problemli.
çocuklarına ya tapıyorlar ya da hiç ilgilenmiyorlar... bunun bir ortası yok.

ayrıca anaokulu filan değil orası, orası cehennemin ortası...
vallahi o ağlayan zırlayan bütün gerzek çocuklardan iğrendim yine.
bunların anne babalarına da katlanamıyorum ben. çocuğundan yetişkinine herkesten nefret eder hale geldim...

ekleme: ayrıca bu kısa video çekimi için, ''çocukların hayatlarında telafisiz bir travma olarak kalabilir'' diye duyar kasan, bütün işi gücü abartmak olan terbiyesizlere de gülüyorum. hadi anam hadi...
devamını gör...

''birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi.''

aylak adam
devamını gör...

covid 19 aşısını bulan türk bilim adamı uğur şahin'in türkiye ile ilgili mesajlarını içeren bir röportajını yayınlayanan akit tv'nin;
"keşke almanca konuşsaydı, tercüme yapardık. daha kolay anlaşılırdı." sözleriyle yaptığı hadsizliktir.



ek: adı yusuf ozan olan spikerin uğur şahin ile alâkalı başka bir yorumu

--! spoiler !--

"bol paralarla 35'inden sonra türkiye'ye gelen yabancı futbolcular kadar konuşabiliyor"

--! spoiler !--
devamını gör...

(bkz: yoldaşlık) adındaki gizli bir örgüt olabilir..
devamını gör...

valla sözde basit bir eylem gibi gözükse de; kişiye göre konacak çay miktarı, su miktarı, iki farklı tür çay karıştırılacak ise bunların oranları tecrübe isteyen ve bu tecrübeye nail olanların eline sağlık çayda kral olmuş övgülerine gark olacağı sanatsal eylem.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim