seksenli yıllarda ilkokulda olanların yaşadığı durum.
ilk olarak, ilkokul ikide pastörize süt,
sonra kuru üzüm, sonra fındık en son beşinci sınıfta yumurta ile benim için son bulan, içinde olduğum nesil.
süt zamanı okula demir bir bardakla giderdik. öğretmenimiz büyük bardak getirin derdi. öğretmenimiz herkesin bardağına süt dökerdi.
yumurta zamanı, 4 kardeş de ilkokula gidiyorduk. beşer yumurtadan eve 20 yumurta ile dönmüştük. kendimizle baya baya gurur duymuştuk. kendimiz kazanmış gibi. sabah sabah aklıma geldi işte.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sözlüğe geç üye olduğum için yetişemediğim liste. ödül kazanan arkadaşların okuyacakları kitaplarla bizleri de bilgilendirmelerini ümit ediyorum.
devamını gör...

o'nun tarifsiz güzel ela gözlerine baktığım an.
devamını gör...

bugün ölüm yıl dönümü olan sanatçımız. bir şarkısıyla cigaramı ona yakıyorum.
dinlemek için lütfen tıklayınız
devamını gör...

bana komik geliyor.
yeni evlilerin yaptığı çoğu şeyler gibi.
belki onları çoluk çocuk görmemden.
en çok komik gelen de yeni evli erkeklerin profillerine gelinlikli damatlıklı resim koyması. biraz dişi eylemi gibi geliyor. yada dişi baskısı olan eylem.
devamını gör...

kişilerin dini olur halkların değil.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ah ah sen tut gece 2 de yat 6 da geri kalk sonra da uyuyamadım. birazdan 8.30 olacak ve işe gitme saati gelecek.

o zaman günaydın sözlük diyeyim de , uyanayım.
devamını gör...

anma günü. aksi gören gözler için mümkün olmayan bir anma bu. türkiye cumhuriyetinde var olan sayısız eseriyle mustafa kemal atatürk'ü anma günü.

sabah fırında bir ekmek için uzattım türk lirasını. seni andım.

fırında çalışan kadını gördüm. seni andım.

dönerken balkonlarda tereddütsüz süzülen bayraklara baktım. seni andım.

köşedeki iş bankası atm'sine uğradım. seni andım.

hür bir ülkenin okul çocukları geçti önümden. seni andım.

yan binanın bahçesinde boynu bükük mülteci çocukları gördüm. bizi ne hallere düşmekten kurtardığını bir kez daha hatırladım.

eve geldiğimde kapı zilimde yazan soyadımı gördüm. seni andım.

kahvaltıda zeytinin paketi üstünde 500 gram ifadesini gördüm. seni andım.

çayıma iki şeker attım. seni andım.

bunları yazarken klavyemdeki harflere baktım. seni andım.

üstüne türk tütününden bir sigara yaktım. tütünümü gavur ellerinde rehin olmaktan kurtarmanı andım.

tv'de bazı adamlar çıkmış diyorlar ki o artık yok; kalbimizde. öylece şaşakaldım. sen her yerdeyken nasıl böyle körleştiğimize yandım.

sevgili sinan meydan'dan esinlenip birkaç satır yazayım dedim.
devamını gör...

bir deneyci temsili locke’tur. esas olarak bilginin özelliği ve kaynağına ilişkin felsefe problemine ayırdığı ünlü insan zihni ürerine bir deneme adlı kitabında locke zihni ‘üzerinde hiçbir yazı bulunmayan, hiçbir tasarıma sahip olmayan beyaz bir kağıda’ benzetir. peki o, yani zihin bu tasarımları ve düşünceleri nereden elde eder?

insanın her zaman meşgul ve sınırsız hayal gücünün kendisine hemen hemen sonsuz değişik biçimler verdirdiği bu geniş yığın zihne nereden gelir? zihin, aklın ve bilginin bütün malzemesini nerden alır? buna tek kelime ile cevap veriyorum: "deneyden”. görüldüğü gibi locke zihni, deney öncesinde üzerinde veya içinde hiçbir şey bulunmayan beyaz bir kağıda veya “boş bir levhaya’ benzetmekte (bkz: tabula rasa) ve bilginin bütün kaynağını deneyde, gözlemde, duyuların kullanımı sonucu zihne gelen verilerde bulmaktadır. başka bir deyişle locke’a göre insan zihninde doğuştan gelen hiçbir bilgi mevcut değildir ve her türlü bilginin kaynağı deneydir.

felsefe dilinde kaynağı deney olan bu tür bilgilere, ‘deneyden sonra gelen, deneyle elde edil­miş’ bilgiler anlamında (bkz: a posteriori) bilgiler denir. o halde locke’a göre her türlü bilgi a posterioridir. bununla birlikte locke, ılımlı bir deneycidir; zihni duyumlara indirgemez. zihnin bir kez kendilerini aldıktan sonra deneyden gelen şeyler, deney malzemesi üzerinde çalışmasını, anlam işlemesini reddetmez. buna karşılık deneyciler içerisinde daha ileri giderek, duyumlardan ayrı veya onları aşan bir zihnin olduğunu kabul etmeyenler, böylece zihni veya aklı sadece duyumların toplamına indirgemeye çalışanlar da vardır ve bunların bu görüşüne duyumculuk (bkz: sensationalismi) adı verilir. ünlü bir fransız filozofu olan (bkz: condillac) bu görüşü savunanların başında gelir.
devamını gör...

orijinal aşkı memnunun mobese beşir olduğunu sanan kızdır. diziden sonra kitap çıktı zanneder. o an bir seçim yapmak zorunda kalırsınız...
devamını gör...

ben az konuşan çok yorulan biriyim
şarabı helvayla içmeyi severim
hiç namaz kılmadım şimdiye kadar
annemi ve allahı da çok severim
annem de allahı çok sever
biz bütün aile zaten biraz
allahı da kedileri de çok severiz

hayat trajik bir homoseksüeldir
bence bütün homoseksüeller adonistir biraz
çünkü bütün sarhoşluklar biraz
freüdün alkolsüz sayıklamalarıdır

siz inanmayın bir gün değişir elbet
güneşe ve penise tapan rüzgârın yönü
çünkü ben okumuştum muydu neydi
biryerlerde tanrılara kadın satıldığını

ah canım aristophones
barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum
ölümü de bir giz gibi tutuyorum içimde
ölümü tanrıya saklıyorum

ve bir gün hiç anlamayacaksınız
güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum
düşüverecek ellerinizden ellerinizden ve
bir gün elbette
zeki müreni seveceksiniz
zeki müreni seviniz.

merhaba canım/ arkadaş zekai özger.
devamını gör...

"o da"nın "oda" diye yazılması.
devamını gör...

omo color parfüm olursa fransa’ ciddi bir krize girer. hristiyan birliğine bir darbe indirmeye ne dersiniz?
tühhh ya omo, amerikalılarınmış...... yine ve yeniden büyük oyunu bozamadık....
neyse efendim, ben deterjan haliyle bile parfüm etkisi yaratılacak bir sırrı paylaşayım.
omo color sıvı deterjanla yıkanmış kıyafetlerinizi, hafif nemliyken ütülerseniz eğer koku kıyafetlere tamamen hapsolur.
euro’nun arşa çıktığı bugünlerde temiz kokmak isteyenlere yatırım tavsiyesidir.
devamını gör...

-negatif insanlar
-kalitesiz gıda
-hareketsiz yaşam tarzı
-sevgisizlik
devamını gör...

an itibaritle deli gibi ağlatan yayın...
devamını gör...

sansar salvonun 21 gram şarkısını dinledikten sonra merak edip araştırdığım konu.
devamını gör...

(bkz: ortalık karışacak vazelin alın)
devamını gör...

kilitleri bir eğlence olarak gören, en baba kapıyı 1 dakika içinde açan, "kapıyı kilitleyerek neden amacını aşağılayım ki" vecizesinin sahibi olan sevimli yaratıklardır.

moralleri çok ama çok zor bozulur. hapishanelerde "eğlenceli" olduğu için kalırlar. hapishane dışında bir kavga gürültü duyarlarsa aralarından biri "hadi kapıyı açıp bakalım!" der, topluca kapıyı açıp dışarı çıkarlar.

bu nedenle çoğu şehir kenderleri almaz, suç işleyen kenderleri ise hapse atmak yerine şehir dışına atmayı tercih ederler.

bulundukları mekanların en minik kovuğunu bile bilir, her şehrin hapishane yemekleri konusunda eğlenceli muabbetler yaparlar.

bir kenderi bir yerden atarsanız ve o kender orada bulunmak istiyorsa tekrar girmesi 30 saniyesini alacaktır.

çok konuşurlar, o kadar çok konuşurlar ki bazen ölmemek için nefes almak amacıyla durmak zorunda kalırlar. aşırı iyi niyetlidirler.

üzerlerinde binlerce incik-boncuk, harita, gerekli gereksiz sayısız nesne bulunur.

konsantrasyonları inanılmaz düşüktür. bulutlardan konuşurken bir anda duvarcı ustalarına geçebilirler.

hiçbir şeyden korkmazlar. ejdarhaların kuyruğunu çekecek kadar korkusuzlardır. ama bu korkusuzlukları cesaretten değil, "korku" denilen duyguyu hissetmemelerinden ileri gelir. bu nedenle kenderlerin çoğu fazla yaşamazlar. yaşlı kenderler çok nadirdir.

o kadar korkusuzlardır ki, tasslehoff üzerinde ejderhaları delirten bir korku büyüsü olan sohikan korusunu bile (zor da olsa) geçebilmiştir.

her yeni şey gibi ölümü de eğlenceli ve yaşanması gereken muhteşem bir deneyim olarak görürler.

dillerinin kemiği yoktur. karşılarında bir tanrı olsa bile "naber" diye muhabbete girerler, hatta tass girmiştir.

süper mal aşırırlar. yanınızdan bir kender geçtiğinde muhtemelen cüzdanınız artık yoktur. ama asla "hırsızlık" amacı gütmezler. onların yaptığı aslında "ödünç almaktır"

kenderlerin kitabında "mülkiyet" denilen kavram yoktur. herşey herkese aittir. bir kender evinize girip sürahinizi alıp gidebilir, aynısını siz ona yaparsanız asla da umrunda olmaz.

bu yüzden bir kendere "hırsız" dediğinizde inanılmaz alınır, üzülür, kalbi kırılır hatta sinirlenir. bir kenderi sinirlendirmenin ya da üzmenin ender yollarından biri ona "hırsız" demek ya da sevdiklerine zarar vermektir.

daima gezdikleri, yıllarca kıtaları dolaştıkları için yerleşik hayata fazla alışamazlar.

korkunç meraklılardır. önlerinde cehennem kapısı açılsa bakmak için düşünmeden girerler. (ki [yine] tasslehoff girmiştir de)

değerleri farklı olduğu (daha doğrusu hemen hemen hiç değerleri olmadığı) için hemen hemen hiç evlenmezler de.

ama bütün bunlara rağmen şefkatli, duygulu, sevdiklerine sadık ve iyi kalpli, sevimli yaratıklardır.

dragonlance evreninin tartışmasız en eğlenceli ırkıdır kenderler. kalplerinde asla kötülük taşımazlar.

(bkz: tasslehoff burrfoot)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim