how i met your mother'dan akılda kalanlar
marshall ın iddiada kazandığı 5 tokat ve istediği zaman atma hakkı, arada barney i tokat atıcakmış gibi korkutup vazgeçmesi ilk aklıma gelen,
maçın sonucunu öğrenmeden akşama kadar uğraştıkları bölüm en sevdiğim bölüm ve maçın başında barney in skoru söyleyerek yaptığı piçlik,
ted in robin i ilk gördüğü an..
ted in araba alıp bir türlü kullanamaması,
evin önüne koyup, gidip içinde oturması.
marshall ın dev ailesi.
ted in ve robin in evleri.
maçın sonucunu öğrenmeden akşama kadar uğraştıkları bölüm en sevdiğim bölüm ve maçın başında barney in skoru söyleyerek yaptığı piçlik,
ted in robin i ilk gördüğü an..
ted in araba alıp bir türlü kullanamaması,
evin önüne koyup, gidip içinde oturması.
marshall ın dev ailesi.
ted in ve robin in evleri.
devamını gör...
nazan öncel'in en güzel şarkısı
sokak kızı.
dillere düşeceğiz.
erkekler de yanar.
vee en sevdiğim aşıklar parkı.. özellikle
'sen mikropsun sen' kısmına bayılırım.
dillere düşeceğiz.
erkekler de yanar.
vee en sevdiğim aşıklar parkı.. özellikle
'sen mikropsun sen' kısmına bayılırım.
devamını gör...
kilo almak için yapılması gerekenler
hepsini denedim, hiçbirinden fayda görmedim dediğim, bir sürü öneriden oluşan silsileyi hümayunlar listesi. benim kaderime 0 beden olmak yazılmış anlaşılan. * o değil kırklı yaşlara gelip yıldız tilbe gibi görünürsem sıkıntı büyük. ben balık etli kadınlara bayılıyorum yaa. bana da kilo yakışırdı hani. *
devamını gör...
yazarların olmak istedikleri dizi karakterleri
leyla ile mecnun'dan metonya kralı metin olmak isterdim. adam kral daha ne olsun.
devamını gör...
bir insanın sizden hoşlandığını anlamanın yolları
konuşmalarından hal ve hareketlerinden öküz değilsen az buçuk insan ilişki tecrüben varsa anlarsın. anlamazsan da daha sen olmamışsın, kapsamlı düşünme yetin zayıf hayat tecrüben az, daha süt kıvamındasın.
devamını gör...
efsane kopya anıları
kopya anısı, emek hırsızlığı.
çok matah bir şeymiş gibi değil de kopya verenin yaratıcılığının izi olsun diye anlatmadan geçmek istemiyorum.
lise zamanlarımda "öğretmenlerin zeki ama çalışmıyor" dediği çocuklardandım. zeka kısmını bilmiyorum ama çalışmadığım kısmı çoğu zaman doğru idi. hayali bir hayat, daha o zamanlardan çok tatlı idi ve ders çalışmak yerine romanlarda kaybolmak ya da sokakları arşınlamak hem kolay hem de eğlenceli idi.
mahalledeki yaramaz arkadaş grubumdakilerden sonra çok farklı gelen bir kızla tanıştım lisenin ilk günlerinde. akşam kapıyı açıyordum, karşımda o. ellerinde kitaplar ile gelir; yarın sınav var ders çalışıcaz, derdi. ben de boyun eğerdim. annem hatta hala der, seni kendi batağından çıkardı diye.
neyse bu anı sevgili dostumun öğretici yanının dışında yardımsever kısmı ile ilgili.
okulun en zeki insanlarından birinle sıra arkadaşı olduğunuzda tehlike büyüyor. çünkü hemen hemen tüm öğretmenler yer değişikliği yapmasa bile arkadaşımı öğretmen masasına alıp beni ve diğerlerini de pek sallamıyorlardı. yine bir sınav esnasında - geometri, öğrenemediğim/öğrenmeyi reddettiğim tek ders- arkadaşım ile beni ayırdı öğretmen. hem de en arka sıraya atıldım. kağıda bakıyorum. o da bana bakıyor. hemen hiçbir şey bilmiyorum ve de açıkçası pek umursamıyorum. bu arada arkadaşım kağıdını yanıtlıyor ilk on dakikada, hocam diğer grubu da çözebilir miyim vakit geçsin, diyor. onu da çözüyor on dakikada, bitirince son ders olduğu için öğretmen dışarı çıkması için izin veriyor.
tabii bu esnada benim kağıtla bakışmalarım devam ediyor. kalemi düşürmeden kaç kez döndürebileceğimi falan test ediyorum. bir ses dikkatimi dağıtıyor, adımı duyuyorum. kulak kesiliyorum, diğer sınıftan biri öğretmene bana borcu olduğunu, son ders olduğundan belki göremem endişesi ile geldiğini parayı verip veremeyeceğini soruyor. öğretmen izin veriyor. kız yanıma yaklaşırken hala anlamamış bir şekilde yüzüne baksam da ses etmiyorum. parayı masaya bırakıyor. parayı elime alınca yüzümde sırayla aynen şöyle ifadeler oluşuyor *
sınavdaki on sorudan altısının yanıtlarını hemen kağıda geçiriyorum. ve de tek satır bilmediğim sınavdan 60 alarak geçiyorum. *
çok matah bir şeymiş gibi değil de kopya verenin yaratıcılığının izi olsun diye anlatmadan geçmek istemiyorum.
lise zamanlarımda "öğretmenlerin zeki ama çalışmıyor" dediği çocuklardandım. zeka kısmını bilmiyorum ama çalışmadığım kısmı çoğu zaman doğru idi. hayali bir hayat, daha o zamanlardan çok tatlı idi ve ders çalışmak yerine romanlarda kaybolmak ya da sokakları arşınlamak hem kolay hem de eğlenceli idi.
mahalledeki yaramaz arkadaş grubumdakilerden sonra çok farklı gelen bir kızla tanıştım lisenin ilk günlerinde. akşam kapıyı açıyordum, karşımda o. ellerinde kitaplar ile gelir; yarın sınav var ders çalışıcaz, derdi. ben de boyun eğerdim. annem hatta hala der, seni kendi batağından çıkardı diye.
neyse bu anı sevgili dostumun öğretici yanının dışında yardımsever kısmı ile ilgili.
okulun en zeki insanlarından birinle sıra arkadaşı olduğunuzda tehlike büyüyor. çünkü hemen hemen tüm öğretmenler yer değişikliği yapmasa bile arkadaşımı öğretmen masasına alıp beni ve diğerlerini de pek sallamıyorlardı. yine bir sınav esnasında - geometri, öğrenemediğim/öğrenmeyi reddettiğim tek ders- arkadaşım ile beni ayırdı öğretmen. hem de en arka sıraya atıldım. kağıda bakıyorum. o da bana bakıyor. hemen hiçbir şey bilmiyorum ve de açıkçası pek umursamıyorum. bu arada arkadaşım kağıdını yanıtlıyor ilk on dakikada, hocam diğer grubu da çözebilir miyim vakit geçsin, diyor. onu da çözüyor on dakikada, bitirince son ders olduğu için öğretmen dışarı çıkması için izin veriyor.
tabii bu esnada benim kağıtla bakışmalarım devam ediyor. kalemi düşürmeden kaç kez döndürebileceğimi falan test ediyorum. bir ses dikkatimi dağıtıyor, adımı duyuyorum. kulak kesiliyorum, diğer sınıftan biri öğretmene bana borcu olduğunu, son ders olduğundan belki göremem endişesi ile geldiğini parayı verip veremeyeceğini soruyor. öğretmen izin veriyor. kız yanıma yaklaşırken hala anlamamış bir şekilde yüzüne baksam da ses etmiyorum. parayı masaya bırakıyor. parayı elime alınca yüzümde sırayla aynen şöyle ifadeler oluşuyor *
sınavdaki on sorudan altısının yanıtlarını hemen kağıda geçiriyorum. ve de tek satır bilmediğim sınavdan 60 alarak geçiyorum. *
devamını gör...
hz. muhammed'in eşleri ve cariyeleri
peygamberin 11 karısı ve 2 cariyesi vardır. sıralı liste :
karıları : aişe bint ebû bekir • cüveyriye bint haris • hafsa bint ömer • hatice bint hüveylid • meymûne bint haris • safiyye bint huyey • sevde bint zem'a • zeyneb bint cahş • zeyneb bint huzeyme • ümmü habibe • ümmü seleme
cariyeleri : mâriye el-kıbtiyye • reyhâne bint zeyd
karıları : aişe bint ebû bekir • cüveyriye bint haris • hafsa bint ömer • hatice bint hüveylid • meymûne bint haris • safiyye bint huyey • sevde bint zem'a • zeyneb bint cahş • zeyneb bint huzeyme • ümmü habibe • ümmü seleme
cariyeleri : mâriye el-kıbtiyye • reyhâne bint zeyd
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
kim kim kaldık diye bakıverdim
içim geçmiş uykuya dalıverdim
kalktım aşıklar atışmış
hemen mevzuya dalıverdim.
içim geçmiş uykuya dalıverdim
kalktım aşıklar atışmış
hemen mevzuya dalıverdim.
devamını gör...
amg
"ey em ci" şeklinde bir telaffuzu vardı, yamulmuyorsam.
devamını gör...
karma puan her kapıyı açar
maalesef günümüz dünyasının özetidir. iğrenç bir düzendir insanlar karma puanlarla birlikte istediklerini alabildiklerini zannediyorlar ayıptır.
devamını gör...
dinsiz olduğu halde cennete giren insan
bilinçaltında dindar olmak isteyen ateist.
devamını gör...
afitap
farsça bir kelime olup, okunuşu ''âfitâb'' şeklindedir. güneş, parlak ve çok güzel yüz anlamlarına gelmektedir. ayrıca nâilî dîvânı'ndaki bir gazelin redif sözcüğüdür:
[[alıntı]]
''ey tâb-ı hüsnün âfet-i nîrûy-ı âfitâb
haclet-pezîr-i reng-i ruhun rûy-ı âfitâb'' (ey güzelliğinin parlaklığı güneş'in ışığının gücünü yok eden sevgili! senin yanağının kırmızı rengi, utançtan güneş'in yüzünü kızartır.)
''feyz-âşinâ-yı dâğ-ı dil olmak muhâldir
reng-i şikeste-i gül-i hôd-rû-yı âfitâb'' (rengini güneş'in solgun renginden alan yaban gülünün, gönül yarasının feyzine âşinâ olması mümkün değildir.)
''mânend-i zerre mahv-ı vücûd eyler uğrayan
ol mâhın oldu kûyu meger gûy-ı âfitâb'' (o yüzü aya benzeyen sevgilinin, güneş topuna benzeyen mahalline uğrayan herkes, tıpkı zerre gibi varlığını yitirir.)
''sahrâ-neverd-i âlem olaldan o hâlveş
bir nâfe hâsıl etmedi âhû-yı âfitâb'' (güneş âhûsu, dünyanın bütün çöllerini dolaşıp durduğu hâlde, sevgilinin yüzündeki benin renginde ve kokusunda bir misk kokusu elde edemedi.)
''aks-i ruhun o bâdeye bir kerre kim düşer
tâ haşr lây-ı hummu verir bûy-ı âfitâb'' (ey sevgili! senin yanağının görüntüsü bir defa o şaraba düşse, bu şarap küpünün tortusu kıyamete kadar güneş'in kokusunu verir.)
''ey nahl-i tâze uğrasa gülzâr-ı kûyuna
gülbün-firâz-ı dûzah olur cûy-ı âfitâb'' (ey taze fidana benzeyen sevgili! güneş ırmağı, senin mahallin olan gül bahçesine uğrasa, cehennemde bile gül fidanları çıkarır.)
''ey nâ’ilî o turra ki çevgân-ı fitnedir
pâmâl iken rübûdesidir gûy-ı âfitâb'' (ey nâ’ilî! sevgilinin alnına dökülen o büklüm büklüm saç, bir fitne çevgânıdır. ayaklar altında sürünürken bile güneş topunu yakalar.”
[[/alıntı]] (türkiyat araştırmaları dergisi 185-189. sf. - nagehan uçan eke)
nihâyet, güftecisi bilinmeyen fakat bestesi leyla saz'a ait olan hüzzam makâmındaki şarkının sözlerinde geçen bir kelimedir.
''ey sabâh-ı hüsn ü ânın âfitâb-ı enveri!
ey zarâfet bağının şen bülbülü nâzik teri!
yokken asla gönlümün kalb-i lâtîfinde yeri
ben bu hâlimle ne sevdim sen gibi bir dilberi!''
[[alıntı]]
''ey tâb-ı hüsnün âfet-i nîrûy-ı âfitâb
haclet-pezîr-i reng-i ruhun rûy-ı âfitâb'' (ey güzelliğinin parlaklığı güneş'in ışığının gücünü yok eden sevgili! senin yanağının kırmızı rengi, utançtan güneş'in yüzünü kızartır.)
''feyz-âşinâ-yı dâğ-ı dil olmak muhâldir
reng-i şikeste-i gül-i hôd-rû-yı âfitâb'' (rengini güneş'in solgun renginden alan yaban gülünün, gönül yarasının feyzine âşinâ olması mümkün değildir.)
''mânend-i zerre mahv-ı vücûd eyler uğrayan
ol mâhın oldu kûyu meger gûy-ı âfitâb'' (o yüzü aya benzeyen sevgilinin, güneş topuna benzeyen mahalline uğrayan herkes, tıpkı zerre gibi varlığını yitirir.)
''sahrâ-neverd-i âlem olaldan o hâlveş
bir nâfe hâsıl etmedi âhû-yı âfitâb'' (güneş âhûsu, dünyanın bütün çöllerini dolaşıp durduğu hâlde, sevgilinin yüzündeki benin renginde ve kokusunda bir misk kokusu elde edemedi.)
''aks-i ruhun o bâdeye bir kerre kim düşer
tâ haşr lây-ı hummu verir bûy-ı âfitâb'' (ey sevgili! senin yanağının görüntüsü bir defa o şaraba düşse, bu şarap küpünün tortusu kıyamete kadar güneş'in kokusunu verir.)
''ey nahl-i tâze uğrasa gülzâr-ı kûyuna
gülbün-firâz-ı dûzah olur cûy-ı âfitâb'' (ey taze fidana benzeyen sevgili! güneş ırmağı, senin mahallin olan gül bahçesine uğrasa, cehennemde bile gül fidanları çıkarır.)
''ey nâ’ilî o turra ki çevgân-ı fitnedir
pâmâl iken rübûdesidir gûy-ı âfitâb'' (ey nâ’ilî! sevgilinin alnına dökülen o büklüm büklüm saç, bir fitne çevgânıdır. ayaklar altında sürünürken bile güneş topunu yakalar.”
[[/alıntı]] (türkiyat araştırmaları dergisi 185-189. sf. - nagehan uçan eke)
nihâyet, güftecisi bilinmeyen fakat bestesi leyla saz'a ait olan hüzzam makâmındaki şarkının sözlerinde geçen bir kelimedir.
''ey sabâh-ı hüsn ü ânın âfitâb-ı enveri!
ey zarâfet bağının şen bülbülü nâzik teri!
yokken asla gönlümün kalb-i lâtîfinde yeri
ben bu hâlimle ne sevdim sen gibi bir dilberi!''
devamını gör...
anlamak için dinleyen insan
gözlerinizin taaa içine bakar ve göz bebeklerinde kendinizi görürsünüz. öyle yüzeysel değil de derinden derine sizi anlamak için çabalar.
muhtemelen elleri o an çenesindedir. dertliyseniz hüzünlü, keyifliyseniz gözleri güler halde bakar.
derler ya gözler kalbin aynasıdır diye. tam öyle işte. gerçek arkadaş, dost ve yoldaş dinlerken gözlerini sizinkinden kaçırmaz.
birde gerçekten anlamak için dinleyen size anlattığınız şeyleri anlayabilmek için isabetli ve konuyu açıklamaya yardımcı sorular sorar.
tuzaklar kurmaz, zorda bırakacak sorular sormaz. sizi onaylayan bakışlarla sözünüzü kesmeden hafifçe başıyla onaylayarak dinler.
bu anlattıklarımı gördüğünüz dinleyiciniz varsa; sevin sayın, yanınızda, yakınızda tutun her daim.
muhtemelen elleri o an çenesindedir. dertliyseniz hüzünlü, keyifliyseniz gözleri güler halde bakar.
derler ya gözler kalbin aynasıdır diye. tam öyle işte. gerçek arkadaş, dost ve yoldaş dinlerken gözlerini sizinkinden kaçırmaz.
birde gerçekten anlamak için dinleyen size anlattığınız şeyleri anlayabilmek için isabetli ve konuyu açıklamaya yardımcı sorular sorar.
tuzaklar kurmaz, zorda bırakacak sorular sormaz. sizi onaylayan bakışlarla sözünüzü kesmeden hafifçe başıyla onaylayarak dinler.
bu anlattıklarımı gördüğünüz dinleyiciniz varsa; sevin sayın, yanınızda, yakınızda tutun her daim.
devamını gör...
ayrılık
yarım kalmış bir kitap gibi ben bir yandayım,
sulanmayan bir çiçek gibi sen bir yandasın,
yerinden olmuş yaprak gibiyiz, düşüyoruz,
baştan yaşarım sorsan ama sen hiç olmamışız farzet.
farzet hiç tanışmadık,
buluşmadık,
hiç dönmedin o köşeden.
farzet hiç yanaşmadık,
koklaşmadık,
hiç içmedik o şişeden.
farzet o fallar tutmadı,
yıldızlar barışmadı,
hiç yorulmadık öpüşmekten.
senle bir rüya gördük,
herkesin gözü önünde,
kimse bilmez ne oldu sahiden...
f a r z e t... *
sulanmayan bir çiçek gibi sen bir yandasın,
yerinden olmuş yaprak gibiyiz, düşüyoruz,
baştan yaşarım sorsan ama sen hiç olmamışız farzet.
farzet hiç tanışmadık,
buluşmadık,
hiç dönmedin o köşeden.
farzet hiç yanaşmadık,
koklaşmadık,
hiç içmedik o şişeden.
farzet o fallar tutmadı,
yıldızlar barışmadı,
hiç yorulmadık öpüşmekten.
senle bir rüya gördük,
herkesin gözü önünde,
kimse bilmez ne oldu sahiden...
f a r z e t... *
devamını gör...
didem madak
şimdi aramıza duvar örsen yine kalkıp senin sevdiğin renge boyarım
devamını gör...
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı
küçükken nasıl da kıskanırdım bu fotoğrafları görünce. ama şimdi anlıyorum ki elinden tuttuğu o çocuk hepimiziz.
"beni görmek demek,mutlaka yüzümü görmek değildir.benim fikirlerimi,benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir." dediğinde yanılmıyordu.
kaç yaşına gelirsek gelelim çocuklar gibi kutlayacağımız bayramımız kutlu olsun!
açtığın yolda, gösterdiğin hedefe!
"beni görmek demek,mutlaka yüzümü görmek değildir.benim fikirlerimi,benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir." dediğinde yanılmıyordu.
kaç yaşına gelirsek gelelim çocuklar gibi kutlayacağımız bayramımız kutlu olsun!
açtığın yolda, gösterdiğin hedefe!
devamını gör...
balık etli kadın
yemek de yaparım salçayla, göbek de atarım kalçayla çat çat çat çat
(bkz: başlıkları okuyunca diline şarkı dolanan yazar)
(bkz: başlıkları okuyunca diline şarkı dolanan yazar)
devamını gör...


