aynı öğretmen sonradan döner ve anlamayan var mı diye sorar.
candır can.
devamını gör...

o kadar çok ki birini yazsam biri " ben de varım" diyor. o yüzden bir seçim yapmak istemiyorum ama sabahattin ali ve dostoyevski kesinlikle bu yazarlardan olurdu.
devamını gör...

kim o deme boşuna benim ben
öyle bir ben ki gelen kapına
baştan başa sen.
devamını gör...

çok eğlenceli keyifli tanımları olan, tanımlarında kendimi bulduğum, hem okuyup hem beğendiğim
hatta benimseyip nick altı yazdım sandığım yazar.*
ortak bir uslübümüz var.
arada birbirimizi idare edelim, ben yazmadığım zamanlarda sen yaz sen yazmayınca ben yazayım.
devamını gör...

yayınlanmasının üzerinden iki yüzyıldan fazla geçmiş olması, bu arada bilimin çağlar atlamış olmasına rağmen hala büyük oranda doğru tespitler barındıran jean jacques rousseau eseridir. özellikle psikoloji ve pedagoji bilimlerinin daha ortada olmadığı 18 yy için devrimsel bir kitaptır. en basitinden günümüz bazı popüler çocuk doktorları bile, ninelerimiz en doğrusunu yapıyordu bebeleri kundaklamak gerekir derken, bu adam o dönemde kundaklamanın çocuğun hem fizyolojik hem de psikolojik gelişimine olumsuz etkilerinin olacağını söylemiştir.

öne sürülen bazı savlar bilimsel gelişmeyle desteksiz kalmış olsa da bir sistem olarak ortaya koyduğu eğitim modeli sağlamdır. bireysel olarak uygulayan var mıdır bilmiyorum ama fransa dahil hiçbir ülkede bir eğitim politikası olarak uygulanmamıştır. bu haliyle bir eğitim ütopyası gibidir.

yazıldığı dönem dikkate alınarak bir rehber kitap olarak değil de bir klasik eser olarak okunmalı. yazılanları o çağın kafasıyla tartmalı ve bulunduğumuz çağın bilimsel imbiğinden geçirerek dimağımıza işlemeliyiz.

rousseau'nun beyin kıvrımlarında seyahat etmek, çağının ötesindeki düşünce yapısını anlamak için ideal bir eserdir.
devamını gör...

fransızcada "seni özledim" cümlesinin tam bir karşılığı yoktur. onun yerine "sen bende eksiksin" anlamına gelen tu me manques ifadesi kullanılır. yani fransızlara göre özlemek eksilmektir. çok nahif...
devamını gör...

kendilerine yanlış gelen her şeye bir yafta yapıştırma gereği duyan güruh tarafından söylenmiş söz. sevişirseniz; haramdır, eleştirirseniz; vatan hainisiniz, ama böyle derseniz; teröristsiniz vb.gibi.

edit: yazım hatası için uyaran ibn haldun'a teşekkürler.
devamını gör...

kar yağmış.
doğduğum günün gazete manşeti kar yağısıyla ilgili. yok öyle büyük bir felaket de olmamış. çiğ düşmemiş. ya da kış yaşanmayan bir ülkede de doğmamışım. mevsim de zaten kış. “dondurucu soğuklar geliyor” da haberin devamı. hiç mi sorunu yokmuş ülkenin? bir acayip durum.
devamını gör...

sıvı tekel ürünlerine de bu muameleyi yapıyorlar deliriyorum, inadına saydam beyaz poşete koyuyorum biraları. ne yapıyorum emenike, kul hakkı mı yiyorum? kendi paramla aldığım biralar onlar benim.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

insana yanlış kararlar verdirtebilecek olan duygudur.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

1955 yapımı fransız yönetmen jules dassin'in soygun / polisiye filmidir. tam adı du rififi chez les hommes olup, erkekler arasında maraza, hırgür, şamata gibi bir anlama gelmektedir.

--! spoiler !--

abd dışında çekilen ilk film noir lardan olan film, imkansız bir soygunu gerçekleştirmeye çalışan 4 kişinin hikayesini anlatmaktadır. film zamanının çok ötesinde olup fransız sinemasının ve kendi janrasının en başarılı filmlerinden biridir.

senatör mc carthy'ci amerikan karşıtı faaliyetleri izleme komitesi (huac) tarafından soruşturulurken ülkesini terkeden ve fransa'ya yerleşen amerikalı yönetmen jules dassin'in fransa'da çektiği ilk, avrupa'da çektiği ikinci filmdir.

filmin soygun sahnesi efsanedir. tam olarak 30 dakikadan fazla süren, sıfır diyalog ve müzik içeren bu sahne sinemanın büyüsüdür. yönetmen ile görüntü yönetmeni philippe agostini bu sahnenin çekimi sırasında fikir ayrılığına düşmüşler, görüntü yönetmeni böyle bir şey olamayacağını seyircinin sıkılacağı konusunda ısrar etmiş, ama çekimler bittikten sonra izlediğinde yönetmene hak vermiştir.

soygundan sonra gerçekleşen olaylar ise daha polisiye tarzdadır. filmin bu kısmını da çok beğenmekle beraber, kendi dönemindeki benzer hollywood filmlerine kıyasla daha deneysel şeyler yapılmış, ve kanaatimce çok da başarılı olunmuş.

bu kadar minimalistik bir filmi devasa bir suç destanı gibi hissettirmek kesinlikle kolay bir iş değil. film bir an bile temposunu kaybetmeden ilerler ve tatmin edici bir sonla biter. aynı tarzda kült olmuş yüksek bütçeli hollywood yapımları arasında kaybolmuş, bir elmas gibi parıldayan bir filmdir.

filmin baş karakterinin ismi bile söylerken insanın içini bir hoş ediyor. tony le stéphanois ( toni lö sitefanuva )

henüz seyretmedeyseniz tavsiye ederim, pişman olmayacaksınız.

--! spoiler !--

film noir için #146489
devamını gör...

ankara samimidir, istanbul'da ise hemen herkesin üzerine sirayet etmiş gereksiz bir kibir havası mevcut.
devamını gör...

(bkz: vay anam vay neler dönmüş serhat ya)
devamını gör...

nerede müslümanlar ile ilgili bir durum/eylem olsa; ülkenin ateist/deist kesimi tarafından ağza alınmayacak bir dil/üslup ile sistematik bir şekilde küçük dürüşürülmeye çalışılıyor.

böyle bir kanaldan rahatsız mısın?

çözüm: izleme.

kaldı ki, zaten bu kanalın muhatabı siz ve çocuklarınız değil.

olması gereken şey: dayatma yoluyla yapılmadığı sürece her kesin kendi inancı ile yayın yapma hakkına sahip olmasıdır.

sana ters mi geliyor? izleme.

ben, izlemek/görmek istemediğim hiç bir şeyi izlemiyor ve görmüyorum. birinin bunu bana zorla yaptırmasını da istemem açıkçası.

özetle: başkasının faydasına, mutluluğuna sebep olacak bir fiil/eylemin seni rahatsız etmemesi gerekir, bunu sana dayatmadıkları sürece.

sen istiyorsun ki herkes senin gibi düşünsün. insanlar ateist/deist olsun, otokontrol sağlayan içsel motivasyonlardan uzak hedonist bir yaşam tarzında yaşasın.

senin, seküler, hedonist ve içinde inanç barındırmayan bir yaşamı arzulaman; "temel hak" ama benim bu tarz yaşamı yaşamak istememem; "yobazlık ve gericilik" öyle mi?

ülkenin en okumuş, ilerici, kendini geliştirmiş, aydın ve medeni kesimi; kendisi gibi düşünmeyen insanların giyeceği elbisesinden tut, okuyabileceği okuluna kadar kendi karar vermek istiyor.

kıyamam! ne kadar da çağdaş ve ilerici insanlar.!

edit: benim nazarımda küfür ve ya hakaret niteliğinde sarf edilmemiş olan bir sözün; başka bir insanı incitmesini asla istemem. öyle bir niyetle yazan bir insan değilim.

insanların fikrine/değerine/inancına/kutsalına saldırarak psikolojik olarak "tatmin" olma gayretinde bir insan değilim.

küfür ve hakaret peşinde olsam; bu sözlükte yazma gereği duymam.!
devamını gör...

“çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.” mustafa kemal atatürk.
devamını gör...

cumhuriyet tarihinin en büyük girişimlerinden sadece bir tanesiydi. devlete hatırı sayılır emeği vardır.
devamını gör...

sıfır alınan arabaya tüp taktırmak. sırf bu yüzden fabrika çıkışlı arabalar üretildi.
devamını gör...

sağolsun muhalif kesim için kullanmak üzere yeni sıfatlar kazandırmıştır. biz genelde terörist, vatan haini, çapulcu vs. gibi sıfatlara alışıktık.

(bkz: köhne bizans)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim