kant ahlakı
kant için, aklın ötesinde başka bir merci yoktur. aklı, ahlaki otorite olarak temellendirmiş ve böylece evrensel bir ahlak kurmaya çalışmıştır. kant'ın ahlak felsefesi içerikten yoksun kuralcı katı normlar zinciri olarak eleştirilmiştir çoğu zaman.özgür insan iradesinin ahlak yasalarına uyulması bilincinde olduğunu savunmuş.
devamını gör...
kadınlar camiye giremez
çok iyi hatırlıyorum imamın karısı mı ne beni bir camiye almamıştı...başım kapalı değil diye, ortaokula gidiyordum...millet kafayı yemiş!
devamını gör...
gece yolculuğu
en çok çok çok özlediğimdir. bir önceki gece sabahlarım, öğlene doğru yatarım, akşam uyanırım. sonra o tatlı hazırlık başlar, bavul toplanır falan.
saat 22:00 gibi yola çıkarım, müzik tabi ki eşlik eder bana. sonra yavaş yavaş sürerim, yaklaşık 10 saat sonra varınca hiç dinlenmeden koşa koşa denize giderim. oooof of...
saat 22:00 gibi yola çıkarım, müzik tabi ki eşlik eder bana. sonra yavaş yavaş sürerim, yaklaşık 10 saat sonra varınca hiç dinlenmeden koşa koşa denize giderim. oooof of...
devamını gör...
beavis and butt-head
efsane iki karakteri barından, çok pislik ve bir o kadar da güzel dizi. bazen aynen onlar gibi gülüp karşımdaki insanın da eşlik etmesini bekliyorum... yanlış yapıyorum.
devamını gör...
(tematik)
ölmüş birini özlemek
anneannem mavişimi istisnasiz hergün özlerim.
o benim geç bulup erken kaybettiğim annemdi.( anne sevgisini annemde hic yaşamadım desem yeridir.) anneannem çok sert bir kadındı, yüzü hiç gülmez beton bir duvar kadar güleçti diyeyim siz anlayın. çocukları bile bir metre uzağında dururdu etrafına adeta görünmez bir duvar örmüş gibiydi.
babaannemin hastalığının başlangıcında, sülaledeki hic kimse dedeme tahammul edemeyeceği icin köye gitmek istemedi. 13 yaşındayken bir yıl okulumu dondurup köyde kalmıştım. babamın babası olan dedemin baskısı ve nice zorluk içinde geçen günlerden birinde çok dolmuştu yüreğim, bir soluk alırım belki diye anneannemlere gittim. sırtı kapiya dönük hali tezgahında halı dokuyordu. elindeki bir kiloluk hali tarağıni güm güm indirirken halıya ,kafama vurma ihtimalini göze alıp birden sarıldım arkasından. sımsıkı yumdum gözlerimi, kafama indirecegi tarağı bekledim. nefesim kesildi o an...
- "gel yanıma otur, halı dokumayı belleteyim" dedi.
sesizce yanina oturdum tezgahtaki halıda bana önceleri bir karış, sonra iki karış yer açtı. kalbinin kapılarını açar gibi...
sonrası öyle güzeldi ki, tüm kedere karşı artik benim de sığınacağım bir annem vardı. bildiği ne varsa yillar icerisinde bana öğretti. yaz tatillerim hızlandırılmış bir kurs gibiydi. kah kepçeyi kafama indirdi, kah oklavayı geçirdi. bir kere bile canımı acıtmak icin vurmadığından hic canımı yakmadı. cok sey yaşadık yaz tatillerinde, o suratsız kadin benimle yaşıt gibiydi. neşesi şakası bambaşka biriydi benimleyken...
yıllar içerisinde bize en koyan dönem , benim istanbul'a dönüş haftam olurdu. kendimizi deli gibi işe verirdik. sanki o günü unutmak ister gibi...
o gün gelip çatınca, 5 kızi gelin olurken, 4 oğlu askere giderken ağlamayan anneannem arkamdan hüngür hüngür ağlardı. en son seferde dizlerinin bağı çözülüp ceviz ağacına yaslanıp ağladığı o hali gözümün önünden gitmiyor.
4 yıl evvel onu kaybettim. o gün bugündür köye gidemiyorum. ben köye gelir gelmez saat kac olursa olsun bahçe duvarından mavi mavi bakıp " gıvırcık guzuuuum."diye fısıltıyla seslenip yanina gelince koklaya koklaya bir kere öpünce " hadi ebengil görmesin kızarlar belki, hadi git işlerini gör. sonra deden kızar kötülük eder" diyen kimsem olmayacak.
bu şarkıyı her dinleyişimde o yörük halıları beni anneannemle geçen günlerimize sürükler. koca ömründe evlâdı bile ondaki sıcaklığı çıkarıp, kollarına sarmaya zahmet etmedigi muhteşem kadın.
yırtıldık kağıt gibi ortadan...
o benim geç bulup erken kaybettiğim annemdi.( anne sevgisini annemde hic yaşamadım desem yeridir.) anneannem çok sert bir kadındı, yüzü hiç gülmez beton bir duvar kadar güleçti diyeyim siz anlayın. çocukları bile bir metre uzağında dururdu etrafına adeta görünmez bir duvar örmüş gibiydi.
babaannemin hastalığının başlangıcında, sülaledeki hic kimse dedeme tahammul edemeyeceği icin köye gitmek istemedi. 13 yaşındayken bir yıl okulumu dondurup köyde kalmıştım. babamın babası olan dedemin baskısı ve nice zorluk içinde geçen günlerden birinde çok dolmuştu yüreğim, bir soluk alırım belki diye anneannemlere gittim. sırtı kapiya dönük hali tezgahında halı dokuyordu. elindeki bir kiloluk hali tarağıni güm güm indirirken halıya ,kafama vurma ihtimalini göze alıp birden sarıldım arkasından. sımsıkı yumdum gözlerimi, kafama indirecegi tarağı bekledim. nefesim kesildi o an...
- "gel yanıma otur, halı dokumayı belleteyim" dedi.
sesizce yanina oturdum tezgahtaki halıda bana önceleri bir karış, sonra iki karış yer açtı. kalbinin kapılarını açar gibi...
sonrası öyle güzeldi ki, tüm kedere karşı artik benim de sığınacağım bir annem vardı. bildiği ne varsa yillar icerisinde bana öğretti. yaz tatillerim hızlandırılmış bir kurs gibiydi. kah kepçeyi kafama indirdi, kah oklavayı geçirdi. bir kere bile canımı acıtmak icin vurmadığından hic canımı yakmadı. cok sey yaşadık yaz tatillerinde, o suratsız kadin benimle yaşıt gibiydi. neşesi şakası bambaşka biriydi benimleyken...
yıllar içerisinde bize en koyan dönem , benim istanbul'a dönüş haftam olurdu. kendimizi deli gibi işe verirdik. sanki o günü unutmak ister gibi...
o gün gelip çatınca, 5 kızi gelin olurken, 4 oğlu askere giderken ağlamayan anneannem arkamdan hüngür hüngür ağlardı. en son seferde dizlerinin bağı çözülüp ceviz ağacına yaslanıp ağladığı o hali gözümün önünden gitmiyor.
4 yıl evvel onu kaybettim. o gün bugündür köye gidemiyorum. ben köye gelir gelmez saat kac olursa olsun bahçe duvarından mavi mavi bakıp " gıvırcık guzuuuum."diye fısıltıyla seslenip yanina gelince koklaya koklaya bir kere öpünce " hadi ebengil görmesin kızarlar belki, hadi git işlerini gör. sonra deden kızar kötülük eder" diyen kimsem olmayacak.
bu şarkıyı her dinleyişimde o yörük halıları beni anneannemle geçen günlerimize sürükler. koca ömründe evlâdı bile ondaki sıcaklığı çıkarıp, kollarına sarmaya zahmet etmedigi muhteşem kadın.
yırtıldık kağıt gibi ortadan...
devamını gör...
yazarların hayat felsefesi
bu ülkeden basıp gitmek..bunun için uğraşmak ve didinmek..
devamını gör...
seni seviyorum demenin farklı şekilleri
üşüdüysen kalkalım.
devamını gör...
hiç şaşmaz ön yargıları olan insan
necati şaşmaz mesela,
bu ülkeye nazar değdi
bu ülkeye nazar değdi
devamını gör...
türkiye'nin 37 ülke içinde siyasi paylaşım yapmaktan en çok çekinilen ülke olması
almanya kökenli istatistik kuruluşu statista'da yayınlanan veridir.
--- alıntı ---
37 ülke arasında başının belaya gireceğine inandığı için sosyal medyada siyasi görüşlerini paylaşmaktan en çok çekinen halk türkiye (%65), ezici çoğunluk kendini ifade etmekten korkuyor.
--- alıntı ---

diğer bir istatistik ise sodev'e ait.
--- alıntı ---
sodev'in araştırmasına göre türkiye ifade özgürlüğünün olduğuna en çok inanan seçmenler ak partililer (%73) ve mhp'liler (%55) .
chp'lilerin %76'sı, iyi parti'lilerin %80'i, hdp'lilerin %82'si türkiye ifade özgürlüğünün olmadığını düşünüyor.
--- alıntı ---

bu konuda ayrıntılı bir tweet dizisi için buradan
--- alıntı ---
37 ülke arasında başının belaya gireceğine inandığı için sosyal medyada siyasi görüşlerini paylaşmaktan en çok çekinen halk türkiye (%65), ezici çoğunluk kendini ifade etmekten korkuyor.
--- alıntı ---

diğer bir istatistik ise sodev'e ait.
--- alıntı ---
sodev'in araştırmasına göre türkiye ifade özgürlüğünün olduğuna en çok inanan seçmenler ak partililer (%73) ve mhp'liler (%55) .
chp'lilerin %76'sı, iyi parti'lilerin %80'i, hdp'lilerin %82'si türkiye ifade özgürlüğünün olmadığını düşünüyor.
--- alıntı ---

bu konuda ayrıntılı bir tweet dizisi için buradan
devamını gör...
mustafa kemal atatürk
türk gençliğinin sana o kadar ihtiyacı var ki... arıyoruz seni...
devamını gör...
birinden soğumak için nedenler
gözüme baka baka yalan söylemesi.
devamını gör...
nefelometri
proteinlerin,sülfosalisilat veya tca gibi maddelerle oluşturduğu bulanıklığa çarparak yansıyan ışığın ölçümüne dayanan biyokimyasal metottur.
devamını gör...
14 şubat 2021 sözlük store indirimi
renkli mahlas'ın son 24 saati. sayın iko indirim 48 saat boyunca geçerli olsa olmaz mı yahu?
hemen içinizden, "ulan buda gayserili galiba" diye geçirmeyin efendim, devir hesap devri lütfen.*
indirim bitecek renkli mahlası 1050 kayme zararla yenileyeceğim, bana da yazık kardeşim, görün bunları lütfen*
hemen içinizden, "ulan buda gayserili galiba" diye geçirmeyin efendim, devir hesap devri lütfen.*
indirim bitecek renkli mahlası 1050 kayme zararla yenileyeceğim, bana da yazık kardeşim, görün bunları lütfen*
devamını gör...
lebenswelt
20.yy düşünce atlası içinde en merkezi kavramdır diye yeminler içsek çarpılmayız diye ümit ediyorum. ingilizce metinlerde ‘lifeworld’ olarak karşımıza çıkar. ‘farklı bilinçlerin birlikte deneyimlediği dünya’ anlamındadır. tanımı itibariyle de anlaşılacağı üzere bu kavram fenomenolojinin merkezindedir. husserl fenomenolojisinin tüm amacı aslında lebenswelt’in imkanıdır: özneler sahip olduğu bu farklı bilinçlere rağmen ortak bi dünyayı kesin bir bilgiyle deneyimleyebilirler mi
20.yy sosyal bilimlerinde bu kavramı farklı yollarla bi çok kişi kullanmıştır. dilthey, patocka, heidegger, schutz, marleu-ponty fenomenoloji çalışmalarında yer vermiştir. keza weber, habermas, bourdieu’nun sosyoloji kuramlarında bilginin merkezine yerleştirilmiştir. wittgenstein’da da sık sık karşımıza çıkar.
husserl’a göre bu kollektif öznelliklerin algısına tamamıyla açık, mutlak olarak anlaşılabilir bi zemindir dünya. heidegger’de ‘in der welt sein’ olarak ifade etti bunu ancak bunu belli bi hiyerarşiye bağladı. husserl ise batı metafiziğinin ortodoks anlayışa bağlı kaldı ve nesnellik kaygısıyla felsefesini adeta kartezyen zeminde konumlandırdı. batı felsefe tarihi içinde husserl için rahatlıkla 2. descartes denebilir. lebenswelt ile beraber bir diğer husserl kavramı olan epokhe’de burada ciddi önem taşır.
daha sonra ilerleyen zamanlarda patocka ve marleu-ponty bu kavramı daha dinamik hale getirdiler ve lebenswelt’i durağan çizgisinden kurtardılar. özellikle heidegger'den sonra lebenswelt 'hakikati aramak' değil 'zaten hakikatin içinde yaşıyor olmak'a dönüştü..
20.yy sosyal bilimlerinde bu kavramı farklı yollarla bi çok kişi kullanmıştır. dilthey, patocka, heidegger, schutz, marleu-ponty fenomenoloji çalışmalarında yer vermiştir. keza weber, habermas, bourdieu’nun sosyoloji kuramlarında bilginin merkezine yerleştirilmiştir. wittgenstein’da da sık sık karşımıza çıkar.
husserl’a göre bu kollektif öznelliklerin algısına tamamıyla açık, mutlak olarak anlaşılabilir bi zemindir dünya. heidegger’de ‘in der welt sein’ olarak ifade etti bunu ancak bunu belli bi hiyerarşiye bağladı. husserl ise batı metafiziğinin ortodoks anlayışa bağlı kaldı ve nesnellik kaygısıyla felsefesini adeta kartezyen zeminde konumlandırdı. batı felsefe tarihi içinde husserl için rahatlıkla 2. descartes denebilir. lebenswelt ile beraber bir diğer husserl kavramı olan epokhe’de burada ciddi önem taşır.
daha sonra ilerleyen zamanlarda patocka ve marleu-ponty bu kavramı daha dinamik hale getirdiler ve lebenswelt’i durağan çizgisinden kurtardılar. özellikle heidegger'den sonra lebenswelt 'hakikati aramak' değil 'zaten hakikatin içinde yaşıyor olmak'a dönüştü..
devamını gör...
çocukların yarattığı kelimeler
deyze-teyze
baba-buba
su-çu
araba-ayaba
ayı-alığ
baba-buba
su-çu
araba-ayaba
ayı-alığ
devamını gör...
kafa sözlük ocak ve şubat ayı istatistiklerindeki düşüş
şubat ocak'tan, mart da şubat'tan daha iyi, nisan mart'tan zaten çok iyi olacak.
(bkz: bakın burası çok önemli)
(bkz: bakın burası çok önemli)
devamını gör...
menzil tarikatı
tarikat değil cemaattir nakşibendi tarikatına mensupturlar.
edit: nikiforenko adlı yazara göre başında şeyh efendi olduğu için hem tarikat hem cemaat sayılırmış.
edit: nikiforenko adlı yazara göre başında şeyh efendi olduğu için hem tarikat hem cemaat sayılırmış.
devamını gör...
olgunluk belirtileri
küfretmeden, hakaret etmeden derdini anlatabilmek...
kolay öfkelenmemek, öfkelendiğinde bunu kontrol altında tutabilmek...
insanların ne dediğini takmamak ve hayatını kendi isteklerin doğrultusunda şekillendirmek...
dedikodu yapmamak, insanları olduğu gibi kabul etmek, edemiyorsan arkalarından atıp tutmak yerine onlardan uzak durmak...
"kadınlar şöyledir", "erkekler böyledir" gibi aptalca genellemelerden kaçınmak, insanların birbirlerinden farklı olduğunu anlamak...
bir ya da birkaç insandan ağzı yandığında bunun faturasını başkalarına kesmemek...
tek eşli olmayı enayilik olarak değil, insanlık olarak görmek...
yeri geldiğinde alttan alabilmeyi ve özür dilemeyi bilmek...
insanlarla kavga etmemeyi karaktersizlik olarak görmemek, kısacık hayatımızda buna değmediğini anlamak...
...
kolay öfkelenmemek, öfkelendiğinde bunu kontrol altında tutabilmek...
insanların ne dediğini takmamak ve hayatını kendi isteklerin doğrultusunda şekillendirmek...
dedikodu yapmamak, insanları olduğu gibi kabul etmek, edemiyorsan arkalarından atıp tutmak yerine onlardan uzak durmak...
"kadınlar şöyledir", "erkekler böyledir" gibi aptalca genellemelerden kaçınmak, insanların birbirlerinden farklı olduğunu anlamak...
bir ya da birkaç insandan ağzı yandığında bunun faturasını başkalarına kesmemek...
tek eşli olmayı enayilik olarak değil, insanlık olarak görmek...
yeri geldiğinde alttan alabilmeyi ve özür dilemeyi bilmek...
insanlarla kavga etmemeyi karaktersizlik olarak görmemek, kısacık hayatımızda buna değmediğini anlamak...
...
devamını gör...
evlilik
üzerine iyice düşünülmesi gereken müessese. evlilik için yaş sınırının yükseltilmesi ve öncesinde çeşitli elemelerin / yeterliliklerin olması gerektiğine inanıyorum gün geçtikçe.
devamını gör...
ekmek 10 lira olsa olacaklar
a haber: ekmeğin obeziteye neden olduğu ortaya çıktı. ekmek yemeyin. (ardından da mehter marşı çalınır.)
devamını gör...