yıllar önce altınoluk'ta rastgele girdiğim bir lokantada yediğim,lezzetini hala unutamadığım şahane yemek.
devamını gör...

tekel bayiim olduğu için her gün yaptığım şey.
devamını gör...

affetmediğiniz her insan zamanınızdan çalar. sürekli o kişiyi düşünür hem aklınızı hem kalbinizi o kişiyle meşgul eder, o kişiye kinlenir ya da kızarsınız. size asıl zarar veren de budur. bu yüzden bir insanı affettim demek kişinin aklınızdan ve kalbinizden çıkmasını sağlar. o kişiyi affetmek alıp bağrınıza basın, eskisi gibi olun demek değildir. illa affettiğinizi o kişinin bilmesi de gerekmez ayrıca.
don miguel ruiz - dört anlaşma affetmek iyileşmenin tek yoludur.
devamını gör...

bir cengiz aytmatov klasiğidir.



--! spoiler !--

özellikle nayman ana'nın geçtiği kısım fazlasıyla etkileyicidir. ancak kitabın bir kısmı çıkarılmıştır. bu bölüm ise kgb'yi suçladığından, kitapta yer almasına izin verilmemiştir. aynı zamanda bu kısımda kitap kahramanlarından kuttubayev'in nasıl öldüğü anlatılır ve bu kısım daha sonra cengiz han'a küsen bulut adıyla basılmıştır.

--! spoiler !--
devamını gör...

akıllı adamdır. kendi hayal gücüne güvenir. kitap okurken yazarın düşündüğü şeyleri gözümüzde canlandırmaya çalışırken film izlerken yazarın düşündüğü şeyleri gözünde canlandıran yönetmenin bu düşünceleri görsele dökmesini izliyoruz ki bu bizi düşünce tembeli ve haya gücü fukarası yapar.
devamını gör...

tik tok'da kaybolmuş kuşak.
devamını gör...

türkiyedeki barcelona taraftarları yüzünden menfi hislerimin artmasına sebep olan takım.

son yıllarda , dünya futbolu, barça ile yatıyor, barça ile kalkıyor. elbette kimin kimle yatıp kalktığı bizi alâkadar etmez. nethekim özel hayatın gizliliği denen bir realite var.

kimileri bu takımı asrın takımı ilan ederken, kimileri de böyle bir takımın bir daha yer yüzünde boy gösteremeyeceğini iddia ediyor. görüştür saygı duyduk diyelim-

bunu yaparken de, barça'ya atfedilen kutsiyetin biri bin para. hele ülkemizdeki barça fanatikleri ki, biz onlara barçala behçet diyoruz, gemi azıya almışlar sallıyorlar da sallıyorlar.

yok efendim barça ezilenlerin takımıymış da, soldan soldan geliyormuş da, faşizme karşı omuz omuzaymış da. sanırsınız ki, takımı marx amca kurmuş, engels amca da ikinci başkanı.

evet ret edemeyeceğimiz bazı tarihi enstrümanlar mevcut. ama popodan üfürmek suretiyle, dilden dile aktarılan ve gerçekleri ters yüz eden efsaneleştirme çabaları bu enstrümanların da bozuk ses vermesine neden oluyor.

bu sebeple, bazı hususları barçala behçetlere hatırlatmayı bir görev addederiz;

barcelona'yı katalanlar kurmadı. an itibarıyla milli takım gözüyle baktıkları ve sonsuz bağlılık duydukları bu takımın harcında katalan parmağı yok. gamper katalan değil, kurucular arasında da, o çok nefret ettikleri ispanyollar var.

yani nereden tutarsanız tutun kuruluş elde kalıyor. efsane ölü doğuyor.

elbette ki ispanya iç savaşı dönemindeki tutumları ve mücadelelerini saygı ile karşılıyoruz amma velâkin bu tarz meselelere mabadi düzlemden değil, gerçeklerden hareket ederek bakmak gerektiğine inanıyoruz.

gelelim ikinci hatırlatmamıza, katalanları ezilen olarak görmek kadar uçuk bir düşünce olamaz. böyle düşünüyorsanız hayatınız da hiç katalan görmemişsiniz demektir. görmüşseniz de kesinlikle körsünüz ya da analiz yeteneğiniz sıfır! katalanlar kadar kibirli ve burnu havada elemanlar görmek şu fani dünyada çok zor. gerek taraftar profili gerekse halk profili tepeden bakmak suretiyle kendilerini olimpos'un tepesine oturmuş zeus'un başparmağındaki nasır zannetmekle meşgul.

bölgenin gelişmişlik düzeyi çok yüksek ve ispanya geneline oranla da, yaşam standartları bire beş veriyor. yani geldiğimiz nokta da ezen- ezilen çelişkisi falan yok. bu basit palavradan öteye gitmiyor. madrid'e faşist takım diye lanet yağdıran barçala behçetler, mikro milliyetçi, mabadı kalkık tempra modunda, ortada arzı endam eden katalanlara tapıyor ya ifrit oluyorum arkadaş.

ayıp ediyorsunuz barçala behçetler! atlethic bilbao'ya ayıp ediyorsunuz. roma'ya ayıp ediyorsunuz. livorno'ya ayıp ediyorsunuz. gerçek anlamda halk takımı olan takımlara, sınıfsal mücadele de simgeleşen camialara ayıp ediyorsunuz. yalan yanlış bilgi höpürdetmeleriyle barça aşkınızı millete angaje etmeye çalışıyorsunuz ya ayıbın kuyruklusunu kendinize ediyorsunuz.

sizlerin sayesinde ''içimde ki barça aşkı bambaşka o büyük taraftarınla çok yaşa (...)'' tezahüratını seslendirmeden duramıyorum. barça'yı izlediğim her maç rakip takım golü attığında sevinçten kendimi kaybetmemin sebebi sizsiniz ve bu itici tavırlarınız. bulmuşsunuz hemen hemen her maçını kazanan bir jenerasyon dayamışsınız sırtınızı ona, barçalıyım diye ortalıkta bu yalanlarla birlikte geziyorsunuz. oynadıkları futboldan zevk alanları ise tenzih ediyorum. ne de olsa göz pası silmek möhim bir mesele.

neyse efendim işte böyle. ''barçala behçet''lerin sayesinde bir numaralı barça düşmanı oldum. ha şunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim real'den hiç mi hiç haz etmem.

oh be içimi döktüm rahatladım.

ha bu arada azalarak bitmeye başladıklarının da altını çizmem lazım. bahsettiğim dönem takriben son 10 yıllık dönem. xavi yok artık, iniesta yok. messi de yolcu. biraz durulurlar diye ümit ediyorum. azıcık kafamız rahat eder *
devamını gör...

anlamadım mı desin yani.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

neden hep benim başıma geliyor ?
diyorsanız, bir şaman öğretisini okuduğumda heh işte bu demiştim.

"ders sen öğrenene kadar devam eder"
devamını gör...

bu gece bizlerle olan, yayın saati boyunca sohbetimize güzel tanımlarıyla ortak olan kıymetli kafa sözlük yazarlarına sonsuz teşekkürler efenim...
önümüzdeki hafta başka bir konuyla yine birlikteyiz, iyi geceler keyifli sözlükler, sağlıcakla kalın dostlar...
devamını gör...

kendi işine balta vurulmuş, eski medya içerik üreticisi beyanıdır. sosyal medya fenomenleri çıktı çıkalı kendi tv programı ve kanalı iş yapamıyor olduğundandır ne yaşlandığını kabul ediyor ne de medyayı takip edemediğini. misal yemek yerken açıp bi youtube videosu izliyorsak ve seni tercih etmiyorsak bu senin eksikliğindir. fenomenlerin çöp'lüğü değil. çağın gerisinde kalma yahut yaşlandığını kabul edip geri çekil. yapamıyorsan bir şekilde medyayı iyi anlamış ve iyi kurgulamış (ki zamanında senin de yaptığın bir şeydi) insanları takdir edip efendi efendi yoluna devam et.

vaktiyle bu medya denilen metafor, seni de eleştiriyordu: her fırsatta italyan lisesinde okuduğunu söyleyen bayülgen, programa konuk aldığı italyanla, neden çevirmen vasıtasıyla konuştu? diye... bunu da aklından çıkarmasan iyi edersin.
devamını gör...

bu konuyla ilgili tek şey bırakıyorum:
( daha fazla söze de gerek yok bence)

"havle binti hakîm, kendini peygamber'e hibe eden kadınlardan biriydi. bunun bu davranışı üzerine âişe:

“kadın kendini erkeğe hibe etmekten haya etmiyor mu?” dedi.

"resulum! eşlerinden dilediğini bir süre ihmal edip dilediğini de yanına alabilirsin. kendisinden bir süre uzak durduğun eşlerinden birini tekrar yanına almanda sana bir vebâl yoktur. bu hâl onların sevinmeleri, mahzun olmamaları, yaptığın muameleden hepsinin hoşnud olmaları bakımından daha münasiptir. allah kalplerinizde olan her şeyi bilir. allah alîmdir, halîmdir/her şeyi hakkıyla bilir, müsamahası boldur.”(ahzâb, 33/51)

âyeti inince de âişe:

“yâ rasülallah! vallahi bana öyle geliyor ki, rabb'in (kadınların değil) ancak senin arzunu/rızanı, hoşnutluğunu tahakkuk ettirmek için böyle çabuk davranıyor.” dediğini belirtmiştir.(buharî, nikah, 29; müslim, reda’ 49).

karısı bile gerçeği görmüş .daha bir şey demiyorum.
devamını gör...

orhan pamuk'un kitapları arasında en dikkat çekeni. orhan pamuk okumaya kara kitapla başlamak en doğrusu olduğundan kara kitap ile başladım. normalde cevdet bey ve oğullarını ya da sessiz evi öneriyorlar.
özgün bir kitap.
ana tema insanların kendisi olamaması
kurgusunda 33 yaşında avukat olan galip'i karısı rüya, bir gece mektupla terkediyor. karısını istanbul sokaklarında ararken karısı rüya'nın üvey kardeşi ve ünlü köşe yazarı celal salik'in de kaybolduğunu öğrenerek ikisini de arama yolculuğuna başlıyor. bu arama yolculuğu bizim aramalarımız gibi olmuyor. galip kimseye haber vermiyor kayıplardan hatta küçük yalanlar da söylüyor.
kitabın bütün kurgusu "arayış" ama eşini değil sanki galip kendisini arıyor gibi.
rüya kaybolduğunda galip ilk önce rüyanın önceki ilişkisine gidiyor. orada bulmayı umuyor, bulacağından da emin.
kitap atıf, referans konusunda "bence" oldukça zengin. bu durum okur olarak keyif veriyor. örneğin dantenin ilahi komedya kitabının cehennem bölümünden bir referans var. pavyon sahnesinde decamerondan alıntı var. kendi edebiyatımızdan iz sürme konusunda ince memedin topal alisine atıf var. marcel proust'un kayıp zamanın izinde kitabını anlatmaya lüzum yok sanıyorum.
binbirgece masallarıyla ortak biraz zira galip rüya'yı ararken küçük küçük hikayeler anlatıyor her bölümünde. mantıku't-tayr (kuşların dili) bir arayış hikayesi olduğundan benzediğini söylüyorlar (ki mantıku't-tayr'ı okumadığımdan bilgim yok), hüsn-ü aşk aynı aileden olan iki kişi birbirine aşık oluyor tıpkı rüya ve galip gibi.
şeyh galip hüsn-ü aşk'ı yazarken mesneviden etkilendiğini söylüyor. yani ustası celalettin rumi.
kitapta da galip celal'i usta olarak görüyor.
benim kitapta altını çizdiğim not aldığım birçok yer var. ama en çok etkileyen bölüm şüphesiz 1. kısımın 15. bölümü.
kitap bence defalarca okunmaya değer ki ben öyle yapacağım. iyi ki okumuşum.
sadece sabırlı okurlar için öneririm.
devamını gör...

2021 yılında hala türban din mezhep tartışmak
devamını gör...

çok istediğim bir rozet var fakat kafacoinlerim yetmiyor, kafa banktan uygun faiz oranlarıyla 500 karmacoin kredi çekmemiz mümkünse eğer. profilime yatırım yapmak istiyorum. karma kasıcam diye sözlüğü gereksiz ve kişisel bilgi çöplüğüne çevirmek istemiyorum. sadece ilham geldikçe yazarım.
devamını gör...

bilimsel olarak yaklaşmakta fayda olan kavramdır. bilim ise tanrının varlığı ya da yokluğuyla ilgilenmez. fenni bilimlere tanrıyı karıştırmanın insanları bir yere götürmeyeceği açıktır.

sosyal bilimlerde ise tanrının toplumsal bir varlık olduğu kabul edilebilir. din ise kültürel bir sistemdir. bunların etkilerini incelersin, kökenlerini araştırırsın, toplumsal bir kavram olarak tanrının veya dinin işlevleri nelerdir, gerekli midir tartışırsın.

tanrı insanı yarattığından ya da insan tanrıyı yarattığından beri tanrının varlığı tartışma konusu. kimi inanıyor, kimi inanmıyor ama inanmayanların sayısının artmasının nedenlerini toplumsal olarak açıklayabileceğimize göre; olsun ya da olmasın tanrı toplumsaldır.
devamını gör...

yurtdışında bulgar bir arkadaşımın kendisi için hazırladığı etli yemekten tattırmak istemesi ile başlamıştı.sordugumda domuz eti olmadığını ifade etmesine rağmen ısırdığım anda kıkırdamaya başlaması ile anlayıp hemen ağzımdan çıkarmıştım. tabi ne tadı ne kokusu güzeldi o ayrı mesele ancak farklı bir lezzet olsun diye denemek istemiştim.
dini inancınıza göre yersiniz yemezsiniz lakin ben sağlık açısından çok sağlıklı olmadığını, domuzların gerçekten temiz bir florası olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. birçok enfeksiyon için risk oluşturduğu için normal zamanda da yememenizi naçizane tavsiye ederim.
dipnot: yabancı arkadaşlarınızın bu domuz eti değil demesine itibar etmeyiniz.
devamını gör...

"tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. ya bir insan yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir."

kayıp otoban filmi içerisindeymiş gibi uzayan, farın aydınlattığı yollar, yeşil ve sarı tarlalar ya da tek tük evler insanı hayatın gerçekliğinden bir an olsun ayırabiliyor bazen. fakat şartlar zor, şartlar çetin... belki biz de muhteşem bir hikaye başlatırız bir gün kimbilir.
devamını gör...

"ya elim al kaldır beni
ya vaslına erdir beni" gibi mezar taşı kitabesi dinginliği ve derinliğinde cümlelerin sahibi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim