afrika'nın güney doğusunda bulunan madagaskar ada devletinin başkentidir.
devamını gör...

kökeni eski roma'ya dayanan, anadolu'nun birçok yerinde hala devam eden bir ritüeldir. bebeklerin pişik olmaması ve ileride terinin kokmaması için yapılıyor(!) bebeği dehidratasyona sokup ölümüne neden olabilecek tehlikeli bir uygulamadır.
devamını gör...

merkür adlı gezegenin enberi noktasının presesyonu adını verdiğimiz hareketini açıklayabilmek için, güneş ile merkür arasında bir yörüngede dolandığı iddia edilen hayali gezegen. öyle bir gezegenin olmadığı ve merkür'ün bu hareketinin asıl nedeni, genel görelilik teorisi ile kanıtlandı.
devamını gör...

bizim binanın bakır topraklaması çalındı.
bunu düşünemiyorum.

bu ülkede bunun içine sicmazlarsa insan değilim.
devamını gör...

sataşmadan doğan atışma
bana olur ancak atıştırma
laf salatası yapacaksan da istemem
az kelimelerinle beni diyete alıştırma
devamını gör...

son dönemde sözlükte, sosyal medyada, televizyonda sık sık karşımıza çıkan sözleşme. istanbul sözleşmesi yaşatır diyoruz ancak çok azımız sözleşmeyi yakından inceleyip okudu. hukukçu olmanın bir gereği olarak siz sayın sözlükçülere, kadınlara, çocuklara, şiddet gören erkeklere yardımcı olması adına sözleşme ile ilgili kısa kısa bilgiler verip, kendimce önemli gördüğüm birkaç maddesini yorumlamak istiyorum. biraz uzun bir yazı olacak ama okumanızda fayda var. şiddet gören erkekler ne alaka demeyin. sözleşmenin giriş kısmında; “kadınların ve genç kızların erkeklerden daha fazla oranda toplumsal cinsiyete dayalı şiddet riskine maruz kaldıklarının ve erkeklerin de aile içi şiddetin mağdurları olabileceğinin bilincinde olarak” sözleşmenin hazırlandığı ifade edilmiştir.

her ne kadar istanbul sözleşmesi olarak dillendirilse de, metnin asıl ismi kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye dair avrupa konseyi sözleşmesi’dir. avrupa konseyi’nin 11 mayıs 2011 tarihli istanbul toplantısında imzaya açıldığı için istanbul sözleşmesi olarak adlandırılmaktadır. bu husus sözleşmenin 81 inci maddesinde; “istanbul’da, 2011 yılı mayıs ayının 11. günü, ingilizce ve fransızca olarak, her iki dildeki metin de aynı derecede geçerli olmak üzere, tek nüsha halinde hazırlanan bu belge, avrupa konseyi arşivinde saklanacaktır. avrupa konseyi genel sekreteri bu belgenin onaylı kopyalarını avrupa konseyine üye her devlete, bu sözleşmenin hazırlanma sürecine katılmış üye olmayan devletlere, avrupa birliğine ve bu sözleşmeye katılmak üzere davet edilmiş bütün devletlere gönderecektir.” şeklinde ifade edilmiştir. ülkemiz 11 mayıs 2011 tarihinde bu sözleşmeyi imzalamış, 14 mart 2012 yılında onaylamış, 01 ağustos 2014 tarihinde ise yürürlüğe sokmuştur. sözleşme 81 maddeden müteşekkil olup 30 sayfadan ibarettir. merak edenler için söyleyelim; ülkemiz 1949 yılından beridir avrupa konseyine üye bir devlettir.

bu sözleşmenin, iç hukuk kuralları karşısındaki durumu nedir? herhangi bir yargılamada iç hukuk kurallarına mı yoksa sözleşmeye mi öncelik verilecektir? anayasamızın 90 ıncı maddesine göre; “usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile anayasa mahkemesine başvurulamaz. (ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." istanbul sözleşmesi temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir metin olduğundan anayasamıza göre kanundan önce uygulanma alanı bulur. yine anayasamıza göre; eğer meclis bir konuda kanun çıkarmışsa, cumhurbaşkanlığı artık o konuda kararname ile düzenleme yapamaz. bu amir hükümler uyarınca, kanundan bile güçlü olan bir metnin, cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile ortadan kaldırılıp kaldırılamayacağı yönündeki yorumu, siz değerli romalılara bırakıyorum. sözleşmenin feshine gerekçe olarak sunulan eşcinsellik konusuna ben sözleşme kapsamında rastlamadım, ancak aşağıda dikkat çeken birkaç sözleşme maddesini belirtmekte fayda görüyorum.

devletin yükümlülükleri ve titizlikle yapması gereken inceleme ve araştırmalar başlıklı 5. madde;

“1-taraflar kadınlara karşı herhangi bir şiddet eylemine girişmekten imtina edecek ve devlet yetkililerinin, görevlilerinin, organlarının, kurumlarının ve devlet adına hareket eden diğer aktörlerin bu yükümlülüğe uygun bir biçimde hareket etmelerini temin edeceklerdir.

2-taraflar, devlet dışı aktörlerce gerçekleştirilen ve bu sözleşmenin kapsamı dahilindeki şiddet eylemlerinin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, ve bu eylemler nedeniyle tazminat verilmesi konusunda azami dikkat ve özenin sarfedilmesi için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.” bu maddeyi okurken benim aklıma direkt musa orhan, ümitcan uygun ve aydın’da 92 yaşında kadına tecavüz edip öldüren cani geldi. hatırlarsanız aydın’da yaşanan olayda failin elindeki dövmenin görünmesi nedeniyle müfettiş görevlendirilmişti. yani sorun kadına şiddet veya tecavüz değil, sorun bir siyasi parti ambleminin görülmesi.

genel yükümlülükler başlıklı 12 nci maddede; “taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların bu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir.” düzenlemesine yer verilmiştir. namusumu temizledim deyip indirim alanların memleketinde, böyle bir madde hayatta kalır mı sevgili sözlükçüler?

eğitim başlıklı 14 üncü maddede; “ taraflar, yerine göre, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların, öğrencilerin zaman içinde değişen öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi için gerekli tedbirleri alacaklardır.” hükmüne yer verilmiştir. kindar ve dindar bir toplum yetiştirme amacıyla faaliyet gösteren imam hatiplerin, bu maddeyi kabul etmesi olacak şey midir?

tazminat başlıklı 30 uncu madde düzenlemesi; “hasarın fail, sigorta şirketi veya finansmanı devletçe sağlanan sağlık ve sosyal sigorta hükümlerince karşılanmaması halinde, ciddi bedensel yaralanma veya sağlık bozukluğuna uğrayanlara yeterli devlet tazminatı sağlanacaktır. bu durum, mağdurun emniyetine gereken dikkat sarfedilmesi koşuluyla, tarafların, söz konusu tazminatın, fail tarafından verilen tazminat kadar azaltılması talep etmesini ihtimal dışı bırakmaz.” kadınları hayatta tutalım yeter tazminat isteyen yok.

velayet altına alma, ziyaret hakları ve emniyet başlıklı 31 inci madde; “taraflar çocukların velayetinin ve ziyaret haklarının belirlenmesinde, bu sözleşme kapsamındaki şiddet olaylarının göz önüne alınmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.” bu madde, eline geçen her fırsatta mustafa kemal atatürk’e hakaret eden fatih tezcan isimli şahsın da, çocuğumu göremiyorum diye yakındığı maddedir.

taciz amaçlı takip başlıklı 34 üncü madde; “taraflar başka bir şahsa yönelik olarak gerçekleştirilen ve bu şahsı, şahsın kendisini güvende hissetmesini önleyecek şekilde korkutacak, kasıtlı bir biçimde tekrarlanan tehditkar davranışların cezalandırılmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.” daha bugün sözlükte takip edip pantolonunu indiren sapık başlığı açıldı. bu tür davranışlar maalesef iç hukukta cinsel taciz yerine, kişilerin huzur ve sükununu bozmak olarak adlandırılıyor.

ırza geçme de dahil olmak üzere cinsel şiddet eylemleri başlıklı 36 ncı madde:

“taraflar aşağıdaki kasten gerçekleştirilen eylemlerin cezalandırılmasını sağlamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:

a) başka bir insanla, rızası olmaksızın, herhangi bir vücut parçasını veya cismi kullanarak, cinsel nitelikli bir vajinal, anal veya oral penetrasyon gerçekleştirmek;

b) bir insanla, rızası olmaksızın, cinsel nitelikli diğer eylemlere girişmek;

c) başka bir insanın, rızası olmaksızın, üçüncü bir insanla cinsel nitelikli eylemlere girmesine neden olmak.

rıza, mevcut koşullar bağlamında değerlendirilmek üzere, şahsın özgür iradesi sonucunda gönüllü olarak verilmelidir.

taraflar 1. fıkrada yer alan hükümlerin aynı zamanda iç hukukta kabul edilmiş olan, eski veya mevcut eşlere veya birlikte yaşayan bireylere karşı gerçekleştirilmiş eylemler için de geçerli olmasının temin edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.” islam fıkhında eşe karşı gerçekleştirilen bu rızasız ilişki, tecavüz olarak nitelendirilemez. aksine eşinin isteğini reddeden kadın, hoş görülmez.

soruşturmalar ve kanıtlar başlıklı 54 üncü madde; “taraflar herhangi bir hukuk veya ceza davasında mağdurun cinsel geçmişi ve davranışıyla ilgili var olan kanıtlara yalnızca davayla ilgili ve gerekliyse izin verilmesini temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaktır.” kadın mıdır kız mıdır bilmem diyenlerin ülkesinde ölü doğmuş bir madde daha.

toplumsal cinsiyete dayalı iltica talepleri başlıklı 60 ıncı madde; “taraflar kadına yönelik, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin, mültecilerin statüsüne ilişkin 1951 sözleşmesi 1a(2) maddesi anlamında zulüm olarak ve tamamlayıcı/ ikincil korumayı gerektiren ciddi bir hasar biçimi olarak tanınabilmesini temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.” bu madde benim aklıma işid üyesi barbarların tecavüzüne uğrayan ezidi kadınlarını getirdi.

yukarıda dikkat çektiğim sözleşme hükümlerini okursanız, bu hükümlerin bizim gibi barbar ortadoğu toplumlarında karşılık bulmayacağını çabucak göreceksiniz. mesele eşcinsellik meselesi değil, ki öyle olması da başlı başına bir facia olurdu. azgın bir azınlığın rahatça at koşturması için hukuk devletinin engelleri birer birer bertaraf ediliyor. her ne kadar sevmesem de hani şu soma faciasında tutuklu kalan tek bir kişi var; mağdur ailelerin avukatı, selçuk kozağaçlı. o adamın güzel bir lafı var; "hukuk diye helvadan put yapmışsınız, acıkınca yiyorsunuz."
devamını gör...

narlar olana kadar gelseydin bari...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kanda ve beyinde konsantrasyonu en yüksek olan aminoasittir.
glutamat'a amonyak katılması ile oluşur.
pürin ve pirimidin sentezinde azot kaynağıdır.
devamını gör...

çeşitli malların satıldığı çarşılarda, aynı türden ürünleri satan dükkânların bir arada bulunduğu bölüm. farsça kökenli bir kelimedir.
devamını gör...

bilinemezlik felsefesi anabilim dalı başkanı.
işte karşınızda şüpheci filozof piron. şüphesi öyle böyle değil.

şüphe etmediğim tek şey, herşey den şüphe etmekte olduğumdur.

sokrates'in 'bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir' sözü'nü çok ileriye taşımıştır. hiçbir şey'e kesin gözüyle bakmamıştır. önce şu sözüyle başlayayım. duyularımıza her zaman güvenemeyiz. çünkü bizi aldatırlar duyulan sesler, gördüğümüzü sandığımız nesneler her zaman gerçeği yansıtmaz ve doğru uyarı vermez piron'a göre. bunun yanı sıra yaşam ile ölüm arasında pek bir fark olmadığınıda savunur.

şüphecilik adı altında durumu sahiplenememe ile birlikte kayıtsızlık örneği ortaya çıkar. yaşanan bir bela karşısında çok büyük tepki verememe mesela. kendini yanıltmış olabilirsin belki. bela kesin bir yargı değildir öyleyse hemen tepki vermemeli. katı inançlarada yer yoktur bu felsefede. kendimizi hiçbir görüşe teslim etmemeliyiz. her şey'in net olmadığı bir dünyadan bahsediyoruz. kesin gözüyle bakmanın huzur getirmediği belirtilir.

istediğinizi sandığınız şey belki siz öyle sandığınız içindir. onu istediğinize ne kadar eminsiniz? kendinizi yanıltıyor olabilir misiniz? sürekli değişen ve yenilenen isteklerin böyle bir açıklaması olabilir mi?
tatmin olamayan insan'ın beynindeki bir ilizyondan ibaret olması gerçeği çok sarsıcı olabilir. o halde mutlu olmak için arzularımızdan kurtulmak gerek.

hiçbir şey önemli değildir. ruh halini yatıştırır, kayıtsızlaştırır dertleri de çöpe atar.

piron, doğru bilgiyi mümkün kılmayan, dogmalara kafa atan bir filozof...
devamını gör...

“her zaman düşünce özgürlüğünü savunuyoruz ya! bazen işte düşününce kötü oluyor be insan”

- ozgur1ey

öyle işte.
devamını gör...

bu arkadaşın nickine ne zaman denk gelsem gay browser olarak okuyorum. sorry.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yarın için değil, ân için yaşamalısın. capre diem'e kulak ver.
devamını gör...

17. yüzyılda yaşamış italyan heykeltıraş , ressam ve mimar . resmi olarak roma'da bulunan eserlerin yüzde yetmişi kendisine aittir. barok tarzında eserler vermiştir .

(bkz: azize teresa'nın vecdi)
(bkz: apollon ve daphne)
(bkz: davut)
(bkz: neptune ve triton)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

o kadar mesele varken böyle konularda düşünmek israftır. fikirlerinizi israf etmeyiniz kıymetli yazarlar. sizi alakadar eden konulara ilginizi yönlendirin. yoksa sonunda yargıların parmaklık olduğu bir hapishane inşa edersiniz kendinize.
devamını gör...

babam olmadığı için kendisine kırgın olduğum adam.
devamını gör...

beni etkilemeyen özellik.ben hep 50 tllik alıyorum.
devamını gör...

kadın olmak yetmiyormuş demek ki, yazmak gerekiyormuş, gece gündüz!
sabah beşte ukde doldurmadan yazar olunmuyor...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim