iron maiden
az önce wasted years şarkısını bir dizide duyduğum, onlara ait olduğunu olduğunu anlayıp, şarkının hangi şarkı olduğunu anlayamadığım efsanevi müzik grubu.
yaşlanıyoruz sanırım şarkıyı bildiğim halde tanıyamadım. eskiden ilk 10 saniyeden bilirdim şarkılarını.
utanıyorum unuttum diye sözlük.
yaşlanıyoruz sanırım şarkıyı bildiğim halde tanıyamadım. eskiden ilk 10 saniyeden bilirdim şarkılarını.
utanıyorum unuttum diye sözlük.
devamını gör...
libido ve narsisizm
uzatmamaya çalıştım..*
insanın fizyolojik ve ruhsal enerjisini yansıtan bir terim olan libido ile kişinin idealize edilmiş öz imajına ve niteliklerine egoist bir hayranlıkla tatmin olma arayışı olarak nitelendirilebilen narsisizm arasındaki ilişkiyi ortaya koymaya çalıştığım bir başlıktır.* biraz da melankoliye girebilirim.* sizden gelecek fikirleri sabırsızlıkla bekliyor olacağım.*
şimdi siz de diyeceksiniz ki, taktı bu lanet tutankamonun libido da libido. her şeyle libido arasındaki ilişkiyi yazıp duruyor*. ee ne yapayım, yaşamımızı ve benliğimizi yönettiğimiz nükleer enerji kıvamında bir şey değil mi bu libido?* nevrozların* kaynağı, iyilik ve kötülüklerin temeli gibi bir şey.*
ego denen kavram, id* ile superego* arasındaki bir mekanizma gibi. heh şimdi, içimizdeki enerji dediğimiz libidoyu bir ahtapot gibi düşünelim. bunun kolları var. nereye sararsan oraya yönlendiriyor egoyu. bu yönlendirilen libidoya da obje libidosu deniyor.* mesela #361144 no'lu tanımda bahsettiğimiz bilim insanları obje libidolarını buluşlarına, eserlerine yönlendirmişler. benim gibi sıradan insanlar da bunu bazı özel insanlara ve eh biraz da işine yönlendiriyor. işte bunu bir insana yönlendirdiğimizde bunun adı aşk oluyor. amaa bu kolları kendi egomuza gönderdiğimizde bunun adı narsisizm oluyor. narsisistik kişilik bozukluğu olan kişiler libidolarını diğer kişilere yöneltemiyor. o yüzden aşık olmazlar. enerjilerini sürekli egolarını beslemek için kullanırlar.* onları beslemeyi bırakırsanız aslında onlar için hiçbir anlam ifade etmediğinizi anlarsınız. gerçekten çok tehlikeli kişilikler olduğunu düşünüyorum.
melankolide de şu şekilde oluyor mesela. kişi, obje libidosunu birine yönlendirmiştir ama o kişiyi kaybettiğinde bu sefer o insana yönelttiği kollarını kendi egosu içine yönlendiriyor. değer görmediğini düşünüyor. böylece aşık olduğu objenin kendisini kendi egosu içinde yapılandırmaya başlıyor ve ortaya depresyon, intikam ve belki intihar gibi düşünceler çıkmaya başlıyor. yani kişi egosu yüzünden kendine zarar veriyor.
ooooo çok uzatmışım. sonunu bağlayamadım şimdi heheh. eğer buraya kadar okuduysanız teşekkür ediyorum.*
insanın fizyolojik ve ruhsal enerjisini yansıtan bir terim olan libido ile kişinin idealize edilmiş öz imajına ve niteliklerine egoist bir hayranlıkla tatmin olma arayışı olarak nitelendirilebilen narsisizm arasındaki ilişkiyi ortaya koymaya çalıştığım bir başlıktır.* biraz da melankoliye girebilirim.* sizden gelecek fikirleri sabırsızlıkla bekliyor olacağım.*
şimdi siz de diyeceksiniz ki, taktı bu lanet tutankamonun libido da libido. her şeyle libido arasındaki ilişkiyi yazıp duruyor*. ee ne yapayım, yaşamımızı ve benliğimizi yönettiğimiz nükleer enerji kıvamında bir şey değil mi bu libido?* nevrozların* kaynağı, iyilik ve kötülüklerin temeli gibi bir şey.*
ego denen kavram, id* ile superego* arasındaki bir mekanizma gibi. heh şimdi, içimizdeki enerji dediğimiz libidoyu bir ahtapot gibi düşünelim. bunun kolları var. nereye sararsan oraya yönlendiriyor egoyu. bu yönlendirilen libidoya da obje libidosu deniyor.* mesela #361144 no'lu tanımda bahsettiğimiz bilim insanları obje libidolarını buluşlarına, eserlerine yönlendirmişler. benim gibi sıradan insanlar da bunu bazı özel insanlara ve eh biraz da işine yönlendiriyor. işte bunu bir insana yönlendirdiğimizde bunun adı aşk oluyor. amaa bu kolları kendi egomuza gönderdiğimizde bunun adı narsisizm oluyor. narsisistik kişilik bozukluğu olan kişiler libidolarını diğer kişilere yöneltemiyor. o yüzden aşık olmazlar. enerjilerini sürekli egolarını beslemek için kullanırlar.* onları beslemeyi bırakırsanız aslında onlar için hiçbir anlam ifade etmediğinizi anlarsınız. gerçekten çok tehlikeli kişilikler olduğunu düşünüyorum.
melankolide de şu şekilde oluyor mesela. kişi, obje libidosunu birine yönlendirmiştir ama o kişiyi kaybettiğinde bu sefer o insana yönelttiği kollarını kendi egosu içine yönlendiriyor. değer görmediğini düşünüyor. böylece aşık olduğu objenin kendisini kendi egosu içinde yapılandırmaya başlıyor ve ortaya depresyon, intikam ve belki intihar gibi düşünceler çıkmaya başlıyor. yani kişi egosu yüzünden kendine zarar veriyor.
ooooo çok uzatmışım. sonunu bağlayamadım şimdi heheh. eğer buraya kadar okuduysanız teşekkür ediyorum.*
devamını gör...
schindler’s list
ölmek mi daha zor ölmekten kaçmak mı ?
kapanın içindesin, nereye gitsen hayaletler peşinde; gaz odasında ölebilirsin, kafana bir kurşun sıkılabilir, yakılabilirsin, deneylerde canlı canlı kullanılabilir, acıdan ölebilirsin...
bu filmi izlerken ne teknik, ne görüntü yönetimi, ne oyunculuklar, ne müzikler, hiçbiri umrumda olmadı. belgesel izliyormuş gibi izledim. o kadar gerçekçi ve çıplaktı ki her şey. biziz bu dedim kendime, insan güçlendiği zaman namussuz, güçü yitirince acınası bir mahluk oluyor. günümüzde yahudi devleti israil’in gazzede yaptıklarını düşündükçe üzülsem mi bilemedim ama sonra baktım ki, insan lan bu. 9 litre kan 209/210 kemik, bir beyin, bir kalp taşıyor. zorda kalınca kalbini gösterip acı dileniyor, güçlendiği zaman beynini kullanıp gücünü çağlar ötesine taşımak istiyor. nikos kazancakis ne güzel anlatıyor bizi:
“bir zamanlar diyordum ki: bu türk’tür, bu bulgar’dır ve bu yunanlı’dır. ben, vatan için öyle şeyler yaptım ki patron, tüylerin ürperir; adam kestim, çaldım, köyler yaktım, kadınların ırzına geçtim, evler yağma ettim… neden? çünkü bunlar bulgar’mış, ya da bilmem neymiş… şimdi kendi kendime sık sık şöyle diyorum: hay kahrolasıca pis herif, hay yok olası aptal! yani akıllandım, artık insanlara bakıp şöyle demekteyim: bu iyi adamdır, şu kötü. ister bulgar olsun, ister rum, isterse türk. hepsi bir benim için. şimdi, iyi mi, kötü mü, yalnız ona bakıyorum. ve ekmek çarpsın ki, ihtiyarladıkça da, buna bile bakmamaya başladım. ulan, ister iyi, ister kötü olsun be! hepsine acıyorum işte… boşversem bile, bir insan gördüm mü içim cız ediyor. nah diyorum, bu fakir de yiyor, içiyor, seviyor, korkuyor, onun da tanrı’sı ve karşı tanrı’sı var, o da kıkırdayacak ve dümdüz toprağa uzanacak, onu da kurtlar yiyecek… hey zavallı hey! hepimiz kardeşiz be… hepimiz kurtların yiyeceği etiz…"
kurtlar yiyecek lan bizi. o güzelim bedenlerimiz öyle kokacak ki annemiz o kokuyu alsa evladım demeye utanacak. bedenimiz çürüyecek, kafamızın içinde karıncalar gezecek, ayaklarımıza yılanlar dolanacak, başımızda bir dua edenimiz olduğunu görünce kendimizi hatırlayacağız işte. bilmiyorum, bilemiyorum. bu film bana hiç iyi gelmedi sözlük, itten aç, yılandan çıplak olduğumuzu bir kez daha anladım.
kapanın içindesin, nereye gitsen hayaletler peşinde; gaz odasında ölebilirsin, kafana bir kurşun sıkılabilir, yakılabilirsin, deneylerde canlı canlı kullanılabilir, acıdan ölebilirsin...
bu filmi izlerken ne teknik, ne görüntü yönetimi, ne oyunculuklar, ne müzikler, hiçbiri umrumda olmadı. belgesel izliyormuş gibi izledim. o kadar gerçekçi ve çıplaktı ki her şey. biziz bu dedim kendime, insan güçlendiği zaman namussuz, güçü yitirince acınası bir mahluk oluyor. günümüzde yahudi devleti israil’in gazzede yaptıklarını düşündükçe üzülsem mi bilemedim ama sonra baktım ki, insan lan bu. 9 litre kan 209/210 kemik, bir beyin, bir kalp taşıyor. zorda kalınca kalbini gösterip acı dileniyor, güçlendiği zaman beynini kullanıp gücünü çağlar ötesine taşımak istiyor. nikos kazancakis ne güzel anlatıyor bizi:
“bir zamanlar diyordum ki: bu türk’tür, bu bulgar’dır ve bu yunanlı’dır. ben, vatan için öyle şeyler yaptım ki patron, tüylerin ürperir; adam kestim, çaldım, köyler yaktım, kadınların ırzına geçtim, evler yağma ettim… neden? çünkü bunlar bulgar’mış, ya da bilmem neymiş… şimdi kendi kendime sık sık şöyle diyorum: hay kahrolasıca pis herif, hay yok olası aptal! yani akıllandım, artık insanlara bakıp şöyle demekteyim: bu iyi adamdır, şu kötü. ister bulgar olsun, ister rum, isterse türk. hepsi bir benim için. şimdi, iyi mi, kötü mü, yalnız ona bakıyorum. ve ekmek çarpsın ki, ihtiyarladıkça da, buna bile bakmamaya başladım. ulan, ister iyi, ister kötü olsun be! hepsine acıyorum işte… boşversem bile, bir insan gördüm mü içim cız ediyor. nah diyorum, bu fakir de yiyor, içiyor, seviyor, korkuyor, onun da tanrı’sı ve karşı tanrı’sı var, o da kıkırdayacak ve dümdüz toprağa uzanacak, onu da kurtlar yiyecek… hey zavallı hey! hepimiz kardeşiz be… hepimiz kurtların yiyeceği etiz…"
kurtlar yiyecek lan bizi. o güzelim bedenlerimiz öyle kokacak ki annemiz o kokuyu alsa evladım demeye utanacak. bedenimiz çürüyecek, kafamızın içinde karıncalar gezecek, ayaklarımıza yılanlar dolanacak, başımızda bir dua edenimiz olduğunu görünce kendimizi hatırlayacağız işte. bilmiyorum, bilemiyorum. bu film bana hiç iyi gelmedi sözlük, itten aç, yılandan çıplak olduğumuzu bir kez daha anladım.
devamını gör...
tavsiye alacak kimseyi bulamamak
an itibariyle yaşadığım durumdur. yok mu bir akıl hocası.
devamını gör...
yazarların peynir tercihi
kaşar ve hellim peyniri.
devamını gör...
türk babalarının bir ömrü kaliteli beyaz peynir aramakla geçirmesi
arkadaşım nurettin ile dandanakan savaşı'nı konuşup horasan'ın jeopolitik önemi ve selçukluların devlet yönetiminde attığı adımları tartışıp analiz ederken aklıma gelen düşünce.
masanın üzerindeki karper peynire baktım. o da bana baktı. sonra yedim. afiyet olsun abi.
evet ne diyordum sevgili dostlarım. babalarımız bir kutu ezine peynirinin nerede olduğunu bulabilmek için bir ömrü arayışla geçiriyor. ellerine oradan buradan, işyerindeki arkadaşın köyünden vesair peynirler geçiyor lakin hiçbiri mükemmel beyaz peynir değil. hatta öyle ki, birçoğu mükemmel olmaktan fersah fersah uzak, fabrikasyon peynirler.
babacığınız sağsa yanına gidin, yanınızda değilse telefonla arayıp sorun:
"baba nasılsın?" diye.
"iyiyim aynı oğlum-kızım senden n'aber?" der.
bu pek düşünülmeden verilen cevabın arkasında aslında büyük bir anlam gizlidir. o da şudur: "bir ömrü mükemmel kalitede beyaz peyniri aramakla geçiriyorum."
babaların bu arayış halinde olduğu kutsal yiyeceği düşünmediği bir zaman dilimi yoktur. evet, uykuda bile...
şimdi babamı anlayabiliyorum. baba değilim henüz ama anlayabiliyorum babamı. bir gün onun durumunda olacağım çünkü. biz erkeklerin toplumsal kodlarında sünnet, ilk aşk, askerlik, iş, aşk, evlilik, çocuk sıralamasında son hedefi budur. bu arayışa hiçbir zaman ulaşamadan göçüp gideceğiz ancak...
mükemmel, tıpkı platon'un dediği gibi 'idealar' dünyasında gizlidir.
ama onu aramakla geçen bir ömür bile dostlarım, inanın boşa geçmez.
masanın üzerindeki karper peynire baktım. o da bana baktı. sonra yedim. afiyet olsun abi.
evet ne diyordum sevgili dostlarım. babalarımız bir kutu ezine peynirinin nerede olduğunu bulabilmek için bir ömrü arayışla geçiriyor. ellerine oradan buradan, işyerindeki arkadaşın köyünden vesair peynirler geçiyor lakin hiçbiri mükemmel beyaz peynir değil. hatta öyle ki, birçoğu mükemmel olmaktan fersah fersah uzak, fabrikasyon peynirler.
babacığınız sağsa yanına gidin, yanınızda değilse telefonla arayıp sorun:
"baba nasılsın?" diye.
"iyiyim aynı oğlum-kızım senden n'aber?" der.
bu pek düşünülmeden verilen cevabın arkasında aslında büyük bir anlam gizlidir. o da şudur: "bir ömrü mükemmel kalitede beyaz peyniri aramakla geçiriyorum."
babaların bu arayış halinde olduğu kutsal yiyeceği düşünmediği bir zaman dilimi yoktur. evet, uykuda bile...
şimdi babamı anlayabiliyorum. baba değilim henüz ama anlayabiliyorum babamı. bir gün onun durumunda olacağım çünkü. biz erkeklerin toplumsal kodlarında sünnet, ilk aşk, askerlik, iş, aşk, evlilik, çocuk sıralamasında son hedefi budur. bu arayışa hiçbir zaman ulaşamadan göçüp gideceğiz ancak...
mükemmel, tıpkı platon'un dediği gibi 'idealar' dünyasında gizlidir.
ama onu aramakla geçen bir ömür bile dostlarım, inanın boşa geçmez.
devamını gör...
iki çeşit insan vardır
1-insan gibi insan 2- hayvan gibi insan
not: hayvanlar daha insandir.
not: hayvanlar daha insandir.
devamını gör...
asker zoruyla evlere girip aşı yapılsın
hiç ama hiç katılmadığım öneri.
devletin bunun için ne insan gücü ne de maddiyat ayırmasını gerekli bulmuyorum.
çünkü bilerek aşı olmayanlar belli bir süre sonra doğal seçilime maruz kalıp ya hastalanıp atlatıp kısmen bağışıklık kazanacak ya da hastalanıp atlatamayıp telef olacak, ne gerek var?
devletin bunun için ne insan gücü ne de maddiyat ayırmasını gerekli bulmuyorum.
çünkü bilerek aşı olmayanlar belli bir süre sonra doğal seçilime maruz kalıp ya hastalanıp atlatıp kısmen bağışıklık kazanacak ya da hastalanıp atlatamayıp telef olacak, ne gerek var?
devamını gör...
saçmalıyorsun demenin farklı yolları
bir leyla ile mecnun repliği der ki:
“senin ağzından çıkanı kulağının duyduğu oluyor mu?”
“senin ağzından çıkanı kulağının duyduğu oluyor mu?”
devamını gör...
ilginç etimolojik bağlantılar
çubuk sözcüğü, orta asya türkçesinde çıbık diye geçer. sondaki k harfi "kh" olarak gırtlaktan çıkar ve bu yüzden sonu boş kalabilir. öyle olunca çıbık sözcüğü "cıbı" diye okunur. sonradan bu sözcük dönüşüme uğrayarak " çıvı", sonra da bugünkü "çivi" sözcüğü haline gelmiştir.
devamını gör...
kızları güldürmek için arkadaşıyla dalga geçen erkek
dikkat çekmek için yapılan şaklabanlıktır. kendisine saygısı yoktur. böyleleriyle aynı ortamda aynı nefesi dahi solumayın.
devamını gör...
yazarların ruh hallerini anlatan bir söz
viran oldum mor sümbüllü bağ iken.
karacaoğlan
karacaoğlan
devamını gör...
güne bir söz bırak
''mutluluğu sende bulan senindir ötesi misafir'' sözünü iliştirmek istiyorum buraya.
eski arkadaşlar her zaman kıymetlidir, değerinizi uzakta olsanız da rahatlıkla hissedersiniz. her zaman kıymet bilmek dileğiyle...
eski arkadaşlar her zaman kıymetlidir, değerinizi uzakta olsanız da rahatlıkla hissedersiniz. her zaman kıymet bilmek dileğiyle...
devamını gör...
kilo almak
diyette bile başardığımdır,
artık kilo almanın vermenin kitabını yazacak kıvama geldiğim halde, yediğim herşeyin psikolojik etkilerine kadar bildiğim halde, beslenme şeklimi tamamen değiştiremiyorum, hala canım çayın yanında kurabiye, kek yemek istiyor...
sadece kilo vermek için diyet yapıyorum, zaten kilo versem de asla ince görünmüyorum, bunu nasıl beceriyorum bilmiyorum ama, ya kilo alıyorum, yada diyette olduğum için vermeye çalışıyorum,
evdekiler sürekli tatlı da yiyor, kızartma da yiyor, pilav hamur işi fiks yerler zaten herşeyle, herkes aynı duruyor, ne şişmanlıyorlar, ne zayıflıyorlar, o tartı salona geliyor bazen herkes çıkıyor tek tek, (ben hariç) hepsi aynı kilosunda, hele pandemide gece 12 de 3 te sofra kuruluyor, ben limonlu su, kahve sigara, aç aç, hep aç, zar zor 70-75 arası kilo bandımı, 65-70 arasına çektim, boyum 1,70 ama 60 kilo olmayı çok isterdim, şu an yine diyetteyim 70 kiloya dayanınca el mecbur, başlıyorum yine aynı telaşeye, diyet alışverişi, sebze yemekleri filan, ömrümü yedi bu kilo işleri benim ömrümü...
artık kilo almanın vermenin kitabını yazacak kıvama geldiğim halde, yediğim herşeyin psikolojik etkilerine kadar bildiğim halde, beslenme şeklimi tamamen değiştiremiyorum, hala canım çayın yanında kurabiye, kek yemek istiyor...
sadece kilo vermek için diyet yapıyorum, zaten kilo versem de asla ince görünmüyorum, bunu nasıl beceriyorum bilmiyorum ama, ya kilo alıyorum, yada diyette olduğum için vermeye çalışıyorum,
evdekiler sürekli tatlı da yiyor, kızartma da yiyor, pilav hamur işi fiks yerler zaten herşeyle, herkes aynı duruyor, ne şişmanlıyorlar, ne zayıflıyorlar, o tartı salona geliyor bazen herkes çıkıyor tek tek, (ben hariç) hepsi aynı kilosunda, hele pandemide gece 12 de 3 te sofra kuruluyor, ben limonlu su, kahve sigara, aç aç, hep aç, zar zor 70-75 arası kilo bandımı, 65-70 arasına çektim, boyum 1,70 ama 60 kilo olmayı çok isterdim, şu an yine diyetteyim 70 kiloya dayanınca el mecbur, başlıyorum yine aynı telaşeye, diyet alışverişi, sebze yemekleri filan, ömrümü yedi bu kilo işleri benim ömrümü...
devamını gör...
kedi tüylerinin her yerimizden çıkması
kedim ev içerisinde değil ama bende bile oluyor hanımefendinin tüyleri. hele ki siyah renkte kıyafetiniz varsa yandınız demektir.
devamını gör...
kafa sözlük
arada sırada bu başlığa gelip bir şeyler yazıyorum çünkü daha çiçeği burnunda bir sözlük, bazı eleştirilere ihtiyaç var ehehe
gördüğüm kadarıyla sözlükteki eksiklik “bilen insan eksikliği”. yani sözgelimi picasso başlığına girince sahiden picasso’ya hakim birilerinin fikirlerini okumak istiyor insan. yani burada tabii ki makale okumuyoruz ama adı üstünde sözlük. bir şeyler de öğreniyor olmayı bekliyorum kendi adıma. şimdilik hiç görmedim bana bir şey düşündüren, öğreten entry. varsa yoksa geyik. yalnızca eğlenceli bir forumdaymışım gibi hissediyorum. cümlenin sonuna olandır yapandır diye ekleyince tanım olmuyor yani.
ps: yaptığım eleştiriler benden bağımsız değiller. yazdıklarımda bilgilendirici bir şeyler de yazmaya çalışıyorum fakat dediğim gibi eleştirilerim benden bağımsız değiller.
gördüğüm kadarıyla sözlükteki eksiklik “bilen insan eksikliği”. yani sözgelimi picasso başlığına girince sahiden picasso’ya hakim birilerinin fikirlerini okumak istiyor insan. yani burada tabii ki makale okumuyoruz ama adı üstünde sözlük. bir şeyler de öğreniyor olmayı bekliyorum kendi adıma. şimdilik hiç görmedim bana bir şey düşündüren, öğreten entry. varsa yoksa geyik. yalnızca eğlenceli bir forumdaymışım gibi hissediyorum. cümlenin sonuna olandır yapandır diye ekleyince tanım olmuyor yani.
ps: yaptığım eleştiriler benden bağımsız değiller. yazdıklarımda bilgilendirici bir şeyler de yazmaya çalışıyorum fakat dediğim gibi eleştirilerim benden bağımsız değiller.
devamını gör...
30 yaşında aile kurmamış insan
1 buçuk sene sonra tam olarak içinde olacağım durum. evliliğe bakış açısı hiç bir erkekle uyuşmamış kadın olabilir, olabiliriz ayrıca. rahatsız mıyım bu durumdan? asla. kendi çapımda ufak sorumluluklarım var şu an, evlilikle beraber büyüyecek olan sorunları ve sorumluluklarımı paylaşabileceğim birini bulamamışım demek ki. bi de çevre çok etkili bu konuda, ön simülasyon gibi düşünün. hayat böyle daha güzel kesin kanaatim bu.
devamını gör...
yoldaş bakkal rozet önerileri
charlie'nin golden ticket'ı elinde tuttuğu fotoğrafın rozetine ihtiyacım var.

onun dışında, studio ghibli filmleri de olsa müthiş olurdu.

onun dışında, studio ghibli filmleri de olsa müthiş olurdu.
devamını gör...
finifugal
güzel bir kitabın sonuna yaklaştıkça duyduğumuz üzüntünün, sevdiğimiz bir dizinin final sezonunun çıktığını duyunca izlemeyi geciktirmekle bir an önce izlemek arasında kalmamızın bir ismi olduğunu gösteren kelimedir.
devamını gör...
inception
christopher nolan'ın yönetmenliğini üstlendiği, imdb puanı 8.8 olarak belirlenen 2010 çıkışlı bilim kurgu ve aksiyon türünde bir filmdir.
leonardo di caprio filmdeki cobb rolünü çok iyi oynamış ve filmdeki esas görevi kişinin rüyasına girip bilinçaltına fikir yerleştirmek. rüya içinde rüya resmen.. finali çoğu kişi tarafından tam beğenilmese de ben çok sevdim. bir yandan da izleyicinin hayal dünyasına bırakılmış.
leonardo di caprio filmdeki cobb rolünü çok iyi oynamış ve filmdeki esas görevi kişinin rüyasına girip bilinçaltına fikir yerleştirmek. rüya içinde rüya resmen.. finali çoğu kişi tarafından tam beğenilmese de ben çok sevdim. bir yandan da izleyicinin hayal dünyasına bırakılmış.
devamını gör...