gufte ve bestesi osman nihat akına ait olan türk sanat müziğidir. müzeyyen senardan dinlemeyi çok sevdiğim bir parçadır. şarkının başında bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin der. sonunda ise sen bir ömre bedelsin cümlesini duyarız ve eşlik ederiz.
devamını gör...

benimde,büyük olarak gelenlere göz kulak olacağım zirve.
anne babalarınıza söyleyin gencolar.*
devamını gör...

2007 doğumlu bir yazar olarak katılabilmem için 6 seneye daha ihtiyacım olan etkinlik hastagi. 10'lu yaşlar için olanını birisi başlatırsa iştirak ederim. *
devamını gör...

babamdir. hatta ölürken baska sehirde olan aile mezarligina bile gomulmeyi reddetmis, annemin yasadigi yere yakin bir mezarlikta gomulmeyi vasyet etmistir.
devamını gör...

kısaltması fm.
taşıyıcı sinyalin anlık frekansı, gönderilecek olan sinyalin genliğine göre değişir. fm bandından yayın radyo istasyonlarının, şehir ortamında performansı yüksek iken, şehir ortamından çıkıldığı zaman da dezavantajlı olur. .
devamını gör...

en sevdiğim kitap karakteri tolstoy'un insan ne ile yaşar kitabındaki simon.
insanın özü nedir?
devamını gör...

fiyatına bakmadan alışveriş yapmak
devamını gör...

son zamanlarda bazı kesimlerin sakıncalı buldukları yemek isimlerinin değiştirilmesi için kampanya başlatmaları beklenen ilgiyi görmedi. feministler “niye erkekbudu köftesi değil de kadınbudu köftesi. niye sütlünuri tatlısı değil de sütlünuriye tatlısı diyerek kampanya başlatmışlardı.
kadın uzuvlarının yemek ismi olarak kullanılmasını hoş bulmayan bu kesim kadınbudu köfteyi "pirinçli köfte"", dilberdudağını da “ay tatlısı” diye değiştirmişlerdi.
yandaş medyanın bir kısmı da “niye papazbayıldı değil de imambayıldı, niye ağrı dağı salatası değil de gavur dağı salatası” demişlerdi.
sosyal medya kullanıcıları vatandaşı olmasan aslında eğlenceli ülke diyerek konuyu umursamadı. ülkede o kadar sorun varken böyle boş işlerle uğraşılmaması gerektiği ifade edildi. “açız aç” diyenlerin tepki göstermesi üzerine kampanya sona erdi.
değiştirilmesi istenen diğer yemek isimleri ise şöyle.
kol böreği, hanımgöbeği, vezirparmağı, hanımçantası, babagannuş, anagannuş, analıkızlı, genç kız rüyası, dul avrat çorbası, köpoğlu, tükürük köftesi, mercimek fırında, kısır, kaçamak, yengen, şıllık tatlısı, tırnaklı pide, pisik ta*ağı tatlısı, oturtma, ker*ane pilavı, domalan mantarı yemeği, ker*ane tatlısı, çü*ündür yemeği.
devamını gör...

sorumluluklarımı yerine getirdikten sonra oluşan o hafiflik hissi...
devamını gör...

(bkz: türk lirası)
devamını gör...

pazar arabasıyla sizi görmesinden utanacağınız biriyle sevgili olduysanız eğer, zaten gerçek manada bir sevgi yaşamamışsınızdır demek. kafaya takılacak bir durum değildir.
devamını gör...

hem somut anlamda * hem de soyut anlamda* düşünüldüğünde (bkz: alyans).
devamını gör...

türkiye'de hayaller sadece hobi olabilir.
devamını gör...

kurallar bütünüdür. toplumu düzen içinde tutmanın yollarından biridir. içinde bolca emirler ve yasaklar bulunması da bunun kanıtıdır. insan üstü varlık tarafından oluşturulduğuna inanmak ve inandirilmak ise bu kurallara ihtiyacın ne kadar fazla olduğunu kanıtlar. insan için yapılmayacak ya da yapmaya değer görülmeyecek her şey din tarafından rahatlıkla yaptırılabilir. günümüz için bilgiye ulaşmak kolaylastikca dine duyulan ihtiyaç azalır. (bkz: deizm) kavramı son 30 yılda çok fazla kullanılır oldu. bu da şu demek oluyor kitaplar yalan yaratıcı gerçek. insanın evrilmis mi yoksa çamurdan dirilmis mi olduğuna karar veremediğimiz için bir milat olmadığı için, daha doğrusu hala havada duran bir su balonu. ne zaman patlar bilemeyiz. inanç noktasında ise inanclilarin inancsizlara ya da inancsizlarin inançlara yaklaşımı rahatsız edici. insan bireysellikten uzaklaştığı andan beri inanmak zorunda bırakılmıştır. yani inanç bir toplumsal dayatmadir. bu nedenle altından kalkamadigimiz bir yük haline dönüşmektedir. son geldiğinde hepimiz rahatlayacagiz. dayatmalar ile toplum normalleri ile maalesef insan an be an korelmeye ureticiligini kaybetmeye devam ediyor. bilim gelişirken sanatın yok olmasi da buna güzel bir kanittir. diyeceksiniz ki daldan dala atlamış uzatmissin, doğru. ne zaman kendi kendime konuşsam hep uzuyor. altından kalmayinca da saçmalamaya başlıyorum. ama bunu kuralları belirleyenler sayesinde yaptığımı unutmuyorum. bu değilim. fazlasıyim ama susturuluyorum. isyan edecek yaşım da geçti. çaresiz kabullenme, toplumun istediği gibi yaşama ve buna benzer türlü saçmalıklar ile sıradaki olacakları bekliyorum. şunu da belirtmek isterim ki sanayi devrimi öncesi bir çağda yaşamış olsaydım keşke. söyleyeceklerim bu kadar.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

h. nihal atsız şiiridir.

pınar başına geldi
bir elinde güğümü;
çattı yay kaşlarını
görünce güldüğümü,
bağlamıştı gönlümü
saçlarının düğümü.
bilmiyordum bu örgü
acaba bir büyü mü?

sordum: nerdedir yerin?
nedir senin değerin?
yedi kral vurulmuş,
ne bu ceylan gözlerin?
hangisine varırsın
bu yedi ünlü erin?
şöyle dedi bakarak
göklere derin derin:

kralların taçları
beni bağlar büyü mü?
orduları açamaz
gönlümdeki düğümü.
saraylarda süremem
dağlarda sürdüğümü.
bin cihana değişmem
şu öksüz türk'lüğümü...

oyyyş yine gaza geldik. ?
devamını gör...

attila ilhan'ın ağustos çıkmazı şiirinde dediği gibi; 'hevesim olsa param olmuyor, param olsa hevesim' o yüzden hiçbir şey yapamazdım.
devamını gör...

ateist düşmanlığıyla dolmuşların, ateistlere tabiri caizse bol keseden salladığı ve sallayacağı başlıktır. insanlar ateizmin ne olduğunu bilmeseler, bunların tanımladıkları gibi sanacaklar ama orta çağda değiliz bilgi çağındayız. herkes ateizmin ne olduğunu çok iyi biilyor, böyle düşmanca tanımlara inanmıyor. bu nefret dolu tanıma aklı olmayan inanır ama aklı olan, eğitim şart deyip gülüp geçer.
devamını gör...

beni ölünce çöpe falan atabilirsiniz.

ölümü deneyimlemeden önce de -ölüm nasıl deneyimleniyorsa öyle tabi- böyle düşünüyordum, şimdi de böyle diyorum. en azından doğaya, canlılara bir faydam olur. toprak altında da oluyor tabi muhakkak bu dediğim, ama iş büyük, zahmeti çok mezar işinin. ondan da ziyade birazdan bahsedeceğim gündemleri var. konu bedenin dönüşümü ise (daha çirkin bir kelime ile anmak istemediğim için özür dilemeyeceğim) gayet basit yollardan da gerçekleştirilebilir bu. her neyse. kimse çöpe atmayacak beni, bu belli bir şey. ama yapabilirler(di). gerçekten bu sorun değil(di).

mezar, mezarlık garip bir yer. sevdiğiniz birini orada bırakmak, o "ritüeli" yaşamak gerçekten çok ilginç. bundan daha da çok çarpıcı bir hissi var gömme konusunun. ne kadar somutta kalmaya çalışırsanız çalışın, neye inanıyor, nasıl anlamlandırıyor, nasıl yaşıyor olursanız olun ölümü, mezarlık, mezarın kendisi, kefenin ya da tabutun üzerine toprak atmak işi zihninizin, düşüncelerinizin üstünü de bir süreliğine örtüyor... saçma sapan şeyler düşünüyorsunuz. toprak, taş falan alıp eve getiriyorsunuz. çıkmıyor aklınızdan uzun süre. sinirleniyorsunuz falan. keşke sadece görevliler yapsa bu işi, kimse şahit olmasa falan diye düşündüğümü hatırlıyorum mesela. ya da keşke başka bir yolu olsa bu işin diye. yani konu ölümden çok bir süreliğine mezar oluyor bir yakınınızı kaybettiğinizde. yahu desenize ne genelleme yapıyorsun deli misin, sende böyle olmuş bu iş. her neyse. çekim eklerime sahip çıkıyorum yazının devamında tamam, söz.

ülkede en hızlı, en sorunsuz, en düzgün işleyen sistematiklerden biri kurulmuş defin süreci için desem abartmış olmam bence. yakınınız öldükten hemen sonra, hastanede gerçekleşen ölümler için konuşuyorum, vefat eden kişinin birinci derece yakınlarından birini önce belediye, ardından mezarlıklar müdürlüğü arıyor. son derece kısa ve nazikçe gerçekleşen bu telefon görüşmelerinde anlıyorsunuz ki, sizin için her şey önceden ayarlanmış. siz, doktorların sizi hazırlamaya çalışan "allahtan ümit kesilmez ama durum bu bu" minvalli tüm konuşmalarına maruz kalır yine de umudunuzu yitirmeden belki de yürüyerek çıkacak buradan diye hayaller aleminde gezerken, bir ekibin arka planda birkaç gün içinde ölmesi muhtemel yakınınız için çeşitli ayarlamalar yapmış olduğunu fark ediyorsunuz. her şey çok hızlı oluyor. belediye cenaze nakil aracı gönderiyor, sizin mezar yeriniz varsa oraya naklediliyorsunuz, yoksa sizin için ayarlanan mezar yerine götürülüyorsunuz görevlilerce. normalde devlet dairelerinde, resmi işlemlerde suratımıza bakılmamasına, sorduğumuz sorulara bile yarım ağızlı cevaplar almaya alışkın olduğumuz için sizin için hiç zahmet yaratılmadan işlerin hallediliyor olmasına şaşırmadan edemiyorsunuz hala şok haliniz devam ettiği için falan. garip. ben ölüm belgesinin 3 nüsha olarak bana ücretsiz şekilde fotokopi çekilip bir devlet hastanesinde teslim edilmesinden dolayı yaşadığım şaşkınlığı mezarlığa giderken ablama anlattım yaa. döndü bana baktı, gerizekalı mısın senem, bana ne şu an fotokopiden dedi. ama birini mezarlıklar müdürlüğüne birini bilmem nereye verecekmişiz, hatta isterseniz aslı gibidir yapıp çoğaltabilirim bile dedi görevli dedim. cevap vermedi.
diyemedim ki, işler halledilmeliydi ve sen hamilesin. muhatap bendim. işlerin halledilmesine odaklı olduğum için ana kaptırmışım kendimi, özür dilerim.

geliyorsun mezarlığa, gömülmeden önce yapılması gereken bazı işler var. son hazırlıklar... aslında çok bilmiyorum buralarını ben meselenin. hem görmek istemedim hem de çok bulanık zaten. mezarlığın içindeki camiye gidene kadarki süreç çok yok bende. o yüzden detay veremiyorum ama sonra bir noktada namaz kılınıyor ölen kişi müslümansa. şaşırdığın birçok insan geliyor. gelmesini istediğin, ihtiyacın olan kimileri gelemiyor belki. hala çok bir şey anlamıyorsun. miden bulanıyor. sigarayı iç, yeme diye fısıldıyor en yakın arkadaşın kulağına. biraz ağlıyorsun, saçma bir espri yapıyorsun beklerken. herkes gülümsüyor sen hariç. namaz bitiyor. hızla taşıyorlar tabutu. sessizce yürüyorsun arkalarından.

mezar yeri kazılmış oluyor vardığınızda. sen kimseyi aramadın halbuki. başka biri de aramış olamaz biliyorsun. kim bu insanlar, nereden biliyorlardı babamın öleceğini diye geçiyor kafandan. acaba daha önce mi öldü, bize mi söylemediler diye uyanıyor aklının şeytanları kısa bir an için. bize bildirdikleri saatin üzerinden daha kaç saat geçti ki? gece çalışmıyor devlet daireleri...
düşüncelerin çok hızlı dağılıyor. toparlayamıyorsun zaten hiçbir şeyi. bak şimdi tabutun kapağı açıldı. uçup gidiyor kafan. alıyorlar koyuyorlar kuyuya. bir imam duruyor baş ucunda. göz göze geliyor senle, kaçırıyor bakışlarını. yapmayın demek istiyorsun, diyemiyorsun ya da bir an önce bitirin. o da olmuyor. uzadıkça uzuyor. kürekleri alıyorlar birbirlerinden elinden. nedense... son görev. birinin üstüne toprak atma görevi? mükemmel değil mi...

sonrası yine karanlık. dedim ya düşünceler, zihin örtülüyor. şuursuz bir süreç başlıyor. savrula savrula. oraya buraya çarpa çarpa. ben sadece mezarın içini düşünüyordum. hep mutsuz değildim, biraz zaman geçti, oh, sonunda çektiği acılar bitti bile dedim. sonra kalktım mezarlığa gittim toparladığımı düşünüp, baktım hala aynı noktadayım. hmm peki. daha zamanı gelmemiş.

önce özlemedim ben bir süre. daha önce de söylemiştim bunu birkaç kez. başka şeyler yaşadım, düşündüm dediğim gibi. sonra o başka şeyler, özlem tarifsiz bir büyüklükle her yeri kaplayınca ya yok oldular ya gözümün önünden onları göremeyeceğim bir yerlerimde kayboldular. yarın anlayacağız. evet yarın mezarlığa gidiyorum yeniden. özlemimi giderebileceğim bir manası olan bir mekan olarak ele almıyorum mezarlığı. o taşın işaret ettiği mezar yerinde bir ceset var çürümüş, babam yok. onunla konuşabileceğim bir yer falan da değil orası. hiçbir manası yok. mermerle etrafı çevrilmiş birkaç ton toprak görebiliyor olacağımı umuyorum yarın. ama böyle şeyleri yaşamadan tahmin edemiyorsun. böyle şeyleri düşünmemek gerektiğini ise yeterince kanadıktan sonra öğreniyorsun.

bakalım.
devamını gör...

rezil oldun beter oldun matt... bunu yazan hücre yığınının oy hakkı var işte. hancock bey dese ki ben en fazla karımı aldattım sizin bakanlarınız kendi devletini dolandırıyor. cevap gelir mi gelmez tabi. max dış işleri kudüs bu haldeyken !!?? gibi bişey der.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim