günaydın sözlük, günaydın sevgili takipçilerim.
devamını gör...

bir şey olmamışsa bile bir şeyin olabilmiş olacağını ifade eder. bir milletvekiline ait bir sözdür.
devamını gör...

aydın'ın karacasu ilçesinin geyre köyünde bulunan afrodisias kent geçmişi milattan önce beş binli yıllara dek uzanıyor. kent bir vadiye kurulu ve uzun bir süre de tarihi kalıntılar halkın hayatıyla bir bütün oluşturuyor. şimdilerde evler boşaltılmış durumda ve kent yerleşime kapalı. kentte gerçek kazıların başlatıldığı 1960'lı yıllara kadar yapıların iyi korunmasının en büyük nedeni ise konumu diyebiliriz.
kentin tam görünümü:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

imparator augustus, afrodisias kenti için "bütün asya içinden kendime bu kenti seçtim." diyerek kenti himayesi altına alıp korumuştur.

kentin öne çıkan özelliklerinden biri heykel okulu olmasıdır. yakınında bulunan mermer ocağı sayesinde burada heykeltraşlar yetişiyor ve pek çok heykel yine burada şekilleniyordu.

tetrapylon
afrodisias'ın sembolü olan bu yapı kentin kapısıdır. birkaç kez yıkıldığı tespit edilen yapı, kente ilk bakışta en çok dikkat çekebilecek inşalardan biri.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

afrodit tapınağı
milattan sonra 6. yüzyılda hristiyanlığın bölgeye gelmesiyle afrodit tapınağı kiliseye dönüştürülmüştür. tapınakta bir tuzlu su kuyusu da bulunur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

stadyum
geleneksel sporlar, hayvan dövüşleri ve gladyatör savaşlarının yapıldığı çok büyük bir arenadır. bu stadyum tahmin edilen kent nüfusuna oranla epey büyük bir yapı, 270 metre uzunluğunda 30 sıralıktır. hipodrom 30.000 kişilikken kentin 15.000 kişilik olduğu bilinmektedir. bu da bize kentte düzenlenen etkinliklere dışarıdan epey yüksek bir katılım olduğunu, etkinliklere ilgi olduğunu gösteriyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kentte yazışmaların yer aldığı ve halkın haberdar olmasının sağlandığı bir arşiv duvarı vardır.

milattan sonra 2. yüzyılda odeon inşa edilmiştir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

roma mimarisinde önemli bir yeri olan hamamlar bu kentte de mevcuttur, adrian hamamı olarak isimlendirilmiştir.

heykellerde mitolojik karakterler göze çarpıyor: dionyssos, herakles, apollon, akhilleus bu isimlerden bazıları. yanı sıra imparator neron ve augustus da yer alıyor. prometheus'un cezaya çarptırıldığı dağda ellerindeki kelepçelerin herakles tarafından çözülmesinin tasvir edildiği bir heykel bulunuyor. aeneas'ın roma'yı kurma sürecini anlatan kabartmalar vardır. bütün bu heykeller ve kabartmalar aydın'da afrodisias müzesinde sergileniyor.

afrodit heykeli
bu heykel sayesinde aslında mitolojideki afroditle afrodisyas kentinde tapılan tanrıçanın aynı olmadığı anlaşılmıştır. heykelde alıştığımız çıplak afroditin aksine bir örtü mevcuttur. heykel üzerinde yukarıdan başlanarak sırasıyla üç güzeller, selene ve helios, afrodit, üç adet eros yer alır. bunun dışında genel tasvirine benzer nitelikte bir afrodit heykeli de mevcuttur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

heykeller hristiyan inancının gelmesiyle birlikte tahrip edilmiş olsa da varlıklarını büyük oranda korumuşlardır.

fotoğraf kaynağı: türkiye cumhuriyeti kültür varlıkları ve müzeler genel müdürlüğü

kent 2017 yılında unesco kültür mirası listesine alınıyor. aslında 1800'lü yıllardan itibaren kent yabancı gezginler tarafından inceleniyor fakat dikkatleri üzerine yeterince çekmiyor. ilk kazı 1904 yılında bir fransız olan paul gaudin tarafından yapılıyor, sonrasında da avrupalı farklı milletlerden insanlar tarafından kazılar yapılsa da hep kısa soluklu oluyor, ta ki kenan erim'in kazılarına kadar.

ara güler'in kenti keşif öyküsü:
bir gün ara güler adnan menderes'in de katılacağı kemer barajının açılışı için önceden fotoğraf çekimi için aydın'a gidiyor. dönemin valisinden bir araç ve şoför istiyor, yola çıkıyorlar. baraj alanına vardıklarında ara güler bakıyor ki ışık ters, kapkaranlık çıkıyor fotoğraflar. mecburen akşamı bekliyorlar ve ancak bir dağa çıkarak istediği fotoğraflara ulaşabiliyor. şoför de bu sırada geç vakitten epey sinirli. hır gür içinde dönüş yoluna geçiyorlar fakat bu sefer de şoför kestirmeden gidelim derken dağın taşın arasında kayboluyorlar. en sonunda bir köyde durup kahveye giriyorlar. bu köy antik kentin bulunduğu aydın'ın karacasu ilçesindeki geyre köyü. ara güler fark ediyor ki köylülerin oyun oynamak için kullandıkları masa dahi roma döneminin sütun başları. bölge halkı lahitler içinde üzüm ezip şıra çıkarıyor, çamaşır yıkıyor. ara güler renkli filmlerini çoktan baraj fotoğrafları için kullanmış fakat siyah beyaz filmlerle çekim yapıyor. bu şahit olduklarıyla ilgili "tarihin içinde yaşayan bir şehir buldum." diyor. istanbul'a döndüğünde fotoğrafı basından önemli kişilere gösteriyor, durumdan söz ediyor fakat ilgi gösteren olmuyor. ara güler bu olayın metnini yazacak insan arıyor fakat kime sorsa yok oğlu yok. metni kendisi yazıyor, eşi de ingilizce'ye çeviriyor. yazı amerika'da bir dergide yayımlanıyor. horizon dergisi de çalışmayı yayımlamak için ara güler'e ulaşıyor ve fotoğrafların renkli baskılarını da göndermesini istiyorlar. tabii renkli baskı fotoğraf yok elinde. ara güler hemen aydın'a yola çıkıyor ve aynı valiyle görüşerek aynı şöförle geyre köyüne gidiyor ve bu kez üç gün sürecek bir fotoğraflama başlıyor. istanbul'a dönüp rüstem doyuran'a durumu anlatıyor. dergi için yazı hazırlayacak insan arıyorlar. doyuran, new york üniversitesinde hoca olan kenan erim'den bahsediyor. görüşmeler sonucu kenan erim türkiye'ye geliyor ve ara güler ile bölgeyi geziyorlar. bu şekilde bölge büyük bir kitlenin dikkatini çekerek kenan erim'in çalışmalarıyla pek çok kıymetli eser ortaya çıkarıyor.

ayrıca (bkz: kenan erim), (bkz: umut doğan), (bkz: afrodisias öyküleri), (bkz: karia).
devamını gör...

şayet varsa ilk gün kadınları örgütleyip nuri talebi için ayaklanma başlatmaya çalışırım.
eşitlik tanrım, eşitlik.
devamını gör...

hala köy hayatı ile iç içe yaşıyorum.
bir ayağım köyde sonuçta.
gerisi köy hayatı, içinde onlarca şey var.
hayvan bakarım,köpek beslerim, köydeki tüm işleri kendi başıma yaparım, tamirat için tamirci felan çağırmam, traktör kullanırım, sebze yetiştiririm, bahçe sularım, meyva ağaçlarını budarım, bağdaş kurup yer minderinde otururum, çayı öksüz doyuran bardakta içerim, komşularımla yardımlaşırım, yaralı veya muhtaç bir hayvan görünce yardım ederim, civcivleri yırtıcılardan korurum, avlanırım, köy kahvesinde otururum, doğayı seyrederim, geceleri yıldızları seyrederim, köye gidince şivemi değiştiririm, şehirdeyken köyü özlerim.
devamını gör...

işimi iyi yapıyorum.
"vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır." m. kemal atatürk
devamını gör...

viktorya dönemi'nde yaşamış ingiliz ressam ve şair. şiiri hiç sevmediğimden okumadım herhangi bir şiirini ama tablölarını pek seviyorum. ben kendisini (bkz: beirut)'un (bkz: monna pomona) şarkısını araştırırken tanıdım. kendisinin yaptığı bir tablö imiş.o tablöden doğru da bu amcayı araştırmaya başlamıştım. wiki'de yazdığına göre kendini; "kendine hakim, net, tutkulu ve karizmatik" ve aynı zamanda “ateşli, şairane ve beceriksiz" olarak tanımlıyor bu amca. aynı ben xd

neyse; şaka bir yana, genellikle metreslerini veya başka kadınları resmeder bu amcamız. tablölarında benim görebildiğim ortak özellik; renkleri oldukça canlı kullanması, bol bol çiçek görmemiz ve romantizm akımından epey etkilenmesi oldu. sanat tarihçisi değilim, çok bir yetkinliğim yok resim konusunda ama tablölarını incelemek bana değişik ve güzel bir haz veriyor. şu sitede sanatı ve yaşamı ile ilgili ayrıntılı bilgi ingilizce olarak bulunabilir. kendi portresi başta olmak üzere sevdiğim eserlerini de aşağıya bırakıyorum, nefasetle bakıp feyz alınız hafiniler/beyfiniler.

oto portresi
ancak bu amca aslında şöyle biriymiş. kendisinin fotişi
music isimli tablösu: piyano ya da organ çalan bir hafini ile bir beyfininin ağız yoluyla öbüşmesini gösterir. renkler epey canlı ve arkada gördüğüm pencere ve vitraylar bana oranın bir kilise olduğunu düşündürüyor. enstrümanın yapısı da kilisede çalınanan org, organlara benziyor zaten. beyfininin kıyafeti bir papazın kıyafeti gibi sanki. böyle düşününce epey anlamlı ve hisli geliyor bana bu tablö. hafinin yanında yer alan hievrsalem(kudüs, jerusalem mi aceba?), sicilia, neapolis ve cyprus kelimeleri de dikkat çekici.

beata beatrix: kırmızı ve yeşil ağırlıklı pek güzel bir tablö.
childhood of mary virgin
proserpine: mavinin tonu enfes değil mi? modeli de berrak tüzünataç'a benzetiyorum nedense.
a vision of fiammetta: christina hendricks'i çizmiş sanki. kırmızının çiçeklerle uyumu harika. model ablanın başının üstünde yer alan kuş, anka kuşu sanki. acaba neden yerleştirildi oraya? sümerle bir bağlantı kursam kurarım da gerek yok şimdi. model için marie spartali stillman diyor wiki.
lady lilith: yine bol çiçek, kızıl bir kadın ve canlı renkler görüyoruz. bir elinde ayna diğerinde tarak tutan fakat başka bir yere bakıp, derin düşünen ablamızın ismi wikiye göre fanny cornforth imiş.
monna pomona: benim en sevdiğim tablö. kolyenin canlı rengi beni ilk olarak oraya odaklıyor. değerli bir kolye sanki, altın olabilir mesela ama modelin boğazını epey sıkmış, çıkartmak istiyor elleri. ve modelin yüz ifadesi, gözleri ve mükemmel dudakları sanki bıkmış, yorulmuş, istemiyor o boyun bağını. modelin diğer elinde yine değerli bir yüzük, bileklik var fakat avucunun içinde br meyve ya da çiçek var. kıyafetlerinden anladığım; zengin-varlıklı bir abla fakat sanki oraya ait değil. bu tablö ben de hep; ait olmadığı bir dünyaya şeklen uyum sağlamış fakat ruhen oraya ait olmayan bir kadının sıkışmışlığını anlattığı izlenimini uyandırır. hani bizim yaz dizilerimizde hep olur ya; fakir kız zengin adama aşık olur, o zenginler dünyasına girer ama elindeki meyvesini, çiçeğini, özünü, geldiği yeri özler falan. o duyguyu alıyorum ben bu tablödan ve çok hoşuma gidiyor. bol çiçek detayı bu tablöda da karşımızda.
found: çok ilginç bir resim. bir babayiğit bir kadını bağlamaya çalışıyor sanki. hatun kişi o an o durumdan epey memnuniyetsiz. sanki kaçmış bir yerden ve malesef ki onu bulmuş
kaçtığı kişi. arkada ki kuzunun üzerindeki ağlar, onun da esir edilmiş görüntüsü bu savı daha da destekler nitelikte. hatunun yüzünün yeşil olması; bu ablanın hasta olduğunu resmediyor sanki. bu tablö da bana hep engizisyon tarafından cadılıkla suçlanan ve kaçmaya çalışan bir kadını anımsatıyor. gerçekten öyle mi bilemiyorum altan.

daha pek çok güzel, beni düşündüren tablöları var bu amcanın ama çok uzadı entry. kendisinin mezarının fotoğrafı ile sonlandırayım en iyisi.
the grave of rossetti
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

''latince söylenen kulağa derin gelir'' anlamına gelen inanılmaz sevdiğim latince cümle. bir gün dövmesini yaptırıp anlamını soranlara uzaklara bakarak cevap vermeyi düşünmüyor değilim.
devamını gör...

özellikle uzak durmaya çalıştığım durum. başlığı gördüğümde yazacaklarım kafamda şekillenir. tıkladığımda ona benzer bir şey yazıldığını görürsem tanımı beğenir, başka yazacak bir şeyim yoksa yavaşça başlığı terk ederim. aynı şeyleri tekrarlamanın bir faydası yok çünkü.
devamını gör...

eskilerde oldukça itibarlı olan bir meslektir.

yerini müteahhitlik ve passat galericiliğine bırakmıştır.
devamını gör...

bence haklı bir serzeniştir.
*perihan savaş'ı döverek evden atmıştır.
* derya tuna'yı sahne aldığı yerden çıkışta ayağından vurdurmuştur.
* canlı yayında, yıldız tilbe'ye söyledikleri malûm.

bence de benzersiz bir ses ama insanlıktan sınıfta kalır.

tıpkı diego armando maradona'nın dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu gerçeği ortadayken yaşantısının tamamen bir fiyasko olması gibidir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

metroda müziğin sesine sonuna kadar abanmış yüzüklerin efendisi'ni okuyan metalci çocuk, bak bu başlık sana.
devamını gör...

her gördüğümde bana meşhur "tek göz" horus’un gözünü, oradan da çeşitli çağrışımlarla siyonizmi hatırlatan ve bu nedenle de asabımı bozan anlamsız reklam afişi. ya biz bu ülkede yaşamaktan iyice paranoyak olduk ya birileri bir işler karıştırıyor, haberimiz yok.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

güneş ile rüzgar diyerek katıldığım başlıktır.

ilk okuduğum kitaptır ayrıca güneş ile rüzgar bu sebeple en sevdiğimdir.
devamını gör...

iki yıl iki ay önce göçüp giden babamı çok özlüyorum. çocuklara belli etmemek için onların yanında ve uyanık oldukları saatlerde babamın fotoğraf ve videolarına bakmıyorum.

onlar uyuyup da el ayak çekilince ardiye olarak kullandığımız küçük balkona gidip doya doya bakıyorum fotoğraflarına. o an bir dal sigara alıyorum yanıma, sırdaşlık etsin diye bana.

ondandır ki günde iki üç dal sigarayı çıkaramıyorum hayatımdan.

(bkz: özlemek)

22.04.2023 günü gelen edit: bu özlemek denen şey zaman geçtikçe dik bir yamaçta aşağı doğru yuvarlanarak çığ gibi büyüyen bir şey.
devamını gör...

tanıdıklar tarafından dalga konusu olmamak için yapmam gerekendir.
kendimle ilgili ipucu içeren tanımlar girince ensemden biri tutup"aha şimdi yakaladım seni zibidi"dicekmiş gibi hissediyorum.
devamını gör...

günlük kullanıma inmemeliydi dediğim kelimeler, kendini ifade edemeyen bir çok bireyin oluşumuna yol açtı. iki kelimeyi yan yana getiremeyenin dert ortağı oldu çıktı. kullanırsın kullanmazsın ,beni alakadar etmez ama ifade edemediğin yerleri cümle içinde küfür ederek dolduruyorsan üzerinde düşünmen gereken bir konu olduğunu düşünüyorum. güzel dilimizi bende mükemmel kullanamıyorum ,haşa haddim değil seni sorgulamak.
devamını gör...

baş ağrısının genellikle oksipital bölgede olduğu, şiddetli migren türüdür.
aura yaklaşık 10-45 dakika sürer.
tam körlük ve buna eşlik eden vertigo,ataksi,tinnitus başlar.
beyin sapı bulguları hakimdir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim