escape room: tournament of champions
escape room: tournament of champions, escape room serisinin 2. filmidir. yönetmenliğini adam robitel, senaristliğini ise will honley ve maria melnik üstlenmiştir. değişmeyen ana iki oyuncumuz taylor russell mckenzie ve logan miller’a; thomas cocquerel, holland roden, indya moore, tanya van graan, ısabelle fuhrman, carlito olivero ve james frain eşlik etmektedir.
ilk filmimizde 8 maceraperest karakterimiz kendilerini ölümcül bir oyunun içinde bulmuşlardı. bir odadan başka bir odaya çözümledikleri bulmacalar ile geçmişlerdi. kaçış odalarından çıkmayı başaran karakterlerimiz de zoey ve ben’di.
zoey ve ben kaçış odasından sonra arkadaş olup sık sık görüşmeye devam ediyorlar. bir gün zoey, ben’e kaçış odasını oluşturanları bulup onlara engel olmak istediğini söylüyor. her ne kadar ben ilk istemese de sonrasında razı oluyor. aslında ben ve zoey bunları düşünürken oyunkurucuların onlara kuracağı tuzağı hesaba katmıyorlar ve kendilerini yeni bir oyunun içinde bulmaları pek de fazla zaman almıyor. escape room’un diğer galipleriyle birlikte bir metroda ölümcül maceraları başlıyor.
serinin bu filmi bende birinci filmin etkisini yaratmadı. olaylar çok hızlı ilerledi. sanki karakterler bilmeceleri önceden biliyor da tak tak çözüyor gibiydiler her ne kadar şampiyon da olsalar biraz daha düşünmelerini beklerdim. oda sayısı az olsaydı ya da film bi tık daha uzun olsaydı da bizim de düşünmeye vaktimiz olsaydı keşke. yine de boş vakitte izlenebilir bir filmdi. 10 üzerinden 5.5-6 verilir. devam filmi de olacak gibi görünüyor, umarım daha güzel bir şekilde ilerler diyelim.
bu filmde de sonda bir ters köşe vardı, devam filminin olacağı kanısına da bundan vardım.
edit: orijinal başlığı altında tekrar ekledim
ilk filmimizde 8 maceraperest karakterimiz kendilerini ölümcül bir oyunun içinde bulmuşlardı. bir odadan başka bir odaya çözümledikleri bulmacalar ile geçmişlerdi. kaçış odalarından çıkmayı başaran karakterlerimiz de zoey ve ben’di.
zoey ve ben kaçış odasından sonra arkadaş olup sık sık görüşmeye devam ediyorlar. bir gün zoey, ben’e kaçış odasını oluşturanları bulup onlara engel olmak istediğini söylüyor. her ne kadar ben ilk istemese de sonrasında razı oluyor. aslında ben ve zoey bunları düşünürken oyunkurucuların onlara kuracağı tuzağı hesaba katmıyorlar ve kendilerini yeni bir oyunun içinde bulmaları pek de fazla zaman almıyor. escape room’un diğer galipleriyle birlikte bir metroda ölümcül maceraları başlıyor.
serinin bu filmi bende birinci filmin etkisini yaratmadı. olaylar çok hızlı ilerledi. sanki karakterler bilmeceleri önceden biliyor da tak tak çözüyor gibiydiler her ne kadar şampiyon da olsalar biraz daha düşünmelerini beklerdim. oda sayısı az olsaydı ya da film bi tık daha uzun olsaydı da bizim de düşünmeye vaktimiz olsaydı keşke. yine de boş vakitte izlenebilir bir filmdi. 10 üzerinden 5.5-6 verilir. devam filmi de olacak gibi görünüyor, umarım daha güzel bir şekilde ilerler diyelim.
bu filmde de sonda bir ters köşe vardı, devam filminin olacağı kanısına da bundan vardım.
edit: orijinal başlığı altında tekrar ekledim
devamını gör...
patates bitmiş
sabah sabah markete gidip eve dönünce evdekilerin unutkan halinden mütevellit işittiğim beyandır.
eve girmemle tekrar çıkmam bir oldu, ulan mesai günü hafta sonu farketmiyor.
insanın üzerine amelelik yapıştın mı bırakmıyor rahatsız aşağı rahatsız yukarı.
şunu evden çıkmadan söyleseniz olmaz dimi, illa bir şeyi unutup tekrar yollayacaksınız.
her neyse yine de ay lavvv familyy.
eve girmemle tekrar çıkmam bir oldu, ulan mesai günü hafta sonu farketmiyor.
insanın üzerine amelelik yapıştın mı bırakmıyor rahatsız aşağı rahatsız yukarı.
şunu evden çıkmadan söyleseniz olmaz dimi, illa bir şeyi unutup tekrar yollayacaksınız.
her neyse yine de ay lavvv familyy.
devamını gör...
freud purosu
maalesef geç keşfettiğim, şu an kafa izninde olan, bilgi birikimiyle göz dolduran tanımlarını okumaktan zevk aldığım yazarımız.
dönüp, yeni tanımlarla sözlük dağarcığını genişletmesini beklemedeyiz efenm.
zamanda ışınlanma mümkün olsa, iskenderiye kütüphanesi'ne gitmek istermiş... bunu kendim dışında, ilk kez birinden duyuyorum. vizyonunuz ve misyonunuz dedim efenim.. hakikaten duble geniş.
dönüp, yeni tanımlarla sözlük dağarcığını genişletmesini beklemedeyiz efenm.
zamanda ışınlanma mümkün olsa, iskenderiye kütüphanesi'ne gitmek istermiş... bunu kendim dışında, ilk kez birinden duyuyorum. vizyonunuz ve misyonunuz dedim efenim.. hakikaten duble geniş.
devamını gör...
kendi saçını kesmek
gaza gelip saçımı keseyim dedim fazla gaza gelip 7 yaşımda kaşlarımı da kesmiştim.
devamını gör...
agora meyhanesi radyo yayını
meyhane diye geldim, populer science çıktı.(bkz: lol) neyse votkayı içeyim gene de ziyan olmasın.(bkz: swh) sesler çok güzel radyocu mu doğdunuz be mübarek!
sonradan düşen jeton: dikkatimi çekti neden radyo başlığı sabitlenmiyor millet unutuyor görmüyor ki sonradan dahil olsun dinlesin etkileşsin! hayır sanki sol frame başlıklarda beyinler çarpışıyor da kıyamıyorlar, feridunabininsexhikayeleri.com başka nane yok.(bkz: swh)
bırakın marsı millet aç aç! biz yaşarken öldük, ver ordan müslüm babadan yakarsa dünyayı garipler yakar'ı.(bkz: lol)
sonradan düşen jeton: dikkatimi çekti neden radyo başlığı sabitlenmiyor millet unutuyor görmüyor ki sonradan dahil olsun dinlesin etkileşsin! hayır sanki sol frame başlıklarda beyinler çarpışıyor da kıyamıyorlar, feridunabininsexhikayeleri.com başka nane yok.(bkz: swh)
bırakın marsı millet aç aç! biz yaşarken öldük, ver ordan müslüm babadan yakarsa dünyayı garipler yakar'ı.(bkz: lol)
devamını gör...
baba
bi gün babam dükkandan kovdu beni, bende daha sonra gittim valelik işi buldum, şehrin ünlü bir mekanında. güzel bir gece kulübü. yazın..
ehliyetim bile yok o sıra.
aylık 2 bin liraya anlaştım.
tabi hâlâ evde kalıyorum ama babam sabah 5’te işe gidiyor, ben 6’da işten dönüyorum. karşılaşmıyoruz pek. rahatım.
bir gün akşamüstü saatleri, (benim için öğlen), tak diye babam odaya bir girdi. hemen salağa yattım, uyuyor taklidi yapıyorum. cebinden para çıkardı, benim pantolonun cebine bi soktu elini, bende tomarla para.
aylık 2 bin liraya çalışıyordum ama bahşişlerle 15 bini buluyordu o miktar.
babamda param yok benim fakirim sanıyor.
“kalk lan çabuk” dedi kervana bi taktı beni bir saat neden o kadar çok param olduğunu anlattım. tokat falan yedim illagel işler mi çeviriyorum acaba diye..
sonra tekrar dükkan devam.
kervan iki.
çok değişik insanlar değil mi ya?
ehliyetim bile yok o sıra.
aylık 2 bin liraya anlaştım.
tabi hâlâ evde kalıyorum ama babam sabah 5’te işe gidiyor, ben 6’da işten dönüyorum. karşılaşmıyoruz pek. rahatım.
bir gün akşamüstü saatleri, (benim için öğlen), tak diye babam odaya bir girdi. hemen salağa yattım, uyuyor taklidi yapıyorum. cebinden para çıkardı, benim pantolonun cebine bi soktu elini, bende tomarla para.
aylık 2 bin liraya çalışıyordum ama bahşişlerle 15 bini buluyordu o miktar.
babamda param yok benim fakirim sanıyor.
“kalk lan çabuk” dedi kervana bi taktı beni bir saat neden o kadar çok param olduğunu anlattım. tokat falan yedim illagel işler mi çeviriyorum acaba diye..
sonra tekrar dükkan devam.
kervan iki.
çok değişik insanlar değil mi ya?
devamını gör...
kartal tibet
yeşilçam'ın usta ismi, izlemeye doyamadığımız birçok filmin senaristi ve yönetmeni kartal tibet 83 yaşında aramızdan ayrıldı. kamera önünde başladığı hikayesine, kamera arkasında sayısız filmin yönetmenliğini ve senaristliğini yaparak devam etti. özellikle canlandırdığı 'tarkan' karakteri ile hafızalara kazıldı.
60'lı yıllarda başka bir sinema emekçisi göksel arsoy'un buradan askerlik sebebi ile sinemaya ara vermesinden ötürü yeni bir jön arayışına girilir. kartal tibet tekliflere hemen cevap vermeyip diretecektir. çünkü kendisi göksel arsoy'un aldığı ücreti ister. daha sonra anlaşma sağlanır ve 1965 yılında karaoğlan filmi ile kartal tibet yeşilçam'a ilk adımını atar.
ilk kez 1977' de tosun paşa filmi ile yönetmenliğe adım atmıştır. çoğunluğunda kemal sunal'ın rol aldığı birçok filmi yazıp yönetmiştir.
davoro, şabaniye, şen dul şaban*, öğretmen , deli deli küpeli gibi...
televizyon döneminin önem kazandığı doksanlarda kendisi de televizyona yönelmiş ve bir çok dizinin yönetmenliğini yapmıştır. bunlardan en bilindik olanı süper baba'dır
2002 yılında altın portakal film festivalinde yaşam boyu onur ödülüne layık görülür. 2006 yılında ise aynı ödül töreninde yıldırım önal anı ödülünün sahibi olur.
son olarak 2006 yılında ''dünya'yı kurtaran adamın oğlu'' filmini yönetmiştir.
evet, tarih 2 temmuz 2021.
kartal tibet'i sonsuzluğa uğurluyoruz.
60'lı yıllarda başka bir sinema emekçisi göksel arsoy'un buradan askerlik sebebi ile sinemaya ara vermesinden ötürü yeni bir jön arayışına girilir. kartal tibet tekliflere hemen cevap vermeyip diretecektir. çünkü kendisi göksel arsoy'un aldığı ücreti ister. daha sonra anlaşma sağlanır ve 1965 yılında karaoğlan filmi ile kartal tibet yeşilçam'a ilk adımını atar.
ilk kez 1977' de tosun paşa filmi ile yönetmenliğe adım atmıştır. çoğunluğunda kemal sunal'ın rol aldığı birçok filmi yazıp yönetmiştir.
davoro, şabaniye, şen dul şaban*, öğretmen , deli deli küpeli gibi...
televizyon döneminin önem kazandığı doksanlarda kendisi de televizyona yönelmiş ve bir çok dizinin yönetmenliğini yapmıştır. bunlardan en bilindik olanı süper baba'dır
2002 yılında altın portakal film festivalinde yaşam boyu onur ödülüne layık görülür. 2006 yılında ise aynı ödül töreninde yıldırım önal anı ödülünün sahibi olur.
son olarak 2006 yılında ''dünya'yı kurtaran adamın oğlu'' filmini yönetmiştir.
evet, tarih 2 temmuz 2021.
kartal tibet'i sonsuzluğa uğurluyoruz.
devamını gör...
5 yıl makine bölümünde okumak
ormana gitsem ayı beni görünce ölü taklidi yapıyor. etrafımda kadına benzeyen tek şey çay bardağı. ne yaptım da bana bunu yaptın hayat?
devamını gör...
15 şubat 2021 yök'ün yüz yüze eğitim açıklaması
yüzyüzeyken konuşuruz yekta dur şimdi.
devamını gör...
hintlerin ineğe olan saygısı
hintliler ve genel olarak hindistan, öyle kolayca kavranacak bir ülke değil. ineğe saygı gösterenler ve tapanların dışında o kadar çok ırk, dil, din, tanrı, efsane mevcut ki, bunları kavrayabilmek zaman istiyor. ülkede tapınılan tanrı sayısı 300 bin civarında. neredeyse her köyün bir tanrısı var. bunu kavrayabilmeye ömür yetmez.
devamını gör...
kadınları ilişkiden soğutan erkek davranışları
aşırı kıskançlık ve ısrarcılık.
devamını gör...
404 not found
25 ağustos 1989 yılında pakistan hava yolları adına gilgit şehrinden islamabad'a 54 yolcusu 4 mürettabatı ile 07:36 da havalanan fokker f-27 model uçak ile 08:50 civarlarında kule ile son iletişim gerçekleştirilmiş olup bir daha uçakdan asla haber alınamadı.
günümüze kadar halen hiç bir parçasına ulaşılamayan uçak himalayalara düştüğü var sayılmakta.
şimdi diyceksiniz bu konu ile ne alaka!
internet adres çubuğuna gitmek istediğimiz web sitesini yazınca ve sayfa ortada yok ise "404 not found" yani sayfa bulunamadı diye bir hata mesajı görürüz.
pakistan hava yollarına ait uçağın kalkış numarası 404 dür.
bu hata mesajı olan "404 not found" uyarısının isim babasının bu kaybolan uçak olmasıdır.
günümüze kadar halen hiç bir parçasına ulaşılamayan uçak himalayalara düştüğü var sayılmakta.
şimdi diyceksiniz bu konu ile ne alaka!
internet adres çubuğuna gitmek istediğimiz web sitesini yazınca ve sayfa ortada yok ise "404 not found" yani sayfa bulunamadı diye bir hata mesajı görürüz.
pakistan hava yollarına ait uçağın kalkış numarası 404 dür.
bu hata mesajı olan "404 not found" uyarısının isim babasının bu kaybolan uçak olmasıdır.
devamını gör...
dostoyevski'nin her şeyi sorun haline getirmesi
onu büyük yazar yapan en önemli etkendir.
karakterler gerçektir iğrençtir rezalettir ve son derece yaşamın içindendir.
en basit durumları sorun haline getirmesi onu çok büyük bir yazar yapıyor. ölüler evinden anılar kitabını okuyorum ilk 100 sayfa bitti tam olarak 100 sayfa okudum ve yarın 100 sayfa daha okuyacağım ben hayatımda bu kadar detaylı karakterler bu kadar büyük bir gözlem yeteneği görmedim.
adam her şeyi o kadar iyi sorun haline getiriyor ki sürgün ediliyor.
gerçek yaşantısında da böyleymiş bu kitaplarına da yansımış.
karakterler gerçektir iğrençtir rezalettir ve son derece yaşamın içindendir.
en basit durumları sorun haline getirmesi onu çok büyük bir yazar yapıyor. ölüler evinden anılar kitabını okuyorum ilk 100 sayfa bitti tam olarak 100 sayfa okudum ve yarın 100 sayfa daha okuyacağım ben hayatımda bu kadar detaylı karakterler bu kadar büyük bir gözlem yeteneği görmedim.
adam her şeyi o kadar iyi sorun haline getiriyor ki sürgün ediliyor.
gerçek yaşantısında da böyleymiş bu kitaplarına da yansımış.
devamını gör...
asgari ücret'in tespitinde don lastiği ve triger kayışı fiyatının baz alınması
dolarmı, euromu... don lastiğimi önemli.
donuna lastik almazsa, kol paçino sabri abi gibi pantolonu yırtılınca donunu değil, bizzat başka birşeyini görürsünüz
donuna lastik almazsa, kol paçino sabri abi gibi pantolonu yırtılınca donunu değil, bizzat başka birşeyini görürsünüz
devamını gör...
normal sözlük 1. istanbul zirvesi
bir saat içinde ben de yola çıkmayı çok isterdim..hayat.*
iyi eğlenceler gençler,lokumunuz kolonyanız bol olsun.
iyi eğlenceler gençler,lokumunuz kolonyanız bol olsun.
devamını gör...
yalnızken yapılacak en güzel aktivite
kendine kahve yapıp dizi izlemek.
devamını gör...
sarımsaklı ekmek
tadını hiç bilmememe rağmen canımın çektiği yiyecektir.
neyse videolarını izlerim.
neyse videolarını izlerim.
devamını gör...
wasabi
2001 yapımı, yönetmenliğini gérard krawczyk’nin yaptığı ve jean reno, ryôko hirosue, michel muller’ın başrolde oldukları macera/komedi türü film.

afiş kaynak: www.beyazperde.com/filmler/...
jean reno’nun komedi türü filmleri arasında en sevdiğim filmdir ayrıca. bizde asabi polis olarak yayınlansa da, ne alaka diyorum. filmin isminin wasabi olmasının bir nedeni var çünkü; isim değişikliği mantıksız olmuş.
konusuna gelirsem; hubert (jean reno) fransa polis departmanında görev yapmaktadır. çok başarılıdır ama empatiden hayli uzaktır. soğukkanlı, ne zaman ne yapacağı belli olmayan, gözü kara, düz mantıkla ilerleyen biridir. ee sonunda baltayı taşa vuracaktır elbet. amirleri bir süre kafa iznine çıkartırlar onu. bu sırada eline 20 yıl önceki sevgilisinden bir mektup gelir. vefat etmiştir ve ona bir vasiyet bırakmıştır. hubert’in hayatu boyunca tek sevdiği ve onu idare edebilen tek kadın da bu kadındır.
bu nedenle japonya’ya doğru yola koyulur. ama kendisine bırakılan miras hiç tahmin edemeyeceği bir şeydir.
gerçekten jean reno’nun yarattığı karaktere bayıldım. kendisinin oyunculuğunu da çok severim. wasabi ismi de , japonya’da karşılaştığı momo ile gittiği restoranda wasabi yemesiyle ilgili. açık etmeyeyim.
zevkle izlenecek filmdir efendim. sadece jean reno için bile izlenir. onun oyunculuğu olmasa vasatın altında kalacak bir film olurdu; tüm yükü o omuzlamış diyebilirim.
imdb: 6,7/10
benden: 7,4/10.

afiş kaynak: www.beyazperde.com/filmler/...
jean reno’nun komedi türü filmleri arasında en sevdiğim filmdir ayrıca. bizde asabi polis olarak yayınlansa da, ne alaka diyorum. filmin isminin wasabi olmasının bir nedeni var çünkü; isim değişikliği mantıksız olmuş.
konusuna gelirsem; hubert (jean reno) fransa polis departmanında görev yapmaktadır. çok başarılıdır ama empatiden hayli uzaktır. soğukkanlı, ne zaman ne yapacağı belli olmayan, gözü kara, düz mantıkla ilerleyen biridir. ee sonunda baltayı taşa vuracaktır elbet. amirleri bir süre kafa iznine çıkartırlar onu. bu sırada eline 20 yıl önceki sevgilisinden bir mektup gelir. vefat etmiştir ve ona bir vasiyet bırakmıştır. hubert’in hayatu boyunca tek sevdiği ve onu idare edebilen tek kadın da bu kadındır.
bu nedenle japonya’ya doğru yola koyulur. ama kendisine bırakılan miras hiç tahmin edemeyeceği bir şeydir.
gerçekten jean reno’nun yarattığı karaktere bayıldım. kendisinin oyunculuğunu da çok severim. wasabi ismi de , japonya’da karşılaştığı momo ile gittiği restoranda wasabi yemesiyle ilgili. açık etmeyeyim.
zevkle izlenecek filmdir efendim. sadece jean reno için bile izlenir. onun oyunculuğu olmasa vasatın altında kalacak bir film olurdu; tüm yükü o omuzlamış diyebilirim.
imdb: 6,7/10
benden: 7,4/10.
devamını gör...
yaşar kemal
12 yaşına kadar konuşma güçlüğü çeken,
(dört buçuk yaşındayken, babası camide namaz kıldığı sırada van'dan göç ederken ölümden kurtarıp besleyip büyüttüğü yusuf adındaki oğulluğu tarafından öldürüldü. bu olaydan sonra on iki yaşına kadar kekemeliğe tutuldu.)yaşar kemal eğitimine ortaokulu bitirmeden son vermiş. pamuk tarlalarında amelebaşılık ve su bekçiliği yapmıştır. bu zorlu hayat şartlarına rağmen nobel'e aday gösterilen ilk türk yazarımızdır. yaşar kemal pek çok yapıtında anadolu masal ve efsanelerinden yararlanmıştır.
(dört buçuk yaşındayken, babası camide namaz kıldığı sırada van'dan göç ederken ölümden kurtarıp besleyip büyüttüğü yusuf adındaki oğulluğu tarafından öldürüldü. bu olaydan sonra on iki yaşına kadar kekemeliğe tutuldu.)yaşar kemal eğitimine ortaokulu bitirmeden son vermiş. pamuk tarlalarında amelebaşılık ve su bekçiliği yapmıştır. bu zorlu hayat şartlarına rağmen nobel'e aday gösterilen ilk türk yazarımızdır. yaşar kemal pek çok yapıtında anadolu masal ve efsanelerinden yararlanmıştır.
devamını gör...
okültizm
okültizm:
farklı kimyasal malzemeleri geometrik şekillerle birleştiren ve elle tutulur sonuçlar alan metafizik öğretisi.
okültizm, büyü yapma, şeytan çağırma, çember açıp bir şeyler çağırma saçmalığı değildir. özellikle ilk çağlarda başlayan ve ortaçağda yaygınlaşan bu ilim, aslında çeşitli otların kimyasının keşfedilmesi ve insan vücudundaki tepkimeleri test etmesiyle başlandı. yani ilkel tıp önce okültizmle başladı.
bazı okült rahipler sadece bedensel değil, ruhsal olarakta insanın mükemmel bir forma ulaşabileceğini biliyorlardı. bunun için insandan daha üstün varlıklarla iletişime geçme yolunda yine okültizm kullanıldı. bazı rahipler ışığın yolunda bunu kullanırken, bazıları ise kolay güce erişmenin peşine düşüp bu bilgileri yeraltı krallığı için kullandı. ve kolay güce erişmek popüleritesini her daim koruduğundan okültizm karanlık sanatlarda daha çok kullanıldı.
diğer taraftan karanlık sanatların ilerlemesini engellemek ve bir savunma yaratmak için bir çok üstad okült tarafından kullanılan ve geliştirilen "sigillium dei aemeth" yapıldı. bu sigil, başmeleklerle ve yüksek enerjili varlıklarla iletişime geçmek için kullanılıyordu ve başmelekler haricindeki tüm ışık varlıkları üzerinde yönetici bir etkiye sahipti. okült rahipler bunu suistimal etmeden sadece iletişimde kalmak ve ruhun yükselişi için bilgi almak için kullandılar.
günümüzde fazlaca erozyona uğrayan bu ilimle ciddi anlamda ilgilenen kişilere rastlamak imkansızdır. okültizm bizim bilmediğimiz boyutlarda çalışan, ağır bir sistemdir. bu yüzden bu sanata gönül vermenizi de tavsiye etmem.
sevgilerimle
farklı kimyasal malzemeleri geometrik şekillerle birleştiren ve elle tutulur sonuçlar alan metafizik öğretisi.
okültizm, büyü yapma, şeytan çağırma, çember açıp bir şeyler çağırma saçmalığı değildir. özellikle ilk çağlarda başlayan ve ortaçağda yaygınlaşan bu ilim, aslında çeşitli otların kimyasının keşfedilmesi ve insan vücudundaki tepkimeleri test etmesiyle başlandı. yani ilkel tıp önce okültizmle başladı.
bazı okült rahipler sadece bedensel değil, ruhsal olarakta insanın mükemmel bir forma ulaşabileceğini biliyorlardı. bunun için insandan daha üstün varlıklarla iletişime geçme yolunda yine okültizm kullanıldı. bazı rahipler ışığın yolunda bunu kullanırken, bazıları ise kolay güce erişmenin peşine düşüp bu bilgileri yeraltı krallığı için kullandı. ve kolay güce erişmek popüleritesini her daim koruduğundan okültizm karanlık sanatlarda daha çok kullanıldı.
diğer taraftan karanlık sanatların ilerlemesini engellemek ve bir savunma yaratmak için bir çok üstad okült tarafından kullanılan ve geliştirilen "sigillium dei aemeth" yapıldı. bu sigil, başmeleklerle ve yüksek enerjili varlıklarla iletişime geçmek için kullanılıyordu ve başmelekler haricindeki tüm ışık varlıkları üzerinde yönetici bir etkiye sahipti. okült rahipler bunu suistimal etmeden sadece iletişimde kalmak ve ruhun yükselişi için bilgi almak için kullandılar.
günümüzde fazlaca erozyona uğrayan bu ilimle ciddi anlamda ilgilenen kişilere rastlamak imkansızdır. okültizm bizim bilmediğimiz boyutlarda çalışan, ağır bir sistemdir. bu yüzden bu sanata gönül vermenizi de tavsiye etmem.
sevgilerimle
devamını gör...