leylimley
'hoş gelmiş, sefalar getirmiş, ne de iyi' etmiş dediğim yazar. *
(bkz: buralar değerlenir)
(bkz: koşun koşun gelin)
(bkz: bir edit daha gelecek yazarı)
(bkz: buralar değerlenir)
(bkz: koşun koşun gelin)
(bkz: bir edit daha gelecek yazarı)
devamını gör...
baba
çok özledim. çok. kelimelerle tarif edemem. o yüzden uğraşmayacağım boşuna.
nereye gitti bilmiyorum. bir yere gitti mi onu da bilmiyorum. bu dünyada olmadığını, bir daha onunla olamayacağımı artık alıyor aklım. ne kadar zamanım kaldıysa geriye, yanımda, yöremde olmayacağını artık, biliyorum. onu bir daha göremeyeceğimi, ne kadar özlersem özleyeyim ona bir daha sarılamayacağımı, bir daha onunla tartışamayacağımı, her defasında yemek arasında almak zorunda olduğu ilacı unutması yüzünden ona yarı şaka yarı ciddi takılamayacağımı, şarkı söylemesini, kuran okumasını dinleyemeyeceğimi, spor müsabakalarında çocuk gibi heyecanlanmasını izleyemeyeceğimi, kokusunu duyamayacağımı kabul ettim. ettim etmesine ama içimdeki boşluğu neyle dolduracağımı hala bilmiyorum. bu boşlukla yaşamıma devam etmek zorundaysam buna nasıl alışacağımın, bunun alışılabilir bir şey olup olmadığının cevabını hala arıyorum.
fotoğraflarına baktım bugün. moralim bozuktu, modum düşüktü. bir iki video var. son zamanlarından. onlara bakmadım bilerek. eski fotoğraflarına, kocaman gülümsemesine, herkese neşe saçan, herkesi yükselten hallerine baktım. iyi gelmedi. yokluk, hiçlik, bir daha asla durumu öyle anılarla, fotoğraflarla falan hafifleyen bir şey değil. değilmiş. zamanla zaten anılar da silinecek kafamdan biliyorum. sesini, kokusunu, mimiklerini, teninin dokusunu unutacağım. belki zorlayacak buna rağmen hatırlayamayacak kadar uzun süre yaşayacağım.
ya boşluk? boşluğunu da unutabilecek miyim? bu boşlukla barışabilecek miyim?
nereye gitti bilmiyorum. bir yere gitti mi onu da bilmiyorum. bu dünyada olmadığını, bir daha onunla olamayacağımı artık alıyor aklım. ne kadar zamanım kaldıysa geriye, yanımda, yöremde olmayacağını artık, biliyorum. onu bir daha göremeyeceğimi, ne kadar özlersem özleyeyim ona bir daha sarılamayacağımı, bir daha onunla tartışamayacağımı, her defasında yemek arasında almak zorunda olduğu ilacı unutması yüzünden ona yarı şaka yarı ciddi takılamayacağımı, şarkı söylemesini, kuran okumasını dinleyemeyeceğimi, spor müsabakalarında çocuk gibi heyecanlanmasını izleyemeyeceğimi, kokusunu duyamayacağımı kabul ettim. ettim etmesine ama içimdeki boşluğu neyle dolduracağımı hala bilmiyorum. bu boşlukla yaşamıma devam etmek zorundaysam buna nasıl alışacağımın, bunun alışılabilir bir şey olup olmadığının cevabını hala arıyorum.
fotoğraflarına baktım bugün. moralim bozuktu, modum düşüktü. bir iki video var. son zamanlarından. onlara bakmadım bilerek. eski fotoğraflarına, kocaman gülümsemesine, herkese neşe saçan, herkesi yükselten hallerine baktım. iyi gelmedi. yokluk, hiçlik, bir daha asla durumu öyle anılarla, fotoğraflarla falan hafifleyen bir şey değil. değilmiş. zamanla zaten anılar da silinecek kafamdan biliyorum. sesini, kokusunu, mimiklerini, teninin dokusunu unutacağım. belki zorlayacak buna rağmen hatırlayamayacak kadar uzun süre yaşayacağım.
ya boşluk? boşluğunu da unutabilecek miyim? bu boşlukla barışabilecek miyim?
devamını gör...
nuh tepesi
bugün netflix’e gelmiş, yönetmenliğini cenk ertürk’ün yaptığı, köylüleri niçin öldürmeliyiz temalı film. ali atay’ın ilk kez oyunculuğunu beğendim diyebilirim. türkişi dondurma’da hatta ayla’da bile o zevzek karakterinden çıkamamış gibi gelmişti bana. mecnun karakterinin zivir zivir konuşma şeklini, manasız şebekliğini üstünden atamamış bir oyuncu olarak görüyordum ama bu filmde olmuş. dolu dolu küfür gerekiyormuş herhalde drama oynaması için.
ömer karakterinin babasıyla gizli selfie’si sahnesinde çok yaralandım. elif karakterini ise çok gereksiz buldum. özellikle gece yarısı dağ başı köy evine gelip hiçbir şeye değinmeden gitmesi saçmalığı? sırf ömer o ‘özür dileyeceksin’li müthiş tiradı atsın diye temelsiz bir ziyaret. araya bi 3 saniye ‘velayet’ lafı sıkıştırdın. bu muydu? this meeting could be an e-mail elif, niye gecenin yarısı hiçbir şey söylememek için kalktın dağ arası karanlık köy yerine geldin ya doğurmaya 5 kala halinle? bi şey de demedin, ne kadar gereksiz bir olay. gece gece hırp diye belirdin, yok oturmiim yok gidiim, lan ne geldin ne? niye?
peki muhtarın “ağacın hesabındaki paranın yarısını vereyim git istanbul’dan kendine ev al” demesi? ağaca bak, trilyonermiş, yedirirler mi size? gelmişsiniz bir köroğlu bir ayvaz, para basan ağaca benim diyeceksiniz din tüccarlarının yuvasında, iyi cam çerçeve dökülmesiyle yırttınız, şansınız varmış.
ömer karakterinin babasıyla gizli selfie’si sahnesinde çok yaralandım. elif karakterini ise çok gereksiz buldum. özellikle gece yarısı dağ başı köy evine gelip hiçbir şeye değinmeden gitmesi saçmalığı? sırf ömer o ‘özür dileyeceksin’li müthiş tiradı atsın diye temelsiz bir ziyaret. araya bi 3 saniye ‘velayet’ lafı sıkıştırdın. bu muydu? this meeting could be an e-mail elif, niye gecenin yarısı hiçbir şey söylememek için kalktın dağ arası karanlık köy yerine geldin ya doğurmaya 5 kala halinle? bi şey de demedin, ne kadar gereksiz bir olay. gece gece hırp diye belirdin, yok oturmiim yok gidiim, lan ne geldin ne? niye?
peki muhtarın “ağacın hesabındaki paranın yarısını vereyim git istanbul’dan kendine ev al” demesi? ağaca bak, trilyonermiş, yedirirler mi size? gelmişsiniz bir köroğlu bir ayvaz, para basan ağaca benim diyeceksiniz din tüccarlarının yuvasında, iyi cam çerçeve dökülmesiyle yırttınız, şansınız varmış.
devamını gör...
sadede gelmek
ayrıntıları bir kenara bırakıp esas konuya dönmek.
devamını gör...
seri artı oy veren melek
böyle melekleri nickaltında belirtmemek gerekiyor. artı oy vermekten başka bir şey yapmamış gibi bir algı oluşuyor.
devamını gör...
öyle bir yerdeyim ki
selda bağcan'ın söylediği versiyon en sevdiğim versiyondur, gözlerim sulanır her dinlediğimde.
devamını gör...
bu yazara yakın zamanda çok fazla beğeni yaptığınız için oyunuz kaydedilmedi
okunmadan ve gelişigüzel verilen seri oyları benimsemem. fakat beni bilen yazarlar bilirler, yavaş yavaş ve sırayla oy veren ( seri oy ile karıştırılmasın) ve aynı şekilde oy alan bir yazar olarak iyi olmayan tarafları da var.
mesela benim yazdıklarımı başka bir yazar gelip oylayacak. sayfamı inceleyecek, belki de sayfadan ayrılamayacak, yazılanlar takdirini kazanacak ve beğeni butonlarını yeşillendirecek. şimdi üç oydan sonra bundan sonra oy veremiyorum deyip sayfadan ayrılacak. beş dakika kadar bekleyip tekrar oylayacak ama yine üçer üçer oylayacak, belki de bu sebeple yazar, sayfaya dönüş yapmayacak.
oy veren yazar arkadaşlar var sağ olsun, daim olsunlar. aralarında belli saatlerde sözlüğe girip oylayanlar oluyordu. şimdi bu değişiklikten sonra sayfadan çıkıp geri dönmeyecekler belki ve yeni yeni tanımlar okunmadan araya kaynayacak.
bu seri olmayan, okuyarak ve yavaş puanlama sayesinde karşıdaki yazar hakkında iyi kötü bir fikir sahibi oluyorduk, karşıdaki yazar ancak böyle tanınabilir.
not : tanıma başlamadan önce sayın köylü yazardan ironiler rumuzlu yazarımızı ne güzel de okuyup oylayacaktım ki karşıma başlıktaki yazı çıktı. allah var, yazarın tanımları bir ışık ve huzur saçıyor. klavye takımları zeval görmesin.
mesela benim yazdıklarımı başka bir yazar gelip oylayacak. sayfamı inceleyecek, belki de sayfadan ayrılamayacak, yazılanlar takdirini kazanacak ve beğeni butonlarını yeşillendirecek. şimdi üç oydan sonra bundan sonra oy veremiyorum deyip sayfadan ayrılacak. beş dakika kadar bekleyip tekrar oylayacak ama yine üçer üçer oylayacak, belki de bu sebeple yazar, sayfaya dönüş yapmayacak.
oy veren yazar arkadaşlar var sağ olsun, daim olsunlar. aralarında belli saatlerde sözlüğe girip oylayanlar oluyordu. şimdi bu değişiklikten sonra sayfadan çıkıp geri dönmeyecekler belki ve yeni yeni tanımlar okunmadan araya kaynayacak.
bu seri olmayan, okuyarak ve yavaş puanlama sayesinde karşıdaki yazar hakkında iyi kötü bir fikir sahibi oluyorduk, karşıdaki yazar ancak böyle tanınabilir.
not : tanıma başlamadan önce sayın köylü yazardan ironiler rumuzlu yazarımızı ne güzel de okuyup oylayacaktım ki karşıma başlıktaki yazı çıktı. allah var, yazarın tanımları bir ışık ve huzur saçıyor. klavye takımları zeval görmesin.
devamını gör...
ölüm gibi bir şey olup ölünmeyen durumlar
uykusuzluk.
11 gün uyumayınca mı ölüyordu insan? tam hatırlamıyorum. araya bir - iki saat uyku serpiştirince mis gibi glitch elde ediyorsun. ölmüyorsun ama kısıtlı enerji ile günlük sorumluluklarını yerine getirirken sürünüyorsun. baş ağrısı da cabası.
beynimde fillerin düğünü var resmen. keşke biraz ölsem...
11 gün uyumayınca mı ölüyordu insan? tam hatırlamıyorum. araya bir - iki saat uyku serpiştirince mis gibi glitch elde ediyorsun. ölmüyorsun ama kısıtlı enerji ile günlük sorumluluklarını yerine getirirken sürünüyorsun. baş ağrısı da cabası.
beynimde fillerin düğünü var resmen. keşke biraz ölsem...
devamını gör...
parasına kesinlikle değen şeyler
kitaplar.
devamını gör...
para mutluluğu satın almaz
geçmişte yaşanan zor günleri hala unutamayan veya gelecek endişesine sahip kişiler sahip olduklarının keyfini çıkaramaz belki. bu noktada onlar için değeri olmayabilir. ama onun dışında bir çocuk ailesinden bir çikolata veya bir bisiklet istediğinde onu alacak durumda ise alır ve çocuk mutlu olur.
para yoksa alamazsa eğer mutsuzluğu satın almış olur.
çok nadir rastlanan veya tedavinin pahalı olduğu hastalıklar var. bu paraya sahip olmak sağlığa kavuşma ihtimalidir. mutluluktur. önce sağlık gelir. sağlıklı ve mutlu yaşamak için de para gerekir. araç olduğu sürece mutlu eder. amaç haline gelirse belki hırsı artıracağı için kişinin mutluluk eşiğini yükselterek mutluluğa ulaşmasına engel olabilir.
para yoksa alamazsa eğer mutsuzluğu satın almış olur.
çok nadir rastlanan veya tedavinin pahalı olduğu hastalıklar var. bu paraya sahip olmak sağlığa kavuşma ihtimalidir. mutluluktur. önce sağlık gelir. sağlıklı ve mutlu yaşamak için de para gerekir. araç olduğu sürece mutlu eder. amaç haline gelirse belki hırsı artıracağı için kişinin mutluluk eşiğini yükselterek mutluluğa ulaşmasına engel olabilir.
devamını gör...
büyük konuşmak
başkasının düştüğü duruma, zaman ve şartların neler getireceğini bilmeden küçümsemek ya da küçümser, yadırgar gibi ifadelerle fikir belirtmek.
şunu unutmayın sayın yazarlar; bu hayatta iki kere dinleyin bir kere konuşun. yapmam etmem dediklerinizi yaptığınızda anlarsınız. kimse yaşattığını yaşamadan ölmüyor. gördüm gözlemledim. *
şunu unutmayın sayın yazarlar; bu hayatta iki kere dinleyin bir kere konuşun. yapmam etmem dediklerinizi yaptığınızda anlarsınız. kimse yaşattığını yaşamadan ölmüyor. gördüm gözlemledim. *
devamını gör...
bir tweet görseli bırak
devamını gör...
necip fazıl kısakürek vs nazım hikmet ran
“yaşamları boyu fikren birbirlerine ters düşen necip fazıl ile nazım hikmet aslında iyi arkadaştırlar: nazım hikmet sultanahmet hapishanesi’nde yatarken necip fazıl onu ziyarete gider.
necip fazıl: “nazım’ım, benim rejimim olsa seni asardım; fakat bu hiçlik rejiminde –milli şef dönemi- fikirsiz ve imansız insanların seni süründürmesinden müteessirim. onun için ziyaretine geldim” der.
nazım hikmet: “benim de rejimim olsa, ben de seni asardım. sonra da darağacının başında oturur ağlardım. seni anlıyorum, bil ki bu soylu tarafının daima takdircisi kalacağım” diye cevap verir.
necip fazıl, bir röportajında kendisine soru sormak için söz alan şahsın, nazım hikmet’le ilgili atıp tutması üzerine sinirlenir ve; ”yahu, sen ne diyorsun, ben sağcıymışım da nazım solcuymuş da, biz birbirimizin düşmanıymışız da, yok daha neler neler… ulan hıyar, biz nazım ile bütün gün siyaset tartışır, akşam olunca da beyoğlu’nda beraber kız tavlardık, ne diyorsun sen be” diye konuşur.”
kaynak: www.google.com.tr/amp/s/lis...
necip fazıl: “nazım’ım, benim rejimim olsa seni asardım; fakat bu hiçlik rejiminde –milli şef dönemi- fikirsiz ve imansız insanların seni süründürmesinden müteessirim. onun için ziyaretine geldim” der.
nazım hikmet: “benim de rejimim olsa, ben de seni asardım. sonra da darağacının başında oturur ağlardım. seni anlıyorum, bil ki bu soylu tarafının daima takdircisi kalacağım” diye cevap verir.
necip fazıl, bir röportajında kendisine soru sormak için söz alan şahsın, nazım hikmet’le ilgili atıp tutması üzerine sinirlenir ve; ”yahu, sen ne diyorsun, ben sağcıymışım da nazım solcuymuş da, biz birbirimizin düşmanıymışız da, yok daha neler neler… ulan hıyar, biz nazım ile bütün gün siyaset tartışır, akşam olunca da beyoğlu’nda beraber kız tavlardık, ne diyorsun sen be” diye konuşur.”
kaynak: www.google.com.tr/amp/s/lis...
devamını gör...
normal sözlük formatı ve kuralları için ne dediler
her sene sözlüğün kar oranı 100.000 tl üzerinde ise %3'ünün ağaçlar %3'ün ise belirli kurumlara bağışlanması. bence oldukça vicdanlı davrandım.
devamını gör...
utkaçı
türk mitolojisi'nde kurban tanrısıdır. gökyüzünde yaşar ve kurbanları iyilik tanrısı ülgen'e iletir. aynı zamanda ülgen'e en yakın tanrıdır.
devamını gör...
sevda sözleri
cemal süreya'nın şiiir kitaplarının birleştirilmesi ile oluşturulmuş eser. ilk olarak can yayınları tarafından basılmıştır. şu anda yapı kredi yayınları tarafından basılmaktadır. al, kafana göre aç bir sayfa ve oku.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
kolay kolay ağlamam ama 6. sezonuna geldiğim dizide çok sevdiğim bir karakter öldü ve pişik olmuş bebek gibi hüngür hüngür ağladım.
meğerse ne birikmiş be içimde.
*ara sıra doya doya ağlamak gerekiyormuş.
meğerse ne birikmiş be içimde.
*ara sıra doya doya ağlamak gerekiyormuş.
devamını gör...
hiçbir mesleğe ilgi duymayan genç
dünyaya geldiğine pişman, depresif, yaşama enerjisi ve hevesi olmayan lise mezunu genç. baba zoruyla bir yerlere girer ve mutsuz olur.
devamını gör...
aydilge'nin ibrahim tatlıses eleştirisi
aydilge'nin ibrahim tatlıses'in hoş olmayan ve kadın düşmanlığı barındıran birtakım söylemleri sebebiyle yaptığı eleştiri.
--- alıntı ---
"ibrahim tatlıses'i neden sevmek zorundayız? neden sevmediğini söyleyenler, elitist olmakla ya da prim yapmakla suçlanıyor? neden türkiye'nin en büyük sesi olduğunu kabul etmek zorunda herkes? 'kadın dediğin dayak da yemeli' diyen biri için neden müzik ayrı kişilik ayrı şeklinde bakmak zorundayız? isteyen öyle baksa, isteyen sevse, isteyen sevmese olmaz mı? neden ibrahim tatlıses dinlediğini itiraf etmek diye bir mevzu var? gizli gizli herkesin dinlediği, utandığı için bunu sakladığı fikri nereden çıktı? sevmeyenler neden haddini bilmeli?"
--- alıntı ---
haberin tamamı
--- alıntı ---
"ibrahim tatlıses'i neden sevmek zorundayız? neden sevmediğini söyleyenler, elitist olmakla ya da prim yapmakla suçlanıyor? neden türkiye'nin en büyük sesi olduğunu kabul etmek zorunda herkes? 'kadın dediğin dayak da yemeli' diyen biri için neden müzik ayrı kişilik ayrı şeklinde bakmak zorundayız? isteyen öyle baksa, isteyen sevse, isteyen sevmese olmaz mı? neden ibrahim tatlıses dinlediğini itiraf etmek diye bir mevzu var? gizli gizli herkesin dinlediği, utandığı için bunu sakladığı fikri nereden çıktı? sevmeyenler neden haddini bilmeli?"
--- alıntı ---
haberin tamamı
devamını gör...

