normal sözlük yazarlarının en büyük zaafları
fikrini dürüstçe, kıvırmadan çatır çatır söyleyen insanlara zaafım var. var olsunlar.
devamını gör...
flora
sözlükte "bir ülkede ya da bir bölgede yetişen bitkilerin tür olarak tümü." anlamına gelen sözcüktür.
devamını gör...
normal sözlük'ün gececi yazarları
devamını gör...
galatasaray
--- alıntı ---
106 senelik muhteşem tarihi, kimsenin yanına bile yaklaşamadığı sayısız başarıları, müzesinde rakiplerinin iki katı kupası olan, türk sporunda ilk ve teklerin takımı, varolduğundan beri türk olmayan takımları en çok yenen türk takımı, ülkesinin medar-ı iftiharı, uefa ve süper kupa sahibi, dünyanın en büyük taraftar oluşumu ultraslan’ın gururu, 1481’den beri kültürün simgesi, 1905’den beri sporun beşiği anlı şanlı galatasaray
--- alıntı ---
106 senelik muhteşem tarihi, kimsenin yanına bile yaklaşamadığı sayısız başarıları, müzesinde rakiplerinin iki katı kupası olan, türk sporunda ilk ve teklerin takımı, varolduğundan beri türk olmayan takımları en çok yenen türk takımı, ülkesinin medar-ı iftiharı, uefa ve süper kupa sahibi, dünyanın en büyük taraftar oluşumu ultraslan’ın gururu, 1481’den beri kültürün simgesi, 1905’den beri sporun beşiği anlı şanlı galatasaray
--- alıntı ---
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun
bir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın
gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi
ve ne kadar az konuşur olduk günboyu
birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
tam da susuşların birbirine eklendiği yerde...
bir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın
gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi
ve ne kadar az konuşur olduk günboyu
birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
tam da susuşların birbirine eklendiği yerde...
devamını gör...
libya yapay nehir projesi
libya'da 1984 yılında yapımına başlanan projenin amacı güneyden kuzey kıyı kesimlerinde bulunan tarımsal alanlara su taşınmasını ve içme suyu elde edilmesini sağlamaktır. proje, dünyanın en büyük su nakil projesidir.
proje planı şu şekilde gerçekleşmiştir: 1950 yılında ilk kez libya'nın güneydoğu şehri olan al-kufrah bölgesinde petrol arama amaçlı çalışmalar yapılırken su bulunduğunda analizler yapılmış ve bu kaynağın çok daha geniş olduğu ortaya çıkmıştır. libya hükümeti başta suyun bulunduğu çölde tarım projesi başlatmak istese de 1980'lerin başında bu plan gerçekleşmeyip değiştirilmiş ve kıyılara ulaşacak büyük boru hatları projesi tasarlanmıştır.

bu sayede halkın içme, kullanma suyu elde etmesiyle birlikte tarımda da fayda sağlanmıştır fakat 2011 yılında projenin bir tesisi saldırıya uğramıştır. o zamanlarda proje durdurulsa da sanıyorum ki proje hala tamamlanmamış. kaç yılında bittiğini merak ettiğim için kaynak taraması yapsam da bitiş yılına ait verileri göremedim.
edit: görselin süresi dolmuştu.
proje planı şu şekilde gerçekleşmiştir: 1950 yılında ilk kez libya'nın güneydoğu şehri olan al-kufrah bölgesinde petrol arama amaçlı çalışmalar yapılırken su bulunduğunda analizler yapılmış ve bu kaynağın çok daha geniş olduğu ortaya çıkmıştır. libya hükümeti başta suyun bulunduğu çölde tarım projesi başlatmak istese de 1980'lerin başında bu plan gerçekleşmeyip değiştirilmiş ve kıyılara ulaşacak büyük boru hatları projesi tasarlanmıştır.

bu sayede halkın içme, kullanma suyu elde etmesiyle birlikte tarımda da fayda sağlanmıştır fakat 2011 yılında projenin bir tesisi saldırıya uğramıştır. o zamanlarda proje durdurulsa da sanıyorum ki proje hala tamamlanmamış. kaç yılında bittiğini merak ettiğim için kaynak taraması yapsam da bitiş yılına ait verileri göremedim.
edit: görselin süresi dolmuştu.
devamını gör...
içinde saygı olmayan sevgi
oscar wilde'in dorian gray'in portresi kitabında şöyle bi cümle okudum "çocuklar küçükken anne babalarını severler, biraz büyünce onları yargılamaya başlarlar ve nadiren affederler" yargılamaya başlayınca kendilerinden beklenip onlara asla verilmemiş olan saygının karakterlerinde ve ruhlarında açtığı yaranın yanında sevgileri ancak kelepçe olur. içinde saygı olmayan sevginin de , aşkında, alışkanlığında ve her ne halt varsa onunda köküne kibrit suyu insin.
devamını gör...
evrime inanmayan insan
13 milyar yıllık sürenin sadece 300.000 yılında mevcut insan formuna rastlamışken 30-40 yıllık hayatında inanması(!) için evrimi gözlemlemesi gerektiğini düşün-ebil-en insan.
ilginçtir ki genellikle bu kişilerde denizleri ikiye bölmek, taşa vurup su çıkarmak gibi konularda inanmak için herhangi bir gözleme ihtiyaç duyulmayabiliyor.
ilginçtir ki genellikle bu kişilerde denizleri ikiye bölmek, taşa vurup su çıkarmak gibi konularda inanmak için herhangi bir gözleme ihtiyaç duyulmayabiliyor.
devamını gör...
acaba sadece bana mı oluyor diye düşünülen şeyler
sanki bu ânı daha önce yaşamış gibi olmak.
devamını gör...
the lobster
kynodontas'dan sonra beni sinir hastası yapan yorgos lanthimos filmi. günümüz toplumuna ve ilişkilerine getirdiği eleştiriden dolayı bir parça sevgimi kazanmış olsa bile görüntü yönetmeninin gözlerinden öpmek dışında bu filme övgü dizemiyorum.filmekimi'nde bilet bulup son dakika aksiliği ile kaçırmıştım, film 2017 gibi aklıma düşünce evde pinekleyerek izledim belki ondan filme biraz gereksiz sinir oluyorum ama şu var ki film oldukça iyi sadece lanthimos için yetersiz kalıyor. lanthimos'un o sade ve doğal bir şekilde sunulmuş şiddeti bu filmde de var ama sanki bu sahnelerin yarısını çıkarmışlar filmden, öyle bir havası var. zekice tasarlanmış bir senaryo, iyi oyunculuklar - colin farrell için ayrı bir parantez açmak gerek, true detective sevgimden arınıp objektif bir biçimde adam rolünü oynamamış yaşamış dedirtiyor- ve iyi bir görüntü yönetmeni ama sonuç vasatın biraz üstü bir film. o distopik ortam güzel yakalanmış ama eksik ve tatsız gelen bir şey var yine de film bir noktadan sonra güzel bir ivme yakalıyor ve tamamen izleyiciye bırakılmış bir final sahnesi ile kapanıyor.
david karakteri -colin farrell etkisi ile- bize güzel bir sorgulama yaptırıyor. içine tıkılı kaldığımız sistemden sıyrılsak bile farkında olmadan yine de ona boyun eymeye devam ediyoruz ki david karakteri bunu shortsighted ablamız ile birlikteliğinde net bir şekilde gösteriyor. ( kadına ilgisinin başlama sebebinin onunda miyop olduğunu farketmesi ve daha sonra kadın kör olduğunda sistemin onaylayacağı bir birliktelik için kendi gözünü bıçakla oymaya karar vermesi buna net bir örnek.)
otelin kurallarının daha katı ve daha rahatsız edici olmasını beklerdim ama lanthimos beklediğimden daha az şiddet ögesini ön plana çıkarmış ve heartless woman olarak adlandırılan ablamızın donuk bir ifade ile bir köpeği tekmeleyerek ve karnını boydan boya keserek öldürmesi bile bu doğal vahşet noksanlığını kapatmaya yetmemiş. ayrıca bir diğer eksiklik loners dediğimiz ekibin avlanma riski olmasına rağmen inatla ormanda kalmaya devam etmesi. filmin ilerleyen dakikalarında otele karşı bir yıldırma politikası izlemeyi seçtikleri için bunu yaptıklarını öğrensek bile yine de bir eksiklik var; filmde diğer ülkelerden söz edilse bile asla aynı sistemi uygulayıp uygulamadıklarından söz edilmiyor, ee bu salaklar ne diye kaçıp başka bir ülkeye gitmiyorlar diye sorgulamaya başlıyoruz bir noktadan sonra. onun dışında muhtemelen filmin final sahnesi dışında en etkileyici sahnesi bana kalırsa david'in sevmediğimiz şeyleri seviyormuş gibi yapmanın, sevdiğimiz bir şeyi sevmiyormuş gibi yapmaktan daha zor olduğunu idrak ettiği sahneydi.
hotel manager: why a lobster?
david: because lobsters live for over one hundred years, are blue-blooded like aristocrats, and stay fertile all their lives. ı also like the sea very much.
he didn't burst into tears and he didn't think that the first thing most people do when they realise someone doesn't love them anymore is cry.
one day, as he was playing golf, he thought that it is more difficult to pretend that you do have feelings when you don't that to pretend you don't have feelings when you do.
david karakteri -colin farrell etkisi ile- bize güzel bir sorgulama yaptırıyor. içine tıkılı kaldığımız sistemden sıyrılsak bile farkında olmadan yine de ona boyun eymeye devam ediyoruz ki david karakteri bunu shortsighted ablamız ile birlikteliğinde net bir şekilde gösteriyor. ( kadına ilgisinin başlama sebebinin onunda miyop olduğunu farketmesi ve daha sonra kadın kör olduğunda sistemin onaylayacağı bir birliktelik için kendi gözünü bıçakla oymaya karar vermesi buna net bir örnek.)
otelin kurallarının daha katı ve daha rahatsız edici olmasını beklerdim ama lanthimos beklediğimden daha az şiddet ögesini ön plana çıkarmış ve heartless woman olarak adlandırılan ablamızın donuk bir ifade ile bir köpeği tekmeleyerek ve karnını boydan boya keserek öldürmesi bile bu doğal vahşet noksanlığını kapatmaya yetmemiş. ayrıca bir diğer eksiklik loners dediğimiz ekibin avlanma riski olmasına rağmen inatla ormanda kalmaya devam etmesi. filmin ilerleyen dakikalarında otele karşı bir yıldırma politikası izlemeyi seçtikleri için bunu yaptıklarını öğrensek bile yine de bir eksiklik var; filmde diğer ülkelerden söz edilse bile asla aynı sistemi uygulayıp uygulamadıklarından söz edilmiyor, ee bu salaklar ne diye kaçıp başka bir ülkeye gitmiyorlar diye sorgulamaya başlıyoruz bir noktadan sonra. onun dışında muhtemelen filmin final sahnesi dışında en etkileyici sahnesi bana kalırsa david'in sevmediğimiz şeyleri seviyormuş gibi yapmanın, sevdiğimiz bir şeyi sevmiyormuş gibi yapmaktan daha zor olduğunu idrak ettiği sahneydi.
hotel manager: why a lobster?
david: because lobsters live for over one hundred years, are blue-blooded like aristocrats, and stay fertile all their lives. ı also like the sea very much.
he didn't burst into tears and he didn't think that the first thing most people do when they realise someone doesn't love them anymore is cry.
one day, as he was playing golf, he thought that it is more difficult to pretend that you do have feelings when you don't that to pretend you don't have feelings when you do.
devamını gör...
3 aylık maaşlarını alamayıp tazminatsız kovulan işçilerin 20 katlı bina çatısında eylem yapması
zamanında 6 aydır maaş alamayan havalimanı işçilerine terörist demişlerdi. bunlara da bir şey bulurlar.
ülke battı gidiyor daha cok duyarız böyle haberler.
önüne gelen, az biraz para bulan müteahhit oldu. muteahhitlik bence mimarlık gibi okunan bir meslek olmalı.
her parası olan spor kulüplerine başkan oluyor. her parası olan müteahhit oluyor. bunun artik bir hizaya sokulması gerek. umarım bunlardan sonra gelecek hükümetler bu tarz uygulamaları hayata geçirir.
ülke battı gidiyor daha cok duyarız böyle haberler.
önüne gelen, az biraz para bulan müteahhit oldu. muteahhitlik bence mimarlık gibi okunan bir meslek olmalı.
her parası olan spor kulüplerine başkan oluyor. her parası olan müteahhit oluyor. bunun artik bir hizaya sokulması gerek. umarım bunlardan sonra gelecek hükümetler bu tarz uygulamaları hayata geçirir.
devamını gör...
yazarların garip huyları
bozuk paraya dokunamam.
böcek görünce kaşınmaya başlarım.
bir çift gördüğümde en az birinin ismi sesli harf ile başlamazsa o ilişkinin devam etmeyeceğini düşünürüm.*
böcek görünce kaşınmaya başlarım.
bir çift gördüğümde en az birinin ismi sesli harf ile başlamazsa o ilişkinin devam etmeyeceğini düşünürüm.*
devamını gör...
regl anıları
o zamanlar londra'da staj yapıyorum. ay çok havalı başladı hikaye. neyse. ve stajdaki ilk günüm ve o zamanlar adetim çok düzensiz olduğundan, bi haber mutlu mutlu geziniyorum. her neyse patronum da, asistanı da çok ama çok tatlı adamlar ve ufacık ofiste beraber çalışıyoruz. en önemli şeyi söylemedim tabi, siyah kısa bir elbise de var üstümde.
her neyse iş bitimine bir kaç saat kaldığında adet belirtilerini hissedince, tuvalete koştum hemen. sonrasında karnım acıktı deyip, köşedeki markete gitmek istediğimi söyledim ama patronum ortak buz dolabındaki sandviçlerden verdi. sonra içecek bi şeyler lazım dedim, çay yaptı bana. başka bahane o an aklıma gelmeyince, peçete koyayım dedim zaten ilk gün. çok da gelmez. hızlıca koydum ve o son bir kaç saat işime devam ettim.
iş bittikten sonra bütün ofislerin olduğu ortak binayı gezdik patronumla. sekreterlerin olduğu ortak odayı, ortak mutfağı, dinlenme odalarını, terası ve bu sürede bir sürü insanla tanıştım. small talklar fln acayip mutluyum. beni sevdiler. tabi adet olduğumu tamamen unuttuğum anlar oldu bunlar. ama içten içe de bi tuhaflık var.
iş çıkışında oda arkadaşım beni almaya gelmişti. markete yöneldik, ben markette bi taraftan tuvalet bakınıp, bir taraftan da ödeme yaparken heyecanlı bir şekilde günümün çok iyi geçtiği anlatıyordum.
sonra kasadayken durdu ve bana dedi ki: elbisenin altından çıkan tuvalet kağıdı da tabi sana çok şans getirmiştir. ıyi de kombin olmuş.
her neyse iş bitimine bir kaç saat kaldığında adet belirtilerini hissedince, tuvalete koştum hemen. sonrasında karnım acıktı deyip, köşedeki markete gitmek istediğimi söyledim ama patronum ortak buz dolabındaki sandviçlerden verdi. sonra içecek bi şeyler lazım dedim, çay yaptı bana. başka bahane o an aklıma gelmeyince, peçete koyayım dedim zaten ilk gün. çok da gelmez. hızlıca koydum ve o son bir kaç saat işime devam ettim.
iş bittikten sonra bütün ofislerin olduğu ortak binayı gezdik patronumla. sekreterlerin olduğu ortak odayı, ortak mutfağı, dinlenme odalarını, terası ve bu sürede bir sürü insanla tanıştım. small talklar fln acayip mutluyum. beni sevdiler. tabi adet olduğumu tamamen unuttuğum anlar oldu bunlar. ama içten içe de bi tuhaflık var.
iş çıkışında oda arkadaşım beni almaya gelmişti. markete yöneldik, ben markette bi taraftan tuvalet bakınıp, bir taraftan da ödeme yaparken heyecanlı bir şekilde günümün çok iyi geçtiği anlatıyordum.
sonra kasadayken durdu ve bana dedi ki: elbisenin altından çıkan tuvalet kağıdı da tabi sana çok şans getirmiştir. ıyi de kombin olmuş.
devamını gör...
yalnızlıkla yüz yüze getiren şeyler
şarkılar ve eski fotoğraflar. bir de eski fotoğraflara bakarken şarkı dinlemek var kii.*.
devamını gör...
kitap okumayan insan
linc edilmesine anlam veremiyorum. kitap okumak bir tercihtir. kimisi kafasini bosaltmak icin kitap okur ve bosalan yeri kitapla doldurur. kimisi ayni isi film dizi izleyerek, muzik dinleyerek ya da oyun oynayarak gerceklestirir. kimisi marangozluk yapar kimisi resim cizer. her insanin beyni ayni degil.
ben kitap okurken odaklanamiyorum kafam o sekilde calismiyor. ama su okudugunuz tanimi yazdigimiz sozlugun her bir satir kodunu yazabilecek sekilde calisiyor benim beynim. toplasaniz okudugum roman 20yi gecmez 35 yillik hayatimda. onlari da tarih ve edebiyat derslerinin zorunlu odevlerinden dolayi okumusumdur.
ben kitap okurken odaklanamiyorum kafam o sekilde calismiyor. ama su okudugunuz tanimi yazdigimiz sozlugun her bir satir kodunu yazabilecek sekilde calisiyor benim beynim. toplasaniz okudugum roman 20yi gecmez 35 yillik hayatimda. onlari da tarih ve edebiyat derslerinin zorunlu odevlerinden dolayi okumusumdur.
devamını gör...
elalem ne der korkusuyla hayallerinden vazgeçen insan
ömür boyu bunun pişmanlığını yaşayacaktır ve bir gün aynı elalemin kendisinin hayallerini gerçekleştirdiğini görecektir. işte en büyük yıkım tam orada gerçekleşir.
devamını gör...
aduket tarikatı
ilk kez, yıllar önce alkislarlaryasiyorum'da izlediğim ve hastası olduğum montaj harikası. arada aklıma geldikçe açar günlük dozumu alırım.
aduket tarikatı - hacı street fighter
aduket tarikatı - street fighter 2
aduket tarikatı - hacı street fighter
aduket tarikatı - street fighter 2
devamını gör...
türkiye'de unutulamayan olaylar
1995 yılında mehmet ali birand’ın sunduğu 32. gün programında doğu perinçek’in ertuğrul kürkçü’ye “alçak, p*şt” demesi. *
devamını gör...
kiloda artış fark edildiğinde yapılan ilk şey
zaten veririm diye diye bi beş kilo daha alırım.
devamını gör...
