ölmedim ama hafif sürünüyorum (yazar)
beğeni konusunda oldukça bonkör olan kafa sözlük yazarı.
sevgiler. :))
sevgiler. :))
devamını gör...
son feci mars
bugün kendisinin doğum günüdür. kutlu olsundur.
devamını gör...
insanı tedirgin eden durumlar
ülkeye doldurulan potansiyel katil ve tecavüzcülerin sokaklarda gruplar halinde ve başıboş bir şekilde dolaşmasıdır.
yarın ikinci doz aşımı olduktan sonra ilk iş gidip güzel bir avcı bıçağı alacağım. sonuçta her türlü virüse karşı önlem almak şart.*
yarın ikinci doz aşımı olduktan sonra ilk iş gidip güzel bir avcı bıçağı alacağım. sonuçta her türlü virüse karşı önlem almak şart.*
devamını gör...
aşık olamama sebepleri
daha önce çok kırılmak. güvensizlik, bıkmışlık ve yorgunluk.
devamını gör...
asla canı sıkılmayan üstün insan
bol vakti ve hobileri olan bilge birey. canı sıkılan insanları anlayamaz ve hayata doyamaz. geç yatar, bir gün 240 saat falan olsun ister. kiskanilasi tek insan tipi.
devamını gör...
birinci dünya savaşı
1914 ile 1918 yılları arasında itilaf-ittifak devletlerince yapılmış savaştır.
göstermelik sebebi: avs-mac imp veliahtı ferdinandın bir sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi.
asıl sebep: petrol, ham madde. güç. para. aç gözlülük...
göstermelik sebebi: avs-mac imp veliahtı ferdinandın bir sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi.
asıl sebep: petrol, ham madde. güç. para. aç gözlülük...
devamını gör...
yazarların şu an dinledikleri şarkı
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
yattığın yerden yazsan nolur
sirke küpü olsan nolur
bu dava vişnesiz de olur
böyle laflara karnımız tok
azcık da bana sallayın nolur
sirke küpü olsan nolur
bu dava vişnesiz de olur
böyle laflara karnımız tok
azcık da bana sallayın nolur
devamını gör...
hayatınızın mottosu olan sözler
ne geçmişi getirebiliriz ne de geleceği sadece anı yakalayıp yolumuza devam edebiliriz.
devamını gör...
görüldü atan insan
benden şu mesajı alacak insandır:
g92'den, t28'den, 3310'dan,
motorola'dan,
hayatımdan, ankara'dan
siliyorum
seni vay vay vay vay vay
seni vay vay vay vay vay
seni vay vay vay vay vay
g92'den, t28'den, 3310'dan,
motorola'dan,
hayatımdan, ankara'dan
siliyorum
seni vay vay vay vay vay
seni vay vay vay vay vay
seni vay vay vay vay vay
devamını gör...
müntekim gıcırbey'den şebnem şibumi'ye mektuplar
murat menteş'in ikinci romanı olan korkma ben varım kitabının içinde yer alan muhatabına ulaşmayan mektuplardır.
1.mektup
alevleri görmezden gelerek yangını söndüremeyiz şebnem, susamlı akide şekerim, saraya sızmış lunapark balerinim; ilk hamleyi suçlular yapar. yani ben. paso ilklere imza atıyorum.
insan otuz yıl yaşayınca, dünyanın üç günlük olduğunu anlamaya başlıyor.
bir yandan da peccatophobia'ya [günah işleme korkusu] kapılıyorum galiba.
anlamı, ağırlığı olan her şey otomatikman senin safına geçiyor şebnem.
saçma ve boşuna olan ne varsa benim yöreme birikiyor.
uygarlık bize milyon çeşit yasakla sağlanmış bir düzen hediye etti. sanırım, en temel dertlerimizin, varlığımızın özünü teşkil eden trajedinin yatıştırması konusunda kimseye güvenmemeyi öğrendik.
eğer bir hedefin yoksa, kulağın rahat olur. kaybedecek bir şeyin yoksa, kaybolmak seni bozmaz. yenileceğinden eminsen, rakibini ciddiye alman gerekmez.
şu anda tomaso albinoni'nin [1671-1750] adagio'sunu dinliyorum. notalar daima harflerden daha anlamlı, daha etkileyicidir. melodiler, kelimelere beş çeker. sekoya ağacının kabuğu ateş geçirmezmiş: sekoya ormanında yangınlar, ağaçların içinde olup bitermiş.
şebnem, alevleri görmezden gelerek yangını söndüremeyiz.
şebnem uzaya baharın gelmesi, seni bulmama bağlı.
şebnem kalbimden senin kalbine balyozla bin pencere açayım.
şebnem her gülümseyişinde tüm ülkeye çay ısmarlayayım.
şebnem seninleyken bir yudum çay zenginleştirilmiş uranyum gibi enerji veriyor bana.
şebnem ne çok melek var yüzünde, tebessümün için binlercesi çalışıyor olmalı.
18. ve 19. yüzyıllarda, ingiltere'deki şapka fabrikalarında çalışan insanların yüzde 10'u delirerek ölmüş: keçe işlemekte kullanılan cıvanın yan etkileri... şebnem, üzerinde şapkalar yüzen bir cıva nehrine ayaklarımı sarkıtmış vaziyetteyim!
şebnem niye böyle?
aşkın, patlayan bir okyanusun tozları gibi saçılıyor.
şebnem bulutlara kement atayım, ne kadar istersen onca yağmur ayarlayayım.
şebnem kediler geliyor apartman boşluğuna, doğrudan bana miyavlıyor-lar, sanki senden bahsediyorlar, dikkatle bakıyorum.
şebnem zarflar açıyorum, faturalar çıkıyor içinden. sanki senden bir haber gelecek, senin el yazın, imzan olacak..
öyle saçma, küçücük, tülbent boncuğu gibi umutlar pıt pıt içimde beliriyor.
şebnem uçaklar geçiyor. uçakları sanki sen kullanıyorsun. her şeyde sana dair bir ipucu, bir işaret seziyorum. hayat çok tuhaf şebnem: paraşüt, uçaktan yüz yıl önce, 1783’te icat edilmiş.
şebnem içimde, kum saatindeki toz şeker gibi senin sevgin birikiyor.
milletçe öteden, varlığın başımı döndürüyor.
tessenjitsu adlı japon dövüş tekniği, sadece yelpaze kullanarak adam öldürmeye dayalıymış. zerafetin aksesuarı, cinayetin aracı olabiliyor.
şebnem her zorluğun içindeki kolaylığı, kara üzümün iri çekirdekleri gibi bulup çıkarabiliriz.
dilim uyuştu şebnem, parmaklarım yazmaktan oksitlendi. laf uzadıkça anlam geriler. sözlerde o acı yalan tadı belirir.
şebnem imparatorluk gibisin, dünyayı özelleştiriyorsun.
kalbim jelatini yoyo gibi zıplamaya başlıyor sesini işitince.
cehennemde teçhizatsız kalakalmış itfaiyeci gibiyim. tamam abartmayayım, tozutmayayım, uslu çocuk olayım. irmik helvasının üzerinde uçan kelebek gibi toz olayım.
beni kınama yeter ki, huylarımı değiştiririm.
bir robot kadar iffetli, güvercin kadar ılımlı olurum.
şebnem ballanmış ilkbahar gibisin.
leylaklarla dolu bir akvaryum, akasyalardan süzülen ikindi ışığından yapılmış gibisin.
iğde yumuşaklığı, iğde esansı, iğde reformistliği var sende.
üzerinde nar, kiraz, mandalina ve zeytinler yetişen bir ağacın mucizesini üstlenmişsin. benim payıma paylaşılamayan şeyler düştü galiba?
beni mahveden hatalarım hangileriydi, emin olamıyorum.
gerçek bela, devrim niteliğindeki bahtsızlık, büyük noksan neydi hayatımdaki?
bunlar ve benzeri belirsizlikler insanı sersemletiyor.
yanlış anlamaların mikrodalga fırınında ısıtılmış ve çabucak bayatlayan umut kırıntılarıyla besleniyorum. zehirlenmeye bile yetmeyecek porsiyonlarla.
çölde seraplar gören bir şempanze gibiyim.
tımarhanede esir edilmiş felçli bir dilsiz kadar gerginim.
pekala.. ciddiye alınmak için mızıkçılığa başvurma taktiğini kenara bırakayım.
sonuçları nedenlerin önüne almayayım. methiyeden şantaja geçmeyeyim. vahşetim teröre dönüşmesin. papatyaları harf olarak kullanayım. çağın gerisinde kalmayayım.
ilk romanı 1007 yılında murasaki shikibu adlı japon soylusu bir kadın yazmış; kitabın adı genji'nin hikayesi. romancılar bin senedir çalışıyor; bin yıla kalmaz seni anlatabilecek seviyeye ulaşırlar.
insanı cazibe hareket ettirir, mucize de durdurur. sözlerim sana karmaşık mı geliyor? birinin beni anlaması için yanımda elli yıl geçirmesi gerek şebnem.
keşke, içimizdeki bitki örtüsünü çürümeye terk etmek zorunda olmasak. kendimizi emanet edebileceğimiz kişiyi bulana kadar canımız çıkmasa. benzer şeyler arasında fark gözetme lüksüne sahip değiliz. o kadar zekisin ki şebnem, benim kurnazlığım senin dehanın yanında sağır bir devede kulak. belki dileklerim gerçekleşmese de iyi bir insan olurum? sanırım cehenneme gerçekten uğrayacağım, fakat cennete yakın bir bölgesine. şişko bir şeytanın, çelimsiz bir meleği göğsümün kafesinde patakladığını hissediyorum..
dişlerini, çillerini tek tek öpüyorum.
müntekim
1.mektup
alevleri görmezden gelerek yangını söndüremeyiz şebnem, susamlı akide şekerim, saraya sızmış lunapark balerinim; ilk hamleyi suçlular yapar. yani ben. paso ilklere imza atıyorum.
insan otuz yıl yaşayınca, dünyanın üç günlük olduğunu anlamaya başlıyor.
bir yandan da peccatophobia'ya [günah işleme korkusu] kapılıyorum galiba.
anlamı, ağırlığı olan her şey otomatikman senin safına geçiyor şebnem.
saçma ve boşuna olan ne varsa benim yöreme birikiyor.
uygarlık bize milyon çeşit yasakla sağlanmış bir düzen hediye etti. sanırım, en temel dertlerimizin, varlığımızın özünü teşkil eden trajedinin yatıştırması konusunda kimseye güvenmemeyi öğrendik.
eğer bir hedefin yoksa, kulağın rahat olur. kaybedecek bir şeyin yoksa, kaybolmak seni bozmaz. yenileceğinden eminsen, rakibini ciddiye alman gerekmez.
şu anda tomaso albinoni'nin [1671-1750] adagio'sunu dinliyorum. notalar daima harflerden daha anlamlı, daha etkileyicidir. melodiler, kelimelere beş çeker. sekoya ağacının kabuğu ateş geçirmezmiş: sekoya ormanında yangınlar, ağaçların içinde olup bitermiş.
şebnem, alevleri görmezden gelerek yangını söndüremeyiz.
şebnem uzaya baharın gelmesi, seni bulmama bağlı.
şebnem kalbimden senin kalbine balyozla bin pencere açayım.
şebnem her gülümseyişinde tüm ülkeye çay ısmarlayayım.
şebnem seninleyken bir yudum çay zenginleştirilmiş uranyum gibi enerji veriyor bana.
şebnem ne çok melek var yüzünde, tebessümün için binlercesi çalışıyor olmalı.
18. ve 19. yüzyıllarda, ingiltere'deki şapka fabrikalarında çalışan insanların yüzde 10'u delirerek ölmüş: keçe işlemekte kullanılan cıvanın yan etkileri... şebnem, üzerinde şapkalar yüzen bir cıva nehrine ayaklarımı sarkıtmış vaziyetteyim!
şebnem niye böyle?
aşkın, patlayan bir okyanusun tozları gibi saçılıyor.
şebnem bulutlara kement atayım, ne kadar istersen onca yağmur ayarlayayım.
şebnem kediler geliyor apartman boşluğuna, doğrudan bana miyavlıyor-lar, sanki senden bahsediyorlar, dikkatle bakıyorum.
şebnem zarflar açıyorum, faturalar çıkıyor içinden. sanki senden bir haber gelecek, senin el yazın, imzan olacak..
öyle saçma, küçücük, tülbent boncuğu gibi umutlar pıt pıt içimde beliriyor.
şebnem uçaklar geçiyor. uçakları sanki sen kullanıyorsun. her şeyde sana dair bir ipucu, bir işaret seziyorum. hayat çok tuhaf şebnem: paraşüt, uçaktan yüz yıl önce, 1783’te icat edilmiş.
şebnem içimde, kum saatindeki toz şeker gibi senin sevgin birikiyor.
milletçe öteden, varlığın başımı döndürüyor.
tessenjitsu adlı japon dövüş tekniği, sadece yelpaze kullanarak adam öldürmeye dayalıymış. zerafetin aksesuarı, cinayetin aracı olabiliyor.
şebnem her zorluğun içindeki kolaylığı, kara üzümün iri çekirdekleri gibi bulup çıkarabiliriz.
dilim uyuştu şebnem, parmaklarım yazmaktan oksitlendi. laf uzadıkça anlam geriler. sözlerde o acı yalan tadı belirir.
şebnem imparatorluk gibisin, dünyayı özelleştiriyorsun.
kalbim jelatini yoyo gibi zıplamaya başlıyor sesini işitince.
cehennemde teçhizatsız kalakalmış itfaiyeci gibiyim. tamam abartmayayım, tozutmayayım, uslu çocuk olayım. irmik helvasının üzerinde uçan kelebek gibi toz olayım.
beni kınama yeter ki, huylarımı değiştiririm.
bir robot kadar iffetli, güvercin kadar ılımlı olurum.
şebnem ballanmış ilkbahar gibisin.
leylaklarla dolu bir akvaryum, akasyalardan süzülen ikindi ışığından yapılmış gibisin.
iğde yumuşaklığı, iğde esansı, iğde reformistliği var sende.
üzerinde nar, kiraz, mandalina ve zeytinler yetişen bir ağacın mucizesini üstlenmişsin. benim payıma paylaşılamayan şeyler düştü galiba?
beni mahveden hatalarım hangileriydi, emin olamıyorum.
gerçek bela, devrim niteliğindeki bahtsızlık, büyük noksan neydi hayatımdaki?
bunlar ve benzeri belirsizlikler insanı sersemletiyor.
yanlış anlamaların mikrodalga fırınında ısıtılmış ve çabucak bayatlayan umut kırıntılarıyla besleniyorum. zehirlenmeye bile yetmeyecek porsiyonlarla.
çölde seraplar gören bir şempanze gibiyim.
tımarhanede esir edilmiş felçli bir dilsiz kadar gerginim.
pekala.. ciddiye alınmak için mızıkçılığa başvurma taktiğini kenara bırakayım.
sonuçları nedenlerin önüne almayayım. methiyeden şantaja geçmeyeyim. vahşetim teröre dönüşmesin. papatyaları harf olarak kullanayım. çağın gerisinde kalmayayım.
ilk romanı 1007 yılında murasaki shikibu adlı japon soylusu bir kadın yazmış; kitabın adı genji'nin hikayesi. romancılar bin senedir çalışıyor; bin yıla kalmaz seni anlatabilecek seviyeye ulaşırlar.
insanı cazibe hareket ettirir, mucize de durdurur. sözlerim sana karmaşık mı geliyor? birinin beni anlaması için yanımda elli yıl geçirmesi gerek şebnem.
keşke, içimizdeki bitki örtüsünü çürümeye terk etmek zorunda olmasak. kendimizi emanet edebileceğimiz kişiyi bulana kadar canımız çıkmasa. benzer şeyler arasında fark gözetme lüksüne sahip değiliz. o kadar zekisin ki şebnem, benim kurnazlığım senin dehanın yanında sağır bir devede kulak. belki dileklerim gerçekleşmese de iyi bir insan olurum? sanırım cehenneme gerçekten uğrayacağım, fakat cennete yakın bir bölgesine. şişko bir şeytanın, çelimsiz bir meleği göğsümün kafesinde patakladığını hissediyorum..
dişlerini, çillerini tek tek öpüyorum.
müntekim
devamını gör...
değişik kelimeler ve anlamları
aysar ayın etkisiyle huyunun değiştiğine inanılan kişi demekmiş.
umarım wattpad kurt adam hikayesi yazarları bu kelimeyi öğrenip erkek mafya kurt adam karakterlerine aysar ismini vermez. *
umarım wattpad kurt adam hikayesi yazarları bu kelimeyi öğrenip erkek mafya kurt adam karakterlerine aysar ismini vermez. *
devamını gör...
normal sözlük meme fikri
arkadaslar meme bildigimiz meme degil o yuzden eger ne oldugunu bilmiyorsak basligi acan arkadasi gommeyyelim. bilip de gomenler gommeye devam edebilir ona lafim yok. arkadasin bahsettigi memenin ne oldugunu merak edenler icin: en.wikipedia.org/wiki/Inter...
--- alıntı ---
an ınternet meme, more commonly known simply as a meme (/miːm/ meem), is a type of meme that is spread via the ınternet, often through social media platforms and especially for humorous purposes. memes can spread from person to person via social networks, blogs, direct email, or news sources. they may relate to various existing ınternet cultures or subcultures, often created or spread on various websites. ınternet memes are " often, modifications or spoofs add to the profile of the original idea thus turning it into a phenomenon that transgresses social and cultural boundaries".[1] one hallmark of ınternet memes is the appropriation of a part of broader culture, for instance by giving words and phrases intentional misspellings (such as lolcats) or using incorrect grammar (such as doge). ın particular, many memes utilize popular culture (especially in image macros of other media), although this can lead to issues with copyright.
--- alıntı ---
turkce kaynak icin: medium.com/@serkanismygrill...
yaraticilikla guzel miim(meme)'ler ortaya cikartip bunlarin altina kafasozluk.com watermarki ile birlikte yayarak sozlugun bilinirligini arttirmak da mumkun. oncelikli eksiklerimizi giderdikten sonra benim gundeme almaktan yana oldugum bir fikir. kafa sozlugun digerlerinden farki ne sorusuna bir cevap daha eklenmis olabilir boylece.
--- alıntı ---
an ınternet meme, more commonly known simply as a meme (/miːm/ meem), is a type of meme that is spread via the ınternet, often through social media platforms and especially for humorous purposes. memes can spread from person to person via social networks, blogs, direct email, or news sources. they may relate to various existing ınternet cultures or subcultures, often created or spread on various websites. ınternet memes are " often, modifications or spoofs add to the profile of the original idea thus turning it into a phenomenon that transgresses social and cultural boundaries".[1] one hallmark of ınternet memes is the appropriation of a part of broader culture, for instance by giving words and phrases intentional misspellings (such as lolcats) or using incorrect grammar (such as doge). ın particular, many memes utilize popular culture (especially in image macros of other media), although this can lead to issues with copyright.
--- alıntı ---
turkce kaynak icin: medium.com/@serkanismygrill...
yaraticilikla guzel miim(meme)'ler ortaya cikartip bunlarin altina kafasozluk.com watermarki ile birlikte yayarak sozlugun bilinirligini arttirmak da mumkun. oncelikli eksiklerimizi giderdikten sonra benim gundeme almaktan yana oldugum bir fikir. kafa sozlugun digerlerinden farki ne sorusuna bir cevap daha eklenmis olabilir boylece.
devamını gör...
whatsapp web
whatsapp'ın web.whatsapp.com/ üzerinden erişilen masaüstü versiyonudur. ilk kez erişiliyorsa açılan sitede çıkan qr kodu [karekod] telefonunuzdaki whatsapp'ta sağ üstteki üç noktadaki açılan menüdeki whatsapp web'e basıp açılan kamerayla okutmak ve çevrim içi mesajlaşmayı sağlayabilmek için de telefonunuzun mobil verisi ya da kablosuz ağının sürekli açık tutulması gerekir. gerek telefonun işletim sisteminin yazılımı gerek mağazada kurulan güç tasarrufu yapan uygulamalar vasıtasıyla arada bir bağlantının kopması gibi bir durum yaşatır. bunu telegram'ın masaüstü versiyonunun telefon bağlantısı gerektirmediği göz önüne alındığında büyük bir dezavantaj olduğu görülecektir.
devamını gör...
kedi mamalarına aralıksız zam gelmesi
bana zam gelmeyen bir tek şey söyle, söyle sonsuza inanayım.*
gerçekten üzücü bir durum. öğrencilerimle birlikte kedilere dostluk maması almak için kumbara yapmıştık. herkes pazartesi günleri 1 tl atıyor kumbaraya. eskiden bizi çok uzun süre götürürdü, şimdilerde çok kısa sürede kumbaranın dibini görür olduk. hayır alıştı şapşikler okulun kapısına "mamaya zam geldi az yiyin" de diyemiyorsun.*
gerçekten üzücü bir durum. öğrencilerimle birlikte kedilere dostluk maması almak için kumbara yapmıştık. herkes pazartesi günleri 1 tl atıyor kumbaraya. eskiden bizi çok uzun süre götürürdü, şimdilerde çok kısa sürede kumbaranın dibini görür olduk. hayır alıştı şapşikler okulun kapısına "mamaya zam geldi az yiyin" de diyemiyorsun.*
devamını gör...
ayrılık sevdaya dahil
bir şiir adına açılmış başlık.
ama başlık altında o şiirin tamamı yok? her şey var, şarkılar, diziler, şairin aile yapısı ama başlığı açılmasına sebep olan şiirin tam hali yok.*
buyrun, şiire ve şaire ayıp olmasın.
----+
açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişliyen yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmıyacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sahili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
yanlızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yanlızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına
benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek aşkımız
ama başlık altında o şiirin tamamı yok? her şey var, şarkılar, diziler, şairin aile yapısı ama başlığı açılmasına sebep olan şiirin tam hali yok.*
buyrun, şiire ve şaire ayıp olmasın.
----+
açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişliyen yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmıyacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sahili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
yanlızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yanlızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına
benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek aşkımız
devamını gör...
alışmak
nice zamandır var olanı artık umursamamak... bu durum, acı veren bir duruma karşı gelişebileceği gibi güzel, iyi hissettiren bir duruma karşı da gelişebilir. gelişmek değildir ama. aksine duraksamayla belki özdeşleştirilebilir.
acı durdu. gülümsemek durdu belki de. artık hissetmiyorsun. bir şeyler oluyor ama etrafından geçip gidiyor sanki. bakıyor da görmüyor gibisin.
acı durdu. gülümsemek durdu belki de. artık hissetmiyorsun. bir şeyler oluyor ama etrafından geçip gidiyor sanki. bakıyor da görmüyor gibisin.
devamını gör...
bilim ve teknik dergisi
türkiye bilimsel ve teknolojik araştırma kurumunun( tubitak) yayımladığı dünyada ve ülkemizde gerçekleşen bilimsel çalışmaların, teknolojilerin ve bilim haberlerinin yayımlandığı dergidir.
belirli bir dönem takip etmiştim. önce bilim çocuk daha sonra bilim ve teknik.
derginin yanında verilen kartlar ve ek kısımlar da bir hayli ilgi çekiciydi.
belirli bir dönem takip etmiştim. önce bilim çocuk daha sonra bilim ve teknik.
derginin yanında verilen kartlar ve ek kısımlar da bir hayli ilgi çekiciydi.
devamını gör...
