ilginç etimolojik bağlantılar
günümüzde kullandığımız tanrı sözü, orhun yazıtları'nda ilk okunan kelime olan tengri'den gelir. aynı zamanda bu kelime çin kaynaklarında da geçen en eski türkçe kelimelerdendir. kökenine inecek olursak teng- / dön- ve tengir-/döndür- fiilinden geldiği düşünülüyor. sondaki nazal n sesinin önündeki e sesini etkileyerek ö şekline getirmesi olağan bir durum. ayrıca anadolu' da ipi sarma işleminde kullanılan aletin adının tengirek olması ve dönerek işlevini yerine getirmesi gibi pek çok örnek var. türkler evrendeki her şeyin döngüsünün farkında olarak, bu döngünün sebebi olduğunu düşündükleri yaratıcıya "döndüren" yani tengri demekte ne kadar da güzel etmişler.
devamını gör...
diyelim ki o bunu okuyor
en çok önem verdiğim şey hayatımdaki insanın yanında olmasam bile; beni de hesaba katarak davranması.
duruşu, davranışı bile beni hesaba katarak olmalı, asıl bağlılık budur. yanında değilken de varlığına saygı göstermek ve bunu yaparsam nasıl hisseder diyebilmektir bağlılık.
körü körüne değil, sevginin ve saygının gerekliliği olan bir bağlılık...
duruşu, davranışı bile beni hesaba katarak olmalı, asıl bağlılık budur. yanında değilken de varlığına saygı göstermek ve bunu yaparsam nasıl hisseder diyebilmektir bağlılık.
körü körüne değil, sevginin ve saygının gerekliliği olan bir bağlılık...
devamını gör...
yazmak
yazmak, su gibi, konuşmak gibi hatta zaman gibi bir akıştır. dilden dökülmeyen kelimelerin birer birer kağıda işlenmesidir.
bazen anıların beynin yanılsamalarına karışmaması için bazen ruhsal olarak rahatlamak için yapılan eylemdir. aslında anlamsız kelimelerin yapboz parçası gibi birleşmesi ile oluşan bir sanattır. ve bu sanatı anlamlandırmak döneme göre ve kişiye göre değişim gösterir. yani bir yazı bir birey gibidir zamana ve mekana göre değişime uğrar.*
bazen anıların beynin yanılsamalarına karışmaması için bazen ruhsal olarak rahatlamak için yapılan eylemdir. aslında anlamsız kelimelerin yapboz parçası gibi birleşmesi ile oluşan bir sanattır. ve bu sanatı anlamlandırmak döneme göre ve kişiye göre değişim gösterir. yani bir yazı bir birey gibidir zamana ve mekana göre değişime uğrar.*
devamını gör...
iyi giden şeyleri batırmakta ne kadar iyisin sorusu
hiç iyi gittiğini görmedim ki...
devamını gör...
hatim indirmek
kur’an-ı kerim'i baştan sona kadar okuyarak ya da ezberden söyleyerek bitirmek.
devamını gör...
fazla arkadaşı olmayan insan
güvendiklerinden sağlam kazıklar yiyen insandır.
devamını gör...
ölmesi gereken türk gelenekleri
tevazu gösteren insanlara nasihat verme geleneği
devamını gör...
ioanna
tarihteki ilk ve tek kadın papa.
dikkatleri çektiysem anlatmaya başlıyorum. ioanna, joan, ya da john isimleriyle biliniyor aslında kadın papa. ioannes septimus, yani yedinci john (kimi yerde ioannes anglicus olarak da geçiyor)
853-855 yılları arasında (bazı kaynaklarda 855-857 arası) 2 yıl papa olarak görev yapan ioannanın hikayesi çok ilginç. ortaçağ, kadınların eğitim alamadığı bir dönem olduğu için kılık değiştirip erkek kılığında manastıra giriyor. manastırda bir keşişle tanışıp aşık oluyor, ikisi birlikte atinaya gidiyorlar. atinada kendini john anglicus olarak tanıtan ioanna (joan), eğitimini tamamlayıp romaya yerleşiyor. yetenekli bir katip olduğu için papalık makamının katibi oluyor, sonra yavaş yavaş basamakları tırmanıyor. en son roma kardinali oluyor. kendinden önceki papa olan leo iv 852 yılında ölünce oy birliğiyle papa seçiliyor işte. sonraki papa ise benedict iii. bu da ek bilgi olarak kalsın.
2 yıl (2 yıl 7 ay 4 gün) papalık yapan ioanna atinaya beraber gittiği sevgilisinden hamile kalıyor. hesabı tam tutturamayan ioanna, bir gün roma'daki lateran kilisesine giderken tören sırasında at üzerindeyken doğum sancısı tutuyor. bütün kalabalığın gözü önünde papa doğuruyor!
tabi millet şok. hemen yakalayıp cezasını kesiyorlar: atın arkasına bağlayıp sürüklüyorlar, ahali de taşlıyor. oracıkta öldürüyorlar. hatta efsaneye göre bu caddeye vicus papissa adı veriliyor, ioanna'dan sonra seçilen bütün papalar bu caddeden geçmekten imtina ediyorlar. şu an günümüzde bu cadde colosseum'un bulunduğu yerin azıcık arkasında bir cadde. bu caddede ioanna adına bir de anıt yapılmış,
bu gördüğünüz turuncu yapı ioanna anıtı.
tabi hiçbirimiz kadın papa diye bişey duymadık, tıpkı kadın peygamber duymadığımız gibi. bir grup insan bu efsanenin gerçek olduğuna inanıyor, diğer grup ise efsane olduğuna. kendini bu olayı ispatlamaya adamış kişilerden biri, donna woolfolk cross, 1996'da pope joan diye bir kitap yazıyor. hatta sonra filmi bile çekilmiş www.imdb.com/title/tt0458455/ (film çok güzel, izleyin)
yazarımız televizyona çıkıp anlatmış: "ioanna gerçek bir kişilik. 500den fazla yazıtta adı geçiyor, giovanni boccaccio adlı bir şairin kitabında da göndermeler mevcut. hatta hatta birsürü resim ve heykel var. hatta ve hatta san pietro meydanındaki heykellerden biri ioanna heykeli!" [1]
hikayenin gerçekliği hala daha kesin değil. gerçek olduğunu savunanlar "bu kadar kanıt var, resimler heykeller yazılar hatta adına anıt bile var. papalık makamı gerçeği gizlemek için elinden geleni yaptı, ioanna'nın adını tarihten sildi" diyor, diğer grup ise "hükmettiği dönemden ilk kez 350 sene sonra adı karşımıza çıkıyor. ioanna kesinlikle hayal ürünü olmalı" diyor. ilk kez jean de mailly'nin "chronica universalis mettensis" isimli eserinde bahsediliyor isim vermeden, bir zamanlar bir kadın papa varmış edasıyla...
demiş ki: "query: concerning a certain pope or rather female pope, who is not set down in the list of popes or bishops of rome, because she was a woman who disguised herself as a man and became, by her character and talents, a curial secretary, then a cardinal and finally pope. one day, while mounting a horse, she gave birth to a child. immediately, by roman justice, she was bound by the feet to a horse's tail and dragged and stoned by the people for half a league, and, where she died, there she was buried, and at the place is written: 'petre, pater patrum, papisse prodito partum' [oh peter, father of fathers, betray the childbearing of the woman pope]. at the same time, the four-day fast called the "fast of the female pope" was first established"
yani türkçesiyle, "bir papa figürü düşünüldüğünde, daha doğrusu bir kadın papa, ki bu figür ne papa listesinde var ne de roma kardinalleri listesinde. çünkü bu kadın kendini erkek kılığında gizledi, yetenekleri sayesinde de curia sekreterliği, kardinal ve en nihayetinde papa oldu. bir gün, at binerken çocuk doğurdu. hemen oracıkta roma hukukuna göre atın kuyruğuna ayaklarından bağlanıp yerde sürüklendi, halk tarafından da taşlandı ve öldürüldü, öldüğü yere de gömüldü. gömüldüğü yerin kapısında petre, pater patrum, papissae prodito patrum yani oh peter, babaların babası, çocuk taşıyan (hamile) kadın papanın ihaneti yazıyor. aynı zamanda 'kadın papa orucu' denilen 4 günlük oruç da ilk kez bu zamanda ortaya atıldı ember days"
bu hikayeyi daha sonraları martinss polonus (ya da martin of opava, martin of troppau) alıp isim vererek, nerede doğduğunu falan belirterek bir daha yazıyor, iyice detaylandırıyor yani.
hikaye şu: "john anglicus, born at mainz, was pope for two years, seven months and four days, and died in rome, after which there was a vacancy in the papacy of one month. it is claimed that this john was a woman, who as a girl had been led to athens dressed in the clothes of a man by a certain lover of hers. there she became proficient in a diversity of branches of knowledge, until she had no equal, and, afterward in rome, she taught the liberal arts and had great masters among her students and audience. a high opinion of her life and learning arose in the city; and she was chosen for pope. while pope, however, she became pregnant by her companion. through ignorance of the exact time when the birth was expected, she was delivered of a child while in procession from st. peter's to the lateran, in a lane once named via sacra (the sacred way) but now known as the "shunned street" between the colosseum and st clement's church. after her death, it is said she was buried in that same place. the lord pope always turns aside from the street, and it is believed by many that this is done because of abhorrence of the event. nor is she placed on the list of the holy pontiffs, both because of her female sex and on account of the foulness of the matter."
martin 13. yüzyılın ortalarında falan yaşamış bir vatikan tarihçisi. öyle dışardan falan da değil, bildiğimiz vatikan'ın içinde, bütün vatikan kaynaklarına erişimi olan biri. yazdığı kitapta zaten öğreniyoruz biz bu kadın papa olayını böyle detaylıca. tabi ondan sonraki tarihçiler daha da detay vermeye çalıştılar, kimisi doğum ismini falan verdi ama kesin bir tutarlılık yok. şu an en bilinen hikaye martin'in hikayesi (yukarıda anlattığım hikaye işte)
ha ayrıca, reformist hareketlere kadar aslında vatikan tarafından da bu hikayenin kabul edildiği, fakat reform sonrası kesin bir dille reddedildiği, hatta hatta papalık seçimlerinde delikli sandalyelere oturtulduklarını falan da okudum. bu da kenarda dursun.
kaynak
1. www.biography.com/people/po...
2. hoaxes.org/archive/permalin...
3. www.newadvent.org/cathen/08...
4. en.wikipedia.org/wiki/Pope_...
ve daha bir sür yan sayfacık. hepsini yazmıyorum.
not: şu yazı da okunası. bir kadının tamamen yabancı italyan bir erkekle (random stranger) olan anısını anlatıyor. www.womensordination.org/bl...
dikkatleri çektiysem anlatmaya başlıyorum. ioanna, joan, ya da john isimleriyle biliniyor aslında kadın papa. ioannes septimus, yani yedinci john (kimi yerde ioannes anglicus olarak da geçiyor)
853-855 yılları arasında (bazı kaynaklarda 855-857 arası) 2 yıl papa olarak görev yapan ioannanın hikayesi çok ilginç. ortaçağ, kadınların eğitim alamadığı bir dönem olduğu için kılık değiştirip erkek kılığında manastıra giriyor. manastırda bir keşişle tanışıp aşık oluyor, ikisi birlikte atinaya gidiyorlar. atinada kendini john anglicus olarak tanıtan ioanna (joan), eğitimini tamamlayıp romaya yerleşiyor. yetenekli bir katip olduğu için papalık makamının katibi oluyor, sonra yavaş yavaş basamakları tırmanıyor. en son roma kardinali oluyor. kendinden önceki papa olan leo iv 852 yılında ölünce oy birliğiyle papa seçiliyor işte. sonraki papa ise benedict iii. bu da ek bilgi olarak kalsın.
2 yıl (2 yıl 7 ay 4 gün) papalık yapan ioanna atinaya beraber gittiği sevgilisinden hamile kalıyor. hesabı tam tutturamayan ioanna, bir gün roma'daki lateran kilisesine giderken tören sırasında at üzerindeyken doğum sancısı tutuyor. bütün kalabalığın gözü önünde papa doğuruyor!
tabi millet şok. hemen yakalayıp cezasını kesiyorlar: atın arkasına bağlayıp sürüklüyorlar, ahali de taşlıyor. oracıkta öldürüyorlar. hatta efsaneye göre bu caddeye vicus papissa adı veriliyor, ioanna'dan sonra seçilen bütün papalar bu caddeden geçmekten imtina ediyorlar. şu an günümüzde bu cadde colosseum'un bulunduğu yerin azıcık arkasında bir cadde. bu caddede ioanna adına bir de anıt yapılmış,
bu gördüğünüz turuncu yapı ioanna anıtı.tabi hiçbirimiz kadın papa diye bişey duymadık, tıpkı kadın peygamber duymadığımız gibi. bir grup insan bu efsanenin gerçek olduğuna inanıyor, diğer grup ise efsane olduğuna. kendini bu olayı ispatlamaya adamış kişilerden biri, donna woolfolk cross, 1996'da pope joan diye bir kitap yazıyor. hatta sonra filmi bile çekilmiş www.imdb.com/title/tt0458455/ (film çok güzel, izleyin)
yazarımız televizyona çıkıp anlatmış: "ioanna gerçek bir kişilik. 500den fazla yazıtta adı geçiyor, giovanni boccaccio adlı bir şairin kitabında da göndermeler mevcut. hatta hatta birsürü resim ve heykel var. hatta ve hatta san pietro meydanındaki heykellerden biri ioanna heykeli!" [1]
hikayenin gerçekliği hala daha kesin değil. gerçek olduğunu savunanlar "bu kadar kanıt var, resimler heykeller yazılar hatta adına anıt bile var. papalık makamı gerçeği gizlemek için elinden geleni yaptı, ioanna'nın adını tarihten sildi" diyor, diğer grup ise "hükmettiği dönemden ilk kez 350 sene sonra adı karşımıza çıkıyor. ioanna kesinlikle hayal ürünü olmalı" diyor. ilk kez jean de mailly'nin "chronica universalis mettensis" isimli eserinde bahsediliyor isim vermeden, bir zamanlar bir kadın papa varmış edasıyla...
demiş ki: "query: concerning a certain pope or rather female pope, who is not set down in the list of popes or bishops of rome, because she was a woman who disguised herself as a man and became, by her character and talents, a curial secretary, then a cardinal and finally pope. one day, while mounting a horse, she gave birth to a child. immediately, by roman justice, she was bound by the feet to a horse's tail and dragged and stoned by the people for half a league, and, where she died, there she was buried, and at the place is written: 'petre, pater patrum, papisse prodito partum' [oh peter, father of fathers, betray the childbearing of the woman pope]. at the same time, the four-day fast called the "fast of the female pope" was first established"
yani türkçesiyle, "bir papa figürü düşünüldüğünde, daha doğrusu bir kadın papa, ki bu figür ne papa listesinde var ne de roma kardinalleri listesinde. çünkü bu kadın kendini erkek kılığında gizledi, yetenekleri sayesinde de curia sekreterliği, kardinal ve en nihayetinde papa oldu. bir gün, at binerken çocuk doğurdu. hemen oracıkta roma hukukuna göre atın kuyruğuna ayaklarından bağlanıp yerde sürüklendi, halk tarafından da taşlandı ve öldürüldü, öldüğü yere de gömüldü. gömüldüğü yerin kapısında petre, pater patrum, papissae prodito patrum yani oh peter, babaların babası, çocuk taşıyan (hamile) kadın papanın ihaneti yazıyor. aynı zamanda 'kadın papa orucu' denilen 4 günlük oruç da ilk kez bu zamanda ortaya atıldı ember days"
bu hikayeyi daha sonraları martinss polonus (ya da martin of opava, martin of troppau) alıp isim vererek, nerede doğduğunu falan belirterek bir daha yazıyor, iyice detaylandırıyor yani.
hikaye şu: "john anglicus, born at mainz, was pope for two years, seven months and four days, and died in rome, after which there was a vacancy in the papacy of one month. it is claimed that this john was a woman, who as a girl had been led to athens dressed in the clothes of a man by a certain lover of hers. there she became proficient in a diversity of branches of knowledge, until she had no equal, and, afterward in rome, she taught the liberal arts and had great masters among her students and audience. a high opinion of her life and learning arose in the city; and she was chosen for pope. while pope, however, she became pregnant by her companion. through ignorance of the exact time when the birth was expected, she was delivered of a child while in procession from st. peter's to the lateran, in a lane once named via sacra (the sacred way) but now known as the "shunned street" between the colosseum and st clement's church. after her death, it is said she was buried in that same place. the lord pope always turns aside from the street, and it is believed by many that this is done because of abhorrence of the event. nor is she placed on the list of the holy pontiffs, both because of her female sex and on account of the foulness of the matter."
martin 13. yüzyılın ortalarında falan yaşamış bir vatikan tarihçisi. öyle dışardan falan da değil, bildiğimiz vatikan'ın içinde, bütün vatikan kaynaklarına erişimi olan biri. yazdığı kitapta zaten öğreniyoruz biz bu kadın papa olayını böyle detaylıca. tabi ondan sonraki tarihçiler daha da detay vermeye çalıştılar, kimisi doğum ismini falan verdi ama kesin bir tutarlılık yok. şu an en bilinen hikaye martin'in hikayesi (yukarıda anlattığım hikaye işte)
ha ayrıca, reformist hareketlere kadar aslında vatikan tarafından da bu hikayenin kabul edildiği, fakat reform sonrası kesin bir dille reddedildiği, hatta hatta papalık seçimlerinde delikli sandalyelere oturtulduklarını falan da okudum. bu da kenarda dursun.
kaynak
1. www.biography.com/people/po...
2. hoaxes.org/archive/permalin...
3. www.newadvent.org/cathen/08...
4. en.wikipedia.org/wiki/Pope_...
ve daha bir sür yan sayfacık. hepsini yazmıyorum.
not: şu yazı da okunası. bir kadının tamamen yabancı italyan bir erkekle (random stranger) olan anısını anlatıyor. www.womensordination.org/bl...
devamını gör...
normal sözlük’te erkek düşürmenin çok kolay olması
gerçekten çaba sarf etmenize gerek kalmıyor. hatta aksine düşmesinler, uzak dursunlar diye çabalasanız bile düşüyorlar. amma hafif meşrep bunlar. mesaj kutumda 2 - 3 günde bir bir adet erkek peydah oluyor. alooo rahat bırakın lan beni. kaç tane daha "uzak durun benden insanlar" entrysi girmem lazım?
uzak durun benden insanlar.
uzak durun benden insanlar.
devamını gör...
albert einstein
derin futbol programında "einstein adam mıdır? " tartışmasına konu olan fizikçidir.
buradan
buradan
devamını gör...
normal sözlük övgü kulübü
(bkz: romada roman okuyan roman'ın son entry'sinin güzelliği)
(bkz: ıvanmılınskı'nin profilindeki dedenin çekiciliği)
gibi başlıklarımla ermolettin'den sonraki ikinci başkan olmaya hak kazandığımı düşündüğüm kulüp.
yaz beni meriç avcısı.
(bkz: ıvanmılınskı'nin profilindeki dedenin çekiciliği)
gibi başlıklarımla ermolettin'den sonraki ikinci başkan olmaya hak kazandığımı düşündüğüm kulüp.
yaz beni meriç avcısı.
devamını gör...
normal sözlük'ün en yaşlı yazarı
40-45 yaşları arasında olması tahmin edilen yazardır. sözlükte yaşlı denilesi yaşlarda insanların olması, bir açıdan bakıldığında güzel bence. bu insanların hayat adına edinmiş olduğu tecrübeler, biz gençler için büyük önem taşıyor.
devamını gör...
küfretmeyi bırakmak
yetişkin bir insanın yapması gereken şey.
bahsettiğim şey şu değil: sıfır küfür, hayatın hiçbir alanında, hiçbir şekilde hiçbir şeye sövmemek... bu, eğer küçüklüğünüzden itibaren alıştırılmadıysanız çok zor. bahsettiğim şey şu: yeni tanıştığınız insanlarla konuşurken/yazışırken rahatça sövmek, küfür konusundaki tavrını bilmediğiniz insanların yanında ağzınızı bozmak, tartıştığınız insanlara küfretmek... bunları, belirli bir yaşa gelmiş insanların kontrol edebilmesi gerekiyor. siz küfretmeyi seviyorsunuz diye, konuştuğunuz insanlar da sevmek zorunda değil.
kendiniz gibi olan, huyunu bildiğiniz, uzun zamandır tanıdığınız kişilerin yanında sövüyor olabilirsiniz. bunu ben de yapıyorum ama gelip de hayatımda 1 kez yüzünü bile görmediğim insana şurada küfretmem. dışarıdan görüntü aile terbiyesi görmemiş, hazımsız, hadsiz ve ruhu çirkin bir bireyden öte bir şey değil. kimse "vay bee! ne sövdü, helal olsun" demiyor, emin olabilirsiniz. aksine "adama bak, karşı tarafın rezilliğine rağmen efendiliğini bozmadı, helal olsun" diyoruz genelde. saygı görmek istiyorsanız yapmanız gereken şey bu özetle. benden söylemesi... gerisi sizin bileceğiniz iş.
bahsettiğim şey şu değil: sıfır küfür, hayatın hiçbir alanında, hiçbir şekilde hiçbir şeye sövmemek... bu, eğer küçüklüğünüzden itibaren alıştırılmadıysanız çok zor. bahsettiğim şey şu: yeni tanıştığınız insanlarla konuşurken/yazışırken rahatça sövmek, küfür konusundaki tavrını bilmediğiniz insanların yanında ağzınızı bozmak, tartıştığınız insanlara küfretmek... bunları, belirli bir yaşa gelmiş insanların kontrol edebilmesi gerekiyor. siz küfretmeyi seviyorsunuz diye, konuştuğunuz insanlar da sevmek zorunda değil.
kendiniz gibi olan, huyunu bildiğiniz, uzun zamandır tanıdığınız kişilerin yanında sövüyor olabilirsiniz. bunu ben de yapıyorum ama gelip de hayatımda 1 kez yüzünü bile görmediğim insana şurada küfretmem. dışarıdan görüntü aile terbiyesi görmemiş, hazımsız, hadsiz ve ruhu çirkin bir bireyden öte bir şey değil. kimse "vay bee! ne sövdü, helal olsun" demiyor, emin olabilirsiniz. aksine "adama bak, karşı tarafın rezilliğine rağmen efendiliğini bozmadı, helal olsun" diyoruz genelde. saygı görmek istiyorsanız yapmanız gereken şey bu özetle. benden söylemesi... gerisi sizin bileceğiniz iş.
devamını gör...
internetten hastalık araştırmak
genelde kanser olduğunuzu öğrenirsiniz.
devamını gör...
şebnem ferah
12 nisan 1972 doğumlu olan güzel mi güzel rock yıldızıdır, bana göre tabi. türk rock camiasının da vazgeçilmezleri arasında yer alır. bir bu bir de aylin aslım türk rock müziğin tanrıçaları gibi resmen her ikisini de çok severim. şebnem ferah güçlü bir sestir, sanatını da hep içinden geldiği şekilde yapar millet gibi özenti olmaz. müziğe olan ilgisi 5 yaşında başlamış olan da yetenektir. ilk enstrüman aleti olarak mandolin çalmayı öğrenmiş küçük yaşta. zaten ailesi de müzikle ilgilenen insanlarmış.
kariyeri boyunca bir sürü albüm yaptı, bazıları beğenildi bazıları da beğenilmedi. beğenmeyen albümleri nadirdir açıkçası. ilk albümünün ismi kadındır. bu albümde birçok ünlü isim ile çalışmıştır. zaten grubu olan volvox’dan ayrıldıktan sonra yolu onno tunç ve sezen aksu’yla kesişmiş, kariyerine tek başına devam etme kararı almıştır. işte bundan sonra başlıyor şebnem ferah’ın yükselişi.
kadın albümünden sonra artık kısa cümleler kuruyorum albümünü yapmıştır, bu albüm şebnem ferah’ın yükselişini hızlandıran albümlerden birisiymiş. sonra perdeler albümü ile de yavaş yavaş tanınmaya başlamıştır. ardından daha çok albüm yaparak sesini belli bir kitleye ulaştırmıştır. patlama albümü ise kuşkusuz kelimeler yetse olmuştur. bu albümden sonra şebnem ferah tam anlamıyla şebnem ferah olmuştur.
ardından konserler, ünlü insanlarla çalışmalar falan filan derken türk rock müziğinin vazgeçilmezi olmuştur. kuvvetli sesiyle de rock müziği icra eden ünlü isimler arasında yer almıştır. teoman’la olsun, ogün sanlısoy ile düetleri olsun oldukça onu arşa çıkarmıştır. doğal yetenek şebnem ferah, 3 oktavlık sese sahip çünkü kendisi. maşallah.
daha anlatılacak çok şey var ama aklıma bunlar geldi ilk etapta. sevgi ve saygıyla, kendisini çok severim. gönlümün rock yıldızıdır anasını satıyım. *
kariyeri boyunca bir sürü albüm yaptı, bazıları beğenildi bazıları da beğenilmedi. beğenmeyen albümleri nadirdir açıkçası. ilk albümünün ismi kadındır. bu albümde birçok ünlü isim ile çalışmıştır. zaten grubu olan volvox’dan ayrıldıktan sonra yolu onno tunç ve sezen aksu’yla kesişmiş, kariyerine tek başına devam etme kararı almıştır. işte bundan sonra başlıyor şebnem ferah’ın yükselişi.
kadın albümünden sonra artık kısa cümleler kuruyorum albümünü yapmıştır, bu albüm şebnem ferah’ın yükselişini hızlandıran albümlerden birisiymiş. sonra perdeler albümü ile de yavaş yavaş tanınmaya başlamıştır. ardından daha çok albüm yaparak sesini belli bir kitleye ulaştırmıştır. patlama albümü ise kuşkusuz kelimeler yetse olmuştur. bu albümden sonra şebnem ferah tam anlamıyla şebnem ferah olmuştur.
ardından konserler, ünlü insanlarla çalışmalar falan filan derken türk rock müziğinin vazgeçilmezi olmuştur. kuvvetli sesiyle de rock müziği icra eden ünlü isimler arasında yer almıştır. teoman’la olsun, ogün sanlısoy ile düetleri olsun oldukça onu arşa çıkarmıştır. doğal yetenek şebnem ferah, 3 oktavlık sese sahip çünkü kendisi. maşallah.
daha anlatılacak çok şey var ama aklıma bunlar geldi ilk etapta. sevgi ve saygıyla, kendisini çok severim. gönlümün rock yıldızıdır anasını satıyım. *
devamını gör...
çandarlı halil paşa
sultan 2. murad han ve fatih sultan mehmet dönemlerin 15 yıl sadrazamlık yapmış olan osmanlı devlet adamıdır. devşirme değildir ve dedesi kuruluş dönemi vezirlerinden kara halil hayreddin paşa babası ise yine sadrazamlık yapmış olan ibrahim paşadır.
1439 yılında sedaret makamına geldiğinde tahtta sultan 2. murad han vardı. daha sonra o ölüp yerine fatih sultan mehmet geçtiğinde babasından kalan sadrazamı değiştirmemeyi tercih etti. fakat fatih sultan mehmed'in bir önceki taht macerasından halil paşaya ciddi anlamda kin beslediğini söylemekte mümkün.
fatih sultan mehmed tahta çıkar çıkmaz istanbul'un fethi ile alakalı çalışmalar yapmaya başlayınca halil paşa şiddetli bir biçimde muhalefet yapıyordu. ona göre bizans üstüne gidilmemesi gereken ve alınması zor olan bir şehirdi. bazı tarihçiler sadrazam halil paşanın bizans ile ciddi ticaret içinde olduğundan fetih'e karşı çıktığını söylerler fakat kesin bilgi değildir.
1453 yılında istanbul'un fethinden yaklaşık 1 hafta sonra sadrazamlıktan azledilip gözlerine mil çekildi ve zindana kapatıldı. 40 gün sonrada boğularak idam edildi. osmanlı tarihinde idam edilen ilk sadrazamdır.
1439 yılında sedaret makamına geldiğinde tahtta sultan 2. murad han vardı. daha sonra o ölüp yerine fatih sultan mehmet geçtiğinde babasından kalan sadrazamı değiştirmemeyi tercih etti. fakat fatih sultan mehmed'in bir önceki taht macerasından halil paşaya ciddi anlamda kin beslediğini söylemekte mümkün.
fatih sultan mehmed tahta çıkar çıkmaz istanbul'un fethi ile alakalı çalışmalar yapmaya başlayınca halil paşa şiddetli bir biçimde muhalefet yapıyordu. ona göre bizans üstüne gidilmemesi gereken ve alınması zor olan bir şehirdi. bazı tarihçiler sadrazam halil paşanın bizans ile ciddi ticaret içinde olduğundan fetih'e karşı çıktığını söylerler fakat kesin bilgi değildir.
1453 yılında istanbul'un fethinden yaklaşık 1 hafta sonra sadrazamlıktan azledilip gözlerine mil çekildi ve zindana kapatıldı. 40 gün sonrada boğularak idam edildi. osmanlı tarihinde idam edilen ilk sadrazamdır.
devamını gör...
sözlük yazarlarının takıntıları
kapının yarım açık kalması; bana en ağır hakaret gibi geliyor. tam açık yada tam kapalıysa sıkıntı yok. o kapı yarım açıksa içerde duramıyorum abi uyuyamıyorum. uykuda yarım açık kalmışsa kalkar kapatırım.
devamını gör...
normal sözlük evlenecek eş aranıyor ilanları
biriyle evlenmeden evvela o insanın her şeyini kaybettiğini düşünün.
sağlığını, parasını, güzelliğini yada gençliğini.
eğer bunlardan biri olmadığında siz olmaya devam edecekseniz evlenin.
sağlığını, parasını, güzelliğini yada gençliğini.
eğer bunlardan biri olmadığında siz olmaya devam edecekseniz evlenin.
devamını gör...
kadınların hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam etmesi
sadece kadınlar değil, herkes yaralarını ve ganimetlerini alıp yola devam etmeli. zira hatıralar sabit, yol süreklidir.
devamını gör...
fotoğraf albümü
bitmeye yüz tutmuş bir gelenek daha. böyle olması çok üzücü. şu anki hâlinin fotoğrafları telefonunda ve her an bir şey gelebilir başına. gerçi silinse bile umrunda değil. şak şak sürekli her hâlini çekiyorsun ne olacak ki? bir yerde yüz poz. elinin altında nasıl olsa ama değerli değil. eski fotoğraf albümleri öyle mi?
ben bu albümlerin müptelasıyım. hadi aç bakalım modundayım. ahh evdeki benim elimden ne çekti... tekrar tekrar kaplandı. anne ile baba'nın düğün fotoğrafları...
her baktığımda yüz analizi yapıp durum değerlendirmesi yapıyorum. ne hissettiklerini anlamaya çalışıyorum.bir anda moda eleştirmeni oluyorum. bu kim, bu kim? tanıyacak sanki, tam bir delilik!
en sevdiğim tabii ki çocukluk fotoğraflarım.
çünkü insan kendi fotoğraflarına daha dikkatli bakıyor. üstelik kendimle dalga geçmeye bayılıyorum. eşek sıpası, şebek, tipe gel tipe... yaa çok tatlı! aa bu kırmızı rugan papuçlar, püsküllü çantam, hatırlıyorum bunun için küçük çaplı savaş çıkartıp sadece iki gün koluma takmıştım. o fotoğrafta bir zafer var, başım dik vee kocaman bir gülümseme. çisssss...
90' ların çılgın trendleri o an hepsi bellekte bu albümler sayesinde.
tanımadığım insanların fotoğraf albümler'inede bakarım. hepsinin var değişik hikayesi. dıdısının dıdısının dıdısı, onun 3 kuşak hayatı anlatılır...her aile'nin bir iftiharı ve talihsiz hikayesi o an bilen ağız tarafından özet geçilir. niye ilgilendirir ki seni? ama tadı başka işte. okuldan dönerken eve gelene kadar hızlı hızlı yediğin çilekli lolitop şekeri gibi. tadı güzel, şekeri fazla... tatlı...
bir aktarım fotoğraf albümü, bir yaşanmışlık, kültür... kuşak farklılığını ortaya koyacak, yılları birbiriyle yarıştıracak, değişimlere kafa atacak renkli, görseller her biri. hepsinde gülümseme hiçbir acıdan geçmemiş gibi. bazılarında göz kaçırma, o an yaşadığı bir huzursuzluğu yansıtma. onu anlayayıp sorgulamaya gidiyor insan istemsizce. yorgun muydun burada? hopp başlıyor yaşananı anlatmaya.
şu an yazarken bile tuhaf bir gülümseme belirdi yüzümde. son on senenin fotoğrafları bile albüm şeklinde yok elimde. o kadar kötü değil belki şu an. belki ilerisi için çok dikkat çekici. o zaman hemen yenisi eklenmeli şöyle sayfa çevirmeliklerden..
ben bu albümlerin müptelasıyım. hadi aç bakalım modundayım. ahh evdeki benim elimden ne çekti... tekrar tekrar kaplandı. anne ile baba'nın düğün fotoğrafları...
her baktığımda yüz analizi yapıp durum değerlendirmesi yapıyorum. ne hissettiklerini anlamaya çalışıyorum.bir anda moda eleştirmeni oluyorum. bu kim, bu kim? tanıyacak sanki, tam bir delilik!
en sevdiğim tabii ki çocukluk fotoğraflarım.
çünkü insan kendi fotoğraflarına daha dikkatli bakıyor. üstelik kendimle dalga geçmeye bayılıyorum. eşek sıpası, şebek, tipe gel tipe... yaa çok tatlı! aa bu kırmızı rugan papuçlar, püsküllü çantam, hatırlıyorum bunun için küçük çaplı savaş çıkartıp sadece iki gün koluma takmıştım. o fotoğrafta bir zafer var, başım dik vee kocaman bir gülümseme. çisssss...
90' ların çılgın trendleri o an hepsi bellekte bu albümler sayesinde.
tanımadığım insanların fotoğraf albümler'inede bakarım. hepsinin var değişik hikayesi. dıdısının dıdısının dıdısı, onun 3 kuşak hayatı anlatılır...her aile'nin bir iftiharı ve talihsiz hikayesi o an bilen ağız tarafından özet geçilir. niye ilgilendirir ki seni? ama tadı başka işte. okuldan dönerken eve gelene kadar hızlı hızlı yediğin çilekli lolitop şekeri gibi. tadı güzel, şekeri fazla... tatlı...
bir aktarım fotoğraf albümü, bir yaşanmışlık, kültür... kuşak farklılığını ortaya koyacak, yılları birbiriyle yarıştıracak, değişimlere kafa atacak renkli, görseller her biri. hepsinde gülümseme hiçbir acıdan geçmemiş gibi. bazılarında göz kaçırma, o an yaşadığı bir huzursuzluğu yansıtma. onu anlayayıp sorgulamaya gidiyor insan istemsizce. yorgun muydun burada? hopp başlıyor yaşananı anlatmaya.
şu an yazarken bile tuhaf bir gülümseme belirdi yüzümde. son on senenin fotoğrafları bile albüm şeklinde yok elimde. o kadar kötü değil belki şu an. belki ilerisi için çok dikkat çekici. o zaman hemen yenisi eklenmeli şöyle sayfa çevirmeliklerden..
devamını gör...