neden azrail elinde tırpanla temsil edilir sorunsalı
hindu ölüm tanrıçası kali de tırpan kullanır.
devamını gör...
gider
'harcama' anlamına da gelen sözcüktür.
devamını gör...
isimlerin kişiliğe etkisi
isimlerin kişinin karakteristik özelliklerini belirlemesi durumudur.
bence alakası yok. adımı istesem değiştirmem mümkün adım değişince kişiliğimde değişecek mi?.
bence alakası yok. adımı istesem değiştirmem mümkün adım değişince kişiliğimde değişecek mi?.
devamını gör...
temmuz ayında hırka giyen insan
t-shirtleri göbeğine geldiği için göbeğini saklıyordur, belki de çok sonradan görme enteldir kim bilir. sevdiğim insan kişisidir.
devamını gör...
kalp ağrısı
halide edip adivar’in en yakın arkadaşının nişanlısına aşık zeyno adlı karakteri anlattığı romanıdır.
mecazi olarak aşk acısı, ayrılık, ölüm, kırgınlık gibi soyut olguları somutlaştırarak anlatmak icin kullanılan bir deyimdir aynı zamanda.
fakat entrymize mevzu bahis olan kalp ağrısı insana bıçak gibi saplanıp, bir süre nefessiz bırakan, “acaba kalp krizi mi geçiriyorum, ışık göründü mü?” dedirten bedensel, somut ağrıdır. ülkede acil servislere en çok başvurunun bu sebeple yapıldığı belirtilir. sadece kalple ilgili olmayıp başka hastalıkların da belirtisi olabilmektedir. kalp ağrısının sebebi hastanın hikayesi ve diğer belirtiler ışığında yorumlanarak teşhis edilmektedir. annelerimizin “büyüyorsun evladım ondan ağrıyor, ben de küçükken...” dedikleri kas ağrısı bir başka versiyonudur.
mecazi olarak aşk acısı, ayrılık, ölüm, kırgınlık gibi soyut olguları somutlaştırarak anlatmak icin kullanılan bir deyimdir aynı zamanda.
fakat entrymize mevzu bahis olan kalp ağrısı insana bıçak gibi saplanıp, bir süre nefessiz bırakan, “acaba kalp krizi mi geçiriyorum, ışık göründü mü?” dedirten bedensel, somut ağrıdır. ülkede acil servislere en çok başvurunun bu sebeple yapıldığı belirtilir. sadece kalple ilgili olmayıp başka hastalıkların da belirtisi olabilmektedir. kalp ağrısının sebebi hastanın hikayesi ve diğer belirtiler ışığında yorumlanarak teşhis edilmektedir. annelerimizin “büyüyorsun evladım ondan ağrıyor, ben de küçükken...” dedikleri kas ağrısı bir başka versiyonudur.
devamını gör...
supportgirl
radyo yayını olmasa belki de sözlük ortamında nadiren tanıyacağımız yazar olacaktı, bahtı açık olsun.
devamını gör...
sözlük radyosu kaçak yayınları
canım sıkıldı, boşluk buldum, buradayım. çocuk korosunu da aldım arkama, yani sanırım. yani umarım, gelirler. smiley vardı buralarda biyerlerde.
22:00 gibi burada olabilirim, olabiliriz, olalım.
22:00 gibi burada olabilirim, olabiliriz, olalım.
devamını gör...
yıl biterken dilek tut
sevilmek.
devamını gör...
yazlık kışlık kıyafet değişimi
bir beni rahatlatıyor galiba bu eylem
devamını gör...
johnny depp
21. cadde dizisi ile tanıdığım yakışıklı, yetenekli, komik, yaşlanmayan oyuncu.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
bize verilen hayat, doğası gereği kısadır, ancak iyi yaşanmış bir hayatın hatırası sonsuza kadar kalır...
hiç kimse zamanda geriye gidemez ve başlangıcını değiştiremez, ancak herkes şimdi başlayıp bitişini değiştirebilir!.
hiç kimse zamanda geriye gidemez ve başlangıcını değiştiremez, ancak herkes şimdi başlayıp bitişini değiştirebilir!.
devamını gör...
yuvayı dişi kuş yapar
yuva, kuş türlerinin neredeyse tamamında erkekler tarafından yapılır üstelik de dişisi beğensin diye özene bezene. çünkü dişi kuş eğer erkeğin yaptığı yuvayı beğenirse çiftleşir ve yavrularını bu yuvada doğurur. zaten insanlar gibi yuvalarında uzun sürelerle de kalmazlar çünkü bu onlar için tehlikelidir.
bu safsatanın nedeni ataerkil zihniyetin dişiler üzerine yük bindirme çabasıdır.
geçiniz bunları
bu safsatanın nedeni ataerkil zihniyetin dişiler üzerine yük bindirme çabasıdır.
geçiniz bunları
devamını gör...
hiç büyük kadın yazar olmaması
yine bir kalıp, yine gerici kafalar, yine araştırmadan konuşan insanlar...
belki de fazla önyargılıyım bu tip düşüncelere sahip olan insanlara ancak erkek egemen toplumlarda kadınların bastırılması ve kısıtlanması sebebiyle uzak geçmişten pek kadın yazar örneği veremeyiz, * ki o sisteme rağmen kendince bir şeyler yazmaya çalışan kadınlar da var.
bu konuyu anlamıyorsanız virginia woolf’un “kendine ait bir oda” kitabını okumanızı şiddetle tavsiye ederim. kitabı okuduğum zaman geçmişte kadınların konumu yüzüme çok sert bir şekilde çarptı, ben günümüz sisteminin hukuksal, haksal ve sosyal açıdan eşit olmadığını eleştirir dururum. o dönemlerde kadınların mutfak robotu ve cinsel bir objeden başka bir şey olarak görülmemesinin yanı sıra * en basit ve insancıl haklardan da mahrum bırakılmışlar. bırakın oturup bir şey okuyabilmeyi, kendi başlarına bile kalamamışlar, kendilerine ait bir odaları bile yokmuş.
günümüzde halen kadınların merdivenleri tırmanarak çıktığı yolları erkekler asansörlerle çıkıyor, buna rağmen çok başarılı kadın yazarlar var. ki 1800/1900’lü yıllarda yazan kadınların çoğu kitaplarını erkek adlarıyla bastırırmış. yani erkek sandığınız yazarların kadın olması da muhtemel.
bu tanıma virginia hanımın bu durumu nasıl örneklediğini kısaca özetleyerek devam edeceğim , kitabı okumayacaklar bu kısmı okumasın zira kitabın belli bir kısmını öğrenmiş olurlar.
edebi alanda yetenekli iki modelleme üzerinden kadınların ataerkil düzende nasıl bastırıldığını anlatmayı hedefleyen virginia woolf, örnek olarak hepimizin bildiği shakespeare‘i seçmiş, bir de kadın olarak doğmuş bir shakespeare modellemesi kullanmış. kitabı okumam üzerinden belli bir zaman geçtiğinden dolayı okuduğum şeyi eksik ya da hatalı anlatabilirim, direkt kitabı okumanızın daha doğru olacağına inanıyorum.
erkek olan shakespeare, onu desteklemeyen babasına karşı çıkıp hayalindeki meslek olan yazarlığı yapabilmek için evini terk eder, tiyatro metni yazar ve elinde metniyle bir tiyatroya gider. edebi açıdan bir deha olması sebebiyle yazdığı tiyatro beğenilir ve oynanmaya başlar, o da yazmaya devam eder. her şey normal ilerler.
ancak shakespeare kadın olsaydı, yine onu desteklemeyen babasına karşı çıkıp yazarlık yapabilmek için evini terk ederdi, yazdığı metni bir tiyatroya götürüp incelemekte görevli insana uzatsa karşısındaki insan bırakın onu muhattap almayı, ağzına geleni söyleyip onu kapı dışarı ederdi. evsiz kalan kadın da sokak köşelerinde sürünür giderdi.
günümüzde hala okutulmayan, kısıtlanan, çalışmasına izin verilmeyen, hayatları kontrol edilen yüz binlerce kadın var. kitap alabilmesi için beş kuruş para verilmeyen, yol gösterilmeyen kadınlar var. çalışabilen kadın sayısı erkeklerden azken kadın yazarların erkek yazarlardan daha fazla olması ya da eşite yakın sayıda olmaları nasıl mümkün olabilir? ki yukarıda başarılı kadın yazarların adları anılmış, bu nedenle aynı isimleri tekrar tekrar söylemekle uğraşmayacağım.
başarılı başarısız bir sürü kadın yazar da var. kabul etmek isteseniz de istemeseniz de kadınlar artık her alanda kendilerini gösterebilmek için daha çok çabalıyor ve çabaları sonuç da veriyor. önyargılarımızı bir kenara bırakmalıyız bence artık. kadınlar şöyleydi, erkekler böyleydi, şu jenerasyon böyle konuşuyor, o jenerasyon böyle gerici diye konuşmayı bırakıp belki de kendimize bakmamız gerekiyor artık.
başarılı kadın yazarların adlarından ve kim olduklarından uzun uzun bahsetmeyeceğim demiştim ama kimse halide edip adıvar’ın adını yakın geçmişte anmamış, hadi bir örnek de benden olsun.
belki de fazla önyargılıyım bu tip düşüncelere sahip olan insanlara ancak erkek egemen toplumlarda kadınların bastırılması ve kısıtlanması sebebiyle uzak geçmişten pek kadın yazar örneği veremeyiz, * ki o sisteme rağmen kendince bir şeyler yazmaya çalışan kadınlar da var.
bu konuyu anlamıyorsanız virginia woolf’un “kendine ait bir oda” kitabını okumanızı şiddetle tavsiye ederim. kitabı okuduğum zaman geçmişte kadınların konumu yüzüme çok sert bir şekilde çarptı, ben günümüz sisteminin hukuksal, haksal ve sosyal açıdan eşit olmadığını eleştirir dururum. o dönemlerde kadınların mutfak robotu ve cinsel bir objeden başka bir şey olarak görülmemesinin yanı sıra * en basit ve insancıl haklardan da mahrum bırakılmışlar. bırakın oturup bir şey okuyabilmeyi, kendi başlarına bile kalamamışlar, kendilerine ait bir odaları bile yokmuş.
günümüzde halen kadınların merdivenleri tırmanarak çıktığı yolları erkekler asansörlerle çıkıyor, buna rağmen çok başarılı kadın yazarlar var. ki 1800/1900’lü yıllarda yazan kadınların çoğu kitaplarını erkek adlarıyla bastırırmış. yani erkek sandığınız yazarların kadın olması da muhtemel.
bu tanıma virginia hanımın bu durumu nasıl örneklediğini kısaca özetleyerek devam edeceğim , kitabı okumayacaklar bu kısmı okumasın zira kitabın belli bir kısmını öğrenmiş olurlar.
edebi alanda yetenekli iki modelleme üzerinden kadınların ataerkil düzende nasıl bastırıldığını anlatmayı hedefleyen virginia woolf, örnek olarak hepimizin bildiği shakespeare‘i seçmiş, bir de kadın olarak doğmuş bir shakespeare modellemesi kullanmış. kitabı okumam üzerinden belli bir zaman geçtiğinden dolayı okuduğum şeyi eksik ya da hatalı anlatabilirim, direkt kitabı okumanızın daha doğru olacağına inanıyorum.
erkek olan shakespeare, onu desteklemeyen babasına karşı çıkıp hayalindeki meslek olan yazarlığı yapabilmek için evini terk eder, tiyatro metni yazar ve elinde metniyle bir tiyatroya gider. edebi açıdan bir deha olması sebebiyle yazdığı tiyatro beğenilir ve oynanmaya başlar, o da yazmaya devam eder. her şey normal ilerler.
ancak shakespeare kadın olsaydı, yine onu desteklemeyen babasına karşı çıkıp yazarlık yapabilmek için evini terk ederdi, yazdığı metni bir tiyatroya götürüp incelemekte görevli insana uzatsa karşısındaki insan bırakın onu muhattap almayı, ağzına geleni söyleyip onu kapı dışarı ederdi. evsiz kalan kadın da sokak köşelerinde sürünür giderdi.
günümüzde hala okutulmayan, kısıtlanan, çalışmasına izin verilmeyen, hayatları kontrol edilen yüz binlerce kadın var. kitap alabilmesi için beş kuruş para verilmeyen, yol gösterilmeyen kadınlar var. çalışabilen kadın sayısı erkeklerden azken kadın yazarların erkek yazarlardan daha fazla olması ya da eşite yakın sayıda olmaları nasıl mümkün olabilir? ki yukarıda başarılı kadın yazarların adları anılmış, bu nedenle aynı isimleri tekrar tekrar söylemekle uğraşmayacağım.
başarılı başarısız bir sürü kadın yazar da var. kabul etmek isteseniz de istemeseniz de kadınlar artık her alanda kendilerini gösterebilmek için daha çok çabalıyor ve çabaları sonuç da veriyor. önyargılarımızı bir kenara bırakmalıyız bence artık. kadınlar şöyleydi, erkekler böyleydi, şu jenerasyon böyle konuşuyor, o jenerasyon böyle gerici diye konuşmayı bırakıp belki de kendimize bakmamız gerekiyor artık.
başarılı kadın yazarların adlarından ve kim olduklarından uzun uzun bahsetmeyeceğim demiştim ama kimse halide edip adıvar’ın adını yakın geçmişte anmamış, hadi bir örnek de benden olsun.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
ters’ten yakamoz
paslı ikindilerin ertesinde
ay yükselir merdivenlerden
gece ip gibi dolaşır ayaklarıma
ışıkla lekelenmek için, biraz
heceleri toplasan
şahittir yenilgiye
şeytan minareleri
tut ki ay
tepetaklak
düşüyor yeryüzüne
beyaz,
ürkek,
tut ki aşk
sürülmemiş bakir toprak
göz çukurlarımda
bir avuç düş birikintisi
koku terk ediyor tenimi
tut,
ışık yoksa gölge de yok!
nereye bu göç
bu ürkek beyaz
ve düştüğünde tortusu az
bir kentin uyku provasıdır ölüm ve cömerttir de
cam kırığı bir ses parmak uçlarımda
kime dokunsam
cam gibi sert
gözyaşı melekleri
bağışlıyorum sizi
ağlayın
ağlayın ki uzasın artık saçlarım
ve düşmesin tellerimden kızıl tavrı cambazın
paslı ikindilerin ertesinde
ay yükselir merdivenlerden
gece ip gibi dolaşır ayaklarıma
ışıkla lekelenmek için, biraz
heceleri toplasan
şahittir yenilgiye
şeytan minareleri
tut ki ay
tepetaklak
düşüyor yeryüzüne
beyaz,
ürkek,
tut ki aşk
sürülmemiş bakir toprak
göz çukurlarımda
bir avuç düş birikintisi
koku terk ediyor tenimi
tut,
ışık yoksa gölge de yok!
nereye bu göç
bu ürkek beyaz
ve düştüğünde tortusu az
bir kentin uyku provasıdır ölüm ve cömerttir de
cam kırığı bir ses parmak uçlarımda
kime dokunsam
cam gibi sert
gözyaşı melekleri
bağışlıyorum sizi
ağlayın
ağlayın ki uzasın artık saçlarım
ve düşmesin tellerimden kızıl tavrı cambazın
devamını gör...
ane brun
alphaville’in o müthiş şarkısı big in japan’i de seslendirmiştir vakti zamanında. bence çok da iyi etmiştir. duyduğum en güzel coverlardandır. teşekkürler ane brun *
devamını gör...
insanın evi neresidir düşüncesi
huzurlu, mutlu, gülümsediği, sıkıntılarından arındığı, olduğu gibi kabul edildiği, saygı duyduğu ve duyulduğu, güvende hissettiği yerdir.
bu bazen bi sevgilinin kolları olur, yüreği olur bazen de ailesi olur.
"ev" kelimesi manen çoğu şeyi kaplar.
orada kaygısızca uyursun, evine geldiğinde"şükürler olsun allah'ım. "dersin.
seni her anlamda tamamlar.
birisi bana" evim sensin. "demişti çok duygulanmıştım. f
bu bazen bi sevgilinin kolları olur, yüreği olur bazen de ailesi olur.
"ev" kelimesi manen çoğu şeyi kaplar.
orada kaygısızca uyursun, evine geldiğinde"şükürler olsun allah'ım. "dersin.
seni her anlamda tamamlar.
birisi bana" evim sensin. "demişti çok duygulanmıştım. f
devamını gör...
toplu taşıma aracında öpüşmek
oldukça heyecanlı, ateşli, başı dumanlı aşkın dışarıya yansımasına farklı yolculardan farklı tepkiler gelir.
mesela yaşlı bir yolcu :
"biz aşkımızı böyle yaşamıyorduk, şimdiki gençler aşklarını ne de güzel yaşıyorlar"
çocuğu olan bir yolcu:
"acaba benim çocuk da böyle öpüşüyor mu ki?
sevgilisi olmayan genç :
" bilmem nesini ne ettiğimin çocuğuna bak! kızı yiyor resmen".
muhafazakar bir yolcu :
"bre gafiller, bre kafirler, şunların rezilliğine bak!!
mesela yaşlı bir yolcu :
"biz aşkımızı böyle yaşamıyorduk, şimdiki gençler aşklarını ne de güzel yaşıyorlar"
çocuğu olan bir yolcu:
"acaba benim çocuk da böyle öpüşüyor mu ki?
sevgilisi olmayan genç :
" bilmem nesini ne ettiğimin çocuğuna bak! kızı yiyor resmen".
muhafazakar bir yolcu :
"bre gafiller, bre kafirler, şunların rezilliğine bak!!
devamını gör...


