boş beleş bölümler okuyup işsizim diye ağlamak
saçma sapan başlıklardan bir tanesi daha, bak arkadaşım saçma sapan bölüm açan biz miyiz hayır , demek ki bu bölüme bir ihtiyaç var ki açılıyor normali bu ama türkiye'de ihtiyaç olmadığı halde gereksiz yere açılıyor bu bölümler. şimdi ben bölümü okumak istiyorum ilgim var ama iş yok sırf iş olmadığı için ben de hayallerimden vazgeçiyorum yani esas olan bu mudur?
o zaman ihtiyaç yoksa bölüm açmayacaksın doğal olarak okuyanda olmaz. o kadar gereksiz bölümler ve üniversiteler açılmış ki iyi üniversitelerde okuyanlar bile işsiz kalıyor çünkü patron nasıl olsa bulurum mantığıyla hareket ediyor. boş beleş dediğiniz nedir işletme mi bu bölüm dünyanın en önemli bölümlerinden ama türkiye'de çöp kadar değeri yok çünkü çok fazla mezun var aynı şekilde diğer bölümler içinde geçerli.
okuyacağınız üniversite ve bölümler belli eğer gerçekten işsiz kalmak istemiyorsanız buralara yönelin. biliyorum hiçbiri bizim suçumuz değil ama bizde bunlarla yaşamak zorundayız ve bu koşullara göre hareket etmeliyiz yoksa sonrası büyük bir hayal kırıklığı olur.
o zaman ihtiyaç yoksa bölüm açmayacaksın doğal olarak okuyanda olmaz. o kadar gereksiz bölümler ve üniversiteler açılmış ki iyi üniversitelerde okuyanlar bile işsiz kalıyor çünkü patron nasıl olsa bulurum mantığıyla hareket ediyor. boş beleş dediğiniz nedir işletme mi bu bölüm dünyanın en önemli bölümlerinden ama türkiye'de çöp kadar değeri yok çünkü çok fazla mezun var aynı şekilde diğer bölümler içinde geçerli.
okuyacağınız üniversite ve bölümler belli eğer gerçekten işsiz kalmak istemiyorsanız buralara yönelin. biliyorum hiçbiri bizim suçumuz değil ama bizde bunlarla yaşamak zorundayız ve bu koşullara göre hareket etmeliyiz yoksa sonrası büyük bir hayal kırıklığı olur.
devamını gör...
birini çok sevdiğin halde onun seni sevmemesi
sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı dizesini getirdi aklıma.
malesef acı ama gerçektir, hayatta birçok şeyi mümkün kılabiliriz ama birine zorla kendimizi sevdiremeyiz. aynı şey bizim için de geçerlidir, önümüze dünyaları serseler bazen hiçbir şey gelmez ne kalpten ne elden..
malesef acı ama gerçektir, hayatta birçok şeyi mümkün kılabiliriz ama birine zorla kendimizi sevdiremeyiz. aynı şey bizim için de geçerlidir, önümüze dünyaları serseler bazen hiçbir şey gelmez ne kalpten ne elden..
devamını gör...
mutlu eden yiyecekler
1. karides güveç
2. kelle paça
3. çiğ köfte
4. tavada balık
5. mangalda et
6. mercimek çorbası
7. sarma
8. içli köfte
9. kalamar tava
10. makarna
2. kelle paça
3. çiğ köfte
4. tavada balık
5. mangalda et
6. mercimek çorbası
7. sarma
8. içli köfte
9. kalamar tava
10. makarna
devamını gör...
yeni bir anayasayı tartışma vakti geldi
darbe anayasasının bile reisi kesmediğini görmemizi sağlamış konuşma. ne yapalım reis heykeline mi tapınak artık? toplanıp allah mı diyek?
devamını gör...
anın fotoğrafı
devamını gör...
daddy (yazar)
entrilerimi durduk yere şuku yağmuruna tutarak beni şaşırtan yazar.
teşekkürler ama ben yazılarımı seri beğeni için değil okunması için yazıyorum. okuması beğenmesinden daha önemli.
teşekkürler ama ben yazılarımı seri beğeni için değil okunması için yazıyorum. okuması beğenmesinden daha önemli.
devamını gör...
günün karikatürü
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
aynı ismi taşıyan, çok farklı türlerde iki güzel parça:
devamını gör...
felsefenin doğuşu
felsefenin doğuşu için 2 zorunlu koşul vardır: refah ve merak.
prof. dr. ahmet cevizci şöyle diyor bu konuda:
...her şeyden önce, içinde felsefenin gelişebileceği toplumun belirli ya da yüksek bir refah düzeyine erişmiş olması vazgeçilmez bir şeydir. böyle bir refah toplumunda felsefeyle uğraşacak kişinin, maddi ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak yerine, boş zamana sahip olma zorunluluğu vardır...
...öte yandan, kritik zihniyet ve felsefenin doğuşu için gerekli olan ikinci koşul, kişinin merak duyması, kendisine öğretilen ya da sunulanla yetinmeyip, varlıkların, şeylerin niçin oldukları gibi olmaları gerektiğini anlamaya çalışmasıdır...
felsefenin doğuşu için gerekli olan bu iki zorunlu koşuldan ilki çeşitli ticaret yollarının birleştiği bir kavşak olan ve ticaretin yanı sıra tarım ve denizcilik gibi çeşitli yollardan zenginleşmiş olan iyonya medeniyeti için sağlanmıştı. anadolu'nun batı kıyılarında kurulan iyonya medeniyeti güneyde mısır uygarlığı, kuzeyde karadeniz toplulukları, batıda yunan kentleri ve doğuda mezopotamya medeniyetlerinin tam ortası bir konumda yer aldığı için -mecburi olarak- refah içindeydi.
refahın tek başınalığı maalesef felsefenin doğuşu için yeterli değildi. ikinci ve en önemli koşul: merak.
iyonya, bu açıdan da şanslı sayılabilirdi, zira felsefenin temellerini atacak olan bir şehre ev sahipliği yapıyordu: miletos (milet, günümüzde aydın il sınırları içerisinde bulunuyor). tarihin belki de en önemli şehri olan miletos, m.ö. 7. ve 6. yüzyıllarda üç büyük düşünüre ev sahipliği yaptı, sırasıyla: anaximandros, thales ve annaximenes.*
bu üç büyük düşünür, düşünmenin önündeki duvarlarda ilk defa delik açmayı başarmış, tüm insanlığın içinde bulunduğu -adına yaşam denen- bu karanlık odaya ilk ışık hüzmesinin girmesini sağlamışlardı.
tüm insanlığın gözünü kamaştıran bu ışık, insanoğlunun var olanın ötesindekine olan merakının bir sonucu olarak 2500 yılı aşkın süredir içinde bulunduğumuz karanlık odayı aydınlatmaya devam ediyor.
şunu unutmamak gerekir ki bu ışığın ilk vurduğu yerler işe giderken bastığımız toprak, pikniğe gittiğimizde gölgesine oturduğumuz ağaç, sularında yüzdüğümüz deniz, içimize çektiğimiz şu hava idi. bunun ne kadar kıymetli bir şey olduğunu anlamak için çok geç kalmayız umarım.
prof. dr. ahmet cevizci şöyle diyor bu konuda:
...her şeyden önce, içinde felsefenin gelişebileceği toplumun belirli ya da yüksek bir refah düzeyine erişmiş olması vazgeçilmez bir şeydir. böyle bir refah toplumunda felsefeyle uğraşacak kişinin, maddi ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak yerine, boş zamana sahip olma zorunluluğu vardır...
...öte yandan, kritik zihniyet ve felsefenin doğuşu için gerekli olan ikinci koşul, kişinin merak duyması, kendisine öğretilen ya da sunulanla yetinmeyip, varlıkların, şeylerin niçin oldukları gibi olmaları gerektiğini anlamaya çalışmasıdır...
felsefenin doğuşu için gerekli olan bu iki zorunlu koşuldan ilki çeşitli ticaret yollarının birleştiği bir kavşak olan ve ticaretin yanı sıra tarım ve denizcilik gibi çeşitli yollardan zenginleşmiş olan iyonya medeniyeti için sağlanmıştı. anadolu'nun batı kıyılarında kurulan iyonya medeniyeti güneyde mısır uygarlığı, kuzeyde karadeniz toplulukları, batıda yunan kentleri ve doğuda mezopotamya medeniyetlerinin tam ortası bir konumda yer aldığı için -mecburi olarak- refah içindeydi.
refahın tek başınalığı maalesef felsefenin doğuşu için yeterli değildi. ikinci ve en önemli koşul: merak.
iyonya, bu açıdan da şanslı sayılabilirdi, zira felsefenin temellerini atacak olan bir şehre ev sahipliği yapıyordu: miletos (milet, günümüzde aydın il sınırları içerisinde bulunuyor). tarihin belki de en önemli şehri olan miletos, m.ö. 7. ve 6. yüzyıllarda üç büyük düşünüre ev sahipliği yaptı, sırasıyla: anaximandros, thales ve annaximenes.*
bu üç büyük düşünür, düşünmenin önündeki duvarlarda ilk defa delik açmayı başarmış, tüm insanlığın içinde bulunduğu -adına yaşam denen- bu karanlık odaya ilk ışık hüzmesinin girmesini sağlamışlardı.
tüm insanlığın gözünü kamaştıran bu ışık, insanoğlunun var olanın ötesindekine olan merakının bir sonucu olarak 2500 yılı aşkın süredir içinde bulunduğumuz karanlık odayı aydınlatmaya devam ediyor.
şunu unutmamak gerekir ki bu ışığın ilk vurduğu yerler işe giderken bastığımız toprak, pikniğe gittiğimizde gölgesine oturduğumuz ağaç, sularında yüzdüğümüz deniz, içimize çektiğimiz şu hava idi. bunun ne kadar kıymetli bir şey olduğunu anlamak için çok geç kalmayız umarım.
devamını gör...
sinirden ağlamak
dişler birbirine geçer,yumruklar sıkılır gözler köpürür, yarım yamalak cümlelerden ne söylediğin anlaşılmaz korkunç öfkelisindir.gözyaşların mermi gibi düşer pıt pıt..
devamını gör...
soğuk hali daha güzel olan yemekler
intikam.
devamını gör...
olmak istenen meslek vs olunan meslek
seçmek istediği ve zorla hileyle seçmek zorunda bırakıldığı meslekler arasında sıkışıp kalmış insanların toplandığı alan.*
büyük adam olacaktım. sonra adam olamayacağımı öğrendim.
arada bir çok meslek var. say say bitmez. okuduğum okullara hiç girmeyelim zaten. yine canım sıkıldı işte bak. *
şimdi şuan burada yaptığım eylemi yapıyorum. yazıp geçiyorum. bazen yazıp geçemiyorum. orada kalıyorum. neyse işte genel olarak 'yazar' geçerim.
büyük adam olacaktım. sonra adam olamayacağımı öğrendim.
arada bir çok meslek var. say say bitmez. okuduğum okullara hiç girmeyelim zaten. yine canım sıkıldı işte bak. *
şimdi şuan burada yaptığım eylemi yapıyorum. yazıp geçiyorum. bazen yazıp geçemiyorum. orada kalıyorum. neyse işte genel olarak 'yazar' geçerim.
devamını gör...
yapılmış en aptalca dalgınlık
eski komşumuz televizyon izlerken karışık kuruyemişini(açıkta satılan)yiyor.bir anda ağzında değişik bir tat hissediyor.çıkarıp baktığında maalesef koyun pisliği.
devamını gör...
kafa sözlük diye bir yer varmış üye olucam lan
salonda uyuyakalinca ustu basi acik kalan, bu yuzden de olmadik ruyalar goren yazar. kalk yerine yat*.
devamını gör...
evreni anlamlandıranın insan olması
insanın en büyük sorunu bu bence, kendini dünyanın ve evrenin sahibi sanması. bu başlık da bunun göstergesi.
evrende başka bir yaşam formunun varlığı hakkında bir verimiz yok fakat bu olmadığı anlamına gelmez, gelse de evreni anlamlandıran insan olmaz. insan; beyni biraz daha gelişmiş, düşünme yeteneği olan bir hayvan sadece. bu gelişmişliğin kullanım şekli de göz önüne alındığında anlamlandırmaktan çok zarar veren tür insan desek daha doğru olur.
evreni anlamlandıran şey ise kaostur bence. her şeyin birbiri içinde kaotik bir düzeni olması, ufacık bir değişikliğin bile bir sürü şeyi etkilemesi evreni anlamlı kılıyor benim gözümde.
evrende başka bir yaşam formunun varlığı hakkında bir verimiz yok fakat bu olmadığı anlamına gelmez, gelse de evreni anlamlandıran insan olmaz. insan; beyni biraz daha gelişmiş, düşünme yeteneği olan bir hayvan sadece. bu gelişmişliğin kullanım şekli de göz önüne alındığında anlamlandırmaktan çok zarar veren tür insan desek daha doğru olur.
evreni anlamlandıran şey ise kaostur bence. her şeyin birbiri içinde kaotik bir düzeni olması, ufacık bir değişikliğin bile bir sürü şeyi etkilemesi evreni anlamlı kılıyor benim gözümde.
devamını gör...
gaziantep'te inanılmaz tecavüz olayı
haberin yarıdan sonrasını okuyamadım. etrafımızda bu pislikler hep var ve olacak.
adamlığına güvenenler bu kadar mı düştünüz, bu kadar mı şeytansınız?
böylelerine uzun yıllar hapis cezası vermekle değişen bir şey olacağına inanan var mı? iğrenç soyları da dışarıda devam edecek. kim ne diyebilir?
yok olup giden masum bir can. diyecek kelime bulamıyorum artık. çok üzücü çok...
adamlığına güvenenler bu kadar mı düştünüz, bu kadar mı şeytansınız?
böylelerine uzun yıllar hapis cezası vermekle değişen bir şey olacağına inanan var mı? iğrenç soyları da dışarıda devam edecek. kim ne diyebilir?
yok olup giden masum bir can. diyecek kelime bulamıyorum artık. çok üzücü çok...
devamını gör...
yonca evcimik
nasıl böyle cinsiyetçi ve ahlaksız bir şarkı yaptın bize biraz bundan bahsetmek ister misin diye sormak istediğim kişi.
kadınları eğitmek çok zor. kadınlar eğitilemiyor. bunu söylediğim için çok üzgünüm ama durum bu.
" ahlaklı ol ki kadın gibi kadın desinler" ne demek ya. nasıl bu kadar şuursuz olabiliyorsunuz. hangi ahlaktan bahsediyorsunuz ayrıca? kundaktaki bebekten tut 80 yaşındaki kadına kadar tecavüz ediliyor bu ülkede ya! bu kadar mı aptallaştınız artık? kafanızın içi leş gibi rezilsiniz.
" açarsan mahremini içeri girerler işte böyle" bu nasıl bir iğrenç düşünce. konuşulmak için mi yaptı bu kadın bunu yoksa gerçekten kafasının içinde beyin yerine lağım çukuru mu var?
atmayın ya artık erkeklere suç. erkeklerin bir suçu yok! onları büyüten işte böyle kadınlar. büyütenler, eş olanlar, sevgili olanlar hepsi bu kafada.
daha kendi hemcinsimiz bize sahip çıkmıyor. erkeklerden ne bekliyoruz ki ya...
kadınları eğitmek çok zor. kadınlar eğitilemiyor. bunu söylediğim için çok üzgünüm ama durum bu.
" ahlaklı ol ki kadın gibi kadın desinler" ne demek ya. nasıl bu kadar şuursuz olabiliyorsunuz. hangi ahlaktan bahsediyorsunuz ayrıca? kundaktaki bebekten tut 80 yaşındaki kadına kadar tecavüz ediliyor bu ülkede ya! bu kadar mı aptallaştınız artık? kafanızın içi leş gibi rezilsiniz.
" açarsan mahremini içeri girerler işte böyle" bu nasıl bir iğrenç düşünce. konuşulmak için mi yaptı bu kadın bunu yoksa gerçekten kafasının içinde beyin yerine lağım çukuru mu var?
atmayın ya artık erkeklere suç. erkeklerin bir suçu yok! onları büyüten işte böyle kadınlar. büyütenler, eş olanlar, sevgili olanlar hepsi bu kafada.
daha kendi hemcinsimiz bize sahip çıkmıyor. erkeklerden ne bekliyoruz ki ya...
devamını gör...
en sevilen nazım hikmet ran şiiri
bugün pazar
bugün pazar.
bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
toprak, güneş ve ben...
bahtiyarım...
nazım hikmet ran
devamını gör...
ütopya
felsefi tanımı “tasarlanmış ideal devlet düzeni” sözlük tanımı “gerçekleştirilmesi imkânsız tasarı veya düşünce” olan kelimedir. aynı zamanda thomas moore’nin kitabıdır.
peki neden ütopyalar gerçekleştirilemeyecek bir hayal ürünüdür?
çünkü insan her ne kadar kendisine homo sapiens yani düşünebilen insan dese de aslında pek rasyonel değildir. dolayısıyla komün bir sistem özellikle dış rekabet etkisiyle birlikte uzun süre ayakta kalamaz.
çünkü insan yapı itibariyle bencildir. insanlık milyonlarca yıllık bir evrimsel süreç sonucunda üstün özellikler kazanabilmiştir ve bu süreç sonucunda kendi çıkarlarını duygusal bir neden olmadığı sürece her şeyin üzerinde tutmuştur. dolayısıyla mutlak mutluluğu sağlamak amacıyla bir kişiye veya kuruma verilen yetki en nihayetinde kötüye kullanılacaktır. bu yüzden denetleme mekanizması zayıf sosyalizm, faşizm gibi ideolojiler ideal olmaktan çok uzaktır.
çünkü mutlak mutluluk sağlanamaz. elbet çıkarların çatışacağı bir durum olacak ve mutlak mutluluk bozulacaktır. örneğin üremenin kontol edilmediği, eğitim seviyesi düşük devletlerde devlete artı değer katmayan ve suç potansiyeline sahip çocuk fabrikası haline gelir aileler. kontrol edildiği devletlerin kötü yanlarını pek saymama gerek yok sanırım. kısaca tamamen özgürlük sonucu da sistem bozulur sıkı denetim altında da.
velhasıl kelam insan yapısı gereği ideal düzen yoktur, her ütopya adayı potansiyel bir distopyadır.
peki neden ütopyalar gerçekleştirilemeyecek bir hayal ürünüdür?
çünkü insan her ne kadar kendisine homo sapiens yani düşünebilen insan dese de aslında pek rasyonel değildir. dolayısıyla komün bir sistem özellikle dış rekabet etkisiyle birlikte uzun süre ayakta kalamaz.
çünkü insan yapı itibariyle bencildir. insanlık milyonlarca yıllık bir evrimsel süreç sonucunda üstün özellikler kazanabilmiştir ve bu süreç sonucunda kendi çıkarlarını duygusal bir neden olmadığı sürece her şeyin üzerinde tutmuştur. dolayısıyla mutlak mutluluğu sağlamak amacıyla bir kişiye veya kuruma verilen yetki en nihayetinde kötüye kullanılacaktır. bu yüzden denetleme mekanizması zayıf sosyalizm, faşizm gibi ideolojiler ideal olmaktan çok uzaktır.
çünkü mutlak mutluluk sağlanamaz. elbet çıkarların çatışacağı bir durum olacak ve mutlak mutluluk bozulacaktır. örneğin üremenin kontol edilmediği, eğitim seviyesi düşük devletlerde devlete artı değer katmayan ve suç potansiyeline sahip çocuk fabrikası haline gelir aileler. kontrol edildiği devletlerin kötü yanlarını pek saymama gerek yok sanırım. kısaca tamamen özgürlük sonucu da sistem bozulur sıkı denetim altında da.
velhasıl kelam insan yapısı gereği ideal düzen yoktur, her ütopya adayı potansiyel bir distopyadır.
devamını gör...


