jose mauro de vasconcelos
1920-1984
yarı kızılderili yarı portekizli kanı taşıyan, dünya çapında ünlü brezilyalı yazar. kayığım rosinha (1961) onu üne kavuşturdu. ama onun bütün dünyada tanınmasını kendi hayat hikayesini bir üçlemeyle anlattığı kitap serisinin birincisi olan şeker portakalı sağladı. şeker portakalı'nda yazar, çok sade ve dokunaklı bir dille, kendini, ailesini ve kardeşlerini anlatır bize. ama öyle bir anlatır ki, kitabı okuyan herkes romanın başkahramanı olan zeze'de (yani jose: kendisi) kendisinden bir parça bulur. zeze'nin yaşadıklarını ta yüreğinde hisseder.
'aydın emeç’in çevirisiyle yüz binlerce adet basılan şeker portakalı’nı, ilk defa 1975 yılında aydın emeç kurucusu olduğu e yayınları yayınladı. daha sonra 1983 yılında can yayınları kitabın yazarı olan josé mauro de vasconcelos’un haklarını devralıp şeker portakalı’nı aydın emeç çevirisiyle basmaya devam etti. asıl adı “o meu pé de laranja lima” yani “benim portakal ağacım” olan, diğer dillerde de “benim tatlı portakal ağacım” ya da “benim güzel portakal ağacım” gibi isimleri olan ancak aydın emeç tarafından “şeker portakalı” olarak adlandırılan kitabı, can yayınları 35 yıl boyunca yayınlamayı sürdürdü.
can yayınları, 130 baskı yaptıktan sonra ana dilden çeviri kaygısı gerekçesiyle çevirmeni değiştirmeye karar verdi. aydın emeç’in çevirisinin kullanılmadığı eserde, aydın emeç’in yarattığı özgün adın da kullanılmamasını (fikir ve sanat eserleri kanuna aykırı) talep eden oğlu ali selim emeç, can yayınları’nın kitabı aydın emeç’in yaratıcısı olduğu şeker portakalı adını kullanarak basması ve buna devam etmesi sonucu dava açtı." (24 mayıs 2019 tarihli gazete duvar'dan alıntılanmıştır.)
"şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi."
"uzun uzun burnumu çektim.
-önemi yok, onu öldüreceğim!"
=ne diyorsun sen küçük; babanı mı öldüreceksin?"
-evet yapacağım bunu. başladım bile. öldürmek, buck jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! hayır. onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... ve bi gün büsbütün ölecek."
''sessizlik içindeydi her yer, ölümün kadifeden ayakları gezinir gibi. ve ben, yaşamaya hükümlüydüm; yaşamaya!''
"- nen var zeze?
= hiç. şarkı söylüyordum.
- şarkı mı söylüyordun?
= evet.
- öyleyse ben sağır olmalıyım.
insanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? bir şey demedim. bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim."
"-neden benim gibi yapmayı öğrenmiyorsun?"
=sen ne yapıyorsun ki?"
-kimseden hiçbir şey beklemiyorum. böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum..."
''destedeki bütün kartları öğrenmiştim. ama valeleri pek sevmiyordum. nedendir bilmem, kralın uşağı gibi bir görünüşleri vardı!''
''hayata uzaktan bakarak ilgisizliğimde yitip gitmiş gibiydim.''
''-xururuca!
=ne var?
-ağlamak kötü bir şey mi?
=ağlamak hiçbir zaman kötü değildir, budala. neden sordun?
-bilmiyorum, bir türlü alışamadım. sanki yüreğim boş bir kafes...''
"uyuyalım. insan uyudu mu her şeyi unutur."
yarı kızılderili yarı portekizli kanı taşıyan, dünya çapında ünlü brezilyalı yazar. kayığım rosinha (1961) onu üne kavuşturdu. ama onun bütün dünyada tanınmasını kendi hayat hikayesini bir üçlemeyle anlattığı kitap serisinin birincisi olan şeker portakalı sağladı. şeker portakalı'nda yazar, çok sade ve dokunaklı bir dille, kendini, ailesini ve kardeşlerini anlatır bize. ama öyle bir anlatır ki, kitabı okuyan herkes romanın başkahramanı olan zeze'de (yani jose: kendisi) kendisinden bir parça bulur. zeze'nin yaşadıklarını ta yüreğinde hisseder.
'aydın emeç’in çevirisiyle yüz binlerce adet basılan şeker portakalı’nı, ilk defa 1975 yılında aydın emeç kurucusu olduğu e yayınları yayınladı. daha sonra 1983 yılında can yayınları kitabın yazarı olan josé mauro de vasconcelos’un haklarını devralıp şeker portakalı’nı aydın emeç çevirisiyle basmaya devam etti. asıl adı “o meu pé de laranja lima” yani “benim portakal ağacım” olan, diğer dillerde de “benim tatlı portakal ağacım” ya da “benim güzel portakal ağacım” gibi isimleri olan ancak aydın emeç tarafından “şeker portakalı” olarak adlandırılan kitabı, can yayınları 35 yıl boyunca yayınlamayı sürdürdü.
can yayınları, 130 baskı yaptıktan sonra ana dilden çeviri kaygısı gerekçesiyle çevirmeni değiştirmeye karar verdi. aydın emeç’in çevirisinin kullanılmadığı eserde, aydın emeç’in yarattığı özgün adın da kullanılmamasını (fikir ve sanat eserleri kanuna aykırı) talep eden oğlu ali selim emeç, can yayınları’nın kitabı aydın emeç’in yaratıcısı olduğu şeker portakalı adını kullanarak basması ve buna devam etmesi sonucu dava açtı." (24 mayıs 2019 tarihli gazete duvar'dan alıntılanmıştır.)
"şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi."
"uzun uzun burnumu çektim.
-önemi yok, onu öldüreceğim!"
=ne diyorsun sen küçük; babanı mı öldüreceksin?"
-evet yapacağım bunu. başladım bile. öldürmek, buck jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! hayır. onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... ve bi gün büsbütün ölecek."
''sessizlik içindeydi her yer, ölümün kadifeden ayakları gezinir gibi. ve ben, yaşamaya hükümlüydüm; yaşamaya!''
"- nen var zeze?
= hiç. şarkı söylüyordum.
- şarkı mı söylüyordun?
= evet.
- öyleyse ben sağır olmalıyım.
insanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? bir şey demedim. bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim."
"-neden benim gibi yapmayı öğrenmiyorsun?"
=sen ne yapıyorsun ki?"
-kimseden hiçbir şey beklemiyorum. böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum..."
''destedeki bütün kartları öğrenmiştim. ama valeleri pek sevmiyordum. nedendir bilmem, kralın uşağı gibi bir görünüşleri vardı!''
''hayata uzaktan bakarak ilgisizliğimde yitip gitmiş gibiydim.''
''-xururuca!
=ne var?
-ağlamak kötü bir şey mi?
=ağlamak hiçbir zaman kötü değildir, budala. neden sordun?
-bilmiyorum, bir türlü alışamadım. sanki yüreğim boş bir kafes...''
"uyuyalım. insan uyudu mu her şeyi unutur."
devamını gör...
ders anlatmak
çok zorlu ve sabır isteyen meziyet.
benlik hiç değil, kardeşime çözemediği soruyu anlatırken bile aval aval suratıma bakarsa sinirlenip çıkışıyorum. sabır işi anacım bu.
benlik hiç değil, kardeşime çözemediği soruyu anlatırken bile aval aval suratıma bakarsa sinirlenip çıkışıyorum. sabır işi anacım bu.
devamını gör...
garip psikolojik rahatsızlıklar
apotemnofili (vücut bütünlüğüne ilişkin kimlik bozukluğu): bu ruhsal hastalıklarda, kişiler bedenlerinin bir uzvunun kendilerine ait olmadığını, o uzva karşı yabancılık çektiklerini, varlığından son derece yabancılık duyduklarını beyan ederek ondan kurtulma çabası içine girerler. genelde bacaklarının kesilmesini talep ederler. kol ya da parmağının kesilmesi için hekimlerden yardım isteyen veya kendi imkanları ile kesmeye çalışanlar vardır. olgulardan biri gözüne asit döktürerek kendisini kör ettirmiştir. yabancılık duydukları uzuv kesildikten ya da işlev göremez hale geldikten sonra yaşadıkları tüm sıkıntının geçtiğini ve rahatladıklarını belirtmektedirler. nasıl bir beyin aksamasının ya da psikolojik mekanizmanın buna neden olduğu henüz bilinmemektedir.
yazmakta kaynakta bence çok ilginç ve sıra dışı ama tanrı hasta olanlara yardımcı olur umarım.
yazmakta kaynakta bence çok ilginç ve sıra dışı ama tanrı hasta olanlara yardımcı olur umarım.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
barışçububuğutüttürenmasumkunduz'nun seçtiği müthiş şarkıyı seslendirdiği müthiş yayın. çok güzel sesler duyuyoruz bu gece*.
devamını gör...
uzun entryleri okumak
merakla okuyorum.
copy - paste olmadığına kanaat getirirsem de basıyorum beğeniyi.
copy - paste olmadığına kanaat getirirsem de basıyorum beğeniyi.
devamını gör...
en iyi ikililer
cenk & erdem
hasan ve adil
kafadandeniz ve eyluling
gomercan ve egenin bereketi
hasan ve adil
kafadandeniz ve eyluling
gomercan ve egenin bereketi
devamını gör...
çayın yanında en güzel giden gıda
fıstık. bildiğimiz kavrulmuş fıstık. daha güzel giden bir şey tatmadım. ama özgürce yiyememek acıtıyor. kalori neticede çok kilo yapıyor.
devamını gör...
anavatanım kürdistan'dır
kürdistan bin yılı aşkındır kullanılan bir ad. nasıl ki türkler orta asyaya ana vatanım diyebiliyorsa bir kürt de kürdistan ana vatanım diyebilir, kendisi türkiye cumhuriyeti vatandaşıyım da demiş zaten. kürdistan dendiğinde akla hemen "öyle bir yer yok ki" ya da "öyle bir devlet yok ki" tarzında şeyler geliyor. evet, kürdistan isminde bağımsız bir devlet yok. kürdistan isminde jeokültürel bir bölge var, orası da ortadoğunun belli yerlerini kapsıyor. bir moğolun yurdu nasıl moğolistan toprakları ise, bir türkün yurdu nasıl türkistan yani orta asya ise, bir afro-amerikalının yurdu nasıl özünde afrika ise, selahattin demirtaşın ana yurdu da kürdistandır. bunu söylemek bölücülük ya da teröristlik değildir. buna karşı çıkmak ise ayrımcılıktır. bu topraklarda 18 milyon kürt türkiye cumhuriyeti vatandaşı var. birbirimize saygı duyup uyum içinde yaşamayı öğrenmeliyiz.
devamını gör...
yazarların çocukken en sevdiği çizgi film
cedric ve de marsupilami'dir efendim.
--! spoiler !--
cedric'in üzüme alerjisi olduğu için hayatı boyunca üzüm yiyemeyecektir. chen'e de bu nedenle 'üzümlü kekim' diye hitap eder, çünkü chen'de üzüm kadar imkansızdır onun için.
--! spoiler !--
--! spoiler !--
cedric'in üzüme alerjisi olduğu için hayatı boyunca üzüm yiyemeyecektir. chen'e de bu nedenle 'üzümlü kekim' diye hitap eder, çünkü chen'de üzüm kadar imkansızdır onun için.
--! spoiler !--
devamını gör...
kadın mı erkek mi anlaşılamayan yazarlar
sözlük içindeki en tehlikeli, gizemli, yürümeye çekinilen grup. en çok bunlardan korkuyorum. gözüme kestirdiğim yazara tam yürüyeyim diyorum, şaaak askerlik hakkında yazıyor. bir başkasına bro nbr diyeceğim, hoop eyeliner hakkında yazıyor.
devamını gör...
yeşil göz vs mavi göz
şimdi benim gözüm yeşil ama ben ela göz rengini daha çok severim.
ayrıca renk değil bakışlardır önemli olan. samimiyet ve sıcaklık bakışlardan gelir. rengin ne önemi var a canım ?
ayrıca renk değil bakışlardır önemli olan. samimiyet ve sıcaklık bakışlardan gelir. rengin ne önemi var a canım ?
devamını gör...
do me a favour
alex turner'ın şarkı sözleri ile insanın suratına sert bir yumruk attığı arctic monkeys şarkısı. favourite worst nightmare albümü baştan sona efsane fakat bu şarkının başka bir çarpıcı yönü var. bir şeyleri kurtarmak yerine tüm bu durumu acı içinde kabul eden karakterin and do me a favor, and ask, if you need some help kısmında aslında şarkının genel gidişine baktığımızda bir nevi gerçekten gitmemi mi istiyorsun yoksa çabalamamı mı düşüncesi içerisinde son bir işaret beklemesi ve do me a favor, and stop flattering yourself cevabını aldıktan sonra aradaki tüm bağların koptuğunu kabul etmesi benim için büyük hüsrandır çünkü benim gibi anında durumu kabul edip ne halt etmesi gerektiği hakkında tek bir fikri olmayan insanların bir özeti gibidir. bu tamamen "bana bir işaret vermen gerek çünkü tamamen batırdım mı ve gitmem mi gerek yoksa çabalamam mı gerekiyor" anı, şarkı boyunca tamamen kabullenmiş ve acı içinde olan karakterin ilk defa durumu değiştirmek için son anda aklına gelen klasik 'bir şeye ihtiyacın olursa söyle' cümlelerini araya sıkıştırması ve karşılığında basitçe 'kibirli davranma, yağ çekmeye çalışma!' cevabından sonra orada sahiden istenmediğini fark etmesi şarkının vuruculuğunu oldukça yükseltiyor ve basit bir ayrılık şarkısı olmaktan çıkartıyor. şarkının sonunda alex'in dediği gibi: "s****r git dese daha kibar olurdu belki."
well, the morning was complete
where there was tears on the steering wheel, dripping on the seat
several hours or several weeks
ı'd have the cheek to say they're equally as bleak
pekala, matem bitmişti
gözyaşları direksiyondan koltuğun üzerine dökülüyorken
birkaç saat ya da birkaç hafta
biraz küstahlığa ihtiyacım olacak, ikisinin de aynı derecede iç karatıcı olduğunu söylemek için
ıt's the beginning of the end
the car went up the hill and disappeared around the bend
ask anyone, they'll tell you
that it's these times that it tends
to start to break in half, to start to fall apart
hold on to your heart
bu sonun başlangıcı
araba tepeye doğru ilerledi, ve virajın orada gözden kayboldu
her hangi birine sor sana anlatacaktır
genelde böyle zamanlarda eğilim gösterdiğin zaman
dağılmaya ve parçalara ayrılmaya
kalbine tutunmaya çalışırken
and do me a favor and break my nose
or do me a favor and tell me to go away
or do me a favor and stop asking questions
bana bir iyilik yap ve burnumu kır!
ya da bana bir iyilik yap ve defolmamı söyle!
ya da bana bir iyilik yap ve sorular sormayı bırak!
well, she walked away while her shoes were untied
when the eyes were all red
you could see that we'd cried
and ı watched, and ı waited 'til she was inside
forcing a smile and waving goodbye
yürüyüp uzaklaştığı sırada ayakkabıları bağlı değildi
ve gözler kıpkırmızıydı, ağladığımızı tamamen anlayabilirdiniz
ve ben izleyip bekledim o içeri girene kadar
zorlama bir gülüşle el sallayıp veda ederek
curiosity becomes a heavy load
too heavy to hold, too heavy to hold
curiosity becomes a heavy load
too heavy to hold, will force you to be cold
merak ağır bir yüke dönüşür
taşımak için fazla ağır
merak ağır bir yüke dönüşür, taşıması oldukça güç
soğuk olmaya itecek kadar
and do me a favor, and ask, if you need some help
she said, do me a favor, and stop flattering yourself
and to tear apart the ties that bind
perhaps "fuck off" might be too kind
perhaps "fuck off" might be too kind
"bana bir iyilik yap ve yardıma ihtiyacın varsa söyle!"
o "bana bir iyilik yap ve yağ çekmeyi bırak!" dedi
ve birbirine bağlanmış tüm bağları koparmak için
s****r git dese daha nazik olurdu belki
s****r git dese daha nazik olurdu muhtemelen
well, the morning was complete
where there was tears on the steering wheel, dripping on the seat
several hours or several weeks
ı'd have the cheek to say they're equally as bleak
pekala, matem bitmişti
gözyaşları direksiyondan koltuğun üzerine dökülüyorken
birkaç saat ya da birkaç hafta
biraz küstahlığa ihtiyacım olacak, ikisinin de aynı derecede iç karatıcı olduğunu söylemek için
ıt's the beginning of the end
the car went up the hill and disappeared around the bend
ask anyone, they'll tell you
that it's these times that it tends
to start to break in half, to start to fall apart
hold on to your heart
bu sonun başlangıcı
araba tepeye doğru ilerledi, ve virajın orada gözden kayboldu
her hangi birine sor sana anlatacaktır
genelde böyle zamanlarda eğilim gösterdiğin zaman
dağılmaya ve parçalara ayrılmaya
kalbine tutunmaya çalışırken
and do me a favor and break my nose
or do me a favor and tell me to go away
or do me a favor and stop asking questions
bana bir iyilik yap ve burnumu kır!
ya da bana bir iyilik yap ve defolmamı söyle!
ya da bana bir iyilik yap ve sorular sormayı bırak!
well, she walked away while her shoes were untied
when the eyes were all red
you could see that we'd cried
and ı watched, and ı waited 'til she was inside
forcing a smile and waving goodbye
yürüyüp uzaklaştığı sırada ayakkabıları bağlı değildi
ve gözler kıpkırmızıydı, ağladığımızı tamamen anlayabilirdiniz
ve ben izleyip bekledim o içeri girene kadar
zorlama bir gülüşle el sallayıp veda ederek
curiosity becomes a heavy load
too heavy to hold, too heavy to hold
curiosity becomes a heavy load
too heavy to hold, will force you to be cold
merak ağır bir yüke dönüşür
taşımak için fazla ağır
merak ağır bir yüke dönüşür, taşıması oldukça güç
soğuk olmaya itecek kadar
and do me a favor, and ask, if you need some help
she said, do me a favor, and stop flattering yourself
and to tear apart the ties that bind
perhaps "fuck off" might be too kind
perhaps "fuck off" might be too kind
"bana bir iyilik yap ve yardıma ihtiyacın varsa söyle!"
o "bana bir iyilik yap ve yağ çekmeyi bırak!" dedi
ve birbirine bağlanmış tüm bağları koparmak için
s****r git dese daha nazik olurdu belki
s****r git dese daha nazik olurdu muhtemelen
devamını gör...
kağıttan hayatlar
12 mart'ta netflix'te yayınlanacak olan çağatay ulusoy'un başrolünde oynadığı can ulkay tarafından yönetilen netflix filmi.
film, geçimini çöp toplayarak sağlayan bir babanın hayatını konu alıyor.
not: filmin ismi mücadele çıkmazı'ydı ancak değiştirildi.
film, geçimini çöp toplayarak sağlayan bir babanın hayatını konu alıyor.
not: filmin ismi mücadele çıkmazı'ydı ancak değiştirildi.
devamını gör...
eğlenmek
tanımı kişiden kişiye değişen kavram.kimi evde otururken tek başına daha çok eğlenir,kimi partilerken, kimi maç izlerken kimi maç oynarken eğlenir.kimi topluca kimi tek başına eğlenir.
devamını gör...
bülent ecevit
takalar geçiyor yükle yürekle
takalar geçiyor emekle dolu
günlük güneşlik kıyılarından kopmuş
denizlerde anadolu
dizelerinin sahibidir. doğan canku-takalar
takalar geçiyor emekle dolu
günlük güneşlik kıyılarından kopmuş
denizlerde anadolu
dizelerinin sahibidir. doğan canku-takalar
devamını gör...
eskiler alıyorum
orhan veli kanık'a ait olan şiir, genelde şiirin son dizesi ile bilinir:
eskiler alıyorum
alıp yıldız yapıyorum
musiki ruhun gıdasıdır
musikiye bayılıyorum
şiir yazıyorum
şiir yazıp eskiler alıyorum
eskiler verip musikiler alıyorum.
bir de rakı şişesinde balık olsam
eskiler alıyorum
alıp yıldız yapıyorum
musiki ruhun gıdasıdır
musikiye bayılıyorum
şiir yazıyorum
şiir yazıp eskiler alıyorum
eskiler verip musikiler alıyorum.
bir de rakı şişesinde balık olsam
devamını gör...
herkesle iyi geçinen insan
'insanlarla öyle bir geçinin ki düşmanınız bile ölümünüze ağlasın'*rivayetini yanlış anlamış kişidir belki de.
zira “zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur..' sözü hep geçerliliğini korur.
zira “zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur..' sözü hep geçerliliğini korur.
devamını gör...
güne bir yeşilçam şarkısı bırak
kulaklarınızın pası silindi la luna ve köylü yazar teşekkür ediyorum.
birde "senede bir gün "diye bir şarkı vardı, kartal tibet oynuyordu galiba filiz akın eşlik ediyordu filmde.
birde "senede bir gün "diye bir şarkı vardı, kartal tibet oynuyordu galiba filiz akın eşlik ediyordu filmde.
devamını gör...
güne bir almancı sözü bırak
"türkiye'de deniz var abi kıymetini bilin."
"eee siz de lükse kaçıyorsunuz, ayağınızı yorganınıza göre uzatın."
"eee bizde de aynı fiyat, çarp 9, 10'la aynı fiyat bak."
"eee siz de lükse kaçıyorsunuz, ayağınızı yorganınıza göre uzatın."
"eee bizde de aynı fiyat, çarp 9, 10'la aynı fiyat bak."
devamını gör...
namarie (yazar)
bir bakıyorum aşık atışmasında
bir bakıyorum eli kitabında
bensiz yemiş vişneli dondurma
yaz bitmeden gidelim mi adalara modalara*
seviliyorsun tamam mı?*
basamaz kimse damarımıza çağır beni gelirim koşa koşa..
bir bakıyorum eli kitabında
bensiz yemiş vişneli dondurma
yaz bitmeden gidelim mi adalara modalara*
seviliyorsun tamam mı?*
basamaz kimse damarımıza çağır beni gelirim koşa koşa..
devamını gör...