popüler olmayan sözlük yazarlarının yazma amacı
yahu ben nasıl başladıysam yazmaya buraya istisnasız aynı şekilde devam ediyorum. okuyan okur, ben fikrimi kusarım o rahatlığı tadar çekilirim. burası instagram değil dostlar popülerlik burada sadece tanımı girilebilecek bir kelime. ondan kaymaklı ekmek kadayıfı lezzeti alıyoruz ya buradan zaten. *
devamını gör...
zıpkın ile balık avcılığı
gece, zıpkınla avlanmanın, yasak ve de çok tehlikeli olduğunu eklemek isterim. lakin balıklar gece kıyıya geldikleri için yasak deliniyor.
devamını gör...
türk düşmanlarının ortak özellikleri
sanırım bu özelliklerin en başında türk kimliği hariç her türlü kimliği savunmak gelir. bu kişiler için tüm diğer kimlikler, türklüğe karşı savunulması gereken birer cephedir.
bu kişilere göre ırkçılığın tanımı, türküm diyebilmektir. eğer türklük dışındaki herhangi etnik kimliğe sahip olduğunuzu iddia ediyorsanız, bu sizin en doğal insani hakkınızdır.
bu kişiler açısından, türk tarihini övmeniz sizin insafa gelmez azılı bir faşist olduğunuz anlamına gelebilir.
atatürk'ü adının anılması, bu kişilerin başını döndürüp gözlerini karartır. suratlarında gizli bir nefret ifadesi belirir.
eli kanlı, kafatasçı bir faşist olmak için ağzınızdan türk adının çıkması bile yeterlidir.
tarih bilgileri, türklerin tüm tarih boyunca haksızlık yaptığı üzerinedir. diğer tüm milletler türklerin sahip oldukları üzerinde hak sahibidirler. türkler ise en fazla istilacı veya hırsız olabilirler.
son olarak, bu kişiler türklerin hiçbir konuda haksızlığa uğrayamayacağını düşünürler.
bu kişilere göre ırkçılığın tanımı, türküm diyebilmektir. eğer türklük dışındaki herhangi etnik kimliğe sahip olduğunuzu iddia ediyorsanız, bu sizin en doğal insani hakkınızdır.
bu kişiler açısından, türk tarihini övmeniz sizin insafa gelmez azılı bir faşist olduğunuz anlamına gelebilir.
atatürk'ü adının anılması, bu kişilerin başını döndürüp gözlerini karartır. suratlarında gizli bir nefret ifadesi belirir.
eli kanlı, kafatasçı bir faşist olmak için ağzınızdan türk adının çıkması bile yeterlidir.
tarih bilgileri, türklerin tüm tarih boyunca haksızlık yaptığı üzerinedir. diğer tüm milletler türklerin sahip oldukları üzerinde hak sahibidirler. türkler ise en fazla istilacı veya hırsız olabilirler.
son olarak, bu kişiler türklerin hiçbir konuda haksızlığa uğrayamayacağını düşünürler.
devamını gör...
ders çalışırken kronometre tutmak
ders çalıştığını sanan insanların ders çalışmadığı gerçeğiyle yüzleşmesini sağlayan olaydır. disiplininizi artırıp günü daha verimli geçirmenizde yardımcı olabilir.
devamını gör...
izmir’in dört metropol ilçesine mülteci okulları yapılması
3 sene önce eşimle birlikte dişimizi tırnağımıza taktık, varımızı yoğumuzu ortaya koyup, uğruna günde 12 saat çalıştık (şaka değil, yasal da değil, beyaz yaka da maalesef bu şartlarda ülkemizde) ve bir ev aldık, kredisinin yarısını ödedik devamını da hala ödüyoruz. bu kredi varken bakamayız diye çocuk bile yapmadık. komşularımızla çok mutlu olduğumuz, kendisini çok sevdiğimiz bir evimiz var. yurt dışı imkanları karşımıza çıksa dahi burada mutluyuz deyip bir yere kımıldamadık.
şimdi evimizin 100 m yanında bulunan 10 senelik okul bilmediğimiz bir nedenle (!) yıkıldı ve mülteci okulu yapılıyor. bu demek oluyor ki, yaşam tarzlarımız aynı olmayan insanlar kısa süre içinde buraya yerleşecekler. ve biz şimdi kendi aramızda ne yapalım? taşınalım mı? komşularımızı seviyoruz, burayı seviyoruz? yine de gitmeli miyiz bunu konuşuyoruz..
neden mi? çünkü mahallemizin çehresi değişecek, çünkü ben bugün giydiğim elbiseyi (zaten inanılmaz sakin ve ıssız olan bu yerde) giyemeyeceğim. korkacağım, bakışlardan rahatsız olacağım. çünkü biz istanbul'dan tam da bu sebeple taşındık. çünkü biz tam da bu sebeple bu semtte oturmak istedik. çünkü ben işten gecenin köründe döndüğümde evime huzurla gidebileyim istedik.
şimdi çok kafasız varmış sözlükte diyen arkadaşa sormak isterim, bir tane, 2 tane değil tüm semtin çehresini değiştirecek okul senin evinin yanına yapılsın ister miydin? şimdi yukarıda uzun uzun projeyi anlatan ve onlar zaten oradaydı, yoğun yaşadıkları yerlere yapılıyor diyen arkadaşa da belirtmek isterim. hayır! bizim semtte yoklar.. hem de hiç.. bu tamamen yerleştirme politikası. eğer bu okullarla bir adaptasyon planlansaydı bunu mevcut devlet okullarında yaparlardı. almanya'da sizce türk çocukları türk okuluna mı gidiyor? hayır, haftada bir gün türkçe dersi seçiyorlar benliklerini unutmamak için, o kadar. ayrıca medeni ülkelerde bir semt için böyle büyük adımlar atılırken mahalle sakinlerine sorulur, referandum yapılır bölgesel. öyle tepeden inme al yaptım senin de hayatın değişisin banane denmez.
istanbul'daki arkadaşlarımdan 3 tanesi geçtiğimiz ay yine yurt dışına gitti yaşamak için. bunların hepsi bu ülkenin yetiştirdiği emek ve para harcayıp bir yere getirdiği ve tam da ülkeye en çok katkı sağlayacak zamanı gelen insanlar. gittiler.. neden mi? 3'ününki de ekonomik değil. artık burda yaşayamıyoruz, sahile inemiyoruz yolda bile yürünmüyor. 5 kişiden biri türkçe konuşmuyor burda, rahat değiliz dedikleri için..
37 yaşındayım.. mühendisim.. 11 senedir bir konuda uzmanlaştım. 2 yabancı dilim var. eşim de benzer. ve biz bugün, burada kendi insanımızla yaşamayı sevdiğimiz, buranın güzelliklerine duyduğumuz hayranlık ve etrafımızda çocukken bizimle aynı çizgi filmi izlemiş aynı şeylere gülebildiğimiz insanlar olsun diye zamanında çalışmak için gitmeyi düşünmediğimiz ülkeleri şimdi düşünmek zorunda kaldık.. birlikte yaşamak istemediğimiz mülteciler yüzünden, bize aynı tavırla bakacak ülkelere.. bin bir emekle aldığımız evimizin fiyatını dahi düşüren okul yüzünden... o yüzden kimse de bana şimdi gelip yok hamaset, yok bilmem ne demesin.
şimdi evimizin 100 m yanında bulunan 10 senelik okul bilmediğimiz bir nedenle (!) yıkıldı ve mülteci okulu yapılıyor. bu demek oluyor ki, yaşam tarzlarımız aynı olmayan insanlar kısa süre içinde buraya yerleşecekler. ve biz şimdi kendi aramızda ne yapalım? taşınalım mı? komşularımızı seviyoruz, burayı seviyoruz? yine de gitmeli miyiz bunu konuşuyoruz..
neden mi? çünkü mahallemizin çehresi değişecek, çünkü ben bugün giydiğim elbiseyi (zaten inanılmaz sakin ve ıssız olan bu yerde) giyemeyeceğim. korkacağım, bakışlardan rahatsız olacağım. çünkü biz istanbul'dan tam da bu sebeple taşındık. çünkü biz tam da bu sebeple bu semtte oturmak istedik. çünkü ben işten gecenin köründe döndüğümde evime huzurla gidebileyim istedik.
şimdi çok kafasız varmış sözlükte diyen arkadaşa sormak isterim, bir tane, 2 tane değil tüm semtin çehresini değiştirecek okul senin evinin yanına yapılsın ister miydin? şimdi yukarıda uzun uzun projeyi anlatan ve onlar zaten oradaydı, yoğun yaşadıkları yerlere yapılıyor diyen arkadaşa da belirtmek isterim. hayır! bizim semtte yoklar.. hem de hiç.. bu tamamen yerleştirme politikası. eğer bu okullarla bir adaptasyon planlansaydı bunu mevcut devlet okullarında yaparlardı. almanya'da sizce türk çocukları türk okuluna mı gidiyor? hayır, haftada bir gün türkçe dersi seçiyorlar benliklerini unutmamak için, o kadar. ayrıca medeni ülkelerde bir semt için böyle büyük adımlar atılırken mahalle sakinlerine sorulur, referandum yapılır bölgesel. öyle tepeden inme al yaptım senin de hayatın değişisin banane denmez.
istanbul'daki arkadaşlarımdan 3 tanesi geçtiğimiz ay yine yurt dışına gitti yaşamak için. bunların hepsi bu ülkenin yetiştirdiği emek ve para harcayıp bir yere getirdiği ve tam da ülkeye en çok katkı sağlayacak zamanı gelen insanlar. gittiler.. neden mi? 3'ününki de ekonomik değil. artık burda yaşayamıyoruz, sahile inemiyoruz yolda bile yürünmüyor. 5 kişiden biri türkçe konuşmuyor burda, rahat değiliz dedikleri için..
37 yaşındayım.. mühendisim.. 11 senedir bir konuda uzmanlaştım. 2 yabancı dilim var. eşim de benzer. ve biz bugün, burada kendi insanımızla yaşamayı sevdiğimiz, buranın güzelliklerine duyduğumuz hayranlık ve etrafımızda çocukken bizimle aynı çizgi filmi izlemiş aynı şeylere gülebildiğimiz insanlar olsun diye zamanında çalışmak için gitmeyi düşünmediğimiz ülkeleri şimdi düşünmek zorunda kaldık.. birlikte yaşamak istemediğimiz mülteciler yüzünden, bize aynı tavırla bakacak ülkelere.. bin bir emekle aldığımız evimizin fiyatını dahi düşüren okul yüzünden... o yüzden kimse de bana şimdi gelip yok hamaset, yok bilmem ne demesin.
devamını gör...
kedi çıkabilir
sivas belediyesinin gelen öneriyi dikkate alarak yaptırdığı tabela. ne kadar güzel fikir ve hoş bir duyarlılık. darısı diğer belediyelere.
sivas belediyesi, veterinerlik fakültesi öğrencisinin kedi yaralanmalarına karşı önerdiği uygulamayı dikkate aldı, kentin birçok noktasına 'kedi çıkabilir' tabelası asıldı.

buradan
bir yandan da aklıma kastamonu yolunda çıkan ‘daş düşebülü ayı çıkabülü’ tabelaları geldi. *
sivas belediyesi, veterinerlik fakültesi öğrencisinin kedi yaralanmalarına karşı önerdiği uygulamayı dikkate aldı, kentin birçok noktasına 'kedi çıkabilir' tabelası asıldı.

buradan
bir yandan da aklıma kastamonu yolunda çıkan ‘daş düşebülü ayı çıkabülü’ tabelaları geldi. *
devamını gör...
tamirat tadilat ve tesisat bilgisi olan insan
tamirat, onarım; tadilat, değişim; tesisat, döşem/donanım olarak geçiyor tdk'de. evet az önce hepsine tek tek baktım, burada kast edilen ve zihnimden geçen aynı şey mi, diye.
babası bir fabrikada makine bakım ustası olan bir emekçinin kızı olarak tamirat işleri hep hayatımda oldu sanırım. çünkü koca makineleri tamir eden babama hayranlık duyardım,düşünsenize pıt pıt iki civata sök, biraz yağla ve her şey yoluna girsin. resmen makineyi yenmek gibi geliyordu. ve de çok havalı.
pratik olduğu kadar tembel bir adamdı da babam bir de kimseye muhtaç yetişmemizi de istemiyordu sanırım. bu yüzden ilk kez bisikletimin lastiği patladığı zaman gittik bir tamir seti aldık. babam yaptı ama şu şekilde : hadi bakalım, dedi. bunlar yama, bir leğene su dolduruyorsun lastiği şişirip içinde gezdiriyorsun. hava kaçıran yeri tespit edip kuruladıktan sonra şu yapışkan* ile yapıştırıp 30 sn kadar sonra yamayı yapıştırıyorsun, şamreli lastiğe takıp şişirdin mi senin olayın tamam.
gerçekten de tamamdı. bir daha hiç yarı yolda kalmadım.
geçenlerde eve gittiğimde yeğenim anlatıyor: teyze dikenlerden geçiyorum lastik hemen patlıyor, dedem bıktı tamire götürmekten.
döndüm babama nasıl ya dedim, ben onun yaşındayken yama takımım vardı. şimdi küçük kurbağanın niye yok. düşündü babam, gülümsedi. sahi sana hepsini öğretmiştim değil mi? minicik ellerinle zincirini falan hep kendin yağlardın, dedi.
sonra geçenlerde çamaşır makinesine bakıyorum, su alırken inliyor resmen. evde çoğu şeyi tamir eden, etmiyorsa tembellikten yanına yaklaşmayan bir adam. hadi şuna bak bozulmasın iyice dedim birkaç kez. tamam, dedi. hep tamam, der. ama kayınpeder toprağındandır kendisi birazcık tembel. dedim ki en son, sen bunu daha minicikken öğrendin, yapabiliyorsan tamah etme. çeşmeden çıkardım hortumu - kireç sökücü falan hazır- oysaki sadece biraz kum varmış orada, basınçlı su ile mis gibi oldu iki dakikada. tesadüf bu ya o gün babam bizdeydi. eşime anlatıyorum makinede hiçbir şey yokmuş bak hemen hallettim, kaç zamandır seni boşuna beklemişim, diye. işte o anda babamın sesini duydum. yüzünde bir gülümseme; çocukken de böyleydin sen, hiç kimseye ihtiyacın olmazdı, dedi. işte o an dünyalar benim oldu. makineleri yenen o adamın kızı oluverdim birden, gören de çamaşır makinesini icat ettim sanar. yüzümde öyle bir gülümseme...
babası bir fabrikada makine bakım ustası olan bir emekçinin kızı olarak tamirat işleri hep hayatımda oldu sanırım. çünkü koca makineleri tamir eden babama hayranlık duyardım,düşünsenize pıt pıt iki civata sök, biraz yağla ve her şey yoluna girsin. resmen makineyi yenmek gibi geliyordu. ve de çok havalı.
pratik olduğu kadar tembel bir adamdı da babam bir de kimseye muhtaç yetişmemizi de istemiyordu sanırım. bu yüzden ilk kez bisikletimin lastiği patladığı zaman gittik bir tamir seti aldık. babam yaptı ama şu şekilde : hadi bakalım, dedi. bunlar yama, bir leğene su dolduruyorsun lastiği şişirip içinde gezdiriyorsun. hava kaçıran yeri tespit edip kuruladıktan sonra şu yapışkan* ile yapıştırıp 30 sn kadar sonra yamayı yapıştırıyorsun, şamreli lastiğe takıp şişirdin mi senin olayın tamam.
gerçekten de tamamdı. bir daha hiç yarı yolda kalmadım.
geçenlerde eve gittiğimde yeğenim anlatıyor: teyze dikenlerden geçiyorum lastik hemen patlıyor, dedem bıktı tamire götürmekten.
döndüm babama nasıl ya dedim, ben onun yaşındayken yama takımım vardı. şimdi küçük kurbağanın niye yok. düşündü babam, gülümsedi. sahi sana hepsini öğretmiştim değil mi? minicik ellerinle zincirini falan hep kendin yağlardın, dedi.
sonra geçenlerde çamaşır makinesine bakıyorum, su alırken inliyor resmen. evde çoğu şeyi tamir eden, etmiyorsa tembellikten yanına yaklaşmayan bir adam. hadi şuna bak bozulmasın iyice dedim birkaç kez. tamam, dedi. hep tamam, der. ama kayınpeder toprağındandır kendisi birazcık tembel. dedim ki en son, sen bunu daha minicikken öğrendin, yapabiliyorsan tamah etme. çeşmeden çıkardım hortumu - kireç sökücü falan hazır- oysaki sadece biraz kum varmış orada, basınçlı su ile mis gibi oldu iki dakikada. tesadüf bu ya o gün babam bizdeydi. eşime anlatıyorum makinede hiçbir şey yokmuş bak hemen hallettim, kaç zamandır seni boşuna beklemişim, diye. işte o anda babamın sesini duydum. yüzünde bir gülümseme; çocukken de böyleydin sen, hiç kimseye ihtiyacın olmazdı, dedi. işte o an dünyalar benim oldu. makineleri yenen o adamın kızı oluverdim birden, gören de çamaşır makinesini icat ettim sanar. yüzümde öyle bir gülümseme...
devamını gör...
teyze kızına aşık olmak
zibilyon insan var dünyada. çekici bulduğun bir ünlüye bile aşık olabilecekken sen git teyze kızına tutul. bana garip geliyor.
devamını gör...
insan neden okumalı sorunsalı
okumak, başlı başına kabuğundan başını çıkarmaktır. senin dışında insanlar tanırsın kitaplarda, yaşadıkların dışında duygularla karşılaşırsın. güzel yazılmış bir kitap çıktığında karşına, kelimeler arasındaki ritmi bile duyabilir kulakların.
okumayı sevmem yaşar öğrenirim diyorsan; çevrendeki insanların hikayelerini baştan sona hiç bilemeyeceksin. onları uzaktan bu kadar uzun izleyemeyeceksin...
okumak göz kapaklarını kapattığında zihin dünyanın açılmasıdır. hayal gücünü zorlamaktır. yeni kelimelerle ve konuşma tarzları ile karşılaşmaktır.
okumak, kötülük görmeden kötülüğü tanıya bileceğin en masum öğrenme sahasıdır. kitaplar sana kötülük nedir diye sorgulatır...
bir üst perdeden okursan yazarı bile katabilirsin işin içine!
çünkü her yazar, yazdığı her kitapta kendini de gizlemiştir bir köşeye...
okumak, yeni ülkelere gitmek, yeni jargonlar duymaktır. okumak farklı kültür sofralarına misafir olmaktır.
yaşamadığın hikayelerin bile acısını yaşarsın içinde. öğrendiğin her bilginin gücünü hissedersin zihninde. severek kitap okumak gibisi var mı?
okumakta sorun yok, sen ne okuyacaksın???
okumayı sevmem yaşar öğrenirim diyorsan; çevrendeki insanların hikayelerini baştan sona hiç bilemeyeceksin. onları uzaktan bu kadar uzun izleyemeyeceksin...
okumak göz kapaklarını kapattığında zihin dünyanın açılmasıdır. hayal gücünü zorlamaktır. yeni kelimelerle ve konuşma tarzları ile karşılaşmaktır.
okumak, kötülük görmeden kötülüğü tanıya bileceğin en masum öğrenme sahasıdır. kitaplar sana kötülük nedir diye sorgulatır...
bir üst perdeden okursan yazarı bile katabilirsin işin içine!
çünkü her yazar, yazdığı her kitapta kendini de gizlemiştir bir köşeye...
okumak, yeni ülkelere gitmek, yeni jargonlar duymaktır. okumak farklı kültür sofralarına misafir olmaktır.
yaşamadığın hikayelerin bile acısını yaşarsın içinde. öğrendiğin her bilginin gücünü hissedersin zihninde. severek kitap okumak gibisi var mı?
okumakta sorun yok, sen ne okuyacaksın???
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının içini ısıtan şeyler
devamını gör...
geri gelen mektup
bir h. nihal atsız şiiridir.
ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
pervane olan kendini gizler mi alevden;
sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...
gün senden ışık alsa da bir renge bürünse;
ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
her sey silinip kayboluyorken nazarımdan
yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
ey sen ki gönüller tutusur her bakışınla!
hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
dinmez! gönlün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!
hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
görmek seni ukbadan eğer mümkün olsaydı.
dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
tek bendeki volkanları söndürse denizler...
hala yaşıyor gizlenerek ruhuma "kaabil";
imkanı bulunsaıdı, bütün ömre mukabil
sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
mehtaplı yüzün tanrı'yı kıskandırıyordur.
en hisli siirden de örülmez bu güzellik.
yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur,
kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik
ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
pervane olan kendini gizler mi alevden;
sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...
gün senden ışık alsa da bir renge bürünse;
ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
her sey silinip kayboluyorken nazarımdan
yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
ey sen ki gönüller tutusur her bakışınla!
hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
dinmez! gönlün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!
hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
görmek seni ukbadan eğer mümkün olsaydı.
dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
tek bendeki volkanları söndürse denizler...
hala yaşıyor gizlenerek ruhuma "kaabil";
imkanı bulunsaıdı, bütün ömre mukabil
sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
mehtaplı yüzün tanrı'yı kıskandırıyordur.
en hisli siirden de örülmez bu güzellik.
yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur,
kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik
devamını gör...
tıp fakültesinde okumak
- fakülte dışında akrabalar ve arkadaş çevresinde özgüveninizin tavan yaptığı ama hocalarla vizit ve sözlülerde dibe vurduğu durumdur.
- 6 yıl bitene kadar her bayramda senin okul ne zaman bitiyor? senin uzmanlığın ne şimdi? ee bize de bakarsın artık. gibi sözlerin muhattabı olursunuz.
- tıp okuduğunuzu bilip senin uzmanlığın ne şimdi sorusunu soran herkese uzmanlığın okul bittikten sonra seçildiğini açıklamak zorunda kalırsınız.
- eğer farklı bölümden sevgiliniz veya arkadaşlarınız varsa onlara yeterince zaman ayıramadığınız için zaman zaman tartışmalar yaşar , sevgilinizse muhtemelen ayrılırsınız.
-aileler ise sizden her zaman doktor bir eş beklemektedir.
- 6 yıl bitene kadar her bayramda senin okul ne zaman bitiyor? senin uzmanlığın ne şimdi? ee bize de bakarsın artık. gibi sözlerin muhattabı olursunuz.
- tıp okuduğunuzu bilip senin uzmanlığın ne şimdi sorusunu soran herkese uzmanlığın okul bittikten sonra seçildiğini açıklamak zorunda kalırsınız.
- eğer farklı bölümden sevgiliniz veya arkadaşlarınız varsa onlara yeterince zaman ayıramadığınız için zaman zaman tartışmalar yaşar , sevgilinizse muhtemelen ayrılırsınız.
-aileler ise sizden her zaman doktor bir eş beklemektedir.
devamını gör...
ölmeden önce yapılacaklar listesi
hazırlaması keyif veren liste. tek tek yapmak istediklerini yazmak bile hedefe yaklaştırıyor sanki. hayatınızda bir motivasyon kaynağı oluyor. en önemlisi ulaşılabilir, gerçekçi bir liste hazırlamak yoksa o listeye baktıkça kendinizi kötü hissedebilirsiniz.
devamını gör...
devlet bahçeli'nin sınavlar kaldırılsın çağrısı
alperenler barajı geçemiyormuş.
şaka şaka ama bir o kadar da gerçek.
sanırım bu ülkedeki her gencin hayalidir bu, kalkmalı ve bu sistem düzelmeli ama nasıl?
tanıdıkları olanlar güzel üniversite ve bölümlere hemen yerleşir. böyle çıkışlar yapmak için elinde bi plan olmalı.
önerilerle gelmelisin yoksa ne anlamı.
üniversite sınavı kalksın! hadi kalksın bakalım
şaka şaka ama bir o kadar da gerçek.
sanırım bu ülkedeki her gencin hayalidir bu, kalkmalı ve bu sistem düzelmeli ama nasıl?
tanıdıkları olanlar güzel üniversite ve bölümlere hemen yerleşir. böyle çıkışlar yapmak için elinde bi plan olmalı.
önerilerle gelmelisin yoksa ne anlamı.
üniversite sınavı kalksın! hadi kalksın bakalım
devamını gör...
paylaş butonu güncellemesi
telegram'da paylaş ve link'i kopyala opsiyonları da eklenmiştir.
devamını gör...




