içten bir tebessüme sahipse aksesuara ihtiyacı yoktur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

maalesef hayat devam ediyor, ekmek kavgası denen bir şey var.
babamı 2 ay önce kaybettim, ama unutmadım her gün muhakkak anarım, rahmet diler dua okurum, ama yas olayı bir hafta on gün en çok, sonra mecburen normal yaşama dönüyoruz.
kadınlarda bu durum biraz daha farklı,daha duygusal davranıyorlar yas ları daha uzun sürüyor.
devamını gör...

milyonlarca insanın ölümüne neden olmuş, tarihte büyük etki bırakan bir salgın hastalığı. dünyayı etkisi altına alan bu ölümcül hastalık 4 yıl boyunca devam etmiş. gemilerde bulunan fareler, bu hastalığı taşıyıcısı olarak gösteriliyordu. 14. ve 16.yüzyıllarda avrupa nüfusunun üçte birini salgınlarıyla yok eden ölümcül bir enfeksiyon hastalığıdır.
papazlar, kara ölüm dedikleri bu salgından kurtuluş için halkı, kiliselerde toplu halde duaya çağırmışlar. doktorlar ise toplanmamalarını, ölenlerin cesetlerine ve eşyalarına dokunmamalarını, temiz su içmeye çalışmaları konusunda çağrıda bulunmuşlar. kiliselere toplananlar ölürken, doktorlara kulak verenler sağ kalıyorlar. bu vesileyle tıp doktorları halk nezdinde kilise kurumundan daha güvenilir oluyorlar, bu sayede modern tıbbın da önü açılıyor.
veba, tarihsel bir hastalık olduğu için o dönemin koşullarında alternatif tedaviler yoktu. özellikle gemilerde yapılan temizlik çalışmaları sonucu hastalık sonlanabilmiştir. o zamandaki sağlık ve hastane koşulları, günümüzdeki koşullara göre daha bir gerideymiş. ilk pandemi dönemi hıyarcıklı veba salgını olarak, ikinci pandemi dönemi de kara ölüm ismi verilen ikinci veba salgınıyla isimlendirilmişler.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

akdeniz sahillerimizin renginden esinlenerek, fransızca türk kelimesinden türetilmiş renk ismi.

cam göbeğinin hafif daha mavisi
devamını gör...

iki köpeğin dostluğu, aralarına bir kemik düşene kadardır.
" halk deyişi"
devamını gör...

amerika ve israil'in şekillendirdiği bölge.
devamını gör...

kendime söylediğim şu sözdür:sakin ol lütfen. bu durum geçici, her şey gibi bu canını sıkan şey bitecek, az kaldı, sabret. ne olursa olsun gülümsemeyi unutma, yüzün olabilir ya da içinin gülümsemesi. sıkıntılı vaktini rahatlacak şeyler yap. hayvan sev, sarıl, çocuklarla oyna, yemek yap, ağla. unutma ki geçecektir. sen bu durumdan çıkınca inan ki daha güçlü olacaksın, hayat böyle bir şey, kabullen ve derin derin nefes al.

sorum şu yazarımıza: sevginin gücünü nasıl hissedersin?
devamını gör...

saçma sapan bir program.

bir sezon izlemiş biri olarak çıkarımlar da bulunacam.( izlemiş olma nedenim; bilmediğim şey hakkında yorum yapmama, çevremin "çok güzel! çok güzel! izlemezsen çok şey kaybedersin" ısrarları sonucudur.)

öncelikle seçilen yarışmacı profilini çıkarmak bu işin başlangıcı olsun;

1) kürt kökenli gönüllü yarışmacı; halkın bir kısmının etnik kökene önem verdiğini varsayarak, her yarışma da illa vardır.

2) miladı dolmuş ünlü(ler) ; her yarışmada 2 3 tane illa vardır. hem kendilerini hatırlatmak için, hemde "belki bir proje gelir" düşüncesiyle yarışmaya katılan ve çoğu zaman bir projeye kapak atmayı başaran tiplerdir.

3) futbolcu eskileri; teknik açıdan kendilerini geliştirmemiş futbolculuk hayatının sonuna gelmiş, "son bir gol" umuduyla yarışmaya katılırlar. o son golü bazen atarlar, bazen de atamazlar.

4)tv8 ünlüleri; bu tipleri başka kanallarda göremezsiniz. elle tutulur bir başarıları yada özellikleri yoktur. acun un kendi yarattığı ünlülerdir.

5) bilinmeyen spor dallarının sporcuları; bu tipler genelde çok fazla takip edilmeyen spor dallarında derece almış, madalya sahibi sporculardan oluşur. çok bilinmediği için; hem spor dalını tanıtmak, hemde para kazanmak amacıyla yarışmaya katılırlar. belki en ulvi niyetli olanlar bunlardır.
(en acınacak olanlar da bunlardır.)

6)sosyal medya fenomenleri; bu tür, yeni bir tür. ne getirir, ne götürür bilinmez. tv8 kumar oynamayı sever bu konularda.

program içeriği ne kadar yarışma olsa da; dedikodu, aşk, macera vs vs gibi insan beynini hipnoz eden bir çok etken vardır.

genelde programı izleyen kitleler; konuşacak çok şeyi olmayan, vakit bolluğu yaşayan, çok fazla beklentisi olmayan kitlelerdir. (ülkemizde bundan çok ne var.)

velhasıl; kapalı televizyona bakmak daha iyidir benim için.

hani;" din kitlelerin afyonudur." denmiş ya,
bende; "survivor kitlelerin afyonudur." diyorum.
devamını gör...

(bkz: çok tuhaf soruşturma) adlı tiyotrosunun sinema versiyonu olan filmdir. tiyatrosu da güzeldir, bulursanız izleyinizdir efendim.
devamını gör...

daha bu akşam annemin bir arkadaşı (komşu) güya uzun yola çıkacağı için vedalaşmaya gelmiş, açık açık söylemedi ama "bütün çocuklarımıza dua ediyorum en çok da sana dua ediyorum, inşallah gönlüne göre birisi çıkar karşına" derken, en çok da sana acıyorum demek istedi heralde, kaşlarını küçük emrah gibi yapmasından onu anladım çünkü, şimdi yaşlı başlı kadın bir şey de diyemiyorsun, ben seviyorum diye çuvalla domates kurutup köyünden getiren bir insana ben ne diyebilirim ki,

koskoca kadına "de bakayım sen bana, ne diliyosun benim için, sen benim ne istediğimi biliyormusun" diye sorsan, "benim gönlümde kendi şirketim, kendi atölyem var, sana evinde otururken çalışıp, üretip para kazandırmak var" desem anlarmı,
tasarım yapmayı, ihracat yapmayı çocuk yapmaktan daha çok istiyorum desem anlarmı...

kendi istediklerine sahip olmayanları mutsuz zannediyorlar garip bir şekilde, ve ısrarla yalnız bir insan hep mutsuz sanıyorlar, bir yandan eşlerinden şikayet edip, eşleri olmadan daha kötü olacağı için istemeyerek katlandıklarını da belirterek, sanki "onlara göre" iki kötü halden birini (başka alternatif yokmuş gibi) seçmek özenilecek bir şeymiş gibi, kendi kendilerine ölçüyorlar, biçiyorlar, karar veriyorlar ve acıyorlar ya inanılır gibi değil...

halbuki ben kulaklığımı takıp, istediğim zaman istediğim kadar çalışmaktan, okumaktan, öğrenmekten, yazmaktan, öğrenmek istediğim işlerle uğraşmaktan gayet memnunum ve mutluyum, bir şeyin eksikliğini de hissetmiyorum...

ben onlara acıyorum ama bir sebebi var, onlara öğretilen sınırları öyle bir öğrenmişlerki, mümkün değil o eşiği geçemezler, ne gösterilmişse, ne için doğru denmişse, onu kabul etmişler, hiçbiri de dememişki neden ya? neden arkadaş, ben sizin gösterdiğiniz gibi yaşamak istemiyorum.. kendi hallerine bırakılmamışlar ki, ne istediklerini de ya da neleri isteyebileceklerini bile bilmiyorlar.. yazık bu insanlara gerçekten, kendi özelliklerini bile keşfedemeden, birbirlerinin fotokopisi gibi yaşayıp ölüp giden insanlar bunlar, belki çok acımasız diyeceksiniz benim için ama, evlerindeki eşyalar bile aynı, hiçbirinin özgün bir mobilyası yok, hiçbirinin evinde duvarda asılı bir resim yok, gerçek malzemeden bir eşyası yoktur, ben mimariye ve sosyolojiye meraklı olduğum için hep bakarım insanların evlerine, ekonomiyle alakalı değil bu dediğim, karakterli evleri olmayanların kendilerininde pek karakterli olduğunu görmedim daha... bakın iyi yada kötü demiyorum, karakterli...
devamını gör...

zaten herkesin bir engelli adayı olduğunun farkında olan, gerçekten seven erkektir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çok canımı sıkan durum. sevmediğim birine neden birkaç küfür hariç bireyseline sövemiyorum? hep annesine bacısına veya bir kadın organına sövmeliyim? lütfen help ya.
devamını gör...

üst edit: bu tanım bir takım küfürler, hakaretler, kan, kemik ve gözyaşı içermektedir.

ben bu tanımı neden yazdım? niçin yazdım? nasıl yazdım? bunu izaha gerek yok. gördünüz, oturdum yazdım! ama, yazmamış da olabilirim. yazmışsam yazmışımdır, yazmamışsam yazmamışımdır. görünen tanım... uzakta değildir. buraya yazdık da sonradan yazmadık mı dedik? bunlar bi takım uydurma laflardır... sahi ya ben bu tanımı neden yazdım? kim yazdırdı lan bana bunu?! ha, evet doğru ya. death stranding gömerken gidip horizon zero dawn oynayın diye bir laf etmiştim, biraz da bu oyunu gömeyim dedim. önceden belirteyim, senaryo konusunda death stranding ağzına vurur bu klişe senaryonun ama görsellik-iyi grafik için oyun oynayan birinin horizon zero dawn tercih etmesi daha mantıklı. en azından kojima abimizin aksine bu oyun biraz oynamamıza izin veriyor. yoksa gidip onurunuzla the witcher 3 wild hunt oynayın ya da ne bileyim watch dogs 2 bile olur.

guerrilla games ve sony'nin decima'nın ekmeğini yediği sıradan bir oyun daha. sıkıldım bu şarap çanağına tükürdüğümün ubisoft açık-dünya mantığından. şimdi assassin's creed on oyoso diyen arkadaşlar gelmeden belirteyim, bir bildiğimiz var da yıllarca elimizi sürmedik o dandik seriye. ha niye çünkü bunca sene ubisoft bizi kazıklamasın diye çabalayıp sonra gidip bu ağzına tükürdüğümün oyunları ubisoft mantığı ile bizi kazıklasın diye! çok sinirliyim, bir senedir geçmedi sinirim.

önce biraz öveyim çünkü gömerken ipin ucunu kaçırıp iki sayfa yazı yazma potansiyelini taşıyorum. olum adamlar sanat eseri icra etmişler, bir oyunun grafikleri nasıl bu kadar güzel olabilir?! o kadar aksiyonun içinde durup manzaraya hayran kalmaktan robotlar ağzıma yüzüme geçirdiler iki tane. bu arada ben death stranding'de bu kadar düşük fps almıyordum bu oyun niye böyle guerrilla? oyun zevkimin içine edilmiş hissediyorum. ha keza oyun zevki namına da çok bir şey bulamadım ya neyse. oyun tamamen görsel şölen ama açık dünya mantığının elde bulunan diğer tembel işler ile hiçbir farkı yok. birbirini tekrar eden tasarımlara sahip meka dinazor dövmek istemiyorum abi ben. tamam istiyorum ama 40 saat boyunca değil yani. gerçek anlamda harika modelleme çıkarıp neden birbirini bu kadar tekrar eden yaratıklar yapılıyor anlamış değilim. tamam açık dünya sonuçta ve ne kadar muhteşem yenilikler bekleyebiliriz ama bu kadar kendini tekrar eden bir oyun bir süre sonra sıkmaya başlıyor ve baktığımızda bu rutini tekrarlamaya değecek bir ödülvari sistemi de yok o kadar. death stranding'de o bile yoktu ama mesela 2018 çıkışlı god of war'u ele alalım. adamlar yarı-açık dünya mantığını oyuna çok güzel oturtmuş üstelik yan görevlere gitmeyi isteyecek kadar güzel bir sistem yaratmıştı. o yan görevleri yapmadan da oyunu bitirebiliyorduk ama yan görevler insanı gerçek anlamda cezbediyordu.

sen harika bir açık dünya mantığı ile pazarlamaya çalışıyorsan oyunu -ana hikaye mevzularına sonra geleceğim- o zaman övüneceğin tek şey bak ne güzel grafiklerimiz var bir de metal hayvan tasarladık işte olmamalı. bir kere senin güçlü bir ana hikayen yok ve ana hikaye hasebi ile kesip biçtiğimiz o insanları berbat tasarlamışsın zaten. hayır yani vadiye kaya diye tasarlamışlar bir iki tane hareketsiz insan modeli, kayaya vuruyoruz ölsün diye ama bakıyorsun mesela en basitinden stormbird'e, sawtooth'a bu kadar mı gerçekçi olur? hareketleri, patlamalar, zırh tasarımları derken orgazmik bir etki bırakıyor insanda. elinde değerlendirebileceğin muhteşem bir açık dünya var, bunu maksimum 7-8 tane meka yaratık ile sınırlandıracağına çeşitlendir. en kötü oyun biraz geç çıkar ama verilen paraya değer en azından ama hayır illa ubisoft'un rezil kepaze tekrar et ve dolu göster mantığını kullanıp üstüne far cry 3, assassin's creed,tomb raider gibi sevilen tüm oyunların boktan sistemini birleştirmeye çalış ortaya da bu kopya içerik çıksın. ben post-apokaliptik bilim-kurgu'nun köpeğiyim ama kanser oldum oynarken bu salak pazarlama mantığı yüzünden. ana karakter hatun (aloy) da zaten game of thrones ygritte ile lara croft çakması olmuş ya neyse.*

aynı mantıkta ilerleyen görevler de cabası. karakter gelişimi gördüğümüz harika bir başlangıçtan sonra -ki günümüz açık dünya mantığı ile ilerleyen oyunlarda zerre ana senaryo ve karakter gelişimi göremediğimizi düşünürsek ben buna bile tamamım- nasıl hiç edilebilir tüm bu gelişim? yenilik vadediyoruz diyerek milleti ayakta uyutmak bu. benim bu oyundan görsellik dışında zevk alabilmem için oynadığım ilk oyun olması gerekiyor.

ha, bu oyun çok mu kötü bir oyun? yoo gayet güzel oyun aslında. ana hikaye ne kadar klişe olsa da film gibi izletiyor kendini. hey gidi rost be... aloy'un karakter gelişimi oyunun başında şaşırtacak derecede güzel işlenmiş. silahlar gayet güzeldi ve karakterin biraz hantal olması sebebiyle gayet gerçekçi bir deneyim sunuyordu. icerail, stormslinger, ropecaster falan kullanması epey keyifli weaponlar ki ben uçup kaçtığımız, karakterlerin beş dakika yerinde durmadığı hack 'n' slash oyunlarının kölesi olmama rağmen bu gerçekçilik için özellikle hantal bir wp kullanım sistemini epey sevdim bile diyebilirim. beni kızdıran ellerinde harika bir fırsat varken ubisoft'un salak saçma hilelerini kullanıyor olmaları. yoksa oyun kendi türü içinde yenilik vadetmese bile günümüzde çıkan salak saçma oyunlara nazaran gayet 7 verilecek bir oyun.
devamını gör...

dünyanın en renkli ülkesi olarak bilinen küba, karayiplerde bir ada ülkesidir.
-unesco'nun yaptığı bir araştırmada, dünyada en çok görülmek istenen ülke olduğu ortaya çıkmıştır.
-havana'daki bir parkta atatürk büstü bulunmaktadır.
-ernest hemingway, ‘çanlar kimin için çalıyor’ ve ‘ihtiyar adam ve deniz’ kitaplarını küba’da yaşarken yazdı.
devamını gör...

kalan %7 kafa sözlük kullanıyormuş
devamını gör...

resim, müzik, edebiyat, heykel, tiyatro, sinema vs sanat dalı olarak tanımlanır fakat bu alanlarda üretilen her eser sanat eseri olarak kabul edilmez. bir eseri sanat eseri yapan şey, kendi alanında ustalıkla icra edilip, sanat tüketicisinin beğenisini kazanmaktır. sanat tüketicisi dediğimiz otoriteler ise ortaya konan eseri yorumlayabilecek yetide olan sanat tarihine hakim kişilerdir.

misal bir sanat filmi olarak square adlı filmi ele alalım sıradan bir sinema izleyicisi bu filmi izleyip çok beğendim bu sanat filmi dediğinde bu film sanat filmi olmuyor. bu film henüz vizyona girmeden sinopsisi hakkında sinema yazarları ve eleştirmenleri üzerinde konuşup yazıp çiziyor, filmin ilk gösterimine bu bahsettiğim sinema otoriteleri davet ediliyor ve sonrasında filmi değerlendirip hakkında bir takım yargılara varıyorlar anlamlandırmaya yorumlamaya çalışıyorlar ve belli bir süre sonra bu filmden sanat filmi diye bahsedilmeye başlanıyor.

sinema ve tiyatro diğer sanatlar gibi yekten icra edilebilecek alanlar değildir kolektif sanat eserleridir. birden fazla alanında uzman kişinin ortak çalışmasına dayanır.

belli bir kültürel seviyeye ulaşamayan her birey sanatı anlama ve anlamlandırma, ayırt etme noktasında tıkanıp kalır. eğitimsiz kulaklar, kulağına hoş gelen her ezgiyi sanat zannedebilir, eğitimsiz gözler picassonun eserlerini saçma bulabilir.
devamını gör...

saçmalayan insanlarla dolmuş yazarın nickaltı. kardeşim ister gider ister kalır ya. ne kadar yüklendiniz. yok hayal kırıklığı yok bir sürü insanı üzmek filan gidişinle... tamam birinin kalbini kırdıysa hatası varsa özür dilemeli de ne kadar abarttınız burayı ya... insanları ne kadar ciddiye alıyorsunuz böyle hayret ediyorum. yüklenmeyin. herkes hata vs yapar. hayırlısı olsun.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim