27 mart 2021 normal sözlük'ün çökmesi
bi an sözlükten atılıp engellendim sandım...
devamını gör...
tarikat şeyhini ziyaret eden devlet memurlarımız
iliklerime kadar midem bulanıyor bu insanlardan artık. kim dinini nasıl yaşarsa yaşasın ama oraya milli eğitim müdürü vasfını kullanarak gidemezsin. **
(bkz: herkes ekmeğinin peşinde)
(bkz: herkes ekmeğinin peşinde)
devamını gör...
250 yıllık güneş saatinin badanayla boyanması
galata kulesi'ne hilti ile giren adamlardan ne beklenir ki. şile kalesi'ni restore edeyim derken sünger bob'a benzetenler de bunlar değil miydi zaten.
devamını gör...
sia
devamını gör...
ortaokulda sınıftakilere anket defterini doldurtan öğrenci
her sınıfta bulunan bir öğrenci çeşidi.
defterini uzatır ve gizli bir örgüt için bilgi toplar edasıyla "hadi doldur" derdi.
özellikle aşık olunan kişi hakkında bilgi toplamak için birebirdir bu anket defteri.
içinde doğum tarihinden en sevdiğin filme kadar doldurman gereken bilgi kısımları bulunurdu.
en son bölümde bulunan "anket sahibi hakkındaki düşünceleriniz" kısmı ise bir tuzak sorudur.
ve evet bu tanımın sahibi o anketör öğrencilerden biridir.*
defterini uzatır ve gizli bir örgüt için bilgi toplar edasıyla "hadi doldur" derdi.
özellikle aşık olunan kişi hakkında bilgi toplamak için birebirdir bu anket defteri.
içinde doğum tarihinden en sevdiğin filme kadar doldurman gereken bilgi kısımları bulunurdu.
en son bölümde bulunan "anket sahibi hakkındaki düşünceleriniz" kısmı ise bir tuzak sorudur.
ve evet bu tanımın sahibi o anketör öğrencilerden biridir.*
devamını gör...
türkiye'de unutulamayan olaylar
fuat ergine boys anılar grubunun canlı yayında saldırması
devamını gör...
türkiye’de asla yaşanmayacak fantastik olaylar
londra'da her yıl yapılan gelenekselleşmiş "pantolonsuz metro günü" canım ülkemde asla yaşanmaz.
devamını gör...
profiline kendi fotoğrafını koyan yazar iticiliği
an itibariyle ben de yapmış bulunmaktayım. ne olacak canım bugün de itici oluruz. siz yine de çok şey etmeyin biz de allah'ın yarattığı bir kuluz neticede.
devamını gör...
evlenilecek kadın
'evlenilecek kız - evlenilmeyecek kız' diyen erkekleri baltayla kovalayan kızdır.
devamını gör...
(tematik)
port louis
afrika'nın güney doğusunda bulunan ada devlet mauritius cumhuriyeti'nin başkentidir.
devamını gör...
saçma sapan mesaj atan yazar
bugün bir tanesine denk geldim. adama ne kadar saygı çerçevesinde konuştuysam bana o kadar agresiflikle yaklaştı. anlam veremiyorum bu sebepsiz nefrete. ya hu ben neden yalan bir şey yazayım yalandan bu kadar nefret ederken?
devamını gör...
normal sözlük'te pozitif şeylerden rahatsız olan yazarlar
hadi biraz düz mantıkçılık oynayalım.
bir yazar pozitif bir şeyden rahatsız oluyorsa o şey onun için pozitif değil negatiftir. öyle midir? öyledir.
o halde sözkonusu yazarlara göre negatif olan şeylerden bahsetmemiz lazım.
nedir onlar?
onların ne olduğunu bilen biliyor. zaten biz de uzayda yazmıyoruz, kelimeler parmaklarımızın ucunda. herkes kimin ne olduğunu biliyor yani.
tatava yapma dediğinizi duyar gibiyim.
tamam esas konuya geleyim, ben de bazı pozitif ve dolayısıyla negatif şeylerden rahatsızım. ağzımdaki baklayı çıkarmam lazım. ağzımı açıp gözümü yumabilirim değil mi?
mesela bazı yazarlar kantarın topuzunu kaçırıyorlar, bi ara ben de kaçırmışım, olabilir yani yazarlık hâli hepimizin başına gelebilir. ama ısrarcı olmamak lazım sonra maazallah kantarın topuzu kaçar bi daha da gelmez falan tövbeler tövbesi. neyse topuzunuz kaçarsa arayın belki bulursunuz.
bir de bazı yazarlar var ki bırakın kaçacak topuzu kantar yok kantar. yahu kantarsız yazar olur mu? şaka gibi.
kantarsız bi yazar var sözlükte biliyorsunuz. hah işte ondan bahsediyorum. işte bu yazar aslında, nasıl desem... şöyle söyleyeyim, bir insanda nasıl ki akıl süzgeci olur ve o süzgeç çalışmadığında da naaparız dooğru psikiyatri servisine gideriz. değil mi? siz bilirsiniz isterseniz gitmeyin keyfiniz bilir. ama şunu biliriz ki o insanın söyledikleri mantıklı değildir ve evet biz o insanı dikkate almayız amiyane tabirle doktor kendi haline bırakın dedi deriz.
işte bu yazar da akıl süzgeci çalışmadığı için dikkate alınmamalı. çünkü yediği halttan sonra bile pişkinliğini koruyabiliyor bu yazar. hey maşallah allah nazardan saklasın!*
bazı yazarlar da ara ara ortaya çıkıyorlar böyle ortalık karışınca, neden peki? normal zamanda yazdıkları para etmiyor da ondan. fırsatçı golcü gibi karambolde top önüne düşerse ne âlâ yoksa öyle topu süreyim çalım atayım falan nerdee. ne diyorduk bunlara? beleşçi diyorduk. aslında çoğu zaman ofsayta düşer bu gibiler. var sistemi zaten çalışmıyor dörtgöz hakemler sağolsun.
bir de bir özelliği daha var bunların sürekli hakemle dalaşmalar, rakip takım taraftarına sövmeler falan çeneleri pek düşük oluyor maalesef.
yaani yazmak da bir yetenek sonuçta. ama olmayınca böyle garip yollardan medet umuyorlar.
işte benim rahatsız olduğum da bu kantarsız, beleşçi yazarlar.
şimdi adım gibi biliyorum ki bu yazdığımı kimse üzerine alınmayacak çünkü alınırsa eğer bu yazdıklarımı kabul etmiş olur. ben de zaten isim vermedim, kimsenin tavuğuna kışt demedim. ne kadar da zekiyim. hadi bye!
bir yazar pozitif bir şeyden rahatsız oluyorsa o şey onun için pozitif değil negatiftir. öyle midir? öyledir.
o halde sözkonusu yazarlara göre negatif olan şeylerden bahsetmemiz lazım.
nedir onlar?
onların ne olduğunu bilen biliyor. zaten biz de uzayda yazmıyoruz, kelimeler parmaklarımızın ucunda. herkes kimin ne olduğunu biliyor yani.
tatava yapma dediğinizi duyar gibiyim.
tamam esas konuya geleyim, ben de bazı pozitif ve dolayısıyla negatif şeylerden rahatsızım. ağzımdaki baklayı çıkarmam lazım. ağzımı açıp gözümü yumabilirim değil mi?
mesela bazı yazarlar kantarın topuzunu kaçırıyorlar, bi ara ben de kaçırmışım, olabilir yani yazarlık hâli hepimizin başına gelebilir. ama ısrarcı olmamak lazım sonra maazallah kantarın topuzu kaçar bi daha da gelmez falan tövbeler tövbesi. neyse topuzunuz kaçarsa arayın belki bulursunuz.
bir de bazı yazarlar var ki bırakın kaçacak topuzu kantar yok kantar. yahu kantarsız yazar olur mu? şaka gibi.
kantarsız bi yazar var sözlükte biliyorsunuz. hah işte ondan bahsediyorum. işte bu yazar aslında, nasıl desem... şöyle söyleyeyim, bir insanda nasıl ki akıl süzgeci olur ve o süzgeç çalışmadığında da naaparız dooğru psikiyatri servisine gideriz. değil mi? siz bilirsiniz isterseniz gitmeyin keyfiniz bilir. ama şunu biliriz ki o insanın söyledikleri mantıklı değildir ve evet biz o insanı dikkate almayız amiyane tabirle doktor kendi haline bırakın dedi deriz.
işte bu yazar da akıl süzgeci çalışmadığı için dikkate alınmamalı. çünkü yediği halttan sonra bile pişkinliğini koruyabiliyor bu yazar. hey maşallah allah nazardan saklasın!*
bazı yazarlar da ara ara ortaya çıkıyorlar böyle ortalık karışınca, neden peki? normal zamanda yazdıkları para etmiyor da ondan. fırsatçı golcü gibi karambolde top önüne düşerse ne âlâ yoksa öyle topu süreyim çalım atayım falan nerdee. ne diyorduk bunlara? beleşçi diyorduk. aslında çoğu zaman ofsayta düşer bu gibiler. var sistemi zaten çalışmıyor dörtgöz hakemler sağolsun.
bir de bir özelliği daha var bunların sürekli hakemle dalaşmalar, rakip takım taraftarına sövmeler falan çeneleri pek düşük oluyor maalesef.
yaani yazmak da bir yetenek sonuçta. ama olmayınca böyle garip yollardan medet umuyorlar.
işte benim rahatsız olduğum da bu kantarsız, beleşçi yazarlar.
şimdi adım gibi biliyorum ki bu yazdığımı kimse üzerine alınmayacak çünkü alınırsa eğer bu yazdıklarımı kabul etmiş olur. ben de zaten isim vermedim, kimsenin tavuğuna kışt demedim. ne kadar da zekiyim. hadi bye!
devamını gör...
iko belediyesi
devamını gör...
güne bir şiir bırak
adam yaşama sevinci içinde
masaya anahtarlarını koydu
bakır kâseye çiçekleri koydu
sütünü yumurtasını koydu
pencereden gelen ışığı koydu
bisiklet sesini çıkrık sesini
ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
adam masaya
aklında olup bitenleri koydu
ne yapmak istiyordu hayatta
işte onu koydu
kimi seviyordu kimi sevmiyordu
adam masaya onları da koydu
üç kere üç dokuz ederdi
adam koydu masaya dokuzu
pencere yanındaydı gökyüzü yanında
uzandı masaya sonsuzu koydu
bir bira içmek istiyordu kaç gündür
masaya biranın dökülüşünü koydu
uykusunu koydu uyanıklığını koydu
tokluğunu açlığını koydu.
masa da masaymış ha
bana mısın demedi bu kadar yüke
bir iki sallandı durdu
adam ha babam koyuyordu.
(bkz: edip cansever)
devamını gör...
dopamin
şizofren ve bağımlılardaki ifade bozukluğu, dopamin düzensizliğinin sonucudur.
devamını gör...
kologog
safra kesesinde kasılmaya neden olan maddelere verilen isimdir.
kasılmayı en çok uyaran kolesistokinin hormonudur. bu hormon safra kesesini kazarken;oddi sfinkterini gevşetir.
buna ek olarak vagal uyarı ve asetilkolin de kologog etki gösterir.
kasılmayı en çok uyaran kolesistokinin hormonudur. bu hormon safra kesesini kazarken;oddi sfinkterini gevşetir.
buna ek olarak vagal uyarı ve asetilkolin de kologog etki gösterir.
devamını gör...
hacivat karagöz neden öldürüldü
ezel akay ve levent kazak'ın masalsı tarzının en güzel örneğidir benim için. dekorlar, makyajlar, müzikler ve tabii ki oyunculuklar senaryoyu o kadar güzel besliyor ki her izleyişimde farklı bir detaya gülümseyebilirim. sonda verdiği mizahın gücüyle ilgili mesaj da çok yerindeydi.
devamını gör...
kürtajın yasaklanması gerekliliği
benim doğurup doğurmayacağıma 3. kişinin karar vermesi saçmalığı.
devamını gör...
bakteriyofaj
adında bakteri geçmesine rağmen bakteri değildir. bakterilere etki eden bir virüstür. canlı diyemiyorum cansız da diyemiyorum. bilim dünyasının bu konuda kafası çok karışık. ayrıca şekil olarak çok karizmatik bulduğum varlık. şekil bakımından falcon heavy roketine benzetiyorum.
devamını gör...
sanatın öyküsü
ernst h. gombrich'e ait orijinal adı "story of art" olan eser. sanat tarihi alanında elle gösterilecek ilk 3 kitaptan biri.
kitapta orijin olarak yunan medeniyeti kabul ediliyor ve tarihsel şekillenme de bu orijin etrafında halkalanma şeklinde işleniyor. bu halde doğu sanatının yönelimlerini, yunan sanatı merkezinde anlatamayacağı için bu yöne daha az eğiliyor. nitekim kendisi de sanatın tarihinin bir kitaba sığdırılmasının mümkünatı olmadığından yer yer dem vuruyor kitapta.
28 bölümden oluşan kitap türkiye'de ilk kez 1977'de bedrettin cömert tarafından italyanca'dan türkçe'ye çevrilmiş ve bu çeviri türk dil kurumu çeviri ödülüne layık görülmüştür. sonraki yıllarda yayınevi (remzi yayınevi), kitabı bu kez ingilizce'den türkçe'ye olacak şekilde çevirtmiş (ön sözünde de böyle bir çevirinin daha uygun görüldüğünden bahsedilmiş), baskısında da çevirmenler kısmında ömer erduran/erol erduran isimleri yazılmıştır. fakat bu çevirinin bedrettin cömert çevirisinden intihal olduğu dile getiriledurmuştur. sonraki yıllarda kitabın cep boy olarak yeniden basılması durumu ortaya çıktığında bu intihal durumu tekrar gündeme geldiyse de günümüz baskılarında halen çevirmen olarak ömer erduran/erol erduran isimleri geçmektedir.
ernst gombrich bir röportajında kitabının ortaya çıkışı ile ilgili şöyle diyor:
zamanın birinde çocuklar için dünya tarihi yazmam için görevlendirilmiştim. genç bir adam olarak henüz viyana'dayken yazdım onu ve büyük başarı getirdi (bahsettiği kitap a little history of the world/genç okurlar için kısa bir dünya tarihi). ve sonra çocuklar için sanat tarihi yazmamı istediler. sanat tarihinin çocuklar için uygun olmadığını söyledim ama üstüme çok geldiler. ben de bunu yazabileceğimi ama çocuklar için yazmayacağımı söyledim. kitap da işte böyle ortaya çıktı. sonra işe koyuldum fakat savaş sebebiyle (2. dünya savaşı) pek çok kez kesildi. nihayet bitirmeyi başardım.
kitap ve genel olarak sanat tarihi hakkında şöyle diyor:
gizemli olmayan şeyleri gizemli kılmaya çalışmıyorum ve gizemli olduğu aşikar olduğu için tartışılması gerekmeyen bir gizemi de olduğu gibi kabul ediyorum.
...
sanatın öyküsü, kronolojik olarak bir şeylerin sıralı biçimde arka arkaya gelmesi demek değildir. modanın kronolojisi vardır mesela. oysa resim yapmanın gelişim öyküsü uçmanın veya insanların başka başarılarının veya insanların belirli amaçlar için uğraşmalarının ve bu başarıları başkalarına aktarmasının öyküsü ile bağlantılıdır. bu bakımdan, birlikte ilerleyen olaylar zinciri şeklinde var olan bu öyküde genel bir uyum söz konusudur.
söz konusu röportaj:
söz konusu röportajın bir kısmının türkçe çevirisi:
kitapta orijin olarak yunan medeniyeti kabul ediliyor ve tarihsel şekillenme de bu orijin etrafında halkalanma şeklinde işleniyor. bu halde doğu sanatının yönelimlerini, yunan sanatı merkezinde anlatamayacağı için bu yöne daha az eğiliyor. nitekim kendisi de sanatın tarihinin bir kitaba sığdırılmasının mümkünatı olmadığından yer yer dem vuruyor kitapta.
28 bölümden oluşan kitap türkiye'de ilk kez 1977'de bedrettin cömert tarafından italyanca'dan türkçe'ye çevrilmiş ve bu çeviri türk dil kurumu çeviri ödülüne layık görülmüştür. sonraki yıllarda yayınevi (remzi yayınevi), kitabı bu kez ingilizce'den türkçe'ye olacak şekilde çevirtmiş (ön sözünde de böyle bir çevirinin daha uygun görüldüğünden bahsedilmiş), baskısında da çevirmenler kısmında ömer erduran/erol erduran isimleri yazılmıştır. fakat bu çevirinin bedrettin cömert çevirisinden intihal olduğu dile getiriledurmuştur. sonraki yıllarda kitabın cep boy olarak yeniden basılması durumu ortaya çıktığında bu intihal durumu tekrar gündeme geldiyse de günümüz baskılarında halen çevirmen olarak ömer erduran/erol erduran isimleri geçmektedir.
ernst gombrich bir röportajında kitabının ortaya çıkışı ile ilgili şöyle diyor:
zamanın birinde çocuklar için dünya tarihi yazmam için görevlendirilmiştim. genç bir adam olarak henüz viyana'dayken yazdım onu ve büyük başarı getirdi (bahsettiği kitap a little history of the world/genç okurlar için kısa bir dünya tarihi). ve sonra çocuklar için sanat tarihi yazmamı istediler. sanat tarihinin çocuklar için uygun olmadığını söyledim ama üstüme çok geldiler. ben de bunu yazabileceğimi ama çocuklar için yazmayacağımı söyledim. kitap da işte böyle ortaya çıktı. sonra işe koyuldum fakat savaş sebebiyle (2. dünya savaşı) pek çok kez kesildi. nihayet bitirmeyi başardım.
kitap ve genel olarak sanat tarihi hakkında şöyle diyor:
gizemli olmayan şeyleri gizemli kılmaya çalışmıyorum ve gizemli olduğu aşikar olduğu için tartışılması gerekmeyen bir gizemi de olduğu gibi kabul ediyorum.
...
sanatın öyküsü, kronolojik olarak bir şeylerin sıralı biçimde arka arkaya gelmesi demek değildir. modanın kronolojisi vardır mesela. oysa resim yapmanın gelişim öyküsü uçmanın veya insanların başka başarılarının veya insanların belirli amaçlar için uğraşmalarının ve bu başarıları başkalarına aktarmasının öyküsü ile bağlantılıdır. bu bakımdan, birlikte ilerleyen olaylar zinciri şeklinde var olan bu öyküde genel bir uyum söz konusudur.
söz konusu röportaj:
söz konusu röportajın bir kısmının türkçe çevirisi:
devamını gör...
