yoldaş yüzünden olan olaydır.

ya kardeşim pinti misin? versene moderasyona bedavadan gizli gezinme özelliği.

millet seksli sükslü başlıklarda gezinirken yakalanıyor.
devamını gör...

çocukken oynadığımız bir oyun vardı. adı fırdöndü.

günün konusu olan ve bu başlığa sözlüğün radyo programcısı makinist tarafından o kadar güzel bir tanım girilmiş ki, okuyunca bu oyun aklıma geldi.

o zamanlar genelde yılbaşlarında oynanan bu masum oyun, bazı insanların belleğine nasıl işlemişse, oyunun adını kendilerine kişilik, hayat prensibi olarak almışlar.

etrafımızda ne kadar da çok var değil mi? fır fır dönen insanlar. omurgasını yitirmiş, kaç yüz sahibi olduğunu bilmediğimiz.

bizim için bu oyun çocuklukta kalsın, omurgamızla yaşamaya devam edelim. fırıldakları hayatımızdan çıkararak.
devamını gör...

ağır bir film, tokat gibi bir film.kahroldum izlerken.kan donduran olaylar.. savaşın bıraktığı enkazlar,yok ettiği hayatlar..o kadar çok durdurma ihtiyacı hissettim ki izlerken.. tüyleri diken diken eden bir film ..başta durağan bir şekilde gidiyor ama sabredin izleyin..

çocukluk, insanın boğazına oturan yumru gibidir. kolay kolay yutulmaz.

ölüm asla hikayenin sonu değildir, her zaman bir iz kalır.

jeanne? bir artı bir hiç bir eder mi?
1+1 sahnesinde mahvoldum.
devamını gör...

en sevdiğim renk bahtımın karası..
devamını gör...

şu karikatürü aklıma getiren başlıktır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bazılarının yatacak yeri yok.
var da yok, geldi çıktı yine kucağıma.. tövbe yarabbim ya..

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

afrika'nın batısında bulunan togo ülkesinin başkentidir.
devamını gör...

bir etkinlik sebebiyle 7-8 kişi buluşma kararı alır. mekan belirlenir, buluşma saati gelince toplaşılır. hiçbirimizin tanımadığı bir arkadaş ise geleceğim demesine rağmen bir türlü gelmez. bir saatin sonunda biz arkadaştan ümidi kesince sırıta sırıta bir adam çıkar gelir.

meğer bu arkadaş, biz olduğumuzu hesap ederek bir sözlük buluşmasına katılmış. doğru mu geldim, buluşma falan deyince haliyle kimse garipsememiş, kimsin necisin diye soran da olmamış. buyur etmişler, yemiş içmişler birlikte. adam her nasılsa ancak bir saatin sonunda yanlış masada olduğunu anlamış. sonra da el birliğiyle bizim masayı buldular zaten. sorduk nasıl fark etmedin diye, bir fark yok gibiydi dedi.
devamını gör...

-çanakkale savaşı sürecinde bir metrekareye yaklaşık 6000 mermi düşmüştür. ayrıca bu oran dünya savaş tarihinin en yüksek oranıdır.

-seyit onbaşı, çanakkale savaşı'nda 3 tane 250'şer kiloluk mermiyi sırtında taşıyarak topa yerleştirmiştir.
devamını gör...

derin bir nefes alınsa geçecek sanılan ancak evrendeki tüm havayı içine çeksen bile geçmeyen sıkıntıdır. sanki içinizde bir yerde kime ait olduğunu bilmediğiniz iki el göğüs kafesinizi avucuna alır ve iki yandan sonuna kadar bastırır.

sabahattin ali bu durumu öyle güzel anlatır ki üzerine söz söylemeye gerek kalmaz:

"mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. hayat sana karanlık, manasız gelir. insan, biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar. hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı ağzını açmayı bile istemez. hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canlandıramayacağını sanırsın. hava sıkıcı ve manasızdır. ya fazla sıcak, ya fazla soğuk, ya fazla yağmurludur. gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve on para etmez işlerin peşinde, bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar. aklını başına derleyip bu pis ruh haletini tahlil etmek istersin. insan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir. kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran simidi gibi sarılırsın. çünkü nedense hepimizde, maddi olsun, manevi olsun, bütün dertlerimize bir isim takmak merakı vardır, bunu yapamazsak büsbütün çılgına döneriz. mamafih insanlarda bu merak olmasa doktorlar açlıktan ölürlerdi."
devamını gör...

yoldaş benjamin'in sözlükte küfür konusunun neden esnetilmeyeceğini anlatmak için kullandığı tabir. epey yaratıcı.*
devamını gör...

bu tip, ekonomik olarak zorlanmadan kitap almanın kolay yolunu bulan tiptir. evet kitaplara dokunarak, okuyarak o kitabı keşfetmek gibisi yok ancak mağazadan da alınacak gibi değil artık.doğrusu da internetten almaktır. kitapevlerinde 50 tl lik kitapları internet sitelerindeki kampanyayla 15-20 tl'ye bile alınabiliniyor.
devamını gör...

akrep burcu olanlarla tarikat kurmak istiyorum gençler. gelsinler şöyle bi bu tarafa, örgütlenelim bi. *
devamını gör...

netflix dizisidir, 20 bölümdür ve 1 bölümü yaklaşık 1 saattir.

dongbaek, ongsan adında küçük bir kasabaya taşınan bekar bir annedir ve camellia adını verdiği küçük bir bar - restorant işletmeye başlar. bu durum küçük bir kasaba olan ongsan'da garip karşılanır ve mahalle kadınları arasında asılsız dedikodular patlak vermeye başlar. bir yandan oğlunu büyütmeye çalışırken diğer yandan bu dedikodulara rağmen işini yürütmeye çalışır.

hwang yong-sik polis memurudur, mesleğinde yaşadığı bir olaydan ötürü rütbesi düşürülür ve memleketi ongsan'a atanır. annesi ongsan'da marine yengeç restorantı işletir. dongbaek'i gördüğü ilk andan itibaren ona aşık olur ve dongbaek'e açılır.

tüm bunlar olurken ongsan'da bir zamanlar dolanan bir seri katil tekrar ortaya çıkar ve yong-sik bu seri katili yakalamaya kararlıdır.

dizi; dongbaek'in kasaba, oğlu pil-gu ve yong-sik ile olan ilişkisini konu alır. dizinin konusu romantik-komedi-gizem olarak özetlenebilir.

diziyle ilgili spoiler içermeyen görüşüm aşağıdadır.

öncelikle bu diziye karşı ilk izlediğimde çok önyargılı olduğumu söylemem gerekir. dizinin konusu basit, fragmanı basit, izlediğinizde vakit kaybı gibi gelebilecek bir havası varmış gibi. sonra araştırdım falan işte ödüller, reyting rekorları falan bir şans vermek istedim ve iyiki o bir şansı vermişim. bölümü ilk açtığımda bu dizide bir şeyler var dedim ve izlemeye devam ettim. bu dizi en sevdiğim 3 dizi içerisinde bunu da belirtmek isterim*

oyuncular çok iyi seçilmiş, koreliler bu kast işini bazen tam 12'den vuruyorlar bu dizide olduğu gibi. ne dongbaek'i gong hyo-jin'den başkası oynayabilir ne de yong-sik'i kang ha-neul'dan başkası oynayabilir. dongbaek'in oğlu pil-gu olsun, kasabadaki teyzeler olsun falan karakter-oyuncu seçimi 10 numara.

dizide dongbaek ile çok iyi empati kurabiliyorsunuz. bekar bir anne, mütevazı bir bar işletiyor* dolayısıyla sürekli mahallenin dilinde biri. ongsan anaerkil bir kasaba dolasıyla burada kadınlar iş sahipleri ve kocalarını çalıştırıyorlar. bir adam bir arkadaşıyla* kahve bile içtiğinde bu haber hemen karılarına gidiyor. dongbaek açtığı bar ile birlikte erkeklere buluşabilecekleri bir alan sağlamış oluyor. bu barda konuşulan oradan çıkmıyor*. bu nedenle mahallede asılsız dedikodular çıkıyor. dongbaek bir yandan oğlunu büyütmeye çalışırken bir yandan da bu dedikolularla mücadele ediyor. bekar bir anne olarak yemeğin yanında içki sattığı için mahalle bu kadını kabullenmiyor, çünkü bekar bir anne olması zaten yeterince kötü(!). diziyi izlerken dongbaek ile güldüm, dongbaek ile hüzünlendim, onun güçlenmesiyle güçlendim. onun hayat hikayesinden çok etkilendim. diziyi bitirdiğimde dongbaek'in karakter gelişimine inanamamıştım.

yong-sik'i şöyle anlatabilirim, taktik maktik yok bam bam bam. iyi bir polis memuru. ilk bölümde onun nasıl polis olduğunu anlatıyorlar ama şöyle özetleyeyim adam paratoner gibi. hayatını suçla mücadeleye adamış, iyi bir rütbeye çıkmışken haksız yere rütbesi düşürülmüş biri. tüm bunlara rağmen rütbesinin düşmesi başına gelen en güzel şeylerden biriydi muhtemelen, çünkü dongbaek'le tanıştığında ilk görüşte aşık oldu ve aşkını ilan etti. yong-sik ile güldüm, yong-sik ile hüzünlendim. dizi boyunca hiç kıyamadığım biri oldu. o gülünce otomatik olarak gülüyorsunuz böyle bir havası yong-sik'in.

pil-gu, dongbaek'in oğlu. onun ile söyleyebileceğim tek şey yaşından çok olgun biri olduğu.

dizide aynı zamanda bir seri katil var. dongbaek, yong-sik ve pil-gu'nun ilişkisini izlerken diğer yandan da katilin kim olabilceğine dair beyniniz bir tarafta sürekli çalışıyor. diziyi basit bir romantik komedi olsa da izlerdim fakat bu gizem unsurunu eklemelerini çok sevdim.

bu dizi hakkında çok yüzeysel bir yazı yazdım* ama dizi kesinlikle benim yazdıklarımdan kat kat daha fazlası*. ilk başta da belirttiğim gibi bu dizi hospital playlist ve mr. sunshine ile birlikte en sevdiğim diziler içinde 3 sıradadır. diziye puanım 10/10.

düzenleme: yazım hataları düzeltildi, çok ufak düzenlemeler yapıldı.
devamını gör...

2 kitap için kaliteli olmaya yüz tutmuş, yeni oluşumlu bir sözlüğü çöplüğe döndürmek bencilliğin zirvesidir.
devamını gör...

bence dünyanın en güzel ve belki de tek güzel takip eylemi.

aklıma şu fıkrayı getirmiştir:

adamın birinin evine bir kedi dadanmış. adam bir gün kediyi alıp uzak bir yere bırakıp eve dönmüş. bir süre sonra bakmış ki kedi karşısında.

biraz daha uzak bir yere bırakmış kediyi. "bu sefer dönemez." demiş ama kedi ertesi gün yine karşısında.

sonunda adam iyice sinirlenmiş. almış kediyi, düşmüş yollara. dolambaçlı yerlerden döne dolana kediyi karman çorman bir yere bırakmış.

fakat adam öyle karışık bir yerde bırakmış ki kediyi, eve dönerken kendisi de kaybolmuş. dönmüş, dolanmış, yolu bir türlü bulamamış. en sonunda karısını aramış:

- hanım, kedi geldi mi?
- evet.
- söyle o eşek sıpasına, gelsin beni buradan alsın!
devamını gör...

bir şarkıda da söylendiği gibi; zor zamanlar olur, nasıl çıkarsan içinden omurgan öyle şekillenir.
devamını gör...

doğru ya, onlar cumhuriyet çocuğu biz oro..... neyse...

küfür nedir, ne zaman gereklidir, kime edilmelidir konulu başlık.

edit : şimdi gifli meriç'de gelir, iki gif patlatır gidenlerin ardından ağlar, tam oluruz ahahaha
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ömrümün dört yazı fethiye ovacık’ta ailemle birlikte işletmecilik yaparak geçti. küçük kafe restoran ve içinden badem ağacı geçen( ağacı kesmeyip düşünen yüce ruhlu köylüye ve mimara selam olsun) altı odalı bir pansiyon.uzun süre kapı gıcırtısı sandığımız sesin kaynağı işte bu payamda(bademde) yaşayan ağaçkakan ailesiydi.

işler hafiflediğinde, o yıllarda hırsızlık diye bir şey olmadığından buzdolabına asma kilidi takar etrafı gezmeye çıkardık.bütün anahtarlar omuz atsan açılacak mutfak kapısının hemen yanında bir kâse içinde dururdu.
çocukluğumda aile büyüklerinin yaşadığı eski rum evlerinde bu kadar bile kilit yoktu: mevsim yazsa kapı da açıktı, içeri girmek için seslenmeniz yeterliydi.
bu evlerin benzerleri bizden çok uzakta fethiye’de vardı işte: kayaköy. bıkmadan defalarca gittiğimiz,parça parça gezdiğimiz terkedilmiş rum köyü.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yaşlı amca ve teyzenin bir gözlemecisi vardı gittiğimiz.kimi zaman atla hisarönü’nden gelen turist kafilesi uğrardı buraya. yaşlı aile ile oturup söyleşir ağaçların hışırtısıyla köyün o kimsesiz halini duyumsardık bir yandan.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

babam mübadil bir aileden geliyor, bu yüzden zorunlu göç her zaman hassas olduğum bir konu oldu.yalnızca dinine bakarak bir anlaşmayla yurtlarını bırakmaya zorlanan insanlar içimi burkar: kıyının her iki tarafı için de.

etrafa baktığınızda yamaca sıralanmış çoğu harap olmuş ( gerek depremler gerek hazine bulma amacıyla kazı yapanlar yüzünden) taş binalar, büyüklü küçüklü kilise ve okullar görürsünüz.bazılarında oda bölümleri belirgindir, ocakları vardır.kiliselerinin içi fresklerle süslü,bahçesi de mozaikle döşelidir.
mübadele öncesi köyün adı levissiymiş. likya uygarlığının karmylassos yerleşimine dayalı bulguların m.ö. 400’lere kadar köyde yerleşimin var olduğunu gösteriyor.değişimle gelen türkler ne yamaçta çiftçilik yapmak ne de rum evlerini de sahiplenmek istemiş.içinde oturulmayan,bakılmayan 1957’de de büyük bir depremle (7,3 ) darbe alan bu evler, hazine bulmak için kırıp döken soyguncuların da elinde iyice yaşanmaz hale gelmiş.
tarihi yerleri gezerken içimi kaplayan garip bir hüzün şimdi bu satırları yazarken de gelip buluyor beni.bir gün dönebilmek umuduyla ufak tefek eşyasını anca alabildiği evine son kez nasıl bakmıştır o insanlar? bir gemiye doluşmuş bilinmeze yolculuk edenler geride neler bırakmıştı? tek bildiğim bizimkilerin gemisinin adı: gülcemal. ne hayatlar taşıdı gülcemal karşı kıyıya?
gülcemal
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
çok önceleri gezmiş olduğum kayaköy hakkında yazı yazmak istedim.şöyle bir bilgilerimi tazelemek amacıyla baktığımda hakkındaki bilgiyi çok organize bir şekilde sunan bu site içlerinde en beğendiğim:
işi ehline bırakayım
gülcemal hakkında çok çok bilgi
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim