sonunu düşünen kahraman olamaz.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

mis gibi maşallah.
öyle iyi ki bazen kıskanılmamıza, bazen saf sanılmamıza sebep oluyor.
aynada konuşuyorum onunla, harikasın diyorum, bana gülüyor, gaza geliyor beni mutlu ediyor.
canım kendim
seni sevmeyen ölsün.
devamını gör...

saçma sapan bir cümle.

2020'de dünyada;

- bilim insanları, enfeksiyona göre renk değiştiren bandaj üretti.
- hawaii'deki bir teleskopla güneş'in en detaylı fotoğrafı çekildi.
- mumyalanmış mısırlı bir rahibin sesi, yapay ses telleri aracılığıyla ilk kez duyuldu.
- nükleer atıklardan elmas batarya üretildi.
- sadece canlı hücrelerden oluşan ilk robot üretildi.
- 10 milyon yıl önce yaşadığı tahmin edilen, dünyanın en büyük kaplumbağasına ait kabuk keşfedildi.
- bitkilerden hidrojen üretildi

vesaire...

türkiye'de ise "kadın aşağı, kadın yukarı", "kadın gülmez, kadın dışarı çıkmaz, kadın uyumaz, kadın yemez içmez" temalı kafaların kirlettiği asidik ortamda soluk almaya çalışıyoruz. bu işlerin gerçeği şöyle dursun, trollüğü bile mide bulandırıcı seviyeye geldi artık. allah kafa vermiş, biraz çalıştırın, insanlığın yararına bir şeyler üretin artık be kardeşim!
devamını gör...

uzunca bir küçük iskender şiiri. sonuna kadar okuyabilen belirtirse şukusunu vereceğim.

mondler ukdesi.

--- alıntı ---

bir nedeni yok yalnızca öptüm

dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. bekledim. beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım. evet, bilmiyordum. bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi. sevişirken sözlük kullanıyordum hala. ama, seni seviyordum. ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum sana. sana yaklaşamıyordum. yasaklanmıştın adeta. çiğnemeye çalıştığım yasak olsan da, uzak dursan da, o korkunç şeklini korusan da, farketmiyordu hiçbir şey. küçük bir ateş. küçücük bir ateştin sen. sönmekten ürken bir ateş. bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş. aşkın mecali kalmamıştı. sessizce sokuldum yanına. acıyla irkildin. gülümsedim. gülümsememe anlam veremedin elbette. kimdi bu? ne istiyordu? tanımadığın biri. hatıralarını darmadağın etmeyi planlamış bir yabancı. fuzuli bir beden, karşındaki. usulca uzandım,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

kimi geceler penceremden uzayı seyrederim. uzayın adını ben koymadım. uzayın adını yıldızlar, gezegenler kendi aralarında kararlaştırmışlar. rahatlatır beni o. bütün yağmurlar, uzayın derinliklerinden gelip yağar diye düşünürüm. yağmurlar başka galaksilerden gelip yağar. romantizme uyum sağlamak için de değil. öyle. işin gerçeği budur. yağmurlar, bu dünyaya ait sanma. bembeyaz bir yalnızlığın olmalı senin de. lekesiz bir yalnızlık. lekelenmeye müsait bir yalnızlık. tedirginliğini buna bağlıyorum seni seyrederken. pişmansın. pişmansın kapıp koyveremediğin için sanki. elinde olsa, avaz avaz bağıracaksın sokaklarda. ‘neyim ben? ! ’ diye haykıracaksın. olmuyor tabii. olmuyor. sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden, sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun. beni anlayacağın günler gelecek. beni de göreceksin. benimle tamamlanacak bir şeye benziyorsun çünkü. korkma lütfen,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan. bir gün otururuz evde, ben sana hayatımı anlatırım dakika dakika. kaç yaşımdaysam, o kadar yıl sürer konuşmam. çay pişiririz. çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen. sonra da sen anlatırsın: sevdiğin filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin… hep sevdiğin şeylerden konu açarsın. ben sıkılmam. ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim. seni hayal ederken keşfettim sıkılmamanın azametini. bir insan, bir insanı sıkamaz. bir insan canı isterse sıkılır. hacimler açarım sana içimde, dolman için, oraya akman için. hacimler açarsın bana; çağlayarak gelirim. endişelenmen gereksiz,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası. endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var. başkalaşmaya çalışıyorum. gözardı edilmiş tutumlar edinmek hoş. değişmek, hiç de zor değil. yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki. anlaşılmak istiyorum: sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu. evet, tıpkı bu. sese, ahenge kapılırken, kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi; görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek. birlikte dansedebilmek gibi. sen hastayken başucunda birinin sabaha kadar oturması gibi. arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi. bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki. ölmek için değil, yaşamak için uğraşmak gibi. ummadan, hayal etmeden, sıradan, olduğu gibi.doğal. ve ciddi. ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü. bu gücü yanyanayken yaratabilme yeteneği. ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana. masallarla geliyorum. efsanelerle geliyorum. herhangi bir insanın birikimiyle geliyorum aslında. artniyetsizim. inan,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

bazı sorulara cevap bulamadım; kuşkusuz gerekli de değildi bu. soruyu soru halinde bırakıp sahici yanını korumaya çalışmam, cehalet mi sanıldı acaba? ! bedenlerin bedenlerden istedikleri, ruhların, ruhlardan çıkarttıkları, karşılıklı acıların birbirlerinin etkisini arttırdıkları vakitlerde düştün aklıma. aklıma yayıldın. ne kaybedebilir, ne kazanabilirdim ki artık: ortadaydım işte! bir başkasının mal varlığına dönüşmeden yaşayabilmenin yalnızlığıydı bu. hayır! melankoli diye adlandırma bu durumu; ortak bir açı yakalayamama sorunu galiba. her kadın gibi doğurmak hevesi, her erkek gibi dağların doruklarında biraz gözden ırak hüzünlenme denemeleri aslında. kusura bakma, kafam biraz dağınık,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

insan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir. kızmamalısın. darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. sevgi, hoşgörü takıntıları da değil. bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı? ! ılımlılık mı kurtaracak insanlığı? alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? demokrasi, senin saçlarından güzel olamaz. senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller. dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terkettiğin gecedir. beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir. bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek? ! gerçekten kırıyorsun beni,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

birinin peşindeyim ben; tanımsız bıraktığım birinin. sessizliğin doyurduğu, biçimli ve endişeli birinin. düşüncelerimi zapteden, kelimelerimi korkutan birinin. yanında huzurlu uyuduğum, mutlu uyandığım birinin. onunla olmakla, onunla birlikte yaşamakla gizli bir gurur duyduğum, asla kıskançlığa ya da sahiplenmeye dönüşmeyen bir tutkuyla bağlandığım birinin. onu arıyorum göğe her baktığımda; bir melek gibi uzanıp yüzüme dokunacağını tasarlıyorum. bütün aşkların payına düşen şiddetten arınmış, başkalarına aynı/ birbirimize farklı koktuğumuz bir sevginin yolu bu. cesaretimi ondan alıyorum pervasızca ve yine ona ben cesaret veriyorum mücadele ruhunda. bir sır gibi saklıyoruz misafirliğimizi. hüzün bitince geri döneceğiz çağımıza. insanlığa karışmaya hazır yapışık kalpler taşıyoruz aşkımızda. bizim aşkımız hakikaten beden gücü gerektiriyor akıl kadar. yapacak çok işimiz var. dövüşecek çok düşmanımız var. kucaklayacak çok arkadaşımız var. bizim sebebimiz bu. bizim fazlalığımız bu. belki de iksirimiz. kanayan yüzlerle çevrili bir gezegende, fırtınaya karışan bellek tozlarımızla, erdemlerimizle, ideallerimizle ayaktayız. yalan söylemiyorum

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

evet, sen de isterdin sanırım huzurlu yaşayabileceğin bir hayatın planlarını yapabilmeyi; kolaya indirgenmiş, biraz fazlayı aşırılıkta aramayan, ölçülü bir heyecanla kritersiz bir maceraya aday kahraman olmayı. “rüzgara dur, yağmura yağma, mevsime değiş” demeyi; doğru, hepimizde biraz tanrıyı kıskanmak var galiba. bütün günahlar da buradan kaynaklanıyor adeta. hırslarımızın, çekincelerimizin odağı burası. kazanmaktan çok, kaybetmeyi göze alabiliyoruz. çikolata bile kurtlanabilir. dondurma erir. çiçek solar. galiba önemli olan, onları yerinde yaşamak, yerinde korumak! birer hatıraya dönüşseler bile! kaç ölüme kaç doğuma şahit olduğunu hatırlayabiliyor musun? sevmek, ifade edebilmek kadar, ifadeyi unutmamaktır da.

şimdi sessizce uzaklaşmalıyım. çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını, hatta bunu önemsemediğini biliyorum. aynı otobandaydık ve birimiz birimizin yanından geçip gitti. hafızasızlığı, gurur saymanın adil yanı! . hangimiz süratliydik; önemi kalmadı. hangimiz daha özveriliydik; bunun da.. umarım mutlu olursun. bunu bir çöküntü anında da söylemiyorum. hiç kimse aldatmadı ötekini; yalnızca böyleydik işte! . yüzüme öyle bakma nefretle,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

benden uzaklaştıkça, bana ait olandan yakanı sıyırdıkça rahatlayacağını, herşeye yeniden başlayabileceğini sanıyorsun. kimbilir, doğrudur belki de! . adımın yaşamadığı, adımın özlemle anılmadığı yerlerde kime umut verebilirim ki zaten? romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin esrarı büyüleyici! romantizmin kanına girdiği insanlar bencil ve hırslı!
ben seninle birlikte yaşlanabilecek kadar erken yola çıkmayı istemiştim; maceramız uzundu çünkü. maceramızın tahakküm altına alınamayacak kadar mükemmel olması, donanımımızla ilişkiliydi. ynni, sen ne kadar sevecensen, ben ne kadar yıpratıcıysam.. o da o kadar mükemmeldi. özveri denebilir buna. evet, buna özveri demek beni mutlu ediyor. insan, özverinin çocuklara ad olarak verilebileceği bir dünyada tanımını kaybediyor. bu kaybedişteki kaosun ritmiyle çekiliyorum sana. sen bir mıknatıssın şeffaf ve ben, çekilirken sana içimdeki alelade metal parçalarıyla, kan şekerim düşüyor, ağzım düşüyor, ellerim.. en çok da ellerim düşüyor! . sakın ha üstüne alınma,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

ben seni kırmak için yaratılmadım. uzun zamandır seni planlıyorum haksızca; cezalandırılacak kadar mı yabancı, tanınmaz ve suç yüklüydüm? ! belki; seni çok yıprattığımın, bıraktığımın elbette farkına vardım, ama herşey mi benim aleyhte varoluşumla açıklanabilir? ! beni, başta sana olmak üzere kimliklere karşı saldırganlaştıran koşulları tek başıma ben mi oluşturdum? seni kaybettim. bunu biliyorum. seni kaybettiğimi sen çekip gitmeden önce de biliyordum. ortadaydı. bedel ve kefalet ortadaydı.. senin hakkında bir satır yazmamaya çalışmamın nedenini hiç düşündün mü? ! sana ait olanları içten içe koruma uğraşı mıydı sanki bu: kuşkusuz. hala da saygıyla ağlıyorum. büyük bir tesadüfe yenildim, büyük bir eksen kaymasıyla, sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan gibi,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

elbette kızıyorsun bana; belki en çok da bu zayıflığıma kızıyorsun: tedirginliğime, seni kaybetme endişeme, telaşıma, şaşkınlığıma, titreyişime, ürpermem, anlamlarını anlamamış kelimelerle yetinmeme, müzakerelerde bulunmama, buhranların yorduğu bir gençlik yaşamama, bilincimi sana yönlendirmeme, sürekli sürekli içmeme, kelimlerin kifayetsiz olma durumuna, vesaireye vesaireye.. inadıma öfkeleniyorsun. seni bırakmama, seni özgürlüğüne salmama hiddetleniyorsun. bu da aşk işte! bu da entrika! bu da soysuzlaşmanın, aşkın getirdiği dalaveralarla kendine kilitlenmenin başka bir çeşidi! peki anahtar nerede sevgilim? ! peki anahtarın üzerindeki yivler kimin eseri? ! dur, dur, bağırma,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

bunlar da geçecek şüphesiz. seni unutmama kaç yüzyıl kaldı ki.. bir küsme, bir burulma biçimiyle gidişinin ardından şehrin gri cephelerine fevkalade ağır bir el bombası gibi düşen bunaltının bıraktığı korkunç acının unutulmasına kaç yüzyıl kaldı ki.. yaralandım. bütün noktalarımdaki nöbetçiler de yaralandı. çığrından çıkmış bir ayaklanma gibi ağlamakta yalnızlığım. bir gerçek aramıyorum felakete. bir bahne göremiyorum arkadaşlarımın beni teselli etmek için söyledikleri kelimelerin hanesinde. ama yokluğunu doldurmuyor sevda siyasetinin hançerleri. ama bilemiyorum yağmurun ardından artık hangimiz suçlanacak.. eğer hissediyorsan,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim. ben bir cüce çocuk sevdim sende sıska. şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını sevdim. o rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun cümlelerdeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bardak gibi atılmayı beklemeni, serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran utangaç hasret pozlarını sevdim. dokunamadım sana. parmakuçlarım neşterdi çünkü. kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

--- alıntı ---

kaynak
devamını gör...

çok da yadırganamayacak bir durumdur. her öğrencinin bir kere de olsa başına gelmiştir. ortaokul da beden eğitimi öğretmenime tüm okulun kızları ile birlikte aşıktık. ismini hatırlayamasam da görseli hala aklımda. çocukluk hayranlığı, idol olarak da tanımlanabilir ve aşkın en masum hali.
devamını gör...

insanlar birbirini sever ve evlenirler. bu normal bir şeydir. peki evliliğinizde işler yolunda gitmediğinde eşiniz bambaşka bir insana dönüşseydi? film ne bir kadının ne kadar şeytanca şeyler yapabileceğini ne de bir erkeğin nasıl mağdur edilebileceğini anlatıyor. film zeki bir insanın -ister iyi ister kötü olsun- medyayı kullanarak insanların algısını yönetmesini anlatıyor. (teknoloji çıktı mertlik bozuldu) eğer insanlara doğru şeyleri gösterirseniz sizin tecavüz mağduru olduğunuza ya da failken mağdur olduğunuza inanmamaları için hiçbir neden olmaz. bu film günümüzde de hemen her şeye inanmamamız gerektiğini bize bir kez daha hatırlatıyor. filmin ilk dakikaları daha çok polisiye gibi başlamış olsa da sonunda yorgun bir beyinle muhteşem bir film bitirmiş oluyorsunuz. temposunu hiç kaybetmeyen bu film sonuyla da iyilerin her zaman kazanamadığını, kötülerin genellikle kötülük yapmaya devam ettiğini bize hatırlatıyor. mutlaka izlenmesi gereken bir film.



kadını kocasının öldürmediğini filmin en başından biliyordum ama böyle şeyler izlemek beni çok şaşırttı. kadının adamın idamına sebep olarak ondan intikam alacağını beklerken o adamı kendine öyle bir mecbur bıraktı ki şok oldum. şeytan ağzı açık izlemiştir bu filmi. adam filmin sonunda kadından korkmakla sonuna kadar haklı. ben olsam öyle bir psikopatla aynı evde yaşadığım için akıl sağlığımı kaybederim herhalde.

devamını gör...

derse geç kalanları müdür ya da müdür yardımcısı ile muhattap etmek için aldırılan belgedir.
devamını gör...

pandemi bitmişşşş!...
devamını gör...

o 10 kuruşlarla 2. evi aldı adam!
devamını gör...

erkeklerin birbirine sigara uzatmasına benzeyen durumdur.
devamını gör...

i.
mağrur bir yağmur yağdı bu gece
uykumda eski bir dostumun ölümünü seyrettim,
sen yanımda sakin bir deniz gibi uzanırken
ve
bütün ölümlülüklere meydan okurken
sabahın aheste güneşi bile kirpiklerine doğuyordu
benim yanaklarıma bir yağmur yağıyormuş meğer

ii.
göğsüm bir körük, ateşine yürüyor
bütün şüphelerin ve merakların arenasında
bir matador ölümü gibi gurursuz
ve çizgilerinde sanat yeniden doğuyor
aşk farklı bedenlerde ve yüzyıllarda ölüp
aynı prangalarda tekrar doğmaktır

iii.
yıllar evvel, sevdiğim bulutları bavuluma koyup
şehirleri ardımda bıraka bıraka
kendimi bulmaya gelmiştim
kendimi en çok kaybettiğim yere
yıllar sonra
nefes nefese kaldığım bir aşkta
tanıdım kendimi, buldum, işte orada
dikiliyorum, sallanıyorum, buluyorum

iv.
bunaltıcı bir sıcağın serin günbatımında
elbiselerimi çıkarmış, kan ter içinde kalıyorum
yollar çiziyorum kendime
hepsi bir şekilde kollarına çıkıyor
kiminde koşuyor, kiminde yüzüyorum
dudakların beni boğan dalgalar oluveriyor

v.
işte gölgeler nihayet bizimle birlikteler
şimdi her şey çok daha güzel
sesinin buğusuna resimler yapıyorum
tanrının en sevdiği boyalarla,
gökyüzünü ve ormanları resmeder gibi,
resmedip birer birer canlandırır gibi
doğaya ve tüm varlıklara sevgiyle
aşkı besliyorum, şefkatle

- post mortem, 2021
devamını gör...

haggaten noldu bu manyak tayfaya, bilen var mı sısısıs

abi kusura bakmayın ama ömrümde bu kadar kötü ekmekler yemedim ya.

eminim sözlüğün yüzde 80ni denemiştir bunu.
devamını gör...

kayıyor efenim, durduramıyoruz.
devamını gör...

genel:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir tanju okan şarkısı. bildiğim kadarıyla (bkz: aşık hüdai) şiiri.*
bu şarkıyı aylar önce @thedansözkiller hediye etmişti bana. teşekkürler efenim. o gece de defalarca dinlemiştim ama son zamanlarda daha da bir dinler oldum. e tanımı girmemek de olmazdı şimdi.

bugün şey demişti biri "ne düşünüyorsun be bu kadar? boşver düşünme" az önce bu şarkıyı dinlerken bir daha aklıma geldi sözleri. insanın gözlerinin nereye daldığını en güzel anlatan şarkılardan. dinleyin dostlar dinleyinnn...

open.spotify.com/track/5cZk...


~dudaklarım kurudu aşk ateşiyle
bir damla su verecek o pınar nerede?
gözlerim bir noktada dalgın soruyor
yıllardır dost bildiğim sevgilim nerede?

nerde bana sevgiyle uzanan eller?
nerde bana söylenen o tatlı sözler
büsbütün inançlarım yıkıldı bir bir
bomboş kaldı dostluğa uzanan eller

benim en iyi dostum içkim, sigaram
onlarda terk ederdi olmasa param
canım kadar yakınım el oldu şimdi
dünyada dost denilen kelime yalan

benim en iyi dostum içkim, sigaram
onlarda terk ederdi olmasa param
canım kadar yakınım el oldu şimdi
dünyada dost denilen kelime yalan

her akşam efkâr basar garip gönlümü
içerken kadehleri kırasım gelir
suskun dudaklarımda sessiz bir şarkı
ah ettikçe içimden bir alev gelir

her akşam efkâr basar garip gönlümü
içerken kadehleri kırasım gelir
suskun dudaklarımda sessiz bir şarkı
ah ettikçe içimden bir alev gelir

benim en iyi dostum içkim, sigaram
onlarda terk ederdi olmasa param
canım kadar yakınım el oldu şimdi
dünyada dost denilen kelime yalan

benim en iyi dostum içkim, sigaram
onlarda terk ederdi olmasa param
canım kadar yakınım el oldu şimdi
dünyada dost denilen kelime yalan

benim en iyi dostum içkim, sigaram
onlarda terk ederdi olmasa param
canım kadar yakınım el oldu şimdi
dünyada dost denilen kelime yalan
~
devamını gör...

sevgili (bkz: köylü yazardan ironiler) e can-ı gönülden katılıyorum.

açıkların kapalıları, kapalıların açıkları, yarı kapalıların üçte bir açıkları, dörtte iki açıkların sekizde bir kapalıları eleştirme hakkı kişinin kendinde saklıdır. size sorulmadan karşı taraf için yorum yapma hakkınız yoktur.

40 yıllık hayatımın 25 yılını kapalı olarak geçiren bir kadın olarak yazıyorum ben de.

başörtüsü allah'ın emri olarak ve sevabı allah'tan beklenerek örtülür. giyim kuşam, hayat tarzı, konuşma, arkadaş seçimi vs ile bir bütündür. o bütünlüğü kişinin nasıl kuracağı ya da kurmayacağı kendi nefsi ile ilgili bir karardır.

karşıdan bakınca, bilmem neresine kadar açılanları da, kara çarşafa girenleri de, bizim gelin bizden kaçar, başını örter ....nü açar modeli kapananları da içimden hunharca eleştiririm. ama içimden.


yıllarca ne kapalı arkadaşlarıma ne açık arkadaşlarıma yaranamadım. iki tarafta beni samimi bulmadı. peki umurumda mı ? hayır.
modanisa vs islamiyeti kapitalizme satan markalardan alışveriş yapmayarak, sırf (muhafazakar olduğunu iddia eden bir parti) iktidarda diye kapaliymis gibi yapanlarla samimiyet kurmayarak, inanmadığı dinin tanrısına sabah akşam küfür eden çapsızlara pirim vermeyerek, başörtülü ya da değil her insana eşit mesafede yaklaşıp islamiyet'in güzel hasletlerine sahip olmaya çalışarak, örnek olmakla tepkimi ortaya koyuyorum.
eyyorlamam bu kadar.
devamını gör...

yapmayın evladım, kafa sözlük karın doyurmaz!
devamını gör...

aşk bunlardan biri sayılabilir. bir kişinin aşık olmaya çok hevesli bir tavır içerisinde olması onun bizatihi başkaları tarafından itici bulunarak talep görmesinin önünde bir engel oluşturabiliyor yani bir şekilde kişinin aradığı aşka ulaşmasına zorlaştıran bir durum olabilir.
devamını gör...

sanırım benim bir psikolojik sorunum var. sorunun adı nedir bilmem. bilim adamları şu karıştırmalarımı görse gülmekten, durumu inceleyip, teşhis koyamaz.
yine başım iki nickle belada. bir de tatlış bu iki nickin sahipleri. seviyorum denk geldikçe okumayı. ama gel gör ki, karıştırmayı geçtim, ikisini aynı kişi gibi algılıyor beynim. bir beyin tomografisi çektirmem gerekiyor sanırım.
ya da bu iş artık iki nick karıştırması olayından çıkıp, tüm sözlüğü tek kişi sanma olayına gidiyor. korkunç. kendime sağlık diliyorum.
yazacağım bu iki nicki görünce gülmeyin, gülerseniz de bana çaktırmayın lütfen. zaten kendi adıma üzülüyorum.
(bkz: ı am melting lannn melting)
(bkz: honki ponkinin yeni mahlası)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim