panik atak
herkesin belli zamanlarda endişe, kaygı, ve panikle yoğrulmuş bir his yumağının içine atılma durumudur aslında. bu his kendimizi tehlikede hissettiğimizde, gergin ya da stresli olduğumuzda vücudumuzun gösterdiği doğal bir tepkidir.
aniden gelen ve düzenli şekilde devam eden panik veya gerginlik, korku hissiyle yaşanan bir anksyete bozukluğudur. fakat panik atak bozukluğuyla başetmeye çalışan bir kişi için stres, panik, korku, gerginlik, anksiyete gibi duyguları hem düzenli bir şekilde hemde çok fazla belirgin nedenler olmadan biranda yaşamaya başlar. bazen herhangi bir belirti göstermez.
panik bozukluğu panik atakla bağlantılı bir rahatsızlıktır. aniden ortaya çıkan ve tekrar eden panik ataklar, bu atakların sürekli gerçekleşeceği beklentisinin ortaya çıkardığı bir kaygı, travma ve panik atak anında gerçekleşen duygu bozukluğu durumu, vücudun yaşadığı ani değişikliklerden dolayı öleceğini ya da zarar göreceğini düşünme nedeniyle hayata tam ve doğru şekilde karışamama olarak gözlemlenen durumdur.
psikolojik bir rahatsızlık olmasının yanında kimyasal bir beyin olayı olarakta tanımlandırılır. tam olarak nedeni belli değildir aslında. tedavisi tabi ki mümkün. doğru ve düzenli bir yöntemle.
belirtilerini kalp kriziyle karıştıranlar vardır. ve o esnada kalp krizi geçirdiklerini düşünürler. kalp çarpıntısı, göğüs ağrısı,
tansiyon yükselmesi, hızlı ve yüzeysel nefes alıp verme, baş dönmesi, bulanık görme, göz kararması, titreme, kan basıncında artma, kaslarda aşırı gerginlik, soğuk terleme, midede şişkinlik, sık idrara çıkma, bayılacakmış hissiyatı sıkça görülen belirtilerdendir. kişi vücudununun kontrolden çıktığını, kendi kendini yok edeceğini düşünür ve bu olaylar karşısında kişi öleceği ve aklını kaybedeceği korkusu gelişir. nefes nefese kalır açık havaya çıkmak ister bazende kendini hastaneye atar.
kapalı alan, açık alan, kalabalık yerler ya da bazen çok sakin yerlerde korku yaşayabilirler. tünel, köprü, otoyollar, asansör, tren garları, büyük marketler, sinema ve tiyatro salonları ani şekilde gelen bir panik atağa maruz bırakabilir kişiyi. bu ortamlardan kaçarlar ve kendilerini hergeçen gün kısıtlarlar.
bu aslında bir döngüdür. ve her geçen gün dahada artan dahada kısıtlayan bir döngü. kişi bunu içinde bulunduğu durum içerisinde ilginçtir ki farketmez. her geçen gün dahada yalnızlaşır, içine kapanır, kendini kısıtlar.
bir gün erkek arkadaşımla kalabalık bir caddeden geçiyorduk. eskiden ailesiyle orada yaşadıkları evi gösteriyor ve çocukluğuyla ilgili bazı şeyler anlatıyordu. biranda yüzünün şekli değişti ve hızlı nefes almaya başladı. sahile inelim dedi. yarım saat bir saat sonra eve gitmek istedi. o gece doğru düzgün konuşmadı benle. bir iki gün evden çıkmadı. sonra yeniden sahilde buluştuk ve üzerinde eşofmanlar vardı. ilginç bir şekilde bir daha hiç kot pantolon giymedi. o caddeye yakın yollara bile uğramadık hatta bana bile mesafeli davranmaya başladı.
bu biranda başlayan bir süreç değildi aslında. son 10 yılı buna benzer ama daha sakin daha pasif durumlarla geçirmiş. annesini kaybetmesi üzerine bu süreç hızlandı ve biranda kendini eve kapatmaya kadar gitti. aslında onun ki anksiyete kaygı bozukluğu yani ama tabi panik atak bu rahatsızlığın içine de harmanlanmış.
çocukluğunda ailesiyle yaşadığı bazı sorunlar, özellikle annesinin yüklediği kaygı durumları, anne babasının erken yaşta ayrılması, babasının sorumsuzluğu ve annesinin bu durum karşısında çocuklarına yaşattığı işkence gibi bir hayat. gerçekten akıl almaz yaşamlar var arkadaşlar.
bu rahatsızlıkların kökeni genelde çocukluk travmalarına dayanıyor. kaçımız tam manasıyla mutlu bir çocukluk geçirdik değil mi?
benim kafamı çok karıştırıyor bu durumlar. onunla yaşadığım 4 sene. benim ona destek olmak için uğraşlarım fakat sonunda benim desteğe ihtiyacım olması. bunun sonunda kendi çocukluğuma dönüp bakma ihtiyacı duymam. peki ama bu travmalar neden şimdi hortladı? düzgün psikolojiyi bile bozuyor bazı insanlar. altına çakıyor bir dinamit. bomm.
güçlü olma mı yoksa güçsüz olma durumumu mu? bunu da sorguluyorum. beynin bir oyunu bizi oyalama durumu. beynin düzgün işlemeyişi. artık düzgün işleyemeyişi. bunun için ciddi bir tedavi gerekli tabi. ama yine beyni kendini fazla ciddi olduğuna inandırmış insanı. ben güçlüyüm tüm bunlara gerek yok. ben zaten bunları biliyorum. peki ya çözüm? hah belkide egolu bir beyinin gerçekleri kabul etmeyişidir.
o günden sonra bana daha serin davranmaya başladı. aramızda sert diyaloglar gelişti. artık beni sevdiği için değilde bana ihtiyacı olduğu için yanımda olduğunu o kadar net hissettiriyordu ki bana, bu durum ben de değersizlik hissi oluşturdu. hah sonra bu duygunun çocukluğa dayandığını düşünmeye başladım. travmalara inmeye onları araştırmaya başladım. kendime cicik cicik travmalar geliştirdim. beni itmesi, bana mesafeli olması, bana sadece ihtiyacı olduğu zamanlarda ulaşması (evde yalnız kalmak zorunda kaldığı dönemlerde, onun çıkamayacağı gidemeyeceği alanlara gidilmesi gerektiğinde ya da buna benzer yetemediği alanlarda.) vsvs bendeki değersizlik hissini eşeledi durdu.
sağlıklı kalmaya hatta başka insanlara yardım etmeye çalışırken nurtopu gibi psikolojik rahatsızlıklarım oluşmaya başladı. oluştu. bunu çok erken fark etmem önlem almama ve kendi kendimi tedavi etmeye çalışmamda işe yaradı tabi. ama ciddi bir şekilde yıprandım bu süreçte. daha güçlü olmak için bazen birazda olsa hırpalanmak gerekir değil mi? hayat bize yeni yeni şeyler öğretmeye bayılıyor. bunu bazen yeni insanlarla yapıyor. her geçen gün daha güçlü olmamız için bizi zorluyor.
çok fazla uzadı değil mi? panik ataktan nerelere geldik. iyi ki de geldik. yine kendimi sorguladım ve yeni çıkarımlarda bulundum. umarım siz dede bu etki oluşmuştur. sevgiler...
aniden gelen ve düzenli şekilde devam eden panik veya gerginlik, korku hissiyle yaşanan bir anksyete bozukluğudur. fakat panik atak bozukluğuyla başetmeye çalışan bir kişi için stres, panik, korku, gerginlik, anksiyete gibi duyguları hem düzenli bir şekilde hemde çok fazla belirgin nedenler olmadan biranda yaşamaya başlar. bazen herhangi bir belirti göstermez.
panik bozukluğu panik atakla bağlantılı bir rahatsızlıktır. aniden ortaya çıkan ve tekrar eden panik ataklar, bu atakların sürekli gerçekleşeceği beklentisinin ortaya çıkardığı bir kaygı, travma ve panik atak anında gerçekleşen duygu bozukluğu durumu, vücudun yaşadığı ani değişikliklerden dolayı öleceğini ya da zarar göreceğini düşünme nedeniyle hayata tam ve doğru şekilde karışamama olarak gözlemlenen durumdur.
psikolojik bir rahatsızlık olmasının yanında kimyasal bir beyin olayı olarakta tanımlandırılır. tam olarak nedeni belli değildir aslında. tedavisi tabi ki mümkün. doğru ve düzenli bir yöntemle.
belirtilerini kalp kriziyle karıştıranlar vardır. ve o esnada kalp krizi geçirdiklerini düşünürler. kalp çarpıntısı, göğüs ağrısı,
tansiyon yükselmesi, hızlı ve yüzeysel nefes alıp verme, baş dönmesi, bulanık görme, göz kararması, titreme, kan basıncında artma, kaslarda aşırı gerginlik, soğuk terleme, midede şişkinlik, sık idrara çıkma, bayılacakmış hissiyatı sıkça görülen belirtilerdendir. kişi vücudununun kontrolden çıktığını, kendi kendini yok edeceğini düşünür ve bu olaylar karşısında kişi öleceği ve aklını kaybedeceği korkusu gelişir. nefes nefese kalır açık havaya çıkmak ister bazende kendini hastaneye atar.
kapalı alan, açık alan, kalabalık yerler ya da bazen çok sakin yerlerde korku yaşayabilirler. tünel, köprü, otoyollar, asansör, tren garları, büyük marketler, sinema ve tiyatro salonları ani şekilde gelen bir panik atağa maruz bırakabilir kişiyi. bu ortamlardan kaçarlar ve kendilerini hergeçen gün kısıtlarlar.
bu aslında bir döngüdür. ve her geçen gün dahada artan dahada kısıtlayan bir döngü. kişi bunu içinde bulunduğu durum içerisinde ilginçtir ki farketmez. her geçen gün dahada yalnızlaşır, içine kapanır, kendini kısıtlar.
bir gün erkek arkadaşımla kalabalık bir caddeden geçiyorduk. eskiden ailesiyle orada yaşadıkları evi gösteriyor ve çocukluğuyla ilgili bazı şeyler anlatıyordu. biranda yüzünün şekli değişti ve hızlı nefes almaya başladı. sahile inelim dedi. yarım saat bir saat sonra eve gitmek istedi. o gece doğru düzgün konuşmadı benle. bir iki gün evden çıkmadı. sonra yeniden sahilde buluştuk ve üzerinde eşofmanlar vardı. ilginç bir şekilde bir daha hiç kot pantolon giymedi. o caddeye yakın yollara bile uğramadık hatta bana bile mesafeli davranmaya başladı.
bu biranda başlayan bir süreç değildi aslında. son 10 yılı buna benzer ama daha sakin daha pasif durumlarla geçirmiş. annesini kaybetmesi üzerine bu süreç hızlandı ve biranda kendini eve kapatmaya kadar gitti. aslında onun ki anksiyete kaygı bozukluğu yani ama tabi panik atak bu rahatsızlığın içine de harmanlanmış.
çocukluğunda ailesiyle yaşadığı bazı sorunlar, özellikle annesinin yüklediği kaygı durumları, anne babasının erken yaşta ayrılması, babasının sorumsuzluğu ve annesinin bu durum karşısında çocuklarına yaşattığı işkence gibi bir hayat. gerçekten akıl almaz yaşamlar var arkadaşlar.
bu rahatsızlıkların kökeni genelde çocukluk travmalarına dayanıyor. kaçımız tam manasıyla mutlu bir çocukluk geçirdik değil mi?
benim kafamı çok karıştırıyor bu durumlar. onunla yaşadığım 4 sene. benim ona destek olmak için uğraşlarım fakat sonunda benim desteğe ihtiyacım olması. bunun sonunda kendi çocukluğuma dönüp bakma ihtiyacı duymam. peki ama bu travmalar neden şimdi hortladı? düzgün psikolojiyi bile bozuyor bazı insanlar. altına çakıyor bir dinamit. bomm.
güçlü olma mı yoksa güçsüz olma durumumu mu? bunu da sorguluyorum. beynin bir oyunu bizi oyalama durumu. beynin düzgün işlemeyişi. artık düzgün işleyemeyişi. bunun için ciddi bir tedavi gerekli tabi. ama yine beyni kendini fazla ciddi olduğuna inandırmış insanı. ben güçlüyüm tüm bunlara gerek yok. ben zaten bunları biliyorum. peki ya çözüm? hah belkide egolu bir beyinin gerçekleri kabul etmeyişidir.
o günden sonra bana daha serin davranmaya başladı. aramızda sert diyaloglar gelişti. artık beni sevdiği için değilde bana ihtiyacı olduğu için yanımda olduğunu o kadar net hissettiriyordu ki bana, bu durum ben de değersizlik hissi oluşturdu. hah sonra bu duygunun çocukluğa dayandığını düşünmeye başladım. travmalara inmeye onları araştırmaya başladım. kendime cicik cicik travmalar geliştirdim. beni itmesi, bana mesafeli olması, bana sadece ihtiyacı olduğu zamanlarda ulaşması (evde yalnız kalmak zorunda kaldığı dönemlerde, onun çıkamayacağı gidemeyeceği alanlara gidilmesi gerektiğinde ya da buna benzer yetemediği alanlarda.) vsvs bendeki değersizlik hissini eşeledi durdu.
sağlıklı kalmaya hatta başka insanlara yardım etmeye çalışırken nurtopu gibi psikolojik rahatsızlıklarım oluşmaya başladı. oluştu. bunu çok erken fark etmem önlem almama ve kendi kendimi tedavi etmeye çalışmamda işe yaradı tabi. ama ciddi bir şekilde yıprandım bu süreçte. daha güçlü olmak için bazen birazda olsa hırpalanmak gerekir değil mi? hayat bize yeni yeni şeyler öğretmeye bayılıyor. bunu bazen yeni insanlarla yapıyor. her geçen gün daha güçlü olmamız için bizi zorluyor.
çok fazla uzadı değil mi? panik ataktan nerelere geldik. iyi ki de geldik. yine kendimi sorguladım ve yeni çıkarımlarda bulundum. umarım siz dede bu etki oluşmuştur. sevgiler...
devamını gör...
bilal erdoğan'ın vakfının vergiden muaf tutulması
okçuluk vakfı filan vardı, baya bir vakıfları var. a101 ve bim in skandal gelirleri ve sürekli birbirleri arasında sahip değişikliği, offf yazılacak çok şey var, yazmaya üşeniyorum.
devamını gör...
6 kelimelik hikayeler
lotte'nin maalesef sözelci olduğunu anladığımız başlık.
devamını gör...
öğretmenleri anlamak
anlaşılması çok da umrumda değil demek istediğim durumdur. ama öyle değil maalesef. insan severek yaptığı gerçekten emek verdiği herhangi şeyin karşılığında öyle içi boş şeyler duymak istemiyo bazen. bu anlaşılamayan meslekte iş öğrenciyle bitse ohooo zaten halledilmeyecek bi şey yok. ama işin içine veli giriyo, idare giriyo, meb giriyo, hele göreve ilk başladığında bir sürü evrak işi vs. giriyo. sadece öğrenciyle bitmiyo yani bu anlaşılamayan öğretmenlerin işi. aa ayıp bana akrabaları unuttum bakın, onlar girmese olur mu, her şeyi de bilir efendilerimis, rahattır öğretmenlik akrabalarımıza göre de. zorluklarını gel bi de onlara anlat. anlatmicam lan bu son, kim de düşünürse düşünsün. (anlattı)
göreve yeni başlamış biri olarak söylüyorum ki işimi gerçekten çok seviyorum, bu koşullarda mesleğime başlamama rağmen. şimdi yatarak para kazandığın için seversin tabi diyecek minuşkalar eminim çıkar, selam olsun onlara, ama gerçekten seviyorum, şu sıralar bu uzaktan eğitimin müthiş yoruculuğuna rağmen seviyorum. dersim bitti kapa bilgisayarı değil olay, ders biter, ders notu hazırlarsın, ödev gönderirsin, teker teker geri dönüş yaparlar, ödevleri atarlar, bak burda this değil that yazacaksın çünküüü.... diye anlatırsın tekker tekker. sonra her gün ders atama durumu var artık eba zoom vs. işte, asıl baba olaya geliyorum şu süreçte sürekli veliyle iletişim halindesin, çılgın attırırlar yemin ediyorum size, ayıq olun kafayı yemeyin :)))))) demem o ki aşırı vakit alan şeyler bu bahsettiklerim, 400 öğrencim var lan benim vicdanım rahat olacak diye hepsine çocuğummuş gibi anlatıyorum her şeyi, öyle davranıyorum hepsine. şimdi bunları niye anlattım; zor değil bebişler anlamak bu öğretmenleri, şu süreçte de anlamazsanız zaten anlamayın daha da, hadi kib
göreve yeni başlamış biri olarak söylüyorum ki işimi gerçekten çok seviyorum, bu koşullarda mesleğime başlamama rağmen. şimdi yatarak para kazandığın için seversin tabi diyecek minuşkalar eminim çıkar, selam olsun onlara, ama gerçekten seviyorum, şu sıralar bu uzaktan eğitimin müthiş yoruculuğuna rağmen seviyorum. dersim bitti kapa bilgisayarı değil olay, ders biter, ders notu hazırlarsın, ödev gönderirsin, teker teker geri dönüş yaparlar, ödevleri atarlar, bak burda this değil that yazacaksın çünküüü.... diye anlatırsın tekker tekker. sonra her gün ders atama durumu var artık eba zoom vs. işte, asıl baba olaya geliyorum şu süreçte sürekli veliyle iletişim halindesin, çılgın attırırlar yemin ediyorum size, ayıq olun kafayı yemeyin :)))))) demem o ki aşırı vakit alan şeyler bu bahsettiklerim, 400 öğrencim var lan benim vicdanım rahat olacak diye hepsine çocuğummuş gibi anlatıyorum her şeyi, öyle davranıyorum hepsine. şimdi bunları niye anlattım; zor değil bebişler anlamak bu öğretmenleri, şu süreçte de anlamazsanız zaten anlamayın daha da, hadi kib
devamını gör...
başparmağa yüzük takmak
ya güzel durur ya da çirkin. asla ortası yoktur.
tabii parmağın şekline göre de değişebilir. uzun parmaklarınız varsa ister istemez güzel duracaktır fakat parmaklarınız benimki gibi minyon minyon ise bir en fazla iki tane takabilirsiniz. öteki türlüsü üst üste giyilmiş kıyafetler gibi oluyor. *
başparmağa takılan yüzükler için de aynısı geçerlidir. ha ince yüzük kullanırsanız o ayrı.
farkındalık editi: zayıf ve orta boylu bir kızın parmakları nasıl minyon olabilir aptal mars?
tabii parmağın şekline göre de değişebilir. uzun parmaklarınız varsa ister istemez güzel duracaktır fakat parmaklarınız benimki gibi minyon minyon ise bir en fazla iki tane takabilirsiniz. öteki türlüsü üst üste giyilmiş kıyafetler gibi oluyor. *
başparmağa takılan yüzükler için de aynısı geçerlidir. ha ince yüzük kullanırsanız o ayrı.
farkındalık editi: zayıf ve orta boylu bir kızın parmakları nasıl minyon olabilir aptal mars?
devamını gör...
kafeler ve restoranlarda 45 dakika oturma uygulaması
çıkmasını canı gönülden desteklediğim uygulama olacaktır.
dışarı çıkıyorum, oturup bir bardak çay içecek yer yok.
bir tabak yemek yiyemiyoruz, birisiyle buluşmak için oturacak yer bulamıyoruz.
parklar ve açık alanlarda oturacak yer yok. herkes paket yemek almış, oturup yiyorlar.
dışarıda yürümekten başka yapacak hiç bir şey yok.
dolayısıyla bir an önce kafe restoranlar açılmalı.
binlerce insan boşta geziyor.
koyun kuralı, uygulayın kanunu ama açın !
yeter artık.
dışarı çıkıyorum, oturup bir bardak çay içecek yer yok.
bir tabak yemek yiyemiyoruz, birisiyle buluşmak için oturacak yer bulamıyoruz.
parklar ve açık alanlarda oturacak yer yok. herkes paket yemek almış, oturup yiyorlar.
dışarıda yürümekten başka yapacak hiç bir şey yok.
dolayısıyla bir an önce kafe restoranlar açılmalı.
binlerce insan boşta geziyor.
koyun kuralı, uygulayın kanunu ama açın !
yeter artık.
devamını gör...
bir erkeğe nasıl tecavüz edilir
märta tikkanen'in en ünlü romanı. kitapta uğradığı tecavüzden sonra toplumdaki kadın ve erkek rolleri üzerine düşünen, tecavüzcüden intikam almak için planlar yapan bir kadının yaşadıkları ve aklından geçenler anlatılıyor. kitabın arka kapağındaki yazı şöyle:
--- alıntı ---
cinsel şiddet, yaşadığımız yüzyılın bütün "çağdaş" görünümüne rağmen varlığını gizleyerek ama yaygın olarak sürdürüyor hâlâ. tenha sokaklarda, "arkadaşlar" arasında, "sıcak" aile yuvalarında... yani en beklenmedik yerlerde...
tikkanen, şiddetin derinlere sindiği; nüfusun yarısının tecavüzden korktuğu; kadının sırf kadın olduğu için aşağılandığı; erkeğin tecavüzden sonra rahat rahat uyuduğu, sokaklarda dolaştığı, işine gidebildiği bu çağda dayanamayıp çığlık atıyor. öfkesini bastırmıyor, kadınları isyana çağırıyor.
kadın, yaşgününü kutlamak için müzikli bir bara gider. erkek, kadını dansa kaldırır, içki ısmarlar ve "bütün kadınlar bundan hoşlanır" diye tecavüz eder. kadın, "nasıl olsa bir işe yaramayacak" diye polise gitmez. ama hiçbir şey olmamış gibi de yaşayamaz. zorlanmanın, aşağılanmanın utancını kabullenemez. aşağılayanı aşağılamaya, celladı "kurbanlık duygusu" ile tanıştırmaya, edinilmiş rollerin ortadan kalkması için şimdilik rollerin tersyüz edilmesinin zamanının geldiğine karar verir; intikam ister...
kurban isyan eder...
--- alıntı ---
--- alıntı ---
cinsel şiddet, yaşadığımız yüzyılın bütün "çağdaş" görünümüne rağmen varlığını gizleyerek ama yaygın olarak sürdürüyor hâlâ. tenha sokaklarda, "arkadaşlar" arasında, "sıcak" aile yuvalarında... yani en beklenmedik yerlerde...
tikkanen, şiddetin derinlere sindiği; nüfusun yarısının tecavüzden korktuğu; kadının sırf kadın olduğu için aşağılandığı; erkeğin tecavüzden sonra rahat rahat uyuduğu, sokaklarda dolaştığı, işine gidebildiği bu çağda dayanamayıp çığlık atıyor. öfkesini bastırmıyor, kadınları isyana çağırıyor.
kadın, yaşgününü kutlamak için müzikli bir bara gider. erkek, kadını dansa kaldırır, içki ısmarlar ve "bütün kadınlar bundan hoşlanır" diye tecavüz eder. kadın, "nasıl olsa bir işe yaramayacak" diye polise gitmez. ama hiçbir şey olmamış gibi de yaşayamaz. zorlanmanın, aşağılanmanın utancını kabullenemez. aşağılayanı aşağılamaya, celladı "kurbanlık duygusu" ile tanıştırmaya, edinilmiş rollerin ortadan kalkması için şimdilik rollerin tersyüz edilmesinin zamanının geldiğine karar verir; intikam ister...
kurban isyan eder...
--- alıntı ---
devamını gör...
salgında 936 kolejin batması
milli eğitim bakanı olacak zevat'ın neden yüz yüze eğitim için bu kadar çabaladığını şimdi anlamışsınızdır umarım.
adam toplum sağlığını hiçe saydı, eğitim üzerinden para kazanan kodamanlar batmasın diye.*
adam toplum sağlığını hiçe saydı, eğitim üzerinden para kazanan kodamanlar batmasın diye.*
devamını gör...
24 ay hediye muud premium hesabı
feridun abi kazanan isim oldu, kendisini tebrik ederim.
devamını gör...
bir dosta alınabilecek hediyeler
darüşşafakanın sayfasından onun adına online bağış yapın,onun adına bağış tutarı olmadan bir elektronik kart gönderebiliyorsunuz darüşşafaka aracılığı ile,böyle güzel bir eğitim kurumunda okuyan çocukların eğitimine katkıda bulunduğunu bilmek onu çok mutlu edicektir.
devamını gör...
supportgirl
devamını gör...
yazarların gittiği en güzel şehir
prag.
devamını gör...
yazarların duyduğu reddedilme cümleleri
okul açık tribünündeki halini gördüm, arkadaş bile kalmayalım.
ne var yani bir litre viski içip gaza gelip davula kafa attıysak?
ne var yani bir litre viski içip gaza gelip davula kafa attıysak?
devamını gör...
yazarların yaşamak isteyeceği kitaplar
devamını gör...
edebiyatçıların ilginç ölümleri
(bkz: sabahattin ali) öldürüldüğünde 41 yaşındaydı.
kendisiyle ilgili davaların olumsuz sonuçlanacağı endişesiyle türkiye'den ayrılmak istedi. bulgaristan sınırını geçmek isterken kendisine kaçma girişiminde rehberlik eden kişi tarafından öldürüldü.
kendisiyle ilgili davaların olumsuz sonuçlanacağı endişesiyle türkiye'den ayrılmak istedi. bulgaristan sınırını geçmek isterken kendisine kaçma girişiminde rehberlik eden kişi tarafından öldürüldü.
devamını gör...
yaşamak için bir neden bulamamak
nefes alamayacak kadar mutsuz hissediyorum, insanların çaresizlikleri, acıları, dertleri, açlıkları sırtımda yük. çok çalışmak, hayat kurmak, birilerinin yüklerini hafifletmek istiyorum. emek verip karşılığını almak istiyorum. yemek, giymek, içmek, tatil yapmak istiyorum. insanların hayatını güzel yaşamasının beni öfkelendirmemesini istiyorum. kimseye sıkıntı vermemek için sessiz kalışlarım ruhumda derin çentikler oluşturuyor, görüyorum, biliyorum, kanıyorum
devamını gör...
müslümanlar kardeştir
ne derece kardeştir. göreceli kavramlar bunlar.. birileri müslüman arap diye ülkeye tıkıştırılırken, birileri müslüman türk diye göz göre göre ölüme terk ediliyorsa. orada ki kardeşlikten şüphe duyarım.
devamını gör...
geceye bir şarkı sözü bırak
hiçbir kenarı olmayan hiçgen.
devamını gör...
kitap okumayanları küçümseyen insan
okuduğu kitapları boşuna okumuştur dediğim insan. istersen filozof atakan ol, bu sana hiçbir zaman hiçbir kimseyi küçümseme hakkı vermeyecek.
devamını gör...

