türk kadınının eleştiri kabul etmemesi
eleştiriyi hakaretle karıştırdığınızdan olmasın o? yapılan eleştiriye eleştiri ne olursa olsun teşekkür ederim.
ayrıca yanlış üslup doğru sözün celladıdır denmiş.
ayrıca yanlış üslup doğru sözün celladıdır denmiş.
devamını gör...
bakire kadınla evlenmek isteyen erkek
kalbin bakire olsun dedin bana, bana dedin ben senin kalbini sevdim, bana dedin kalbin lazım.
bir başkadır dizisinde geçen diyaloğu akıllara getiren başlık. olması gereken budur efenim.
bir başkadır dizisinde geçen diyaloğu akıllara getiren başlık. olması gereken budur efenim.
devamını gör...
sisifos söyleni
albert camus’un yazdığı, 2. dünya savaşı ortasında yayımlanan, ismini bir antik yunan mitolojisinden alan, absürdizmi iliklerinize kadar hissettiren, yaşamın anlamını ve intihar eylemini sorgulayan bir deneme. mutlaka okunması gerekilenlerden.
sisifos mitine göre ölümlülerin en bilgesi sisifos, tanrıları kızdırır ve tanrılar sisifosa ceza olarak büyükçe bir kayayı bir dağın tepesine çıkarmayı verirler. ancak bu dağ öyle bir dağdır ki kaya tepede durmaz ve sisifos kayayı her çıkardığında geldiği gibi geri yuvarlanır. camus bu denemesinde sisifosu insanlara benzetir. sonuçta insanlar da öleceğini bildiği halde dünya için çabalamaz mı? absürdizmin fikri de buradan çıkar. öleceğimizi bile bile yaşamak, dünyaya kalıcı hiçbir etki bırakamayacağımızın farkında olmak ancak buna rağmen çabalamak insan hayatındaki en absürt durumdur. ancak camus’a göre insan sisifos’tan daha büyük bir cezaya çarptırılmıştır çünkü sisifos yaşama amacı olan hatta yaşama amacını elleriyle tutabilen gözleriyle görebilen bir ölümlüyken insanlar anlamsız bir yaşam sürmektedir. kısacası hayata bir bakış atmak için okunmasını tavsiye ettiğim denemedir efenim.
sisifos mitine göre ölümlülerin en bilgesi sisifos, tanrıları kızdırır ve tanrılar sisifosa ceza olarak büyükçe bir kayayı bir dağın tepesine çıkarmayı verirler. ancak bu dağ öyle bir dağdır ki kaya tepede durmaz ve sisifos kayayı her çıkardığında geldiği gibi geri yuvarlanır. camus bu denemesinde sisifosu insanlara benzetir. sonuçta insanlar da öleceğini bildiği halde dünya için çabalamaz mı? absürdizmin fikri de buradan çıkar. öleceğimizi bile bile yaşamak, dünyaya kalıcı hiçbir etki bırakamayacağımızın farkında olmak ancak buna rağmen çabalamak insan hayatındaki en absürt durumdur. ancak camus’a göre insan sisifos’tan daha büyük bir cezaya çarptırılmıştır çünkü sisifos yaşama amacı olan hatta yaşama amacını elleriyle tutabilen gözleriyle görebilen bir ölümlüyken insanlar anlamsız bir yaşam sürmektedir. kısacası hayata bir bakış atmak için okunmasını tavsiye ettiğim denemedir efenim.
devamını gör...
yetişkinlerde bağlanma
john bowlby 1959 senesinde yayınladığı "seperation anxiety" (tr: "ayrılık kaygısı") adlı kitabında, diğer bireylerle kurabilecek üç çeşit bağlanma biçimi olduğunu belirtmiştir. bunlardan ilki;
güvenli bağlanma yani bireylerin aralarındaki sorunları iletişimle çözebildiği, karşı tarafın zayıflıklarından korkulmayan, kısacası karşımızdaki kişinin olumsuz davranışlarını kişisel algılamadığımız ve onlara alan tanıdığımız bir ilişki biçimidir.
ve şahsi görüşümle sağlıklı bir ilişki için olması gereken bağlanma çeşidi budur.
ikincisi, kaygılı bağlanma'dır.
buna örnek olarak partnerini sürekli arama, kontrol etme, her an kendisini terk edeceğinden korkma, karşısındakinin ihtiyaçlarından ziyade kendine odaklanma davranışları ve yüksek miktarda öfke içerir. zira bu tür bağlanmada beklentiler yüksektir. bu bağlanmada, ilişkideki en küçük bir hata bile, terk edilme ya da beğenilmeme kaygısını tetikler.
bu durumu da bunaltan, darlayan diye tabir ettigimiz kişilerde görülen genellikle özgüven eksikliği ve güven sorunundan kaynaklanan bağlanma çeşidi olarak söylemek mümkün.
üçüncüsü ise kaçınmalı bağlanma'dır.
sorunların konuşulmadığı, bir tarafın geri çekildiği ilişki biçimidir.
yine john bowlby tarafından yapılmış
bağlanma teorisi'ne göz atmanızı tavsiye ederim. özellikle ebeveyn adayları için faydalı olduğunu düşünüyorum.
güvenli bağlanma yani bireylerin aralarındaki sorunları iletişimle çözebildiği, karşı tarafın zayıflıklarından korkulmayan, kısacası karşımızdaki kişinin olumsuz davranışlarını kişisel algılamadığımız ve onlara alan tanıdığımız bir ilişki biçimidir.
ve şahsi görüşümle sağlıklı bir ilişki için olması gereken bağlanma çeşidi budur.
ikincisi, kaygılı bağlanma'dır.
buna örnek olarak partnerini sürekli arama, kontrol etme, her an kendisini terk edeceğinden korkma, karşısındakinin ihtiyaçlarından ziyade kendine odaklanma davranışları ve yüksek miktarda öfke içerir. zira bu tür bağlanmada beklentiler yüksektir. bu bağlanmada, ilişkideki en küçük bir hata bile, terk edilme ya da beğenilmeme kaygısını tetikler.
bu durumu da bunaltan, darlayan diye tabir ettigimiz kişilerde görülen genellikle özgüven eksikliği ve güven sorunundan kaynaklanan bağlanma çeşidi olarak söylemek mümkün.
üçüncüsü ise kaçınmalı bağlanma'dır.
sorunların konuşulmadığı, bir tarafın geri çekildiği ilişki biçimidir.
yine john bowlby tarafından yapılmış
bağlanma teorisi'ne göz atmanızı tavsiye ederim. özellikle ebeveyn adayları için faydalı olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...
negative space (kısa film)
bir max porter ve ru kuwahata kısa animasyon filmidir.

eğer babanızla asla yeterince yakın ilişkiniz olmadıysa, başka çocuklar babaları ile oyunlar oynarken siz bu samimiyeti hiçbir şekilde yakalayamamışsanız, babanız hem fiziksel hem ruhsal olarak sık sık sizden uzaklara düşmüşse hep biraz eksik hissedersiniz kendinizi.
baba figürünün yaratabileceği eksikliğin insanlara neler yapabileceğini hepimiz az çok biliyoruz. birçok şekilde sizi olumsuz etkileyebileceği gibi kafka’ya dönüşüm kitabını yazdırdığı gibi size de müthiş bir eser bahşedebilir.
eğer babanızla ilişkiniz yukarıda anlattığım gibi ise onunla yakaladığınız tek ortak nokta sizin için her şey demektir. mesela size, yapmayı babanızın öğrettiği ve sonunda sizi takdir ettiği bir şey varsa bu hayatınız boyunca takıntılı bir şekilde yapmaktan keyif alacağınız bir eyleme dönüşebilir.
bu kısa film işte böyle bir konuyu ele alıyor. filmle ilgili iki muhteşem mevzu var. birincisi filmin stop motion olması ki ben her zaman böyle çekilmiş filmleri çok etkileyici bulurum. ikincisi ise bir ron koertge şiirinden filme uyarlanmış olması. daha önde tanımını yazdığım vincent malloy edgar allen poe’nun kuzgun isimli şiirinden esinlenilerek yapılmıştı ama burda durum biraz daha farklı. burda şiir filme çekilmiş ve harika olmuş.
negatif space-ron koertge
negative space-kısa film

eğer babanızla asla yeterince yakın ilişkiniz olmadıysa, başka çocuklar babaları ile oyunlar oynarken siz bu samimiyeti hiçbir şekilde yakalayamamışsanız, babanız hem fiziksel hem ruhsal olarak sık sık sizden uzaklara düşmüşse hep biraz eksik hissedersiniz kendinizi.
baba figürünün yaratabileceği eksikliğin insanlara neler yapabileceğini hepimiz az çok biliyoruz. birçok şekilde sizi olumsuz etkileyebileceği gibi kafka’ya dönüşüm kitabını yazdırdığı gibi size de müthiş bir eser bahşedebilir.
eğer babanızla ilişkiniz yukarıda anlattığım gibi ise onunla yakaladığınız tek ortak nokta sizin için her şey demektir. mesela size, yapmayı babanızın öğrettiği ve sonunda sizi takdir ettiği bir şey varsa bu hayatınız boyunca takıntılı bir şekilde yapmaktan keyif alacağınız bir eyleme dönüşebilir.
bu kısa film işte böyle bir konuyu ele alıyor. filmle ilgili iki muhteşem mevzu var. birincisi filmin stop motion olması ki ben her zaman böyle çekilmiş filmleri çok etkileyici bulurum. ikincisi ise bir ron koertge şiirinden filme uyarlanmış olması. daha önde tanımını yazdığım vincent malloy edgar allen poe’nun kuzgun isimli şiirinden esinlenilerek yapılmıştı ama burda durum biraz daha farklı. burda şiir filme çekilmiş ve harika olmuş.
negatif space-ron koertge
negative space-kısa film
devamını gör...
okunur korkusuyla günlük tutamayanlar
birileri okur diye, orada bile samimi olamamaktan, daha ozenli ve yapmacik cumleler kurmaktan korkmak benimkisi daha cok.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının sözlük deneyim süreleri
yeni işte... orada burada çaylaklık serüvenlerine atılmadım. kafa; ilk göz ağrısı. deneyim sürem giriş tarihim kadar oldu diyemem gerçi. hayatım yoğundu. ihmal etmiştim burayı. şimdi boş zamanlarım çok, azalana kadar buradayım.
devamını gör...
yuvarlak gözlük
dün kare gözlükten geçiş yaptığım gözlük modelidir. bir de ince çerçeveli aldım, kuş gibiyim. gözlük kullanan herkese öneriyorum.
devamını gör...
kahve
vazgeçilmezdir özellikle filtre kahve
devamını gör...
verrutol
içinde florourasil ve salisilik asit bulunduran bir çeşit siğil ve nasır ilacı.
devamını gör...
yazarların hayalleri
hayal için umut lazım ilk önce.
devamını gör...
1967 chevrolet impala
müthiş bir bebek. keşke benim olsa..
devamını gör...
savaş ay
2013 yılında kanser hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden televizyoncu, muhabir, gazeteci ve senaryo yazarıdır.
devrimci gençlik yıllarından sonra polis muhabiri olarak görev yapan ve bu işi de gayet iyi başaran savaş ay daha sonra uzun süren hazırlayıp sunduğu a takımı programı ile televizyonda boy göstermiştir. savaş ay bir zamanlar televizyon ekranlarını en çok izlenen programlarından biri olan a takımı’nı “ zıpkın gibi, fişek gibi bir programa hoşgeldiniz” şeklinde açardı.

program belli bir zaman sonra eski kalitesini yitirmeye ve polemik ve kavgalarla dolu bir programa dönüşmeye başladı. savaş ay bu dönemlerde ortalığın kızışması için meydan hazırlayıp daha sonra da “yapmayın, etmeyin” diyerek ortalığı yatıştırmaya çalışırdı.
savaş ay bir dönem senarist ve yönetmenlik de yaptı. 2001 yılında yazıp yönettiği ve çok önemli oyuncuların da oynadığı dansöz isimli bir film çekti. film o kadar kötüydü ki filmde oynayan büyük oyuncular bile filmi kurtaramadı.

bu filmden sonra şeytan torbası isimle bir film senaryosu daha yazan savaş ay cem yılmaz’ın hokkabaz filminde senaryosunu çaldığını iddia ederek ortalığı birbirine katsa da yardımcılığını yapan ve senaryoyu birlikte yazdığı kıvanç baruönü tarafından yalanlanınca bu iddia da film de rafa kalktı.
benim aklımda kalan olay ise çok daha magazine dair bir olaydır. dansöz filminde birlikte çalıştığı beyazıt öztürk’ün beyaz show programına konuk olarak katıldığı bölümde bir kadın canlı telefon bağlantısı ile yayın bağlandı. savaş ay ile görüşmek isteyen kadına beyazıt öztürk her zamanki gibi soğuk bir espiri yaparak “ savaş abiyi kimseyle görüştürmüyoruz, yemeğini suyunu veriyoruz sadece” deyince kadın “ o, o kadar bile insan değil’ dedi. ve apar topar yayından alınan kadından sonra savaş ay uzun süre suratı asık bir şekilde oturdu programda. hep merak eder dururum acaba o kadın kimdi ve aralarında ne geçmişti?
devrimci gençlik yıllarından sonra polis muhabiri olarak görev yapan ve bu işi de gayet iyi başaran savaş ay daha sonra uzun süren hazırlayıp sunduğu a takımı programı ile televizyonda boy göstermiştir. savaş ay bir zamanlar televizyon ekranlarını en çok izlenen programlarından biri olan a takımı’nı “ zıpkın gibi, fişek gibi bir programa hoşgeldiniz” şeklinde açardı.

program belli bir zaman sonra eski kalitesini yitirmeye ve polemik ve kavgalarla dolu bir programa dönüşmeye başladı. savaş ay bu dönemlerde ortalığın kızışması için meydan hazırlayıp daha sonra da “yapmayın, etmeyin” diyerek ortalığı yatıştırmaya çalışırdı.
savaş ay bir dönem senarist ve yönetmenlik de yaptı. 2001 yılında yazıp yönettiği ve çok önemli oyuncuların da oynadığı dansöz isimli bir film çekti. film o kadar kötüydü ki filmde oynayan büyük oyuncular bile filmi kurtaramadı.

bu filmden sonra şeytan torbası isimle bir film senaryosu daha yazan savaş ay cem yılmaz’ın hokkabaz filminde senaryosunu çaldığını iddia ederek ortalığı birbirine katsa da yardımcılığını yapan ve senaryoyu birlikte yazdığı kıvanç baruönü tarafından yalanlanınca bu iddia da film de rafa kalktı.
benim aklımda kalan olay ise çok daha magazine dair bir olaydır. dansöz filminde birlikte çalıştığı beyazıt öztürk’ün beyaz show programına konuk olarak katıldığı bölümde bir kadın canlı telefon bağlantısı ile yayın bağlandı. savaş ay ile görüşmek isteyen kadına beyazıt öztürk her zamanki gibi soğuk bir espiri yaparak “ savaş abiyi kimseyle görüştürmüyoruz, yemeğini suyunu veriyoruz sadece” deyince kadın “ o, o kadar bile insan değil’ dedi. ve apar topar yayından alınan kadından sonra savaş ay uzun süre suratı asık bir şekilde oturdu programda. hep merak eder dururum acaba o kadın kimdi ve aralarında ne geçmişti?

devamını gör...
koç burcu erkeği
başak için çok zor burç.
denenmiş tescillenmiş bir gerçek.
denenmiş tescillenmiş bir gerçek.
devamını gör...
e bu hanzo la
işaret edilen kişinin konuşmasını dinleyip dinleyip hanzo olduğuna karar veren kişi beyanı. kendisi la diyerek bir angaralı olduğunu belirtmek istemiştir.
devamını gör...
eski mısırlıların antin kuntin işlerle uğraşması
başlığı görünce nedense kahkaha atasım geldi, ömrüne bereket sayın yazar.
devamını gör...
korona günlerinde ruh sağlığını korumak
imkansızla eş değerdir. sosyal hayat kalmadığı gibi dört duvar arasına hapsolduk, paronayak olduk.
devamını gör...
ankara'da 2.5 yaşındaki kız çocuğuna pitbull saldırması
hiç bir canlı vahşi doğmaz vahşi yetiştirilir, maalesef bu ırk özelliği gereği insana ya da başka bir canlıya ciddi derecede zarar verme potansiyelinde, ama sahipleri genelde bunu anlama kapasitesine sahip değil.
5237 sayılı türk ceza kanunu'nun 177. maddesine göre, gözetimi altında bulunan hayvanı başkalarının hayatı veya sağlığı bakımından tehlikeli olabilecek şekilde serbest bırakan veya bunların kontrol altına alınmasında ihmal gösteren kişi, altı aya kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılacaktır.
5199 sayılı hayvanları koruma kanunu 01.07.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir.söz konusu kanunun 14. maddesinin (l) bendinde; “pitbull terrier, japanese tosa gibi tehlike arz eden hayvanları üretmek; sahiplendirilmesini, ülkemize girişini, satışını ve reklâmını yapmak; takas etmek, sergilemek ve hediye etmek yasaktır”
5237 sayılı türk ceza kanunu'nun 177. maddesine göre, gözetimi altında bulunan hayvanı başkalarının hayatı veya sağlığı bakımından tehlikeli olabilecek şekilde serbest bırakan veya bunların kontrol altına alınmasında ihmal gösteren kişi, altı aya kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılacaktır.
5199 sayılı hayvanları koruma kanunu 01.07.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir.söz konusu kanunun 14. maddesinin (l) bendinde; “pitbull terrier, japanese tosa gibi tehlike arz eden hayvanları üretmek; sahiplendirilmesini, ülkemize girişini, satışını ve reklâmını yapmak; takas etmek, sergilemek ve hediye etmek yasaktır”
devamını gör...