biraz eskilere gidelim.
devamını gör...

birilerine bağlanmadan, bireysel olarak yaşanabilen din. ve diğer bütün dinler gibi sadece dinlemeyi değil; okumayı, ilgilenmeyi gerektirir eğer doğru yaşamak isteniyorsa.
devamını gör...

@iko istediğim özellik ne zaman gelecek? *
devamını gör...

3 kişi yazmış 3 ü de erkek . benle 4 oldu.
devamını gör...

öncelikle hayır demeyi öğrenmektir.
devamını gör...

bazı bilim kurgu romanlar, dünyaya dair gerçekliği kendi mecrasından ve kendi bakış açısı ile okura yansıtır. brackett'in bu romanı da o tarz romanlardan birisidir. romanla ilgili birkaç kelam etmeden önce yazarla ilgili galat-ı meşhur haline gelen bir konuya açıklık getirmek gerek; bracket, star wars serisi için bir senaryo yazmıştır lakin o senaryo george lucas'tan veto yemiş ve kullanılmamıştır. yani bahsedilen star wars senaryosu kendisine ait değildir. ama şöyle bir durum oluşmuştur, lucas veto ettiği senaryodan bir kaç fikri ana senaryoya dahil etmiş bu yüzden de bracket'in adı senaryoya eklenmiştir. yani star wars episode v: the empire strikes back, leigh brackett'in senaryosu değildir.

değerli @evernevergreen gayet güzel bir tanıtım yapmış ama böyle bir kitap için birkaç kelam etmezsem kabuğumda rahat uyuyamam, o yüzden şu noktalara değineyim;

evvela, bu kitapta amerikan anayasasına eklenen 13. madde mühim;

amerika birleşik devletleri’nin hiçbir yerinde, bin kişiden veya iki buçuk kilometrekareye iki yüz binadan fazlasını barındıran hiçbir şehrin, hiçbir kasabanın, hiçbir topluluğun kurulmasına veya mevcudiyetini korumasına izin verilmez.

bahsedilen iki çocuğun bartorstown adını gerçek anlamda ilk kez duyup bağnazlıkla ve vahşet ile tanıştıkları ilk an ise aslında romanın ruhu.

yıkım sonrası toplulukların kendi normlarını yaratırken dayandıkları temel unsur genelde korku oluyor. bu korku kutsal olana yapılan bir atıf ile güçlendirildiğinde ise korkunun tetiklediği bağnazlık diğer bağnazlık çeşitlerinden daha tehlikeli bir hale geliyor. düşünmek, sorgulamak, illiyet bağı kurmak ve merak etmek gibi insana has özellikler tehlikeli ve lanetli olarak görülmeye başlıyor. bir çocuktan merak dürtüsünü alırsanız ondan geriye ne kalır? fabrikasyon yaşayan bir ölü. romanda işlenen toplumda kendi korkularının esiri olmuş ölü bir toplum. ve bu toplum kendi çocuklarını insana dair en önemli hasletleri içlerinden söküp atarak an be an öldürüyor.

tüm baskılara ve yasaklara rağmen bu özelliklerinden vazgeçemeyenler ise şeytanla iş birliği yapmış sayılıyor. şeytanın uşağı olarak görülüyorlar ve sert yaptırımlarla karşılaşıyorlar. sürgün iyi bir seçenek. ölüm ise eninde sonunda bu tarz insanları buluyor. romandaki toplumsal gerçeklik bu. düşündüğünüz, sorguladığınız ve merak ettiğiniz için size layık görülen şey ölüm! dünya gerçekliği çok farklıdır diyebilir misiniz? özellikle bilimsel düşüncenin inşası sürecinde kapalı toplumlar din, dil, ırk ayırt etmeksizin kendilerine göre ayrık otu olanları bu şekilde temizlemeye çalışmadı mı? işte kurgu burada gerçekliği yakalıyor ve dünya gerçekliğine güzel bir selam çakıyor.

bir adam ölüyor, çocuklar bunu görüyor. peki ne uğruna? cevabı romanda saklı. okuyunuz gitsin. tabi toplumsal anlamda ve kişisel bazda aynalarla arası pekiyi olmayanların okumasını salık vermem. kendilerini bir kurgu romanda görmek canlarını sıkabilir * uyarımı da yaptım. bu iyiliğimi unutmazsınız artık.
devamını gör...

kişisel tanımıma göre , rastignac* ile biraz uzaktan kader ortaklığı olan karakterdir.

yazıya başlarken, bilmeyenler varsa şunu mutlaka belirtelim. rus edebi dünyasında, yazarların yazdıkları kadar, metinlere eklemedikleri bölümler de vardır. bu bölümler, otosansür kaynaklı olup özellikle yazarların eş-dost arkadaşlarının sonraki yıllarda mutlaka bahsettikleri ayrıntılardır. birçok metin sansüre uğradığı için böyle bir otosansür durumu birçok rus yazarda vardır. ayrıca, aşağıdaki yazıda gizli bakınızlarda bıraktığım örneğin not:1, not:2 gibi bakınızlar, yazının en altında size hazırladığım notları içerir. not:1 yazısını görünce yazının en altındaki notlara bakabilirsiniz.

lev nikolaeviç tolstoy, günlük yaşam ve gününün ilişkileri üzerine bir roman yazmaya karar verir. 1870 yılında bu kararı vermesine rağmen 1873 yılında anca düşünce temelini oturtur. roman, bölümler halinde yayınlanmaya başlar. çeviri kelimeyi direkt çevirmek olmadığı için, rus postası diyebileceğimiz russkiy vestnik'te *1875'te yayınlanmaya başlar.

metinler, yavaş yavaş toplumun yapıtaşı haline gelip, ünü giderek artmaya, giderek daha popüler hale gelmeye, başarı katsayısı artmaya başlar. roman biterken editör, (russkiy vestnik'in editörü) sonsözü radikal düşünceler içermesi sebebiyle veto eder, 1878 yılında metin olarak tamamen bitirilir.

burada kısa bir ara veriyoruz...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
vasiliy meşkov'un gözünden lev nikolayeviç'in resmedilişi. yer daha sonra müze yapılan iasnaia polina isimli malikanedir. malikanenin üstten görünümü şu şekilde olup...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
voina i mir(savaş ve barış) ve diğer bazı eserlerin de yazıldığı malikanedir. yaşayan tarihtir. çok görmek istememe rağmen bana uzak kaldığı için göremedim ama bir gün o toprağı mutlaka gidip göreceğim.

eşi sofia tolstaya'nın* 1860-1891 arasını içeren günlüklerinin birçoğu da bu malikanedeki anılar üzerinedir.

hatta bu anılardan ufak bir kesitte "levochka(lev ismini, bizdeki ahmet isminin ahmoş olması gibi yumuşatılmış olarak düşünün (b: swh) eşi burada tolstoy'dan bahsediyor) anna karenina'yı hazırlarken ben de bir yandan ona yardımcı olmak için görüş alanına çeşitli eserler koyuyordum. bir gün, öncesinden masasının üzerine puşkin'den bir eser * koyup sonra dikkatini çekmesini bekledim. bir süre sonra bir anda odaya girerek 'ne güzellik ama!' dedi ve ben de bu eserden etkilendiğini, puşkin'in onun anna karenina'yı yazmasına yardım ettiğini ve gerekli ilhamı kazanmış olduğunu bu süreçte öğrenmiş oldum." der. çünkü eşi aynı zamanda tolstoy'un aylar boyu "hikaye bir türlü ilerlemiyor" şikayeti yaptığını söyler ki en üstte zaten sadece düşünce ve oluşmaya başlama aşamasının 3 yıl sürdüğünü söylemiştik.

tolstoy'un, metinlerin hazırlanışı öncesine ve sırasında en çok etkilendiği kişilerden birisi de,
günümüzde ve uzun yıllardır vladimir putin'in de sürekli referans verdiği * , osmanlı'da deli petro lakabı ile bilinen muhteşem petro*.

dostoviski * *'nin beyaz geceler isimli eserine ve yüzlerce hikaye ve romana, ilham kaynağı olan piter'in* da yaratıcısı olan bu avangart kafadaki * adam, beni şaşırtan şekilde hak ettiği değeri görmez. bunu derkenki kastım nedir?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
tolstoy'un wikipedia sayfasında etkilendikleri ve etkiledikleri bölümünde deli petro'nun adı yok. ayrıca deli petro'nun kendi sayfasında da etkiledikleri kısmında en azından hem tolstoy hem de dostoyevski'nin adının yukarıda yazdıklarımdan dolayı olması gerekirdi, bu da bizim içimde şımarık bir ukte olarak kalsın.


kitap hakkında devam...

roman, "devamı gelecek(to be continued)" ifadesi ve anna karenina'nın ölümü ile sonlanır. ve fakat, filozof nikolai strakhov ile beraber bu bölüm ufak bir hikaye eklemesi ile düzeltilir. burada, "geçen neredeyse iki aydı. kavurucu bir yazın ortasıydı." cümlesi ile başlangıcı yapılan hikaye vronskiy'in* osmanlı sırp savaşı'na gönderilmesini konu alır ve bu şekilde devam eder...

roman 1878 yılında bir bütün olarak yayınlanır. "tolstoy bütün dünyayı harika bir şekilde tasvir ettiği savaş ve barış'ı geçmişin kitabı olarak tanıttıysa, anna karenina'yı da 'günümüzün romanı' olarak tanıtmalıdır."

dostoyevski, tolstoy'un eserinin "ruhun psikolojik gelişimi üzerine" olduğunu tespit ediyor.

romana, devrinin insanına yönelik olarak, herkesten bir şeyler taşıması üzerine, dönemin yazarı nikolai leskov tarafından tam da günümüz dünyasının insanı sıfatı veriliyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
rus ressam genrih manizer tarafından anna karenina cizimi

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
mikhail vrubel' tarafından anna'nın oğluyla buluşmasının tasviri













kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
tolstoy'un eşine gönderilen ve tolstoy'un yeni metinler yazması için adeta rüşvet yerine geçen hediyeler.

not 1 vestnik kelimesinin tam karşılığı elçi, haberci olmasına rağmen ben bizim dilimizdeki gazetecilik, habercilikte ağzı ve şekli ile rus postası şeklinde söylüyorum.)

not 2: tolstoy soyismi rusça'daki kurallardan ötürü tolstaya oluyor. örneğin dostoveyski'nin soyisminin bir kadına ya da kendi kızına geçtiğinde dostoyevskaya olması, dostoyevski'nin erkek kardeşinin karısı, yani dostoveyski'nin yengesinin de soyisminin otomatikman dostoyevskaya olması vs. gibi

not 3: malum eser gosti syezhalis' na dachu isimli eser olup puşkin'in üzerinde 2 yıl çalıştığı ve sonunu getirmediği öykü. 1839 yılında st. petersburg'un bir derlemesinde yayınlanmıştır.

not 4: putin'in bazı konuşmalarında kullandığı muhteşem petro. şu linkte de buradan bir örneğini görebilirsiniz. putin dönemden ve zamanında 7 yıl savaşları isimli bir savaştan örnek verirken bir öğrenci onu "hayır yanlışınız var doğrusu şöyle; ilk önce, kuzey savaşları ile isveç'le savaşmaya başlamıştık" diyerek düzeltiyor. sonrasında putin "sadece deniz güçleri ile değil, bütün dünya güçleri ile savaşmıştık. bu yüzden günümüzle çok benzer bir durum" diyerek o dönem rusya'nın dış güçler tarafından engellenmeye çalıştığını da ima ediyor. putin yeni eski her konuşmasında mutlaka deli petro'ya bir şekilde gönderme yapıyor.

not 5: fyodor mihayloviç dostoyevski'nin, 21. yüzyıl düşünürlerinden, marmara üniversitesi 1987 yılı mezunlarından olan sayın cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğan tarafından telaffuz ediliş şekli.

not 6: muhteşem petro, kendi doğum gününde kendisine hediye olarak yeni bir şehir yaratır. adeta elleriyle sıfırdan yaptığı bu şehir, 3 yüzyıldır insanları büyüleyen, saint petersburg şehridir. şehrin adı aziz petr'a atfedilmistir. 1703 yılında, baştan yaratılacağı belli olan şehir 1706 yılında ilk taştan kalelerin inşası ile tam da petr'ın doğum gününde yaratılmaya başlanmıştır.
devamını gör...

bildiği yanıldığına yetmiyordur.
devamını gör...

yaşayan her şey gibi değişim ve dönüşüm içinde olan platform.
ekşi bozmadı aslında, ekşi dönüştü. biraz uzun olabilir ama iddiamın altını doldurmak istiyorum.

eskiden kısıtlı yazar kadrosu, yazar olmanın zor olduğu, tanım girmenin yazar olmak için yeterli olmadığı bir ortamdı. doğru kelime midir bilmiyorum ama internet aleminin görece 'elit' mekanıydı. tanımlar genelde uzun, bilgi içerikli, kimi zaman komik kimi zaman hüzünlü ama kaliteliydi. bu dönemler sözlük en çok ziyaret edilenler listesinde ilk 10'da değildi belki ilk 20 bile şüpheliydi.

tanımlar ve başlıklar arttıkça doğal bir akış oluştu. bir sanatçı, bir film, bir oyun hatta bir ürün aradığınızda bile arama motorlarında direkt olarak önünüze geldiği oluyordu. bu sözlüğün iç reklam değerini fena halde katladı ve bir yol ayrımına gelindi.

bu arada sırf yazar sayısı artsın diye alım yapıldığı tezine katılmıyorum. bence amaç ekşiyi 'elit' bir yer olmaktan çıkarıp tamamen memleketi yansıtan bir yere dönüştürmekti. nitekim öyle de oldu.

tanım dayatması bir yana dursun okuma yazma bilmeyen adamlar var şu anda. biliyorum bu biraz ağır oldu ama sonuçta 'yapa bilirim' diye yazan bir adam sadece temel okuma yazma biliyordur zaten. (-de -da ve soru eki ayıran bir avuç azınlık zaten)

mesela okumayı en sevdiğim başlıklardan biri "efsanevi cimrilik hikayeleri"dir. adam bunun altına gelip "benim bu" yazmış. bu adamın okuduğunu anladığına beni dünya üzerinde ikna edebilecek bir insan yok.

mesela "ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı", gece uyumadan önce okurum bazen, o kadar çok gülerim ki; gözümden yaş gelir uykum açılır. özellikle gece yarısını geçtikten sonraki entryler tavsiye edilir.

neyse toparlayayım: ekşi artık bir sözlük değil. kutsal bilgi kaynağı hiç değil. ekşi artık tam olarak bir memleket profili oluşturan forum/platform/portal. yaşayan her şey dönüşmeye mahkumdur ve biraz da tercihleri sonucu şu anki durumu yaşıyorlar. kimsenin de üzüldüğünü düşünmüyorum(özellikle yönetim kademesinden) aksine birkaç romantik yazar hariç herkesin keyfi yerinde gibi.
devamını gör...

nereye veriyoruz?

yazın 'banu'
kışın da 'banu'
ıyygghhkk gerçekten igrencim dislike olaydı iyiydi. *
devamını gör...

güneş.
devamını gör...

#1809073
ay iyi ki bu yaşam formunun harika entrysini okudum. yarın az sokakta dolanayım da birkaç erkeğe "beni taciz etti" diye iftira atayım. inanılmaz gerçekten.
devamını gör...

cem yılmazın en sevdiğim filmlerinden biridir. hem espriler hem kurgu olarak benim için mükemmel bir filmdir. ayrıca sonunda gösterdiği nunçaku hikayesini çekmediği her gün kendisine küfür ediyorum.

filmin yönetmenliğini ömer faruk sorak üstlenmiştir. senaryo koltuğunda ise cem yılmaz bulunuyor.
film 2009 yılı yapımı bir filmdir.
oyuncu kadrosunda cem yılmaz, ozan güven, demet evgar, zafer algöz gibi başarılı isimler bulunuyor.

filmin konusu 19. yüzyılda özel görev için abd başkanına hediye götüren iki kişiyi anlatır. aziz vefa ve lemi galibin başından geçen olayları izleriz.

film bence cem yılmaz’ın en iyi üç filminden birisi. bu filmde geçen olaylar ve mizahi öğeler bence türkiye’nin çok üzerinde. ne zaman açıp izlesem sıkılmayacağım harika göndermelerin olduğu başarılı bir komedi.
hem o dönemi çok iyi yansıtması hem o dönemin unsurlarını kullanması ve bunları kullanırken sık sık göndermeler yapılması bu filmi başka bir seviyeye taşıyor.
yer yer yapılan eleştiriler ve tespitler filmi izlediğim ilk andan beri beni acayip içine çekiyor. her izlediğimde başka bir detayı fark ediyorum.

filmin bir başka güzel kısmı ise kostümlerin ve dekorun usta işi olması. kusursuza yakın bir şekilde planlanmış bir film. yahşi batı denen dünya iyi gözlemlenmiş ve iyi yerine getirilmiş.

ayrıca bu film için zafer algöz’ün oyunculuğuna ayrı bir parantez açmak gerekiyor. inanılmaz bir performans inanılmaz bir oyunculuk. inanılmaz. filmi başka bir seviyeye çıkarıyor.

hala izlemeyen olduğunu düşünmüyorum ama izlemeyen varsa izlesin. dediğim gibi cem yılmaz’ın en iyi filmlerinden bir tanesi. en iyi üç filminden bir tanesi hatta.
devamını gör...

afedersin ciğer.
devamını gör...

bir arayış olan basliktir. cise gitmek için izin isteme yolları.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel



canım kadıköy *
devamını gör...

saygıdeğer pek sevgili sözlük yazarları, uzakta olan ama bir o kadar yakın dostlarım!

gene geldik bir cuma gününe ve ben bu haftalık bir istisna olarak 23:00 da sizlerle olacağım.

bildiğiniz üzere geçen haftaya kadar canlı olmayan yayınlarım geçen hafta itibariyle benim bet sesimle sizlerle oldukça interaktif olmayan* bir sürece girmişti. eh baktı bazı sözlük yazarlarımız benim durumum içler acısı bari biz konuk olalım da biraz eğlenceli bir yayın haline gelsin dediler.

bu sebeple bu hafta benden ziyade daha çok konuğum olan alice in absurdland ın sesini duyacaksınız. ayrıca nasıl yaptı beni kandırdı bilmiyorum ama programın şarkı listesi de onun ellerinden çıktı. eh benim de ekleyeceğim bir iki şarkı elbet olacaktır.

özetle diyorum ki gelin bir bakın, sarmazsa uykunun tatlı kollarına doğru ya da efendim manitanızın sıcak sevgi dolu sarmalamasına doğru kaçarsınız.

sevgiyle esen kalın.

not: tabi ki başka katılmak isteyen olursa onlara da kapımız açık, başvurular bekleniyor.*
devamını gör...

“nasıl öfkelenmem düşündükçe memleketimi,
çırpınıyor ayakları altında bir avuç hergelenin...”
devamını gör...

“ben öyle bilirim ki yaşamak, berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır.”

ismet özel - sevgilim hayat
devamını gör...

buna benzer bir başlık bulamadım var ise aşağıda belirtmenizi rica ediyorum.

attila ilhan - ben sana mecburum.
can yücel - sevgi duvarı.
charles baudelaire - kötülük çiçekleri.
ahmet telli - belki yine gelirim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim