istiklal marşını ezbere bilen ateist kemalist laik tip
yalnız araya dhkpc, pkk, çapulçu falan serpiştirmeyi unutmuşsun trol kardeş. maaştan kesmesinler sonra. bir de sen istiklal nedir, o marş niye yazılmıştır, önce onu bir öğren sonra seninle içeriği tartışalım.
devamını gör...
başak süper kümesi
içinde bulunduğumuz yerel grup'u da kapsayan büyük galaksi topluluğu. yaklaşık 100 galaksiye ev sahipliği yapar ve yaklaşık 110 milyon ışık yılı kadar bir çapa sahiptir.
devamını gör...
takipçisi olmayan yazar
bir de efsane yazıyorsa "resmen harcanıyor" diyeceğim kişi olur kendisi. keşfetmenin haklı gururunu yaşarım sayesinde.
inşallah vardır öyle biri de ilk bana denk gelir. *
inşallah vardır öyle biri de ilk bana denk gelir. *
devamını gör...
türkiye’ye bir saat içinde nükleer bomba atılacağını öğrenseniz yapacağınız şeyler
arabayla deniz kıyısına gider bir bira açardım.
devamını gör...
yazarların sahur menüleri
her zaman çocuklar ne isterse o.
sahurda onlara ayrı bir ihtimam göstermek geliyor içimden.
açılışı tost+ kahvaltılık+domates+salatalık ile yaptık.
sahurda onlara ayrı bir ihtimam göstermek geliyor içimden.
açılışı tost+ kahvaltılık+domates+salatalık ile yaptık.
devamını gör...
prosopagnosia
birazdan paylaşacağım deneyimlerim sayesinde kendinizle ilgili yeni bir şey keşfetme ihtimaliniz olan başlık. zira yüzleri ayırt edememe ile kendini gösteren, “yüz körlüğü” olarak da adlandırılan bu rahatsızlık toplumun kırkta birinde görülür. ancak farklı dereceleri vardır. bu rahatsızlıktan muzdarip olanların bir bölümü aynada kendini tanıyamazken, bir bölümü rahatsızlığının farkında bile değildir.
gelelim bana... insanları hatırlamakta oldum olası kötüydüm ve bunu dikkatsizliğime, zayıf hafızama bağlardım, ta ki yüz körlüğü ile ilgili izlediğim bir belgeselde aynı kadının iki fotoğrafını gösterip “yüz körü olanlar bu fotoğrafların aynı kişiye ait olduğunu iddia ederler” deninceye kadar. sonra araştırmalarım başladı, internette bir test yaptım ve teşhisi koydum.
on tane koyunun karşısına geçtiğinizde yüzleriyle ilgili ne denebilir? hepsi ilk bakışta birbirine benzer. ayırt etmek zorunda olsanız bazı özelliklerini ezberlersiniz. kulağı kısa, kafasında farklı renk tüy var, dişi kırık gibi. zamanla da hepsini öğrenirsiniz. on tane insanla bir araya geldiğinizde ise, şanslı çoğunluktansanız, her birini hiçbir çaba harcamadan ayırt edebilirsiniz. zavallı ben ise yanağında beni var, burnu büyük, kaşında yara izi var gibi ayırt edici özellikleri ezberlemeye çalışırım.
aslında insan yüzlerini herkes kendi ırkı için daha kolay ayırt eder. klişe olacak ama, normal olan sizin için de çinliler birbirlerine çok benzemiyor mu? saç, kıyafet gibi ipuçlarını elimine etmek için shaolin rahiplerinin olduğu bir filmi düşünün. insanları ayırmak zor değil mi? bruce lee gibi sık gördüğümüz karakterleri belki daha iyi tanıyorsunuzdur. filmin bir sahnesinde yer alsa tanırsınız. ama kung fu yapmayan, saçları kazınmış bir köylüyü oynasa belki tanımazsınız. buradan benim insanlar karşısındaki durumuma bağlayacağım.
yüzlere ilişkin ezberlemeye çalıştığım bilgiler, sizin bir bakışta hafızaya attığınızın yanında çok az, ayrıca pek ayırt edici değil. bıyıklı olarak kodladığım müdür, eğer iş yerindeki tek bıyıklı ise onu kolayca tanırım, ama çarşıda tanıyamam, çünkü bıyıklı çok insan vardır ve müdürü orada görme beklentim yoktur.
sizin birisiyle ilgili kafaya attığınız görsel 320x240 pikselse, benimki 32x24 olabilir. bir sürü kişiyle eşleşebilecek bir görüntü. bu durumda ilave bilgilere başvuruyorum. kıyafet, saç, yürüme şekli, postür, boy, kilo ve en önemlisi ses. sesler aynı normal insanlarda olduğu gibi bir çaba harcamaksızın hafızama kaydoluyor. yani “sesi ince, durarak ve alçak sesle konuşuyor” gibi bir kodlama yapmıyorum. aksine ses olduğu gibi hafızama geliyor ve birisi onun sesini tarif etmemi söylese tarif edebilirim. halbuki bir yüzü sorsalar, eğer özellikle dikkat edip, uzun, geniş, oval, cildi bozuk vb diye kodlamadıysam cevaplayamam.
tabii çok sık gördüğüm kişileri kolay tanıyorum. çünkü insan her temasta birşeyler kapıyor. yine de saçları boyayıp, maske takıp sürprizler yapmıyor da değiller.
acı birşey söyleyeyim. çocuklarımın bebekliklerini, annemin gençliğini de tam hatırlamıyorum. fotoğraflara baka baka bilgi tazeliyorum, anıları “fotoğraflardaki yüzlerle” restore ediyorum, yoksa herşey flulaşıyor.
sosyal hayatta pot kırdığım ve insanları görmezden gelmişim gibi olan zamanlar oluyor. çarşı gibi tanıdıkla karşılaşma ihtimalimin az olduğu yerlerde insanlarla göz teması kurmuyorum, tanıdık birine rastlamışsam o selam verir ve o an görmüş olur cevap veririm. çok tanıdığın olabileceği işyeri, veli toplantısı gibi ortamlarda herkese gülümseyerek bakarım, tanıdıksa zaten selam verir, tanıdık değilse tavrından anlarım, arada tanımadıklarıma da selam verdiğim oluyor ama sorun değil, en kötü ihtimalle tuhaf tuhaf bakıyorlar. eminim bi sürü kişi de cevap verip sonra iki saat “acaba bu kimdi” diye düşünmüştür.
haa bir de, teknoloji sağolsun, arada veli gruplarında profil fotolarına bakıp ezber yapıyorum.*
gelelim bana... insanları hatırlamakta oldum olası kötüydüm ve bunu dikkatsizliğime, zayıf hafızama bağlardım, ta ki yüz körlüğü ile ilgili izlediğim bir belgeselde aynı kadının iki fotoğrafını gösterip “yüz körü olanlar bu fotoğrafların aynı kişiye ait olduğunu iddia ederler” deninceye kadar. sonra araştırmalarım başladı, internette bir test yaptım ve teşhisi koydum.
on tane koyunun karşısına geçtiğinizde yüzleriyle ilgili ne denebilir? hepsi ilk bakışta birbirine benzer. ayırt etmek zorunda olsanız bazı özelliklerini ezberlersiniz. kulağı kısa, kafasında farklı renk tüy var, dişi kırık gibi. zamanla da hepsini öğrenirsiniz. on tane insanla bir araya geldiğinizde ise, şanslı çoğunluktansanız, her birini hiçbir çaba harcamadan ayırt edebilirsiniz. zavallı ben ise yanağında beni var, burnu büyük, kaşında yara izi var gibi ayırt edici özellikleri ezberlemeye çalışırım.
aslında insan yüzlerini herkes kendi ırkı için daha kolay ayırt eder. klişe olacak ama, normal olan sizin için de çinliler birbirlerine çok benzemiyor mu? saç, kıyafet gibi ipuçlarını elimine etmek için shaolin rahiplerinin olduğu bir filmi düşünün. insanları ayırmak zor değil mi? bruce lee gibi sık gördüğümüz karakterleri belki daha iyi tanıyorsunuzdur. filmin bir sahnesinde yer alsa tanırsınız. ama kung fu yapmayan, saçları kazınmış bir köylüyü oynasa belki tanımazsınız. buradan benim insanlar karşısındaki durumuma bağlayacağım.
yüzlere ilişkin ezberlemeye çalıştığım bilgiler, sizin bir bakışta hafızaya attığınızın yanında çok az, ayrıca pek ayırt edici değil. bıyıklı olarak kodladığım müdür, eğer iş yerindeki tek bıyıklı ise onu kolayca tanırım, ama çarşıda tanıyamam, çünkü bıyıklı çok insan vardır ve müdürü orada görme beklentim yoktur.
sizin birisiyle ilgili kafaya attığınız görsel 320x240 pikselse, benimki 32x24 olabilir. bir sürü kişiyle eşleşebilecek bir görüntü. bu durumda ilave bilgilere başvuruyorum. kıyafet, saç, yürüme şekli, postür, boy, kilo ve en önemlisi ses. sesler aynı normal insanlarda olduğu gibi bir çaba harcamaksızın hafızama kaydoluyor. yani “sesi ince, durarak ve alçak sesle konuşuyor” gibi bir kodlama yapmıyorum. aksine ses olduğu gibi hafızama geliyor ve birisi onun sesini tarif etmemi söylese tarif edebilirim. halbuki bir yüzü sorsalar, eğer özellikle dikkat edip, uzun, geniş, oval, cildi bozuk vb diye kodlamadıysam cevaplayamam.
tabii çok sık gördüğüm kişileri kolay tanıyorum. çünkü insan her temasta birşeyler kapıyor. yine de saçları boyayıp, maske takıp sürprizler yapmıyor da değiller.
acı birşey söyleyeyim. çocuklarımın bebekliklerini, annemin gençliğini de tam hatırlamıyorum. fotoğraflara baka baka bilgi tazeliyorum, anıları “fotoğraflardaki yüzlerle” restore ediyorum, yoksa herşey flulaşıyor.
sosyal hayatta pot kırdığım ve insanları görmezden gelmişim gibi olan zamanlar oluyor. çarşı gibi tanıdıkla karşılaşma ihtimalimin az olduğu yerlerde insanlarla göz teması kurmuyorum, tanıdık birine rastlamışsam o selam verir ve o an görmüş olur cevap veririm. çok tanıdığın olabileceği işyeri, veli toplantısı gibi ortamlarda herkese gülümseyerek bakarım, tanıdıksa zaten selam verir, tanıdık değilse tavrından anlarım, arada tanımadıklarıma da selam verdiğim oluyor ama sorun değil, en kötü ihtimalle tuhaf tuhaf bakıyorlar. eminim bi sürü kişi de cevap verip sonra iki saat “acaba bu kimdi” diye düşünmüştür.
haa bir de, teknoloji sağolsun, arada veli gruplarında profil fotolarına bakıp ezber yapıyorum.*
devamını gör...
laplace'ın şeytanı teorisi
nedensellik ilkesi baz alınarak bakıldığında spinoza düşüncesiyle paralellik gösteren bir teori.
spinoza düşüncesine göre de, evrende hiçbir şey kendiliğinden, nedensiz olarak ortaya çıkmaz. var olan her şeyin, gerçekleşen her olayın, beliren her düşüncenin ortaya çıkmasını zorunlu kılan bir ya da birden çok neden vardır.
ve ortaya çıkmış olan bu şey ya da düşüncenin kendisi de yine zorunlu olarak bir başka şeyin ya da düşüncenin ortaya çıkmasında neden olur.
spinoza düşüncesine göre de, evrende hiçbir şey kendiliğinden, nedensiz olarak ortaya çıkmaz. var olan her şeyin, gerçekleşen her olayın, beliren her düşüncenin ortaya çıkmasını zorunlu kılan bir ya da birden çok neden vardır.
ve ortaya çıkmış olan bu şey ya da düşüncenin kendisi de yine zorunlu olarak bir başka şeyin ya da düşüncenin ortaya çıkmasında neden olur.
devamını gör...
gebelerde 1/3 kuralı
gebede doğumdan önce bulunan astım ve sistemik lupus eritematozus hastalıklarının gebelik döneminde 1/3 oranında semptomlarda iyileşme, 1/3 oranında semptomlarda hiç bir değişikliğin olmaması, 1/3 oranında semptomlarda kötüleşme olmasını açıklayan kuraldır.
dipnot bu kural bu iki hastalığa sahip olan gebeler için geçerlidir.
dipnot bu kural bu iki hastalığa sahip olan gebeler için geçerlidir.
devamını gör...
sözlük yazarlarının konuştuğu kişi sayısı
14 kişi. 2'si yazar. diğerleri moderatör admin falan.
devamını gör...
cinselliğin kötü bir şey olması
sonuçta anne karnında var olunan ilk andan ölüme kadar her insan cinsel bir varlıktır.
cinsellik en önemli yapı taşımızdır.
modernlik olarak algılanmasının sebebi cinselliğin ilkel toplumlarda anlaşılmaması ve abartılı anlamlar yüklenmesi dolayısıyla, hala geri kalmış toplumlarda, kendi vücudunu tanımak dahi cesaret isteyen bir olguymuş gibi algılandığı için, yapanlar kendini modern ve ileri sanabilir.
ve ne yazık ki hala kendi vücudundan iğrenen kadın ve erkekler vardır toplumun bu normları onlara dayatıldığı için.
cinsellik kötü bir şey değildir, vücudun yeme, içme gibi temel ihtiyaçlarından biridir.
vajinanız ve penisiniz eliniz veya kolunuz kadar normal organlarınızdır. onlara başka anlamlar yüklemeyin ve size verilen bu özellikleri en doğru ve en istediğiniz şekilde yaşayın, yaşatın.
dipnot: cinselliğini kabul eden, vücudunu tanıyan ve aktif cinsel hayatı olup, kimseye zararı olmayan insanlara ucube gibi bakmayı da kesmelisiniz.
cinsellik en önemli yapı taşımızdır.
modernlik olarak algılanmasının sebebi cinselliğin ilkel toplumlarda anlaşılmaması ve abartılı anlamlar yüklenmesi dolayısıyla, hala geri kalmış toplumlarda, kendi vücudunu tanımak dahi cesaret isteyen bir olguymuş gibi algılandığı için, yapanlar kendini modern ve ileri sanabilir.
ve ne yazık ki hala kendi vücudundan iğrenen kadın ve erkekler vardır toplumun bu normları onlara dayatıldığı için.
cinsellik kötü bir şey değildir, vücudun yeme, içme gibi temel ihtiyaçlarından biridir.
vajinanız ve penisiniz eliniz veya kolunuz kadar normal organlarınızdır. onlara başka anlamlar yüklemeyin ve size verilen bu özellikleri en doğru ve en istediğiniz şekilde yaşayın, yaşatın.
dipnot: cinselliğini kabul eden, vücudunu tanıyan ve aktif cinsel hayatı olup, kimseye zararı olmayan insanlara ucube gibi bakmayı da kesmelisiniz.
devamını gör...
çocukluğun geçtiği sokaklarda yıllar sonra yürümek
kendi siuletlerinle sokağın her karesinde farklı şekillerde karşılaşmak ve bir zamanlar güle oynaya, hoplaya zıplaya geçtiğin yollardan tatlı ve özlem dolu bir tebessümle, gozlerin dolu ve ağır adımlarla yürümektir.
devamını gör...
muck the system
şimdiye kadar fuck the system yerine kullandığım söz kalıbını nick olarak karşımda gördüm ya, bi değişik oldum. böylesi daha eğlenceli değil mi? sözlüğe ara verip dönmüş yazar. hoşgelmiş. *
devamını gör...
şu an hissettiğiniz burukluğun sebebi
kimsenin hatırlamaması.*
devamını gör...
monica zetterlund
ünlü isveçli caz solistidir. 'zenci sesli sarışın' olarak bilinmektedir.ella fitzgerald,louis armstrong, bill evans gibi dünyaca ünlü birçok sanatçıyla da çalışma imkanı bulmuş fakat 1963 eurovision şarkı yarışmasına katılıp isveççe bir şarkı seçtiği için doğal olarak o yıl sonuncu olmuştur. kariyeri boyunca birçok dizi ve filmde de rol almıştır. isveççe besteler yaparak caz şarkıları kendi ülkesinde yaygınlaştırmak istemiş, başarılı da olmuştur.zamanında isveç'te oldukça sansasyon yaratmıştır.
normalde cazdan hazzetmeyen bir insan olan beni,zetterlund'un sesi ve şarkıları nedense hep etkilemiştir.
monica z isimli filmde zetterlund'un yaşamı anlatılır.burada kendisini edda magnason canlandırmıştır.magnason filmdeki şarkılarda playback yapmamış,kendi sesiyle söylemiştir.
eserlerinden waltz for debby bill evans ile ortak çalışması olduğu için kendisinin de favorisi olmakla birlikte benim de en sevdiğim şarkılarındandır ve 'monicas vals'olarak da bilinir:
fakat bu şarkısının da ayrı bir yeri vardır:
normalde cazdan hazzetmeyen bir insan olan beni,zetterlund'un sesi ve şarkıları nedense hep etkilemiştir.
monica z isimli filmde zetterlund'un yaşamı anlatılır.burada kendisini edda magnason canlandırmıştır.magnason filmdeki şarkılarda playback yapmamış,kendi sesiyle söylemiştir.
eserlerinden waltz for debby bill evans ile ortak çalışması olduğu için kendisinin de favorisi olmakla birlikte benim de en sevdiğim şarkılarındandır ve 'monicas vals'olarak da bilinir:
fakat bu şarkısının da ayrı bir yeri vardır:
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
soledad bravo, violin de becho
devamını gör...
tanım sözlük içindir vs tanım artı içindir vs tanım bedava kitap içindir
tanım gelecek içindir. "o günlerde söylediydik yeğen, yeaa" demek içindir.
devamını gör...