yapraklı deniz ejderi
phycodurus eques olarak da bilinen bir deniz canlısı. gövdesinde ki yaprak benzeri çıkıntılar sayesinde bu ismi almış. bu çıkıntılar onun avcılar karşı kamufle olmasını da sağlıyor aynı zamanda. maksimum 45cm kadar büyüyen bu canlılar, deniz yosunları ve küçük plantonlar ile beslenirler.
devamını gör...
kadın olmak
kadın olmak hem istenilen hem de nefret edilen olmaktır.
uzun zamandır üstüne düşündüğüm bir konudan bahsetmek istiyorum. aşağıda bahsedilen her olay yaşanmıştır. kurgudan uzak bir anlatı olacaktır. ve özellikle isyan, acı, hüzün, kırgınlık kelimelerinin etrafında gelişecektir. türkiye'de yaşayan ve başlarına gelen her şeyin sebebinin bir erkeğin onlar üzerinde bir hayale sahip olduklarında gerçekleştirebileceklerine inanmaları olmaktadır.
ilk olarak yaşanmışlıklara kendi başımdan geçen bir olayla başlamak istiyorum.
daha 17 yaşımdayken bir gün kapı çaldı. kapıyı çalan karşı komşumuzun oğlu idi. 7 yaşındayken taşındığımız apartmanda 10 yıldır abi dediğim insan vardı karşımda. ütüleri bozulmuş bizimkini istiyormuş. abi dedim sen git ben bulup getireyim. bu arada kendisi evliydi ama o sürede anne-babası ile aynı evde eşi ve çok sevdiğim minik kızı ile birlikte yaşamaya devam ediyordu.
arkadaşlarım vardı evde, birlikte 4 kız takılıyorduk. neyse ütüyü buldum. kapı açıktı içeri girdim. abi dedim getirdim nereye bırakayım. odadayım getiriversene dedi. tamam dedim. ütü masasının üzerine bıraktım. "nasılsın?" dedi. "iyiyim abi kızlar var takılıyoruz işte." dedim. birden ne olduğunu anlamadım beni kendine çekti, öpmeye kalktı. aynı anda itip "ne yapıyorsun sen be!" deyip bağırdım ve koşarak eve geçtim.
dünyam alt üst olmuştu. arkadaşlarıma ben bir duş alayım deyip koşup banyoya girdim. kafam allak bullak olmuştu. ne yapacaktım, bunu kime anlatacaktım. gözümden yaşlar aka aka uzunca bir süre suyun altında kaldım. babama anlatsam, ne yapacağını kestiremiyordum. çok sevdiğim eşine, anlatsam minicik bebeği ile kocasının ne kadar soysuz olduğunu öğrenecekti. hem tabii ki elalem ne der (!) mevzusu vardı. ama kendime de yediremiyordum; abi dediğim, kardeşinle ilkokul boyunca aynı sırayı paylaştığım defalarca evlerinde kaldığım insan bana bunu nasıl yapardı. evli olmasını falan geçtim, canı çekti diye beni öpmeye nasıl kalkardı. duştan çıktım, hiçbir şey olmamış gibi klora alerjim var, gözlerim ondan kırmızı diyerek güne devam ettim. aynı akşam annemlere üniversite sınavına hazırlanmak için bir süre dedemlerde kalmak istiyorum, sessiz sakin bir ortam daha iyi gelecek bana dedim. iki ay evde kalmadım. kendi evime giderken karşılaşmamak için iki ay kapıları kontrol edip geçtim. sonrasında üniversiteye gittim neyse ki o ara kendi evine çıkmıştı da bunca senede yalnızca birkaç kez gördüm. ve aradan geçen 18 yıldan sonra da hala yüzüne bile bakmam.
bir sonraki öyküm bir öğrencimin başından geçti. ona burada "leyl" diyelim. hayatını karanlıklar içinde geçirmek zorunda kalan bir çocuk olduğu için.
ilk öğretmenlik yılımda van'da görev yaparken okulun en sorunlu öğrencisi idi leyl. beline kadar olan uzun saçlarını sıkıca örer, gömleğinin içine saklardı. okul kapısından çıkınca sigarasını yakar, ağzından küfür de eksik olmazdı. öğretmeninden öğrencisine herkese sataşır, sürekli arıza çıkarırdı. ben bu durumu ailesi tarafından çok değer görmemesine bağladığım için ona biraz daha itina yaklaştım. aradan geçen birkaç ay sonra leyl'in ara ara sohbet ettiği en azından saygılı davrandığı biri olmuştum. türk olduğum halde, artık beni sevdiğini söylüyordu. bu arada kendisi biraz örgütün tesiri altında kalmış bir çocuktu. dağa çıkmak benim kurtuluşum olacak şeklinde söylemleri vardı. çok uzatmayalım bir yıl sonra artık ben onun için güvenilir alan olmuştum. bu arada leyl de saçlarını benim gibi kısacık kestirmişti. hatta onunki biraz daha kısaydı, dikiyordu falan. saçlardan çıktı konu. dedim ki iyi olmuş, ne o sımsıkı bağlayıp saklıyordun, şimdi kendi tarzın oldu dedim. hocam dedi bilmedikleriniz var. dedim anlat.
"babam öldü benim, annemi bir başına kalmasın diye amcamın ikinci karısı yaptılar. evde bir sürü erkek var. beni kız gibi görmemeleri lazım. yoksa beni de annem gibi onlardan biri ile evlendirirler." sarıldım kızıma, içime akıttım göz yaşlarımı. sen her halinle güzelsin ve bu cesaret ile seni kimse üzemez, dedim. dedim ama üzdüler mi leyl'i mi ne oldu, hiç öğrenemedim.
bir sonraki hikaye yine bir öğrencimin başından geçti. ona da" özlem"diyelim. hayatının her anında sevgiye özlem duyduğunu söylediği için. özlem hayata bir sıfır mağlup başlayanlardan. annesi bir hayat kadını, babası ise başkası ile evli. yani o gayrimeşru bir çocuk. doğunca annesi, babasının kapısına bırakmış "al bunu, ne yapıyorsan yap!" diyerek. babasının karısı evinde istememiş. baba da kendi babasına, yani özlem'i dedesine bırakmış. dede büyütmüş. bir gün okulda sinir krizi geçirdi. sonradan öğrendik ki dedesi özlem'i taciz ediyormuş bir süredir. işlemler başlatıldı. özlem bu sefer annesine verildi. sonra da 18 yaşına girer girmez evlendi.
bu öyküde üniversiteden bir arkadaşımın yaşadığı bir trajedi. ona da zulüm diyelim. daha 19 yaşındayken bir sevgilisi vardı. bir gün gelip dedi ki başıma bir şey geldi. sevgilimle bir şeyler yaşıyorduk sonra ben devam etmek istemedim ama durmadı. zorla bana sahip oldu.
ne denir? bırak o tecavüzcüyü, diyemedim. ne yapmalıyım, dedi. ayrılmalısın, dedim. ama bu saatten sonra kimse benimle birlikte olmaz. küçük bir yerde yaşıyoruz ikimiz de, duyulursa çok kötü olur, ailem yıkılır, bunları onlara yapamam, hem beni de seviyor dedi. ben sustum. çünkü henüz bu konulara ses çıkarabilecek olgunluğa erişmemiştik ikimizde. o kaderine boyun eğdi. eskiden sevdiği tecavüzcüsü ile uzun bir süre sevgili olmaya devam etti. sonra büyüdük. ve arkadaşım sürekli arka planda "artık benimle birlikte oldun, seni başka kimse istemez, duyulursa rezil olursun!" cümlelerine bir s*tir çekip yoluna devam etti. sonra tüm hikayeyi bilen ve ona aşık olan bir adamla evlendi.
uzun zamandır üstüne düşündüğüm bir konudan bahsetmek istiyorum. aşağıda bahsedilen her olay yaşanmıştır. kurgudan uzak bir anlatı olacaktır. ve özellikle isyan, acı, hüzün, kırgınlık kelimelerinin etrafında gelişecektir. türkiye'de yaşayan ve başlarına gelen her şeyin sebebinin bir erkeğin onlar üzerinde bir hayale sahip olduklarında gerçekleştirebileceklerine inanmaları olmaktadır.
ilk olarak yaşanmışlıklara kendi başımdan geçen bir olayla başlamak istiyorum.
daha 17 yaşımdayken bir gün kapı çaldı. kapıyı çalan karşı komşumuzun oğlu idi. 7 yaşındayken taşındığımız apartmanda 10 yıldır abi dediğim insan vardı karşımda. ütüleri bozulmuş bizimkini istiyormuş. abi dedim sen git ben bulup getireyim. bu arada kendisi evliydi ama o sürede anne-babası ile aynı evde eşi ve çok sevdiğim minik kızı ile birlikte yaşamaya devam ediyordu.
arkadaşlarım vardı evde, birlikte 4 kız takılıyorduk. neyse ütüyü buldum. kapı açıktı içeri girdim. abi dedim getirdim nereye bırakayım. odadayım getiriversene dedi. tamam dedim. ütü masasının üzerine bıraktım. "nasılsın?" dedi. "iyiyim abi kızlar var takılıyoruz işte." dedim. birden ne olduğunu anlamadım beni kendine çekti, öpmeye kalktı. aynı anda itip "ne yapıyorsun sen be!" deyip bağırdım ve koşarak eve geçtim.
dünyam alt üst olmuştu. arkadaşlarıma ben bir duş alayım deyip koşup banyoya girdim. kafam allak bullak olmuştu. ne yapacaktım, bunu kime anlatacaktım. gözümden yaşlar aka aka uzunca bir süre suyun altında kaldım. babama anlatsam, ne yapacağını kestiremiyordum. çok sevdiğim eşine, anlatsam minicik bebeği ile kocasının ne kadar soysuz olduğunu öğrenecekti. hem tabii ki elalem ne der (!) mevzusu vardı. ama kendime de yediremiyordum; abi dediğim, kardeşinle ilkokul boyunca aynı sırayı paylaştığım defalarca evlerinde kaldığım insan bana bunu nasıl yapardı. evli olmasını falan geçtim, canı çekti diye beni öpmeye nasıl kalkardı. duştan çıktım, hiçbir şey olmamış gibi klora alerjim var, gözlerim ondan kırmızı diyerek güne devam ettim. aynı akşam annemlere üniversite sınavına hazırlanmak için bir süre dedemlerde kalmak istiyorum, sessiz sakin bir ortam daha iyi gelecek bana dedim. iki ay evde kalmadım. kendi evime giderken karşılaşmamak için iki ay kapıları kontrol edip geçtim. sonrasında üniversiteye gittim neyse ki o ara kendi evine çıkmıştı da bunca senede yalnızca birkaç kez gördüm. ve aradan geçen 18 yıldan sonra da hala yüzüne bile bakmam.
bir sonraki öyküm bir öğrencimin başından geçti. ona burada "leyl" diyelim. hayatını karanlıklar içinde geçirmek zorunda kalan bir çocuk olduğu için.
ilk öğretmenlik yılımda van'da görev yaparken okulun en sorunlu öğrencisi idi leyl. beline kadar olan uzun saçlarını sıkıca örer, gömleğinin içine saklardı. okul kapısından çıkınca sigarasını yakar, ağzından küfür de eksik olmazdı. öğretmeninden öğrencisine herkese sataşır, sürekli arıza çıkarırdı. ben bu durumu ailesi tarafından çok değer görmemesine bağladığım için ona biraz daha itina yaklaştım. aradan geçen birkaç ay sonra leyl'in ara ara sohbet ettiği en azından saygılı davrandığı biri olmuştum. türk olduğum halde, artık beni sevdiğini söylüyordu. bu arada kendisi biraz örgütün tesiri altında kalmış bir çocuktu. dağa çıkmak benim kurtuluşum olacak şeklinde söylemleri vardı. çok uzatmayalım bir yıl sonra artık ben onun için güvenilir alan olmuştum. bu arada leyl de saçlarını benim gibi kısacık kestirmişti. hatta onunki biraz daha kısaydı, dikiyordu falan. saçlardan çıktı konu. dedim ki iyi olmuş, ne o sımsıkı bağlayıp saklıyordun, şimdi kendi tarzın oldu dedim. hocam dedi bilmedikleriniz var. dedim anlat.
"babam öldü benim, annemi bir başına kalmasın diye amcamın ikinci karısı yaptılar. evde bir sürü erkek var. beni kız gibi görmemeleri lazım. yoksa beni de annem gibi onlardan biri ile evlendirirler." sarıldım kızıma, içime akıttım göz yaşlarımı. sen her halinle güzelsin ve bu cesaret ile seni kimse üzemez, dedim. dedim ama üzdüler mi leyl'i mi ne oldu, hiç öğrenemedim.
bir sonraki hikaye yine bir öğrencimin başından geçti. ona da" özlem"diyelim. hayatının her anında sevgiye özlem duyduğunu söylediği için. özlem hayata bir sıfır mağlup başlayanlardan. annesi bir hayat kadını, babası ise başkası ile evli. yani o gayrimeşru bir çocuk. doğunca annesi, babasının kapısına bırakmış "al bunu, ne yapıyorsan yap!" diyerek. babasının karısı evinde istememiş. baba da kendi babasına, yani özlem'i dedesine bırakmış. dede büyütmüş. bir gün okulda sinir krizi geçirdi. sonradan öğrendik ki dedesi özlem'i taciz ediyormuş bir süredir. işlemler başlatıldı. özlem bu sefer annesine verildi. sonra da 18 yaşına girer girmez evlendi.
bu öyküde üniversiteden bir arkadaşımın yaşadığı bir trajedi. ona da zulüm diyelim. daha 19 yaşındayken bir sevgilisi vardı. bir gün gelip dedi ki başıma bir şey geldi. sevgilimle bir şeyler yaşıyorduk sonra ben devam etmek istemedim ama durmadı. zorla bana sahip oldu.
ne denir? bırak o tecavüzcüyü, diyemedim. ne yapmalıyım, dedi. ayrılmalısın, dedim. ama bu saatten sonra kimse benimle birlikte olmaz. küçük bir yerde yaşıyoruz ikimiz de, duyulursa çok kötü olur, ailem yıkılır, bunları onlara yapamam, hem beni de seviyor dedi. ben sustum. çünkü henüz bu konulara ses çıkarabilecek olgunluğa erişmemiştik ikimizde. o kaderine boyun eğdi. eskiden sevdiği tecavüzcüsü ile uzun bir süre sevgili olmaya devam etti. sonra büyüdük. ve arkadaşım sürekli arka planda "artık benimle birlikte oldun, seni başka kimse istemez, duyulursa rezil olursun!" cümlelerine bir s*tir çekip yoluna devam etti. sonra tüm hikayeyi bilen ve ona aşık olan bir adamla evlendi.
devamını gör...
33333 numaralı girdinin bana yar olmaması
çok istediğim girdi numarasına sahip girdinin bana ait olmaması durumu.
aşağıdaki metni okumadan önce, buyrun cengiz atay'a kulak verelim.
sözlükteki girdi numaralarını çok severim. hatta özel bir numaraya sahip bir girdiniz varsa, size ulaşmışımdır. çünkü güzeldir bu sayılar. palindromlar, referans sayıları, onbinler...
sonra dikkatimi bir şey çekti. sözlük 30000 girdi barajını geçmişti. dedim ki kendime, sanagulbahcesivadetmedim, neden 33333 numaralı girdi senin olmasın? neden olmasındı ki?
akıştan bir şeyler girebileceğim başlıkları seçtim önce. 100 girdiden fazla vardı, 33333 olmasına. dört tane başlığa yazdım girdilerimi. beklemeye başladım.
90 girdi kaldı.
80 girdi kaldı.
70 girdi kaldı.
60 girdi kaldı.
50 girdi kaldı.
bir yandan da son girilen girdilerin numaralarına bakıyorum.
33300 oldu.
33317 oldu.
33324 oldu.
33328 oldu.
akışı yeniledim.
iki başlık daha değişti.
şimdi dedim. şimdi gir işte girdilerini. bas gönder tuşuna.
gönderdim hazırladığım girdilerimi.
ne oldu?
#33332 benim girdim.
#33334 benim girdim.
#33333 başkasının. kayıp balık memo'nun.
ezel'deki üçkağıtçı adam cengiz'in de dediği gibi, "istediğin kadar iyi planla, istediğin kadar mükemmel oyna bu oyunu, hayat seni her seferinde yener."
#44444'da görüşmek üzere sayın yazarlar. kendinize dikkat edin.
#44444 de benim değil. ağlayam.
aşağıdaki metni okumadan önce, buyrun cengiz atay'a kulak verelim.
sözlükteki girdi numaralarını çok severim. hatta özel bir numaraya sahip bir girdiniz varsa, size ulaşmışımdır. çünkü güzeldir bu sayılar. palindromlar, referans sayıları, onbinler...
sonra dikkatimi bir şey çekti. sözlük 30000 girdi barajını geçmişti. dedim ki kendime, sanagulbahcesivadetmedim, neden 33333 numaralı girdi senin olmasın? neden olmasındı ki?
akıştan bir şeyler girebileceğim başlıkları seçtim önce. 100 girdiden fazla vardı, 33333 olmasına. dört tane başlığa yazdım girdilerimi. beklemeye başladım.
90 girdi kaldı.
80 girdi kaldı.
70 girdi kaldı.
60 girdi kaldı.
50 girdi kaldı.
bir yandan da son girilen girdilerin numaralarına bakıyorum.
33300 oldu.
33317 oldu.
33324 oldu.
33328 oldu.
akışı yeniledim.
iki başlık daha değişti.
şimdi dedim. şimdi gir işte girdilerini. bas gönder tuşuna.
gönderdim hazırladığım girdilerimi.
ne oldu?
#33332 benim girdim.
#33334 benim girdim.
#33333 başkasının. kayıp balık memo'nun.
ezel'deki üçkağıtçı adam cengiz'in de dediği gibi, "istediğin kadar iyi planla, istediğin kadar mükemmel oyna bu oyunu, hayat seni her seferinde yener."
#44444'da görüşmek üzere sayın yazarlar. kendinize dikkat edin.
#44444 de benim değil. ağlayam.
devamını gör...
yalnızlık
ne demiş cahit zarifoğlu"yalnızlığıma zalimce bir hayranlık duyuyorum" işte tam böyle ne eksik ne fazla.
devamını gör...
hayat kalitesini artıran küçük detaylar
kendine zaman ayırabilmek. farkında değiliz umursamıyoruz belki de ama hem sağlık hem mutluluk hem de daha iyi bi birey olabilmek için gerçekten yapmamız şeylerden birisi bence.
devamını gör...
21'inci yüzyılın 21'inci yılının 21'inci günü
saat 21:21'de bir dilek dilediğim gündür. ulu tanrım! yalvarırım bu sefer gör artık!
devamını gör...
kadın yazarlardan kadın yazarlara sorular
sevgili hemcinslerim ;
baba olur, koca olur, sevgili olur, evlat olur, patron olur, hiç farketmez erkeklerin iletisimde belli bir süre sonra (hayranlıkta duysam hürmet de beslesem sevgi de hissetmem saygı da göstersem) cişi gelmiş ama oyunu da bırakmak istemeyen 3 yaşındaki çocuk şaşkınlığı içinde görüyorum.
siz de hayatınıza giren erkekleri belli bir noktadan sonra büyümeyen çocuklar olarak görüyor musunuz ? yoksa bu bende ki mesleki dejenerasyon mu?
baba olur, koca olur, sevgili olur, evlat olur, patron olur, hiç farketmez erkeklerin iletisimde belli bir süre sonra (hayranlıkta duysam hürmet de beslesem sevgi de hissetmem saygı da göstersem) cişi gelmiş ama oyunu da bırakmak istemeyen 3 yaşındaki çocuk şaşkınlığı içinde görüyorum.
siz de hayatınıza giren erkekleri belli bir noktadan sonra büyümeyen çocuklar olarak görüyor musunuz ? yoksa bu bende ki mesleki dejenerasyon mu?
devamını gör...
altı çizilesi kitap satırları
"eğer ne istediğini bilmezsen" diyor kapıcı, "bir bakarsın istemediğin bir sürü şeyin olmuş."
hiçbir zaman tamamlanmış olmayayım, ne olur.
hiçbir zaman halimden memnun olmayayım.
hiçbir zaman kusursuz olmayayım.
kurtar beni, tyler, kusursuz ve tamamlanmış olmaktan kurtar.
chuck palahniuk (dövüş kulübü), s.47
hiçbir zaman tamamlanmış olmayayım, ne olur.
hiçbir zaman halimden memnun olmayayım.
hiçbir zaman kusursuz olmayayım.
kurtar beni, tyler, kusursuz ve tamamlanmış olmaktan kurtar.
chuck palahniuk (dövüş kulübü), s.47
devamını gör...
siz öğrenci misiniz yoksa terörist mi
bende ona burdan sormak istiyorum o zaman.
siz siyasetçi misiniz, yoksa diktatör mü?
siz siyasetçi misiniz, yoksa diktatör mü?
devamını gör...
gerçekte en çok görülmek istenen sözlük yazarları
belki zamanla düşüncelerim değişir ama ben kimseyi gerçekten görmek istemezdim. çok severek okuduğum yazarlar var ama ben onların düşüncelerinde kaybolabileceğim tek yerin sözlük olduğunu düşünüyorum. çünkü birini tanıyınca her zaman böyle güzel sohbetler edemeyebilirsiniz. o yüzden böyle güzel kalsın isterim.
devamını gör...
kendine bir soru sor
neden gidip kendine bir kahve yapmıyorsun dostum?
devamını gör...
sözlükte zırt pırt şiir paylaşmak
sözlük dahil sosyal mecraların hepsinde şiir paylaşmak adetimdir. biri demişti düşüyor mu böyle? düşürme gibi amacım olsaydı şiir son yol oldurdu dedim kendisine. şiir seven mi var sanki nerede boş beleş eğlenceli bir şey var insanımız ona koşar.
devamını gör...
portakaldan elektrik üretmek
o zaman artık kendi elektriğimizi kendimiz üretebiliriz. böylece sözlüğün elektrik masrafı ortadan kalkmış olur. yazar maaşlarına da zam gelir böylelikle. yoldaş duy sesimizi. çocuklar evde aç, ay sonunu getiremiyoruz. *
devamını gör...
google akademik
ödevlerle boğuştuğum şu zor günlerimde gözümün nuru olmuş arama motoru. arama motoruna sevgi beslemek de kafayı yemek üzere olduğumu gösteriyor. ödevlerim bitmiyor.
devamını gör...
franz kafka
"asılmak üzere olan bir adamı düşün mesela. onu asarsın ve her şey biter. ama onu, asılması için yapılan bütün hazırlıklara şahit olmaya zorlarsan ve tam darağacının önüne getirildiğinde infazının ertelendiğini söylersen adamın hayatının geri kalanını ona zehir etmiş olursun".
.
.
babaya mektup .
.
.
babaya mektup .
devamını gör...
türk gençliğinin haksızlıklara ses çıkarmaması
çünkü ses çıkarırsa nerede olacağı bellidir. çok da durumu yoksa ve ailesini düşünüyorsa ses çıkartmamak durumunda kalır. elbetteki yanlıştır fakat günümüzde gelinen yer bundan ibarettir. tabii bir de öğrenilmiş çaresizlik durumu vardır ki ailesi ona böyle öğretmiştir. çevresinden hep böyle görmüştür ve o da yaşamını böyle idame ettirir.
devamını gör...
everest dağı'nın yüksekliğinin artması
son 1 metresi orada bırakılan çöplerin oluşturduğu küçük tepe olsa gerektir.
devamını gör...
oyun bitince şah da piyon da aynı kutuya atılır
dünya fani ölüm ani gibi insanı derin düşüncelere gark ettiren bir söz. herkes kendince anlamlar çıkarabilir. ben büyüttüğümüz hiçbir meselenin bir noktadan sonra hiçbir anlam ifade etmemesi gibi bir mânâ çıkarıyorum.
devamını gör...
normal sözlük’te tanımlarını sevdiğiniz yazarlar
alayınızı seviyore
devamını gör...
ciddi ilişki bulmanın çok zor olması
bireysel yasamin revasta oldugu bir donemin getirisidir bu. birakin ciddi iliskiyi artik sevgilik donemi son bulmakta. arkadaslik adi altinda (fucbuddy) cinsel ihtiyaclarin karsilanip, duygusal bagdan tamamiyle uzak enteresan iliskilerin icerisinde artik insanlik. cunku iliski demek, sorumluluk demek, konfor alanindan uzaklasmak demek, fedakarlik demek... kendi alaninda ozgurce yasamak varken, kim elini tasin altina koymak ister ki?
devamını gör...