tuhaf takıntılar
pencere açık uyuyamam. ben uyurken pencere açılırsa o gün hastalanır, yatağa düşerim. mevsim hiç fark etmez.
devamını gör...
ya kusura bakma ilişkiye hazır değilmişim ben
aslında tercümesi şu:
lan zibidi canım sıkılıyordu senle konuşuyordum. şimdi kendimi eğleyeceğim farklı meşgaleler buldum. uzatmadan ikile kibar kibar. görmem gereken güneşli günler var.
lan zibidi canım sıkılıyordu senle konuşuyordum. şimdi kendimi eğleyeceğim farklı meşgaleler buldum. uzatmadan ikile kibar kibar. görmem gereken güneşli günler var.
devamını gör...
sineklerin tanrısı
kitap okuduğunuz zaman gözlerinizle okumanız gerektiğinin ıspatı niteliğinde golding romanı.
türkçeye mina urgan çevirmiştir.
peki neden gözlerimizle okumalıyız? efendim bir defa sineklerin tanrısı'na sürükleyicilikten uzak derseniz çarpılırsınız. kitabın hem ingilizce orijinalini, hem de türkçesini okudum ve bu konudaki görüşüm nettir. ziyadesiyle sürükleyici, üç boyutlu karakterlere sahip bir kitaptır sineklerin tanrısı.
kitaba kurgu yoksunu da elbette ki diyebilirsiniz ancak bu sizin sadece edebiyat kuramı bilmediğinizi ıspatlar. kitap, toplumsal düzenin olmadığı -daha doğrusu yeniden inşa edilmeye çalışıldığı- bir adada mahsur kalan çocukların işbu düzeni inşa çabasını ustalıkla anlatır; kurgunun belkemiği olarak kabul edilebilecek alt-metin açısından da ziyadesiyle zengindir, insan doğasının temeline dair rousseau'cu ya da hobbes'çu bir okumasını, hatta ve hatta marquis de sade merkezli bir okumasını dahi yapabilirsiniz.
vahşileşen insanın bir kısmının düzene, diğer bir kısmının ise kana susamışlığa ve düzensizliğe yönelmesi üzerinden, apollon-dionysos odaklı nietzsche'ci bir okuması da yapılabilir bu romanın. kaç farklı kuram saydığımı saydınız değil mi? güzel. zira bu kadar çok kuramla okunabilecek bir roman, iddia edildiği gibi kurgusuz olsa böylesine zengin bir hinterland'ı okuyucuya sunamazdı.
"adı duyulduğu için çok satanlar listesine girmesi" meselesine gelince; külliyen yalan. türkiye'deki baskısını iş bankası yayınları yapmıştır bu kitabın, doğal olarak da iyi satmıştır. zira iş bankası yayınları kötü kitaba kolay kolay yatırım yapmaz. kitabın özelliği "adı duyulduğu için çok satması" olsaydı, edebiyat bölümlerinin postmodern edebiyat kuramı dersinde okutulmazdı diye düşünüyorum.
ha bir de tabii, "çok satan kitap kötü kitaptır" mentalitesini artık bir kenara bırakalım yahu.
bir kitabın çok satmasıyla onun iyi ya da kötü olmasının alakası her zaman yok. ancak gidip de jane eyre'e "adı duyulduğu için çok satıyor" derseniz, rezil olmanız işten bile değildir. gerçi bi' saniye. ha. neyse, tamam.
iyi okumalar. ingiliz edebiyatının başyapıtlarındandır diyemem bu kitap için, ancak iyidir.
sosyologlar, psikologlar okurken bayağı eğlenebilir.
gerçi ben nereden bileceğim ya, uzman mıyım ben? keh keh. *
türkçeye mina urgan çevirmiştir.
peki neden gözlerimizle okumalıyız? efendim bir defa sineklerin tanrısı'na sürükleyicilikten uzak derseniz çarpılırsınız. kitabın hem ingilizce orijinalini, hem de türkçesini okudum ve bu konudaki görüşüm nettir. ziyadesiyle sürükleyici, üç boyutlu karakterlere sahip bir kitaptır sineklerin tanrısı.
kitaba kurgu yoksunu da elbette ki diyebilirsiniz ancak bu sizin sadece edebiyat kuramı bilmediğinizi ıspatlar. kitap, toplumsal düzenin olmadığı -daha doğrusu yeniden inşa edilmeye çalışıldığı- bir adada mahsur kalan çocukların işbu düzeni inşa çabasını ustalıkla anlatır; kurgunun belkemiği olarak kabul edilebilecek alt-metin açısından da ziyadesiyle zengindir, insan doğasının temeline dair rousseau'cu ya da hobbes'çu bir okumasını, hatta ve hatta marquis de sade merkezli bir okumasını dahi yapabilirsiniz.
vahşileşen insanın bir kısmının düzene, diğer bir kısmının ise kana susamışlığa ve düzensizliğe yönelmesi üzerinden, apollon-dionysos odaklı nietzsche'ci bir okuması da yapılabilir bu romanın. kaç farklı kuram saydığımı saydınız değil mi? güzel. zira bu kadar çok kuramla okunabilecek bir roman, iddia edildiği gibi kurgusuz olsa böylesine zengin bir hinterland'ı okuyucuya sunamazdı.
"adı duyulduğu için çok satanlar listesine girmesi" meselesine gelince; külliyen yalan. türkiye'deki baskısını iş bankası yayınları yapmıştır bu kitabın, doğal olarak da iyi satmıştır. zira iş bankası yayınları kötü kitaba kolay kolay yatırım yapmaz. kitabın özelliği "adı duyulduğu için çok satması" olsaydı, edebiyat bölümlerinin postmodern edebiyat kuramı dersinde okutulmazdı diye düşünüyorum.
ha bir de tabii, "çok satan kitap kötü kitaptır" mentalitesini artık bir kenara bırakalım yahu.
bir kitabın çok satmasıyla onun iyi ya da kötü olmasının alakası her zaman yok. ancak gidip de jane eyre'e "adı duyulduğu için çok satıyor" derseniz, rezil olmanız işten bile değildir. gerçi bi' saniye. ha. neyse, tamam.
iyi okumalar. ingiliz edebiyatının başyapıtlarındandır diyemem bu kitap için, ancak iyidir.
sosyologlar, psikologlar okurken bayağı eğlenebilir.
gerçi ben nereden bileceğim ya, uzman mıyım ben? keh keh. *
devamını gör...
hale
ay'ın etrafında buz kristalleri ile oluşan çember.
devamını gör...
datça'da vatandaşların yakaladığı afganlar
şunu bırakıp gitmek istediğim başlık:
başka söze gerek yok.
başka söze gerek yok.
devamını gör...
konuşacak hiç kimsesi olmayan insan
bence bu durum bi sure sonra insani hem konusucak birisi olsun istegine itiyor hemde olmasin boyle daha iyi alistim dusuncesine itiyor. hem insanlar tarafindan anlasilmak da artik imkansiz hale geldigi icin ikincisi daha bi agirda basiyor bazen. oyle iste degisik..
devamını gör...
şu an duymak istediğiniz söz
özledim, görüşelim.
devamını gör...
okan bayülgen'in uzaya hiç gitmedik her şey yalan açıklaması
dün akşam haber global programında yapılan programda söylenmiş olan okan bayülgen'e ait iddia.
"uzaya gitmedik, her şey yalan; hepsini sovyetler'i bitirmek için yaptılar" diye sivri iddiaları var.
"uzaya gitmedik, her şey yalan; hepsini sovyetler'i bitirmek için yaptılar" diye sivri iddiaları var.
devamını gör...
etkin piyasalar hipotezi
bir piyasanın her türlü etkiye anında ve doğru tepki vereceği hipotezidir.
bu hipoteze göre ideal bir piyasada kar elde etmek imkansızdır. örneğin dolar'ı ele alalım. diyelim ki bir şekilde euro'da ani bir düşüş olacağını öngördünüz, ve derhal dolara geçtiniz. eğer öngörünüz doğruysa ve piyasadan önce davrandıysanız tebrikler, diğer yatırımcıların euro'dan kaçıp dolara geçmesiyle bu para biriminin değer kazanması trendini yakaladınız ve kar elde ettiniz. etkin piyasalar hipotezi ise, ideal bir piyasanın sizin de görebileceğiniz her ihtimali önceden öngörüp ona göre çoktan şekillenmesi kavramını ortaya atar. bu sebeple ideal bir piyasada, piyasa genelinden önce davranmanız mümkün değildir.
fakat elbette ideal bir piyasa yoktur, her enstrüman çeşitli faktörlerle yanlış veya geç fiyatlanabilir. ayrıca bu konuyla ilgili bir iktisatçı fıkrası derki; bir iktisatçı yolda yürürken yerde bir 10 dolar görmüş. fakat eğilip almamış, çünkü şöyle düşünmüş, "muhtemelen ben hayal gördüm, çünkü gerçekten öyle bir para olsaydı bunu çoktan biri almış olmalıydı".
bu hipoteze göre ideal bir piyasada kar elde etmek imkansızdır. örneğin dolar'ı ele alalım. diyelim ki bir şekilde euro'da ani bir düşüş olacağını öngördünüz, ve derhal dolara geçtiniz. eğer öngörünüz doğruysa ve piyasadan önce davrandıysanız tebrikler, diğer yatırımcıların euro'dan kaçıp dolara geçmesiyle bu para biriminin değer kazanması trendini yakaladınız ve kar elde ettiniz. etkin piyasalar hipotezi ise, ideal bir piyasanın sizin de görebileceğiniz her ihtimali önceden öngörüp ona göre çoktan şekillenmesi kavramını ortaya atar. bu sebeple ideal bir piyasada, piyasa genelinden önce davranmanız mümkün değildir.
fakat elbette ideal bir piyasa yoktur, her enstrüman çeşitli faktörlerle yanlış veya geç fiyatlanabilir. ayrıca bu konuyla ilgili bir iktisatçı fıkrası derki; bir iktisatçı yolda yürürken yerde bir 10 dolar görmüş. fakat eğilip almamış, çünkü şöyle düşünmüş, "muhtemelen ben hayal gördüm, çünkü gerçekten öyle bir para olsaydı bunu çoktan biri almış olmalıydı".
devamını gör...
kuan
mistik. ömer hayyam rubaileri, santur ve didgeridoo birleşimi; çok özel
devamını gör...
language learning with netflix
bir netflix içeriğini hem türkçe altyazılı hem ingilizce altyazılı izlemenize yarayan eklentidir. aynı zamanda kelimenin üstüne geldiğinizde türkçesi eş anlamlısı nerelerde kullanıldığı gösteriliyor. ingilizcesini geliştirmek insanlar için cennet gibi bir programdır. çok konsantre olmayacağınız film dizileri bu eklentiyle izlerseniz ingilizceniz istediğiniz seviyeye gelecektir diye düşünüyorum.
devamını gör...
1 ocak 2021 normal sözlük'te patlayan havai fişekler
ankara pavyonları kıskandı valla bizi sözlük. *
aşırı hoşuma gitti, kahkaha atıyorum.
aşırı hoşuma gitti, kahkaha atıyorum.
devamını gör...
yazarların bugünkü mutsuzluk sebebi
ego mastürbasyonu yapan bir ik ve müdür ile görüşmem.
bir işe başvurduğumuzda elbette olumsuz da olabileceğini biliyoruz. hatta, olma olasılığının daha az olacağını düşünüp, yine de başvuruyoruz. çünkü, işsizliğin allah belasını versin.
iki üniversite mezunuyum. bir süredir, suçlusu olarak kendimi de gördüğüm işsizlik yaşıyorum. suçum, süreci iyi yönetememek.
bir süre önce de bir hayli kurumsal olan bir firmaya, kendi eğitimden daha düşük eğitimlilerin dahi başvurup, çalışabildiği bir pozisyona başvurdum.
anında görüşmeye çağrıldım. belki de bu salak niye buna başvurdu, bi görelim tipini dediler. tipten de salak görünüyor mu acaba diye merak ettiler belkide.
ilk görüşmemi ik tek başına yaptı ve belli bir sonuç bildirmese de görüşme olumlu görünüyordu.
bir süre sonra müdürün görüşmek istediğini söyleyip, ikinci mülakata çağırdılar.
o görüşmede genel olarak olumlu görünüyordu. tabii bunlar benim varsayımım. ama az çok belli olur ya hani, oldu yani.
hatta o görüşme sonucunda müdüre hanım bir sonraki görüşmemiz resmi bir görüşme olacak dedi. o ne demekse artık.
ben onu işe alım görüşmesi olarak anladım ki bence herkes de öyle anlardı.
tabii ki yine de olmama ihtimalinin farkında ve bilincindeyim.
bugün için tekrar görüşmeye çağrıldım ve gittim tabii.
bu üçüncü görüşme olacağı için ve olumsuz olsa niye bana vakit ayırsın, en iyi ihtimalle arayıp olmadı derler diye düşündüğüm için, bunun işe alım görüşmesi olacağını yüksek ihtimal varsayarak gittim.
bu sefer hem müdü2r hanım hem ik oradaydı.
orada dediysem, beni randevu verdikleri saatten 1 saat fazla beklettikleri görüşme!
yine de moral bozmadım. çünkü sonuçta iş!
beni daha önce ayrı ayrı mülakat yapan kişiler bu sefer de beraber beni tekrar dinlemek istediler! kendimi anlattım. ben kendimi gayet güzel izah edebilen birisi olarak, yine onların karşısında ezilip, bükülmeden, kendimi özguvenli bir şekilde izah ettim. onlar konuşurken her şeye peki demek yerine, ben de onlara sorular sorup, izahat bekledip. tabii ki çok saygılı ve profesyonel bir şekilde yaptım bunu. çünkü 3. görüşme artık benim de bunları konuşma hakkım vardı.
ben bu şekilde konuştukça müdüre hanımın surat ifadesi değişti. evet maskeden bile belli olacak bir değişim.
bu arada bana olumlu hiçbir şey söylemiyorlar. sürekli köşeye sıkıştırma çabası var belli. biliyorum onların işi bu. bu bi test. ama o testte kendini dik tutup, aynı şekilde kendisini izah eden birisinin varlığı neden rahatsız ediyor peki? amaç ne?
en son dayanamayan müdüre bana "senin özgüveninden korktum" dedi.
bu ne şimdi?
o pası da kendimce gole çevirdim.
bu sefer de "cesaretin korkutucu" dedi.
biz nerdeyiz? ne oluyor yahu?
bende kayış koptu kopacak ama sakin oldum yine de.
daha ufak tefek bir sürü şey.
en sonunda "(bkz: sizi ileride değerlendireceğiz) dedi.
yuh yani. bu nedir?
ben de sizi bekliycem öyle mi?
salon kadını çizgimden kaymamak için, konuşmayı sonlandırıp çıktım.
bu nasıl bir iş yapış? bu mudur bu işin aslı?
karşınızdaki de insan yahu. zorlamak ayrı, bu ayrı bir şey.
bugün sayemde rahatlamışlardır umarım. mutlu geçmiştir günleri.
bir işe başvurduğumuzda elbette olumsuz da olabileceğini biliyoruz. hatta, olma olasılığının daha az olacağını düşünüp, yine de başvuruyoruz. çünkü, işsizliğin allah belasını versin.
iki üniversite mezunuyum. bir süredir, suçlusu olarak kendimi de gördüğüm işsizlik yaşıyorum. suçum, süreci iyi yönetememek.
bir süre önce de bir hayli kurumsal olan bir firmaya, kendi eğitimden daha düşük eğitimlilerin dahi başvurup, çalışabildiği bir pozisyona başvurdum.
anında görüşmeye çağrıldım. belki de bu salak niye buna başvurdu, bi görelim tipini dediler. tipten de salak görünüyor mu acaba diye merak ettiler belkide.
ilk görüşmemi ik tek başına yaptı ve belli bir sonuç bildirmese de görüşme olumlu görünüyordu.
bir süre sonra müdürün görüşmek istediğini söyleyip, ikinci mülakata çağırdılar.
o görüşmede genel olarak olumlu görünüyordu. tabii bunlar benim varsayımım. ama az çok belli olur ya hani, oldu yani.
hatta o görüşme sonucunda müdüre hanım bir sonraki görüşmemiz resmi bir görüşme olacak dedi. o ne demekse artık.
ben onu işe alım görüşmesi olarak anladım ki bence herkes de öyle anlardı.
tabii ki yine de olmama ihtimalinin farkında ve bilincindeyim.
bugün için tekrar görüşmeye çağrıldım ve gittim tabii.
bu üçüncü görüşme olacağı için ve olumsuz olsa niye bana vakit ayırsın, en iyi ihtimalle arayıp olmadı derler diye düşündüğüm için, bunun işe alım görüşmesi olacağını yüksek ihtimal varsayarak gittim.
bu sefer hem müdü2r hanım hem ik oradaydı.
orada dediysem, beni randevu verdikleri saatten 1 saat fazla beklettikleri görüşme!
yine de moral bozmadım. çünkü sonuçta iş!
beni daha önce ayrı ayrı mülakat yapan kişiler bu sefer de beraber beni tekrar dinlemek istediler! kendimi anlattım. ben kendimi gayet güzel izah edebilen birisi olarak, yine onların karşısında ezilip, bükülmeden, kendimi özguvenli bir şekilde izah ettim. onlar konuşurken her şeye peki demek yerine, ben de onlara sorular sorup, izahat bekledip. tabii ki çok saygılı ve profesyonel bir şekilde yaptım bunu. çünkü 3. görüşme artık benim de bunları konuşma hakkım vardı.
ben bu şekilde konuştukça müdüre hanımın surat ifadesi değişti. evet maskeden bile belli olacak bir değişim.
bu arada bana olumlu hiçbir şey söylemiyorlar. sürekli köşeye sıkıştırma çabası var belli. biliyorum onların işi bu. bu bi test. ama o testte kendini dik tutup, aynı şekilde kendisini izah eden birisinin varlığı neden rahatsız ediyor peki? amaç ne?
en son dayanamayan müdüre bana "senin özgüveninden korktum" dedi.
bu ne şimdi?
o pası da kendimce gole çevirdim.
bu sefer de "cesaretin korkutucu" dedi.
biz nerdeyiz? ne oluyor yahu?
bende kayış koptu kopacak ama sakin oldum yine de.
daha ufak tefek bir sürü şey.
en sonunda "(bkz: sizi ileride değerlendireceğiz) dedi.
yuh yani. bu nedir?
ben de sizi bekliycem öyle mi?
salon kadını çizgimden kaymamak için, konuşmayı sonlandırıp çıktım.
bu nasıl bir iş yapış? bu mudur bu işin aslı?
karşınızdaki de insan yahu. zorlamak ayrı, bu ayrı bir şey.
bugün sayemde rahatlamışlardır umarım. mutlu geçmiştir günleri.
devamını gör...
2 minutes to midnight
nükleer kıyametin yakınlığını belirtmek için kullanılan ifade. aynı zamanda muhteşem bir iron maiden parçasının adı. şarkının sözleri şöyle:
--- alıntı ---
kill for gain, or shoot to maim
but we don't need a reason
the golden goose is on the loose
and never out of season
blackened pride still burns inside
this shell of bloody treason
here's my gun for a barrel of fun
for the love of living death
the killer's breed or the demon's seed
the glamour, the fortune, the pain
go to war again, blood is freedom's stain
don't you pray for my soul anymore?
2 minutes to midnight
the hands that threaten doom
2 minutes to midnight
to kill the unborn in the womb
the blind men shout "let the creatures out
we'll show the unbelievers"
the napalm screams of human flames
of a prime time belsen feast ... yeah!
as the reasons for the carnage cut their meat and lick the gravy
we oil the jaws of the war machine and feed it with our babies
the killer's breed or the demon's seed
the glamour, the fortune, the pain
go to war again, blood is freedom's stain
don't you pray for my soul anymore?
2 minutes to midnight
the hands that threaten doom
2 minutes to midnight
to kill the unborn in the womb
the body bags and little rags of children torn in two
and the jellied brains of those who remain to put the finger right on you
as the madmen play on words and make us all dance to their song
to the tune of starving millions to make a better kind of gun
the killer's breed or the demon's seed
the glamour, the fortune, the pain
go to war again, blood is freedom's stain
don't you pray for my soul anymore?
2 minutes to midnight
the hands that threaten doom
2 minutes to midnight
to kill the unborn in the womb
midnight
midnight
midnight
ıt's all night
midnight
midnight
midnight
ıt's all night
--- alıntı ---
kaynak: genius
--- alıntı ---
kill for gain, or shoot to maim
but we don't need a reason
the golden goose is on the loose
and never out of season
blackened pride still burns inside
this shell of bloody treason
here's my gun for a barrel of fun
for the love of living death
the killer's breed or the demon's seed
the glamour, the fortune, the pain
go to war again, blood is freedom's stain
don't you pray for my soul anymore?
2 minutes to midnight
the hands that threaten doom
2 minutes to midnight
to kill the unborn in the womb
the blind men shout "let the creatures out
we'll show the unbelievers"
the napalm screams of human flames
of a prime time belsen feast ... yeah!
as the reasons for the carnage cut their meat and lick the gravy
we oil the jaws of the war machine and feed it with our babies
the killer's breed or the demon's seed
the glamour, the fortune, the pain
go to war again, blood is freedom's stain
don't you pray for my soul anymore?
2 minutes to midnight
the hands that threaten doom
2 minutes to midnight
to kill the unborn in the womb
the body bags and little rags of children torn in two
and the jellied brains of those who remain to put the finger right on you
as the madmen play on words and make us all dance to their song
to the tune of starving millions to make a better kind of gun
the killer's breed or the demon's seed
the glamour, the fortune, the pain
go to war again, blood is freedom's stain
don't you pray for my soul anymore?
2 minutes to midnight
the hands that threaten doom
2 minutes to midnight
to kill the unborn in the womb
midnight
midnight
midnight
ıt's all night
midnight
midnight
midnight
ıt's all night
--- alıntı ---
kaynak: genius
devamını gör...
ilk buluşma için nereye gidilir sorunsalı
karşı cins anlamında düşünecek olursam benim için ilk tercih bir kafe olmazdı. yürünebilecek, gezilebilecek, sürekli göz teması kurmak zorunda bırakmayacak, geçilen yerlerden de konuya dahil edilebilecek unsurların olduğu, yerine göre oturmaya imkan tanıyacak, bir yer olurdu. bu şekilde tarafların kendini daha iyi ifade edebileceğini düşünüyorum.
t: buluşulacak kişiye göre değişebilir sorunsal.
t: buluşulacak kişiye göre değişebilir sorunsal.
devamını gör...
babacan adam algısı yaratan erkek isimleri
hulusi hem babacan hem de fabrikatör amca ismi
devamını gör...
sözlükte devrim sinyallerinin verilmesi
bilen bilir 1525 yılındaki yeniçeri isyanında ahaliyi ayaklandıranlardan biri de bendim. bir isyan çıkarsa en ön sıralarda çekirdeklerimizi ... yani kılıçlarımızı çıkarır ve otoriter erke karşın marx ve engels kitaplarımızla karşı koyar devrimi gerçekleştiririz inş'allah!.
ben ve yeniçerilerim beklemedeyiz.
ben ve yeniçerilerim beklemedeyiz.
devamını gör...


