temelde belki de insanlık tarihi boyunca mutluluğun üç şekilde sağlanabileceği varsayılmıştır. ilki haz, ikincisi statü, üçüncüsüyse bilgelik yani erdem. *

fakat bütünsel olarak mutluluk kavramı bu üç kategori üzerinden mi değerlendirilmelidir? bugün üzerine düşündüm. 5 litrelik şişemden su içiyordum ve dışarıda yağan karı seyrediyordum. aylaklığım tuttu ve düşünmeye başladım. sanki bir şey ifade edecekmiş gibi. eh, insan acı çektikçe düşünesi; düşünesi geldikçe acı çekesi gelir. kim demiş bunu? ben dedim. kendi kendime aforizma üretip şarabımı yudumluyorum. sonra da gece yastığıma gömülüp ağlıyorum. şaka. *

elbette 21. yüzyılda mutluluk konusunu bu şekilde neredeyse tek bir boyuttan inceleyemeyiz. rönesansa kadar uzattığımızda bu antik zinciri, karşımıza yepyeni kavramlar çıkıyor: yalnızlık gibi. fakat yalnızlık kavramını da gelişen "fikir" dünyasında mutluluk kavramının bir somutlaması olarak görebiliriz. yani sanırım. neticede yalnız insan içten içe mutsuzdur. fakat mutsuz insan yalnız olmayabilir. bu mutluluk kavramı, mutluluktan ne beklediğimize göre değişir. şimdiki zamandaysa ne haz ne statü ne de erdem bizleri kurtarıyor. halen içten içe yalnızlık hissediyoruz. elbette bu yalnızlığı "kişisel gelişim çağı" lafzı altında nitelendirmeyi çok isterdim. lakin herkes için böyle değil bu konu... sıradanlık ve sıra dışılık söz konusu halen de. petersburg’da netleşen bu kavramı belki de halen iliklerimize kadar hissetme cüretinde bulunabiliyoruz. ama acının felsefesine girmeyeceğim. konumuza dönelim.

şimdi efendim, sıradanlık sıra dışılık mevzusu konu dışı kalır biraz ama hepimiz bir yandan farkındayız bazı insanların "basit" olarak adlandırılabileceğini. örneğin, herhangi bir adamı düşünün. gidip soruyorsun: sıradanlık ve sıra dışılık ile ilgili ne düşünüyorsunuz? o da pala bıyıklarının altından "nani?!" gibi bir tepki veriyor. tabii türkiye'deyiz, şaşırıyor. çünkü o ekmek derdinde bir dönerci. ne yapsın allasen senin felsefeni? eh, ihtiyaçlar hiyerarşisinde de felsefenin konumu belli. neticede felsefe için tembellik gerekir. sonra dönüp kendine dersin, "hmm, demek sıradanmış."

fakat elbette bu önerme kendi içinde hatalı. şartlar eş olmadığı sürece sıradanlık nitelemesi yapmak doğru olmaz. senin elindeki şartın yüzlerce misli başkasındadır örneğin ve türkiye'de bir üniversitede okuyacağına çoktan okulunu bitirmiş ve evinde yazıp çiziyordur. her neyse.

velev ki bu kişi dönerciyle konuşmasından sonra eve döndü. ve içten içe acıdı kendi yalnızlığına. neden? komik bir durum mu? bana kalırsa evet. ama aslında bu kişi haklı da. kişisel gelişim çağı adı altında nietzscheler, goetheler, shakespeareler yutmuş. bir nevi nihilizm limanına uğramış da oradan ayrılıp nietzsche'ye layık olmuş. fakat mutsuz.... hep schopenhauer okuduğu için. neyden bahsediyordum konu epey dağıldı ama işte bu kişi mutsuz. aynı zamanda yalnızlığını paylaşamadığı için de mutsuz.

bu kişi hazzı da statüyü de erdemi de kendince yaşıyor ve doyumu sağlıyor olsun. ki böyle insanlar var elbet. mesela ben. * fakat yine de bu tarz bir varoluşsal portre çizen kişi niçin içten içe bir bulantı içerisinde olsun? cevap az önce söylediğimiz bir kelimede yatıyor: yalnızlık.

artık yalnız olmama denen bir kategori de var. yani benim fikrim bu. dediğim gibi, yağan karı izlerken su içiyordum da düşündüm. şimdi bu yazdıklarım sadece düşüncelerimin birer yansıması... af buyurunuz. herhangi bir şeyi kanıtlama derdinde değilim. yeni bir şey söyleme derdinde de değilim. sadece, yalnızlık işte... anlatası geliyor insanın... swh

kişisel olarak gelişip ari insan formuna kavuşmuş insan artık yalnız. ötekileşiyor ve kendini içten içe bir mutlulukla paylaşmıyor. yapayalnız. çünkü toplum onu anlamıyor, o sokrates'in erdemine ulaştı, kirene okulu'ndan geçip hazza kavuştu, sofistlerle vakit geçirdi ve statünün bencil doğasını kavradı, belki bir retorik ustası oldu! "o halde sorun ne?" diye düşündü.

sorun, gerçek hazzın gerçek statünün ve gerçek erdemin yalnızlıkta gizli olup olmamasıyla alakalıydı belki de. logoterapiyle ilgilendi ve akıl danıştı psikanalistlere. artık acısını özümsüyordu, yaratıyordu da, şimdiyse aşık olmalı, sevmeliydi!

fakat yalnızlık böyle mi geçer gerçekte? yani insan böyle mi mutlu olur? tek başına kalmayarak? önemli olan yalnız kalmamak mıdır fiziksel olarak? hayır elbette. önemli olan içten içe paylaşılan derin bir hüzündür belki de! derin bir soğukluktur! buz gibi bir katmandan sızan ışık huzmesidir! işte böylece insan yalnızlıktan uzaklaşabilir. acısını paylaşır, en sonunda ortadan kaldırır. artık yalnız değildir.
artık mutludur. içten içe nefret ettiği bu sıradanlığın yüceltilmiş olduğu dünya, artık gözünde bir hiçtir. yastığına huzurla gömülür ve güler yüzle uykuya dalar. *

fakat insan doğası böyle midir gerçekten? bu kadar mı tragedyamız? dramaturjik anlatıma ne oldu? özünde insan doğasıdır belki de trajik olan. bu, insan aklıyla aşılamaz mı? akıl, doğaya karşı. akıl, tanrı'ya karşı vs. vs. insan kendi kurtuluşu için evrensel doğa yasalarına, kişisel çıkarına, belki tanrı'ya karşı çıkamaz mı? yalnızlığına karşı çıkamaz mı? cevabı muhtemelen içimizde taşıyoruz!..

herkes ister mutlu olmayı. fakat böyle bir zamanda, böyle bir çağda insanın daha fazla düşünmesi gerek üzerine. kurtuluş yolu nedir? var mıdır? gerekli midi? tabii bunu sıradanlık sıra dışılık bağlamında yapmalıdır. yoksa mutluluk insanı tatmin etmeyecektir. nihayetinde herkesin istediği şey mutluluktur. buna ulaşmanın farklı yollarını buluruz kendimizce. fakat derinden, yoğun bir ateşin parlamasına karşı koymayız. ateş her bir yanımızı sarar. hep olduğu gibi. sonra onunla ne yapmamız gerektiğini düşünürüz: riske atarız bir nevi, kumar oynarız zihnimizle. korkar ama deneriz. korkar ama denemeyiz. herkes gibi. sonunda gömülürüz bir şekilde toprağa, ateş bizi yakarken duyarız ruhumuzun sesini. hiç önemi var mıydı bütün bunların?
devamını gör...

oldukça parlak ve büyük olan gök cisimleridir.

güneş de bir yıldızdır.
devamını gör...

on küsür sene önce lisedeki cover grubumuzda canım çatallı sesimden dolayı vokalleri bana düşen, gitar-vokal yapması çok güzel olan bir motörhead şarkısıdır.
devamını gör...

etrafta birçok örneğini görebiliriz, görüyoruz da. ne acı..
devamını gör...

oturduğum yerde uyukluyorum, özellikle tv karşısında.
devamını gör...

vişneciğimin yanındayız o zaman.* çekim çok estetik değil ama kendileri çok tatlışlar, o yüzden sorun olmaz umarım. *
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(bilgisayarımın ekranı, orjinal halini bulamadım, idare edin gari)
devamını gör...

görünür ışıktan daha uzun dalga boylu bir elektromanyetik dalga türü. infrared olarak da bilinir. kablosuz teknolojilerde, gece görüş kameralarında, astronomide ve daha birçok alanda kullanılır.
devamını gör...

az çoktur mottosuna sahip bir akım.
less is more.
devamını gör...

1998-2001 yılları arasında beşiktaş basketbol takımında oynamış oyun kurucu. garip bir adamdı. ritme girdimi ve şutları sokmaya başladı mı vay halinize, ardı arkası kesilmiyordu. ilk geldiği yıl sezona fırtına gibi girmişti. efes'i ezdiğimiz maçta tabiri caizse efes'in içinde geçti. adam sezonun ilk maçlarında yüzüğü eline geçirmiş frodo gibiydi. kısacık boyuyla resmen nanik yapıyordu. o maçta efes potasına 26 sayı gönderdi ki, hatırladığım kadarıyla kısır bir maç olmuştu. nerdeyse bizim sayıların üçte biri andre'den gelmişti. hal böyle olunca bizde umutlandık tabi. bu adam gider yüzüğü hüküm dağına atar, fişi çeker dedik. çünkü o kadroda bir de buz adam virginijus praskevicius abimiz vardı. basketbolcu tabirinin vücuda gelmiş halidir kendisi. neyse işte sonra adamı yavaş yavaş tanımaya başladık. basketbol zekasının yerlerde olduğunu anladığımız anda hunileri kafaya takmaya başlamıştık. kevin thompson gibi temiz bitiren gibi bir 5 numara varken bile adamın içeriyi zorlamalarıyla birlikte son dakikalarda bir kaç maç verdik. kendine oynuyordu hergele. frodo gitmişti, gollum gelmişti. top adamın kıymetlisiydi. paylaşmıyordu. daha da kötüsü çemberi dövmeye başladığında geri çekilmeyi de bilmiyordu. tekrar tekrar aynı hatalara imza atıyordu.

istatistiklerini hep geliştirdi. ritmini buldu galatasaray'ı tek başına yendi. tofaş'a 36 sayı attı ama takımı resmen sabote etti. işin özü şu ki, yeteneklerini aklıyla birleştirse o beşiktaş kadrosu çok iş yapardı. ama 1 numaranın takım başarısı umurunda değildi. buz adam praskevicius abimizi bile delirtti. hangi maçtı tam hatırlamıyorum ama bomboş çember altı pasını vermeyip, maçın kaybedilmesine sebep oldu ve artık bu kadarına katlanamayan praskevicius, bu bıdığın üzerine doğru yürüdü. yürümesi de yetti zaten. arazi oldu anında andre * sonrasında james blackwell onun yerini aldı. daha iyi bir oyun kurucuydu ama o kadronun yerinde yeller esiyordu. iş işten geçmişti. sonra türkiye'ye yine oyak renault forması ile geri döndü. kahrını biraz da bursalılar çekti *

seni hiç unutmayacağım andre. umutlarımızın katili oldun. şimdi elinden bırakmak istemediğin basketbol topunu yanında her yere götür nasıl olsa emeklisin. karışanın eden olmaz.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

buna hafta içi ya da hafta sonu yürüyüş yapıyorum,haftada bir dışarı çıkıyorum ben bu tanıma uymuyorum diye düşünenler olabilir,sizde,bende yine bir rutinin içindeyiz,sosyalleşmek,hobilerinin olması,yaşam sevincinin olması böyle bir şey değil çünkü.rutinlerimizin dışına çıkamıyorsak büyük bir kısır döngünün içinde kayboluyoruz malesef .
devamını gör...

maalesef kafa sözlük renk modu güncellemesi kadar "ilgi" çekmeyen etkinlik.
devamını gör...

2016'da aramızdan ayrılmış olan, müzisyenliği, süper enerjisi, sempatikliği ve pozitifliği ile akıllarımızda yer etmiş gitarist.

nam-ı diğer awesome john.
devamını gör...

1914 yılında doğmuş bir '' garip '' şair adam. şiire kasket giydiren, onu sivilleştiren, sokağın dilini kendi diliyle birleştirip unutulmamayı başarmış ender insanlardan sadece biri. yaşamı da erken ölümü de hep sırlarla örülü, üzücü. kapanışı da kendisinin bir şiiriyle yapalım o halde.

şaheserim

âşık olduğum zamanlarda
şiir yazmak âdetim değildi.
halbuki asıl şaheserimi
onu en çok sevdiğimi
anladığım zaman yazdım.


onun için bu şiiri
ılk önce ona okuyacağım.

mehmet ali sel adıyla , ankara, eylül 1937.
devamını gör...

“bu dünya, belki de bir başka gezegenin cehennemidir.”
aldous huxley.
devamını gör...

sirtindaki yuklerden kurtulmakla baslamali. gecmisinin yuklerinden, pismanliklarindan... dogrulabilmek icin en birincil kosul bu cunku. "ne yasandiysa yasandi ama gecti" dusuncesi cok onemli. insanin anina odaklanmasi, önüne bakmasi icin bu bilince ulasması sart. aksi durumda iki ileri bir geri seklinde giden bir yasam tarziyla hayat devam eder, buna da hayata yeniden baslamak denmez pek. oldugu gibi devam etmek denir...
devamını gör...

harika parçaları bir araya getirmiş sevgili coldboy ve revolutionary girl utena’ya teşekkürlerimi belirtmekteyim. bütün parçaların sıralaması ve özenle seçilmiş olması hepsi bir emek elinize sağlık!!! ve coldboy’un yorumları ile düşünceleri ile enfes bir yayın ile devam edeceğiz a dostlar!
devamını gör...

rusya'ya özgü olan ve saatlerce dinleyebileceğim bir çalgı aleti. gövdesi 3 köşeli ve 3 teli vardır. görünüş olarak dombra ve sazı andırıyor ama daha soft bir sesi var.

полюшко-поле (polyushka polye)
devamını gör...

(bkz: yalnızlık)
eğer yanınızda o yoksa isterseniz etrafınızda yüzlerce insan olsun, yine de yalnızsınızdır.
dütüt: ulan bugün çok romantiğim ya.
devamını gör...

grimpoteuthis olarak da bilinen bir ahtapot türü. ismini bir çizgi film karakteri olan ve uçmak için kulaklarını kullanan "fil dumbo"'dan almıştır. çeşitli kabuklular ve solucanlar ile beslenirler. aynı zamanda çok sevimli bir tipleri vardır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

insanı tanrı yarattı.
tanrıyı daha yetkili tanrı,
daha yetkili tanrıyı daha da yetkili tanrı.
daha yetkili tanrıyı yaratan daha yetkili tanrıyı daha da yetkili tanrı yarattı.

sen yaratma işini böyle düşünürsen sonsuzdan beri gelen sürekli yaratma silsilesi gerekir.

sonsuzdan gelir mi? el cevap gelmez

işte tanrı ilk sebeptir. zaten tanım gereği tanrı yaratılmayan zorunlu varlıktır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim