kaba olmayı komik sanmak
akran zorbalığı
recep ivedik türevleri
yontulmamış heriflerin romantize edilmesi
doğallığın b*kunun çıkarılması.
recep ivedik türevleri
yontulmamış heriflerin romantize edilmesi
doğallığın b*kunun çıkarılması.
devamını gör...
film önerileri
1- gün doğmadan (1995)
2- gün batmadan (2004)
3- geceyarısından önce (2013)
aslında önersem mi önermesem mi bilemedim. ama serinin ilginç detayları yüzünden izlenebilir film olduğu için en azından bilgi vermek istedim. genç bir adam ve genç bir kadın tren yolculuğu sırasında tanışıyorlar ve genç adam kadına trenden kendisinin indiği durakta yani viyana'da inmesini, kendisiyle bir gün geçirmesini istiyor. kadın da tabii ki kabul ediyor. olaylar genel olarak eş zamanlı gerçekleşiyor. film bir buçuk saatse genel olarak bir buçuk saat boyunca sohbetlerini izliyorsunuz. filmlerin en ilginç tarafı ise sonları hep bir belirsizlikle bitiyor. ilk filminden 9 yıl sonra 2. filmini çektiklerinde 9 yıl sonraki halleriyle konuya devam ediyorlar. yine 3. film de 9 yıl sonra çekiliyor ve filmdeki 9 yıl sonraki halleriyle konuya devam ediyorlar. bir çiftin yaşadığı bütün duyguların anlatıldığı filmi başka film izlemek için herhangi bir tercihiniz yoksa size öneriyorum değerli yazarlar.
2- gün batmadan (2004)
3- geceyarısından önce (2013)
aslında önersem mi önermesem mi bilemedim. ama serinin ilginç detayları yüzünden izlenebilir film olduğu için en azından bilgi vermek istedim. genç bir adam ve genç bir kadın tren yolculuğu sırasında tanışıyorlar ve genç adam kadına trenden kendisinin indiği durakta yani viyana'da inmesini, kendisiyle bir gün geçirmesini istiyor. kadın da tabii ki kabul ediyor. olaylar genel olarak eş zamanlı gerçekleşiyor. film bir buçuk saatse genel olarak bir buçuk saat boyunca sohbetlerini izliyorsunuz. filmlerin en ilginç tarafı ise sonları hep bir belirsizlikle bitiyor. ilk filminden 9 yıl sonra 2. filmini çektiklerinde 9 yıl sonraki halleriyle konuya devam ediyorlar. yine 3. film de 9 yıl sonra çekiliyor ve filmdeki 9 yıl sonraki halleriyle konuya devam ediyorlar. bir çiftin yaşadığı bütün duyguların anlatıldığı filmi başka film izlemek için herhangi bir tercihiniz yoksa size öneriyorum değerli yazarlar.
devamını gör...
louvre müzesi'nin eserlerinin sanal ortama açılması
çok güzel haber. umarım türkiye'den götürülen üç güzeller mozaği'ni de görebiliriz. yoksa başka türlü görebilecek gibi değiliz.
devamını gör...
carnage
bir roman polanski filmi (dram/komedi). başrolde kate winslet, jodie foster, christoph waltz, john christopher reilly oynamaktadır. zaten tek mekan filmiydi. 4 karakter üzerinden ilerliyor hikayemiz. yasmina reza'nın vahşet tanrısı isimli oyunundan uyarlamadır.
ben christoph waltz ve john c. reilly için izledim tabii bu filmi, yoksa roman polanski umrumda değildi açıkçası.
oyunculuklar müthişti yine. christoph waltz'u ağzım açık izliyorum her seferinde. *
kısacası hikayemiz şöyle: ortada iki aile var, bu iki ailenin erkek çocukları kavga eder ve ikisinden birinin dişi kırılır. bunun üzerine aileler münakaşa etmek üzere bir araya gelir. güya orta yol bulacaklar. fakat yaşananlar neticesinde durum içler acısı bir hal alır. çocukların kavgası ailelerin kavgasına, ailelerin kavgası eşlerin kavgasına dönüşür. adı üstüne carnage. türkçeye acımasız tanrı olarak çevrilmiş.
aslında böyle bir tek mekan filmi insanı sıkabilirdi ama beni sıkmadı. zaten süresi de epey kısa: 1 buçuk saatten azdı.
film eğlenceliydi çünkü karakterleri güzel tanıtmışlardı ve psikolojilerini hatta felsefelerini anlayabiliyorduk. iyilik melekleri, iyilikten bıkmış iblislere karşıydı gibi bir şey söyleyebilirim bu bağlamda. fakat nihayetinde insana özgü o değişmez yasaları güzel tarif etmişlerdi.
kimse kendinden başkasını umursamaz. elbette ki her birimiz bencillikten uzak insanlar olmamızı sağlayacak bir değişime uğramayı ümit ederiz.
notum: 3,5/5
ben christoph waltz ve john c. reilly için izledim tabii bu filmi, yoksa roman polanski umrumda değildi açıkçası.
oyunculuklar müthişti yine. christoph waltz'u ağzım açık izliyorum her seferinde. *
kısacası hikayemiz şöyle: ortada iki aile var, bu iki ailenin erkek çocukları kavga eder ve ikisinden birinin dişi kırılır. bunun üzerine aileler münakaşa etmek üzere bir araya gelir. güya orta yol bulacaklar. fakat yaşananlar neticesinde durum içler acısı bir hal alır. çocukların kavgası ailelerin kavgasına, ailelerin kavgası eşlerin kavgasına dönüşür. adı üstüne carnage. türkçeye acımasız tanrı olarak çevrilmiş.
aslında böyle bir tek mekan filmi insanı sıkabilirdi ama beni sıkmadı. zaten süresi de epey kısa: 1 buçuk saatten azdı.
film eğlenceliydi çünkü karakterleri güzel tanıtmışlardı ve psikolojilerini hatta felsefelerini anlayabiliyorduk. iyilik melekleri, iyilikten bıkmış iblislere karşıydı gibi bir şey söyleyebilirim bu bağlamda. fakat nihayetinde insana özgü o değişmez yasaları güzel tarif etmişlerdi.
kimse kendinden başkasını umursamaz. elbette ki her birimiz bencillikten uzak insanlar olmamızı sağlayacak bir değişime uğramayı ümit ederiz.
notum: 3,5/5
devamını gör...
magnolia
aslında pratik bi tatlı olmasına rağmen nasıl bu kadar vaktimi aldığına şaşırdığım tatlıdır. ama lezzeti mükemmel olduğu için buna değer.
devamını gör...
erkek kankalarımla görüşmeme karışamazsın diyen kız sevgili
erkek kankalarımla görüşmeme, mesajlaşmama, samimi olmama vb. karışamazsın diyen, onlarla içli dışlı senli benli olmama engel olamazsın, onlara sarılmama, onları öpmeme karışamazsın diyen kız sevgilidir.
erkek kankalarıyla mutluluklar dileyip aradan çekilmeniz gerekir.
bir kızın elbette samimi olduğu bir iki tane erkek arkadaşı olabilir, dostluk, kardeşlik gibi kavramlara inanırım. ama her halükarda sevgili olunan erkeğe de saygı gereği ölçüyü iyi bilmek gerekir. terbiyesizliğin lüzumu yoktur. ayrıca 50 tane erkekle de kanka olmaz insan.
erkek kankalarıyla mutluluklar dileyip aradan çekilmeniz gerekir.
bir kızın elbette samimi olduğu bir iki tane erkek arkadaşı olabilir, dostluk, kardeşlik gibi kavramlara inanırım. ama her halükarda sevgili olunan erkeğe de saygı gereği ölçüyü iyi bilmek gerekir. terbiyesizliğin lüzumu yoktur. ayrıca 50 tane erkekle de kanka olmaz insan.
devamını gör...
mezar fiyatlarının pahalılığı
insan gönül rahatlığıyla ölemiyor bile.
devamını gör...
kitap ayracına para vermeyip parayı kitap ayracı olarak kullanmak
öyle güzel ayraçlar var ki görseniz 'para mı vercem ulan ayraca' demez, üstüne bir de koleksiyon yaparsınız. ama görmeniz lazım önce. kitapta çok güzel duruyor, bir heybet veriyor, harikalığına harikalık katıyor. bi' görseniz ama...
t: muhteşem ayraçlara henüz rastlamamış okur davranışı.
t: muhteşem ayraçlara henüz rastlamamış okur davranışı.
devamını gör...
at hırsızı (yazar)
mizahı, tanımları, kendi güzel yazar insan.
iyi ki sözlükte imiş diyorum.
keyifle okuyoruz efendim.
sık sık görüştüğüm, bolca muhabbet ettiğim biri gibi geliyor bazen.
paralel evrende bir yerlerde karşılaşmış olabiliriz kendisiyle.
iyi ki sözlükte imiş diyorum.
keyifle okuyoruz efendim.
sık sık görüştüğüm, bolca muhabbet ettiğim biri gibi geliyor bazen.
paralel evrende bir yerlerde karşılaşmış olabiliriz kendisiyle.
devamını gör...
gerdekten sonra beklenen kanlı çarşaf
şey mi dostum. ışık açık olacak ama tam değil
loş olacak ama tam değil.
bazen zar esnek olabiliyor yırtılma ve kan çıkmayabilir elinle kontrol et tamam mı damat. hıı?
sonra ımm. şey. zar şayet çok kalınsa yani kızımız çetin cevizse beyimiz hayvan gibi şey yaparak rahim duvarını yırtabilir ve o kanama hatta acı, günlerce sürebilir. yaşanan acı ruhsal sürgün, ikiye değil ona katlanabilir.
ya da aklı evvelin biri geçirdiği zar diktirme operasyonu ile beynimizin gözünü boyayabilir. hımm hangisi?..
ekleyelim efenm. kendine zarı sağlam bi çetin ceviz arayan beyimiz, eskort numaralarını duble rakı eşliğinde, bar pavyon köşelerinden toplamaz. bilginize.
saygılar.
loş olacak ama tam değil.
bazen zar esnek olabiliyor yırtılma ve kan çıkmayabilir elinle kontrol et tamam mı damat. hıı?
sonra ımm. şey. zar şayet çok kalınsa yani kızımız çetin cevizse beyimiz hayvan gibi şey yaparak rahim duvarını yırtabilir ve o kanama hatta acı, günlerce sürebilir. yaşanan acı ruhsal sürgün, ikiye değil ona katlanabilir.
ya da aklı evvelin biri geçirdiği zar diktirme operasyonu ile beynimizin gözünü boyayabilir. hımm hangisi?..
ekleyelim efenm. kendine zarı sağlam bi çetin ceviz arayan beyimiz, eskort numaralarını duble rakı eşliğinde, bar pavyon köşelerinden toplamaz. bilginize.
saygılar.
devamını gör...
yazarların içinde oldukları yaş ile ilgili fikirleri
30 yaşındayım ve kafasını o kadar sevdim ki...!
vay be diyorum çoğu zaman; bu ülkede bir kadın olarak hayatta kalabilmiş ve ömrünün yarısını fena olmayacak şekilde bitirebilmişsin.
terk edilmeler, üzüntüler, sevinçler, kaybedişler de oldukça fazla heybemde. sırtımda değil, tekerlekli bir bavul içerisinde taşıyorum onları. şekillenmemdeki yardımlarından ayrı ayrı öpüyorum hepsini.
bir çınar gibi köklerimi daha derine; dallarımı sonsuz göğe açıyorum.
büyüyorum. yaşlanıyorum. aydınlanıyorum. anlıyorum. affediyorum.
hilkat garibesi gibi değil, aydınlık yüzlü bilgeler gibi...
vay be diyorum çoğu zaman; bu ülkede bir kadın olarak hayatta kalabilmiş ve ömrünün yarısını fena olmayacak şekilde bitirebilmişsin.
terk edilmeler, üzüntüler, sevinçler, kaybedişler de oldukça fazla heybemde. sırtımda değil, tekerlekli bir bavul içerisinde taşıyorum onları. şekillenmemdeki yardımlarından ayrı ayrı öpüyorum hepsini.
bir çınar gibi köklerimi daha derine; dallarımı sonsuz göğe açıyorum.
büyüyorum. yaşlanıyorum. aydınlanıyorum. anlıyorum. affediyorum.
hilkat garibesi gibi değil, aydınlık yüzlü bilgeler gibi...
devamını gör...
bir abinizin normal sözlük gözlemleri
sözlük için iyi niyetle yapıldığını düşündüğüm (ki başlığı açan arkadaş da bunu belirtmiş) ama yanlış anlaşılmaya da açık (ki öyle olduğu da görülmüş) bir çağrı içeren gözlemler.
artık abi mi demeliyim, siz mi bana abla demelisiniz, o kısmını şu an bilmiyorum. çok da önemli değil, takılmayayım buna.
yazının ilk birkaç paragrafı konusunda hemfikiriz.
sonrasına gelince...
bahsi geçen türden skor listelerini onaylamayan ama bir şekilde genelde ilk 5'te olan biri olarak 1-2 kelime edeyim isterim. açıkçası burada bulunma nedenim, herkes gibi kendimce geçerli olan ama başkalarınca yeterli bulunamayacak türden bir neden: yazmak, bildiklerimi paylaşmak. bunu yaparken etliye sütlüye karışayım ya da karışmayayım diye özel bir güdüye sahip değilim.
bazen yanlış olduğunu düşündüğüm bir şey görürsem kendimce fikrimi belirtip muhalefet ederim, bazen gözümden kaçar, bazen de bilerek karışmam. tamamen o anki ruh halimle ilgili bu, çünkü hepimizin sözlük dışında da bir hayatı var ve tabi ki her dakika gerginlik kaldıracak, bir şeylere karışacak durumda olmayabiliyoruz. hele de dediğiniz gibi, bu kadar çok şeyin ters gittiği bir ülkede...
ancak aslında tam da bu noktada devreye, yazının başındaki yaş konusu giriyor. bu ülkenin belli yaş üzeri insanları ciddi anlamda siyaset yorgunu... ben de onlardan biriyim.
siyasetle yatıp siyasetle kalkan bir ülkeyiz ve bizi buna o kadar alıştırmışlar ki, normal sanıyoruz böyle yaşamayı. oysa mesela avustralya'da ya da ne bileyim yeni zelanda'da insanlar böyle yaşamıyor. sadece kendi hayatlarını yaşayacak zamanları var. biz ise sürekli kavga gürültü...
ve inanır mısınız, ben bıktım ülkenin durumunu konuşmaktan da, etrafımda bunu görmeyen insanlara göstermeye çalışmaktan da. yoruldum insanların laf anlamamasından. bu ülkede yaşamaktan, siyasetten yoruldum. evde akşama kadar haber kanalları açık, sürekli aynı haberleri duymaktan da yoruldum. o yüzden ne bu sözlükte ne başka bir sözlükte siyasi konularda başlık da açmam, çok fazla yorum da yazmam. nadiren belirtirim kısa cümlelerle düşüncemi ama uzun uzadıya yazıp çizmem. bu, ülkede ne olup bittiğinin farkında olmadığımız anlamına gelmiyor. sadece sıradan ölümlüleriz ve bıktık...
ha diyorsanız ki siyaset sadece bir metafor, başka bir şeyi, sözlüğün yozlaştığını anlatmaya çalışıyorum, ona pek katkım olduğunu sanmıyorum açıkçası.
***
gündem belirleyen bir yazar değilim, yazının o kısmını üzerime alınmadım o nedenle. fakat yaşıma ve düşüncelerime uyan bir yer arayışı konusunda bir çeşit ortak paydadayız. ancak benim aradığım şey pek ülke gündemi sayılmaz. özellikle onu konuşmak isteyenlerle mesaj yoluyla onu da konuşurum, saygı çerçevesinde her türlü tartışırım ama genel olarak arayışım o yönde değil.
burada karşımıza şöyle bir sıkıntı çıkıyor (ki her ne kadar yazının genel ana fikrine katılsam da, katılamadığım kısmın nedeni de bu sıkıntı): hepimiz burada hayata bizim penceremizden bakan birilerini görmek istiyoruz ama hepimizin pencereleri farklı manzarayı görüyor. biz nasıl kendimize göre "biraz da siyaset konuşalım", "bugün de bilim konuşsak" gibi isteklere sahipsek, ne yazık ki ve hiç onaylamadığım bir şekilde birileri de sürekli olarak eğlenmek istiyor. yine ne yazık ki çoğunlukta olduklarından, her sözlükte rüzgar onlardan yana...
birçok sözlükte bunun mücadelesini kendi çapımın yettiği yere kadar vermeye çalıştım ama hiçbir şey değişmedi. burada da değişeceğinden şüpheliyim açıkçası. bu demek değil ki kimse mücadele etmesin, ben de etmeyeyim, burası da yozlaşsın ve bitsin... edelim tabi ama demek istediğim şu ki, insanların büyük kısmı aynı frekansta ve aynı görüşte olmadığı sürece bunu başarmak -imkânsız değil ama- çok çok zor. biz trollükten kaçıp yeni açılan yerlere hücum ederken, troller de aynı yerlerde trollük yapmaktan sıkılıp yeni açılan yerlere bizimle birlikte hücum ediyor çünkü. ben trollü eğlenceli başlıklar açan, okunması hoş olan esprili şeyler yazanlar anlamında kullanmıyorum. doğrudan bomboş başlıklar açanlar için kullanıyorum. kime göre neye göre boş demesin kimse, anladınız siz ne kastettiğimi.
bunu söyleyince eğlenceye karşı, mürebbiye ciddiliğinde birileri olduğumuz sanılıyor ama yanlış bir bakış açısı bu. eğlencenin 7/24 yani sürekli olmasına, her zaman ve her şeyin ama her şeyin önüne geçmesine karşıyız sadece.
"tüm bunları sen neden üzerine alınıyorsun? benim lafım sana ya da senin gibilere değildi zaten" de diyebilirsiniz. o zaman sağlık olsun derim. birkaç satır fazla yazı yazmaktan ellerimiz aşınacak değil sonuçta. *
artık abi mi demeliyim, siz mi bana abla demelisiniz, o kısmını şu an bilmiyorum. çok da önemli değil, takılmayayım buna.
yazının ilk birkaç paragrafı konusunda hemfikiriz.
sonrasına gelince...
bahsi geçen türden skor listelerini onaylamayan ama bir şekilde genelde ilk 5'te olan biri olarak 1-2 kelime edeyim isterim. açıkçası burada bulunma nedenim, herkes gibi kendimce geçerli olan ama başkalarınca yeterli bulunamayacak türden bir neden: yazmak, bildiklerimi paylaşmak. bunu yaparken etliye sütlüye karışayım ya da karışmayayım diye özel bir güdüye sahip değilim.
bazen yanlış olduğunu düşündüğüm bir şey görürsem kendimce fikrimi belirtip muhalefet ederim, bazen gözümden kaçar, bazen de bilerek karışmam. tamamen o anki ruh halimle ilgili bu, çünkü hepimizin sözlük dışında da bir hayatı var ve tabi ki her dakika gerginlik kaldıracak, bir şeylere karışacak durumda olmayabiliyoruz. hele de dediğiniz gibi, bu kadar çok şeyin ters gittiği bir ülkede...
ancak aslında tam da bu noktada devreye, yazının başındaki yaş konusu giriyor. bu ülkenin belli yaş üzeri insanları ciddi anlamda siyaset yorgunu... ben de onlardan biriyim.
siyasetle yatıp siyasetle kalkan bir ülkeyiz ve bizi buna o kadar alıştırmışlar ki, normal sanıyoruz böyle yaşamayı. oysa mesela avustralya'da ya da ne bileyim yeni zelanda'da insanlar böyle yaşamıyor. sadece kendi hayatlarını yaşayacak zamanları var. biz ise sürekli kavga gürültü...
ve inanır mısınız, ben bıktım ülkenin durumunu konuşmaktan da, etrafımda bunu görmeyen insanlara göstermeye çalışmaktan da. yoruldum insanların laf anlamamasından. bu ülkede yaşamaktan, siyasetten yoruldum. evde akşama kadar haber kanalları açık, sürekli aynı haberleri duymaktan da yoruldum. o yüzden ne bu sözlükte ne başka bir sözlükte siyasi konularda başlık da açmam, çok fazla yorum da yazmam. nadiren belirtirim kısa cümlelerle düşüncemi ama uzun uzadıya yazıp çizmem. bu, ülkede ne olup bittiğinin farkında olmadığımız anlamına gelmiyor. sadece sıradan ölümlüleriz ve bıktık...
ha diyorsanız ki siyaset sadece bir metafor, başka bir şeyi, sözlüğün yozlaştığını anlatmaya çalışıyorum, ona pek katkım olduğunu sanmıyorum açıkçası.
***
gündem belirleyen bir yazar değilim, yazının o kısmını üzerime alınmadım o nedenle. fakat yaşıma ve düşüncelerime uyan bir yer arayışı konusunda bir çeşit ortak paydadayız. ancak benim aradığım şey pek ülke gündemi sayılmaz. özellikle onu konuşmak isteyenlerle mesaj yoluyla onu da konuşurum, saygı çerçevesinde her türlü tartışırım ama genel olarak arayışım o yönde değil.
burada karşımıza şöyle bir sıkıntı çıkıyor (ki her ne kadar yazının genel ana fikrine katılsam da, katılamadığım kısmın nedeni de bu sıkıntı): hepimiz burada hayata bizim penceremizden bakan birilerini görmek istiyoruz ama hepimizin pencereleri farklı manzarayı görüyor. biz nasıl kendimize göre "biraz da siyaset konuşalım", "bugün de bilim konuşsak" gibi isteklere sahipsek, ne yazık ki ve hiç onaylamadığım bir şekilde birileri de sürekli olarak eğlenmek istiyor. yine ne yazık ki çoğunlukta olduklarından, her sözlükte rüzgar onlardan yana...
birçok sözlükte bunun mücadelesini kendi çapımın yettiği yere kadar vermeye çalıştım ama hiçbir şey değişmedi. burada da değişeceğinden şüpheliyim açıkçası. bu demek değil ki kimse mücadele etmesin, ben de etmeyeyim, burası da yozlaşsın ve bitsin... edelim tabi ama demek istediğim şu ki, insanların büyük kısmı aynı frekansta ve aynı görüşte olmadığı sürece bunu başarmak -imkânsız değil ama- çok çok zor. biz trollükten kaçıp yeni açılan yerlere hücum ederken, troller de aynı yerlerde trollük yapmaktan sıkılıp yeni açılan yerlere bizimle birlikte hücum ediyor çünkü. ben trollü eğlenceli başlıklar açan, okunması hoş olan esprili şeyler yazanlar anlamında kullanmıyorum. doğrudan bomboş başlıklar açanlar için kullanıyorum. kime göre neye göre boş demesin kimse, anladınız siz ne kastettiğimi.
bunu söyleyince eğlenceye karşı, mürebbiye ciddiliğinde birileri olduğumuz sanılıyor ama yanlış bir bakış açısı bu. eğlencenin 7/24 yani sürekli olmasına, her zaman ve her şeyin ama her şeyin önüne geçmesine karşıyız sadece.
"tüm bunları sen neden üzerine alınıyorsun? benim lafım sana ya da senin gibilere değildi zaten" de diyebilirsiniz. o zaman sağlık olsun derim. birkaç satır fazla yazı yazmaktan ellerimiz aşınacak değil sonuçta. *
devamını gör...
hafızadan çıkmayan reklam jingleları
noldu tutamadın mı tüylü bamya.
devamını gör...
yazarların çocukken en sevdiği çizgi film
tom and jerry
bugs bunny
kim possible
pokemon
he-man
bugs bunny
kim possible
pokemon
he-man
devamını gör...
3 şubat 2021 devlet bahçeli'nin öğrencileri hedef alan açıklamaları
devlet'in önündeki bahçede çay pisküvit keyfi yaparak boş zamanlarında hobi amaçlı hedef göstermek pek zor olmasa gerek. meral akşener'e geri dön çağrısından sonra umduğunu bulamamış hedeflerini şaşırmaya devam etmiştir.
devamını gör...
duyulunca mutlu eden sözler
kadınların çoğu için: (bkz: sen zayıfladın mı biraz?)
devamını gör...