tek kelimeyle bir şaheser...
aslında ilk okumaya başladığımda 10.sayfadan sonra kitabın kapağını kapatmıştım fakat 2 ay sonra elime aldığımda çok farklı şeyler hissettim. ingiliz edebiyatı okuduğumda niyeyse hep böyle oluyor.kitabın konusu hakkında da bir şey bilmiyordum.

sizce bir insanın ruhundaki tüm sevgisini verdiği bir portre nasıl olur?
basil bunun tam anlamını bilmese de tabloya kendinden çok fazla şey kattığını hissetmişti.
lord henry ise dorian gray'ı bu olaylara sürükleyen kişidir yalnız eminim ki henry ona bu gençlik aforizmalarını yaparken böyle şeyler olacağını bilmiyordu.
dorian ise hala kafamda suçlu mu kurban mı olarak adlandıramadığım kişidir. büyük yeminden hatta tiyatrodaki geceden önceki dorian gray benim gözümde ikinci bir werther'di fakat o geceden sonra tablodaki ifadeyi gördüğü andan itibaren konuşması ve tavırları çok değişti.
kendi ruhunun kirlenmesinden zevk aldı ve çevresindekileri önemsemedi. günahlarını yansıtan tabloya baktıkça kendi gençliğini görüp bundan zevk aldı ama bir yere kadar.

en son sahne kitabın climax noktasıdır.dorian bir vane'nin daha ölümüne şahit olur ve bu hayatı geride bırakmak ister.artık günah işlemek istemiyordur ve bu günahlarını da görmek istemiyordur. tabloyu yok etmeye karar verir ama gerçekte kendisi kimdir?güzel bir surat mı yoksa günahlarla dolu bir insan mı? dorian kendisi olarak ölür...

oscar wilde bu romanda bize simgeleme yöntemiyle insan ruhunu açık ve en vahşi şekilde anlatmış. viktorya döneminde atılabilecek çok cesur bir adım.
devamını gör...

başlıkla alakalı bir tanım olmayacak ama bu tanım için ayrı başlık açmak istemedim...
sadece yazılan tanımları okuyarak birbirleriyle atışan yazarları, çekirdek çitleyip, cennet mahallesindeki milyarlık çekyattaki düşüş sahnelerini izler gibi takip ediyorum... sadece şunu düşünüyorum her seferinde; yüzyüze görüşse ya da tanışsa kanka olabilecek potansiyel görüyorum ben bu yazarlar arasında. kim bilir belki bir gün öbüşüb barışırsınız??
devamını gör...

birinin hormanları ses tellerine vuruyordur. kaçın.
devamını gör...

çocukluk hayallerimi hatırlatan, beni hala heyecanlandıran maymuncuklu poşettir.
devamını gör...

böyle giderse evimize bile kayyum atanabilir.
devamını gör...

veya cesur yeni dünya isimli kitap, aldous huxley'nin yevgeni zamyatin'in biz adlı kitabından esinlenip yazdığı, 1930 yılında yayımlanan distopya tarzı kitaptır.

bununla birlikte bu kitabın george orwell'a 1984'ü yazmasında ilham kaynağı olduğu bilinir
devamını gör...

kopmasındansa yırtığının daha kötü olduğu söylenen tendon. kopunca daha çabuk iyileşiyormuş.

bu tendonu yırtılan arkadaşım vardı, üstelik halı saha maçı öncesi ısınırken ufacık bir hareketi yüzünden. doktor “kopsa daha iyi” demişti. uzunca bir süre (45 günden fazlaydı sanırım) izmir sıcağında, ayak parmak ucundan kasığa kadar alçıda kaldı bacağı. o alçı çıkınca bir süre de ayaktan dize kadar alçıya aldılar. 3-4 ayın sonunda alçıdan kurtulsa bile bir süre koltuk değneği ile yürüdü. fizik tedavi falan baya uğraşmıştı. 1 sene sonra bile hala ayağının üstüne basmaya korkuyordu. evlerden ırak.
devamını gör...

ingilizce bir sözcüktür. bir şeyler yapmak için istekli olmayan, hayat enerjisi kaybetmiş ve kendini yeteri kadar canlı hissetmeyen bezmiş daralmış kişileri ifade etmektedir.

-genel olarak ruh halimi yansıtan bir sözcüktür.
devamını gör...

partnerinizin evli olmamasına dikkat edin .
devamını gör...

aşkın sektör olduğunu öğrendiğim başlık. birisi şuraya millet aç aç karikatürünü yapıştırsın bir zahmet.(bkz: swh) sosyal medya ve tüketim budalalığı insanları sabırsız ve de doyumsuz yaptı. ilişkiler de metalaştı, oyuncak gibi kır hemen başkasını al tarzına çevirdi yeni nesil bu olayları iyice.
devamını gör...

hiçbir fikrim yok.
devamını gör...

çok severim 'cahile tevazu gösterme gerçek sanar' lafını. inanılmaz güzel bir tespittir. gerçekten de alçak gönüllülük gibi bir erdem herkesin algılayabileceği türden bir şey değil. cahil biriyle sohbet ederken (hayır cahil derken eğitimsiz demek istemiyorum, sahip olduğu erdemler bakımından cahil) alçak gönüllü davranmaya çalışmayın. tutup becerilerinizle bilginize ezin de demiyorum ama bilgi ve becerilerinizi göstermekten de sakınmayın.
devamını gör...

harika!
özellikle totoro ve death note* için tek saniyesini kaçırmadan buradayım.
devamını gör...

kediler oturdukları yerden adeta bakışlarıyla yargılar, küçük ve önemsiz bir böcek gibi bakarlar adama. "ne yaptım ben sana be!?" tepkisi oluşur insanda. sahibine değil kölesine bakıyor sanki..

(bkz: kem göz)

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç
çılgın gibi koşarak kırlara uzandın mı hiç

bir his dolup içine uçuyorum sandın mı hiç
bir his dolup içine uçuyorum sandın mı hiç

geçen günlere yazık yazık etmişsin gönül sen
öyleyse hiç sevmemiş sevilmemişsin gönül sen

devamını gör...

sosyal hayatı olan yallah başka sözlüklere biz burda asosyal koalalarız.
devamını gör...

geçen hafta cuma günü bitirdiğim bir mihail bulgakov eseridir. yaşadığı yeri ve yakınındaki insanların hayatını cehenneme çeviren, başlarına onlarca iş açan eski köpek, yeni insan şarik'in öyküsünü anlatır bizlere. açık konuşayım oldukça hoşuma gitti bu kitap ama pek sarmadı beni. o köpeğin yakalanıp deneye başlanma kısmı biraz daha hızlı aktı sanki. üniversite sınavı geçtikten sonra sakin kafayla bir daha okumayı düşünüyorum.


bulgakov köpek kalbi’nde sokak köpeği şarik’in öyküsünü anlatır. dünya çapında bir bilim insanı olan profesör filipoviç, evine götürüp beslediği şarik’i ameliyat ederek, er bezlerini ve hipofiz bezini adi bir suçlununkilerle değiştirir. köpek arsız, yüzsüz, şehvet düşkünü ve kaba saba bir insana dönüşür. şarik insan haliyle profesörün hayatını cehenneme çevirse de, sovyet bürokrasisinde kendine bir konum edinebilecektir.
komünistlerin küçük burjuva değerlerinin üstünde yeni bir sovyet insanı yaratma ideallerini hicveden köpek kalbi, bulgakov’un en çok tartışılan yapıtıdır.
devamını gör...

gizemlidir. her sayfasında farklı bir yanını keşfedersin . okudukça anladığını zannedersin hatta sonuna geldiğinde bu kadarmış deyip çözdüğünü de düşünebilirsin. sürpriz sonla karşılaşırsın çoğu zaman ve kitabın başına dönersin. okudukların çöp olur ve kendini bir sarmalın içinde buluverirsin.
devamını gör...

paramız yok çünkü. elde olan imkanlarla da anca bu kadar oluyor. #364975.
devamını gör...

cougar tipi bir helikopterle yaşanmış elim kazadır.

google'da biraz araştırdım ve ordu envanterine 1977 yılında girdiğini gördüm. yani tam 44 yıl önce. savunmaya bu kadar bütçe ayrılıyor, ihalarımız, sihalarımız, yerli üretim helikopterlerimiz falan var ama 9 tane gencecik askerimiz uçan bir tabutta şehit oluyor.

bu işin uzmanları "o helikopterlerin bakımı ve modernizasyonu sürekli yapılıyor." diyecektir. inanırım, sürekli yapılıyordur. ama 1977 model bir aracı ne kadar modernleştirebilirsiniz?

maalesef ateş yine düştüğü yeri yakacak. ailelerin çektiği acıyı tahmin edemiyorum. çok zor çok.

edit: işimbu'nun uyarısıyla cougar'ın ordu envanterine 95-96 yılında girdiğini düzeltmek isterim. ilk üretim yılı 1977'ymiş. ama cougar'ın sabıkası kabarık. link
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim