(bkz: biz bunları hep tanımlarımızda yazdık)

ben eksi vermeyi seven bir insan değilim. bu yüzden 2 butona çok kolay alıştım. eksi butonu gelirse ben eksi vermem çünkü ilgi çekme ihtiyacı içinde olan bazı ergen ruhlular trollük yaparak sözlüğü kullanılmaz duruma getiriyor.

bu nedenle en güzeli hiç olmaması. başlığın ve tanımın okunma sayısı gibi bir gösterge gelirse, kişi oylanmasa da gerek takipçi sayısı gerek tanımın görülme sayısı ile kendine bir yol çizer.

karma ile de desteklenirse emek verilen tanımlar yazılır. bir de son olarak asgari karakter girme şartı getirilsin. mesela 120 karakterin altında olan ve bakınız olmayan tanımlar kaydedilemesin.
devamını gör...

oxford'daki boldlean kütüphanesi'nde bulunan, tolkien belgeleri arasında, tom bombadil başlıklı, muhtemelen 1920'lerde yazılmış bir hikaye parçası bulunmaktadır. ne yazık ki, yalnızca üç paragraf sonra bu metin son bulur ya tolkien yazmayı bırakmıştır ya da geriye kalan müsveddeler eksiktir. bu sebeple tom bombadil orta dünyadaki gizemini korumaya devam ediyor. belki tolkien bu karalamalarını tamamlamış olsaydı veyahut kayıp nüshalar elimizde olsaydı, tom amca ile ilgili kafamızda hiç bir soru işareti kalmayacaktı. lakin geçmişini çok fazla bilmesek dahi yüzüklerin efendisinde kendisi ile karşılaştığımız kısım romanın en keyifli bölümlerinden birisidir. kendisinin okuyucuya verdiği bu keyifte doğal olarak insanda hatta tobağa da bile merak uyandıran bir hale gelir.

kimdir, nedir, necidir? diye soruları ardı arkasında sıralarız. kendimizce cevaplar bulmaya çalışırız.

elf'ler tarafından hem "yaşlı" hem de "babası olmayan" anlamlarına gelen iarwain ben-adar adıyla anılan -ki bunu elrond'da dile getiriyor- tom amca'nın bir ''maia'' olduğunu savunanlar var. olabilir mi? elbette olabilir.

ama asıl mevzu ''yüzüklerin efendisi''nde frodo'nun tom bombadil'e sorduğu soru ile başlar;

''siz kimsiniz efendim ?''

“hı ne?” dedi tom doğrularak ve gözleri kasvetin içinde parıldayarak. “daha benim adımı öğrenmedin mi? tek cevap o. sen bana söyle, sen kimsin, böyle tek başına sen olarak, isimsiz? ama sen gençsin, ben ise yaşlıyım. ben neyim biliyor musun, en yaşlı olanım. lafıma mim koyun dostlarım: tom, nehir ile ağaçlar henüz yokken buradaydı; tom ilk yağmur damlasıyla ilk meşe palamudunu hatırlıyor. o büyük ahali’den önce patikalar açtı ve küçük ahali’nin gelişini gördü. o, krallardan, mezarlardan ve höyüklü kişiler’den önce de buradaydı. denizler eğrilmeden elfler batıya geçtiklerinde, tom çoktan burada vardı. yıldızlar altındaki karanlığı, korkunun bilinmediği zamanları gördü o. karanlıklar efendisi dışarı’dan gelmeden önceki zamanları”


tom amca'nın cevabını okuduğumuzda ''en yaşlı olanım'' sözlerine ve devamına takılmamak mümkün değil. bu sözleri ile kast ettiği şey valar'dan önce orta dünya'ya geldiği şeklinde yorumlanabilir. o zaman asıl soru şu; valar'dan önce orta dünya'ya gelebilecek niteliğe sahip kişi kim?

arkasından malumunuz olduğu üzere yüzük meselesi geliyor. tom amca, bakmak için yüzüğü frodo'dan istiyor. frodo yüzüğü gayet rahat bir şekilde kendisine veriyor. ne bir gerginlik, ne bir kuşku, ne de üzerinde bir baskı hissetmiyor.

“derken tom yüzük’ü serçe parmağının ucuna taktı ve mum ışığına doğru tuttu. hobbitler önce bunda bir tuhaflık göremediler. sonra birden nefesleri tıkandı. tom’un ortadan kaybolduğu falan yoktu!''

yüzük tom amca'yı etkilememektedir. frodo'yu bir telaş kaplar. yüzüğün kendi yüzüğü/aynı yüzük olup olmadığı konusunda endişeye kapılır. denemek için yüzüğü takar ve hooop görünmez olmuştur. tam rahatlamıştır ve kapıya doğru yürümeye başlamıştır ki, tom amca'nın sesi ile irkilir;

“hop kardeş!” diye seslendi tom, parlak gözlerini gayet keskin bir bakışla ona çevirerek. “hop, frodo kardeş! uğur ola? ihtiyar bombadil daha o kadar körleşmedi. altın yüzüğünü çıkar parmağından!”

hoppala güç yüzüğünü takanı da görebiliyor. işte yüzüğün karşısında bu kadar nötr ve her şeyden azade oluşu muammanın çifte kavrulmuş haline dönüşmesine yol açıyor.

evvela en yaşlı. sonrasında ise yanında yüzüğün esamesi dahi okunmuyor. işte bu noktayı şöyle değerlendirenler var; tom bombadil eru'dur. tek olandır. oysa yanıldıkları nokta şu; eru asla arda'ya inmedi. ayrıca tom amca kendi çöplüğünün horozu. güçleri yaşlı orman ile sınırlı. eru olmadığına göre geriye iki seçenek kalıyor;

ya bağımsız bir maia veyahut da tolkien'in kendisi...

burada, frodo'nun ona ''siz kimsiniz efendim?'' sorusuna verdiği yanıtın sonuna dönelim. ne diyor orada? ''karanlıklar efendisi dışarı’dan gelmeden önceki zamanları.'' yani ''melkor''dan önce orta dünya'ya gelmiş olduğunu anlıyoruz.

arda'ya inen valar sayısı belli. maia'lar konusunda ise bir açıklık yok. bu sebeple kahir ekseriyet tom bombadil'in valar olamayacağını maia olduğunu savunuyor ki mantık çerçevesinden baktığımızda bu doğru olabilir. kendisi valar'dan emir almayan ve orta dünyada kalmış bir maia olabilir.

ama ''karanlıklar efendisi dışarıdan gelmeden önceki zamanları'' sözü de burada kafayı bulandıran nokta. onu da bir yere oturtmak lazım. işte burada benim naçizane düşüncem diğer tezlerden farklı olarak şu;

tom amca; tolkien'in orta dünyadaki yansımalarından birisidir. lakin bazılarının öne sürdüğü gibi tek yansıması değildir. kendisinin romantik yansıması beren'dir ki, karısı ile mezar taşlarında beren ve luthien yazar.

tom amca ise tolkien'in muzip karakterini ortaya koyarak mizahi açıdan kendisini orta dünya'ya entegre ettiği karakteridir.

her şeyden evvel oradadır. yüzük onu etkilemez. kendisini romanın bir bölümüne hapsedecek bir ormanın içerisinde güvenli bir alana çekmiş ve akışın dışında kalmıştır. ama her şeyin tanığı ve yaratıcısıdır. frodo ve hobbitler'le sohbeti bu yüzden hepimize çok sevimli, sıcak ve samimi geliyor olabilir. belki de bu yüzden, kendi yarattığı karakterlerle sohbetinde en tepe noktayı yakalıyor. kim bilir?

herkes tom amca hakkında bir şeyler söyleyecek, düşünecek ve yazacak. benim düşüncem ise bu ve değişmeyecek. zira senelerdir bu mevzuya kafa yorar ve tartışırız. geldiğim son nokta burası. benden daha fazlası çıkmaz. düşüncemi değiştirebilecek sağlam argüman ise yok gibi.

o zaman ne diyoruz;

lay lom! lay la lom!
gongu çal da gel! gongu çal!
zıpla gel! söğütler içinden!
tom bom, şen tom, tom bombadil!
devamını gör...

dün ' sözlük solcularının aklına uyup mahkemelik olmak ' şeklinde açılan başlığın tanım kısmında,
sol siyasi görüşe mensup insanlarla alakalı asılsız, ilgisiz ima ve suçlamalar yapıldıktan sonra, ' bu solcuların ensesinden tokatı hiç eksik etmeyelim ' şeklinde, saldırgan, kışkırtıcı ve aşağılayıcı bir cümleye binaen ,
hemen tepki gösterdim.

bu süreci sırayla özetlemem gerekirse

- kullanılan aşağılayıcı kışkırtıcı üslub sebebiyle başlığın kaldırılması gerektiğini yazdım.

- uzunca bir süre kimse müdahale etmeyince bir kaç kez daha bu duruma dikkat çekmek adına moderasyonu göreve çağırdım.

- toplumun yarısını hedef alan bu başlık kalkana dek , güncelleyeceğimi, bundan vaz geçmeyeceğimi söyledim.
bunu yaparken de , sürekli aynı şeyi yazmak yerine, ekşide de kullanılan bir yöntem olan ' upper' ın kısaltması ' up' simgesini kullandım.

- tabi burada şunu belirtmeden geçemiyeceğim, sözlükte kaç kişi vardır, siyasi görüşleri nedir hiç bilmem , ancak bu mücadelede tek başıma kaldımığı, bir tek kişinin gelip , bu başlık kaldırılmalı demediğini üzülerek belirtmek isterim .sözlükte tek solcu benmişim gibi hissettim bir an. bir kac yazar doğru olmadığı konusunda entry girdi hepsi o kadar .

- bir süre sonra , yetkili benjamin franklin benimle mesaj yoluyla iletişime geçti.

- başlığın ' ifade özgürlüğü ' kapsamında olduğunu ve kaldırılmayacağını söyledi.

- ben de kendilerine o ana dek hiçbir küfür hakaret vs. ıçermediği halde kaldırılan başlık ve entryleri hatırlattım ancak makul bir cevap alamadığımı tahmin edersiniz .

- bir süre sonra başlık entry girişine kapatıldı. bundaki amaç da benim sürekli gündeme taşımama engel olmaktı.

- bir süre daha sonra bu kez moderator....... mesaj yoluyla ulaştı bana .

- adeta yargılar gibi , ukala bir tavırla, sadece beni sorguluyordu ve benim buna fırsat vermem mümkün değildi.
sonunda açık açık ' seni atarım ' şeklinde tehdit etti beni .evet evet moderator yazara ' ısrar etme seni atarım ' diyordu resmen.

- hemen at dedim kendisine, hiç durma, ama ben bu başlık konusundaki düşüncemden geriye adım atmıyorum.
bu başlık silinecek.

- ve cevap , ' 1 gün cezalısın ' .
hazırmış zaten, beni o an uzaklaştırmak için sebep arıyormuş gibi , anında sözlüğe girişim 1 gün yasaklandı.
neden , herifin birinin açtığı kışkırtıcı, hakaret dolu bir başlığa tepki gösterdiğim için. kaldı ki , aynı başlık altında söz konusu kişinin müteakip defalar, kafa sözlüğün o çok korktuğu küfür kelimelerini kullanarak entryler girdiği ve bunların hala durduğunu da bazı yazarlar gündeme getirdiler .

- bu arada , bana verilen cezanın ardından, başlıktaki engel kalktı, sanırım iki yazar da başlığın altına, yapılanın doğru olmadığını belirten girişler yaptılar, kendilerine teşekkür ederim .

- başlığa bugün de baktım,
geçte olsa tanımdaki saldırgan ve kışkırtıcı durumu görmüş olmalılar ki , başlık duruyor ancak tanım silinmiş.

evet , cezamızı çektik, alnımızın akıyla yine meydanlardayız.

- şimdi moderasyona sorulması gereken sorulara geliyorum.

- dün kendinizden oldukça emin biçimde, şiddetle savunduğunuz tanımı bugün neden sildiniz ,
benim dün üstüne basa basa söylediğim durumun farkına yeni mi vardınız ?

- gelinen noktada benim haklılığım ortaya çıkmış olmuyor mu ,
bu durumda verilen 1 günlük ceza ' nın bende yarattığı mağduriyetin telafisi var mı?

- şiddetle savunduğunuz durum , içerik olarak incelendiğinde, sol siyasi görüş hedef alınarak yapıldığından,
kafa sözlüğün siyasi çizgisi de herkesin gözü önüne ' sol karşıtlığı ' olarak döküldü. bu durumu nasıl değerlendirirsiniz ?

bu bize ne sağlar, yazacağımız yazıları yazarken, nereye ne kadar dokunacağımızda bize referans olur. belki de hiç yazmayıp, hemen şimdi burayı terk etmemize de olanak sağlar. çünkü bu tür karşılaşmalar hiç kimseye fayda sağlamadığı gibi , insanları mutsuz etmeye de sebep olabilir .

- moderator olarak yetkilendirilen kişilerin, bilgi beceri ve tecrübeleri hakkında herhangi bir açıklama yapmayı düşünürmüsünüz ?
zira moderatorler yazarları tehdit etmez, edemezler. kafalarına göre iş de yapamazlar, eğer bu sektörde kalıcı olup , ses getirmek isteniyorsa , kişinin insiyatifine bırakılmayan yazılı kurallar bütünü olur , moderator de bunu uygular.
yazarı yargılamaz, tehdit etmez .
yazılı kural neyi gerektiriyorsa onu yapar , kişiye de bilgi verir .
bu kadar basittir bu iş.
a moderatoru bir konuya ak derken , b moderatoru aynı konuya kara diyemez , dememeli .
eğer kural yoksa bu yaşanır, aklar karalar havada uçuşur, ama kural olur sa böyle bir sorun yaşanmaz.
bu konudaki eksikleriniz için de açıklama yapma gereği duyarmısınız ?

sözlüğe ilk katılanlardan biri olarak , şimdiye dek girdiğim hiçbir tanımda küfür veya hakaret içerikli cümleler kullanmamış biri olarak ,
taşıdığım siyasi tercih ve hayat görüşü çerçevesinde, özellikle gündeme dair değerlendirmeler yaptığım, açık seçik ortadadır.
bu görüşlerime katılan olur , olmaz o beni hiç ilgilendirmiyor.
ben yazımı yazar geçerim. bunu yaparken de birilerini kırmamaya dikkat ettiğim gibi , bir başkasının da beni kırmasına müsamaha göstermem.

bu ülke hepimizin , sağcısı solcusu, dindarı ateisti , birlikte yaşamak, birbirimize tahammül etmek zorundayız.
elbette hata yapan olacak , birileri de bunu dile getirecek, eleştirecek.
yeri gelecek eleştiren, yeri gelecek eleştirilen olacağız.
ama bunu adam gibi yapacak , efendice , kırıp dökmeden, haddimizi aşmadan yapacağız.

bu bağlamda, siyasi çizgi ve hayat görüşü hakkında artık büyük oranda bilgi sahibi olduğum kafa sözlükte  bulunmam, bu minvalde değerlendirmeler yapmam birilerini rahatsız ediyorsa , yukarıda bahsettiğim erdeme sahip olunamıyorsa,
bunu bana açıkça söylemenizi, uyduruk sebeplerle entry silmek, ceza vermek gibi basit yöntemlerle yıldırma politikası gütmemenizi ister, bekler, rica ederim.  

son olarak yazarlara birkaç cümle söyleyip, bu uzun anlatıma son vericem .
gördüğüm kadarıyla siyasetten, gündemi takip etmekten epey bir uzak durmayı tercih ediyorsunuz .
bu sizin tercihiniz , kimsenin buna söyleyecek bir sözü olamaz, olmamalı.
ancak , olur da , işin ucu bir gün size dokunacak bir hal alır, sizi rahatsız eden bir durumu dile getirmek, bu konuda hakkınızı sonuna kadar savunmak durumuna düşerseniz,
yalnız olduğunuzda burada başınıza gelebilecekleri bilmeniz açısından  bu konuyu burada sizlerle paylaştığımı bilmenizi ister, sabırla okuduğunuz için de teşekkür ederim .

saygıyla.
devamını gör...

cuma-cumartesi akşamları çimlerde boş yer bulamayabileceğiniz yer. pandemi olmayan zamanlarda tabiki
devamını gör...

ben değil ama bir dostum annesinin yüzüğünü ve evleneceği kıza anneciğinin yazdığı mektubu saklıyor.
kaç kere dedim verde okuyim belki evlencez ilerde diye de, nerede rus inandı var *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ben mi onları sahiplendim yoksa onlar mi beni♡
devamını gör...

ölünce birden kıymeti bilinen insanlar. nedense kaybedince severiz, özleriz,değerini anlariz.
yaşarken kıymeti bilinmeyen bir sanatçının kasetlerinin, albümlerinin yok satması, şarkılarının birden hitleşmesi, kitaplarının
birden çok satanlarda yerini alması gibi.
devamını gör...

ara sıra tencerede içmekte fayda var diye düşünüyorum naçizane fikrim.
devamını gör...

standart acınası hayatım meğer lüksmüş buradan öğrenmiş oldum.

sabah kahvaltı da açıp akşam yatana kadar kapamatmadan ardı ardına film, dizi, anime, video izleyebilen biriyim. bu durumda lüks bile hafif kalıyor beni tanımlamakta. ultralüks, süperötesi lüks gibi kavramlar geliştirmeliyiz.
devamını gör...

- kalbimi insanlardan fazla yumuşatan hayvanlar var.
+ allah allah!

buradaki allah allah acayip bir cümle, ne diyon lan sen değişik der gibi bir anlamda kullanıyor, inanmamakla dalga geçmek arası bir ifade.

danışıklı dövüşte bile bir kibir var.
- ben de beş tane hayvan var!
sanki koyun, kuzu, inek vs var gibi söylüyor.
rte insanlarla bağ kuramıyor, hayvanlarla bağ kursa benim 2 kedim, 1 köpeğim, 2 muhabbet kuşum var derdi.
öldürdün mü de tam bu yüzden ağzından çıkıyor. ne karşısındaki gazeteciyle ne de adamın muhabbet kuşuyla bir bağ kuramıyor, kurmuyor.

insanlar rte'nin ifadelerini eleştirirken nüfusun en az %70'i o ifadeleri doğru buluyor.
devamını gör...

üst ekleme: baya bir soran olduğu için ekleyeyim, 20 yıl önce orada moderatörlük yapmış birisiyim. yani yeni yetme yöneticilerin düştükleri hataları net şekilde açık olarak söyleyebilecek yetkinliğe sahip olduğumu düşünüyorum.
———————————
olmayan durumdur.

22 yıldır var olan bir mecra, daha evvel hükümet tarafından defalarca hamlede bulunuldu, her seferinde ellerindeki sosyal medya gücünü gösterdiler ve dokunulmadan ayakta kaldı.

ekşi’yi bazı yeni sözlüklerle kıyaslama hatasına düşülüyor, evet ekşinin de ilk zamanlarında bazı hatalar yapılıyordu ama o vakitler bu hatalardan ders alındı.

çok basit bir örnek olarak o sözlükte göbeğini kaşıyarak kafasına göre, belirli bir standardlara sahip olmaktan aciz şekilde karar veren yöneticiler de oldu ama çok kısa sürede temizlenip daha güçlü şekilde yollarına devam ettiler.

kısaca hiçbir şey olmaz, en fazla binlerce aktroll aktive edilir, daha çok hit alıp daha çok trafik ve gelirle yollarına devam ederler.
devamını gör...

hayatı sorgulatan yolculuktur. özellikle tek başınızaysanız terapi niteliğinde olur.
devamını gör...

"şuradan şuraya sevişmek nasip olmasın." yemininin sahibi.
devamını gör...

adalet denilen şeyin ne kadar yok olduğunun kanıtıdır. kendini savunanlar içerideyken gerçekten dünya için zararı dokunan insanlar dışarıda şu an. adam öldürmek en basit suç artık ülkede, özellikle tanıdığın varsa ya da yetkin biriysen suç bile değil. gider basarsın parayı ya da konuşursun bir tanıdığınla sonra hop dışarıdasın.

ülkede adalet varmış gibi yapmaya çalışanlar da bunu düzeltmeye çabalamayanlar da torpili insanlıktan öne koyanlar da cezasını çekmeli. para uğruna insaniyetini satanlar oldukça bu ülkede ne adalet olur ne de huzurlu bir yaşam.
devamını gör...

mankenlik ajansı olduğu içindir.
devamını gör...

bedava kullandığımız uygulamaların niçin bedava olduğunu özetleyen ifade.

elimizdeki telefonlarda yüklü olan başta google, facebook ve whatsapp olmak üzere envai çeşit uygulama var. bu uygulamalar nereden para kazanıyor da bu kadar kaliteli hizmeti bedava sunabiliyor? cevabı çok basit değil mi; reklamlardan. peki bu durumda biz ne oluyoruz? reklamı gören ürün. sadece bununla da kalınsa iyi. google olsun facebook olsun çeşitli zihin yönlendirme algoritmaları ile bizleri belli bir ürüne veya hizmete yönlendirebiliyor. hani bazen diyoruz ya "telefonu yanıma bile almadım, avm'ye gidip bir çanta baktım geldim, sonra telefonu açıp haberlere bakayım dedim, bir de ne göreyim? baktığım çantanın reklamı karşımda!" evet bunlar hepimizin başına gelen şeyler. sebebi zihnimizi okumaları değil elbet, zihnimizi yönlendirmeleri. biz farkında değiliz ama bizi bir şekilde o çantayı almaya yönlendiriyor.

basit bir örnek vereyim. 3838 rakamı size neyi çağrıştırıyor? cevabı ben vereyim. terse çevirip okuyunca 'bebe'. ve bilinçaltınız başlıyor bebe ile ilgili şeyleri düşünmeye. sonra da bebe ile ilgili şeyler algıda seçicilik yaratıp sizi o tip ürünlere yönlendiriyor. siz de sanıyorsunuz telefon düşüncelerimizi okuyor. durum bundan ibaret efendim. tekrar hatırlatalım;
"bir şey bedavaysa ürün sizsiniz."
devamını gör...

geldim kardaş geldim. neyden utanacağız ulann bizz? sizin gibi pusatsız yüz binlerin katili miyiz ki utanalım? yetimin kanadından yağ sıkıp saray, hamam sefaları mı yapıyoruz utanalım? acılı bir babanın yüreğini yedirir miyiz size?

deniz kürdistan'ın kızıdır. bu cinayette tüm türkiye'ye değil yine kürtlere ve hdp ye sıkılmış bir kurşundur. lakin biz öldükçe ülkede kimse yaşamıyor. barış süreci bozulduğu 2015 den beri katman katman hepimiz yoksullaştık. milyon milyon kaçıyor insanlar. kalanlar da kaçamadıkları için kalıyor. cennet vatan bu hale sırf sağın solun faşist masturbasyonu bozulmasın diye geldi. daha beter, bin beter olacağımız günler yakındır.

şimdi yazacaklarım kaşar faşistleri muhattap alıp da, kürt nedir? kürdistan nedir anlatacağım hususlar olmayacak. a politik öğrenme çabasında olan gençler için anlatacağım.

tüm dillerde "ülke" "devlet" kavramları karıştırılır. bu iki kavram hukuki ve siyasi açıdan bambaşka anlamlar içerir. ülke sözcüğü daha çok coğrafi bölgeler için kullanılır. mesela kapadokya. özgür atlar ülkesi demektir. bir coğrafi belirteçtir. lakin trakya, kapadokya ve benzeri bölgeler siyasi, hukuki devletler değillerdir.
kürdistan da tarih boyu bir coğrafi bölge olarak var olagelmiştir. hiç bir inkar bunu tarihten ve hatta günümüzden silemez. ırak kürdistan yönetimi bizim devletimizin de büyükelçiliği bulunan siyasi, hukuki bir yapıdır.
osmanlı devletinde ve cumhuriyetimizin ilk yıllarında bizde de kürdistan bölgesi hukuki, siyasi bir bölge ismiydi.

insanların kendi bölgelerine verdiği isimler hainlik, bölücülük ihtiva etmezler. lakin inkarcılık faşizm ihtiva eder. sonu tüm ülke için felakettir. sağlamasını görmek isteyen her yerden mecazi ve mecazi olmayan lağım, salya patlamalarına baksın.
coğrafya, hukuk ve siyaset bilimleri zorunuza gidiyorsa bırakıyorum kendi halinize gitsin.
devamını gör...

komedi dükkanında tolga çevik'e eşlik eden hande soral'ın keşfedilip birden ünlü olması gibi, çöpe atılan fotoğraflarının son anda farkedilip ünlü olan burak özçivit gibi, etiler'de falcılık yaparken doğru kişiye denk gelmesiyle müzik dünyasına giriş yapan cem adrian gibi, köpeğini gezdirirken sokakta keşfedilen barbara palvin gibi, ya da ajanslara giderken asansörde yönetmene denk gelip beni keşfetmesi gibi ünlü olmak hayallerimin arasındayken ben de bu şans varken işlerin tersine dönüp tolga çevik'le bir araya geldiğim bölümdeki sahnelerin yayınlanmamış veya benim sahnelerin montajla atılması, çöpe atılan fotoğraflarımın farkedilmeden çöp konteynerını boylaması, etiler de falcılık yaparken yanlış kişiye denk gelip kötü yola düşebileceğim, bindiğim asansörün bozulup içinde mahsur kalıp asla bir yönetmen tarafından keşfedilemeyeceğim ve en kötüsü de köpeğimi gezdirirken benim değil de köpeğimin meşhur olması gibi olasıkların ağır basması sonucu asla ünlü biri olamayacağım farkettiğim durumdur.
devamını gör...

ingilizce bilmenin insanın ufkunu apayrı bir boyuta taşıdığını kanıtlayan site. ciddi anlamda bağımlılık yapabilir. yarım yamalak ingilizcem ile breaking bad yorumlarını buradan takip ettim. çok orijinal şeylerle karşılaştım. adam akıllı yabancı dili olanlara daha bir şiddetle öneriyorum. ayrıca robert kolejlilerin pek bir sevdiği sitedir.
devamını gör...

dert anlatan değil de derdi bitmeyen, gamlı, tasalı, yüzü asık olanın her iki cinsi de çekilmediği için olan durum.
herkesi çekerim diyen çekiciye gitsinler bir zahmet.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim