şair rüştü onur'un biricik sevdiceği mediha'sının ölümünün ardından yazdığı şiir:

***
tanrım, açamadık içimizi
kavuşmak mahşere kaldı

ne yelken ne gemi var limanda
kaçmak bir uzun sefere kaldı

mercan bir sahildeymiş gemiler
bulmak kasvetli günlere kaldı.
***

peki kimdir bu rüştü onur? ya mediha?

yıl 1920. sıcak bir ağustos günü, cihan harbi'nin izleri henüz taze iken devrek'te* gözünü dünyaya açar bir şair: rüştü onur. öğretmen bir babanın oğludur, hayattaki tüm talihi de bu kadarcıktır zaten.

ilkokul ve ortaokulu bitirdikten sonra lise eğitimine zonguldak mehmet çelikel lisesi'nde başlar rüştü. eğitim hayatı da burada sona erecektir zaten. günler peşi sıra kovalarken birbirini, amansız bir hastalığa tutulur bu genç şair: verem*.

yıl 1938. hastalığı nedeniyle okuluna daha sonra devam etmek üzere ara vermek zorunda kalan şair, maalesef ki bir daha asla geri dönemeyecektir eğitim hayatına.

babasının da desteğiyle maliye memuru olarak çalışmaya başlar genç şair ereğli maden işletmeleri'nde. fakat lise yıllarında alevlenen edebiyat tutkusu okul sıralarından taşarak bugününe kadar gelmiştir bu genç şairin. hem memurluk yapıyor hem de şiirler, tiyatro metinleri ve mektuplar kaleme alıyordur.

peki nereden geliyor bu edebiyat tutkusu?
lisede çok sevdiği bir edebiyat hocasından: behçet necatigil. behçet necatigil, henüz parlamaktadır edebiyat çevrelerinde. şiirleri varlık dergisi'nde yaşar nabi, necati cumalı, salah birsel gibi isimlerin şiirlerinin yanında yavaş yavaş yer almaya başlamıştır o yıllarda. peki sadece o mudur rüştü onur'un edebiyat aşkını alevlendiren? elbette hayır. rüştü'nün can dostu, kaderdaşı bir şair: muzaffer tayyip uslu. rüştü'den 2 yaş küçük olan bu genç şairin kaderi bir bütün yazılmıştır rüştü ile. ikisi de şiire aşkla bağlıdırlar, yazdıklarını önce birbirlerine sonra hocaları behçet necatigil'e okurlar. behçet necatigil de o şiirleri istanbul'a, dönemin öncü edebiyat çevrelerinin yazdığı mecmualara gönderir. rüştü'nün de muzaffer tayyip'in de şiirleri dönemin öncü edebiyat dergisi olan varlık'da yayınlanması ile birlikte bu genç şairler istanbul'daki edebiyat çevrelerince tanınır oldular. öyle ki necati cumalı, salah birsel, oktay rifat ve melih cevdet gibi şairlerle mektuplaşmaya da bu dönemde başlarlar.*

yıl 1941. henüz 21 yaşında olan rüştü'nün hastalığı ağırlaşmaya başlar, zonguldak'ta hastaneye kaldırılır 3 aylığına. oradan, hocasının da yardımıyla heybeliada senatoryumu'na* nakledilir. 1942'nin başında da hastalığını yenmiş olarak taburcu olur buradan.

istanbul'dan zonguldak'a geri dönüş yolculuğu şair rüştü onur için sonun başlangıcı olacaktır.

zonguldak'a, evine dönmek için bindiği anafartalar vapuru'nda genç bir kız ile tanışır genç şair, hemencecik de aşık olur tanıştığı bu kıza. o kız, yazının başında bahsi geçen mediha sessiz isimli kızdır.

peki kimdir bu mediha, nereden çıkmıştır, orada ne işi vardır?
mediha istanbul'lu bir ailenin kızıdır. kandilli kız lisesi'nden mezun olmasının ardından girdiği karabük demir çelik fabrikasının memuriyet sınavını kazanır. maaile karabük yolunu tutarlar anafartalar vapuru ile. şair rüştü onur'la da burada karşılaşırlar, tanışırlar. kısa süre sonra da mektuplaşmaya başlarlar.

yıl 1942. ikinci dünya savaşı tüm dünyayı kasıp kavururken mediha karabük'te bilinmeyen bir sebeple hastalanır ve hastaneye kaldırılır, sebebi bir türlü anlaşılamaz. tifo şüphesiyle heybeliada senatoryumu'na gönderilir fakat oradan da "tifolu değilsin" denilerek taburcu edilir. bunun üzerine tekrar karabük'e dönmez, istanbul'da ailesinin yanında kalır.

bu dönemde genç şair gidip gelmeye başlar istanbul'a sevdiceğini görmeye. can dostu muzaffer tayyip'in istanbul'daki aile evinde kalır her gittiğinde de. muzaffer tayyip de istanbul'da ailesinin yanındadır bir süredir. bu gitgellerden sıkılan mediha'nın annesi genç şairi karşısına alır ve "bu böyle olmaz en iyisi evlenin der" ve yıldırım nikahı ile evlenir mediha ile rüştü. birlikte mediha'nın ailesinin evinde yaşamaya başlarlar. genç şair de bu dönemde mediha'nın babasının manavında çalışmaya başlar.

rüştü ile mediha'nın kaderi nihayet düze çıktı demek isterdim fakat mediha, evliliğin 40. gününde bilinmeyen hastalığına yenik düşer ve acılı bir ölüm ile sonlanır hikayesi. şair rüştü onur'un da hastalığı nüksetmeye başlamıştır bu dönemde. derin bir üzüntü ve depresyon hali kaplar genç şairi. mediha'nın kaybı çok ağır gelmiştir ona.*

***
tanrım, açamadık içimizi
kavuşmak mahşere kaldı

ne yelken ne gemi var limanda
kaçmak bir uzun sefere kaldı

mercan bir sahildeymiş gemiler
bulmak kasvetli günlere kaldı.
***

mediha'nın vefatından sadece 15 gün sonra, 22 aralık 1942'de hayata gözlerini yumar şair rüştü onur. henüz 22 yaşındadır..

muzaffer tayyip uslu 1946'da, 24 yaşında veda eder hayata. tıpkı can dostu rüştü onur gibi gencecik ve veremlidir bedeni.

mediha sessiz'in hastalığının ise apandisit olduğu sonradan anlaşılmıştır.

*
devamını gör...

--- alıntı ---

şizofreni türlerinden olan bu türün en çarpıcı semptomları fizikseldir. katatonik şizofreni hastaları genelde hareketsizdir ve çevrelerindeki dünyaya karşı reaksiyon vermezler. genellikle çok katı ve sert olurlar ve hareket etmeye isteksizdirler. ara sıra yüzlerini buruşturmak veya biçimsiz duruşlar yapmak gibi garip hareketler yaparlar. veya başkasının söylediği bir kelimeyi veya cümleyi tekrar edebilirler. yetersiz beslenme, bitkinlik ve kendilerini yaralama riskleri çok yüksektir.

kişinin semptomları yukarıdaki üç türden birine net olarak uymadığında bu tanı konur.


--- alıntı ---
devamını gör...

ingilizce baskın internet topluluklarında;
- çok uzun girdilerin altına, başka bir kişi tarafından yazıldığı, veya
- yazdığının uzun olduğunu fark edip, kendi yazdığı özetinin önüne kendisinin yazdığı,
türkçeye doğrudan çevirisi "çok uzun; okumadım" olan "too long; didn't read" kalıbının kısaltmasıdır.
ikinci kullanımı, birinci kullanımı önlemek amacıyla doğmuştur.

türkçe platformlarda, bu kalıba bir gönderme olarak, kendisi de kültürel bir gönderme olan "durumumuz yoktu okuyamadık" kalıbının kullanıldığı görülür.
devamını gör...

günümüze kadar 7 ayrı versiyonu yayınlamıştır. bunlar sırasıyla;

-workprint prototype version-1982
-san diego sneak preview version-1982
-us theatrical release-1982
-international theatrical release-1982
-us broadcast version-1986
-the director’s cut-1992
-final cut-2007

2017 senesinde ise final cut’ın 4k versiyonu yayınlandı. merak edenler bakabilir.
tabi bu kadar farklı versiyon olunca insan ister istemez “raw footage” da istiyor.*
devamını gör...

yalnız kalma korkusuyla arkasından konuştuğu insanlarla takılma çabası.
devamını gör...

pastaneden mi bulacağız tepkilerine sebep olmuş başlıktır.
devir değişti artık internetten buluyoruz.
devamını gör...

yabancı ismi cast away olan, başrolünü tom hanks ve helen hunt'un paylaştığı 2000 yapımı, ıssız bir adaya düşme ve mücadele temalı yalnızlık filmidir. fedex isimli bir şirkette çalışan chuck noland işi nedeniyle sık sık yurt dışı seyahatleri yapmaktadır. bu seyahatlerin birinde uçağı denize düşer ve bir adada 4 yıl boyunca yalnız kalır. geride ise bir adet sevdicek de bırakmıştır. robinson crusoe'un o döneme ait uyarlamasıdır. farklı olarak, cuma karakteri yerine başrolümüze bir adet voleybol topu eşlik eder. film daha çok bu iki karakter üzerinden devam ediyor. başta sıkıcı gibi görünmekle birlikte adamın wilson adı verdiği bu voleybol topu ile adada yaşamaya devam etmesi, onunla olan ilişkisi insanı filme bağlamaya başlıyor. çoğumuzun hayatta, bazen zor durumlarda, değer verdiğimiz eşyalar ya da hatıralar vb. vardır ya ben buna benzettim biraz. hatta bir ara internette bir sitede "wilson voleybol topu" ismiyle satışa çıktığını görünce 1-2 gün istemsiz gülmeme neden oldu bu durum. ne kadar doğru bilmiyorum filmdeki en iyi cansız nesne seçilmiş kendisi. tom hanks da bu rolü ile oscara aday olmuş ama kazanamamıştı zamanında. zaten filmi izlettiren de kendisinin oyunculuğudur. filmin sonunu ve sevdicek kısmını da sanırım tahmin ettiniz. 20 yıl gibi uzun zaman öncesine ait bu film, izlenmesi gereken filmlerden biridir zannımca.
edit: güney pasifik taraflarında yer alan bu adada filmin çekilebilmesi için dünya çevre örgütü’nün çevre koruma koşullarına uyulması şartı da kabul edilmiştir.
devamını gör...

insan ne denli derin düşünebiliyorsa sevgisi o denli derindir. o denli doyumsuzdur. ve acısı da o denli büyük .
tezer özlü
yaşamın ucuna yolculuk
devamını gör...

ben evin emocu ergen kizi olurdum. saclarimi gozumun onune yigip sabahlara kadar camdan kafami sarkitip sigara icen.
devamını gör...

boston dynamics'in yeni yıl için yayınladığı ve 2021'in olmasa da daha sonraki yılların çetin geçeceğine dair insanı derin düşüncelere gark ettiren robişkolardır.

devamını gör...

kimseyi aldatmadim, tiktok indirmedim, biri yanimdayken hıckıra hıckıra aglamadim ama yapmadığımız ya da yapamadigimiz o kadar cok sey var ki bu liste uzayıppp gider dostlar.
devamını gör...

teşekkür ediyorum başlık için..
bekaret sorgulayan adamla da kadınla da evlenilmez. zira fiziksel özellik biriyle evlenip evlenmemek için bir kriter olmaktan çok, bu olayda kişiye sahip olma hakim olma gibi ilkel altyapılar yatar. sizden değil size sahip olmaktan hoşlanıyor demektir, buna razı olan evlenir. cevabı basit ama işte ah ortadoğu erkeği, yoruyorsun kardeşim yoruyorsun..
devamını gör...

hava güzel olsa böyle olmam. kandır kendini derdin havalar değil. hafif bir çatışma var ruh halimde akşama doğru uzlaşacağımızı düşünüyorum. hem en çok kavga ettiğim hem de çok iyi anlaştığım kendimle sıradan bir gün...
devamını gör...

müzik dehasının malum olduğu, kendi alanında aktivist de olan fazıl say'ın, mazlum gazze' yi görmezden gelmediği kalbimi kazandığı tweeti. twitter.com/fazilsaymusic/s...
devamını gör...

özgün adı le fabuleux destin d'amélie poulain olan ve ülkemizde amelie ismiyle vizyona giren bir jean-pierre jeunet filmi, bir feel-good movie. başrolünde audrey tautou oynamaktadır. tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de büyük ilgi görmüştür.
devamını gör...

mardin'in, merkeze yaklaşık bir saat uzaklıkta olan ilçesi. en güzel tarihi konakların bulunduğu, telkarinin sanatla bütünleştiği, dizilere konu olması nedeniyle turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerden biri.
devamını gör...

kapuska.
devamını gör...

pencereni aç, perdeyi havala
geleceğim rüyalarına
sevişeceğiz sabahlara kadar
sırf inat senin cici babana.
kerim tekin.
devamını gör...

birçok yerde 7 sayısı geçer, kutsal kitaplar ve yazılar dahil.

acaba bu kadar 7'yi özel kılan nedir?

insan düşünmeden edemiyor.

tanım: 7 sayısını veya rakamını özel kılan sebepleri düşünmeli başlık.
devamını gör...

bu öyle bir illettir ki. ne zaman geleceği belli değildir, sinsidir. toplum tarafından ciddiye alınmaz, çünkü sorsanız herkesin depresyon atlattığı bir dönem vardır. bazen gerçekten depresyona girseniz bile 'ya seninki depresyon değildir, anlık bunalımdır.' sözüyle karşılaşırsınız. yukarıda bir yazarımızın bahsettiği gibi bazı semptomlardan en az 2-3 tanesinin sürekli bir biçimde ortaya çıkmasını gerektirir. kendi başınıza atlatmaya çalışmak gibi bir hamlede bulunulmaması gerekmektedir, ciddiye alınmalıdır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim