alaattin çakıcı'nın sedat peker'e tepki göstermesi
(bkz: yiyin birbirinizi ete para vermeyin) buradan
nisan 2020'de infaz düzenlemesiyle cezaevinden tahliye olan alaattin çakıcı, sosyal medyadan yaptığı açıklamada suç örgütü lideri sedat peker'e isim vermeden tepki gösterdi. çakıcı, içişleri bakanı süleyman soylu'ya destek çıkarak, "insan bir şeylerin ortaya dökülmesini istiyorsa sapla samanı birbirinden ayırmasını bilmeli. kişilerin birbirileri ile özel ilişkileri bile olsa mahremde kalmalı" diyerek sedat peker'i eleştirdi.
kamuoyunda "af yasası" olarak bilinen ceza infaz düzenlemesiyle nisan 2020 cezaevinden tahliye olan alaattin çakıcı, iki sayfalık bir mektup yazarak sosyal medya hesabından paylaştı.
nisan 2020'de infaz düzenlemesiyle cezaevinden tahliye olan alaattin çakıcı, sosyal medyadan yaptığı açıklamada suç örgütü lideri sedat peker'e isim vermeden tepki gösterdi. çakıcı, içişleri bakanı süleyman soylu'ya destek çıkarak, "insan bir şeylerin ortaya dökülmesini istiyorsa sapla samanı birbirinden ayırmasını bilmeli. kişilerin birbirileri ile özel ilişkileri bile olsa mahremde kalmalı" diyerek sedat peker'i eleştirdi.
kamuoyunda "af yasası" olarak bilinen ceza infaz düzenlemesiyle nisan 2020 cezaevinden tahliye olan alaattin çakıcı, iki sayfalık bir mektup yazarak sosyal medya hesabından paylaştı.
devamını gör...
rurouni kenshin (yazar)
sevgili abim, evet ben bu yazıyı sana yazdım*.
sabah tam aklıma sana bir nickaltı tanımı daha girmek geldi sonra bir baktım benim nickaltımda bir yazı. şaşırdım tabii. teşekkür ederim öncelikle canımsın.
buraya geldiğimden beri birçok yazarla tanıştım, konuştum. hepsi de çok güzel insanlar ama abicim senin yerin ayrı. nasıl biliyor musun. sanki bir çıkmazdasın da yol göstericin o anda yanında bitiyor gibi. sanki karanlık bir yerdesin, kaybolmuşsun da o tutuğundun küçük ışık hüzmesi hep seninle gibi. her gün seninle konuşmazsam vallahi içim rahat etmiyor.
bu arada bana yazdığın şeyleri görünce, özellikle de son yazdıklarını, bir göz dolması yaşamadım desem yalan olur. bilirsin ben duygusalım. ama sen o yüce ve güzel gönlüne herkesi sığdırabiliyorsun. bir kere hikayelerin ve tanımların benden birçok eleştiri alsa da hepsi bayıldığım şeyler oldu. çok güzellerdi. kendine özgü bir tarzın var ve bunu çok güzel kullanıyorsun. yazım tarzın zaten mükemmel bana da bu konuda çok yardımcı oluyorsun. onun dışında zaten muhabbetin çok güzel dediğim gibi doyum olmuyor.
abicim sen her zaman beni destekledin ve bu burada benim için çok önemliydi. yani daha yazacak çok şeyim var ama buraya sığdıramam ki ne kadar yazsam da seni anlatmaya yetmez. bu arada abicim seninle daha çook güzel işlere imza atacağız bak bir yere gitmek yok vallahi darılırım*.
son olarak seni edip cansever'in güzel sözleriyle anlatmak istiyorum. bilirsin şairler uzun uzun yazılacak kadar değerli kimseleri hep birkaç dizeye sığdırabilmişlerdir. onların süper güçleri de budur. ben de sana bu dizeleri yazmak istedim:
"sana her zaman söylüyorum, senin yüzünde gülmek var. bakınca bir yaşam ordusu çıkıyor aydınlığa."
aynen öyle abicim aynen öyle. senin de cümlelerinde gülmek var okuyunca bir yaşam ordusu çıkıyor aydınlığa. hem bu sözlük güzelse senin yüzünden.
sanki bu yazı bu nickaltına girdiğim son yazı da olmayacak gibi*.
sabah tam aklıma sana bir nickaltı tanımı daha girmek geldi sonra bir baktım benim nickaltımda bir yazı. şaşırdım tabii. teşekkür ederim öncelikle canımsın.
buraya geldiğimden beri birçok yazarla tanıştım, konuştum. hepsi de çok güzel insanlar ama abicim senin yerin ayrı. nasıl biliyor musun. sanki bir çıkmazdasın da yol göstericin o anda yanında bitiyor gibi. sanki karanlık bir yerdesin, kaybolmuşsun da o tutuğundun küçük ışık hüzmesi hep seninle gibi. her gün seninle konuşmazsam vallahi içim rahat etmiyor.
bu arada bana yazdığın şeyleri görünce, özellikle de son yazdıklarını, bir göz dolması yaşamadım desem yalan olur. bilirsin ben duygusalım. ama sen o yüce ve güzel gönlüne herkesi sığdırabiliyorsun. bir kere hikayelerin ve tanımların benden birçok eleştiri alsa da hepsi bayıldığım şeyler oldu. çok güzellerdi. kendine özgü bir tarzın var ve bunu çok güzel kullanıyorsun. yazım tarzın zaten mükemmel bana da bu konuda çok yardımcı oluyorsun. onun dışında zaten muhabbetin çok güzel dediğim gibi doyum olmuyor.
abicim sen her zaman beni destekledin ve bu burada benim için çok önemliydi. yani daha yazacak çok şeyim var ama buraya sığdıramam ki ne kadar yazsam da seni anlatmaya yetmez. bu arada abicim seninle daha çook güzel işlere imza atacağız bak bir yere gitmek yok vallahi darılırım*.
son olarak seni edip cansever'in güzel sözleriyle anlatmak istiyorum. bilirsin şairler uzun uzun yazılacak kadar değerli kimseleri hep birkaç dizeye sığdırabilmişlerdir. onların süper güçleri de budur. ben de sana bu dizeleri yazmak istedim:
"sana her zaman söylüyorum, senin yüzünde gülmek var. bakınca bir yaşam ordusu çıkıyor aydınlığa."
aynen öyle abicim aynen öyle. senin de cümlelerinde gülmek var okuyunca bir yaşam ordusu çıkıyor aydınlığa. hem bu sözlük güzelse senin yüzünden.
sanki bu yazı bu nickaltına girdiğim son yazı da olmayacak gibi*.
devamını gör...
sözlük dergisi duyuruları
bugün dergimizi teşriflendiren yazarımız:
prusyadaki kral. bir solukta okunacak güzel yazılarına buradaki öne çıkanlardan ulaşabilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz.
prusyadaki kral. bir solukta okunacak güzel yazılarına buradaki öne çıkanlardan ulaşabilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz.
devamını gör...
sözlüğün en sevilen yazarı
canım kendim ben seni severim.
devamını gör...
cinsel içerikli başlıkların verdiği rahatsızlık
spor yoluyla üreyen kitle için ciddi bir rahatsızlıktır.
devamını gör...
sporun türkiye'de gelişmemesi
sporda bile torpil olduğu için başa gelen durumdur.
sporun torpili olur mu demeyin oluyor.
ben futbol üzerinden örneklerle gideyim hakim olduğum bir kaç spordan birisi.
hakem denen kavram babadan oğula geçer mi lan ? geçiyor.
basketbola geçelim sen futbol denen muhabbete paralar yatırıp basketbola al şu kadar bütçe bozdur bozdur harca dersen gelişir mi lan türkiye sana diyorum.
sen voleybol müsabakalarına önem vermezsen ne olur ?
kadınlar erkekler baya başarılı oluyorlar (bakın bilmiyorum bile) ama ne televizyonda yer veriliyor ne başka yerde.
spor denen mevzu öyle basit bir şey değildir gerekli ve önemlidir.
sen beden dersinde bana test çözdürürsen spor mu gelişir bu ülkede.
açma germe yaptıramayan beden öğretmenleri biliyorum ben.
biz ülke olarak spor müsabakalarında bölünürsek spor gelişir mi ?
gelişmez.
daha çok gelişmez.
ben avrupa’da fenerbahçe’nin yenilmesini isteyen bir fanatiğim.
bu iğrenç ve rezalet bir durumdur rezalettir.
bizi bu hale getirenler şu anda takılıyorlar.
bu en baştan çözülmesi gereken bir mesele.
çok sinirlendim akşam akşam.
sporun torpili olur mu demeyin oluyor.
ben futbol üzerinden örneklerle gideyim hakim olduğum bir kaç spordan birisi.
hakem denen kavram babadan oğula geçer mi lan ? geçiyor.
basketbola geçelim sen futbol denen muhabbete paralar yatırıp basketbola al şu kadar bütçe bozdur bozdur harca dersen gelişir mi lan türkiye sana diyorum.
sen voleybol müsabakalarına önem vermezsen ne olur ?
kadınlar erkekler baya başarılı oluyorlar (bakın bilmiyorum bile) ama ne televizyonda yer veriliyor ne başka yerde.
spor denen mevzu öyle basit bir şey değildir gerekli ve önemlidir.
sen beden dersinde bana test çözdürürsen spor mu gelişir bu ülkede.
açma germe yaptıramayan beden öğretmenleri biliyorum ben.
biz ülke olarak spor müsabakalarında bölünürsek spor gelişir mi ?
gelişmez.
daha çok gelişmez.
ben avrupa’da fenerbahçe’nin yenilmesini isteyen bir fanatiğim.
bu iğrenç ve rezalet bir durumdur rezalettir.
bizi bu hale getirenler şu anda takılıyorlar.
bu en baştan çözülmesi gereken bir mesele.
çok sinirlendim akşam akşam.
devamını gör...
sadece ben mi evde oturuyorum acaba hissi
herkes dışarıda sanki. yollar tıklım tıklım. gecesi gündüzü yok herkes rutininde adeta. peki ya evde bekleyen ve benim gibi tüm kurallara riayet edenler? onlar da işte sadece ben mi evde oturuyorum acaba hissi yaşayacaklardır.
devamını gör...
struma gemisi
ilk defa serenad da gördüğüm, ne kadarı gerçek ne kadarı kurgu diye baktığımda şok olduğum acı bir gerçektir. romanyadan kaçıp filistin'e sığınma umuduyla yola çıkan yüzlerce yahudinin, hiçbir ülke tarafından kabul edilmemesiyle hüsrana uğrayan bir olaydır. başka gemi fotoğraflarıyla kandırılan bu insanların gemide yeterince kötü şartlarda yolculuk yaptığı yetmiyormuş gibi gemi arızalanınca 9 hafta kıyıda beklemek zorunda kalıyorlar. salgın hastalık çıkıyor, yiyecek tükeniyor ama turkiye kabul etmiyor. 9 haftanın sonunda karadeniz açıklarına çekilen gemi bir gün sonra patlatılıyor. ve söylenene göre 103 ü çocuk olmak üzere 768 insan ölüyor. sadece yahudi oldukları için bu kadar acıya katlanmaları çok acımasız geliyor bana. bu insanların ne suçu vardı, diyorum. neden bu karmaşada yanan onlar oldu? bir insan hayatı bu kadar değersiz mi gerçekten? bazıları o kötü şartlarda hayatını kaybediyor, bazıları dayanamayıp intihar ediyor, kalanıysa bir umut beklerken öldürülüyor. öğrendiğimde kanım donmuştu gerçekten. ne söylenir ki böylesine?
devamını gör...
ii. sobekemzaf
bir antik mısır firavunu. diğer bir antik mısır firavunu olan ix. ramses döneminde mezarı hem soyuldu hem de yakıldı. ix. ramses bunu halka duyurdu ve en son soygunculardan itiraflar geldi. tabi o dönem m.ö. 1100'ler. ama sobekemzaf m.ö. 1500'lerde yaşadı. yani mezarı 400 yıl sonra soyuldu. o dönemin kaynaklarında soyulma olayından bahsedilir. amun re tapınağının taş ustalarından biri olan amenpnufer, taş ustası hapiwer ile batı thebes'teki soyluların mezarlarını soymaya alışık olduklarını, yani bunu sürekli yaptıklarını söyler. ve sobekemzaf'ın mezarını soyduklarından bahseder. tabi yanında 6 diğer suç ortağı da vardır. amenpnufer şöyle söyler,
...mezarları soymaya gittik...ve re sebnekemzaf'ın oğlu olan kral sekhemre shedtaui'nin piramidini bulduk. bu bizim soymaya alışık olduğumuz soyluların piramitleri ve mezarları gibi değildi.
bu arada sanırsam ekhemre shedtaui, ii. sebekemzaf.
amenpnufer duruşmasında şöyle söylüyor:
sonra taş(?)ları kırdık...ve bu tanrıyı (kralı) mezarında yatarken bulduk. kraliçesi nubkhaes de mezarının yanındaydı. lahitlerini ve içinde bulundukları tabutları açtık ve bu kralın asil mumyasını donatılmış bulduk. boynunda çok sayıda tılsım ve altın mücevher vardı ve kafası altının üzerindeydi. bu kralın asil mumyası tamamen altınla süslenmişti ve tabutları içte ve dışta altın ve gümüşle süslenmiş ve her türlü değerli taşla işlenmişti. altını bu tanrının asil mumyasından topladık...ve aynı şekilde onun (kraliçe) üzerinde bulduğumuz her şeyi topladık ve tabutlarını ateşe verdik. altın, gümüş ve bronzdan oluşan eşyalarını da alıp kendi aramızda böldük...sonra teb'e geçtik. ve birkaç gün sonra thebes bölge muhafızı(?) batıda hırsızlık yaptığımızı duydu ve beni yakalayıp teb başkanı(?)nın mekanına hapsettiler. ben bana düşen 20 deben altını payım olarak aldım ve onları thebes'in iniş yerine bağlı kasabanın yazarı khaemope'a verdim. ve beni serbest bıraktı ve arkadaşlarıma tekrar katıldım ve benim zararımı yine belirli bir miktarla ödediler. böylece ben, yanımdaki diğer hırsızlarla birlikte, thebes'in batısında kalan toprakların soylularının ve ölmüş halkının mezarlarını soyma uygulamasına bugüne kadar devam ettim.
hırsızlar mahkum edildiler, ölüm cezası almış olmaları muhtemel. amenpnufer kendisiyse, antik mısır'da "yalnızca en iğrenç suçlar için ayrılmış" bir ceza olan kazığa mahkum edildi. bu işkenceli bir ölüm cezasıdır.
kazık cezası böyledir:

...mezarları soymaya gittik...ve re sebnekemzaf'ın oğlu olan kral sekhemre shedtaui'nin piramidini bulduk. bu bizim soymaya alışık olduğumuz soyluların piramitleri ve mezarları gibi değildi.
bu arada sanırsam ekhemre shedtaui, ii. sebekemzaf.
amenpnufer duruşmasında şöyle söylüyor:
sonra taş(?)ları kırdık...ve bu tanrıyı (kralı) mezarında yatarken bulduk. kraliçesi nubkhaes de mezarının yanındaydı. lahitlerini ve içinde bulundukları tabutları açtık ve bu kralın asil mumyasını donatılmış bulduk. boynunda çok sayıda tılsım ve altın mücevher vardı ve kafası altının üzerindeydi. bu kralın asil mumyası tamamen altınla süslenmişti ve tabutları içte ve dışta altın ve gümüşle süslenmiş ve her türlü değerli taşla işlenmişti. altını bu tanrının asil mumyasından topladık...ve aynı şekilde onun (kraliçe) üzerinde bulduğumuz her şeyi topladık ve tabutlarını ateşe verdik. altın, gümüş ve bronzdan oluşan eşyalarını da alıp kendi aramızda böldük...sonra teb'e geçtik. ve birkaç gün sonra thebes bölge muhafızı(?) batıda hırsızlık yaptığımızı duydu ve beni yakalayıp teb başkanı(?)nın mekanına hapsettiler. ben bana düşen 20 deben altını payım olarak aldım ve onları thebes'in iniş yerine bağlı kasabanın yazarı khaemope'a verdim. ve beni serbest bıraktı ve arkadaşlarıma tekrar katıldım ve benim zararımı yine belirli bir miktarla ödediler. böylece ben, yanımdaki diğer hırsızlarla birlikte, thebes'in batısında kalan toprakların soylularının ve ölmüş halkının mezarlarını soyma uygulamasına bugüne kadar devam ettim.
hırsızlar mahkum edildiler, ölüm cezası almış olmaları muhtemel. amenpnufer kendisiyse, antik mısır'da "yalnızca en iğrenç suçlar için ayrılmış" bir ceza olan kazığa mahkum edildi. bu işkenceli bir ölüm cezasıdır.
kazık cezası böyledir:

devamını gör...
normal sözlük'ün gececi yazarları
üyesi olduktan sonra uyku düzenimi bozan topluluk.
devamını gör...
banyoda yapılan hatalar
işemek. gerçekten bunu yapan insanlar var.
devamını gör...
b sınıfı film
önceden "iki film bir arada" diye sinemalarda gösterim olurdu. bir tane esas film bir tane de esas filmden önce gösterilen düşük bütçeli film. işte o düşük bütçeli film b sınıfı film olarak adlandırılır.
1929 yılında abd'de büyük buhran olarak adlandırılan ekonomik kriz çıkınca bundan sinema salonlarıda etkilenir, çoğu sinema salonu kapanır. ayakta kalanlar da işlerini devam ettirmek için ufak tefek hediyeler vermeye, çekiliş yapmaya başlarlar ama bu da belli bir yere kadar onları idare eder. daha sonra tek bilet fiyatına iki film gösterelim fikri ortaya atılır ve bu seyircinin ilgisini çeker.
ama bu seferde yapım şirketleri o ikinci filmi çekeceğiz diye çok zorlanırlar ve masrafları bir anda ikiye katlanır. düşük bütçeli filmler bu noktada devreye girer. yapım şirketleri ekstradan yapım masrafları ödemek yerine, esas filmlerin çekildiği stüdyolarda film ekibini maksimum kapasitede kullanarak tek maliyetle iki film çekmeye başlarlar.
ancak 2. dünya savaşından sonra amerikan yüksek mahkemesi bir karar alır ve film dağıtımı ve sinema salonlarının artık film stüdyolarına ait olamayacağı kararını verir. bundan sonra büyük stüdyolar artık b sınıfı film sektöründen çekilirler ve artık b sınıfı film terimi yalnızca düşük bütçeli, düşük kaliteli filmler için kullanılmaya başlanır.
bu filmler ünlü yönetmen quentin tarantino'ya filmlerinde hep ilham kaynağı olmuştur. yakın zamanda yazdığım iki örnek b sınıfı film aşağıdadır:
#290923
#261701
1929 yılında abd'de büyük buhran olarak adlandırılan ekonomik kriz çıkınca bundan sinema salonlarıda etkilenir, çoğu sinema salonu kapanır. ayakta kalanlar da işlerini devam ettirmek için ufak tefek hediyeler vermeye, çekiliş yapmaya başlarlar ama bu da belli bir yere kadar onları idare eder. daha sonra tek bilet fiyatına iki film gösterelim fikri ortaya atılır ve bu seyircinin ilgisini çeker.
ama bu seferde yapım şirketleri o ikinci filmi çekeceğiz diye çok zorlanırlar ve masrafları bir anda ikiye katlanır. düşük bütçeli filmler bu noktada devreye girer. yapım şirketleri ekstradan yapım masrafları ödemek yerine, esas filmlerin çekildiği stüdyolarda film ekibini maksimum kapasitede kullanarak tek maliyetle iki film çekmeye başlarlar.
ancak 2. dünya savaşından sonra amerikan yüksek mahkemesi bir karar alır ve film dağıtımı ve sinema salonlarının artık film stüdyolarına ait olamayacağı kararını verir. bundan sonra büyük stüdyolar artık b sınıfı film sektöründen çekilirler ve artık b sınıfı film terimi yalnızca düşük bütçeli, düşük kaliteli filmler için kullanılmaya başlanır.
bu filmler ünlü yönetmen quentin tarantino'ya filmlerinde hep ilham kaynağı olmuştur. yakın zamanda yazdığım iki örnek b sınıfı film aşağıdadır:
#290923
#261701
devamını gör...
aşkın kanunu
nesrin sipahi'nin yorumuyla dinlediğim şarkıdır.
aşkın kanunu yazsam yeniden
kimi ümitleri yel alır gider
aşkın kanununu yazsam yeniden
kimi ümitleri yel alır gider
dünyanın bir yazı bir kışı vardır
her yolun bir sonu bir başı vardır
her aşkın sonunda göz yaşı vardır
aşkın kanunu yazsam yeniden
kimi ümitleri yel alır gider
aşkın kanununu yazsam yeniden
kimi ümitleri yel alır gider
dünyanın bir yazı bir kışı vardır
her yolun bir sonu bir başı vardır
her aşkın sonunda göz yaşı vardır
devamını gör...
dünün mücahitleri müteahhit oldular
demekki mücahid değillermiş, imkan olmadığı için mücahid gibi takılıyorlarmış.
devamını gör...
eskrima
eskrima, kali ya da arnis olarak bilinen, köken olarak filipinlere dayanmakta olan "savaş sanatı", günümüzde dünyanın çoğu noktasında erişilebilir bir öğreti olarak boy göstermektedir. ispanyolca "fencing" anlamına gelen, "esgrima" kelimesinden türemiştir. eskrim ile benzerliklerin görülmesi de işten değil haliyle.
eskrima, kılıç, sopa ve bıçak gibi silahların efektif ve agresif kullanımını barındırır. hamlelerin birçoğu saldırı odakla olmakla beraber, defansif anlamda elle tutulur bir gardı yoktur. hand to hand combat (çıplak el dövüş) ikinci tercihtir ve silaha erişim sağlanamadığı zamanlar dışında pek görülmez.
tarihine gelecek olursak, öncelikle filipinlerin şu anki durumuna kadar değinmemiz gerekir. filipinler, ekonomik anlamda sıkıntı çeken ve gelişmiş devletlerin baskısını hisseden bir ülkedir. günde üç öğün yemek yemenin çoğu yerinde lüks sayıldığı ülkede suç oranı da oldukça yüksektir.
yine eskrimanın aktif olarak uygulandığı 16. yüzyıl dönemlerinde gerçekleşmiş olan sömürge döneminde filipinlerde yoğun ispanyol baskıları yaşanmıştır. ispanyollar eskrima stilini bu dönemde öğrenmiş ve devamında ilginçtir ki tehlikeli olduğu gerekçesiyle yasaklanmıştır.
ispanyolların filipinlilerin kültürünü yok etmek için kitaplarını yakması ve anadilleri olan "baybadin"i yasaklaması sonrasında kültürlerini yaşatmak için türlü yollar bulmuşlardır. bunlarda eskrimanın da payı bulunmaktadır. kali/eskrima içerisindeki hareketlerini yerli dans figürlerinin arasına katmış ve "baybadin" dilinde iğne işçilikleriyle dillerinin devamını sağlamışlardır.
işte bu baybadin dilini işlemiş oldukları şeylerden biri de, eskrima-kali uygulamalarında kullanmakta oldukları el/bilek korumalıklarıdır. kalinin dansla birleştirilmiş bu yeni uygulaması, ispanyolların dikkatini çekmiş ve o korumalıkların adı olan "arnes" şeklinde adlandırılmıştır. zamanla bu kelime evrilerek "arnis" olmuştur.
günümüzde türkiye'de de efektif uygulamalarına rastlanılabilen savaş sanatı, özel askeri birliklerde verilen seminerler ve kişisel dersler ile, modern çağın savaş unsurları arasında yerini kanıtlamayı başarmıştır.
trivia
--------
eskrima sopası, tek ya da çift olarak kullanılmakla birlikte tam olarak sabit bir boyu yoktur, ideal uzunluğu kullanıcının omuz genişliği kadardır. bu da, stil içerisindeki özelleştirilebilirlik ve esneklikle ilgili ufak bir not olarak bulunsun.
eskrima, kılıç, sopa ve bıçak gibi silahların efektif ve agresif kullanımını barındırır. hamlelerin birçoğu saldırı odakla olmakla beraber, defansif anlamda elle tutulur bir gardı yoktur. hand to hand combat (çıplak el dövüş) ikinci tercihtir ve silaha erişim sağlanamadığı zamanlar dışında pek görülmez.
tarihine gelecek olursak, öncelikle filipinlerin şu anki durumuna kadar değinmemiz gerekir. filipinler, ekonomik anlamda sıkıntı çeken ve gelişmiş devletlerin baskısını hisseden bir ülkedir. günde üç öğün yemek yemenin çoğu yerinde lüks sayıldığı ülkede suç oranı da oldukça yüksektir.
yine eskrimanın aktif olarak uygulandığı 16. yüzyıl dönemlerinde gerçekleşmiş olan sömürge döneminde filipinlerde yoğun ispanyol baskıları yaşanmıştır. ispanyollar eskrima stilini bu dönemde öğrenmiş ve devamında ilginçtir ki tehlikeli olduğu gerekçesiyle yasaklanmıştır.
ispanyolların filipinlilerin kültürünü yok etmek için kitaplarını yakması ve anadilleri olan "baybadin"i yasaklaması sonrasında kültürlerini yaşatmak için türlü yollar bulmuşlardır. bunlarda eskrimanın da payı bulunmaktadır. kali/eskrima içerisindeki hareketlerini yerli dans figürlerinin arasına katmış ve "baybadin" dilinde iğne işçilikleriyle dillerinin devamını sağlamışlardır.
işte bu baybadin dilini işlemiş oldukları şeylerden biri de, eskrima-kali uygulamalarında kullanmakta oldukları el/bilek korumalıklarıdır. kalinin dansla birleştirilmiş bu yeni uygulaması, ispanyolların dikkatini çekmiş ve o korumalıkların adı olan "arnes" şeklinde adlandırılmıştır. zamanla bu kelime evrilerek "arnis" olmuştur.
günümüzde türkiye'de de efektif uygulamalarına rastlanılabilen savaş sanatı, özel askeri birliklerde verilen seminerler ve kişisel dersler ile, modern çağın savaş unsurları arasında yerini kanıtlamayı başarmıştır.
trivia
--------
eskrima sopası, tek ya da çift olarak kullanılmakla birlikte tam olarak sabit bir boyu yoktur, ideal uzunluğu kullanıcının omuz genişliği kadardır. bu da, stil içerisindeki özelleştirilebilirlik ve esneklikle ilgili ufak bir not olarak bulunsun.
devamını gör...
alkolik babası olanlar şimdi ne yapıyor sorunsalı
yeşilay' da çalışıyor.
devamını gör...
yat alırken dikkat edilmesi gereken hususlar
en önemli husus paranızın olması.
devamını gör...
metanoia
zihniyet değişikliği anlamına gelir. meta (ötesi) ve nous (zihin) kelimelerinin birleşmesinden oluşur. zihinde temel bir kayma veya değişiklik, hatta aşkınlık anlamına gelir. eski hıristiyan geleneğinde, paylaşılan ilhamın uyanışı ve en yücenin, tanrının doğrudan bilinişi gibi bir anlama sahiptir.
devamını gör...
mustafa kemal'in ne işi var burada diyen şey
yazık ya, ilerde çocuklarımın (olursa tabii) bu ve bunun gibi şahsiyetlerin çocuğuyla uğraşacak olması çok kötü.
devamını gör...
