birkaç sevimli zibidi bırakıp gideceğim başlıktır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

filmdeki bir sahneye uyarlanmış güzel bir şarkı var, onu paylaşmaya geldim.
devamını gör...

bir grup afacan öğrencinin maceralarının anlatıldığı, yönetmenliğini ülkü erakalın'ın yaptığı 1975 yapımı film. perihan savaş, aydemir akbaş, ayşen gruda gibi ünlü isimlerin rol aldığı film bir noktadan sonra polisiye konulu bir filme dönüşüyor.
devamını gör...

sinema ve tiyatroda sanatçının ardındakilerdir. izleyeni oynananın sahiliğine inandırmaktır hedef. resim, obje, fotoğraf...
bir şekilde arka planda olan her şey.

bazen de mecazi bir ifade ile hayatın fonunda kalıyormuşuz hissi gelir çöker insanın yüreğine. sanki herkes bir başrolü yaşıyordur bize düşen kadrajdan sadece görünme kısmıdır. yaşamak başkalarına bahşedilendir.
devamını gör...

sizin de başınıza geliyor mu bilmediğim durum ama tahminime göre bir gülme geliyordur. zira uzun zamandır kritik geçirmediğimiz bir dönemimiz oldu mu diye hafızamı yokluyorum ve bulamıyorum. korona belası, ekonomimizin geldiği son durum, fahiş zamlar, dolar ve euro'nun ayrı eve çıkıyoruz biz dercesine bağımsızlığını ilan etmesi, kadın cinayetleri, insana verilen değerin dip yapması ve aklıma gelmeyen tonla şey derken kritik geçmeyen günümüz olmuyor.

ne zaman biri bu cümleyi kursa istemsiz bir gülme geliyor. zaten hepimiz gülmüyor muyuz? en çok da ağlanacak halimize.
devamını gör...

sigara böreği, sufle, kadayıflı muhallebi, sadrazam lokumu, tost, kızarmış ekmeğin üstüne sürülmüş tereyağı ve köy peyniri.
devamını gör...

otizm belirtilerinden birini yaşayan insan olma ihtimali yüksektir.

yıllar önce ilk buluşma sırasında gözlerime o kadar dikkatli bakmamasını söylediğim biri yüzünden anksiyete krizi geçirmiştim. gözlerini kırpmadan bakıyordu. hâlâ düşündüğüm zaman kalbime öküz oturuyor gibi hissediyorum. rahatsız olduğumu söylediğim halde o şekilde dakikalarca bakmasının travmasını hâlâ üzerimden atamadım. kendimi bir kafese kapatılmış gibi hissediyorum. şu an bile. ne kadar basit görünüyor ama benim için nasıl yıkıcı.

ne yazık ki çoğunluk bu şekilde göz teması kuruyor. dünya üzerinde sadece kendilerinin yaşadığını zanneden, otizmlilerin sosyal hayatin içinde olduğunu fark etmeyen tipler. otizmlilerin empati yapamadığını düşünerek onları öteki olarak görüp 2021 yılında bile hâlâ sosyal hayata dair öğrenilmiş bilgilerini guncellemekten aciz bir topluluk ile yaşıyoruz. korkunç bir durum. kendileri empati yapabiliyor olsalar mesela bu surekli göz teması saçmalığına son verebilirlerdi diye düşünüyorum. çünkü bir taraf nörolojik sebepler nedenli göz teması kuramıyor. eee senin için sürekli göz teması kurmamak sorun değilse neden vahşi hayvan gibi bakıyorsun?

ya da vücuduna dokunulmasindan oldukça rahatsız olan bir kalabalık varken neden konuşurken insanlara dokunuyorsun? bunlar aslında sahiden üzerinde durulması lazım mevzular.

yani gençler bir insan sizinle sürekli göz teması kuramıyorsa avına saldıracak vahşi hayvan gibi bakmayın. siz de ara ara gözlerinizi kaçırın. sosyal iletişim sizin bildiğiniz kurallardan oluşmuyor. sürekli göz teması kurmadan iletişim kurabilir, anlaşabilir, hatta gözlerinize ayda bir bakabilen birine aşık bile olabilirsiniz. yine bir insanın göz teması kuramaması onu yalancı ya da güvenilmez biri yapmaz. sadece sağlıklı göz teması kuramayan insan yapar. karşılıklı göz kaçırmak bu kadar zor olmamalı. bir otizmli ısrarla gözlerine bakan birinin olduğu ortamdan kaçamadığı zaman sabaha kadar ağlıyor. yani senin mutlaka göz göze geleceğiz takıntın bir otizmlinin akıl sağlığından daha önemli değil.

valla biraz gelişmiş bir ülke olsaydık şu basit bilgi öğle kuşağında kamu spotu olarak yayınlanırdı. çünkü ben göz teması kurmayan insanların güvenilmez bulunmasından ve hımmm çakala bak diyip iyice göz teması kurulmasından çok sıkıldım. göze bakarak o insanın ne kadar dolandırıcı olabileceğini anlayacağını zannediyor insanlar. bunlar sahiden garip şeyler.
devamını gör...

tanımlarıyla bilgilendiğim ve üslubunu pek sevdiğim, sözlüğün en kaliteli yazarlarından.
ayrıca kendisi bilmese de sparta'ya tatil planı yaparken #526915 tanımıyla bana çok yardımı dokunmuş yazar, oralarda aç kalacağımı anladığım için biletleri iptal etmiştim.
bu tanımı sözlükte en beğendiğim tanım olarak aklımın bir köşesine kaydetmiştim, okurken çok eğlenmiştim çünkü. paylaşmak uzun zaman almış, o da benim ayıbım.
devamını gör...

mutluluğa bir adım kala yaşıyoruz… ama neden kala da mutlu değil ?

günler akıp gidiyor. zaman anlayamadığımız kadar hızlı. bu tempoya ayak uydurmak için elimizden geleni yapıyoruz. koşturma içerisinde gözden kaçırdığımız aslında fark etsek hayatımızı güzelleştirecek öyle güzel sırlar var ki. hepimiz biliyoruz bunları. yapıyor muyuz? muallak. bazen gözden kaçıyor, bazen önemsenmiyor, bazen hayatın ağır yükü altında aklımıza bile gelmiyor bunların bize katacakları.

gülümsemiyoruz mesela doyasıya… neden? o mucizevi tılsımı yaysak ya etrafımıza. sabah kalktığımızda yüzümüzü yıkarken tebessüm etsek ya aynaya, ev halkına, ekmek aldığımız bakkal amcaya, kedilere, köpeklere, kuşlara, bindiğimiz dolmuşun şoförüne, yanımıza oturan yaşlı teyzeye, mesai arkadaşlarımıza… bütün bir günü kurtarabilir o aynada gördüğünüz tebessüm ve işin ilginci sadece sizinkini değil. gülümsemek bulaşıcıdır unutmayın ve etkisi buzları eritebilir.

hoş görsek! bırakın çocuğunuz çocukluğunu yapsın, kızmayın hemen. yıkmayın o minnacık yüreğin sizin merhametinize olan inancını. arkadaşınız boşboğazlık mı yaptı, çatın kaşlarınızı belki ama uzatmayın. zedelemeyin arkadaşlığın görünmez bağlarını. eşiniz, sevgiliniz sizi üzecek bir davranışta mı bulundu alın karşınıza konuşun. atmayın içinize, büyütmeyin olayları, derin yaralara çevirmeyin. sevgiden daha yüksek çıkmasın o sorunun sesi. köprüleri atacak kıvama gelmeden bakın gözlerine ilk günkü kadar çok seviyorsunuz yine… insanlardan hoş görüyü esirgemeyin. gereksiz tatsızlıklar ilk önce sizin canınızı sıkar. sonra yine sizin… kin tutmayın. içinizde biriktirdiğiniz bu duygu sizi günden güne kemirir. insanlar için besleyeceğiniz güzel duyguların da önüne geçer. affedin, affetmenin verdiği o huzura erişin. gerektiğinde özür dileyin. korkmayın, küçültmez sizi. değer verdiğinizi gösterin onlara. özür dilemenin verdiği hazzı ilk siz yaşayın ,pişmanlığı karşıdakine bırakın. teşekkür edin. yanınızda oldukları için, sizi sevdikleri için, destek oldukları için… gösterin minnetinizi ,yeri geldiğinde taktir edin. taktir edilmenin verdiği duyguyla daha da sağlamlaşacaktır o dostluk, arkadaşlık ,sevgi ,saygı…

ön yargılarınızı saklayın sandıklara. bu bir erdem değil. sizin sandığınızdan çok başka çıkabilir her şey. her zaman bir örneğiyle karşılaşmışsınızdır. ‘işe yaramaz’ dediğiniz gelir en zor anınızda size destek olur. ‘vay be adam gibi adam’ dersinizde akşamına kalmaz soytarılığının ilanı. herkese bir şans verin. kimseden selamınızı esirgemeyin. selam muhabbetin başlangıcıdır. kalpteki sevgiyi ateşler. kalbinizde biriktirdiğiniz her sevgi kötü duyguların kalpten tasfiyesini sağlar. kalbi temizler.

yardım sevin! evet doğru anladınız. gerektiğinde yardım edilmesine izin verin. her şeyi bilmek zorunda değilsiniz, bilmeyin zaten. küçük dağları ben yarattım edasıyla, her şeyi ben bilirim moduyla konuşmayın insanlarla. insan yalnız bir varlık değil, bu doğasına uygun değil. bırakın size de yardım etsinler. hem emin olun bu sizi insanların gözünde daha da yüceltecektir. insanlarla konuşun, paylaşın, yardım isteyin, sorun, girmek isteyenleri hayatınıza buyur edin. duvarlar, ben biliyorumlar sizi çok daha yorar. eğer bir kabuğa ihtiyacımız olsaydı çekilmemiz gereken, bir ksmlumbağa gibi kabuklu doğardık. biz sosyal bir varlığız. paylaştıkça mutlu olur. yardım aldıkça yardım etmenin güzelliğine varırız. yardım ettikçe insanlığımızla gurur duyar iç huzura yavaş yavaş yaklaşırız.


kendiniz olun. birileri için eğilip bükülmeyin. ya da birilerine benzemeye çalışmayın, herkes kendi kabında güzeldir. kıyaslamayın kendinizi başkalarıyla. ailelerin, çevrenin başlattığı ‘şu şöyle oldu sen hala bir baltaya sap olamadın’ saplığından kurtarın kendinizi. bir kıyas yapacaksanız sizden daha zor durumda olanları düşünün. itilen kakılan en yakınları tarafından bile sevilmeyenleri getirin gözünüzün önüne. bir eviniz, bir aileniz, bir işiniz olduğunu sağlıklı bir ömre sahip olduğunuzu görün.


‘ne demek istedi?’, ‘neden öyle baktı?’ lardan kurtarın kendinizi. bırakın ne demek istediğini siz ne hissediyorsunuz nasıl mutlusunuz ona bakın. size iyi gelmeyen insanlarla ilişkinizi bir kez daha gözden geçirin. haset, kıskanç, çıkarcı, kendinden başka kimseye yararı olmayan ve her fırsatta laflarıyla karşısındakini iğneleyen insanlardan imkan buldukça uzak durun. selamdan öteye geçmemeye çalışın. kendi ruh sağlığınızı ruh sağlığı sağlam olmayan insanlar için bozmayın. hayır demeyi öğrenin. her şeye evet demek, her söyleneni kabul etmek sizi mutlu etmez aksine bir süre sonra mutsuzluğa kapılar açar. içinizde tarifi zor bir tatminsizlik oluşur. ortayı bulmaya çalışsanız da bunu kendinize zarar vermeden yapmaya çalışın.


açık arayıp sürekli hata kollayan insanlar bir süre sonra hiçbir şekilde memnun olmamaya başlar. bunu alışkanlık haline getiren insanlar iç huzurlarını kaybederler. psikiyatrist martin seligman’a göre örneğin vergi müfettişleri günlerini evrakların aralarında açık arayarak geçirdiklerinden evlerine dönünce de özel hayatlarında açık aramaya başlarlar. aynı durum avukatlarda da vardır. bazen bazı durumlarda açıkları görüp insanları eleştirebiliyoruz fakat zamanla bu durum alışkanlık halini alabilir ve insanlar tarafından sevilmeyen ve insanları sevemeyen bir insana dönüşürüz.


evet bir idealiniz olsun ama o ideal olmazsa olmazınız olmasın. gelecek kaygısıyla korkusuyla anı yaşamaktan alı koymasın bizleri. sahip olmak istediklerinize odaklanıp sahip olduklarınızı göz ardı etmeyin o ideal uğruna. sahip olduğunuz her neyse sarılın sıkı sıkı. kıymet bilin. ben içimden seviyorum demeyin, karşınızdakine de yansıtın bunu. durup dururken seni seviyorum, iyi ki varsın deyin ve yaşatın bunu hareketlerinizle. güçlendirin ilişkinizi. çevresindekilerle ilişkileri iyi olan insanlar daha çok mutludurlar. daha çok sevilirler. hayatının her anına her yerine yansır bu durum.


başka uğraşlar bulun kendinize. iş ev arasında mekik dokurken hayatın güzelliklerinden uzaklaşırsınız. negatif enerjinizi atamazsınız. örneğin evde olan bir olay işinize, işte olanda evinize yansır. sizi oyalayacak, kafanızı meşgul edecek, negatif enerjinizi atacak ,hayata daha pozitif bakmanızı sağlayacak bir hobi edinin kendinize. kitap okuyun, başka dünyaların kaplarını açın. yazı yazın, içinizdeki tüm duyguları buna yansıtın, dışarıya taşmasın. kurslara gidin. sosyal etkinliklere katılın. dünyanızı ve bakış açınızı küçültmeyin. hayatımız zaten çok fazla stresli ve sıkıntılı. bunun farkında olup daha eğlenceli tercihlerde bulunun. misal dram filmlerini bırakın bir kenara, entrikalı dizilerle meşgul etmeyin kafanızı, içinizi karartan müzikleri silin gitsin. keyif almak için yaptıklarınız içinizi bulandırmasın bari. mutlu bir yaşam sizi mutlu eden uğraşlardan geçer hüzünlendirenlerden değil.


dua edin. ya da iyi dilekler sunun inandığınız her neyse ona. içinize dolan huzuru o zaman görün işte. mutluluğun asıl kaynağına yönelin. kendinizi yalnız mı hissediyorsunuz açın ellerinizi silinsin o kimsesizlik duygusu. konuşun anlatın içimizi dökün.


baharın rehaveti mi sardı bilinmez herkeste bir huzursuzluk herkeste bir mutsuzluk. sağım solum solgun yüzler… mutlu olduğumuzu bilmediğimiz için mutsuzuz aslında çoğu zaman. hayat o kadar hızlı akıyor ki koşturmacada kendimizi unutuyoruz. sonrası ani bir patlama. ‘neden mutsuzum? , aslında hiçte mutsuz değildim, ne oldu birden?’ söylemleri. yol alırken yaptıklarımıza ya da yapmadıklarımıza dikkat etmeyip sonradan geldiğimiz noktaya şaşırıyoruz. geri dönüş ise bayağı meşakkatli ya kendimizden ya da çevremizden taviz veriyoruz eskiye dönebilmek için. tüm tabiat yenileniyor şimdilerde. ağaçlar filizleniyor, çiçekler tomurcuklanıyor, hayvanlar daha bir neşeli koşturuyor sanki biz neden yenilenmeyelim? neden atmayalım üzerimizde ki ölü toprağı? haydi sıvayın kolları! güzel düşünün, güzeli düşünün tüm mutluluklar sizin olsun… bu bahar yeni bir ‘mutluluk’ olsun…

05.04.2015
bir yerel gazetede yayınlanan köşe yazım.
sonra anlaşamam bazı nedenlerden iptal oldu ve tüm yazılarımı kaldırtmıştım. arvişde buldum az önce. aslında biraz sevindim ve güldüm halime. nasıl sevgi pıtırcığı bir kalple yazılmış ah canım kendim.

neysem zaten yeterince uzun okunacak mı o bile meçhul. daha fazla uzatmayalım.
devamını gör...

hepimiz kendimizi benzersiz, kusursuz, mükemmel vb. hissediyoruz ve herkesin bize karşı tamamen şeffaf olmasını beklerken, biz karşılığında gizemlerle dolu boşluklar verip üzerine de bu anlamsız gizemlerden bizi tanımasını, anlamasını bekliyoruz.
dahası kendimiz ile ilgili tahminlerimiz bile tutmuyor bazen! mümkün mü başka bir insanı gerçekten tanımak şu hayatta?
o insanın izin verdiği kadar tanırsınız sadece...

çok nadir karşılacağınız "içi-dışı bir" dediğimiz insanlar vardır hayatta; hasbelkader onlardan birisine rastladıysanız ömür boyu kaybetmemeye çalışın onu. *

içimi açtım sana.
içini açmak için.

birhan keskin *
devamını gör...

yıllardır can bonomo, bengi apak, ismail türküsev ve can temiz tarafından hazırlanıp sunulan, dinlerken kahkahalarla güldüren ve insanın gözlerinden yaşlar getirdiğinden dolayı açık alanda kulaklıkla dinlenmemesi gereken şahane ötesi bir podcasttir.

(bkz: şefiiiiim)
(bkz: dizimi aç)
(bkz: nayn annem)
devamını gör...

ben küçüklükten beri geceleri uyuyamayan biriyim. asıl nedenini de asla çözemedim. vücudum yorgunluktan ölecek olsa dahi beynim uyumama müsade etmiyor maalesef. üniversitede yurtta kalırken geceleri ders çalışırdım genelde. yurtta bir hocam vardı bana sürekli çok uyuduğumu söylerdi. ben ise geceleri pek uyuyamazdım hatta sınav geceleri hiç uyumayıp o şekilde sınava girdiğim bile oluyordu. hocam ise gece nöbetçi olduğu zamanlarda bu durumu görmesine rağmen sürekli çok uyuduğumu söylerdi. ben birkaç defa neden söylediğini sormaya çalıştım fakat söylemiyordu. bir gün fırsatını bulunca yanına gidip halimi gördüğü halde niye çok uyuduğumu söylediğini sordum. bana dedi ki "seninki tavşan uykusu. tavşanlar gözleri açık uyur" dedi. işte o zaman anladım ki hocam bana maddi değil manevi uykuda olduğumu sürekli hatırlatıyormuş. meğer ben ise bunca söylemesine rağmen anlamamışım. zaten anlasaydım çok uyuduğumu söylemezdi...
devamını gör...

yazık bana.
bir sinemam bir tiyatrom var.
başka da bir gece hayatım yok.
nasıl kül olacam kültür olacam?
ne koronaymış, her şey bitti bir o bitmedi.
devamını gör...

ölmeden önceki son sözleri şunlar olmuştur:
''plaudite amici,comedia finita est''
(alkışlayın dostlarım,komedi sona erdi)
devamını gör...

her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.
devamını gör...

işbu fotoğraf modada çekilmiştir ve elimdeki şeyin büyülü olduğundan şüphelenilmektedir. insana dertlerini anlık unutturup mutluluk vermektedir efenim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
ve asıl biz biliriz kederi.
devamını gör...

yuh lan.
tabuta saldırmak nedir yahu? şu, bu, o fark etmez, ölmüş birine saldırmak, tabutuna saldırmak ne olm?
ulen biz nasıl bir zamanda yaşıyoruz?
beşiktaşlı, şuralı, buralı değil; insan değil bunlar.
devamını gör...

(bkz: insanların gerçekten küfürsüz konuşamıyor olması) ilgili başlığa gereken açıklama yapıldı.#463950

bu düşüncedeki insanların kulakları çınlıyor olmalı.
devamını gör...

bugün dergimizi şereflendiren yazarımız:
başarı ile anakur. bir solukta okunacak bu güzel yazıya buradaki öne çıkanlardan ulaşabilirsiniz.

kategori sınırlaması olmadan her türden yazılarınızı, denemelerinizi, dışavurumlarınızı ve iç dökmelerinizi de [email protected] adresine gönderebilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim