hemen dönüp yorganın örtmediği kısımlarım mı var kabus mu görüyorum diye düşünüp kontrol ederim.
devamını gör...

(bkz: öldürmeyip süründüren şeyler)
devamını gör...

hiç uğraşmam, akışına bırakırım.
bilirim ki durmaz, durduramam.
devamını gör...

geçenlerde bir yazarın tanımı gözüme çarptı sıkıntısını dile getirdiği. kendisine biraz tereddütten sonra gerçekten iyi niyetle yardım etmek istedim ve çok kibar düzgün bir üslupla bir mesaj attım. aman yareppim atmaz olaydım bir küfür etmediği kaldı. şok oldum ben de attığım mesaj asla kötü bir şey de değildi çok kibar ve iyi niyetle yazıldığı çok belli bir mesajdı. o kadar şaşırdım ki tekrar tekrar okudum hanımefendi acaba neye sinirlendi diye hala da aklım almıyor.

sonradan özür diledi başka bir şeye sinirliydim sinirimi senden çıkardım dedi ama çok kızdım ve kırıldım kendisine daha önce burda hiç böyle kaba bir tepki almamıştım. kötü bir şey yazsam neyse ama gerçekten iyi bir şey yazmıştım. az biraz sakin olsak güzel olur. bu kadar sinir bünyeye zarar. artık mesaj atarken çok temkinliyim.
devamını gör...

giyen erkekleri anlamak isterdim, özellikle her çıkan modayı hemen neyse parası verip giymek zorunda zanneden futbolcular, o kısa ve kaslı, pek de estetik olmayan tipleriyle (bknz. arda turan ilk aklıma gelen) ne yapmak, nereye varmak istemektedirler, zaten kendileri de emin değil dikkat ederseniz, giyenlerde o açıkta kalan çıplak kısımdan çekinerek çıkarlar ortaya, hiç erkeksi değildir bu bir gerçek,

hiç bulaşmayanlar, tarzını bozmayanları takdir ediyorum, giyenlere de,
"kardeş bi gel bakıyım sen, gel bi otur şöyle, ne yaşadın sen çocukluğunda, ilgilenmedi mi kimse seninle hı? gözünü seviyim nedir bu allasen.. sen kendin inanıyormusun şu görüntüye, he canım benim, he güzel kardeşim.. eskiden erkek modası mı vardı.. ne güzel mutlu mesut yaşıyorduk, kim çıkarıyo bu paçaları.. gel yapma etme, dön bu yanlıştan... " diyesim var..
devamını gör...

öncelikle düzenin niteliğinden bahsedelim. en üst trofik düzeyde olan ve tabiri caizse dünyayı sömüren insan türünün düzene mükemmel demesine şaşırmıyorum. kafanızı kaldırıp doğaya baksanıza biraz. düzen işliyor ama mükemmel mi? yeni lider olmuş erkek aslanın eski lider aslandan olan bebek aslanları öldürmesi mükemmel mi? yumurtadan yeni çıkmış istilacı kuşun henüz yürüyemezken yuvanın asıl sahibi yumurtaları yere atıp kırması mükemmel mi? bir arının gelip iğnesiyle solucanı felç etmesi ve solucanın içine güvesini koyması, güve büyüyüp yavru arı olunca solucanı içten yiyerek uçup gitmesi mükemmel mi? anlayacağınız dünyadaki düzen sadece öldürmeye dayalı. antik roma’daki gladyatör savaşlarını bilirsiniz. onlarca gladyatör birbirini öldürür ve hayatta kalanı özgürlüğünü kazanır. bu düzen mükemmel mi? kim ölmeyip daha çok öldürürse o kazanır. peki bu düzen sadece insan için mi mükemmel? hayır. düzenin bize mükemmel görünmesi çok normal çünkü biz düzenin en iyi ürünleriyiz. mesela müslümanların genellikle savunduğu şeylerden birisi güneş’e daha yakın olsaydık biz olmazdık o yüzden düzen mükemmel. doğru olmazdık. bu sefer de sıcağa en iyi adapte olabilen en başarılı tür olurdu. o zaman da o tür derdi ki “yahu güneş’ten biraz daha uzak olsak hiçbirimiz olmazdık o zaman düzen mükemmel”. yani siz zaten bu düzene iyi adapte olabildiğiniz için varsınız. düzen mükemmel değil siz bu düzende başarılı oldunuz. milyonlarca yıl önce dinozorlar dünyanın hakimiydi bir göktaşıyla yok oldular. şimdi biz hakimiz ve mükemmel dediğiniz düzen sonumuzu getirecek.
peki düzen var mı? evet var ama düzenin kendisi kaosa sebep oluyor. yerçekimi bir düzen midir? kesinlikle öyledir. uzay-zaman örtüsünü bükebilen her cisim kütleçekim kuvveti uygular. peki bu neye sebebiyet veriyor? bir kara deliğin gezegenleri yutmasına sebebiyet veriyor. mesela bir yıldızın çekirdeğindeki hidrojenin bitmesi sonucu süpernova patlaması yapması düzen mi? evet. neye sebebiyet veriyor? milyarlarca taneciğin evrene saçılmasına yani kaosa. o tanecikler dünyadaki gibi yaşam başlatıp düzene sebebiyet verebilir mi? evet verebilir. peki dünyadaki yaşam bizim dünyamızda olduğu gibi kaosa sebebiyet verebilir mi? kanıtı dünyamız zaten. kısaca bir düzen var ama bu düzen mükemmel değil, düzen işliyor ama bazen kaos düzeni bazen düzen kaosu doğuruyor.
peki gelelim rastgele olup olmayacağına. tesadüf olabilir mi? kesinlikle olabilir. planck sabiti başka bir şey olsaydı, kozmolojik sabit başka bir şey olsaydı, ışık 300.000 km/s değil de 250.000 km/s hızla yol alsaydı da düzen olmayacak mıydı? olacaktı. bu yeni düzen de canlılığa sebebiyet vermeyecek miydi? verecekti. ve o canlılar da “bak ışık 250.000 km/s ile gitmese biz olmayacaktık demek ki hassas ayar var” diyecekti.
canlılığın oluşmasına 10 katrilyonda bir ihtimal verelim. evrende kaç gezegen var? neredeyse sonsuz. olasılık bilimine göre zaten canlılığın olması da kesin zaten zira 10 toptan birisi sarıysa ve 10 top alırsanız sarı topunuz kesinlikle olur. 10 katrilyonda bir ihtimalle canlılık oluşuyorsa ve evrende 10 katrilyon tane gezegen varsa canlılığın oluşması muhtemeldir. henüz en yakın komşumuz mars’ta bir canlılığın olup olmadığını bilmeyen insanlığın evrende hiç canlının olmadığını, evrenin insanlık için yaratıldığını iddia etmesi de kibirlilikten başka bir şey değildir.
kısacası ayar hassas filan değil, biz ayarların ürünü olduğumuz için ayarlar hassas geliyor.
he ayar kendi kendine oluşabilir mi? bilmiyorum. bu yüzden agnostiğim zaten.
devamını gör...

müzikleri yunus emre'ye ait ilahilerden seçilmiş, mükemmel ötesi senaryo ve oyunculuklar barındıran türk sinemasının yüz akı bir filmdir.
hâlâ belli aralıklarla youtube'dan açarak izlediğim, sadece müzikleri için bile defalarca daha izleyeceğim bir filmdir.

bir yunus emre ilahisi uyarlaması şebnem dönmez ve haluk bilginer'den vaktiniz varsa mutlaka dinleyin.
"dört kitabın manası, budur eğer var ise."

ilâhi, bir aşk ver bana
neredeyim bilmeyeyim
yavı kılayım ben beni,
isteyi ben bulmayayım.

al gider benden benliği,
doldur içime senliği.
dirliğinde öldür beni,
varıp orda ölmeyeyim.

bülbül olayın öteyim,
dost bahçesinde yatayım.
gül olup da açılayım,
senden ayrı solmayayım.

aşkdurur derdin dermanı,
aşk yoluna kodum canı.
yunus emre söyler bunu,
bir dem aşksız olmayayım.
devamını gör...

benimle ilgili sevdiği şeyleri söylerken ''beni sevmeni seviyorum'' demesinden anladığımdır.

coşkuyla sevip, mutlu etmek için çırpınırken yüksek ihtimal karşınızda odun gibi takılacaktır. anlayamadığım da bende coşkun bir nehir gibi akıp kalbine ulaşmak için sabırsızlanan seviyelerdeki bir sevgi nasıl ifade edilemez olabilir ki? böyle bir sevgi yoktur ki ifade edilemez olsun, zira olan bir şeyi saklamak pek de mümkün değil.

bir de huyları vardır ki tam kaybedeceğini anladığı an girişimlerde bulunur. he anladı galiba problemi, sıkıntı yokmuş dediğiniz an yani kalacağınızdan ve sevmeye devam edeceğinizden emin olduğu an hoop eski hale dönüyorlar. (bkz: yer mi lan anadolu çocuğu) *

yüksek ihtimal kaçıngan bağlanma sorunu, ıssız adam tripleri ama bunun farkında değilse ya da kabullenmiyorsa pek de şansı olmayan insanlardır. unuttukları da çok önemli bir şey var; çok sevip çoook değer verebiliriz ama kendimizi daha çok sevip çok daha değerli görüyoruz. bu yüzden uğraşılmazsın koçero. (bkz: next)
devamını gör...

(bkz: ice)
devamını gör...

1970 irlanda'sında katoliklerin ve protestanların arasındaki iç savaşı, yaşanan yıkımı iki çocuğun gözünden anlatan bir dönem filmi.
mckybo tam bir fırlama. maddi olanaksızlıkların, zorbalıkların arasında hayal dünyasına kaçan yaramaz bir çocuk.
jonjo ise görünürde mutlu ailesinin içinde, beyefendi olarak yetiştirilen ama maceraya aç bir çocuk.
köprü ile sınırları belirlenmiş şehrin iki yakasında biri protestan biri katolik iki ailenin çocuklarının karşılaşmaları, sinemada izledikleri bir kovboy filminin sonrasında - butch cassidy and the sundance kid- butch ve sundance olarak kendilerine bir çete kuran iki maceraperestin kendilerine zorbalık eden iki çocuğu korkutmak için çaldıkları bir silahı ateşlemeleri ve onlara birini öldürdüklerini söylemeleri sonucunda irlanda'da güvende hissetmedikleri için avustralya kaçış maceralarını anlatıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bir savaş filmini dostluk temasının içinde - blood brothers- aktarmaları,her yaştan seyirci kitlesine hitap etmesi de oldukça başarılı.
izlerken gülümseten ve hüzünlendiren, çarpık ilişkileri ve masumiyeti aynı anda veren çatışmalar ile sentezlemesi filmi bir tık daha yukarıya taşımış.
ilk izlediğimde oldukça tesirinde kalmıştım filmin. bugün bir kez de 8 yaşındaki ozi'mle izledim.* film bittiğinde yorumu. "harikaydı teyze, çok hayal kuruyorlardı ama maceraları çok güzeldi." en sevdiği sahneyi sorduğumda ise "polislere yaklanmadan hemen önce ahırda mckeybo'nun atladığı ve jonjo'yu trollediği ve sonrasında ikisinin de kahkahalara boğulduğu an." dedi. sanırım benim de favori sahnelerimden biri. ilk önce bir yürek ağızda iyi mi diye merak ediyoruz, sonrasında kahkahaya dönüşüyor hissettiğimiz telaş.
biraz argo ve küfür var ama sanırım tolere edilebilir düzeyde. bu sebeple yetişkin ya da çocuk ortak paydada keyifle izlenebilir bir film.
devamını gör...

madımak olayı diye de geçer. 35 can yanarak,gaz zehirlenmesinden ölmüştür(öldürülmüştür)! bu olay olurken ve bittikten sonra da,devletin tutumu içler acısıdır..

daha içler acısı olansa halkın tutumudur. hatırladıkça,ülkemden utanmama sebep oluyor. insanlığımdan,kimliğimden..

grup yorum'un bu olay üzerine yazdığı şarkı çok güzeldir.
iha haber ajansının saatlerce canlı yayınla televizyonlardan verdiği bu olayın olduğu yere polis, jandarma uzun süre girememiştir.
devamını gör...

çabuk parlamak. sinirini, yorgunluğunu ve mutsuzluğunu çay içerek atmaya çalışmak.
devamını gör...

geceyi güneş siler, beni senin hasretin
tek başıma sanki mahşer yeriyim
yüreğimdeki her yer, bu evde seni bekler
hadi çat kapı gel sevineyim
devamını gör...

boğaza karşı "çay"'ını* içerken hain planlar tasarlayan, klasik bir zengin-fakir temalı türk dizisi karakteridir.
devamını gör...

osmanlı ve selçuklu döneminde ticarete yön veren ahilik anlayışı kapsamında bazı kurallar belirlenmiş ve bu ticaretin halka ve devlete fayda sağlayacak şekilde yürümesi amaçlanmıştır. esnafın titiz çalışarak, doğru ve dürüst bir ticaret ile devlete katkı sağlamaları hedeflenmiştir. neden söz konusu bir pabuc diye sorarsanız; o dönemde en çok tartışması yapılan mallar pabuclardır. üretiminde türlü hileler ile mallarını satmaya çalışan esnafı kınama ve vatandaşı bir nevi uyarma görevi üstlenmiştir dama atılan pabuçlar.

ürünü piyasa fiyatından yüksek bir ücrette satan, malın üretiminde hile yapan / ihmalde bulunan ve kendi çapında dolandırıcılık ile zenginleşme çabasında olan esnafın dükkanının çatısına bir pabuç atılırmış ki vatandaş anlasın, "bu esnaf mimli, alışverişte dikkatli olmak lazım gelir". bu durum müşterilerin azalmasına sebep olur, çünkü insanların tercih edeceği bir dükkan değildir artık orası. keşke bugün hala devam etse dedirten bir gelenektir.

bugün ise kullandığımız anlam yine benzerdir aslında. gözden düşen, tercih edilmeyen, geri plana itilmiş insanların değer kaybetme durumunu temsilen dile getirilir.
-- kardeşin yeni mi doğdu? hoooop pabuc dama.
-- ortama ilgi çeken yeni bir arkadaş mı dahil oldu? hoooop pabuc dama.
-- yanında yeni biri işe başladı ve senden daha mı yetenekli? hoooop pabuc dama.

diyeceğim o ki, pabucunuza sahip çıkın*.
devamını gör...

'mr and mrs brown' seviyesinde konuşup anlayabiliyorum.
devamını gör...

namıdiğer madam blavatsky. (namıdiğer, tdk'ya göre, birleşik kelime olduğundan doğru yazılışı bu şekildedir. ancak bazı kaynaklarda namı diğer ve osmanlı kaynaklarında ise nam-ı diğer şeklinde de kullanımları vardır.) ukrayna'da doğan alman asıllı yazar. 4 yaşındayken insanların düşüncelerini okumaya başladığı söylenir. daha çocuk yaşlarda ezoterizme yoğun ilgi duymaya başlamıştır. ezoterizmi kısaca gizemcilik olarak tanımlayabiliriz. biraz daha açacak olursam, içte ve derinlerde kalmış herkesin göremeyeceği felsefi öğretiler olduğunu söyleyebilirim. 16 yaşındayken dünya seyahatlerine başlayan yazarın bu gezileri tam yirmi yıl sürmüştür. aslında bu gezileri başlatan olay, madamın bu yaşta kendinden epey büyük bir general ile evlendirilmesidir. bu evliliği hiç istemeyen blavatsky, çareyi evden kaçmakta bulur. mısır’dan, tibet’e, himalayalar’dan a.b.d’ye kadar dünyanın dört bir yanını gezmiştir. o yıllarda tibet’i gezmek yasak olduğundan, nasıl tibet’e gidebildiği konusu tam bir muammadır. bu gezilerdeki amacı; yüzlerce, binlerce yıl öncesinden beri gizli kalmış kadim bilgeliği ortaya çıkarmaktır. gezilerde, mısır hiyeroglifisi, sanskiritçe, antik yunanca, latince gibi dilleri okuyup konuşabilmeyi öğrenecek kadar zeki bir insandı. inanılmaz bir bilgi birikimi ile gezileri sonlandırarak, new york’ta teozofi cemiyetini kurmuştur. teozofi, kısaca evrensel bilgelik anlamına gelmektedir. amacı öğrendiği kadim bilgileri tüm insanlığa yaymaktı.
eserleri şunlardır:
sessizliğin sesi (geleneksel tibet felsefesini anlatmaktadır), gizli öğreti (en önemli eseri olduğu söylenir), teozofinin anahtarı, teozofi sözlüğü, şark mücevherleri, hindistan ormanları ve mağaraları üzerine, mavi dağların ülkesi, okültist (ezoterik) hikayeler.
(1831-1891)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bunu ateistler bu kadar düşünmüyordur. zira iyilik karşılık beklenerek yapılan bir şey değildir.

yaparsın ve kendini iyi hissedersin o kadar.

bunun ateisti, hristiyanı, yahudisi mi oluyormuş birde?
devamını gör...

çocukları ve eşleriyle olan mevzuları anlatıyorlar. spesifik gibi görünen fakat hemen hemen her evde yaşanan olayları "sadece bizde yaşanmıyormuş" coşkusuyla hep bir ağızdan konuşuyorlar. coşkun bir ortam olarak görülmesinin bir diğer nedeni de herkesin aynı anda sürekli konuşması. ilginç bir şekilde anlaşabiliyorlar da.
nerden mi biliyorum?
bir gün boyunca arka odada aç, susuz, sigarasız, tuvaletsiz yaşamaya çalışmak gibi bir hata yapmıştım.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
akrilik çalışması yapayım dedim. bu ikinci yapışım hehe.
*dipnot: bizim yazarlarda ne yetenekler varmış, şaşırttı.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim