her kitabı dizi olan psikiyatri uzmanı
(bkz: gülseren budayıcıoğlu)
bildiğim kadarıyla senaryolar, kitaplarından esinlenilerek yazılıyor ama değişik olan, kitapta var olmayan kısımlar da varmış. mesela han adlı karakterin kitapta olmadığını yazmıştı birisi. konuların ana hatlarına sadık kalınarak üzerine eklemeler yapılıyor sanırım.
bu arada evet, hastalardan izin alındığını budayıcıoğlu kendisi söylemişti. bazılarının zaten artık hayatta bile olmadığına ilişkin yorumlar da okumuştum.
yine de tabii birçok kişinin bu konuların kullanılmasını hoş karşılamadığı muhakkak.
bildiğim kadarıyla senaryolar, kitaplarından esinlenilerek yazılıyor ama değişik olan, kitapta var olmayan kısımlar da varmış. mesela han adlı karakterin kitapta olmadığını yazmıştı birisi. konuların ana hatlarına sadık kalınarak üzerine eklemeler yapılıyor sanırım.
bu arada evet, hastalardan izin alındığını budayıcıoğlu kendisi söylemişti. bazılarının zaten artık hayatta bile olmadığına ilişkin yorumlar da okumuştum.
yine de tabii birçok kişinin bu konuların kullanılmasını hoş karşılamadığı muhakkak.
devamını gör...
sözlük radyosu
valla radyoyu bilmem de sözlüğün podcast yapması güzel bir fikir olabilirdi diye düşünüyorum . ayrıca radyoda güzel fikir hatta playlisti yazarlar oluşturur . bu gece çalınmasını istediğiniz şarkıları yazın oylamaya göre çalalım mantığı olabilir. büyük bir zevkle telefonla falan katılabilirim bu arada radyoya .
devamını gör...
türk kızının merhaba sözüne vereceği yanıtlar
devamını gör...
john singer sargent
1856-1925 yılları arasında yaşamış, amerikalı portre ressamı. özellikle ingiltere'de, önemli kişilerin portrelerini çizdiği eserleriyle ünlendi. 900 kadar yağlı boya ile 2000'den fazla sulu boya eseri bulunuyor. çizmiş de çizmiş kendisi.
sosyetenin önemli isimlerinden virginie gatrenau'nun portresini çizdiği ''madame x'' eseri döneminde skandala sebep olmuş. portrede, elbisenin askılarından birinin omzundan düştüğünü görüyoruz. kadının duruş biçiminin yansıttığı özgüven ve elbisenin dikkat çekici duruşu, o dönem fazla cüretkar ve uygunsuz görüldüğü için çok eleştirilmiş. ressam, o dönem paris salon'unda sergilenmekte olan eseri düzeltmiş ve omzuna askıyı eklemiştir.
portrait of madame x (1884) x-ray ışınlarıyla görüntülenmiş orijinal hali(solda) ve düzeltilmiş hali (sağda).
fransa'da başarısızlığa uğrayınca ingiltere'ye taşınmış. amerika'ya figure in hammock florida (1917), italya'ya on the canal (1903), ispanya'ya el jaleo (1882) seyahat etmiş ve gittiği yerleri resmetmiş. ayasofya'yı da çizmiş interior of the hagia sophia (1891).
a dinner table at night (1884)
benim en sevdiğim eseri ise bu. lambanın kırmızı renginin masadaki eşyalara yansımasına ve arkaplandaki gölgelendirmeye, kırmızının rengine, karanlığa rağmen kadının kolyesinin ve tokasının zenginlik sembolüymüşçesine parlamasına, tablonun olağan bir akşam yemeği sonrası havasına hayranım. güzel kullanılan renkler benim bir tabloya bayılmam için sebep zaten.
''madame x'in portresi'' tablosuyla ilgili detaylı bilgi için buradan
diğer eserleri için buradan
kaynak
sosyetenin önemli isimlerinden virginie gatrenau'nun portresini çizdiği ''madame x'' eseri döneminde skandala sebep olmuş. portrede, elbisenin askılarından birinin omzundan düştüğünü görüyoruz. kadının duruş biçiminin yansıttığı özgüven ve elbisenin dikkat çekici duruşu, o dönem fazla cüretkar ve uygunsuz görüldüğü için çok eleştirilmiş. ressam, o dönem paris salon'unda sergilenmekte olan eseri düzeltmiş ve omzuna askıyı eklemiştir.

fransa'da başarısızlığa uğrayınca ingiltere'ye taşınmış. amerika'ya figure in hammock florida (1917), italya'ya on the canal (1903), ispanya'ya el jaleo (1882) seyahat etmiş ve gittiği yerleri resmetmiş. ayasofya'yı da çizmiş interior of the hagia sophia (1891).

benim en sevdiğim eseri ise bu. lambanın kırmızı renginin masadaki eşyalara yansımasına ve arkaplandaki gölgelendirmeye, kırmızının rengine, karanlığa rağmen kadının kolyesinin ve tokasının zenginlik sembolüymüşçesine parlamasına, tablonun olağan bir akşam yemeği sonrası havasına hayranım. güzel kullanılan renkler benim bir tabloya bayılmam için sebep zaten.
''madame x'in portresi'' tablosuyla ilgili detaylı bilgi için buradan
diğer eserleri için buradan
kaynak
devamını gör...
hesabı erkek mi öder kadın mı öder sorunsalı
kadın da ödeyebilir erkek de. fakat bazı erkekler bunu gurur meselesi hâline getiriyor. açıkçası başlarda ödemek için erken davranıyordum. sonuçta ben de çalışıyorum o da çalışıyor niye o ödesin ki kardeşim diyodum. sonra hesabı benim ödediğim zamanlarda trip kavga gibi olumsuz durumlar oluyor zaten prensip sebebi ile dışarıdan bir şey yiyen biri de değilim yani çocuğa külfet olmuyorum. ne halin varsa gör diyerek saldım çayıra. arada diyorum bırak bu sefer benden olsun diye ama cami minaresi gibi önüme dikiliyor.
edit: üstteki örnek gibi ancak sinema bileti falan.. onu da ancak online almak gerek. yoksa ona da el atıyorlar.
edit: üstteki örnek gibi ancak sinema bileti falan.. onu da ancak online almak gerek. yoksa ona da el atıyorlar.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
küçükken (ortaokul zamanları) bir arkadaşımla beraber takıcıda gördüğümüz kolyeyi ikimiz de çok beğenmiştik. birimiz alsa birimiz alamayacaktı o yüzden ikimiz de almamaya karar vermiştik. eve geldiğimde o kolyeyi orada bıraktığımız için içim içimi yiyordu. sonraki gün ben gidip o kolyeyi almıştım. üstünden biraz zaman geçtikten sonra bir gün bize gelmişlerdi ve odamda o kolyeyi görmüştü. o an çok kötü hissetmiştim. aklıma geldikçe keşke almasaydım ya da alıp ona hediye etseydim diyorum. bugün kendimden bir şeyler feda edebilmeyi öğrendiysem bu olay sayesindedir.
devamını gör...
anne
annesine hayran ve onu gerçekten çok seven insanları görünce ne hissedeceğimi bilmiyorum belki hüzün hissediyor olabilirim. ayriyeten sürekli anneleri melek ilan edenlere ayarım. senin annen melek olabilir ama bir başkasının annesiyle nasıl bir ilişki içinde olduğunu bilmeden neden aksi bir şey duyunca sen de amma nankörsün cık cık cıkk utan annesi olmayan çocuklar napsın analar cennet bıdı bıdı güzellemeleri beni deli ediyor. anneler kutsal değildir. hepsi melek de değildir.
*sizi karnında taşıyıp doğurması sonrasında aç kalıp ölmeyesiniz diye beslemesi minnet duyulacak bir şey değildir zaten görevidir. doğurduna bakması gerekir herhangi bi akıl sorunu yoksa. aynı şekilde babanın da çocuğuyla ilgilenmesi gerekir. kısaca ana baba olmak kutsal bir şey değildir aksini iddia eden annesinin isteklerini yapabilmek için onun duygu sömürüsüne (dokuz ay karnımda taşıdım bıdı bıdı) şiddetli bir şekilde maruz kalan kişidir.
*sizi karnında taşıyıp doğurması sonrasında aç kalıp ölmeyesiniz diye beslemesi minnet duyulacak bir şey değildir zaten görevidir. doğurduna bakması gerekir herhangi bi akıl sorunu yoksa. aynı şekilde babanın da çocuğuyla ilgilenmesi gerekir. kısaca ana baba olmak kutsal bir şey değildir aksini iddia eden annesinin isteklerini yapabilmek için onun duygu sömürüsüne (dokuz ay karnımda taşıdım bıdı bıdı) şiddetli bir şekilde maruz kalan kişidir.
devamını gör...
karma puanı yükseltme
bir eylemdir.
buraya yazmak ve okunmak için geldiğimizi düşünüyorum. eğer yazdıklarım okunmayacak ise karma puanım 3 milyon 750 milyar milyon olsa ne olur ki. en pahalı rozetleri de alsam mutlu olmam.*
ben gerçekten artı oy verdiysem okumuş ve begenmisimdir.* lütfen siz de bana öyle davranın sevgili yazarlar. ben de tanımlarınızı beğenirken asla karşılık beklemiyorum. fikirlerimi okuyun, bana eleştirilerde bulunun, benden mutlusu olmaz. teşekkürler..
buraya yazmak ve okunmak için geldiğimizi düşünüyorum. eğer yazdıklarım okunmayacak ise karma puanım 3 milyon 750 milyar milyon olsa ne olur ki. en pahalı rozetleri de alsam mutlu olmam.*
ben gerçekten artı oy verdiysem okumuş ve begenmisimdir.* lütfen siz de bana öyle davranın sevgili yazarlar. ben de tanımlarınızı beğenirken asla karşılık beklemiyorum. fikirlerimi okuyun, bana eleştirilerde bulunun, benden mutlusu olmaz. teşekkürler..
devamını gör...
futbol toplumların afyonudur
marx'ın ''din toplumların afyonudur'' sözünde olduğu gibi eksiklik ihtiva eden bir önerme. zira çokları tarafından marx'ın sözünün önü arkası kesilir ve anlatılmak istenilen sekteye uğratılır. din temel olarak kitlelerin afyonu olarak değerlendirilemez.
ne zaman kitlelerin afyonu haline gelir ?
egemen yapı, kendi siyasi ve toplumsal dizayn sürecinde dini kullanmaya başladığı andan itibaren kırmızı çizgi geçilmiş olur. o ana kadar din kişisel bir özgürlük alanıdır. insanların kendi özelidir. siz bunu yeni bir siyasal yapının inşası için kullanmaya başladığınızda ve hayatın her alanına zerk etmeye çalıştığınızda mesele değişir ve işler karışır.
futbol da böyledir. temel olarak insanların kişisel eğlence alanlarından birisidir. siz futbolu da kendi egemen yapınızı kuvvetlendirmek için kullanmaya başladığınızda, o da afyon haline gelir. yukarıdaki iletilerden birinde arkadaşımız değinmiş. salazar ve franco dönemleri bunun için en güzel örnektir.
lakin mevzu salt bu dönemlerle sınırlı değil ki. futbolun doğuşunda ve gelişmesinde pek çok farklı hikaye karşınıza çıkar. misal liman işçilerinin kendilerini ifade etmek ve egemen sınıfa karşı bende buradayım demek için kurduğu liverpool'un doğuş hikayesini nereye koyacağız ?
veyahut ''kızıl kıttiler'' lakabı ile anılıp, faşistlerle mücadele eden, ciddi bedeller ödeyen, bu uğurda ölen, işkenceler gören roma taraftarını bu mevzunun neresine oturtacağız ?
ya da, franco yönetimi ile açıktan açığa papaz olan athletic bilbao camiası ne olacak ?
brezilya'daki faşist yönetime karşı “savunmacılara çalım atmak diktatörlere çalım atmaktan daha kolay… siz zoru başaracak, brezilya’ya demokrasi şampiyonluğunu getireceksiniz.” diyen dr.sokrates ne olacak ? ya metin kurt ?
futbol bunun gibi binlerce hikayeyi içerisinde barındırır. gün gelmiştir, isyanın ve direnişin sesi olmuştur. futbolu tek taraflı bir bakış açısı ile değerlendirir ve hikayenin bu kısmını görmezden gelirseniz doğru analiz yapamazsınız.
evet başlıkta söylendiği gibi bugün özellikle az gelişmiş ülkelerde futbol, toplumu derin bir uyuşukluğa ve tepkisizliğe sevk etmek için kullanılıyor. ama futbolu ve kulüplerin tarihini bilenler şunu da iyi bilir ''futbol sadece futbol değildir''. ve tribünler ne zaman meşaleleri yakar kimse bunu kestiremez.
bu sebeple başlıktaki genellemeye katılmam mümkün değil. zira futbolun sadece kendi yarı sahasına bakan dilimine değinilmiş. oysa bu oyunun bir de diğer yarı sahası var.
özetle şunu söylemek isterim ki; futbol maçları izleyenleri hor görebilirsiniz, daha düşük zekalı insanlar olarak değerlendirebilirsiniz, koyun sürüsü olarak niteleyebilirsiniz. bu size haz verebilir. kendinizi daha gelişmiş bireyler olarak görüp egonuzu okşayabilirsiniz. * lakin kazın ayağı asla öyle değil. futbolu bir topun peşinde 22 adam koşuyor diye değerlendirdiğinizde baltayı taşa vurmuş olursunuz.
son olarak peşinen şu şerhi de koyayım; sözlerim burada düşüncelerini ifade eden arkadaşların hiç birisine yönelik değildir. mevzuya dair düşüncelerimi yazmak istedim. kimsenin kırılmasını üzülmesini istemem.
ne zaman kitlelerin afyonu haline gelir ?
egemen yapı, kendi siyasi ve toplumsal dizayn sürecinde dini kullanmaya başladığı andan itibaren kırmızı çizgi geçilmiş olur. o ana kadar din kişisel bir özgürlük alanıdır. insanların kendi özelidir. siz bunu yeni bir siyasal yapının inşası için kullanmaya başladığınızda ve hayatın her alanına zerk etmeye çalıştığınızda mesele değişir ve işler karışır.
futbol da böyledir. temel olarak insanların kişisel eğlence alanlarından birisidir. siz futbolu da kendi egemen yapınızı kuvvetlendirmek için kullanmaya başladığınızda, o da afyon haline gelir. yukarıdaki iletilerden birinde arkadaşımız değinmiş. salazar ve franco dönemleri bunun için en güzel örnektir.
lakin mevzu salt bu dönemlerle sınırlı değil ki. futbolun doğuşunda ve gelişmesinde pek çok farklı hikaye karşınıza çıkar. misal liman işçilerinin kendilerini ifade etmek ve egemen sınıfa karşı bende buradayım demek için kurduğu liverpool'un doğuş hikayesini nereye koyacağız ?
veyahut ''kızıl kıttiler'' lakabı ile anılıp, faşistlerle mücadele eden, ciddi bedeller ödeyen, bu uğurda ölen, işkenceler gören roma taraftarını bu mevzunun neresine oturtacağız ?
ya da, franco yönetimi ile açıktan açığa papaz olan athletic bilbao camiası ne olacak ?
brezilya'daki faşist yönetime karşı “savunmacılara çalım atmak diktatörlere çalım atmaktan daha kolay… siz zoru başaracak, brezilya’ya demokrasi şampiyonluğunu getireceksiniz.” diyen dr.sokrates ne olacak ? ya metin kurt ?
futbol bunun gibi binlerce hikayeyi içerisinde barındırır. gün gelmiştir, isyanın ve direnişin sesi olmuştur. futbolu tek taraflı bir bakış açısı ile değerlendirir ve hikayenin bu kısmını görmezden gelirseniz doğru analiz yapamazsınız.
evet başlıkta söylendiği gibi bugün özellikle az gelişmiş ülkelerde futbol, toplumu derin bir uyuşukluğa ve tepkisizliğe sevk etmek için kullanılıyor. ama futbolu ve kulüplerin tarihini bilenler şunu da iyi bilir ''futbol sadece futbol değildir''. ve tribünler ne zaman meşaleleri yakar kimse bunu kestiremez.
bu sebeple başlıktaki genellemeye katılmam mümkün değil. zira futbolun sadece kendi yarı sahasına bakan dilimine değinilmiş. oysa bu oyunun bir de diğer yarı sahası var.
özetle şunu söylemek isterim ki; futbol maçları izleyenleri hor görebilirsiniz, daha düşük zekalı insanlar olarak değerlendirebilirsiniz, koyun sürüsü olarak niteleyebilirsiniz. bu size haz verebilir. kendinizi daha gelişmiş bireyler olarak görüp egonuzu okşayabilirsiniz. * lakin kazın ayağı asla öyle değil. futbolu bir topun peşinde 22 adam koşuyor diye değerlendirdiğinizde baltayı taşa vurmuş olursunuz.
son olarak peşinen şu şerhi de koyayım; sözlerim burada düşüncelerini ifade eden arkadaşların hiç birisine yönelik değildir. mevzuya dair düşüncelerimi yazmak istedim. kimsenin kırılmasını üzülmesini istemem.
devamını gör...
ikinci el araba piyasası
türkiye'de keyfe keder boyanmış araçlarla dolu piyasadır.
devamını gör...
tomris umay
ince yerimden vurmuş yazar..
çok okur, çok dinler, az yazar.*
ege mege dedi az önce beni taaa kaç zaman öncesine savurdu bilmeden, o zaman al bakalım anladığın dilden karşılık vereyim.*
çok okur, çok dinler, az yazar.*
ege mege dedi az önce beni taaa kaç zaman öncesine savurdu bilmeden, o zaman al bakalım anladığın dilden karşılık vereyim.*
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük;
ama öyle; gelininin/damadının koyacağı egzantirik çocuk ismini beğenmeyerek, kulağına okuduğu ezan sonrası -misal veriyorum- berkant yanına bir de birol; yahut 'karsu' yanına bi'de 'naciye' ekleyen kayınpeder sürprizi gibi bir günaydın değil elbet...
sözlükte birtakım değişimlerin yaşandığı şu günlerde, bugünün getirdiği/getireceği bütün değişimlerin tüm yazarlara uğur getirdiği, normal ile anormalin ayrımının başarıyla yapılabildiği, bizden sonra gelen/gelecek tüm nesillerin ( ikinci nesiller bu size bak) uslu uslu normal sözlüğümüzü daha normal seviyelere iteleyebileceği umutlarıyla dolu bir günaydın...
öyle şovsuz, gamsız bir günaydın...
normal bi' günaydın...
ayrıca herakleitos'un dediği gibi:
''değişmeyen tek şey süper lig'in kalitesizliğidir...''
ama öyle; gelininin/damadının koyacağı egzantirik çocuk ismini beğenmeyerek, kulağına okuduğu ezan sonrası -misal veriyorum- berkant yanına bir de birol; yahut 'karsu' yanına bi'de 'naciye' ekleyen kayınpeder sürprizi gibi bir günaydın değil elbet...
sözlükte birtakım değişimlerin yaşandığı şu günlerde, bugünün getirdiği/getireceği bütün değişimlerin tüm yazarlara uğur getirdiği, normal ile anormalin ayrımının başarıyla yapılabildiği, bizden sonra gelen/gelecek tüm nesillerin ( ikinci nesiller bu size bak) uslu uslu normal sözlüğümüzü daha normal seviyelere iteleyebileceği umutlarıyla dolu bir günaydın...
öyle şovsuz, gamsız bir günaydın...
normal bi' günaydın...
ayrıca herakleitos'un dediği gibi:
''değişmeyen tek şey süper lig'in kalitesizliğidir...''
devamını gör...
kıvırcık ateş topu
güzel tanımlara imza atmış, okurken keyif aldığım yazar arkadaşımız.
biraz geç keşfettim kendilerini ama derhal takibe aldım.
nice güzel tanımlara...
biraz geç keşfettim kendilerini ama derhal takibe aldım.
nice güzel tanımlara...
devamını gör...
abdülaziz şukella
nickaltı açılışı..
sabırsızlıkla bekliyorum seni.. umarım yazarlığı hemen alırsın. kimsin bilmesem de nickin hoşuma gitti ehe.
sabırsızlıkla bekliyorum seni.. umarım yazarlığı hemen alırsın. kimsin bilmesem de nickin hoşuma gitti ehe.
devamını gör...
saç uzatan erkeklere tavsiyeler
dökülmeye yatkınsa uzatmayın derim, ekstra özen göstermeniz gerekir.
bakımını düzenli aralıklarla dandik olmayan ürünler ile yapın.
fön makinasını son ayarda kullanmayın.
uzama aşamasında ise entele otu ile uzamayı hızlandırabilirsiniz. (bkz: entele otu)
ama dikkatli olun toksiktir, gözünüze veya açık bir yaranız varsa eğer temas ettirmeyin, gözünüzü hastanede açabilirsiniz.
bakımını düzenli aralıklarla dandik olmayan ürünler ile yapın.
fön makinasını son ayarda kullanmayın.
uzama aşamasında ise entele otu ile uzamayı hızlandırabilirsiniz. (bkz: entele otu)
ama dikkatli olun toksiktir, gözünüze veya açık bir yaranız varsa eğer temas ettirmeyin, gözünüzü hastanede açabilirsiniz.
devamını gör...
hemşireye ceza amaçlı 500 kez ben salağım yazdırtan başhekim
ne mobbingtir ne baska bir sey. bu dupeduz adiliktir. umarim yetkili mercilere sikayet edilip hakkinda saglam bir sorusturma acilir. ınsanin onurunu kirmak bu kadar kolay olmamali...o degil de su haber bir daha gosterdi ki, ulkemin okumusu bile cahil.
devamını gör...
normal sözlük'teki en iyi kapak fotoğrafı
coğrafya kelimesini ilk kullanan eratosthenes'in çizmiş olduğu harita kapak fotoğrafımı süslüyor. tabi o zamanlarda* sadece kuzey afrika, avrupa ve asya'nın bir kısmı biliniyordu.
devamını gör...