alakası bile yok hatta tam tersi. özellikle yeni nesilde deist/ateist çok fazla. misal benim çevremde müslüman olan 1-2 arkadaşım var sadece.
devamını gör...

bir temennidir.. ve çok hoş bir temennidir..
devamını gör...

okunuyorsa ne ala dediğim durum. okunmuyorsa benim için oylanmak açıkçası bir anlam ifade etmiyor.

arada dikkatimi çeken veya takip ettiğim yazarın sayfasına girer, sırayla okurum. beğendiklerimi oylarım; o zaman karşıdaki yazara sormak lazım ne hissettiğini*.
devamını gör...

kurgu karakter h.g.tannhaus kitabıdır.

kitabı okumaya başladığımda daha 20. sayfaya bile varmadan derin hayal kırıklığı girdaplarından kurtulmak için kulaç atmaya başladım. beklentim olması gerektiğinden kat be kat fazlaymış meğer. ne tarafından tutmaya çalışsam hayal kırıklığımı gidermedim. ben de size kitapla ilgili hayal kırıklıklarımdan bir derlemeye yapmaya karar verdim. bu tanımı okuyacak az sayıda sözlük sakinine kolaylık olsun diye yazımı maddeler halinde yazarak en azından yazı içinde olumlu bir şeyler görmenize vesile olmayı umut ediyorum.

1. size ilk olarak anlatmak istediğim şey bu kitap ile okuduğum incelemeler. gerçekten şaşkınlıkla okudum. hayran kalanlar, aşık olanlar, kendini kaybedip gözyaşlarına boğulanlar... elbette haddime değil kimin neyi beğeneceğine karar vermek ama bilimkurgu okumaya 8 yaşında başlamış ve aynı yıl beceriksizce ve çocukça da olsa ilk öyküsünü, hem de bilimkurgu öyküsünü yazan biri olarak açıkça söylüyorum bu kitap bilimkurgu hayranları tarafından beğenilecek bir kitap değildir.

2. ikinci maddemiz yine incelemelerle ilgili. bazı okurlar “ dark” dizisinin bu kitaptan uyarlandığını yazmış ve uyarılara rağmen bu konuda ısrarcı olmuşlar. halbuki biraz araştırma yapsalar kitabın almanya’da ilk basımının ocak 2020 olduğunu, yani kitabın diziden sonra yazıldığını görecekler ama ne gerek var. bilmediğini uydurmak gibi bir kolaylık varken.

3. üçüncü maddemiz ise çeviri ile alakalı. bu konuda uzun uzun teorik şeyler yazmayacağım ama gerçekten çok amatör bir çeviriydi.

4. bu maddemiz ise yayınevine bir eleştiri, editöre diyebiliriz aslında. bazı yazım yanlışlarının basım hatası olduğunu düşündüm başta ama sonra fark ettim ki ısrarla aynı hatalar yapılmış. türkçe bilen biri bu hataları yapmazdı bence. yazık olmuş.

5. son madde ise doğrudan kitapla ilgili olacak. bir kitapta bu kadar klişe fazla. her şey klişelere çıkıyor ve insanı şaşırtmayan onlarca olaya tanık oluyorsunuz okurken. kitabın yazarı olarak adı geçen kişi hepimizin malumu tannhaus isimli saatçi. bu sadece saçma bir pazarlama yöntemi olduğu için fazlası ile can sıkıcı. yazarın isminin başına eklenen h.g. kısaltması wells abimize bir selam ama eminim wells bu kitabı okusa mezarında ters döner.

velhasılı zamanınız varsa alın okuyun, eğer zamanınız yoksa zamanda yolculuk için başka yollar deneyin.
devamını gör...

fince bir sözcüktür. küçük, kayda değer olmayan ve önemsiz şeyleri düzelten, düzeltmeden rahat edemeyen mutsuz olan bilgiç kişilere denmektedir.
devamını gör...

"geçmiş yabancı bir ülkedir: orada her şey farklı yapılır. geçmişin insanlığını anlamak için zaman dedektifliği yapmak gereklidir." der ıvor noël hume. arkeologlar ve antropologlar işte o dedektiflerdir. fakat aynı zamanda iyi de birer hayalperest olmak gerekir zamanda yolculuk için. en azından 21.yüzyılda.
devamını gör...

en çok karıştırılan elektronik cihazlar ile röntgenlerdeki radyasyon,
aynı tür radyasyon değildir.

fakat!
evet telefonlarımız belli bir sar değerinin altında olmalı fakat kullanımı da önemli,
röntgen gibi ışımalar kimyasal radyasyondur. her ne kadar sınırlanıp ölçülse de gereksiz röntgenlerin azalması da iyidir bu konuda.

bunların dışında uzay radyasyonu da vardır.
bir de doğal radyasyon diye okuduğum maddelerin radyasyonu var.

örnekler:
telefon elektromanyetik radyasyon
toprak, su doğal radyasyon
röntgen kimyasal radyasyon
uzayda , atmosferde bulunan kozmik radyasyon


bu konu karışık ,bir okuma ile anlaşılmayacak kadar çok kavram var.
çünkü ışıma tekniğine ve derecesine göre etkisi değişiyor.


doğal olmaya çalışmak hayattan kopmamak lazım.
korkmaktan çok ölçüleri öğrenmek lazım
derlediklerim şimdilik bunlar,
hatam varsa kusura bakmyıp düzeltmek için katkıda bulunabilirsiniz.
devamını gör...

salonum da müzik dinliyor.. sozlukle dertlesiyorum..
devamını gör...

kasetten dinleyecek kadar şanslıyım.
devamını gör...

(bkz: nikola tesla)
devamını gör...

o zaman ermollettinin karşısına hemen birini bulmalıyız. bir güruhla bu kadar uğraşıyorsa bir şey vardır çünkü*.
devamını gör...

devamını gör...

günaydınnn, size günaydın bana iyi uykular..
devamını gör...

günaydın. bugün kandil. mevlid kandili. hayırlı kandiller efenim. gününüz güzel geçsin.
devamını gör...

bu tanıma bir şeyler yazmayı çok istedim. ancak kelimelerim birbirine girdi, söyleyeceğim her şey adeta boğazımda düğümlendi. sadece yaşayan herhangi biri bu tanımı okuyorsa, dertleşecek, konuşacak kimsesi yoksa bana daima ulaşabileceğini bilsin istiyorum. bazı sorunları konuşmak rahatlatır. eğer bir faydasının olacağını düşünüyorsanız rica ediyorum çekinmeyin yazın. bu acıyı, travmayı elbette tamamen anlayamam. ama dinlerim. lütfen içinizde tutup kendinizi incitmeyin. değerlisiniz bunu unutmayın.
devamını gör...

türk milleti'ne cumhuriyeti armağan etmiş ülkemizin kurucu lideri. büyük fikirlerin adamı, askeri bir deha.
devamını gör...

genelde bir kişinin başkaları istediklerine sahip olsun diye kendi istediklerinden vazgeçmesidir. bazen de bir şeylerin daha iyi olması için başka şeylerden vazgeçmektir. ikinci durum bana normal geliyor, ileride daha iyi bir işe sahip olmak için şu an daha çok çalışmak gibi. * ancak ilk durum kesinlikle olmaması gereken, tamamen zararlı bir şey diye düşünüyorum. bir başkası için -bu kim olursa olsun- kendi istediklerimizden vazgeçmek önü alınamayan durumlara yol açabiliyor. biz ne kadar fedakarlık yaparsak karşımızdakiler o kadarını bekliyor, ve en kötüsü en sonunda yapmasaydın diyor. o yüzden en iyisi hiç kimse için hiçbir fedakarlık yapmamak, ve aynı şekilde kimseden bizim için fedakarlık yapmasını beklememek.

fedakarlığın karşılıklı ilişkilerde en çok beklendiği alan da romantik ilişkiler sanırım. özellikle ülkemizde, kadınların sürekli fedakarlık yapması bekleniyor. en basitinden 'yuvayı dişi kuş yapar' diyerek neredeyse tüm sorumluluk kadınlara atılıyor. sonra hem kadınlar hem erkekler mutsuz oluyor. çünkü başkası için yapılan fedakarlık neredeyse hiçbir zaman mutluluk getirmiyor.

bazen de kişiler direkt verici rolünü üstleniyor ve karşısındaki kişi için sürekli bir fedakarlık yapmaya kalkıyor. bu özellikte insanlar da karşılarında genelde 'alıcı' olmayı seven kişileri buluyorlar, ya da karşıdakine bir şekilde bu rolü üstlendiriyorlar. bu konuda okuduğum bir yazıyı paylaşmak istiyorum:

"aşkın fedakarlık olduğunu" düşünmek ilişkinizi mahvedebilir
pek çok insan, sevginin meyve vermesi için fedakarlık yapmanın şart olduğunu düşünür. bu insanlar genellikle ilişkilere o kadar bağlıdırlar ki, partnerlerini tatmin etmek için her türlü fedakarlığı yapmaya isteklidirler. mutlu ve kalıcı bir ilişki sürdürmenin doğru ve tek yolunun fedakarlık yapmak olduğunu düşünürler. aslına bakılırsa, sevgiyi fedakarlıkla özdeşleştirirler.

sorun, bu kişiler karşı taraftan fedakarlıklarının farkında olmasını ve aynı fedakarlıkları onlar istemeden yapmasını beklediğinde başlıyor. çabalarınızın takdir edilmediğini veya "uygun şekilde" ödüllendirilmediğini fark ettiğinizde, kendinizi kızgın hissetmeye ve bu hissi beslemeye başlarsınız. bu kızgınlık kişinin değişmesine neden olur ama ilişkideki diğer kişi ne olduğunu, bu değişimin neden kaynaklı olduğunu anlayamaz. ve bu sonun başlangıcıdır.

kendi mutluluğunuz pahasına partnerinizi mutlu etmek, ilişkinizi daha da kötüleştirir
bazı insanlar doğal olarak sadece "vericidirler", bu onların varoluş şeklidir ve bundan mutlu olurlar. aslında, içten gelerek yardım etmek ve daha iyisi için fedakarlık yapmak belli bir noktaya kadar sağlıklı olabilir ve her iki taraf için de daha uzun vadeli mutluluk ve memnuniyet getirebilir. ancak bu konuda karşılıklı bir duygu ortaklığı kurulamadığında ortaya büyük bir sorun çıkıyor.

durum bu olduğunda, ilişinin diğer ucunda genellikle "alıcıları" buluyoruz. bu kişiler bencil veya düşüncesiz insanlar oldukları için böyle değillerdir, sadece kendilerini bu şekilde daha rahat hissederler. birisi onlara bakmayı ve onları şımartmayı teklif ederse, bu teklifi memnuniyetle kabul edeceklerdir.

bu özelliklere sahip iki kişi bir araya geldiğinde, zararlı bir ilişki kurmaları muhtemeldir, çünkü "alıcı" rolünü uygulayanları fethetme ve tatmin etme girişiminde, "verici" olan kişi bir gün 'alıcı' da aynılarını kendisi için yapar diye umut ederek her geçen gün daha fazla fedakarlık yapar.

sonunda, "alıcı" her şeyin karşılığında pek de bir şey vermemiş olur, ve sonunda "verici" kişi partnerinin ihtiyaçlarını, çıkarlarını ve tercihlerini kendisininmiş gibi üstlenir. bazı durumlarda, özveri ve fedakarlık o kadar büyüktür ki, kişi ilişkide kendini tamamen unutup diğeri için yaşamaya başlar, kişiliğini tamamen kaybeder.

aslında, fedakarlık kelimesi latince "sacro" ve "facere" kelimelerinden gelir ve kelimenin tam anlamıyla "kutsal kılmak" demektir. bu, derinlerde, kayıtsız teslimiyet anlamına gelir, sanki kişi kendisi daha düşük bir rol üstlenmiş ve adeta partnerini bir kaide üzerine yerleştirilmiş gibidir.

ve en önemli soru: kişiyi feda etmeye iten nedir?
bu noktada en önemli şey, bir bakıma insanı fedakarlık yapmaya iten güdülerdir. aslında birçok nedenden dolayı fedakarlık yaparız ama bu fedakarlıkların hepsi bizi mutluluğa götürmez. peki, partnerinizi mutlu etmek için isteyerek mi fedakarlık yapıyorsunuz yoksa aslında sadece çatışmalardan ve fikir ayrılıklarından kaçınmaya mı çalışıyorsunuz?

- kaçmak için fedakarlık: çatışmadan kaçınma arzusunun motive ettiği fedakarlıklarla ilgilidir. kişi atacağı adımdan dolayı kendini kötü hissedeceğini, ancak en azından ilişkideki bir problemden kaçınacağını düşünür. ancak gerçekte, fedakarlığın temelinde kaçınma söz konusu olduğunda durum hiç de böyle değildir, bu karar mutluluğu zayıflatır ve her iki üyenin memnuniyetini en aza indirir.

- yakınlaşmak için fedakarlık: bu durumda fedakarlık partneri mutlu etmek için yapılır. mesela partnerini hayallerini gerçekleştirmesine yardımcı olmak için kişisel hedefleri ertelemek gibi. bu durumda fedakarlık, norm haline gelmediği sürece güven ve memnuniyeti artırabilir.

- işlemsel fedakarlık: bazı durumlarda, fedakarlık partneri tatmin etmek için değil, onu bir pazarlık kozu olarak kullanmak için yapılır. partnerle müzakere etmekte yanlış bir şey yoktur, ancak fedakarlık yapmak ve sonra onları yüzlerine vurmak ya da karşılığını almaya çalışmak, ilişkide korkunç bir hasara yol açacak, partnerde derin bir hayal kırıklığı ve kızgınlık yaratacaktır.

- tükenmişlik nedeniyle fedakarlık: maryland üniversitesi ve amsterdam üniversitesi'nden psikologlar, çiftlerinin her ikisinin de yabancılara rahatsız edici sorular sorması gerektiği bir deney geliştirdi, ancak çiftler görüşme yaptıkları kişileri kendi aralarında bölüşmekte serbestti. en duygusal ve entelektüel olarak tükenmiş hissedenlerin partnerleri için fedakarlık yapma olasılıklarının daha yüksek olduğunu buldular. bu, bitkin olduğumuzda, sevdiklerimize yardım etme eğilimimize göre kararlar verdiğimizi gösteriyor. ayrıca, çift ilişkileri söz konusu olduğunda, diğerinin ihtiyacını tatmin etmekten ibaret olan baskıya boyun eğme olasılığımız da artacaktır. ancak bu durumun tersine, iyi bir öz kontrolümüz olduğunda, ilk dürtüye o kadar kolay teslim olmaz, tüm faktörleri değerlendirir, ve sadece partnerimizin değil, aynı zamanda kendi ihtiyaçlarımızı da göz önünde bulundururuz.

ilişkiler iki kişiliktir
aşk, iki faktörlü bir denklemdir, yani iki kişinin bu konuda emek vermesi gerekmektedir. sadece biri emek verirse, ilişki dengesiz ve tek taraflı olacaktır. sonunda, emek veren kişi bitkin düşecek ve derin bir şekilde tükenmiş ve ihmal edilmiş hissedecektir.

kaynak
devamını gör...

enolpirüvat transferaz enzimini inhibe ederek bakteri hücre duvar sentezinin ilk aşamasını bloke eden antibiyotiktir.
alt üriner sistem tedavisinde tek doz kullanımı mevcuttur.
devamını gör...

kırgızlar ms (840-1207); uygur devleti’ne son vererek baykal gölü yakınlarında devletlerini kurmuşlardır. orhun bölgesinin, türk yurdu olmaktan çıkıp moğolistan’ın bir parçası haline gelmesine neden olmuşlardır.

kaynak: tarih dersi notlarımdır. bana ait değildir.
devamını gör...

satranç.

tek yaşadığım ve çevremde oyunu bilen biri olmadığı için öylece duruyor. belki ben de unutmuşumdur hangi taşı nereye koycağımı ama atmaya kıyamıyorum sebepsiz.

ilerde bisiklet sürmek gibi otomatikmen hatırlarım oynamasını lakin karşımda biri oturcak mı asıl mesele bu.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim