aynı anda iki dil öğrenilebilir mi sorunsalı
ben, iki dili eş zamanlı öğrenmedim sevgili yazar fakat bir yabancı dil bildiğim hâlde ikincisini öğrenmek çok kolay olmuştu. sözcükleri, cümle yapılarını hatırlarken o dilleri, birbirleriyle karşılaştırırdım aralarında, türkçe ile karşılaştırmazdım çoğu zaman. dil öğrenenlere de çok saygı duyuyorum. öğrenin sayın yazar, iki dili de öğrenirsiniz. yürüyün gelsin.
--------------------------------------------------------
dil öğrenecek arkadaşlara faydalı olabileceğini düşündüğüm birkaç öneri yazmak istiyorum, benim çok işime yaramıştı:
en büyük önceliğiniz hâlihazırda öğrendiğiniz dilde, o dili çalıştığınız her gün, cümleler kurmak olsun. bu cümleleri de ezberlediğiniz yeni kelimelerle yapmak. mesela, ingilizce öğrenmeye başladınız, kimse sizden charles dickens cümleleri kurmanızı beklemiyor ilk günden. nasıl olacak bu cümle işi bir bakalım:
1. portakal satın aldım.
-- ı bought some oranges.
2. marketten portakal satın aldım.
-- ı bought some oranges from the supermarket
3. dün, marketten portakal satın aldım.
-- yesterday, ı bought some oranges from the supermarket.
4. dün, evimin yakınlarındaki marketten portakal satın aldım.
-- yesterday, ı bought some oranges from the supermarket near my house.
siz farkında dahi olmadan cümlelerinizin geçireceği evrim işte buna benzer bir şey olacaktır. ancak dikkat: dili öğrenmeye başladığınız andan cümle kurmaya da başlamalısınız,*dildeki seviyeniz ile cümle kurma seviyeniz, yukarıdaki örneklerdeki gibi eşit terazi gitmeli.
peki bu, size ne katacak?
1. öğrendiğiniz dilin cümle yapısı nasıldır öğreneceksiniz. özne nereye gelir, yüklem, dolaylı tümleç, nesne... nereye konur o dilde, o cümlede onu öğreneceksiniz.
2. sürekli cümle kurduğunuzdan ötürü, o dili bildiğini sananlar kelime düşünürken siz, daha önce kurduğunuz cümleleri istemsizce hatırlayıp o dili patır patır, çatır çatır konuşacaksınız. nitekim bir dil için en önemli haslet, özellikle günümüzde, speaking ve pronounciation becerileridir.*
3. writing* becerisine sahip olacaksınız. yarın bir gün o dilde resmi bir makale yazacak olsanız yazabilirsiniz böyle çalıştıktan sonra çünkü siz hâlihazırda binbir türlü cümle kurmuş olacaksınız.
4. yeni ezberlediğiniz kelimeleri, cümle içinde kullanacağınız için, daha az unutacaksınız.
son not: bu dört madde, öğrendiğimiz dilde, en başından başlayarak sürekli cümle kurmanın bize sağlayacağı faydalardı.
---------------------------------------------------
ikinci büyük önceliğiniz dil mantığı olmalı. nedir dil mantığı? örnek:
"ben de seninle geliyorum." deriz biz türkçede, türkçe mantığı budur.
"ı'm going with you." der ingilizce native'i, coming demez. ingilizce mantığı da budur.
dil mantığına örnek olabilecek en basit emsallerden biri budur, çeşitlendirilebilir.
bu durumda biz, coming dediğimizde karşımızdaki demek istediğimizi tabii ki anlayacaktır; bu örnek özelinde. ama biz güzel ingilizce konuşmuyor olacağız.
daha kötüsü, hiç anlamayacağı durumlarda olacaktır:
"kendimi senin yerine koyuyorum..." diyelim,
"ı put myself your place..." oldu mu, neyse ki hayır.
"ın your shoes" diyeceğiz. ayakkabılarının içinde mi yani? hayır. senin yerinde olmak. ın my shoes, benim yerimde olmak...
yabancı bir parça olmasına rağmen hepimizin bildiği bir örnek verelim:*
"put under the pressure of walking in your shoes."
çeviri:
kendimi, senin yerine koymanın; senin yolundan yürümenin baskısı altındayım.
veya eminem'den beautiful örneği:
"ın my shoes, just to see, what it's like to be me..."
çeviri:
kendimi benim yerime koy, ben olmanın ne demek olduğunu fark edebilmek için.
dil mantığı da işte buna deniyor. bunun önemi nerede devreye giriyor? hangi dili öğrenirseniz öğrenin, o dilin mantığını kavramadıktan, o dili konuşan insanların kafasının içine girmedikten sonra bir seviyede tıkanırsınız. bir süre sonra ancak ingilizce konuşmaya çalışan bir türk olursunuz mesela, ingilizce konuşabilen bir türk değil.
*
--------------------------------------------------------
dil öğrenecek arkadaşlara faydalı olabileceğini düşündüğüm birkaç öneri yazmak istiyorum, benim çok işime yaramıştı:
en büyük önceliğiniz hâlihazırda öğrendiğiniz dilde, o dili çalıştığınız her gün, cümleler kurmak olsun. bu cümleleri de ezberlediğiniz yeni kelimelerle yapmak. mesela, ingilizce öğrenmeye başladınız, kimse sizden charles dickens cümleleri kurmanızı beklemiyor ilk günden. nasıl olacak bu cümle işi bir bakalım:
1. portakal satın aldım.
-- ı bought some oranges.
2. marketten portakal satın aldım.
-- ı bought some oranges from the supermarket
3. dün, marketten portakal satın aldım.
-- yesterday, ı bought some oranges from the supermarket.
4. dün, evimin yakınlarındaki marketten portakal satın aldım.
-- yesterday, ı bought some oranges from the supermarket near my house.
siz farkında dahi olmadan cümlelerinizin geçireceği evrim işte buna benzer bir şey olacaktır. ancak dikkat: dili öğrenmeye başladığınız andan cümle kurmaya da başlamalısınız,*dildeki seviyeniz ile cümle kurma seviyeniz, yukarıdaki örneklerdeki gibi eşit terazi gitmeli.
peki bu, size ne katacak?
1. öğrendiğiniz dilin cümle yapısı nasıldır öğreneceksiniz. özne nereye gelir, yüklem, dolaylı tümleç, nesne... nereye konur o dilde, o cümlede onu öğreneceksiniz.
2. sürekli cümle kurduğunuzdan ötürü, o dili bildiğini sananlar kelime düşünürken siz, daha önce kurduğunuz cümleleri istemsizce hatırlayıp o dili patır patır, çatır çatır konuşacaksınız. nitekim bir dil için en önemli haslet, özellikle günümüzde, speaking ve pronounciation becerileridir.*
3. writing* becerisine sahip olacaksınız. yarın bir gün o dilde resmi bir makale yazacak olsanız yazabilirsiniz böyle çalıştıktan sonra çünkü siz hâlihazırda binbir türlü cümle kurmuş olacaksınız.
4. yeni ezberlediğiniz kelimeleri, cümle içinde kullanacağınız için, daha az unutacaksınız.
son not: bu dört madde, öğrendiğimiz dilde, en başından başlayarak sürekli cümle kurmanın bize sağlayacağı faydalardı.
---------------------------------------------------
ikinci büyük önceliğiniz dil mantığı olmalı. nedir dil mantığı? örnek:
"ben de seninle geliyorum." deriz biz türkçede, türkçe mantığı budur.
"ı'm going with you." der ingilizce native'i, coming demez. ingilizce mantığı da budur.
dil mantığına örnek olabilecek en basit emsallerden biri budur, çeşitlendirilebilir.
bu durumda biz, coming dediğimizde karşımızdaki demek istediğimizi tabii ki anlayacaktır; bu örnek özelinde. ama biz güzel ingilizce konuşmuyor olacağız.
daha kötüsü, hiç anlamayacağı durumlarda olacaktır:
"kendimi senin yerine koyuyorum..." diyelim,
"ı put myself your place..." oldu mu, neyse ki hayır.
"ın your shoes" diyeceğiz. ayakkabılarının içinde mi yani? hayır. senin yerinde olmak. ın my shoes, benim yerimde olmak...
yabancı bir parça olmasına rağmen hepimizin bildiği bir örnek verelim:*
"put under the pressure of walking in your shoes."
çeviri:
kendimi, senin yerine koymanın; senin yolundan yürümenin baskısı altındayım.
veya eminem'den beautiful örneği:
"ın my shoes, just to see, what it's like to be me..."
çeviri:
kendimi benim yerime koy, ben olmanın ne demek olduğunu fark edebilmek için.
dil mantığı da işte buna deniyor. bunun önemi nerede devreye giriyor? hangi dili öğrenirseniz öğrenin, o dilin mantığını kavramadıktan, o dili konuşan insanların kafasının içine girmedikten sonra bir seviyede tıkanırsınız. bir süre sonra ancak ingilizce konuşmaya çalışan bir türk olursunuz mesela, ingilizce konuşabilen bir türk değil.
*
devamını gör...
vergi alınmayan şey
türkiye'de şu an için nefestir. bir kaç yıla kalmaz o da gündeme gelir. önce her absürt hükümet icraatında olduğu gibi yohaaartık deriz sonra alıştıra alıştıra normalleştirip hayatımıza sokarlar. kimsenin de gıkı çıkmaz.
devamını gör...
patates kızartması
mümkünse sabah saatlerinde yenmesi daha uygun olan bir kızartma türü. neden sabah saatlerin de peki?
patates kızartmasının vucutta ortalama sindirimi 12 saati buluyor. gece yatmaya yakın saatte kendinize bu kötülüğü yaparsanız, bir süre sonra nur topu gibi bir reflünüz olur.
patates kızartmasının vucutta ortalama sindirimi 12 saati buluyor. gece yatmaya yakın saatte kendinize bu kötülüğü yaparsanız, bir süre sonra nur topu gibi bir reflünüz olur.
devamını gör...
ekşi sözlük
geçen gün bir süredir girmediğim hesabıma gireyim, bir bakayım dedim. keşke demeseydim.
sadece cinsellik arayan, kimsenin insan gibi konuşamadığı bir platforma dönüşmüş. uzun süredir böyleydi, sığ, iğrenç ve lağım gibi. niyetinin kötülüğünü anladığım ve eğlence aramadığımı söylediğim için nefret dolu oldum, troll davranışları sergileyip troll olduğunu düşündüğümü söyleyince kaba oldum, hiç sevilmemiş oldum. inanılır gibi değil yemin ediyorum. buranın hoşgörüsünü -burada da var öyle insanlar ama daha az- seveyim, gece modumuzun loş ışıklarını izleyeyim. iyi ki varsın kafa.
sadece cinsellik arayan, kimsenin insan gibi konuşamadığı bir platforma dönüşmüş. uzun süredir böyleydi, sığ, iğrenç ve lağım gibi. niyetinin kötülüğünü anladığım ve eğlence aramadığımı söylediğim için nefret dolu oldum, troll davranışları sergileyip troll olduğunu düşündüğümü söyleyince kaba oldum, hiç sevilmemiş oldum. inanılır gibi değil yemin ediyorum. buranın hoşgörüsünü -burada da var öyle insanlar ama daha az- seveyim, gece modumuzun loş ışıklarını izleyeyim. iyi ki varsın kafa.
devamını gör...
masumiyet müzesi
orhan pamuk'un 10 yılda yazdığı muhteşem romanıdır. çıktıktan üç gün sonra en cok satanlar listesinde yerini alıyor.
yogun duygularla yaşanan yalnızlık ve ask hikayesi...okurken zorluk cektigim bırakmak istediğim yerler oldu bi yandan diyorum nasıl sevilir bu kadar bi yandan da sanki ben hissediyorum yaşadıklarını.
hayatımın en mutlu anıymış bilmiyordum
--- alıntı ---
yogun duygularla yaşanan yalnızlık ve ask hikayesi...okurken zorluk cektigim bırakmak istediğim yerler oldu bi yandan diyorum nasıl sevilir bu kadar bi yandan da sanki ben hissediyorum yaşadıklarını.
hayatımın en mutlu anıymış bilmiyordum
--- alıntı ---
devamını gör...
çocuklara iki isim verme modası
özellikle 90lı yıllarda pek çok ailenin dağılmasını engelleyen moda.
erkek çocuk üzerinden gidelim, şöyle ki ebeveynlerden biri oğluna kendi babasının ismini vermek ister, diğer ebeveyn ise doğal olarak bu duruma karşı çıkar. ancak bir şekilde orta yolun bulunması gerekir zira öncelik evlilik kurumudur. böylece, her şeyden habersiz zavallı çocuğa isim verilirken aşağıdaki denklem kullanılır.
dede ismi + can = dede ismi can
tabi bu durumda çocuk büyüdüğünde dede ismi ve can arasında gelip gidecektir. çünkü can modernizmi simgelerken dede ismi geleneklere işaret etmektedir.
örneğin; bilal can, hakkı can, süleyman can, rıfkı can
peki ya şimdi kim bu çocuk ? rıfkı mı? can mı ? yoksa rıfkı can mı?
neyse ki gelenekleri bertaraf ettik, büyük söylenceleri bir kenara bırakıp post modern çağa ayak uydurduk. astrologlar isim analizi ile bireyi yorumlarken büyük zorluk çekiyordu. astrologları üzmeyin.
erkek çocuk üzerinden gidelim, şöyle ki ebeveynlerden biri oğluna kendi babasının ismini vermek ister, diğer ebeveyn ise doğal olarak bu duruma karşı çıkar. ancak bir şekilde orta yolun bulunması gerekir zira öncelik evlilik kurumudur. böylece, her şeyden habersiz zavallı çocuğa isim verilirken aşağıdaki denklem kullanılır.
dede ismi + can = dede ismi can
tabi bu durumda çocuk büyüdüğünde dede ismi ve can arasında gelip gidecektir. çünkü can modernizmi simgelerken dede ismi geleneklere işaret etmektedir.
örneğin; bilal can, hakkı can, süleyman can, rıfkı can
peki ya şimdi kim bu çocuk ? rıfkı mı? can mı ? yoksa rıfkı can mı?
neyse ki gelenekleri bertaraf ettik, büyük söylenceleri bir kenara bırakıp post modern çağa ayak uydurduk. astrologlar isim analizi ile bireyi yorumlarken büyük zorluk çekiyordu. astrologları üzmeyin.
devamını gör...
içi dışı bir olmak
insanlarin durustlugu, durust olmayi ovduklerini sandigi davranis bicimi.
oysaki ici disi bir olmak; akildan geceni olcup bicmeden, dan diye soyleme seklidir. neyi nerede soyleyecegini kestiremeyen insanlarin sigindigi liman gibidir, zira duz insan ile karistirilmaktan imtina ederler.
halk arasinda patavatsiz olarak nitelendirilen insanlari bu gruba dahil edebiliriz. siz siz olun oyle her yerde "benim icim disim bir abiciim nedir yani, tutamiyorum!" demeyin, yanlis anlasilmaya mahal vermeyin. operim.
oysaki ici disi bir olmak; akildan geceni olcup bicmeden, dan diye soyleme seklidir. neyi nerede soyleyecegini kestiremeyen insanlarin sigindigi liman gibidir, zira duz insan ile karistirilmaktan imtina ederler.
halk arasinda patavatsiz olarak nitelendirilen insanlari bu gruba dahil edebiliriz. siz siz olun oyle her yerde "benim icim disim bir abiciim nedir yani, tutamiyorum!" demeyin, yanlis anlasilmaya mahal vermeyin. operim.
devamını gör...
magnum dondurmaya yüklenen erotizm misyonu
batesmotelpro'nun dalgasını çoktan geçtiği misyondur.
edit: ne kadar dalga geçilirse geçilsin, o misyon işe yarıyor. o dondurma bugün en çok satanlardan. ben olsam ben de yüklerim o misyonu.
edit: ne kadar dalga geçilirse geçilsin, o misyon işe yarıyor. o dondurma bugün en çok satanlardan. ben olsam ben de yüklerim o misyonu.
devamını gör...
defterden silmek
bir kişi ile arasındaki yakınlığı bitirmek, bir kişiyi dostluktan çıkarmak.
devamını gör...
pazarda 10 liraya çanta alan varoş kız
başlık ve tanım ne kadar şuursuzca ve vasat.. kelime bulamadım gerçekten.
bir lokma ekmeğe muhtaç olan o kadar insan varken.. ne bileyim. insanları fiziksel görünüşüne, maddiyatına göre yargılamak.. çocuk esirgeme kurumlarında böyle "varoş" kızlar olabiliyor senin deyiminle. yüzlerine böyle söyleme bari, çok onur kırıcı. insanoğlu ne zaman para sevdasından vazgeçecek bilmiyorum ama acınası. herkes aynı imkanlarla yaşayamıyor. özür diliyor o kızlarım da 10 tl'lik çanta aldıkları için.
bu başlığa kadar severek takip ettiğim bir yazardın, gülerdim yazılarına hatta ama bundan sonra senin ve yazıların hakkında aynı şeyi düşüneceğimi sanmıyorum. bu düşünceni bir gün değiştirirsin umarım.
bir lokma ekmeğe muhtaç olan o kadar insan varken.. ne bileyim. insanları fiziksel görünüşüne, maddiyatına göre yargılamak.. çocuk esirgeme kurumlarında böyle "varoş" kızlar olabiliyor senin deyiminle. yüzlerine böyle söyleme bari, çok onur kırıcı. insanoğlu ne zaman para sevdasından vazgeçecek bilmiyorum ama acınası. herkes aynı imkanlarla yaşayamıyor. özür diliyor o kızlarım da 10 tl'lik çanta aldıkları için.
bu başlığa kadar severek takip ettiğim bir yazardın, gülerdim yazılarına hatta ama bundan sonra senin ve yazıların hakkında aynı şeyi düşüneceğimi sanmıyorum. bu düşünceni bir gün değiştirirsin umarım.
devamını gör...
yazıp yazıp silinen mesajlar
yazıp yazıp siliniyorsa konu derindir. derin konuları da sakin olunan bir zamanda yüz yüze konuşmak en iyisi.. yoksa, bir derdini anlatmaya çalışırken, ortaya başka bir dert çıkıyor, sonra ayıkla pirincin taşını..
bir de yüz yüze konuşurken karşı tarafa duygunuzu geçirme imkanınız var ama mesajda karşı taraf hangi duygu tonundaysa mesajı öyle yorumluyor, yani kendinizi onun duygularının insafına bırakmış oluyorsunuz ki bu da çok riskli bir durum..
bir de yüz yüze konuşurken karşı tarafa duygunuzu geçirme imkanınız var ama mesajda karşı taraf hangi duygu tonundaysa mesajı öyle yorumluyor, yani kendinizi onun duygularının insafına bırakmış oluyorsunuz ki bu da çok riskli bir durum..
devamını gör...
istiklal mahkemeleri
türk yargı erki denilince akla ilk gelen, o şaşalı, dillere destan mahkemedir. 1920 ila 1927 arasında aktifliğini sürdüren mahkemede, kurtuluş savaşımıza karşı çıkan; ülkemizi şeyhler şıhlar ülkesi yapmak isteyen, ülkemizin ingiliz malı olmasını düşleyen, bağımsızlık ve hakimiyete gözü kör karşı çıkan kişiler ve casusluk ile savaşın seyrini aleyhimize çevirmek isteyenlerin yargılanıp yağlı kurgana gönderildiği mahkemedir. *
ahh keşke tekrar olsa... demokrasi ve cumhuriyete karşı çıkan; sakalına şalvarına tükürdüğüm, çocuk tacizcisi, bombacı tipler bir asılsa keşke. çok mu şey istiyorum?
istiklâl mahkemesi, türk kurtuluş savaşı sırasında ayaklanma çıkaran ve yağmaya girişenleri, bozguncuları, orduya ait silah ve mühimmatı çalanları, casusları, asker kaçaklarını ve bağımsızlık hareketini engelleme amacıyla propaganda yapanları yargılamak için, çıkarılan özel bir kanunla ilk olarak 18 eylül 1920 tarihinde kurulan mahkemelerdir. ilk dönem istiklâl mahkemeleri, ankara'daki hariç olmak üzere 17 şubat 1921 tarihinde kapatıldı. ikinci dönem istiklâl mahkemeleri, çalışmalarına 30 temmuz 1921'de başladı ve 1923'ün ekim ayına dek faaliyetlerini sürdürdü. üçüncü ve son dönem istiklâl mahkemeleri ise 1923 ile 1927 yılları arasında etkin oldu.
kurtuluş savaşı yıllarında görev yapan birinci dönem istiklâl mahkemeleri dışında daha sonraları da dönemlerine göre farklı vazifeler yürüten istiklâl mahkemeleri kurulmuştur. sonradan kurulan bu mahkemeler birer devrim mahkemesi niteliğindedir. uğur mumcu'ya göre bu kurumlar mahkeme değil, savaş ve ihtilal gibi özel durumlarda isyancı, bozguncu ve karşı devrimcilerin yargılandığı anti-demokratik "infaz kurulları"dır.
kaynak: vikipedi
ahh keşke tekrar olsa... demokrasi ve cumhuriyete karşı çıkan; sakalına şalvarına tükürdüğüm, çocuk tacizcisi, bombacı tipler bir asılsa keşke. çok mu şey istiyorum?
istiklâl mahkemesi, türk kurtuluş savaşı sırasında ayaklanma çıkaran ve yağmaya girişenleri, bozguncuları, orduya ait silah ve mühimmatı çalanları, casusları, asker kaçaklarını ve bağımsızlık hareketini engelleme amacıyla propaganda yapanları yargılamak için, çıkarılan özel bir kanunla ilk olarak 18 eylül 1920 tarihinde kurulan mahkemelerdir. ilk dönem istiklâl mahkemeleri, ankara'daki hariç olmak üzere 17 şubat 1921 tarihinde kapatıldı. ikinci dönem istiklâl mahkemeleri, çalışmalarına 30 temmuz 1921'de başladı ve 1923'ün ekim ayına dek faaliyetlerini sürdürdü. üçüncü ve son dönem istiklâl mahkemeleri ise 1923 ile 1927 yılları arasında etkin oldu.
kurtuluş savaşı yıllarında görev yapan birinci dönem istiklâl mahkemeleri dışında daha sonraları da dönemlerine göre farklı vazifeler yürüten istiklâl mahkemeleri kurulmuştur. sonradan kurulan bu mahkemeler birer devrim mahkemesi niteliğindedir. uğur mumcu'ya göre bu kurumlar mahkeme değil, savaş ve ihtilal gibi özel durumlarda isyancı, bozguncu ve karşı devrimcilerin yargılandığı anti-demokratik "infaz kurulları"dır.
kaynak: vikipedi
devamını gör...
beklentileri azaltarak yaşamak
günümüz koşullarında hiç kuşkusuz hayatı daha yaşanabilir hale getirir.
devamını gör...
çok yüksek insani gelişme seviyesi
olgunlasma seviyesi olabilir. o doneme gelene kadar iyi kotu bir cok tecrubeler edinilir, hatalar yapilir, keskeler cogalir.dogru ya da yanlis insanlar gelir gecer... duse kalka karakter bir sekilde sekillenir. boyle omur gecerken insan yasadiklariyla harmanlanir, karakteri tam manasiyla oturur. o olgunluk seviyesine gelince insan, kendini en gelistirdigi mertebeye yukselir. s. freud 'un bununla ilgili bir sozu vardir cok hosuma gider; "bir olgunluk seviyesi vardir. o seviyeye ulasinca kimseyle ugrasasin gelmiyor. kendini yetistirememis, sinsi, iki yuzlu insanlardan uzaklasiyorsun. seni hasta edecek insanlarla birlikte olmaktan vazgeciyorsun. o seviyeye ulasinca kendine deger vermeyi ogreniyorsun"...kendine deger vermenin otesinde artik hicbir seye sasirmiyorsun, "bu da olabilir" deyip gecmeyi ogreniyorsun, bir sekilde buyuyorsun... iste buyudugun anda en gelistigin ana tekabul edebiliyor...
devamını gör...
ülke bu haldeyken kuzenle evliliğe laf atan tipler
ne yazsam bilemedim ya cümle o kadar değişik başlayıp bi o kadar değişik yere gidiyor ki ne alaka diyorsun.
ya tamam sen kuzeninle yine evlen ama ülke ekonomisinin bu durumla alakası nedir? baslık parası yüzünden mi kuzeni sectin, kayıvalide damping mi yaptı, yabancı değilsin diye %5 iskonto mu yaptı.
koli bandıyla baldızı eşantiyon diye mi bantladı
ya tamam sen kuzeninle yine evlen ama ülke ekonomisinin bu durumla alakası nedir? baslık parası yüzünden mi kuzeni sectin, kayıvalide damping mi yaptı, yabancı değilsin diye %5 iskonto mu yaptı.
koli bandıyla baldızı eşantiyon diye mi bantladı
devamını gör...
recep tayyip erdoğan gittiğinde yerine gelecek kişi
valla koltuk boşken bile doları ve enflasyonu düşürecektir, benim oyum koltuğa.
devamını gör...
duşta su sıcaklığını ayarlamakla geçen süre
geçen zamanın uzunluğuna göre ankara veya stockholm radyosuna bağlanmanızla sonuçlanabilecek süreç*
devamını gör...
birini unutmanın en iyi yolu
kişiyle hiç bir şekilde iletişime geçmemektir. bir de zaman. her şeyin ilacı malum.
devamını gör...
kitap kazanmak için kendini kasmayan yazar
o 800 tanımı kalitesiz entry girerek doldurmak istemediğim için kasmıyorum.
devamını gör...
