uzun otobüs yolculuğuna çıkmışsanız gece molasında tost ve çay ile karnınızı doyurursunuz. sonra otobüsünüz hareket ettiğinde koltuğunuza kurulur ve tatlı bir uykuya dalarsınız. ancak böylesi olasıdır.
devamını gör...

insanlar değişmiyor. insanlar değişmez. insanlar hep aynı. senin sevgin onu değiştirmez. senin sevgin onu iyileştirmez. barışmayın.
devamını gör...

mucize beklemekle eş değerdir. emek vermeden hiçbir şey olmaz, olan şeyden de pek hayır gelmez.
devamını gör...


bu gece son şarkısını 'kafa sözlük' için çalalım.
yeni gelen ismi

bu şekilde karşılıyoruz. ne yapalım veda'lar da mı kalalım. biz burada kalalım.
haydi lilililili...

edit: lililili diye karşıladığım sözlük ismi normal çıktı. normal olmak zorunda mıyım diye bağırasım geldi de neyse..lililili...
devamını gör...

her gün akışta rastladiğim,allah'ım lütfen birilerinin ilgisini çeksinler de ne muhteşem kişilikleri olduğunu artık özel mesaj yoluyla anlatsalar diye dualar ettiğim yazarlardir.

gerçi kısa süreli ilgi çektikleri muhakakk ama sonuca varamiyor besbelli ki çok sürmeden yine sahalara iniyorlar.
bol şans canlarım..
tüm sahne isiklari sizinle olsun..*
devamını gör...

tercüme, edebiyat, rock and roll ve görsel.
devamını gör...

#1347113 takip etmekten keyif aldığım yazarlar böyle başlıklar açınca sözlükten daha büyük bir keyif alıyorum ve yazar arkadaşıma çok teşekkür ediyorum bu başlık için.

bilginin tanrısallığı var olduğunu kabul etmemiz gereken durumdur. bilginin insan ırkına verdiği gücün farkında olmamız türün devamı açısından çok önemli bence.

sahip olduğumuz bilgiyi aktararak çoğalttıkça diğer türler üzerinde kurduğumuz vahşi ve baş edilemez hükümranlık da güç kaybetmeden sürecek böylelikle. bilgi gücü elde tutmanın yegane yoludur aslında.

ben bu tanrısallığı çok uzun zaman önce kabul ettim. bilgili insanlara değil ama bilgiye biat etmeyi öğrendim küçük yaşta. öğrendikçe kendimi daha güçlü hissetmeye başladım. tanrılar katına henüz edilemedim belki ama en azından yazmaya başladıkça kendi öykülerimin tanrısı olmayı başardım.

ben edindiğim bütün bilgileri bir araya getirip üzerlerine her gün yeni bilgiler eklemeye ant içerek döngüsel ve çıkmaz sokak bir ibadete giriştim yıllardır. yalancı tanrılığımı ilan etmek üzere olduğum kendi evrenimin inanmış tek müridi olmaktan dolayı gururluyum.

in knowledge i trust!
devamını gör...

tabi zaten babası'nın malı değil mi? ayrıca gitme imkanım olsa 5 dakika durmam yani açık net. jurassic park'a döndü güzelim ülke iyice.
devamını gör...

kendileri norveçli black metal grubudur. grup üyeleri kendilerine kuzeyin oğulları lakabını takmışlardır. şarkı sözleri olsun, şarkıların ritmi olsun son derece isyan ve karanlık barındırır. hatta nikim olan the rise of darkness, immortal’ın all shall fall albümüne ait bir şarkıdır.

geçmişte çok albüm yapmışlar, çok tepki ile karşı karşıya kalmışlar, sevildikleri gibi bir o kadar da gömülmüşler. black metal zaten öyle herkesin sevdiği bir metal türü değildir. serttir, şarkılarda isyan olur, başkaldırış olur, karanlık olur -ki zaten black metal grupları şarkılarını karanlıktan ilham alarak yapmışlardır.

grup sonra bir takım olaylardan ötürü de dağılmıştır. grubun vokali abbath’da kendi ismini verdiği bir grup kurup birkaç arkadaşıyla oradan yola devam etmiştir.

grubun sevimli mi sevimli vokali olan abbath’a aşığım ben. son derece sempatik, komik. şarkıların video kliplerinden de bu net şekilde anlaşılır.

all shall fall
at the hearth of winter
sons of northern darkness
damned in black
the seventh date of blashyrkh (live)

gibi albümleri, immortal’ın favorim olan albümleridir. daha çok güzel albümleri var fakat bunlar ben de başkadır.
devamını gör...

nemo surdior est quam is qui non audiet

"hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır değildir." anlamına geliyor.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sevgili iko bir tane galatasaray rozeti yapar mısın lütfen demek istediğim başlıktır.
devamını gör...

"felsefenin temel sorusu, yaşamın yaşanmaya değip değmeyeceğine karar vermektir."

7 kasım 1913'te cezayir'in mondovi kasabasında doğmuştur. ı. dünya savaşı'nda albert camus henüz 11 aylık iken babasını kaybetmiştir. albert camus'un babasına ait hatıraları maalesef ki birkaç fotoğraf ve annesinin anlattığı birkaç hikayeden ibaret olacaktır ömrü boyunca. babasının mezarını da ancak 40 yıl sonra, camus 40 yaşındayken bulabilmiştir. mezar taşının altında yatan kişi 29 yaşındayken vefat etmişti. hiç tanımadığı babasının kendinden genç olduğu bir buluşmaydı bu. ilk adam adlı eserinde de dediği gibi: "oğlunun babadan daha yaşlı olduğu yerde, yalnızca çılgınlık ve kaos vardı."

babasının ölümünden sonra, camus ve ailesi oldukça zor geçen günlerin içine girmiştir. maddi yetersizlikler aileyi günden güne zorlamıştır. anne catherine, evlere temizlik işlerine giderek iki oğlunu da okutmuştur. bu yıllarda yaşadıklarını "tersi ve yüzü" adlı eserinde anlatmıştır camus.

liseyi burslu okuyan camus daha sonra felsefe okumak için cezayir üniversitesi'ne girmiştir. bu yıllarda üç tutkusu vardır camus'nün: futbol, felsefe ve tiyatro. futbol, camus için hayata ve ahlaka dair gerçekçi bir pratik olmuştur her zaman. işte bu yüzden futbolu çok önemsemiştir. tam da bu yüzden ölümünden birkaç sene önce racing paris ile monaco arasında oynanan futbol karşılaşmasında da rastlarız camus'ye. kendisi de futbol oynamayı çok sevmektedir. ne yazık ki genç yaşta yakalandığı tüberküloz hastalığı, onun kalecilik kariyerine son vermesine neden olmuştur. felsefe ve tiyatro, onun için tutunacak son dallardır artık.

1936 yılında, "plotinos ve aziz augustinus" üzerine yazdığı tez ile felsefe eğitimini tamamlamıştır. aynı yıllarda ise bir grup arkadaşı ile iş tiyatrosu'nu kurmuştur. yine aynı yıllarda komünist partisi'ne katılmış ancak anlaşmazlık sebebiyle kısa sürede ayrılmıştır.

tam da bu yıllarda camus'nün eserleri peş peşe gelecektir. 1937'de tersi ve yüzü, 1942'de yabancı ve sisifos söyleni, 1947'de veba, son eseri sayılabilecek düşüş ise 1956 yılında yayımlandı. 1957 yılında ise "çağımızdaki insan vicdan problemini, keskin görüşlü bir ciddiyet ile aydınlatan edebi üretimi"nden ötürü nobel edebiyat ödülü'nü kazanmıştır. ödülü alırken ise şöyle demiştir camus: "kendi adıma ben sanatım olmadan yaşayamam."

camus'nün yaşadığı yıllarda paris, mükemmel bir entelektüel çevreye sahipti. ressamlar, şairler, yazarlar, filozoflar... varoluşçu felsefenin öncüsü sayılabilecek jean paul-sartre de paris'in sakinlerinden birisiydi o yıllarda. camus ile de oldukça sıkı bir dostlukları vardı. lakin bu dostluk 1950'lerin hemen başında son bulmuştur. sartre, camus ile dostlukları ile ilgili olarak şunları yazmıştır:
"o ve ben bir fikir ayrılığına düşmüştük. bir fikir ayrılığının önemi yok-bu ayrılığa düşenler birbirlerini bir daha hiç görmeseler bile- bu yalnızca, bizi ayıran kısıtlı, ufak dünyada birbirinin görüş alanını yitirmeden başka bir şekilde yaşama biçimi. bu durum beni onu düşünmekten, okuduğum kitapta ya da gazetede onun gözlerini hissetmekten ve merak etmekten alıkoyamadı: bununla ilgili ne düşünüyor? bununla ilgili şu anda ne düşünüyor?"

camus, 1960 yılının ocak ayında geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetmiştir. ailesiyle birlikte, lourmarin'de geçirdiği yılbaşından sonra paris'e dönerken gerçekleşmiştir. eşi ve iki çocuğu ile beraber tren ile dönecek iken son anda fikrini değiştirmiş ve yayıncısı ve arkadaşı michel gallimard'ın kullandığı araba ile dönmeye karar vermiştir. ölüm anında cebinde paris için bir tren bileti ve 1994 yılında yayımlanacak olan otobiyografik roman ilk adam'ın el yazmaları bulunmuştur. genç yaşta hayatını kaybeden ünlü yazar, eğer o gün fikrini değiştirmeyip ailesi ile trene binseydi belki çok daha farklı şeyler konuşuyor olacaktık. işin ilginç ve bir o kadar üzücü olan kısmı ise camus daha öncesinde, araba kazasıyla ölmeyi, en absürt ölüm olarak ifade etmiştir.

camus felsefesinin temelinde iki kavram bulunur: absürd ve intihar. insanın bu iki kavram ile karşılaşması, kaçınılmazdır. çünkü insan yaşamın anlamı ile oyalandıkça, yaşamın kendisinden ve bilincinden uzaklaşmıştır. işte tam da bu yüzden, dolaysız ve içten bir hesaplaşma gereklidir. absürd kavramı, dünya ile insan arasındaki anlamsızlık ve uyumsuzluk döngüsünü, birbirine yabancı olma durumunu ifade eder. bu varlığın kendi absürtlüğüdür. camus, bu kavramı sisifos söyleni adlı eserinde detaylı olarak incelemiştir. bu düşünce daha sonra absürdizm akımını ortaya çıkarmıştır. absürdizm, insanlığın evrende bir anlam bulma çabalarının boşa olduğunun ve bu uğraşın elbet başarısızlıkla sonuçlanacağını söyleyen bir akımdır. işte bu noktada sorulması gereken soru tüm bu absürtlüğün içinde yaşam yaşamaya değer mi? yoksa bütün bu absürtlüğe rağmen yaşamaya devam etmek, onu bir yükümlülük haline mi getirir? camus intihar sorusunu felsefenin temel sorusu haline getirirken aslında bunu amaçlamıştır. çünkü bu sorgulama gereklidir. absürd yaşama karşı, intihar düşüncesi absürde, boyun eğmek olduğu için camus tarafından ilk seçenek olarak görülmemiştir. absürde başkaldırı için, yaşamakta ısrar etmek, yaşamakta diretmek gerekir.

insan absürd olanı ve absürdün tam ortasında kaldığından beri dünyaya yabancı kalmıştır. bu yabancılık, bir kayıtsızlık, tepkisizlik olarak kendini ortaya koyar. camus'nün, "yabancı" adlı eserindeki meursault karakteri aslında bu yabancılaşmayı, kayıtsızlığı en üst perdeden aktarmayı başarmıştır. camus'nün, absürde karşı ortaya koymuş olduğu yol ise, yaratmaktır. o, yaşam ile intihar arasındaki çıkmazda yaşamdan tarafa olan yolun seçilebileceğine inanıyordu. onun için, yaşam elbette yaşanmaya değerdi, çünkü yaratma ve üretme imkânı bizim elimizdeydi. absürd olana karşı başkaldırı ancak bu şekilde mümkün olabilirdi. yaratmalıydık çünkü, gerçekliğin aşağı çeken çirkinliğini bu sayede alt edebilirdik. sanattan ve yaratımdan uzak bir yaşam, bizi ölüm safına zaten en başta alacaktır. "yaratmak yazgıya biçim vermektir."
devamını gör...

destansı olmasıydı. bir kalbimin olduğunu onla öğrenmiştim.

bir flört sitesinde tanışmıştık. evdeyken aileme yakalanmamak için hiç açmıyodum o sayfayı. sadece okuldayken yazışıyodum onunla. uzun uzun hayattan ve yaşadıklarımızdan bahsediyoduk. o siteyi bırakıp e-posta yoluyla konuşmaya başlamıştık. sonrasında buluşmuştuk.
karakteri tıpkı anlattığı gibiydi.
çok çekiciydi. gerek insanlığıyla, gerek dış görünüşüyle, bana verdiği değerle ona aşık olmamam mümkün değildi.

gizli buluşurduk hep.
o benim imkansızımdı. kalp sızımdı.

birlikte bisiklet sürerdik. bir keresinde sinemaya dahi gitmiştik. annem bırakmıştı beni. yakalanmayalım diye o salonda bekliyodu. çıkışta yine annem almıştı beni. nitekim yakalanmadık. o gece eve döndüğüm de aradı beni. aynı helikopterin sesini duyabilecek kadar yakın oturuyoduk.

ben artık yakalanma korkusunu kaldıramıyodum. ayrılık konuşmamı yaparken ikimiz de ağlıyoduk. o bana aşık bakan gözlerden vazgeçmek zorunda olmak kalbimi söküyodu. son sözü hala aklımdadır.

ilk aşkıyla olmadı ama umarım son aşkıyla mutlu olur. bana kalbimi öğreten o adam, nazarımda mutluluğu en çok hak eden kişidir.
devamını gör...

bizim kendimizde gördüğümüz ile başkasının bizde gördüğü farklıdır. bizim kendimizden beklediğimiz ile karşı tarafın bizden beklediği de farklıdır. bir imaj yaratıyoruz ve karşı tarafın bizi bu imajla bilmesini istiyoruz. çünkü gerçek benliğimizle aramız iyi değil. eğer benliğimizi kabul edip sevip ki nasıl olursak olalım sevmeliyiz. o zaman daha az aramız bozuk olur düşüncesindeyim. o zaman kendimizi kabul edip karşıya daha gerçek bir imaj çizebiliriz. olduğumuz gibi görünmek ümidi ile.
devamını gör...

iyi dediğiniz üç gün yaşamıyor arkadaşlar, nazar etmeyin.
devamını gör...

her zaman geçerli olmayan söz/önerme.
ayrılırsınız; "bitti" dersiniz; "artık onunla olmaz" dersiniz. ne zaman bu söylemleri ağzına alırsanız alın, hayat atabileceği en büyük tokadı atar suratınıza. zira saçma sapan bir olay yüzünden, gençliğin verdiği coşkudan ya da gevşeklikten ayrılmışsınızdır. aradan belli bir vakit geçtiğinde, ayrılma sebebinizin saçmalığını fark ettiğinizde ve gençlik denen şeyin hayatınızdaki en kıymetli insanı kaybetmenize yol açtığını fark ettiğinizde her şeyin eskisi gibi olması için elinizden geleni yaparsınız.

çok pişmanım sözlük. dalyan gibi bir adam, kaybettiği bir çift yeşil göz için gençliğine küfrediyor.
devamını gör...

beleş et !
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

isterim ki dünyanın bir numaralı ülkesi olalım, bilim, teknoloji,uzay,yapay zeka, sanayi, ticaret, savaş teknolojileri nde, dünyada tek olalım.
istemiyen in gözü çıksın,vatan haini olsun, amma amma insanları, halkı uyutarak,sadece laf ile,yalan dolan masallar ile insanları kandırmak, gerçeklerden uzak doğru olmayan bilgiler ile politika yapmak, olmaz.
keşke gerçekten o teknoloji ye sahip olsak.
antartika kıtası bölündü,pasta paylaşıldı biz daha yeni gemi yolladık turistik amaçlı gittiler geldiler elde bir şey yok, orda sadece guney kore'nin 3 ayrı yerde araştırma istasyonu var en az 10 yıldır, japan'ya mevsimlik ilköğretim öğrencilerini oraya götürüp aylarca eğitim veriyor.
yani demek istediğim laf olsun torba dolsun. seçim takvimi yaklaşıyor.
devamını gör...

insanları gereksiz yere aşağılamayan, bencil olmayan ve güzel yazan yazarlara her zaman hayranım lakin ukalalık yapıp milletin kusurunu bulmaya çalışan yazarlara da ziyadesiyle kılım. sözlük huzurunu bozmaktan başka bir şey yapmıyorlar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim