einstein haçı
pegasus takımyıldızı içinde yer alan kuasar.
uzaklığı yaklaşık 8 milyar ışık yılı olan bu kuasara bakarken, kendisini doğrudan göremiyoruz çünkü önünde bir galaksi var. fakat kütle çekimsel mercek etkisi nedeniyle, kuasarın ışığı farklı yollardan bükülerek galaksinin etrafını dolaşmış ve kuasarın 4 ayrı görüntüsünü çıkarmış ortaya. hiç görmüyor olmamız gerekirken 4 tane görüyoruz.
kütle çekimsel mercek etkisi, albert einstein tarafından öngörülmüştü. ayrıca ortaya çıkan şekil de bir haçı andırdığından cisim bu ismi almış.
uzaklığı yaklaşık 8 milyar ışık yılı olan bu kuasara bakarken, kendisini doğrudan göremiyoruz çünkü önünde bir galaksi var. fakat kütle çekimsel mercek etkisi nedeniyle, kuasarın ışığı farklı yollardan bükülerek galaksinin etrafını dolaşmış ve kuasarın 4 ayrı görüntüsünü çıkarmış ortaya. hiç görmüyor olmamız gerekirken 4 tane görüyoruz.
kütle çekimsel mercek etkisi, albert einstein tarafından öngörülmüştü. ayrıca ortaya çıkan şekil de bir haçı andırdığından cisim bu ismi almış.
devamını gör...
geceye bir kemal sunal repliği bırak
-meraba mülayim abi
-meraba canım.
bu herifi de hiç sevmem.
-meraba canım.
bu herifi de hiç sevmem.
devamını gör...
bir ömer hayyam rubaisi bırak
adam olduysan hesap ver kendine:
getirdiğin ne? götürdüğün ne?.
şarap içersem ölürüm diyorsun:.
içsen de öleceksin, içmesen de!"
yazilan bu rubailerin anlam derinliği o kadar fazla ki,insan ilk basta bir afalliyor. kalpten inandigi tüm inançlari bir kenara atip kendisi ile catisma haline giriyor. düşünüyor düşünüyor düşünüyor. yeri geliyor düşünmekten kafayi yiyor. ama en sonunda tüm inandigi seyler ile bu rubailerde yazanlarin zit seyler degil ; bir bütün oldugunu farkediyor..
getirdiğin ne? götürdüğün ne?.
şarap içersem ölürüm diyorsun:.
içsen de öleceksin, içmesen de!"
yazilan bu rubailerin anlam derinliği o kadar fazla ki,insan ilk basta bir afalliyor. kalpten inandigi tüm inançlari bir kenara atip kendisi ile catisma haline giriyor. düşünüyor düşünüyor düşünüyor. yeri geliyor düşünmekten kafayi yiyor. ama en sonunda tüm inandigi seyler ile bu rubailerde yazanlarin zit seyler degil ; bir bütün oldugunu farkediyor..
devamını gör...
normal sözlük'te kendi halinde yazan yazarlar
gün gelecek "aaa sende mi burdaydın" diyecekler.
devamını gör...
hastaneye tek başına giden kişi
benimdir defalarca yaşadım, ailem uzakta kendi başıma ilaçlı emarlar, tıp öğrencilerine doppler ultrason mezesi olmalar yaşadım da yaşadım. doktorun hımm çekişlerinde tek başıma, lan gittim kesin çekmeler... ama güzel tecrübe yalnız öleceksin dersi resmen.
devamını gör...
jouissance
jacques lacan tarafından ortaya atılan psikanalitik bir kavramdır.*
fransızca tam çevirisi cinsel arzu ve haz olsa da, lacan'a göre bu kavram, mutlak olarak tanımlanamayan fiziksel ve zihinsel tutku anlamında kullanılmıştır. ne demek bu?
jouissance, tam anlamıyla hazza hiçbir şekilde ulaşamamaktadır. zevkteki acıdır. acıdaki zevktir. yokluğun da varlığın da eşit miktarda tatminsizlik yarattığı bir duygudurumdur. ne diyor oscar wilde: "hayatta iki trajedi vardır: birisi istediğini elde edememek, diğeri ise elde etmektir."
bir örnek vermek gerekirse belki daha iyi kafamızda oturur. mesela bir ev istiyorsunuz ya da birine aşırı aşıksınız. onu elde edene kadar o "şey" çok değerlidir, çünkü ulaşılmazdır. ancak o şeyi elde ettiğinizde aslında hiç de öyle eşsiz olmadığını anlarsınız. artık ulaşmışsınızdır çünkü. işte kısaca böyle bir şeydir jouissance. aşık iken de jouissance yaşanır. inanılmaz mutlusunuzdur ancak içinizde hep bir soru vardır: acaba terk eder mi? acaba ölür mü? acaba beni gerçekten seviyor mu? gibi gibi..
her zaman şükredebileceğimiz keyifli bir yaşam diliyorum herkese..
fransızca tam çevirisi cinsel arzu ve haz olsa da, lacan'a göre bu kavram, mutlak olarak tanımlanamayan fiziksel ve zihinsel tutku anlamında kullanılmıştır. ne demek bu?
jouissance, tam anlamıyla hazza hiçbir şekilde ulaşamamaktadır. zevkteki acıdır. acıdaki zevktir. yokluğun da varlığın da eşit miktarda tatminsizlik yarattığı bir duygudurumdur. ne diyor oscar wilde: "hayatta iki trajedi vardır: birisi istediğini elde edememek, diğeri ise elde etmektir."
bir örnek vermek gerekirse belki daha iyi kafamızda oturur. mesela bir ev istiyorsunuz ya da birine aşırı aşıksınız. onu elde edene kadar o "şey" çok değerlidir, çünkü ulaşılmazdır. ancak o şeyi elde ettiğinizde aslında hiç de öyle eşsiz olmadığını anlarsınız. artık ulaşmışsınızdır çünkü. işte kısaca böyle bir şeydir jouissance. aşık iken de jouissance yaşanır. inanılmaz mutlusunuzdur ancak içinizde hep bir soru vardır: acaba terk eder mi? acaba ölür mü? acaba beni gerçekten seviyor mu? gibi gibi..
her zaman şükredebileceğimiz keyifli bir yaşam diliyorum herkese..
devamını gör...
çocukluk yıllarını hatırlatan kokular
beyaz sabun kokusu. herkesin bir yerde topyekun halı yıkadığı kareler beliriyor hafızamda.
devamını gör...
jr
1983 doğumlu fransız sokak sanatçısı.
pandemi döneminde bir çok yerin ziyaretçilere kapanmasıyla, halkın sanata ve kültüre erişimininin zorlaştığını vurgulamak için ''sanatı halka açmak'' adına floransa'daki strozzi sarayı'nın cephesine ilginç bir çalışma yapmış.
la ferita (2021)
eserin adı ''la ferita'' yara anlamına geliyor. pandemi döneminde müzeler başta olmak üzere sanat kurumlarının uzun süre kapalı kalmak zorunda kaldıklarından dolayı varlıklarını sürdürmekte zorlandıklarına atıf yapılmış.
kaynak
pandemi döneminde bir çok yerin ziyaretçilere kapanmasıyla, halkın sanata ve kültüre erişimininin zorlaştığını vurgulamak için ''sanatı halka açmak'' adına floransa'daki strozzi sarayı'nın cephesine ilginç bir çalışma yapmış.
la ferita (2021)eserin adı ''la ferita'' yara anlamına geliyor. pandemi döneminde müzeler başta olmak üzere sanat kurumlarının uzun süre kapalı kalmak zorunda kaldıklarından dolayı varlıklarını sürdürmekte zorlandıklarına atıf yapılmış.
kaynak
devamını gör...
larmina
bir süredir takibimde olup birçok tanımını severek okuduğum nadide yazardır.
devamını gör...
six day war
mahmut orhan'ın remix'i, muhteşem bir -tabiri caizse- ağıtı mahvetmiştir. david guetta'nın çanakkale türküsü'nü remix'lemesi gibi bir şey bu! savaşın kötülüğünü, rezilliğini, kepazeliğini böylesine güzel anlatabilen, böylesine güzel bir şarkıdan çıstak çıstak bir melodi çıkar mı? hadi çıktı, bu kadar mı kötü çıkarılır?
sözlerini elimden geldiğince çevireyim de*** bu şarkıyla kopan genç dimağlar utanır belki:
"haftanın başında,
zirve toplantısında konuşmalarını işiteceksin.
daha günlerden pazartesi.
müzakereler dağılıyor,
şu liderlerin çatık kaşlarına bak.
kılıç ve silah günü bugün.
yarın asla çok geç olmadan gelmez.
belki sen oturmuş yemek yerken,
haberler bir yumruk gibi çarpacak.
daha günlerden salı.
savaşacağımızı hiç düşünmemiştin,
gördüğümüz onca şeyden sonra.
"nisan 1"* günü bugün.
yarın asla çok geç olmadan gelmez.
hepimiz yer altına koşacağız,
ve sesi dinliyor olacağız.
daha günlerden çarşamba.
sığınağının loş ışığında,
biraz yün al ve örmeyi öğren.
çünkü uzun bir gün bugün.
yarın asla çok geç olmadan gelmez.
tependen bir ıslık duyacaksın,
öldün mü, kaldın mı?**
daha günlerden perşembe.
yerin sarsıldığını hissediyorsun,
milyonlarca* mum yanıyor etrafta,
doğum günün mü bugün?
yarın asla çok geç olmadan gelmez.
o sığınak evin bile olsa,
geride bırakacağın bir yaşam alanı.
daha günlerden cuma.
sen ışığa çıkarken,
gözlerin görüyor mu manzarayı?
kıyamet günü olmalı bugün.
yarın asla çok geç olmadan gelmez.
insanların nasıl düşündüğü komik değil mi?
bomba yaptılar ve nesilleri tükendi.
daha günlerden cumartesi.
sanırım yarın geldi ve artık çok geç."
olsun siz şey yapmayın gene de. yarın bir gün "giden gelmiyor acep nedendir" diye bir şey duyarsanız onda da göbek atın hatta.
sözlerini elimden geldiğince çevireyim de*** bu şarkıyla kopan genç dimağlar utanır belki:
"haftanın başında,
zirve toplantısında konuşmalarını işiteceksin.
daha günlerden pazartesi.
müzakereler dağılıyor,
şu liderlerin çatık kaşlarına bak.
kılıç ve silah günü bugün.
yarın asla çok geç olmadan gelmez.
belki sen oturmuş yemek yerken,
haberler bir yumruk gibi çarpacak.
daha günlerden salı.
savaşacağımızı hiç düşünmemiştin,
gördüğümüz onca şeyden sonra.
"nisan 1"* günü bugün.
yarın asla çok geç olmadan gelmez.
hepimiz yer altına koşacağız,
ve sesi dinliyor olacağız.
daha günlerden çarşamba.
sığınağının loş ışığında,
biraz yün al ve örmeyi öğren.
çünkü uzun bir gün bugün.
yarın asla çok geç olmadan gelmez.
tependen bir ıslık duyacaksın,
öldün mü, kaldın mı?**
daha günlerden perşembe.
yerin sarsıldığını hissediyorsun,
milyonlarca* mum yanıyor etrafta,
doğum günün mü bugün?
yarın asla çok geç olmadan gelmez.
o sığınak evin bile olsa,
geride bırakacağın bir yaşam alanı.
daha günlerden cuma.
sen ışığa çıkarken,
gözlerin görüyor mu manzarayı?
kıyamet günü olmalı bugün.
yarın asla çok geç olmadan gelmez.
insanların nasıl düşündüğü komik değil mi?
bomba yaptılar ve nesilleri tükendi.
daha günlerden cumartesi.
sanırım yarın geldi ve artık çok geç."
olsun siz şey yapmayın gene de. yarın bir gün "giden gelmiyor acep nedendir" diye bir şey duyarsanız onda da göbek atın hatta.
devamını gör...
seni üzmüşler diyen psikolog
okumuş insan tabi hayatını ***ler diyememiş
devamını gör...
kurt kanunu
cumhuriyetin ilk yıllarına ilgi duyan kişilerin mutlaka okuması gereken kitaplardan biridir. yalnız okurken, kemal tahir'in bir edebiyatçı olduğunu unutmamak gerek. güzel bir türkçe için bulursanız eski basımlarını okumanızda fayda var.
teşebbüs aşamasında kalan izmir suikasti bahane edilerek, adeta bir sürek avı gibi ittihat ve terakki cemiyeti üyelerinin nasıl tasfiye edildiğini görürüz bu romanda. "iktidar nazlı bir gelindir, terkedilmez" sözünü ispat edercesine, mustafa kemal atatürk'ün, siyasi rakiplerini nasıl elemine ettiğine şahitlik ederiz. izmir suikasti davası ile hem muhalefet milletvekilleri, hem ittihat ve terakki cemiyeti üyeleri, hem de ordunun önde gelen paşaları tehlike olmaktan çıkarılmıştır. bence cumhuriyetin ilk dönemimin, en eleştirilmesi gereken işlerinden biridir bu yargılamalar. bu suikast girişimi bahane edilerek suçlu suçsuz, haklı haksız, kuru yaş kim varsa temizlenmiştir.
milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmadan tutuklamalar ve yargılamalar yapılmıştır.
ali fuat cebesoy, kazım karabekir,refet bele gibi kurtuluş savaşının önde gelen paşaları bu yargılamalar esnasında tutuklanmıştır. ali fuat paşa ile mustafa kemal paşa, çocukluk arkadaşıdır. ikisi öğrenci iken hafta sonu eve geldiklerinde, ali fuat paşa'nın babası, oğluna ne kadar para veriyorsa, mustafa kemal'e de o kadar para verirmiş. öte yandan kazım karabekir denen adam, kendinden rütbe olarak altta bulunan mustafa kemal'i tutuklamayı reddedip emrinizdeyim diyen ve bu sayede kurtuluş savaşının seyrini değiştiren adamdır. paşaların tutuklanmasına başvekil ismet inönü tepki göstermiştir.
ankara'da kurulan istiklal mahkemesi, suikast teşebbüsünden sonra kurulmuştur. bu durum doğal hakim ilkesine aykırıdır. hiç kimse işlediği sırada var olmayan bir mahkeme huzurunda yargılanamaz.
cavit bey, savunma yaparken mahkeme başkanı kel ali, "ben şimdi seni asmam da ne yaparım?" diyerek hüküm vermeden evvel tarafını belli etmiştir.
bu mahkemeler huzurunda yapılan yargılamada avukat yoktur. hükümlere karşı kanun yoluna gitmek söz konusu değildir. kararlar kesindir. ismail canbulat ile halis turgut bey 10 sene hapis cezasına çarptırılmış, karara itiraz etmeleri üzerine ceza idama çevrilmiştir.
kitapta emin bey ile kara kemal kendi aralarında sohbet ederken belki de mason locasının idamları engelleyebileceğini söyler emin bey. bunun üzerine kara kemal; ali kemal de masondu ama ölümüne engel olmadılar, ancak masonlar ölümüne engel olmasa da kendi adamının çocuğunu yerde bırakmaz önemli bir makama getirir minvalinde bir cevap verir. o ali kemal'in torunu boris johnson bugün ingiltere'nin başbakanıdır.
yargılama neticesinde son sözü sorulan dr. nazım, gidin paşaya söyleyin bu bu rüzgâr-ı bî-mededin inkılâbı var demiştir. bu husus mustafa kemal paşa'ya intikal ettirilmiştir. bir rivayete göre o esnada radyoda, güftesi lemi atlı'ya ait bu imtidad-ı cevre kim bahtın şitabı var adlı eser çalmaktadır. bunun üzerine mustafa kemal şarkıyı yasaklamıştır. eser, menderes dönemine kadar yasaklı kalmıştır. sözleri nedim'e ait eserin tamamı için;
bu imtidâd-ı cevre kim bahtın şitâbı var
mihnet-medâr olan feleğe intisâbı var
eyler nesîm-i subhu bize gird-bâd-ı gam
bu rûzgâr-ı bî-mededin inkılâbı var.
teşebbüs aşamasında kalan izmir suikasti bahane edilerek, adeta bir sürek avı gibi ittihat ve terakki cemiyeti üyelerinin nasıl tasfiye edildiğini görürüz bu romanda. "iktidar nazlı bir gelindir, terkedilmez" sözünü ispat edercesine, mustafa kemal atatürk'ün, siyasi rakiplerini nasıl elemine ettiğine şahitlik ederiz. izmir suikasti davası ile hem muhalefet milletvekilleri, hem ittihat ve terakki cemiyeti üyeleri, hem de ordunun önde gelen paşaları tehlike olmaktan çıkarılmıştır. bence cumhuriyetin ilk dönemimin, en eleştirilmesi gereken işlerinden biridir bu yargılamalar. bu suikast girişimi bahane edilerek suçlu suçsuz, haklı haksız, kuru yaş kim varsa temizlenmiştir.
milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmadan tutuklamalar ve yargılamalar yapılmıştır.
ali fuat cebesoy, kazım karabekir,refet bele gibi kurtuluş savaşının önde gelen paşaları bu yargılamalar esnasında tutuklanmıştır. ali fuat paşa ile mustafa kemal paşa, çocukluk arkadaşıdır. ikisi öğrenci iken hafta sonu eve geldiklerinde, ali fuat paşa'nın babası, oğluna ne kadar para veriyorsa, mustafa kemal'e de o kadar para verirmiş. öte yandan kazım karabekir denen adam, kendinden rütbe olarak altta bulunan mustafa kemal'i tutuklamayı reddedip emrinizdeyim diyen ve bu sayede kurtuluş savaşının seyrini değiştiren adamdır. paşaların tutuklanmasına başvekil ismet inönü tepki göstermiştir.
ankara'da kurulan istiklal mahkemesi, suikast teşebbüsünden sonra kurulmuştur. bu durum doğal hakim ilkesine aykırıdır. hiç kimse işlediği sırada var olmayan bir mahkeme huzurunda yargılanamaz.
cavit bey, savunma yaparken mahkeme başkanı kel ali, "ben şimdi seni asmam da ne yaparım?" diyerek hüküm vermeden evvel tarafını belli etmiştir.
bu mahkemeler huzurunda yapılan yargılamada avukat yoktur. hükümlere karşı kanun yoluna gitmek söz konusu değildir. kararlar kesindir. ismail canbulat ile halis turgut bey 10 sene hapis cezasına çarptırılmış, karara itiraz etmeleri üzerine ceza idama çevrilmiştir.
kitapta emin bey ile kara kemal kendi aralarında sohbet ederken belki de mason locasının idamları engelleyebileceğini söyler emin bey. bunun üzerine kara kemal; ali kemal de masondu ama ölümüne engel olmadılar, ancak masonlar ölümüne engel olmasa da kendi adamının çocuğunu yerde bırakmaz önemli bir makama getirir minvalinde bir cevap verir. o ali kemal'in torunu boris johnson bugün ingiltere'nin başbakanıdır.
yargılama neticesinde son sözü sorulan dr. nazım, gidin paşaya söyleyin bu bu rüzgâr-ı bî-mededin inkılâbı var demiştir. bu husus mustafa kemal paşa'ya intikal ettirilmiştir. bir rivayete göre o esnada radyoda, güftesi lemi atlı'ya ait bu imtidad-ı cevre kim bahtın şitabı var adlı eser çalmaktadır. bunun üzerine mustafa kemal şarkıyı yasaklamıştır. eser, menderes dönemine kadar yasaklı kalmıştır. sözleri nedim'e ait eserin tamamı için;
bu imtidâd-ı cevre kim bahtın şitâbı var
mihnet-medâr olan feleğe intisâbı var
eyler nesîm-i subhu bize gird-bâd-ı gam
bu rûzgâr-ı bî-mededin inkılâbı var.
devamını gör...
normal sözlük tavla turnuvası
sevgili abdulseyidbincabbar ile olan oyunumuz bitti. kendisi her ne kadar oyun sonrasında sakin kalamayıp "ben saymıyorum, kol bozuldu, zar gelmedi, ben beyazlarla oynayamam, baştan oynayalım, ekran çöktü, elektrik gitti, su bastı, misafir geldi" diye başımın etini yese de bir centilmen gibi sonrasında tebrik etti. ben de kendisini tebrik ediyorum, oyun sonrası ömrümden ömür aldığı için.

hala benden bir oyun bir de karikatür istiyor. hem oyun hem karikatürü aradan çıkarıp şunu bırakayım buraya;*

hala benden bir oyun bir de karikatür istiyor. hem oyun hem karikatürü aradan çıkarıp şunu bırakayım buraya;*
devamını gör...
dahavakitvar
sohbeti de tanımları kadar güzel olan ayrıca müzik zevklerimizin de çok çok uyuştuğunu düşündüğüm gerçekten tatlı bi yazar. çok sıcakkanlı, iyi kalpli birisi ve sözlüğe ciddi anlamda güzel katkılar sağladığını düşünüyorum.
umarım uzunca bi süre burada yazmaya devam eder. severek takip ediyorum kendilerini.
umarım uzunca bi süre burada yazmaya devam eder. severek takip ediyorum kendilerini.
devamını gör...
kendinden 10 yaş büyük erkekle birlikte olmak
ne eski devirlerde ne de şimdi garipsenecek durumdur. toplumlarca "normal" diye kabul edilen şeylerden biridir.
esas garipsenecek olay, kadının ortalama olarak erkekten beş yıl kadar daha uzun ömürlü, kırk yaşına kadar rahatlıkla doğurabilecek kapasitede, erkeğin zamanla azalan cinsel fonksiyonlarına karşılık -psikolojisini teyze/nine/kutsal kadın modlarına sokmadıkça- çok daha verimli şekilde devam eden dişiliği, cinsel becerilerine rağmen, on yaş daha genç erkekle hayatını birleştirecek bir beraberliğe gidince en ileri görüşlü insanların bile mesnetiyle karşılaşılmasıdır.
hadi erkek yirmili, kadın otuzlu yaşlarında olsun, erkeğin olgunlaşamamışlık problemi anlaşılabilir -ki kadınların çeşitli kaprisli, ilgi delisi halleri erkeklere göre her daim çocuksudur- ama erkek ve kadın da yirmilerini aşmışken yine aynı yaş faşizmi kadına uygulanmaktadır, o işte pek bir acayiptir. en acaibi de, erkeklere iltimas geçen bu tip şeylerin kadınlarca da benimsenmesi, "bayat" olanın "olgun" diye kapış kapış gitmesidir.
esas garipsenecek olay, kadının ortalama olarak erkekten beş yıl kadar daha uzun ömürlü, kırk yaşına kadar rahatlıkla doğurabilecek kapasitede, erkeğin zamanla azalan cinsel fonksiyonlarına karşılık -psikolojisini teyze/nine/kutsal kadın modlarına sokmadıkça- çok daha verimli şekilde devam eden dişiliği, cinsel becerilerine rağmen, on yaş daha genç erkekle hayatını birleştirecek bir beraberliğe gidince en ileri görüşlü insanların bile mesnetiyle karşılaşılmasıdır.
hadi erkek yirmili, kadın otuzlu yaşlarında olsun, erkeğin olgunlaşamamışlık problemi anlaşılabilir -ki kadınların çeşitli kaprisli, ilgi delisi halleri erkeklere göre her daim çocuksudur- ama erkek ve kadın da yirmilerini aşmışken yine aynı yaş faşizmi kadına uygulanmaktadır, o işte pek bir acayiptir. en acaibi de, erkeklere iltimas geçen bu tip şeylerin kadınlarca da benimsenmesi, "bayat" olanın "olgun" diye kapış kapış gitmesidir.
devamını gör...
polisiye dizi önerisi
devamını gör...
cinuçen tanrıkorur
türk bestekar, güftekar, ud virtüözü, ses sanatkarı, musiki hocası.
kazan türkçesinde; cinu zafer anlamında, çen ise şan anlamında. babası zaferşan bey oğluna kendi isminin kazan türkçesindeki karşılığını vermiştir.
mevlevi ayini, kar-ı natık, fantezi, ilahi gibi birbirinden çok farklı formlarda beste yapmıştır.
kendine has üslubuyla icra ettiği ud; onu dünya çapında virtüözlük mertebesine eriştirmiştir.
bu kadar üstün meziyetleri olmasına rağmen, musiki bilgisini saklamayı hiç seçmemiştir. bilgilerini, tekniğini gelecek kuşağa arz ederek onları yetiştirmiştir. yazmış olduğu ud metodu eseriyle de birçok kişiye ilham olmuştur.
bestesi kendisine ait olan ud icrası
14 yaşındaki ilk bestesi
fantezi eseri
kazan türkçesinde; cinu zafer anlamında, çen ise şan anlamında. babası zaferşan bey oğluna kendi isminin kazan türkçesindeki karşılığını vermiştir.
mevlevi ayini, kar-ı natık, fantezi, ilahi gibi birbirinden çok farklı formlarda beste yapmıştır.
kendine has üslubuyla icra ettiği ud; onu dünya çapında virtüözlük mertebesine eriştirmiştir.
bu kadar üstün meziyetleri olmasına rağmen, musiki bilgisini saklamayı hiç seçmemiştir. bilgilerini, tekniğini gelecek kuşağa arz ederek onları yetiştirmiştir. yazmış olduğu ud metodu eseriyle de birçok kişiye ilham olmuştur.
bestesi kendisine ait olan ud icrası
14 yaşındaki ilk bestesi
fantezi eseri
devamını gör...
bitkilerde bilinç
son zamanlarda hakkında, var olup olmadığı konusunda çeşitli araştırmalar yapılan kavram.
sydney üniversitesi'nden bir araştırmacı meşhur pavlov'un klasik koşullandırma deneyini bitkiler üzerinde de denedi yakın zamanda. bezelye bitkileri, y harfi şeklinde bir yerde büyütüldü. ardından bu y'nin çatalının bir ucuna mavi ışık kaynağı yerleştirildi ve bitkilerin bu ışığa doğru büyüdüğü görüldü. sonrasında, kaynağın yanına bir de vantilatör eklendi ve bir süre sistem bu şekilde çalıştı. daha sonra vantilatör ışığın yanından alındı ve başka bir konuma getirildi. bitkiler bu kez, ışık vantilatörün yanındaymış gibi vantilatöre doğru yönlendiler. buradan -şimdilik- çıkan sonuç, bitkilerin de hayvanlar gibi öğrenme ve sonra öğrendiklerini hatırlama gibi bir yeteneğinin olabileceği.
tabii ki buna itirazlar da geldi. deneylerin tekrarlanması ve daha detaylı sonuçlar alınması gerekiyor.
başka bazı araştırmacıların bitkilerde bir çeşit sinir sistemi olabileceği konusunda bazı iddiaları var. iddiadan ziyade, bununla ilgili bazı deney sonuçları da var aslında. ancak elbette bitkilerde böyle bir sistem varsa, bunun hayvanlardaki sisteme benzemesini de beklememek gerekiyor.
bu arada bitkiler üzerinde yapılan çalışmalarda başka bazı ilginç sonuçlar da alınmıştı daha önce. mesela birçok bitkinin bulunduğu bir bölgede, bunlardan bir tanesinin kuruması durumunda, diğer bitkilerin toprak altından bu bitkiyi yaşatmaya ve onu bazı mineraller aracılığıyla desteklemeye çalıştıkları görülmüştü. domateslerle yapılan bir çalışmada ise, hastalığa neden olan organizmalara karşı bu bitkilerin birbirini bir çeşit uyarı sistemi ile uyardığı görüldü. bana göre en ilginç olan ise şu; bitkiler, stres altındaki ortamlarda bulununca çığlığa benzer bir sinyal yayıyorlar. üstelik mesela bir tırtılın yapraklarını kemirmesini, bitkinin algıladığına ilişkin deney sonuçları da var. yakın zamanda bu konuya ilişkin daha şaşırtıcı sonuçlar çıkacağını da tahmin edebiliyoruz buradan.
sydney üniversitesi'nden bir araştırmacı meşhur pavlov'un klasik koşullandırma deneyini bitkiler üzerinde de denedi yakın zamanda. bezelye bitkileri, y harfi şeklinde bir yerde büyütüldü. ardından bu y'nin çatalının bir ucuna mavi ışık kaynağı yerleştirildi ve bitkilerin bu ışığa doğru büyüdüğü görüldü. sonrasında, kaynağın yanına bir de vantilatör eklendi ve bir süre sistem bu şekilde çalıştı. daha sonra vantilatör ışığın yanından alındı ve başka bir konuma getirildi. bitkiler bu kez, ışık vantilatörün yanındaymış gibi vantilatöre doğru yönlendiler. buradan -şimdilik- çıkan sonuç, bitkilerin de hayvanlar gibi öğrenme ve sonra öğrendiklerini hatırlama gibi bir yeteneğinin olabileceği.
tabii ki buna itirazlar da geldi. deneylerin tekrarlanması ve daha detaylı sonuçlar alınması gerekiyor.
başka bazı araştırmacıların bitkilerde bir çeşit sinir sistemi olabileceği konusunda bazı iddiaları var. iddiadan ziyade, bununla ilgili bazı deney sonuçları da var aslında. ancak elbette bitkilerde böyle bir sistem varsa, bunun hayvanlardaki sisteme benzemesini de beklememek gerekiyor.
bu arada bitkiler üzerinde yapılan çalışmalarda başka bazı ilginç sonuçlar da alınmıştı daha önce. mesela birçok bitkinin bulunduğu bir bölgede, bunlardan bir tanesinin kuruması durumunda, diğer bitkilerin toprak altından bu bitkiyi yaşatmaya ve onu bazı mineraller aracılığıyla desteklemeye çalıştıkları görülmüştü. domateslerle yapılan bir çalışmada ise, hastalığa neden olan organizmalara karşı bu bitkilerin birbirini bir çeşit uyarı sistemi ile uyardığı görüldü. bana göre en ilginç olan ise şu; bitkiler, stres altındaki ortamlarda bulununca çığlığa benzer bir sinyal yayıyorlar. üstelik mesela bir tırtılın yapraklarını kemirmesini, bitkinin algıladığına ilişkin deney sonuçları da var. yakın zamanda bu konuya ilişkin daha şaşırtıcı sonuçlar çıkacağını da tahmin edebiliyoruz buradan.
devamını gör...
hakan günday
bana yeraltı edebiyatını sevdiren yazardır. kendisini çok başarılı buluyorum.
devamını gör...