deniz benim değil kürdistan’ın kızıdır
hiç şaşıtmayan söylemdir. buralarda bir yerlerde devlete türk polisine saldıran bir yazar vardı. şu başlığa yorumunu yazmasını dört gözle bekliyorum. bakalım şimdi nasıl zırvalayacak?.. bu ülke de yaşayıp bu ulkenin elektiriğini bile kaçak kullanarak sömürüp düşmanlığını yapan kesimin layığını bulması dileğiyle. hadi şimdi yallah, uyuşturu ve silah kaçakcılığıyla kurduğunuz sözde kürdistan'a. türkiye düşmanlığı yapıyorsan seke seke gidip ya kuzey ırakta yaşayacaksın, ya da kim vurduya gideceksin.
devamını gör...
sürekli küçümseyen insanlar
küçük görüp horlamak, insan gururunu zedeleyen kötü bir davranıştır. insan susarak bu saygısız davranışlara da asla izin vermemelidir. zamanla duygusal çöküntülere de yol açabilir. bu, kabullenişte olmamalıdır. hayır diyebilmek güçlü bir beceridir ve kişi de büyük bir özgüven barındırmalıdır.
hani denir ya, insanların size nasıl davranacaklarını, siz öğretirsiniz diye.
ne olursa olsun, insanları küçümser tavır ile kendilerini aciz hissettirmemeli, onlara sorun değil, çözüm olunmalıdır.
unutulmamalı ki, hepimiz aynı yoldan ilerliyoruz.
hani denir ya, insanların size nasıl davranacaklarını, siz öğretirsiniz diye.
ne olursa olsun, insanları küçümser tavır ile kendilerini aciz hissettirmemeli, onlara sorun değil, çözüm olunmalıdır.
unutulmamalı ki, hepimiz aynı yoldan ilerliyoruz.
devamını gör...
konuşacak kimsenin kalmaması
konuşacak dostum var da bende konuşacak güç var mı? işte onu bilmiyorum.
devamını gör...
allah'ın sözü olduğuna inanılan ayetler
şüphesiz allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.
nebe 33.*
nebe 33.*
devamını gör...
etoro kabilesi
papua yeni gine'de yaşayan etoro kabilesi'nde genç erkeklerin güçlenmeleri, yetişkinliğe ve olgunluğa erişmeleri için kabilenin yaşlı üyelerinin spermlerini yutmaları gerektiğine inanılıyor. yaşam gücünün spermde olduğunu, hayat enerjisinin nesilden nesile aktarıldığına inanıyor ve bu ritüeli uyguluyorlar.
devamını gör...
transseksüel
birbirlerine genelde abla diye hitap ederler,kendilerine şehvetli takma adlar verirler(alev,arzu,tutku,heves vs.) muhabbetlerine doyum olmaz, sevilirler, fal konusunda çok iyi olduklarını da unutmamak lazım, inanılmaz güzel sesleri vardır.
devamını gör...
sinan canan
vücudunun yüzde 90 ı zekadan oluşan abidir.
kendisinin konuşmalarını youtube dan keyif alarak takip ediyorum.
kendisinin konuşmalarını youtube dan keyif alarak takip ediyorum.
devamını gör...
7 haziran 2021 anonymous’un türkçe duyurusu
ünlü hacker grubu anonymous’un: “türkiye'de banka soygunlarının sadece kamu bankalarını kapsamadığını gösteren belge ve ses kayıtlarını -eğer teknik sorunlar yaşamazsak- yakın zamanda paylaşacağız.
takipte kalın” şeklinde yaptığı duyuru.
söz konusu paylaşımın altına yapılan ve yürekten katıldığım iki yorum halimizi çok güzel özetliyor:
usta iyi hoş da türk vatandaşları olarak arada kaldık biri bizi alsın buradan
şaşırmanın tüm evrelerini tamamladım, buna nasıl tepki verecem bulamadım
buradan
takipte kalın” şeklinde yaptığı duyuru.
söz konusu paylaşımın altına yapılan ve yürekten katıldığım iki yorum halimizi çok güzel özetliyor:
usta iyi hoş da türk vatandaşları olarak arada kaldık biri bizi alsın buradan
şaşırmanın tüm evrelerini tamamladım, buna nasıl tepki verecem bulamadım
buradan
devamını gör...
nickaltına yazılınca mutlu olan yazar
ben : "ay noluyo noluyooo!"
diyerek gidiyorum nickaltıma..
bir de güzel bir şey yazılmışsa "senii buu dünyadaaa en çook kim severr, ben tabii ki" diyorum. küçük mutlulukların hastasıyım..
diyerek gidiyorum nickaltıma..
bir de güzel bir şey yazılmışsa "senii buu dünyadaaa en çook kim severr, ben tabii ki" diyorum. küçük mutlulukların hastasıyım..
devamını gör...
ah'lar ağacı
didem madak’ın bir ah üzerine bin söz söylediği şiirinden adını alan kitabı.
“sesimin tonunu emanet ettiğim ahlat ağacına” diyerek bu ağaca hediye etmiş.* şiirinde ahlat ağacını ah’ların ağacı olarak tanımlıyor. muhtemelen bu şiirin çıkış noktası da bu bağlantı.
kitabın metis yayınlarındaki son basımında kapak tasarımı semih sökmen’e ait. “iyi tasarımcı kitaba ruh üfleyen kişidir” diyen bu beyefendi metis yayınlarının kurucu ortağı imiş aynı zamanda. sonbaharda yere dökülen sarı yaprakları andıran bu tasarımı bence çok başarılı, sahiden kitapta okuduklarımın bir yansıması gibi geldi bana, çok beğendim:

kitabın ilk 33 sayfası kitaba ismini veren “ah’lar ağacı” şiirine ayrılmış. şahsımın çok sevdiği bu şiir hakkında haddimi aşarak birkaç kelam etmezsem eksik kalır. benim için bu şiir hiç şüphesiz içtenliğin şiiridir. yavan, abartılı, süslü tek bir dizesi yok. didem hanımın yaşadığı, hissettiği, isyan ettiği, içinde susturduğu, bastırdığı her şey bu şiire samimiyetle yerleşmiş. hatta belki içinden taşan ve taşamayan her şey oracıkta bir yerde duruyordu da didem hanım sadece üzerlerindeki örtüyü bize servis etmek üzere kaldırdı. yazdıkları öyle kendisinden.
bu şiirin en sevdiğim kısmı:
“iç ses, diye söylendim
çocukken şöyle dua ederdim tanrı’ya:
tanrım bana hiç erimeyen,
kırmızı bir bonbon şekeri yolla.
eski tül perdelerden gelinlik biçerdik
kardeşimle kendimize durmadan,
olmayan çayları,
olmayan fincanlardan içerdik.
olmayan kapıları açardık,
olmayan ziller çaldığında.
siyah papyonlu olurdu mutlaka
resim defterimizdeki damat.
yedi günde yarattığımız dünya
mutlu olurduk pastel koksa.”
kitapta ahlar ağacından başka sekiz şiir daha mevcut. didem hanımın ah ettiklerine tanık olmak adına okunmasını tavsiye ediyorum. bu tanıklık muhakkak bizim de göğsümüze bastırdığımız birçok duyguyu açığa çıkaracaktır.
edit: eser gökay'ın sesinden
“sesimin tonunu emanet ettiğim ahlat ağacına” diyerek bu ağaca hediye etmiş.* şiirinde ahlat ağacını ah’ların ağacı olarak tanımlıyor. muhtemelen bu şiirin çıkış noktası da bu bağlantı.
kitabın metis yayınlarındaki son basımında kapak tasarımı semih sökmen’e ait. “iyi tasarımcı kitaba ruh üfleyen kişidir” diyen bu beyefendi metis yayınlarının kurucu ortağı imiş aynı zamanda. sonbaharda yere dökülen sarı yaprakları andıran bu tasarımı bence çok başarılı, sahiden kitapta okuduklarımın bir yansıması gibi geldi bana, çok beğendim:

kitabın ilk 33 sayfası kitaba ismini veren “ah’lar ağacı” şiirine ayrılmış. şahsımın çok sevdiği bu şiir hakkında haddimi aşarak birkaç kelam etmezsem eksik kalır. benim için bu şiir hiç şüphesiz içtenliğin şiiridir. yavan, abartılı, süslü tek bir dizesi yok. didem hanımın yaşadığı, hissettiği, isyan ettiği, içinde susturduğu, bastırdığı her şey bu şiire samimiyetle yerleşmiş. hatta belki içinden taşan ve taşamayan her şey oracıkta bir yerde duruyordu da didem hanım sadece üzerlerindeki örtüyü bize servis etmek üzere kaldırdı. yazdıkları öyle kendisinden.
bu şiirin en sevdiğim kısmı:
“iç ses, diye söylendim
çocukken şöyle dua ederdim tanrı’ya:
tanrım bana hiç erimeyen,
kırmızı bir bonbon şekeri yolla.
eski tül perdelerden gelinlik biçerdik
kardeşimle kendimize durmadan,
olmayan çayları,
olmayan fincanlardan içerdik.
olmayan kapıları açardık,
olmayan ziller çaldığında.
siyah papyonlu olurdu mutlaka
resim defterimizdeki damat.
yedi günde yarattığımız dünya
mutlu olurduk pastel koksa.”
kitapta ahlar ağacından başka sekiz şiir daha mevcut. didem hanımın ah ettiklerine tanık olmak adına okunmasını tavsiye ediyorum. bu tanıklık muhakkak bizim de göğsümüze bastırdığımız birçok duyguyu açığa çıkaracaktır.
edit: eser gökay'ın sesinden
devamını gör...
yazarların şu an dinledikleri şarkı
devamını gör...
japon pazarı
bir milyoncunun lacivertidir. japon pazarı tabelasına aldanıp pür neşe dükkana girince ürünlerin çin malı olduğu görülür. ürün yelpazesi hayli geniş ve cezbedicidir.
devamını gör...
mesajlara geç cevap veren insan
aslında yapmaktan ve yapılmasından nefret ederim. (istisnalı durumlar hariç) ama bakıyorum erken cevap veren, hemen dönen insanlar hep kaybediyor ve maalesef değersizleşiyor. deniyorum ve geç cevap verince (tabi abartmamak şartıyla) kıymete biniyorum. o yüzden yapılmasından hoşlanmadığım ama yaptığım çelişkili bir durum.
(genelde sevgiliye, flörte ya da sevdiğiniz, hoşlandığınız insana yapılır.)
(genelde sevgiliye, flörte ya da sevdiğiniz, hoşlandığınız insana yapılır.)
devamını gör...
özlem tekin
bomba gibi bir metal albümü yapıp köye yerleşen kadın.bizi neden bıraktın be özlemim :*(
devamını gör...
moderasyonun entryleri kafasına göre değiştirmesi
yazarların tanımlarını değiştirmek söz konusu değil mi? ...şak geçiyorlar bir de. inanılmaz.
bugüne kadar bırakın küfrü, hakaretâmiz bir ifade bile kullanmadım. genellikle, bir konu hakkında bildiklerimi yazmak için kullandım burayı. makara yapmak için çok çok az yazmışımdır.
fakat buna rağmen moderasyon ekibinden sayısız mesaj aldım. şunu siler misiniz? buna bilmem ne ekler misiniz? şunu çevirir misiniz? böyle sayısız mesaj... artık mesaj atma zahmetine de katlanmıyorlar, kafalarına göre yazdıklarımı kaldırıyorlar. genel geçer sözlük formatına aykırı olmayan entryleri de silebiliyorlar. sözlük neşvünema bulmaya başlarken az sayıda da olsa aklı başında, olgun, aydınlatıcı yazılar yazan yazarlar vardı. ergen gestapolardan oluşan moderasyona kızıp çoğu hesabını kapattı. belki internetin karanlık dehlizlerinde kaybolmaz, bir ağırlığı olur buranın diyordum. temennim gerçekleşmeyecek sanki.
bak şimdi hakaret ettim işte ilk kez. bu hakaret midir o da tartışılır gerçi.
türk dilini ilkokulda öğrenim gören bir talebe kadar bile kullanamayan yeni yetmelere kaldı meydan. ekşi’den bıkıp buraya geldik ama benzer sorunlarla burada da karşılaştık. hepi topu 30-40 kişi aktif olarak kullanıyor burayı. kalanlar, yazılanları okuyup; başlıklara şöyle bir göz gezdirerek çıkıyorlar.
küfür meselesine gelirsek, bir insan başka bir insana dilediği gibi küfredebilir ya da dilediği gibi küfür etmeden eleştirebilir. onun fiziksel görünümüyle dalga geçebilir, mizah yaparak aşağılayabilir v.b.
eğer bir diktatör ya da ışid militanı değilseniz size küfredenlere siz de küfredebilirsiniz ya da görmemezlikten gelirsiniz ya da edilen hakaretin mizahî bir yanı varsa gülebilirsiniz. bunları yapmayanlar, hakaret edeni sokak ortasında vuruyor ya da kafasını döner bıçağıyla kesiyor ya da muhatabının yakınlarına zarar veriyor ya da onu bir hiç uğruna bir deliğe tıktırmaya çalışıyor.
yıl 2020. ifade özgürlüğünün sınırsız olması gerektiğine ilişkin yığınla tartışma yapılıyor liberal cenahlarda.
sözgelimi, trump gibi birine küfredebiliyorsunuz ya da onu açıkça aşağılayan son derece bayağı karikatürleri sosyal mecralara servis edebiliyorsunuz ve bunları yaptığınız için “terörist” yaftasıyla mapushaneye gönderilmiyorsunuz. küfreden birine sinirlenmek için epey aptal olmak gerekiyor. küfreden de muhatabının salak olduğunu bilen bir troll oluyor genellikle. ancak bir aptalı küfürle kızdırıp, tepki vermeye zorlayabilirsiniz çünkü.
bu mecradan ayrılıyorum. buradaki ekip, pandemi bittikten sonra buluşabilir. kesinlikle buluşun bence. zaten “aile gibi” benzetmesi yapmış birisi. aile kavramı buradaki sosyal dokuyu tam olarak açıklayamaz. daha çok, butik bir öss dersanesi ortamı var. kantininde patso, 3’ü 1 arada satılan, ders yapılmayan sınıflarda kulaklık takıp müzik dinleyerek test çözen lise talebelerinin olduğu küçürek bir dersane ortamı gibi.
esenlikler dilerim.
bugüne kadar bırakın küfrü, hakaretâmiz bir ifade bile kullanmadım. genellikle, bir konu hakkında bildiklerimi yazmak için kullandım burayı. makara yapmak için çok çok az yazmışımdır.
fakat buna rağmen moderasyon ekibinden sayısız mesaj aldım. şunu siler misiniz? buna bilmem ne ekler misiniz? şunu çevirir misiniz? böyle sayısız mesaj... artık mesaj atma zahmetine de katlanmıyorlar, kafalarına göre yazdıklarımı kaldırıyorlar. genel geçer sözlük formatına aykırı olmayan entryleri de silebiliyorlar. sözlük neşvünema bulmaya başlarken az sayıda da olsa aklı başında, olgun, aydınlatıcı yazılar yazan yazarlar vardı. ergen gestapolardan oluşan moderasyona kızıp çoğu hesabını kapattı. belki internetin karanlık dehlizlerinde kaybolmaz, bir ağırlığı olur buranın diyordum. temennim gerçekleşmeyecek sanki.
bak şimdi hakaret ettim işte ilk kez. bu hakaret midir o da tartışılır gerçi.
türk dilini ilkokulda öğrenim gören bir talebe kadar bile kullanamayan yeni yetmelere kaldı meydan. ekşi’den bıkıp buraya geldik ama benzer sorunlarla burada da karşılaştık. hepi topu 30-40 kişi aktif olarak kullanıyor burayı. kalanlar, yazılanları okuyup; başlıklara şöyle bir göz gezdirerek çıkıyorlar.
küfür meselesine gelirsek, bir insan başka bir insana dilediği gibi küfredebilir ya da dilediği gibi küfür etmeden eleştirebilir. onun fiziksel görünümüyle dalga geçebilir, mizah yaparak aşağılayabilir v.b.
eğer bir diktatör ya da ışid militanı değilseniz size küfredenlere siz de küfredebilirsiniz ya da görmemezlikten gelirsiniz ya da edilen hakaretin mizahî bir yanı varsa gülebilirsiniz. bunları yapmayanlar, hakaret edeni sokak ortasında vuruyor ya da kafasını döner bıçağıyla kesiyor ya da muhatabının yakınlarına zarar veriyor ya da onu bir hiç uğruna bir deliğe tıktırmaya çalışıyor.
yıl 2020. ifade özgürlüğünün sınırsız olması gerektiğine ilişkin yığınla tartışma yapılıyor liberal cenahlarda.
sözgelimi, trump gibi birine küfredebiliyorsunuz ya da onu açıkça aşağılayan son derece bayağı karikatürleri sosyal mecralara servis edebiliyorsunuz ve bunları yaptığınız için “terörist” yaftasıyla mapushaneye gönderilmiyorsunuz. küfreden birine sinirlenmek için epey aptal olmak gerekiyor. küfreden de muhatabının salak olduğunu bilen bir troll oluyor genellikle. ancak bir aptalı küfürle kızdırıp, tepki vermeye zorlayabilirsiniz çünkü.
bu mecradan ayrılıyorum. buradaki ekip, pandemi bittikten sonra buluşabilir. kesinlikle buluşun bence. zaten “aile gibi” benzetmesi yapmış birisi. aile kavramı buradaki sosyal dokuyu tam olarak açıklayamaz. daha çok, butik bir öss dersanesi ortamı var. kantininde patso, 3’ü 1 arada satılan, ders yapılmayan sınıflarda kulaklık takıp müzik dinleyerek test çözen lise talebelerinin olduğu küçürek bir dersane ortamı gibi.
esenlikler dilerim.
devamını gör...
jimi hendrix
gitar tanrısı, siyah peri, müzik dehası, riff mucidi. bilindiği üzre gitarı şişe, çakmak, diş, kaşık gibi pek çok şeyle çalmış olan bu adam böbrekleriyle çalamadan pek çok ilahla birlikte 70li yıllarda 27 yaşında iken aramızdan ayrılmıştır.
''there must be some kind of way out of here - said the joker to the thief'' *
''there must be some kind of way out of here - said the joker to the thief'' *
devamını gör...
mesleki deformasyon
iş hayatının normal yaşantın ile iç içe girmesi durumudur. mesleki davranış veya çalışma düzenini istemsizce hayatının içinde gerekli gereksiz kullanmak.
devamını gör...


