geceye bir türkü sözü bırak
kara tren gecikir belki hiç gelmez.
devamını gör...
büyük saray mozaikleri müzesi
istanbul'da, sultanahmet camii külliyesi'nde yer alan, bugün arasta çarşısı'nın içinde bulunan mozaik müzesi.
i. konstantin istanbul'u kurup başkent ilan ettikten sonra, burada ayasofya ve hipodrom'dan sahil çizgisine kadar uzanan yapılar bütünüyle büyük saray'ı inşa etti. 1935'te başlayan kazılarla, büyük saray'ın güneyindeki sütunlu avluda ortaya çıkarılan ve m.s. 450-550 yıllarına tarihlenen mozaikler bu müzede sergileniyor.

müze iki kattan oluşuyor. fotoğrafta da görülebileceği üzere mozaiklerin büyük parçaları yerde, diğerleri ise duvarda sergileniyor. üst kattan aşağı bakıldığında mozaikleri çok iyi görebildiğimiz için güzel olmuş. sadece koridorlar çok dar, ayrıntılı inceleyebilmek için koridorların daha geniş olması lazım gibi.
mozaikler 90 farklı tema içeriyor, 150 insan ve hayvan figürü bulunuyor. av sahneleri, mitler, savaşan hayvanlar ve günlük hayattan sahneler görüyoruz. mozaiklerin hiç birinde dinsel konulardan bahsedilmiyor.
aslanla fil mücadelesi (solda), geyik ile yılanın mücadelesi (sağda)
mozaiklerde görebileceğimiz figürlerin, temaların neleri anlattığı ayrıntılı bir şekilde bilgi etiketlerinde anlatılmış. örneğin sağdaki mozaikte geyik ve yılanın savaştığını görüyoruz: erkek geyik yılanın en ezeli rakibiymiş çünkü nefesiyle yılanı deliğinden çıkarabilir ve zehrinden de etkilenmezmiş.
kadın başı (solda), ayva ağacı ve kenger yaprağı içinde sakallı baş mozaiğinden detay (sağda)
müze titiz bir restorasyon sürecinden sonra 1997'de son halini almış. fotoğraflarda da görebileceğimiz üzere mozaiklerin zamanla yok olmuş kısımlarına müdahale edilmemiş, olduğu gibi bırakılmış ve renkleri de hala capcanlı.
müzeye girdiğimde istanbul'un ortasında olmasına rağmen içeride kimse yoktu. doğu roma'ya kısa bir yolculuk yapmanızı sağlayacak çok değerli eserlerin bulunduğu, kesinlikle ziyaret edilmesi gereken bir müze.
kaynak: müzedeki bilgi etiketleri ama bir de site bırakayım.
görsel kaynak: ben.
i. konstantin istanbul'u kurup başkent ilan ettikten sonra, burada ayasofya ve hipodrom'dan sahil çizgisine kadar uzanan yapılar bütünüyle büyük saray'ı inşa etti. 1935'te başlayan kazılarla, büyük saray'ın güneyindeki sütunlu avluda ortaya çıkarılan ve m.s. 450-550 yıllarına tarihlenen mozaikler bu müzede sergileniyor.

müze iki kattan oluşuyor. fotoğrafta da görülebileceği üzere mozaiklerin büyük parçaları yerde, diğerleri ise duvarda sergileniyor. üst kattan aşağı bakıldığında mozaikleri çok iyi görebildiğimiz için güzel olmuş. sadece koridorlar çok dar, ayrıntılı inceleyebilmek için koridorların daha geniş olması lazım gibi.
mozaikler 90 farklı tema içeriyor, 150 insan ve hayvan figürü bulunuyor. av sahneleri, mitler, savaşan hayvanlar ve günlük hayattan sahneler görüyoruz. mozaiklerin hiç birinde dinsel konulardan bahsedilmiyor.
aslanla fil mücadelesi (solda), geyik ile yılanın mücadelesi (sağda)mozaiklerde görebileceğimiz figürlerin, temaların neleri anlattığı ayrıntılı bir şekilde bilgi etiketlerinde anlatılmış. örneğin sağdaki mozaikte geyik ve yılanın savaştığını görüyoruz: erkek geyik yılanın en ezeli rakibiymiş çünkü nefesiyle yılanı deliğinden çıkarabilir ve zehrinden de etkilenmezmiş.
kadın başı (solda), ayva ağacı ve kenger yaprağı içinde sakallı baş mozaiğinden detay (sağda)müze titiz bir restorasyon sürecinden sonra 1997'de son halini almış. fotoğraflarda da görebileceğimiz üzere mozaiklerin zamanla yok olmuş kısımlarına müdahale edilmemiş, olduğu gibi bırakılmış ve renkleri de hala capcanlı.
müzeye girdiğimde istanbul'un ortasında olmasına rağmen içeride kimse yoktu. doğu roma'ya kısa bir yolculuk yapmanızı sağlayacak çok değerli eserlerin bulunduğu, kesinlikle ziyaret edilmesi gereken bir müze.
kaynak: müzedeki bilgi etiketleri ama bir de site bırakayım.
görsel kaynak: ben.
devamını gör...
ailenin ne kadar inkar etse de evlat ayrımı yapması
hayatım boyunca akademik anlamda hep başarılıydım, kendimce zor bir insandım ama asla anlayışsız değildim. şimdi ise görüyorum ki gerçek anlamda ayrımcılığa maruz kalıyorum. aslında kimsenin de umrunda değilmişim ve yaptıklarımın hiçbir değeri yokmuş. ne güzel.
devamını gör...
kaynamış sütün üzerindeki ince kaymak tabakası (yazar)
sözlüğün demirbaşlığından bazılarımız için hayatımızın demirbaşlığına evrilmiş, kendisi olmaktan ödün vermeyen, gönül almayı bilen, insansever yazar ve doom günü çocuğu. iyi ki doğmuş.
devamını gör...
filtre kahve önerileri
öncelikle bu yazıda burası bir reklam cenneti olmadığı için marka vermeyeceğim fakat isteyen yazarlara kahveleri aldığım firmaları portakal ile iletebilirim.
endonezya sumatra: üretim bölgesi endonezya'nın kahve üretiminde önemli rol oynayan sumatra adası. tadım notaları düşük asiditeli, çikolata, kızartılmış badem olarak belirtilmiş.(ilk kez sumatra kahvesi içtiğimde çok acı bir tat almıştım ve bu kahveden vazgeçecekken bir dostum sumatra içiminde acı ve topraksı bir tat alıyorsan kahve yeterli derece kavrulmamış olduğu içindir demişti. tekrar tamam üzerine beğendiğim sert içimli ve koyu renkli bir kahvedir ayrıca). kullanılan kahve türü ise catiomor ve typica olarak belirtilmiş.
brezilya serra negra: üretim bölgesi varma de miras ve miras gerasis bölgesinin yerel üreticileri. tatlı bir meyvesi asiditeye sahip, meyve tatları ve fındığımsı bir alt tadıma sahip. kahvenin türü yellow bourbon.
guatemala huehuetenango: üretim bölgesi huehuetenango. meyvemsi, portakal, sütlü çikolata, mapple(akçaağaaç) şurup tadım notaları belirtilmiş. kullanılan kahvelerin türleri ise typica, bourbon ve caturra olarak belirtilmiş.
honduras finca beatrice: üretim bölgesi finca beatrice. tadım notaları çikolata, karamel ve floral tatlar. kullanılan kahvenin türleri catuai, bourbon ve caturra olarak belirtilmiş.
el salvador el borbollon: üretim bölgesi santa ana volcano. tadım notaları elma, parlak asidite, badem ve fındık. kahve türü red bourbon olarak belirtilmiş.
kolombiya supremo: üretim bölgesi supremo. tadım notaları kırmızı meyveler ve floral tatlar. kullanılan kahve türü caturra ve costillo olarak belirtilmiş.
peru cajamarca; üretim bölgesi cajamarca bölgesinin yerel üretim çiftlikleri. tadım notaları tatlı asidite, karamel, portakal ve üzüm. kullanılan kahve türü ise typica, bourbon ve caturra olarak belirtilmiş.
etiyopya adado grade: üretim bölgesi yirgacheffe, shara, guanga ve bölgenin yerel üreticileri. tadım notaları tatlı meyvemsi asidite, yoğun yasemin, kırmızı meyveler, şeker kamışı ve lime. kullanılan kahve türü ise heirloom olarak belirtilmiş.
kenya (genel olarak almak istiyorum kenya bölgesini): üretim bölgeleri genellikle nyeri, kiambu,
mudanya, thika bölgelerindeki çiftliklerdir. tadım notaları genel olarak yüksek bir asidite, çilek, domates, gül, narenciye, greyfurt, kuru üzüm şeklindedir. genellikle kullanılan kahve türü typica ve caturra'dır.
endonezya sumatra: üretim bölgesi endonezya'nın kahve üretiminde önemli rol oynayan sumatra adası. tadım notaları düşük asiditeli, çikolata, kızartılmış badem olarak belirtilmiş.(ilk kez sumatra kahvesi içtiğimde çok acı bir tat almıştım ve bu kahveden vazgeçecekken bir dostum sumatra içiminde acı ve topraksı bir tat alıyorsan kahve yeterli derece kavrulmamış olduğu içindir demişti. tekrar tamam üzerine beğendiğim sert içimli ve koyu renkli bir kahvedir ayrıca). kullanılan kahve türü ise catiomor ve typica olarak belirtilmiş.
brezilya serra negra: üretim bölgesi varma de miras ve miras gerasis bölgesinin yerel üreticileri. tatlı bir meyvesi asiditeye sahip, meyve tatları ve fındığımsı bir alt tadıma sahip. kahvenin türü yellow bourbon.
guatemala huehuetenango: üretim bölgesi huehuetenango. meyvemsi, portakal, sütlü çikolata, mapple(akçaağaaç) şurup tadım notaları belirtilmiş. kullanılan kahvelerin türleri ise typica, bourbon ve caturra olarak belirtilmiş.
honduras finca beatrice: üretim bölgesi finca beatrice. tadım notaları çikolata, karamel ve floral tatlar. kullanılan kahvenin türleri catuai, bourbon ve caturra olarak belirtilmiş.
el salvador el borbollon: üretim bölgesi santa ana volcano. tadım notaları elma, parlak asidite, badem ve fındık. kahve türü red bourbon olarak belirtilmiş.
kolombiya supremo: üretim bölgesi supremo. tadım notaları kırmızı meyveler ve floral tatlar. kullanılan kahve türü caturra ve costillo olarak belirtilmiş.
peru cajamarca; üretim bölgesi cajamarca bölgesinin yerel üretim çiftlikleri. tadım notaları tatlı asidite, karamel, portakal ve üzüm. kullanılan kahve türü ise typica, bourbon ve caturra olarak belirtilmiş.
etiyopya adado grade: üretim bölgesi yirgacheffe, shara, guanga ve bölgenin yerel üreticileri. tadım notaları tatlı meyvemsi asidite, yoğun yasemin, kırmızı meyveler, şeker kamışı ve lime. kullanılan kahve türü ise heirloom olarak belirtilmiş.
kenya (genel olarak almak istiyorum kenya bölgesini): üretim bölgeleri genellikle nyeri, kiambu,
mudanya, thika bölgelerindeki çiftliklerdir. tadım notaları genel olarak yüksek bir asidite, çilek, domates, gül, narenciye, greyfurt, kuru üzüm şeklindedir. genellikle kullanılan kahve türü typica ve caturra'dır.
devamını gör...
bir silahınız ve iki merminiz olsaydı kime ateş ederdiniz
-eğer bir silahım ve iki mermim olsaydı ve hitler, bin ladin ve ...... ile aynı odada olsaydık ........ iki kere vururdum.
the office (2005-2013)
noktalı yeri uygun doldurunuz ben başlıyorum:
muhtemelen lise matematik öğretmenime.
edit: aslında üçünü sıraya dizip tek mermiyle hattrickte yapabilirim.
the office (2005-2013)
noktalı yeri uygun doldurunuz ben başlıyorum:
muhtemelen lise matematik öğretmenime.
edit: aslında üçünü sıraya dizip tek mermiyle hattrickte yapabilirim.
devamını gör...
bir gecede cahil kalmak
biliyor musunuz?
“1923te türkiye’de;
nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu.
traktör sıfırdı. 5 bin köyde sığır vebası vardı.
hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu.
iki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi. verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu.
bebek ölüm oranı yüzde 48’di, yani her doğan iki bebekten biri ölüyordu.
memlekette sadece 337 doktor vardı.
sadece 60 eczacı vardı, sadece 8’i türk’tü.
diş hekimi, sıfırdı.
dört hemşire vardı.
40 bin köy, sadece 136 ebe vardı.
ortalama ömür 40’tı.
yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bin. ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu.
kiremit bile ithaldi. adı marsilya kiremidiydi.
limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti.
tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu. arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak, trenlerle çalınmıştı.
kimisi alaturka saat’i kullanıyor, güneşin battığı anı 12:00 kabul ediyordu. kimisi zevali saat’i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12:00 kabul ediyordu. kimisi güneş batarken grubi saat’i esas alıyordu. kimisi güneşin tamamen battığı ezani saati esas alıyordu.
“saat kaç birader?” diye sorduğunda, her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu.
kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi rumi takvim kullanıyordu. kimisinin şubat’ı kimisinin aralık’ına denk geliyordu. herkes aynı zaman dilimindeydi, ama farklı aylarda yaşıyordu.
dirhem, okka, çeki vardı. arşın, kulaç, fersah vardı. ne ağırlığımız dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne uzunluğumuz. ölçülerimiz ortaçağ’dı.
erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu.
okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu.
toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. türkiye’nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı.
öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi. ülke bilim’den çok uzaktı.
600 sene boyunca türkçenin ırzına geçilmiş, osmanlıca denilmişti. arapça, farsça, fransızca, italyanca kelimeler, levanten terimler dilimizi istila etmişti. karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan arapçayla türkçe yazmaya çalışıyorlardı.
“harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik” deniyor ya...
ibrahim müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz? sadece 417’ydi. bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. ki zaten, müteteferrika da devşirmeydi, macar’dı.
bu topraklara kitap gelene kadar, avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, 5 milyar adet satılmıştı.
voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “istanbul'da bir yılda yazılanlar, paris’te bir günde yazılanlardan azdır!”
devamını gör...
burada yaşarsam çok huzurlu olurum denilen yerler
deniz manzarası olan , çevresinde gereksiz kalabalık olmayacağını düşündüğüm , moralim bozulduğunda içim sıkıldığında çıkıp yürüyebileceğim ve kısa da olsa sohbet edebilceğim insanları barındıran yerlerde yaşamak.en huzurlu ve yaşanılası yer benim hayalimde böyle hep.
devamını gör...
içinde ankara geçen şarkı
mfö - kelimeler kafi
seninle kırılmışız bir zaman
tamiri zor bilirsin
kırık kalpler derneğinde suskunuz
son bir denemeye ne dersin?
ödemeler peşin bu sefer
ümitler en kolay becerdiğim
kelimeler kafi...
seninle kırılmışız bir zaman
tamiri zor bilirsin
kırık kalpler derneğinde suskunuz
son bir denemeye ne dersin?
ödemeler peşin bu sefer
ümitler en kolay becerdiğim
kelimeler kafi...
devamını gör...
honda türkiye'nin üretimi durdurması
anlayamadığım şeyler var.avrupa'nin çini olma yolunda giden bir ülkeden böyle eski köklü bir firma niçin* çekilme kararı alır? gelecekte türkiye'de gördükleri öngörüler neler? ne oluyor ya hu? yatırımcı çekecek iken neden kaçırıyorlar? siyasiler bunu görüp delirmiyor mu? bilemiyorum tayfun.. bilemiyorum.gözden çıkarılmış bir ülke..
devamını gör...
kitapların pahalı olduğu gerçeği
bazı kitapların pahalı olduğu bir gerçek evet ama bu okumayacağımız anlamına gelmemeli. okumaya değer nice kitap için alternatif aramalı ve bütçe kısıtlaması ile az da olsa bu aşktan vazgeçmemeli.
devamını gör...
elm radyo'da (sözlük radyosu mini dizisi)
bu yaşıma kadar** hiç korku filmi izlemedim. ama sözlük radyosu dizisi sağ olsun; 17 dakikadır, büütüüüün korku filmlerindeki can alıcı korku sahneleriyle en ince ayrıntısına kadar dalga geçmiş ve bundan sonra korku filmi izlememi de gereksiz kılmıştır.
ayrıca unutmayın, scooby doo’da öğrendiğimiz her şey yalanmış ve üst kat asla tercih edilmemeliymiş. hani bi gün başınıza bi iş gelirse ya da gelecek gibi olursa kullanın bunu*.
ayrıca unutmayın, scooby doo’da öğrendiğimiz her şey yalanmış ve üst kat asla tercih edilmemeliymiş. hani bi gün başınıza bi iş gelirse ya da gelecek gibi olursa kullanın bunu*.
devamını gör...
kafa sözlük
şöyle kötü böyle berbat o kadar seviyesiz bu kadar kalitesiz... ee sen neden buradasın kardeş? güzelleştir hadi. otu b.ku eleştireceğine kendi güzelliğinden bir güzellik kat sözlüğe. biz de görelim diyelim vay be birey gibi birey nasılda bilgilendirici nasıl da elit nasıl da kültürlü?
karanlığa küfretme bir mum da sen yak demiş amcanın biri bildin mi? hadi meydan senin. boya bakalım kendi rengine sözlüğü engelleyen mi var?
açıkçası ben bu eleştirileri ciddiye bile almıyorum. komik geliyor hatta. ve ayrıca şuan sosyal medyalardan tut diğer sözlüklere kadar hangisinin seviyesi istenen yerde. terket abi bak kapı orda niye buradasın hala. misal ben buraya ismi lazım değil bir sözlükten geldim. rahat rahat yazamıyor sürekli küfür ya da sarkıntılık ya da ne bileyim saçma sapan aslı astarı olmayan eleştirilerle karşı karşıyaydım ve dedim ki aha da gidiyorum.
neyse efem işin özü şu beğenmiyorsan ya gidersin ya da kendi kendine bir çabaya girersin. bak çok basit amaç eğer gerçekten burayı güzelleştirmekse deneyebileceğin bir platform, sözlük, ortama vsvs burası.
valla ben pekte çok seviyorum. geliyorum yargımı dağıtıyorum, geliyorum acımı serpiyorum, geliyorum hüznümü paylaşıyorum, geliyorum huzurumu, umudumu, sevincimi saçıyorum, yahu geliyorum tanımım paşa paşa giriyorum... kimse zart zurt yapmıyor.
çok basit kuralları var. uyum sağla, iletişime ve uslübuna dikkat et kendi sözlüğünü yarat. hadi balım, hadi canım, hadi ağam akışa katıl. öpüldün mucukss.
karanlığa küfretme bir mum da sen yak demiş amcanın biri bildin mi? hadi meydan senin. boya bakalım kendi rengine sözlüğü engelleyen mi var?
açıkçası ben bu eleştirileri ciddiye bile almıyorum. komik geliyor hatta. ve ayrıca şuan sosyal medyalardan tut diğer sözlüklere kadar hangisinin seviyesi istenen yerde. terket abi bak kapı orda niye buradasın hala. misal ben buraya ismi lazım değil bir sözlükten geldim. rahat rahat yazamıyor sürekli küfür ya da sarkıntılık ya da ne bileyim saçma sapan aslı astarı olmayan eleştirilerle karşı karşıyaydım ve dedim ki aha da gidiyorum.
neyse efem işin özü şu beğenmiyorsan ya gidersin ya da kendi kendine bir çabaya girersin. bak çok basit amaç eğer gerçekten burayı güzelleştirmekse deneyebileceğin bir platform, sözlük, ortama vsvs burası.
valla ben pekte çok seviyorum. geliyorum yargımı dağıtıyorum, geliyorum acımı serpiyorum, geliyorum hüznümü paylaşıyorum, geliyorum huzurumu, umudumu, sevincimi saçıyorum, yahu geliyorum tanımım paşa paşa giriyorum... kimse zart zurt yapmıyor.
çok basit kuralları var. uyum sağla, iletişime ve uslübuna dikkat et kendi sözlüğünü yarat. hadi balım, hadi canım, hadi ağam akışa katıl. öpüldün mucukss.
devamını gör...
normal sözlük instagram hesabı
mevcut olan ve daha da aktif olacağına inandığım hesap. ve yine aktif olarak kullanılırsa sözlüğe kuşkusuz katkı sağlayacağına inanıyorum. reklamın iyisi kötüsü olmaz. yapıştır geç.
ekleme: ben de yanlış yeri takip ediyomusum ellam. neyse kamyon şoförü sağolsun.
ekleme: ben de yanlış yeri takip ediyomusum ellam. neyse kamyon şoförü sağolsun.
devamını gör...
sarıl bana
bir (bkz: metin altıok) şiiridir.
bu yaşıma geldim içimde bir çocuk hala
sevgiler bekliyor sürekli senden.
insanın bir yanı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken,
var olan aşınıyor zamanla.
anamın bıraktığı yerden sarıl bana.
anıların kar topluyor inceden,
bir yorgan gibi geçmişimin üstüne.
ama yine de unutuş değil bu,
sızlatıyor sensizliği tersine.
senin kim olduğunu bile bilmezken.
sevgiden caydığım yerde darıl bana.
bu yaşıma geldim içimde bir çocuk hala
sevgiler bekliyor sürekli senden.
insanın bir yanı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken,
var olan aşınıyor zamanla.
anamın bıraktığı yerden sarıl bana.
anıların kar topluyor inceden,
bir yorgan gibi geçmişimin üstüne.
ama yine de unutuş değil bu,
sızlatıyor sensizliği tersine.
senin kim olduğunu bile bilmezken.
sevgiden caydığım yerde darıl bana.
devamını gör...
ne ekmek ne de su
papatya albümünden teoman şarkısı. teocuğumun acemiliğine denk gelmiş olsa gerek hiç teoman şarkısı gibi durmayan sözleri var. daha çok ümit sayın şarkısı gibi. yakışmadı.
edit: pek sevgili yazarımız mois uyardı. sözleri barlas erinç'e aitmiş. bikaç yerde teoman & barlas olarak geçse de teoman bi iki virgül attı muhtemelen. araştırmadan yazdığım için haksız, teo tarzı değil dediğim için haklıymışım. hayat böyledir işte.
edit: pek sevgili yazarımız mois uyardı. sözleri barlas erinç'e aitmiş. bikaç yerde teoman & barlas olarak geçse de teoman bi iki virgül attı muhtemelen. araştırmadan yazdığım için haksız, teo tarzı değil dediğim için haklıymışım. hayat böyledir işte.
devamını gör...
pastoral şiir
sevdiğim şiir türlerindendir. açıkçası sadece şiirde değil edebî türlerin hepsinde eser verilebilir. idil ve eglog olarak ikiye ayrılır. karşılıklı konuşma şeklinde olan,bir çobanla konuşuyormuş gibi yazılan manzumelere eglog; tabiat manzaralarını canlandırıp sairin duygulanmasını anlatan da idildir. bu şiirler genelde doğayı sevdirmek için yazılır. ilk örneği de "sahra" şiiridir.
sonbahar geliyor serçe
yuvanı ne yapacaksın?
ayva çiçek açmadan önce.
meyvelerin içi geçecek
rüzgâr başka çeşit esecek
yağmurlarla ıslanacaksın.
-cahit külebi-
sonbahar geliyor serçe
yuvanı ne yapacaksın?
ayva çiçek açmadan önce.
meyvelerin içi geçecek
rüzgâr başka çeşit esecek
yağmurlarla ıslanacaksın.
-cahit külebi-
devamını gör...


