hayal için umut lazım ilk önce.
devamını gör...

insanlık ayıbı...
devamını gör...

an itibariyle ben de yapmış bulunmaktayım. ne olacak canım bugün de itici oluruz. siz yine de çok şey etmeyin biz de allah'ın yarattığı bir kuluz neticede.
devamını gör...

dertli insanın yaptığıdır,çakmak kullanmadan yanan sigarasıyla diğerini yakar.
devamını gör...

edemem çünkü hala körüm. 1500 karma puan yapınca göz nakli yaptırıcam.
devamını gör...

karikatürist metin fidan'ın naif köşesinin ismi.
devamını gör...

çünkü;
kışı andıran bir yürektense..bir yangın yeğdir..

istanbul kırmızısı
(bkz: ferzan özpetek)

can sanat yayınlarının şubat 2014 de yapmış olduğu ilk basımından 20.000 adet oluşturulan,
bir ferzan özpetek romanıdır.

kitap iç kısmının sayfa konumları tasarım olarak hazırlanmış olup,
kapak tasarımı da dahil olmak üzere utku lomlu imzası taşımaktadır.

kitap ilk girişinde annesi simone ye ithaf edilmiş ve şu cümle ile dikkati üzerine okuyucu da çekmiştir.
"çünkü aşk gerçekten hayattaki en önemli şeydir.."

henüz daha çok başında olduğum kitap,
dostane bir kitapsever in
şiddetle oluşturduğu tavsiyesi üzerine kitaplığımla ve gözlerimle buluşmuştur.

bildiğiniz üzere,
(bkz: ferzan özpetek) i
fimleri ile adini tanımıştık.
bilgilendirmeye göre sevginin ve hüznün romanı olan istanbul kırmızısı
sanatçının sinema eğitimi için gitmiş olduğu italya ya gidişine kadarki istanbul yaşantısından izler taşıyor.

önemli olanın bir şehr-i yasamak değil
yaşatmak olduğunun gerekliliğini de aktarıyor.

ve şu soruyu soruyor..
insan iki şeyi aynı anda sevebilir mi?
iki insanı..?
iki şehr-i.?
iki ülkeyi.?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

acaba biz birilerinin bacısı olmak istiyor muyuz? sadece birey olsak yeterli olmuyor mu.
devamını gör...

casuslarımın bilgilendirmesi üzerine rozetlerimi almaya geldim.
devamını gör...

sözlükte üniversite öğrencileri epey fazla. şimdilerde sınav moduna girmişler harıl harıl ders çalışıyorlar.
sözlüklerin ilk zamanlarında tanım girenler çok olur, bir müddet sonra forum ve anketler ağırlık kazanır. tanım yazarken sözlükte daha çok online kalınırken, anket ve forumlarda birkaç kelime yazılıp çıkılır.
troller sözlüğü karıştırmak için ellerinden gelen yapıyordu, moderasyon onları yıldırmış gibi.
yazarlar da artık trollere cevap vermemeye başladı, yazar engelle seçeneği sayesinde artık trolleri görmüyoruz.
günlük hayatta ezik insanlar vardır, sözlükte klavye delikanlısı kesilip ona buna sataşırlar. yazarlığa yeni başlamış insanların hevesini kırarlar.
açılan başlıkları eleştirme, tanımları eleştirme, her şeyi eleştirme, sürekli negatif enerji yayma…
hevesi kırılan arkadaşlar unutmayın ki…
cahil insanlarla tartışmayın, zaman kaybı.
vezirin biri şair eşref’e gelir. “şair oldum, bir mısra yazdım gerisini sen tamamla” diye bir kese altın verir.
şair eşref bakar kağıda “yağdı yağmur, çaktı şimşek” yazıyor. o da kafiyeli tamamlar “sen de mi şair oldun be eşşo*şek”.
kimse sözlüğe yazarlık sertifikası ile üye olmadı ki...o yüzden genç arkadaşlarımız her olumsuz eleştiride bulunanı ciddiye almasınlar.
…usta bir ressamın çaylak öğrencisi eğitimini tamamlamış. usta ressam, öğrencisine
”yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın? resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. insanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma” demiş.
öğrenci, ustasının dediğini yapmış, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş.
resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş.
üzüntüyle ustasının yanına dönmüş.
usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş. fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş.
yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. öğrenci denileni yapmış.
birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. sevinçle ustasına koşmuş.
usta ressam şöyle demiş:
“ilkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.
ikincisinde, onlardan yapıcı olmalarını istedin. yapıcı olmak eğitim gerektirir. hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi.
kıssadan hisse sizi eleştiren yazar kim bir bakın.
ıvanmılınskı, zülal_kalender1, örnek vatandaş , freud purosu, mahlassızım, tenturdiyot gibi adlarını yazsam onlarca satır tutacak usta yazarlar mı eleştiriyor ya da “kendi himmete muhtaç dede, nerede kaldı gayriye himmet ede!” tarzında olanlar mı?
birçok yetenekli yazar görüyorum, güzel yazıyorlar ama henüz keşfedilmedikleri için az beğeni alıyorlar, ileride belki nick altı günleri düzenleriz.
ağanın eli tutulmaz derler, yoldaş benjamin franklin nick altı günlerinde kim bilir kaç puan takar çiçeği burnunda yazarlara, sözlük de canlanır.
devamını gör...

hayır değiliz.
devamını gör...

aşk ve ölümün aynı potada eridiği charles baudelaire şiiri. orijinal ismi la mort des amants olan şiir baudelaire'ın les fleurs du mal (kötülük çiçekleri) şiir koleksiyonunda yer alan ve ne yazık ki çeviri sırasında duygu yoğunluğunu kaybetmese bile temsil ettiklerinin pek çoğunu yitiren bir şiir. esasında baudelaire şiirde ölümü yalnızca son dizesi haricinde kullanmamış daha çok şiir boyunca onu başka biçimlerde sembolize etmiştir ve sözü geçen aşkın manevi olduğu da aşikar. şiir incilden pek çok göndermeye sahip olmasının yanı sıra ölüm bir ayrılık hali olarak değil ulaşılması gereken bir ideal olarak resmediliyor baudelaire tarafından. yani daha açıkça anlatmak gerekirse ölümün nihai sonu temsil etmesinden ziyade aşıklar için sonsuzluğa açılan bir kapı görevi görmesinden dolayı ulaşılacak/kavuşulacak veya sahip olunacak bir noktada durmasını sağlıyor. şiirin çeviri sırasında temsil ettiklerini yitirmesinin sebebi de bir noktada bundan kaynaklanıyor. yoksulların ölümü veya orijinal ismi ile la mort des pauvres şiirinde gördüğümüz ölümü yüceltme durumunu bu şiirde de görüyoruz ki o şiirde de incil göndermeleri çok sık yapılıyor ama baudelaire yoksulların ölümü şiirinde ölümü yaşayan herkesi eşit şartlara getirecek bir durum olarak gördüğü için yüceltirken bu şiirde sonsuzluğa açılan kapı işlevi gördüğü için yüceltiyor yine de tüm bu farka rağmen esasında benzer düşüncelerin ürünü bu iki şiir; ölüm arzu edilene doğru giden bir yoldur düşüncesi iki şiiri de besliyor.


yatağımız olacak ,hafif kokuyla dolu,
divanımız olacak ,bir mezar gibi derin;
bizim için açılmış, en güzel iklimlerin
o garip çiçekleri süsleyecek konsolu.


nous aurons des lits pleins d'odeurs légères,
des divans profonds comme des tombeaux,
et d'étranges fleurs sur des étagères,
ecloses pour nous sous des cieux plus beaux.


son sıcaklıklarını sarfederek hovarda,
birer ulu meşale olacak kalplerimiz;
çifte ışıklarından gidip gelecek bir iz
ikimizin ruhunda, o ikiz aynalarda.


usant à l'envi leurs chaleurs dernières,
nos deux coeurs seront deux vastes flambeaux,
qui réfléchiront leurs doubles lumières
dans nos deux esprits, ces miroirs jumeaux.


pembe, lahuti mavi bir akşam saatinde,
veda'la dolu, uzun bir hıçkırık halinde
yanacak aramızda bir tek şimşeğin feri;


un soir fait de rose et de bleu mystique,
nous échangerons un éclair unique,
comme un long sanglot, tout chargé d'adieux;


nihayet kapıları biraz aralayarak,
sadık ve şen bir melek gelip uyandıracak
buğulu aynaları ve ölmüş alevleri


et plus tard un ange, entr'ouvrant les portes,
viendra ranimer, fidèle et joyeux,
les miroirs ternis et les flammes mortes.


devamını gör...

gashadokuro, japonca'da ''aç iskelet'' anlamına gelmektedir. japon mitolojisindeki doğa üstü varlıklardan (bu doğa üstü varlıklara yōkai denmektedir. gashadokuro, yōkai'lerin yurei denen bir nevi hayalet alt sınıfına mensuptur) biri olan gashadokuro insanlardan kat ve kat büyük bir iskelet şeklinde görünür. açlıktan veya savaşlarda ölen, gömülmeyen insanların iskeletlerinden -ruhlarından- oluştuğu söylenir. (toplu gömülmüş askerlerden oluştuğu da söylenir.) yani sıkıntılı ruhlar, bedenleri; hak ettiği cenaze törenini alamadığında bu yaratığı oluştururlar. ōdokuro da denen bu yaratıkların gecenin geç saatlerinde dolaştıkları söylenir. bu yüzden de gezginlerin peşinde görülen bu yaratık birine yaklaştığı zaman, dişlerini takırdattığı için ince bir çınlama sesi duyulur. kemik yapıları gereği normal bir şekilde yürüyemezler, genelde bükülerek ve sürünerek yaklaşırlar.

fiziksel olarak gözleri olabilir veya olmayabilir. olursa ikisi de ayrı yönlere bakar. çok sinirlendiklerinde vücutlarının alev aldığı söylenir ve dillerinin insan kanı ile kaplı olduğuna inanılır. isminden bahsetmiştik. etimolojik olarak gash; gıcırdama, çatırdama, tıkırdama anlamlarına gelen ''gachi gachi'' kelimesinden gelmektedir. odokuro da dev iskelet demektir. bu kombinasyon ile gashadokuro kelimesi elde edilir.

tılsımların bu yaratığa karşı etkili olduğu düşünülse de ölmüşlerin ruhundan meydana geldiği için yenilmezlik-görünmezlik özellikleri olduğu düşünülür. yakaladığı gezginin kafasını ısırır ve kanını içer. gashadokuro, bastırılmış öfkesi serbest kalana kadar avlanır ve sonra kemikleri buruşarak çöker. bu yaratıklar toplu ölümlerin oldukları yerlerde görüldükleri için günümüzde, kıtlıkların ve savaşların yaşandığı geçmiş zamanlara göre daha az görüldüklerine inanılır. bir kin ve nefret ile doğan bu yaratıklar, bu güce dönüşen hisleri kaybolana kadar avlanırlar. var oluş biçimleri düşünüldüğünde yaratıkların aç hayaletlerden meydana gelmeleri de bunu zaten destekler.

biraz da tarihine bakalım: gashadokuro'ya ait ilk kayıtlar günümüzden 1000 yıl öncesine, 10. yüzyıla dayanır. güçlü bir samuray olan taira no masakado, akrabaları tarafından tuzağa düşürülür. bunun intikamını almak adına masakado onlara şiddetle cevap verir; evlerini yakar ve birini öldürür. yenilgiden utanan bir akraba, yanına birliklerini de alıp masakado'yu düelloya çağırır. masakado, daha az askeri olmasına rağmen bundan da galip ayrılır. olaydan sonra imparatorluk mahkemesine çıkan samuray bir şekilde affedildi ve cezası hafifletildi. fakat mağlup taraftan biri olan yoshikane, intikam almak için 937'de masakado ile tekrar savaştı. yaralanan masakado kaçmaya çalıştı ve 939 yılında ''tengyō no ran'' adında küçük bir isyan çıkardı. başına ödül konan samuray 940 yılında öldürüldü. ve başı, ödül için kyoto'daki başkente getirildi. masakado'nun kızı takiyasha hime, ünlü ve güçlü bir büyücüydü. babasına yapılan saygısızlığı kaldıramadı ve masakado'nun sonunu getiren savaşta ölenlerden ilk gashadokuro'yu yaratı ve onu kyoto'da serbest bıraktı. masakado'nun kafası shibasaki'ye (sonunda tokyo olacak bir balıkçı kenti) getirilene kadar şehri yerle bir etti. masakado'nun kafası orada bir nevi yarı-tanrılaştı. günümüzde de tokyo imparatorluk sarayı yakınlarında bir mezarı vardır.

bu olay ünlü ukiyo-e sanatının son temsilcilerinden utagawa kuniyoshi tarafından da resmedilmiştir. takiyasha the witch and the skeleton spectre, eserinde masakado'nun kızı prensen takiyasha büyü ile iskeleti çağırmaktadır. fakat bu eserin efsane ile alakası olup olmadığını tartışanlar da vardır. hikayelerin 20. yüzyılın ikinci yarısında çoğalmaya başladığını ve yeterince inandırıcı olmadığını söyleyerek bu anlatıların kesinlikle bir efsane olduğunu söyleyenler de bulunur.

kaynakça ve daha fazlası: yabai.com, mythus.fandom.com, yokai.fandom.com, vikipedi, wikipedia, wikipedia - takiyasha the witch and the skeleton spectre, yokai.com
devamını gör...

ne kadara iğrenç biri olduğumu anladığım başlıktır. teşekkür ederim.
devamını gör...

çok ihtiyacım olan set.
namaz kılmıyorum ama dini inançlara saygılı bir birey olarak evimde seccade, eşarp ve de uzunca bir etek bulunduruyorum. çünkü çevremde müslüman olan ve ibadet eden insanlarım var.
ancak şöyle bir sıkıntı var sürekli ev değiştirdiğim için ve kıble hayatımda bu insanlar geldikçe yer ettiği için denizi sağıma alıp hafiften de sola döndürüp kıldırıyorum insanlara namazı. bazen tutuyor bazen de tutmuyor. ben de şu kısma sığındırıyorum onları, bilmeden yaparsan günah olmaz.* *
devamını gör...

yaradan ile kul arasında olan bir dini bu kadar dışarıya yansıtmak reklamdan başka bir şey değildir.
devamını gör...

(bkz: hacım)*
devamını gör...

devamını gör...

ince düşünen insanların en sık yaptığı hata;
kişiliği küçük insanlara,
büyük anlamlar yüklemektir.
aldous huxley
devamını gör...

türk mitolojisi'nde yazgı tanrısıdır. insanları korumakla ve yaşamlarını denetlemekle görevlidir. bir değişiklik olursa bunu iyilik tanrısı ülgen'e bildirir. kurbanların ülgen'e ulaşmasında aracılık etme görevi de vardır. şamana, kurbanı ülgen'e ulaştırma yolculuğunda yardımcı olur.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim