kasksız motorsiklet kullanmak
pekmezi akitmakla sonuclanacak tehlikeli eylem. motosikleti gectim bisiklet surerken bile ihmal edilmemesi gereken birsey kask.
devamını gör...
profiline kendi fotoğrafını koyan sözlük yazarı
kimseyi ilgilendirmeyen yazardır. profil onun, dolayısıyla isterse kendi fotoğrafını koyar istemezse de koymaz. yani tamamen onun bileceği bi iş. saygı duymaktan başka çaremiz yok gençler, herkese saygı duymayı öğrenmek zorundayız. yani insanlık açısından söyledim bunu.
devamını gör...
hükümet tl’nin değerini bilerek düşürüyor
sanki kendisi ülkenin selametini çok isteyen birisiymiş gibi bir de böyle konuşuyor ya ne diyeyim bilemiyorum. ha akp ha hdp zerre farkı yok gözümde iki tarafında tasmasını aynı el tutuyor neticede.
kayıkçı kavgası yapıyorlar, tavşana kaç tazıya tut. biz de yedik aynen.
kayıkçı kavgası yapıyorlar, tavşana kaç tazıya tut. biz de yedik aynen.
devamını gör...
mr. nobody
2009 yapımı, van dormael'in yönettiği benim için başyapıt olan film. kaos teorisi, kelebek etkisi, quantum fiziği, paralel evren gibi konulara meraklıysanız mutlaka izlemeniz gereken bir film. film boyunca; yaptığımız her seçimin, her tercihin hayatımızı, kaderimizi ve geleceği nasıl değiştirdiğine vurgu yapılıyor. ancak en önemli konu şu ki; sen hangi tercihi yaparsan yap, yaşananlar bambaşka şekilde vuku bulabilir ancak öyle olsa dahi yine de aynı anlam ve değeri taşır, vurgusu da film boyunca işleniyor. filmde başrol oyuncusunun hayatından kesitler veriliyor. 117 yaşındaki hali de var, olası çocukluk yılları ve tercihlerine göre farklı paralel verenlerde farklı yaşlardaki farklı zamanlardaki yaşamları da var. nemo'nun anne babası ayrılırken yapacağı tercih, hatta pastaneden pasta alırken yapacağı tercih bile onun bir sonraki yaşamını nasıl da etkiliyor film boyunca bunu izliyoruz. şu cümle beni en çok etkileyen sahnelerden biri
seçim yapmadığın sürece, kalan olasılıkların hepsi mümkündür
kelebek etkisi daha önce ve sonra da sinemada bir çok kez ele alınmış ve izleyicinin çok keyif aldığı bir konu. hatta aynı isimli film serisi bile mevcut. mr. nobady de türünün en iyi örneklerinden. ben bir kaç kere izledim. bir çok kez daha izleyebilirim. eğer benzeri film önerileriniz olursa mesaj atabilirsiniz.
seçim yapmadığın sürece, kalan olasılıkların hepsi mümkündür
kelebek etkisi daha önce ve sonra da sinemada bir çok kez ele alınmış ve izleyicinin çok keyif aldığı bir konu. hatta aynı isimli film serisi bile mevcut. mr. nobady de türünün en iyi örneklerinden. ben bir kaç kere izledim. bir çok kez daha izleyebilirim. eğer benzeri film önerileriniz olursa mesaj atabilirsiniz.
devamını gör...
saç yağıyla yumurta yapmak
kafanı sallayınca da komili komili diye ses çıkıyorsa hakiki yağdır.
devamını gör...
kaliteli yaşam için ucuz öneriler
bu hayata yalnızca 1 kere geldiğini hatırlamak. başkasının ne dediğini umursayarak yaşarsan çok zaman kaybedeceğini hatırlamak. oysa her saniye senin için çok kıymetli. masmavi gökyüzü, yemyeşil doğa sen gör, hisset diye var. tabii ki bedenin de en değerli şey ona da iyi bakmalısın. aslında biraz bencil olmak sanırım yalnızca bu konuda.
devamını gör...
erdal kalın poe
kendisiyle çok muhabbetim olmadı ama acayip naif insan. bir kere şiirle ilgilenen insan kötü olamaz ki. sana ve ailene özelden her kim küfür ettiyse kınıyorum sevgili erdal. diğer konular da beni ya da sözlüğü ilgilendirmez. umarım yazmaya devam edersin.
devamını gör...
yaran başlıklar
iki gün önce hic gülmediysem bir saatten fazla gulmeme neden olan basliktir.*
(bkz: kafa sözlük yönetiminin beni cehenneme yollaması)
(bkz: kafa sözlük yönetiminin beni cehenneme yollaması)
devamını gör...
türk dizilerinde mide bulantısı
çeşitli felaketler ve doğal afetlerden sonra düzlüğe çıkmak için ya da beyni durmuş senaristin 'tutmazsa birine yanlışlıkla merdivenden yuvarlatırız, bebeği düşürtürüz nasılsa' diye senaryoya koyulan sahnedir.
devamını gör...
rus turistlere adam mısınız diyerek atar yapmak
başlıktan anlaşılacağı üzere, burada sizler için yeni bir hikayem var efenim, evet.
bu atar herhangi bir faşistlik içermemekle birlikte, sadece bıkkın bir antalyalı kardeşinizin feryadıdır.
çoğu turizm memleketinde, çarpık yapılaşmadan mütevellit mahalleler otellerin, oteller mahallelerin içinde ve animasyon sesleri de dahil olmak üzere her türlü gürültü her yerde efenim.
evimin salonunda, evimin yatakodasında ve mutfağında, her yerde sex bomb şarkısı çınlamakta. lanet olasıca bu şarkıdan beş senedir vazgeçemediler.
bundan seneler evvel oturduğumuz ve arka tarafında çingene bir torbacının yaşamakta olduğu elit semtimizin elit apartmanının yanında, üç buçuktan dört yıldızlı, üç blokluk devasa bir otel bulunmaktaydı. gece yarılarına kadar animasyon sesleri ile mahallelinin sabrını test eden otelciler, o kadar kalenderlerdi ki, çevreyi maruz bıraktıkları türlü sesler yüzünden defalarca şikayet almış, ceza ödemiş, yine de tüm mahallenin uykusunu ezerek, misafir olarak ağırladığı turistleri her türlü eğlendirmeye devam etmişlerdi.
havuz başında alınan alkolle birlikte "vauuuv" diyerek bağırıp havuza atlayıp gülüşmeler mi, oynadığı bilgisayar oyunda geçemediği bölümü geçmiş ve final bossunu kesiyormuşçasına sevinç yaşayan gamer oğlanın heyecanlı feryadına benzeyen inleme sesleri mi, artık türlü türlü sesler efenim hangi birini ararsanız. öyle ki "otelin kendi konuklarının arasında bu seslerden rahatsız olan hiç mi biri yok?" diye de düşünmeden edemiyordu insan. sürekli, her akşam bu seslere maruz kalmak yerine, 10 yaşındaki bir bozayıyı evcilleştirmeye çalışmayı tercih edebilecek radde gelmiştim.
neyse...
bir gün saat olmuş gecenin üçü arkadaşlar. bakın, normal insanların uyuduğu saatlerdir bunlar siz gececi sözlük tayfası bilmezsiniz, insanlar cd-rom uykusu denilen uyku evresine geçmiş olurlar bu saatte ve etrafa genel bir sessizlik hakimdir. gecenin üçü kutsaldır arkadaşlar, insanların bu saatlerine dokunmamalısınızdır.
o sırada çok möhüm işlerimle uğraşmaktayım, bunediyoda "bir mutfak gereci olsaydınız, hangisi olurdunuz?" testi çözüyorum ve dışarıdan sesler geliyor. tanrım ajdar yeni konseri için bizim mahallemizde mi prova yapıyor, hem de bu saatte diye sorguladığım o saniyeler içerisinde, testin sonucunda bardak çıktım arkadaşlar. bir mutfak gereci olsaymışım, bardak olurmuşum.
dışarıdan sesler gelmeye devam ediyor; birileri bir şeyler diyor hararetli hararetli ve diğerleri tezahürat yapıyorlar. biraz daha dinledim, önce her zamanki gibi apartmanın en alt katında oturan torbacıyla pazarlıkta anlaşamayanların klasik kavgalarından biri zannettim, mahallemizin elitliğini tartışmayalım sizinle. ama değil, bu, bu başka bir dil.
rusça!
ruslar!
"kutsal matruşkalar aşkına bu ne gürültü bu saatte?!" diyerek balkona fırladım ki ne göreyim, 10 kadar rus turist, içmişler, içmişler ve otellerine girmeden önce bizim apartmanın hemen önündeki duvarın üzerine oturmuş opera sanatını en berbat haliyle icra ederek rahmetli pavarotti beyi yad etmeye çalışıyorlar! evet, bağırıyorlar, eğleniyorlar ama gecenin üçünde bağırıyorlar, çok bağırıyor, bağırıyor, bağırıyorlar...
dedim:
bi kuvayt piliz. ay tıray tu siliip. piliiz
duyurabilene aşkolsun, umurlarında değil adamların. sesimi biraz daha yükselterek aynı cümleyi tekrar ettim. ay oradan demezler mi "fak yu" diye. ay! sen kimi fak yu ha?!!11111
dedim:
ar yu men ha, ar yu men?! if yu ar men, veyt lan!
oradan bir de biç miç demezler mi?
terliklerimi giydim hemen ayağıma, aşağıya inip hesabını soracağım bu tatsız diyalogların. uykusundan uyanan annem tuttu "morticia kızım uymasana, polisi ara" diye. niye aklıma gelmediyse polis o an? işte alışmışım her işimi kendim halletmeye, polisi yormadan. kibarlıktan, nahiflikten hep... neyse...
çıktım gerisin geri balkona "ay vil kol dı polis, ay em koling polis veyt siz veyt şere..."
baktılar polisi arıyorum, hemen kalkıp gitmeye koyuldular.
dedim:
"çikııınns bık bık çikııns"
işte korktular azizim.
eğlenirsin de, bunu da yapmazsın. bu hanzoluğun milleti yok bakarsan, hanzo her yerde hanzo. bunlar da rus'un hanzolarıydı.
neyse efenim, yine aklıma geldi yine sinirlendim!!!1111
dedim "adam mısınız ha?" cevap veremediler tabii.
bu da böyle bir anımdır.
bu atar herhangi bir faşistlik içermemekle birlikte, sadece bıkkın bir antalyalı kardeşinizin feryadıdır.
çoğu turizm memleketinde, çarpık yapılaşmadan mütevellit mahalleler otellerin, oteller mahallelerin içinde ve animasyon sesleri de dahil olmak üzere her türlü gürültü her yerde efenim.
evimin salonunda, evimin yatakodasında ve mutfağında, her yerde sex bomb şarkısı çınlamakta. lanet olasıca bu şarkıdan beş senedir vazgeçemediler.
bundan seneler evvel oturduğumuz ve arka tarafında çingene bir torbacının yaşamakta olduğu elit semtimizin elit apartmanının yanında, üç buçuktan dört yıldızlı, üç blokluk devasa bir otel bulunmaktaydı. gece yarılarına kadar animasyon sesleri ile mahallelinin sabrını test eden otelciler, o kadar kalenderlerdi ki, çevreyi maruz bıraktıkları türlü sesler yüzünden defalarca şikayet almış, ceza ödemiş, yine de tüm mahallenin uykusunu ezerek, misafir olarak ağırladığı turistleri her türlü eğlendirmeye devam etmişlerdi.
havuz başında alınan alkolle birlikte "vauuuv" diyerek bağırıp havuza atlayıp gülüşmeler mi, oynadığı bilgisayar oyunda geçemediği bölümü geçmiş ve final bossunu kesiyormuşçasına sevinç yaşayan gamer oğlanın heyecanlı feryadına benzeyen inleme sesleri mi, artık türlü türlü sesler efenim hangi birini ararsanız. öyle ki "otelin kendi konuklarının arasında bu seslerden rahatsız olan hiç mi biri yok?" diye de düşünmeden edemiyordu insan. sürekli, her akşam bu seslere maruz kalmak yerine, 10 yaşındaki bir bozayıyı evcilleştirmeye çalışmayı tercih edebilecek radde gelmiştim.
neyse...
bir gün saat olmuş gecenin üçü arkadaşlar. bakın, normal insanların uyuduğu saatlerdir bunlar siz gececi sözlük tayfası bilmezsiniz, insanlar cd-rom uykusu denilen uyku evresine geçmiş olurlar bu saatte ve etrafa genel bir sessizlik hakimdir. gecenin üçü kutsaldır arkadaşlar, insanların bu saatlerine dokunmamalısınızdır.
o sırada çok möhüm işlerimle uğraşmaktayım, bunediyoda "bir mutfak gereci olsaydınız, hangisi olurdunuz?" testi çözüyorum ve dışarıdan sesler geliyor. tanrım ajdar yeni konseri için bizim mahallemizde mi prova yapıyor, hem de bu saatte diye sorguladığım o saniyeler içerisinde, testin sonucunda bardak çıktım arkadaşlar. bir mutfak gereci olsaymışım, bardak olurmuşum.
dışarıdan sesler gelmeye devam ediyor; birileri bir şeyler diyor hararetli hararetli ve diğerleri tezahürat yapıyorlar. biraz daha dinledim, önce her zamanki gibi apartmanın en alt katında oturan torbacıyla pazarlıkta anlaşamayanların klasik kavgalarından biri zannettim, mahallemizin elitliğini tartışmayalım sizinle. ama değil, bu, bu başka bir dil.
rusça!
ruslar!
"kutsal matruşkalar aşkına bu ne gürültü bu saatte?!" diyerek balkona fırladım ki ne göreyim, 10 kadar rus turist, içmişler, içmişler ve otellerine girmeden önce bizim apartmanın hemen önündeki duvarın üzerine oturmuş opera sanatını en berbat haliyle icra ederek rahmetli pavarotti beyi yad etmeye çalışıyorlar! evet, bağırıyorlar, eğleniyorlar ama gecenin üçünde bağırıyorlar, çok bağırıyor, bağırıyor, bağırıyorlar...
dedim:
bi kuvayt piliz. ay tıray tu siliip. piliiz
duyurabilene aşkolsun, umurlarında değil adamların. sesimi biraz daha yükselterek aynı cümleyi tekrar ettim. ay oradan demezler mi "fak yu" diye. ay! sen kimi fak yu ha?!!11111
dedim:
ar yu men ha, ar yu men?! if yu ar men, veyt lan!
oradan bir de biç miç demezler mi?
terliklerimi giydim hemen ayağıma, aşağıya inip hesabını soracağım bu tatsız diyalogların. uykusundan uyanan annem tuttu "morticia kızım uymasana, polisi ara" diye. niye aklıma gelmediyse polis o an? işte alışmışım her işimi kendim halletmeye, polisi yormadan. kibarlıktan, nahiflikten hep... neyse...
çıktım gerisin geri balkona "ay vil kol dı polis, ay em koling polis veyt siz veyt şere..."
baktılar polisi arıyorum, hemen kalkıp gitmeye koyuldular.
dedim:
"çikııınns bık bık çikııns"
işte korktular azizim.
eğlenirsin de, bunu da yapmazsın. bu hanzoluğun milleti yok bakarsan, hanzo her yerde hanzo. bunlar da rus'un hanzolarıydı.
neyse efenim, yine aklıma geldi yine sinirlendim!!!1111
dedim "adam mısınız ha?" cevap veremediler tabii.
bu da böyle bir anımdır.
devamını gör...
yalıda oturmanın da zorlukları var
mesela sürekli dalga sesinden uyuyamıyorsun.
devamını gör...
düş kurma zamanı radyo yayını
gündemden uzaklaşmak, farklı diyarlara gidip kafa dağıtmak için birebir bir yayın.
(bkz: arındır bizi pink)
(bkz: arındır bizi pink)
devamını gör...
ideal troll
sözlüğe eğlence katan, diğer yazarlara, onların sınırları dikkate alarak sataşan, özel yazışma ile anlaşılabilen trolldür.
gönlümde böyle bir kaç tane troll var.
onlar kendilerini biliyor.*
gönlümde böyle bir kaç tane troll var.
onlar kendilerini biliyor.*
devamını gör...
normal sözlük yazarları kendini nasıl tanıtır sorusu
ben hiç kimse olmayanım ve hiç kimse ben olmayanım.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının izlemekten bıkmadığı filmler
aile arasında
her karakteri ayrı seviyorum, ama gülümser’i biraz fazla :)
her karakteri ayrı seviyorum, ama gülümser’i biraz fazla :)
devamını gör...
çiftlik bank
insan nasıl sağılır uygulamalı olarak herkese öğreten meşhur dolandırıcılık olayı. tosun kokain partilerinde, gününü gün ediyor.
devamını gör...
az kişinin bildiği muhteşem filmler
dar alanda kısa paslaşmalar. kime sorsam izlemedim diyor. kafayı yiycem valla.
devamını gör...
patates kızartması
kajun baharatıyla yendiğinde aşık olunan yiyecek. patatesleri doğradıktan sonra 5-10 dakika tuzlu soğuk suda bekletirseniz kızarınca çok daha çıtır olur.
devamını gör...
yazarların unutamadığı çocukluk anısı
selda bağcan öpmüştü beni.
devamını gör...
