bal şarabı
mitolojide, tarihte bilinen en eski alkollü içkidir. "tanrıların içkisi", "odin'in içkisi", "odin'in ganimeti" olarak da bilinir. geçmişi milattan önce 7000'lere kadar dayanır.
iskandinavlar savaşta ölenlerin valhalla'ya gittiğine inanırlardı. bu içkiyi de o sarayda güzel bir kız tarafından dağıtılan bir içki olarak kabul etmişlerdir.
eski yunanlılar ise bahar yağmurlarıyla balı karıştırıp şöminenin yanına koyarlar ve afrodit'i memnun etmek için içerlermiş. tapınaktakiler ise geleceği görmek için bu içkiden içerlermiş.
miti de şu şekildedir(mead of poem):
"aesir ve vanir arasındaki savaş sonrasında tüm tanrılar toplanıp bir kavanozun içine tükürerek antlaşma mühürlerler. bu tükürükler boşa gitmesin diye de o tükürüklerden bir insan oluştururlar. adı kvasir olan bu insan da dokuz dünyadaki en bilge insandır. dünyayı gezerek tüm bilgisini insanlara aktarır.
bir gün iki cücenin yanına gider(fjalar, galar). bu iki cüce bu bilge insanı öldürüp kanıyla balı karıştırır ve bal şarabını oluşturur. şarabı içen bilge ya da şairw dönüşmektedir. bu şarabı da kendilerine saklarlar.
şir, adamın yerini öğrenmesi için birilerini gönderir fakat bu bilgenin kendi kendine öldüğü söylenir. daha sonra dev gilling ve karısı bu cüceleri ziyarete gider. cüceler de kocasını boğup karısını da değirmen taşıyla ezip öldürür.
bu devler eve dönmeyince oğulları suttung ailesini aramaya çıkar. cüce kardeşlerle karşılaşır ve ailesini bu cücelerin öldürdüğünü öğrenir. bu dev cüceleri ölümle tehdit eder. cüceler de yaşamaları karşısında adamın kendisine üç kavanoz bal şarabı verir ve adam cüceleri bırakır ve bal şaraplarını alıp hnitbjörg dağındaki evine götürür. dağın derinliklerinde bir oda yaratıp kızı gunnloğ' u bu bal şaraplarını gece gündüz koruması için görevlendirir.
odin bunu duyduğunda o bal şaraplarına sahip olmak ister ve erkek kılığına girerek kendisine bölverkr (keder işçisi) adını verir.
bölverkr, jötenheim'a gider ve sonunda dokuz kişinin bir tarlada çalıştığı ve çim biçtiği bir vadiye gelir. bölverkr, tırpanların keskin olmaması nedeniyle köylülerin işlerinin yavaş ilerlediğini fark eder. sohbeti başlatan bölverkr, erkeklerin suttung'un kardeşi baugi için çalıştığını öğrenir ve bölverkr onların tırpanlarını keskinleştirmeyi teklif eder. bölverkr bileme işlemini bitirdikten sonra işlerinin hızlandığını gören köylüler bileme taşını almak için bölverkr'e teklifte bulunurlar. bölverkr de bu teklifi kabul eder ve bileme taşını havaya fırlatır. tüm köylüler dönerek almaya çalışırken tırpanlarıyla birbirini öldürürler. dokuz köylü de yere yığılır.
o akşam bölverkr, dev baugi'nin çiftliğine gelir ve baugi köylülerinin öldüğünü öğrenir. bökverkr de tüm sezonluk işi kendi başına yapabileceğini söyler fakat karşılığında kardeşi suttung'un şarabından ister. baugi bunu kabul eder.
bir sezon sonunda bölverkr dokuz köylünün yaptığı işten fazlasını yapmıştır. baugi ve bölverkr, suttung'un yanına gider fakat suttung bal şarabından vermeyi reddeder.
baugi ve bölverkr bal şarabını bulmak için dağa çıkarlar. baugi bir burgu çıkarır. dağı birkaç yerden delerek sonunda odayı bulurlar. bölverkr kendisini yılana çevirerek delikten girer. o sırada baugi yılanı öldürmeye çalışır fakat yapamaz.
bölverkr kendisini tekrar insana çevirir ve taburede bal şaraplarının yanında oturan gunnloğ'u görür. kızı kandırır ve üç gün birlikte yatarlar. sonunda kız bölverkr'in her istediğini yapacak duruma gelmiştir. bölverkr bal şaraplarından üç yudum almayı teklif eder. kız da bunu kabul eder. ilk yudumda birinci kazandaki tüm bal şarabını mideye indirir. ikinci yudumda ikinci kazanı ve üçüncü yudumda da üçüncü kazanı mideye indirir. (ağzında tuttuğu da söylenir.)mağaradan çıkarak kendisini kartala dönüştürür ve sarayına uçar. suttung bunu gördüğünde o da kendisini kartala çevirir ve peşinden uçar.
bölverkr sarayına döndüğünde herkes dışarıda kavanoz ve kazanları dizmiştir. bölverkr(artık odindir) tüm şarapları kazanlara doldurur ve şair olmayı hak eden insanlara bundan ikram eder."
iskandinavlar savaşta ölenlerin valhalla'ya gittiğine inanırlardı. bu içkiyi de o sarayda güzel bir kız tarafından dağıtılan bir içki olarak kabul etmişlerdir.
eski yunanlılar ise bahar yağmurlarıyla balı karıştırıp şöminenin yanına koyarlar ve afrodit'i memnun etmek için içerlermiş. tapınaktakiler ise geleceği görmek için bu içkiden içerlermiş.
miti de şu şekildedir(mead of poem):
"aesir ve vanir arasındaki savaş sonrasında tüm tanrılar toplanıp bir kavanozun içine tükürerek antlaşma mühürlerler. bu tükürükler boşa gitmesin diye de o tükürüklerden bir insan oluştururlar. adı kvasir olan bu insan da dokuz dünyadaki en bilge insandır. dünyayı gezerek tüm bilgisini insanlara aktarır.
bir gün iki cücenin yanına gider(fjalar, galar). bu iki cüce bu bilge insanı öldürüp kanıyla balı karıştırır ve bal şarabını oluşturur. şarabı içen bilge ya da şairw dönüşmektedir. bu şarabı da kendilerine saklarlar.
şir, adamın yerini öğrenmesi için birilerini gönderir fakat bu bilgenin kendi kendine öldüğü söylenir. daha sonra dev gilling ve karısı bu cüceleri ziyarete gider. cüceler de kocasını boğup karısını da değirmen taşıyla ezip öldürür.
bu devler eve dönmeyince oğulları suttung ailesini aramaya çıkar. cüce kardeşlerle karşılaşır ve ailesini bu cücelerin öldürdüğünü öğrenir. bu dev cüceleri ölümle tehdit eder. cüceler de yaşamaları karşısında adamın kendisine üç kavanoz bal şarabı verir ve adam cüceleri bırakır ve bal şaraplarını alıp hnitbjörg dağındaki evine götürür. dağın derinliklerinde bir oda yaratıp kızı gunnloğ' u bu bal şaraplarını gece gündüz koruması için görevlendirir.
odin bunu duyduğunda o bal şaraplarına sahip olmak ister ve erkek kılığına girerek kendisine bölverkr (keder işçisi) adını verir.
bölverkr, jötenheim'a gider ve sonunda dokuz kişinin bir tarlada çalıştığı ve çim biçtiği bir vadiye gelir. bölverkr, tırpanların keskin olmaması nedeniyle köylülerin işlerinin yavaş ilerlediğini fark eder. sohbeti başlatan bölverkr, erkeklerin suttung'un kardeşi baugi için çalıştığını öğrenir ve bölverkr onların tırpanlarını keskinleştirmeyi teklif eder. bölverkr bileme işlemini bitirdikten sonra işlerinin hızlandığını gören köylüler bileme taşını almak için bölverkr'e teklifte bulunurlar. bölverkr de bu teklifi kabul eder ve bileme taşını havaya fırlatır. tüm köylüler dönerek almaya çalışırken tırpanlarıyla birbirini öldürürler. dokuz köylü de yere yığılır.
o akşam bölverkr, dev baugi'nin çiftliğine gelir ve baugi köylülerinin öldüğünü öğrenir. bökverkr de tüm sezonluk işi kendi başına yapabileceğini söyler fakat karşılığında kardeşi suttung'un şarabından ister. baugi bunu kabul eder.
bir sezon sonunda bölverkr dokuz köylünün yaptığı işten fazlasını yapmıştır. baugi ve bölverkr, suttung'un yanına gider fakat suttung bal şarabından vermeyi reddeder.
baugi ve bölverkr bal şarabını bulmak için dağa çıkarlar. baugi bir burgu çıkarır. dağı birkaç yerden delerek sonunda odayı bulurlar. bölverkr kendisini yılana çevirerek delikten girer. o sırada baugi yılanı öldürmeye çalışır fakat yapamaz.
bölverkr kendisini tekrar insana çevirir ve taburede bal şaraplarının yanında oturan gunnloğ'u görür. kızı kandırır ve üç gün birlikte yatarlar. sonunda kız bölverkr'in her istediğini yapacak duruma gelmiştir. bölverkr bal şaraplarından üç yudum almayı teklif eder. kız da bunu kabul eder. ilk yudumda birinci kazandaki tüm bal şarabını mideye indirir. ikinci yudumda ikinci kazanı ve üçüncü yudumda da üçüncü kazanı mideye indirir. (ağzında tuttuğu da söylenir.)mağaradan çıkarak kendisini kartala dönüştürür ve sarayına uçar. suttung bunu gördüğünde o da kendisini kartala çevirir ve peşinden uçar.
bölverkr sarayına döndüğünde herkes dışarıda kavanoz ve kazanları dizmiştir. bölverkr(artık odindir) tüm şarapları kazanlara doldurur ve şair olmayı hak eden insanlara bundan ikram eder."
devamını gör...
avatar
hindu mitolojisinde,bir tanrının gökyüzünden yere görülebilen bir biçim alarak inişidir.bunların en ünlüleri vişnu'n on avatar'ıdır.
devamını gör...
depresyonla başa çıkma yöntemleri
tek bir mucize yöntemi olmayan fakat iyileşme yolunda pek çok faideleri olan yöntemlerdir. en iyisi terapiye gitmek ve yardım almaktır. evde kendi imkanlarınızla yapabileceğiniz ufak şeyler de vardır daha iyi hissetmenizi sağlayacak. mesela önce hissettiğiniz duyguya ve kendi durumunuza saygı duymak, hatta anlayışlı ve şefkatli olmak. siz bir sebep bulun ya da bulmayın ama hissettiğiniz şeyi bastırmak yahut hissettikleriniz yüzünden kendinizi suçlamak ya da inkar etmek yerine onları kabullenmek ilk adım olarak son derece iyi gelecektir. depresyonda olduğumu kabullendiğimde üstümden koca bir yük kalkmış gibi hissetmiştim. "evet depresyondayım, ben kendimi iyi hissetmiyorum ve böyle hissettiğim için suçlu değilim"i kendime seslice söylediğimde başlamıştı bence iyileşme. aşırı klasik ama hayatta bana daha iyi gelen başka bir şey olmayabilir; yürüyüş yapmak. depresyonda olan kişi asla çıkmak istemez yürüyüşe biliyorum. (kendinize çok yüklenmemek kaydıyla) canınız istemese de sadece iyi geleceği için, çıkıp yürümek daha iyi hissettirecektir. o yürüyüşlerde içeriye doğru da bir kapı açılabilir, günden güne kendinizle ve baş edemediğiniz şeyle temas etmeye başlayabilirsiniz. bir de küçük de olsa bir şey yapmış olmak ve kendinizle kalmış olmak insana hep iyi geliyor. depresyon zor bir süreç fakat içerisindeyken öyle hissetmesiniz de geçip gidebilen bir şey. kaybolan neşeniz, sizi sonsuza kadar terk etmedi, geri gelecek. korkmayın. umut hep var.
devamını gör...
gamze özçelik'in istanbul sözleşmesi yorumu
boş.
her şeyi allaha bırakalım ve biz hiç çaba göstermeyelim. ölen ölür kalan sağlar bizimdir mi diyelim ne diyelim?
islam dininde tevekkül denilen olay vardır. önce bir iş çabalarsın sonra allaha bırakırsın. basit bir örnek; sınava girecek bir öğrenci hiç çalışmayıp sadece dua ederek allaha sığınarak başarılı olamaz. o sınav için önce çalışır sonra duasını eder.
allahü teâlâ, kimseye muhtaç olmamak için çalışmayı, hasta olmamak için tedbir almayı, hasta olunca ilaç kullanmayı, görebilmek için ışığı sebep kılmıştır. sebebi, istenilen şeye kavuşmak için bir kapı gibi yaratmıştır. bir şeyin hasıl olmasına sebep olan şeyi yapmayıp da sebepsiz olarak gelmesini beklemek, kapıyı kapayıp pencereden atılmasını istemeye benzer ki, bu, akla ve dine uygun değildir.
not: dinler konusunda nötrüm.
gamze hanım böyle bir şey söylemediğini belirtmiş, olabilir. yine de böyle düşünen insanlar yok mu? var. hiçbir çaba göstermeden bir şeyleri sadece allah'tan bekleyen insanlar? biz deneyelim, uğraşalım da olmazsa "en azından denedim" diyebilelim.
edit: ekleme.
her şeyi allaha bırakalım ve biz hiç çaba göstermeyelim. ölen ölür kalan sağlar bizimdir mi diyelim ne diyelim?
islam dininde tevekkül denilen olay vardır. önce bir iş çabalarsın sonra allaha bırakırsın. basit bir örnek; sınava girecek bir öğrenci hiç çalışmayıp sadece dua ederek allaha sığınarak başarılı olamaz. o sınav için önce çalışır sonra duasını eder.
allahü teâlâ, kimseye muhtaç olmamak için çalışmayı, hasta olmamak için tedbir almayı, hasta olunca ilaç kullanmayı, görebilmek için ışığı sebep kılmıştır. sebebi, istenilen şeye kavuşmak için bir kapı gibi yaratmıştır. bir şeyin hasıl olmasına sebep olan şeyi yapmayıp da sebepsiz olarak gelmesini beklemek, kapıyı kapayıp pencereden atılmasını istemeye benzer ki, bu, akla ve dine uygun değildir.
not: dinler konusunda nötrüm.
gamze hanım böyle bir şey söylemediğini belirtmiş, olabilir. yine de böyle düşünen insanlar yok mu? var. hiçbir çaba göstermeden bir şeyleri sadece allah'tan bekleyen insanlar? biz deneyelim, uğraşalım da olmazsa "en azından denedim" diyebilelim.
edit: ekleme.
devamını gör...
kafa sözlük
yazmayayım, yazmayayım diyorum ama yaşanan şaka gibi gelişmeleri görünce de insan yazmadan duramıyor. gerektiği kadar yazdık çizdik aslında, dilimizde tüy bitti ama insanların akıllanacağı yok gibi duruyor. yahu güzel insanlar, romalılar, yurttaşlar, psikopatlar, sapıklar, yalakalar, ballı lokma tatlıları, ego tanrıları, kibir budalaları; bazı şeyleri neden anlamak istemiyorsunuz? burası sözlük! tekrar yazıyorum sözlük! burada kendinize has üslubunuzla yazı yazarsınız, diğerlerinin yazdıklarını okur ve değerlendirirsiniz. sonra çıkış butonuna basar ve gerçek yaşamınıza dönersiniz. o buton var ya işte onu benjamin butonun hikayesi haline getirdiniz. adam bu saatten sonra ne yapsın ne etsin? yaşanan şeylerin tek müsebbibi bu sözlüğü kullananlar, kendi profilinin önünü temiz tutmayanlar! yönetimin hataları üzerine de defalarca yazdık çizdik lakin artık gelinen noktada adamlar yazarların haline ahvaline bakınca melaike kalıyor.
şu yalakalık işini, yıkama yağlama işini bırakın, enerjinizi insanlara bir şeyler katmaya ya da onlardan bir şeyler kapmaya harcayın dedik, inatla daha fazla yaladınız. bakın bu kankacılık işi sakat, gruplaşırsınız, gruplaştıkça sözlüğe zarar verirsiniz dedik, gurubu olmayan yazar kalmadı. siz gruplaşırsanız karşınızda başkaları da gruplaşır. sizin halinizi, ahvalinizi, tavrınızı onaylamayan insanlar da size karşı tavır alır. başlarsınız sonra birbirinizi yemeye, birbirinize karşı kin gütmeye, hakaretamiz sözler söylemeye. ahanda hepsi teker teker oluyor. bunu öngörmek için müneccim olmaya gerek yok! hakikaten anlamsız yahu. düşünüyorum işin içinden çıkamıyorum. ben 30 yıllık tanıdığım, sevdiğim, çocukluk arkadaşlarımı bile tam olarak tanıyamamışken siz nasıl bu kadar çabuk birbirinizi tanıyıp, kanka olup, sonra bozuşup, arkasından da birbirinizi yiyebiliyorsunuz? bakın bu cidden büyük başarı. yani şunu yapabilmek için kafayı peynir ekmekle yemek lazım. eni topu sözlük burası yahu! adam küfürsüz güzel bir ortam hazırlayayım demiş ama tanımlarınızda küfür olmaması bir şeyi değiştirmiyor. sözlükte yaşananlar başlı başına küfür gibi.
önce birbirinizi yıkayıp, yağlayıp, şişiriyorsunuz. sonra bu muameleye maruz kalanlar kendilerini zeus'un baş parmağının ucundaki nasır zannetmeye başlıyor. arkasından biraz ilgi alaka kesilince üzerlerine basılmış gibi depresifleşiyorlar. basıyorlar çığlığı. ilgi maymunu ettiğiniz bu insanlara yeterli yemlemeyi yapmadığınızda da ortalık maymunlar cehennemine dönüşüyor. trolleri beslemeyin olayı var ya aslında ilgi budalalarını beslemeseniz, herkesle canım cicim tatlım muhabbetine girmeseniz. mahlas altlarında yıkamanın yağlamanın kralını yapmasanız. şu yaşananların binde biri anca yaşanacak ama insan işte! duramıyor. tabi burada insanların, tanımları ve yazdıkları üzerinden olumlu değerlendirmeler yapan veyahut onları analiz edip değerlendirmeler yapanları tenzih ederim. onlar işin doğrusunu yapıyorlar esasen.
her şeye rağmen burada sözlüğü ayakta tutmaya çalışan insanlar var. hepsini yazdıkları ve verdikleri emek kadar tanıyorum. emeklerine de saygı duyuyorum. o insanları okumayı seviyorum. aynı zamanda yazmayı da seviyorum ve kendimce aynı şekilde yazmaya devam ediyorum. ha huzurumuzu biraz kaçırıyorsunuz ama olsun. çıkış butonuna bastığım anda kaybolup, gidiyorsunuz. şu benjamin'in butonunu kullanın arkadaşlar, burada kalmasın aklınız fikriniz. burası olmasın yaşamınız. yazın, çizin, okuyun, oylayın ve o butona basın. yoksa daha çok mevzular yaşarsınız/yaşatırsınız. black mirror bölümlerinden birisi olma yolunda ilerliyorsunuz haberiniz olsun. şurada birbirinize kumpas kurmakla geçireceğiniz vaktinizi biraz daha değerli kullansanız hepiniz canavar gibi vatana millete faydalı insanlar olacaksınız. ya da olmayacaksınız ama kafanız rahat olacak *
tanım: şu aralar dallas çekim setine dönen sözlük. böyle olmasının tüm suçu ve günahı da bizatihi yazarlardadır.
şu yalakalık işini, yıkama yağlama işini bırakın, enerjinizi insanlara bir şeyler katmaya ya da onlardan bir şeyler kapmaya harcayın dedik, inatla daha fazla yaladınız. bakın bu kankacılık işi sakat, gruplaşırsınız, gruplaştıkça sözlüğe zarar verirsiniz dedik, gurubu olmayan yazar kalmadı. siz gruplaşırsanız karşınızda başkaları da gruplaşır. sizin halinizi, ahvalinizi, tavrınızı onaylamayan insanlar da size karşı tavır alır. başlarsınız sonra birbirinizi yemeye, birbirinize karşı kin gütmeye, hakaretamiz sözler söylemeye. ahanda hepsi teker teker oluyor. bunu öngörmek için müneccim olmaya gerek yok! hakikaten anlamsız yahu. düşünüyorum işin içinden çıkamıyorum. ben 30 yıllık tanıdığım, sevdiğim, çocukluk arkadaşlarımı bile tam olarak tanıyamamışken siz nasıl bu kadar çabuk birbirinizi tanıyıp, kanka olup, sonra bozuşup, arkasından da birbirinizi yiyebiliyorsunuz? bakın bu cidden büyük başarı. yani şunu yapabilmek için kafayı peynir ekmekle yemek lazım. eni topu sözlük burası yahu! adam küfürsüz güzel bir ortam hazırlayayım demiş ama tanımlarınızda küfür olmaması bir şeyi değiştirmiyor. sözlükte yaşananlar başlı başına küfür gibi.
önce birbirinizi yıkayıp, yağlayıp, şişiriyorsunuz. sonra bu muameleye maruz kalanlar kendilerini zeus'un baş parmağının ucundaki nasır zannetmeye başlıyor. arkasından biraz ilgi alaka kesilince üzerlerine basılmış gibi depresifleşiyorlar. basıyorlar çığlığı. ilgi maymunu ettiğiniz bu insanlara yeterli yemlemeyi yapmadığınızda da ortalık maymunlar cehennemine dönüşüyor. trolleri beslemeyin olayı var ya aslında ilgi budalalarını beslemeseniz, herkesle canım cicim tatlım muhabbetine girmeseniz. mahlas altlarında yıkamanın yağlamanın kralını yapmasanız. şu yaşananların binde biri anca yaşanacak ama insan işte! duramıyor. tabi burada insanların, tanımları ve yazdıkları üzerinden olumlu değerlendirmeler yapan veyahut onları analiz edip değerlendirmeler yapanları tenzih ederim. onlar işin doğrusunu yapıyorlar esasen.
her şeye rağmen burada sözlüğü ayakta tutmaya çalışan insanlar var. hepsini yazdıkları ve verdikleri emek kadar tanıyorum. emeklerine de saygı duyuyorum. o insanları okumayı seviyorum. aynı zamanda yazmayı da seviyorum ve kendimce aynı şekilde yazmaya devam ediyorum. ha huzurumuzu biraz kaçırıyorsunuz ama olsun. çıkış butonuna bastığım anda kaybolup, gidiyorsunuz. şu benjamin'in butonunu kullanın arkadaşlar, burada kalmasın aklınız fikriniz. burası olmasın yaşamınız. yazın, çizin, okuyun, oylayın ve o butona basın. yoksa daha çok mevzular yaşarsınız/yaşatırsınız. black mirror bölümlerinden birisi olma yolunda ilerliyorsunuz haberiniz olsun. şurada birbirinize kumpas kurmakla geçireceğiniz vaktinizi biraz daha değerli kullansanız hepiniz canavar gibi vatana millete faydalı insanlar olacaksınız. ya da olmayacaksınız ama kafanız rahat olacak *
tanım: şu aralar dallas çekim setine dönen sözlük. böyle olmasının tüm suçu ve günahı da bizatihi yazarlardadır.
devamını gör...
kur’an’ı anlayamazsınız
bu sözü müslüman bir birey sarfediyor ise, peygamberimizin (saa) iki ağır emanetinden birine ihanet ediyor demektir. nitekim peygamberimiz (saa) şöyle buyurmuştur;
"size iki ağır emanet bırakıyorum. biri kur'an, biri sünnet. bu ikisine sarılırsanız kurtuluşa erersiniz. *
başka bir rivayet ise;
"size iki ağır emanet bırakıyorum. biri kur'an, biri ehlibeyt. bu ikisi kıyamet gününe kadar kevser havuzunun başına değin, birbirinden ayrılmazlar.*
gelelim konumuza; islami literatürde kur'anı anlamak, belli bir metodolojiye bağlanmıştır. bu metodoloji sırası ile şöyledir;
ayeti, ayet ile anlamak : bu metodolojide bazı ayetler kilit, bazı ayetler anahtardır. eğer doğru anahtarı bulup, doğru kilide yönelir iseniz, ayetlerin birbiriyle olan ahengini yakalamış olursunuz. bu sahabe ve tabiinlerin yöntemidir. zaten bir çok sahabenin fakih olmasının nedeni de bu metodolojidir.
ayeti, hadis ve siret ile anlamak : bu yöntem, peygamberimizden sonraki neslin peygamberimizin davranışları, tutumu ve sözleri ile ayetleri anlama metodudur. bilinmelidir ki; bir veya birden fazla ayet, bir emir veya birden fazla emir içerebilir. bu durumun çözümlenmesi için peygamberimizin hayatını ve ayetlerin nuzül sebebinin bilinmesi gerekir.
günümüzde kur'anı anlamak, ne yazık ki, ya tasavvuf ve tarikatlerin dayattığı; "siz kur'anı anlayamazsınız. bir şeyhe, bir mürşide ihtiyacınız var! " tezine, ya da selefi düşüncenin dayattığı; "kur'anı anlamak için okumak yeterli! " tezine sıkıştırılmış durumdadır.
işin özü şudur; ifrat ve tefrit, bütün yıkımların temelini oluşturduğu gibi, dini açıdan da yıkımların temelidir. her kim sizi allah'tan başka bir şeye veya bir kimseye çağırıyor ise, biliniz ki sahtekardır.
"size iki ağır emanet bırakıyorum. biri kur'an, biri sünnet. bu ikisine sarılırsanız kurtuluşa erersiniz. *
başka bir rivayet ise;
"size iki ağır emanet bırakıyorum. biri kur'an, biri ehlibeyt. bu ikisi kıyamet gününe kadar kevser havuzunun başına değin, birbirinden ayrılmazlar.*
gelelim konumuza; islami literatürde kur'anı anlamak, belli bir metodolojiye bağlanmıştır. bu metodoloji sırası ile şöyledir;
ayeti, ayet ile anlamak : bu metodolojide bazı ayetler kilit, bazı ayetler anahtardır. eğer doğru anahtarı bulup, doğru kilide yönelir iseniz, ayetlerin birbiriyle olan ahengini yakalamış olursunuz. bu sahabe ve tabiinlerin yöntemidir. zaten bir çok sahabenin fakih olmasının nedeni de bu metodolojidir.
ayeti, hadis ve siret ile anlamak : bu yöntem, peygamberimizden sonraki neslin peygamberimizin davranışları, tutumu ve sözleri ile ayetleri anlama metodudur. bilinmelidir ki; bir veya birden fazla ayet, bir emir veya birden fazla emir içerebilir. bu durumun çözümlenmesi için peygamberimizin hayatını ve ayetlerin nuzül sebebinin bilinmesi gerekir.
günümüzde kur'anı anlamak, ne yazık ki, ya tasavvuf ve tarikatlerin dayattığı; "siz kur'anı anlayamazsınız. bir şeyhe, bir mürşide ihtiyacınız var! " tezine, ya da selefi düşüncenin dayattığı; "kur'anı anlamak için okumak yeterli! " tezine sıkıştırılmış durumdadır.
işin özü şudur; ifrat ve tefrit, bütün yıkımların temelini oluşturduğu gibi, dini açıdan da yıkımların temelidir. her kim sizi allah'tan başka bir şeye veya bir kimseye çağırıyor ise, biliniz ki sahtekardır.
devamını gör...
goodkafas meet the mods
sabah sabah yataktan düşecektim kahkaha atarken, ya bu nasıl özgün mizahtir sağolasın kadıköy beyefendisi.*
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının hissettikleri
“ bulanık çıkmış fotoğraflar gibiyim.”
-edip cansever.
“ve gün geçtikçe belirsiz hale geliyorum.”
-benden olsun.
-edip cansever.
“ve gün geçtikçe belirsiz hale geliyorum.”
-benden olsun.
devamını gör...
geçmiş
hiç geçmeyendir. üzerine yapışır geçmiş. tabi seni sen yapandır bir yandan. acılarını, sevinçlerini sakladığın zaman dilimidir. ama orada takılı kalmak seni diplere doğru çeker. yapılması gereken, geçmişten ders alıp şimdiyi ve geleceği güzel kılmaya çalışmaktır.
devamını gör...
bana soğuk bir yer söyle
dökme mozaik zeminli yurt holü. zatürrede iyi gidiyor.
devamını gör...
enis batur
türkiye'nin umberto eco'su olarak bilinir. gerçek bir entelektüel ve son derece üretken bir yazarımızdır. 1997 yılında antalya'da opera isimli şiir kitabının konu edildiği enis batur şiir odalarında opera dönemi isimli bir sempozyum düzenlenmiştir. bu sempozyum bir şiir kitabını konu edinmesi bakımından türkiye'de ilktir. sempozyum içeriğini daha sonra bir kitabına* da dahil etmiştir.
ayrıca 2017'den bu yana kırmızı kedi yayınevi'nin genel yayın yönetmenliğini yapmaktadır.
ayrıca 2017'den bu yana kırmızı kedi yayınevi'nin genel yayın yönetmenliğini yapmaktadır.
devamını gör...
maraş katliamı
(bkz: din) adı altında yapılan sağcı faşistlerin yaptığı katliamdır. (bkz: alevi)ler zaten kafir onların gözünde, kendileri allah ya, kim müslüman kim değil bilebiliyorlar. islam kazanacak sloganları atıla atıla 120 çocuk, yetişkin; kadın, erkek bireyi katletmişlerdir.
!!! ayrıca; polisle halk arasında bir arbade çıkmasın(!) diye polisler görevden alınmış, bundan güç bulan ülkü ocakları militanları tarihimize kapkara bir leke bırakmıştır.
(bkz: türkiye'de unutulamayan olaylar)
!!! ayrıca; polisle halk arasında bir arbade çıkmasın(!) diye polisler görevden alınmış, bundan güç bulan ülkü ocakları militanları tarihimize kapkara bir leke bırakmıştır.
(bkz: türkiye'de unutulamayan olaylar)
devamını gör...
gülten akın
gülten akın (1933 -2015) şairliğe doğa, aşk, ayrılık ve özlem konularında şiirler yazarak başladı.
daha sonraki şiirlerinde ise toplumsal sorunları öne çıkardı.
birçok şiiri sezen aksu'nun 1993 tarihli albümüne adını veren deli kızın türküsü’nde dinlediğimiz gibi bestelendi.
metin altıok şiir ödülü’nü de alan gülten akın “kadınlar iyi şiir yazamaz tezini” de çürütmüştür.
“ah, kimselerin vakti yok, durup ince şeyleri anlamaya” demiştin ama kafa sözlük’te ince şeyler anlatan güzel insanlar var. keşke sen de aramızda olsaydın da görseydin.
ah, kimselerin vakti yok
durup ince şeyleri anlamaya
kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
bakıp kapatıyorlar
geceye giriyor türküler ve ince şeyler
memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı
bir dev oluyorsun deniz deniz deniz
sisin dere ağızlarından sokulup akşamları
fındıklarımızı basıyor
neyleriz kararan tomurcukları
çocuklarımıza yalvarıyoruz: aç durun biraz
tecimenlere yalvarıyoruz:
bir "hotel" bir gizli evlenme az çiziniz
bir banka az çiziniz bir yalvarma
bizden size ve sizden dışardakilere
karılarımızı yolluyoruz tırnaklarını kesmeye ve demeye
evet efendim
çocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye
bizler gidiyoruz yatağımız tanrıya emanet
yazların motorlu çingeneleri
ah, kimselerin vakti yok
durup ince şeyleri anlamaya
baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş
toprağa tutku, kendinden dolayı
kulaklarımızı tıkıyoruz: para para para
kulaklarımızı açıyoruz: kavga kavga kavga
sorar belki biri: kavga ama neden kavga
komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
-bilmiyoruz neden kavga.
sonra kasabanın cezaevinde
silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz
günlerimiz iterek genişletiyoruz
yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye
bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye
durup ince şeyleri anlatmaya
kimselerin vakti olmasa da
okulların kadın öğretmencikleri
tatil günlerini çoğaltsalar da
kutsal nemiz varsa onun adına
gözlerimiz için bağlar dokusalar da
birikimler ve çizgiler gitgide gitgide
açmaya ilkyaz çiçekleri
bir gün birileri öte geçelerden
ıslık çalar yanıt veririz.
daha sonraki şiirlerinde ise toplumsal sorunları öne çıkardı.
birçok şiiri sezen aksu'nun 1993 tarihli albümüne adını veren deli kızın türküsü’nde dinlediğimiz gibi bestelendi.
metin altıok şiir ödülü’nü de alan gülten akın “kadınlar iyi şiir yazamaz tezini” de çürütmüştür.
“ah, kimselerin vakti yok, durup ince şeyleri anlamaya” demiştin ama kafa sözlük’te ince şeyler anlatan güzel insanlar var. keşke sen de aramızda olsaydın da görseydin.
ah, kimselerin vakti yok
durup ince şeyleri anlamaya
kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
bakıp kapatıyorlar
geceye giriyor türküler ve ince şeyler
memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı
bir dev oluyorsun deniz deniz deniz
sisin dere ağızlarından sokulup akşamları
fındıklarımızı basıyor
neyleriz kararan tomurcukları
çocuklarımıza yalvarıyoruz: aç durun biraz
tecimenlere yalvarıyoruz:
bir "hotel" bir gizli evlenme az çiziniz
bir banka az çiziniz bir yalvarma
bizden size ve sizden dışardakilere
karılarımızı yolluyoruz tırnaklarını kesmeye ve demeye
evet efendim
çocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye
bizler gidiyoruz yatağımız tanrıya emanet
yazların motorlu çingeneleri
ah, kimselerin vakti yok
durup ince şeyleri anlamaya
baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş
toprağa tutku, kendinden dolayı
kulaklarımızı tıkıyoruz: para para para
kulaklarımızı açıyoruz: kavga kavga kavga
sorar belki biri: kavga ama neden kavga
komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
-bilmiyoruz neden kavga.
sonra kasabanın cezaevinde
silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz
günlerimiz iterek genişletiyoruz
yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye
bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye
durup ince şeyleri anlatmaya
kimselerin vakti olmasa da
okulların kadın öğretmencikleri
tatil günlerini çoğaltsalar da
kutsal nemiz varsa onun adına
gözlerimiz için bağlar dokusalar da
birikimler ve çizgiler gitgide gitgide
açmaya ilkyaz çiçekleri
bir gün birileri öte geçelerden
ıslık çalar yanıt veririz.
devamını gör...
dünyanın evrendeki yeri
dünyamız evren ve galaksi için ne kadar değerlidir ?
dünya, evrende yaşam barındırdığı bilinen tek yer. ancak galaksimiz ve evren için bu kadar önemli mi ? dünya bizim evimiz, yuvamız. böyle olduğu için de bizler için en önemli gezegen elbette dünya. ancak içerisinde 200-300 milyar yıldız barındıran bir galaksi için "eşsiz" olarak görmemiz doğru mudur ?
dünya; evren ya da galaksi için son derece sıradan bir yer. yapılan araştırmalara göre, muhtemelen başka gezegenlerde de yaşam başladı ve yok oldu. veya bilemediğimiz yerlerde halen yaşam gelişmeye devam ediyor olabilir. bu ihtimalin varlığını göz önünde bulundurmak gerek. dünya bizim için ne kadar önemliyse evren için de o kadar önemsiz olabilir.
bu devasa büyüklük içerisinde, aklımıza gelen en büyük yıldız olan stephenson 2-18'in veya karadelik ton-618'in bile galaksi veya evren için hiç bir önemi olmayabilir. çünkü galaksi ve dolayısıyla evren çok büyük ve bunlardan çokça var.
burada anlatmak istediğim fikir, dünya'nın sandığınız kadar büyük olmadığı ve evrende yalnız olmayabileceği gerçeği. matematiksel olarak bakınca dünyanın yalnız olmama ihtimali bir hayli yüksek. ve bu yüzden galaksi için de çok büyük bir önemi olmayabilir.
aslına bakarsanız eğer, samanyolu galaksisi de evren için çok büyük bir yer değil. yani büyüklük ne kadar artıyorsa, olasılıklar o kadar fazla.
umarım evrendeki başka uluslarla (varsa) karşılaşmamızda çok geri kalmış olmayız. ezilip, geçiliriz.
dünya, evrende yaşam barındırdığı bilinen tek yer. ancak galaksimiz ve evren için bu kadar önemli mi ? dünya bizim evimiz, yuvamız. böyle olduğu için de bizler için en önemli gezegen elbette dünya. ancak içerisinde 200-300 milyar yıldız barındıran bir galaksi için "eşsiz" olarak görmemiz doğru mudur ?
dünya; evren ya da galaksi için son derece sıradan bir yer. yapılan araştırmalara göre, muhtemelen başka gezegenlerde de yaşam başladı ve yok oldu. veya bilemediğimiz yerlerde halen yaşam gelişmeye devam ediyor olabilir. bu ihtimalin varlığını göz önünde bulundurmak gerek. dünya bizim için ne kadar önemliyse evren için de o kadar önemsiz olabilir.
bu devasa büyüklük içerisinde, aklımıza gelen en büyük yıldız olan stephenson 2-18'in veya karadelik ton-618'in bile galaksi veya evren için hiç bir önemi olmayabilir. çünkü galaksi ve dolayısıyla evren çok büyük ve bunlardan çokça var.
burada anlatmak istediğim fikir, dünya'nın sandığınız kadar büyük olmadığı ve evrende yalnız olmayabileceği gerçeği. matematiksel olarak bakınca dünyanın yalnız olmama ihtimali bir hayli yüksek. ve bu yüzden galaksi için de çok büyük bir önemi olmayabilir.
aslına bakarsanız eğer, samanyolu galaksisi de evren için çok büyük bir yer değil. yani büyüklük ne kadar artıyorsa, olasılıklar o kadar fazla.
umarım evrendeki başka uluslarla (varsa) karşılaşmamızda çok geri kalmış olmayız. ezilip, geçiliriz.
devamını gör...
geceye ilginç bir bilgi bırak
anozmi toplumun beşte birini etkileyen, kafa travmaları, üst solunum yolları hastalıkları, diyabet, hipertiroid, hava kirliliği gibi etkenlere bağlı ya da doğuştan görülebilen koku körlüğü olarak da adlandırılan bir hastalık çeşididir.
devamını gör...
#pkkyaktı
pkk denen kalleş terör örgütü çıkıp "biz yaktık." dese, "yok canım, siz hiç yakar mısınız?" diyerek bu lağım farelerini savunmaya geçecek cihangir solcularını memnun etmeyen hashtag.
zaten kendilerine "ateşin çocukları" diyen o****u çocukları da bir hayal ürünü(!)
zaten kendilerine "ateşin çocukları" diyen o****u çocukları da bir hayal ürünü(!)
devamını gör...
500 bin liralık cip kullanan türbanlı
luciferın bile gıptayla baktığı moderatör başlığı.
başka hiçbir sözlükte böylesine şahitlik edemezdiniz, ettiniz.
işte yenilikçi sözlük! hemü de reklamsuz!!
not: lucifer da tecavüzü övüp uçurulmamış bir yazar bu arada.
başka hiçbir sözlükte böylesine şahitlik edemezdiniz, ettiniz.
işte yenilikçi sözlük! hemü de reklamsuz!!
not: lucifer da tecavüzü övüp uçurulmamış bir yazar bu arada.
devamını gör...
ruh sağlığı için uzak durulması gereken şeyler
türkiye'yi saran şu arabesk kültürden net uzak durulması gerekiyor.
mutlu anlarda bile olayı arabeskleştirenler yok mu hele kafayı yedirtir insana. bir an önce şutlamaya bakın çevrenizden. kimseye hayır gelmez arabesk kültüre bu kadar saplanmış insanlardan.
mutlu anlarda bile olayı arabeskleştirenler yok mu hele kafayı yedirtir insana. bir an önce şutlamaya bakın çevrenizden. kimseye hayır gelmez arabesk kültüre bu kadar saplanmış insanlardan.
devamını gör...
çok başlık açamayıp mevcut başlıklara yazmam
yaz ne olursa olsun yaz! dediğim üzüntü.
devamını gör...
