ferit edgü
kendimden çok korkuyorum.
kendimi ele vermekten korkuyorum.
alanlara çıkıp bağırmaktan.
avaz avazdan korkuyorum. dize'lerinin sahibidir.
kendimi ele vermekten korkuyorum.
alanlara çıkıp bağırmaktan.
avaz avazdan korkuyorum. dize'lerinin sahibidir.
devamını gör...
birine geç kalmak
bu hikayede kim kime geç kalmıştır bilemem ama, şarkının hikayesi bize bir şeyleri yaşamak için artık çok geç olduğunu anlatmaktadır...
bu hikayeyi yıllar evvel bir tv kanalında hikayenin aslını bilen, birinci ağızdan dinlemiş bir edebiyatçıdan öğrenmiştim...
bir bahar akşamı rastladım size
sevinçli bir telaş içindeydiniz
derinden bakınca gözlerinize
neden başınızı öne eğdiniz?
içimde uyanan eski bir arzu
dedi ki yıllardır aradığım bu
şimdi soruyorum büküp boynumu
daha önceleri neredeydiniz?
sağda solda dolaşan hikayelerin pek çoğu eksik veya yanlış anlatılır... doğrusunu daha ayrıntılı anlatmaya çalışacağım.
bu sözlerin sahibi olan fuat edip baksı gençlik yıllarında rüyasında bir genç kız görür, bir, derken iki, üç, sık sık rüyasında aynı kızı görmeye başlayınca en nihayet rüyasındaki kıza aşık olur. işin ilginç ve çocuksu yanı da şu ki, fuat edip rüyasındaki kızın gerçek hayatta da yaşadığına inanmaktadır. onu bulmak ümidi ile gezer dolaşır, bazı zaman birilerini ona benzetecek gibi olur lakin aradığı kızla bir türlü karşılamaz... rüyasında gördüğü kızın yaşadığına olan kesin inancı onunla bir gün mutlaka karşılaşacağını düşündürür ona..
fakat yıllar geçer, fuat edip bütün çabalarına rağmen hayallerindeki kızla karşılaşamaz.
rüyaların üzerinden yıllar geçmiş, aranan sevgili bir türlü rüyalardan çıkıp gelmemiştir...
fuat edip bir bahar akşamı çamlıca kız lisesi'nin önünden geçmektedir, okul çıkışında evlerine gitmek üzere dağılan öğrenciler arasından bir kızla göz göze gelir...
sanki bir yerlerden tanışıyorlardır, bir süre kızın kim olduğunu çıkarmaya çalışır, kız mahcup bir tavırla başını öne eğer ve gider,
şair göz göze geldiği kızın kim olduğunu hatırlar elbet. o kız gençlik yıllarının rüyasıdır.
gençliğinde çektiği sancılar o an içinde uyanıverir.
ve giden sevgiliye sorar arından,
daha önceleri nerelerdeydiniz?
aklımda kalanı kadarıyla anlatabildim...
bu şarkıyı ne zaman dinlesem benim de içim sızlar...
bu hikayeyi yıllar evvel bir tv kanalında hikayenin aslını bilen, birinci ağızdan dinlemiş bir edebiyatçıdan öğrenmiştim...
bir bahar akşamı rastladım size
sevinçli bir telaş içindeydiniz
derinden bakınca gözlerinize
neden başınızı öne eğdiniz?
içimde uyanan eski bir arzu
dedi ki yıllardır aradığım bu
şimdi soruyorum büküp boynumu
daha önceleri neredeydiniz?
sağda solda dolaşan hikayelerin pek çoğu eksik veya yanlış anlatılır... doğrusunu daha ayrıntılı anlatmaya çalışacağım.
bu sözlerin sahibi olan fuat edip baksı gençlik yıllarında rüyasında bir genç kız görür, bir, derken iki, üç, sık sık rüyasında aynı kızı görmeye başlayınca en nihayet rüyasındaki kıza aşık olur. işin ilginç ve çocuksu yanı da şu ki, fuat edip rüyasındaki kızın gerçek hayatta da yaşadığına inanmaktadır. onu bulmak ümidi ile gezer dolaşır, bazı zaman birilerini ona benzetecek gibi olur lakin aradığı kızla bir türlü karşılamaz... rüyasında gördüğü kızın yaşadığına olan kesin inancı onunla bir gün mutlaka karşılaşacağını düşündürür ona..
fakat yıllar geçer, fuat edip bütün çabalarına rağmen hayallerindeki kızla karşılaşamaz.
rüyaların üzerinden yıllar geçmiş, aranan sevgili bir türlü rüyalardan çıkıp gelmemiştir...
fuat edip bir bahar akşamı çamlıca kız lisesi'nin önünden geçmektedir, okul çıkışında evlerine gitmek üzere dağılan öğrenciler arasından bir kızla göz göze gelir...
sanki bir yerlerden tanışıyorlardır, bir süre kızın kim olduğunu çıkarmaya çalışır, kız mahcup bir tavırla başını öne eğer ve gider,
şair göz göze geldiği kızın kim olduğunu hatırlar elbet. o kız gençlik yıllarının rüyasıdır.
gençliğinde çektiği sancılar o an içinde uyanıverir.
ve giden sevgiliye sorar arından,
daha önceleri nerelerdeydiniz?
aklımda kalanı kadarıyla anlatabildim...
bu şarkıyı ne zaman dinlesem benim de içim sızlar...
devamını gör...
18 mart 1915 çanakkale zaferi
minnettarız ; dehanıza,cesaretinize ,vatan sevgisinin ne olduğunu öğrenmemize güzel bir sebep yaratmanıza.. yeriniz ve ruhunuz huzur dolsun
tarihçi sinan meydan, deniz savaşları ile kara savaşlarının birbirinden ayrılamayacağını belirterek mustafa kemal’in askeri dehasıyla damgasını vurduğu çanakkale zaferi’ni şöyle anlatıyor:
“25 nisan 1915’te itilaf devletleri, kumkale’ye, gelibolu yarımadası’nda 6 ayrı noktaya asker çıkardılar. bir diğer çıkarma noktası güneydeki seddülbahir’di. anzak kuvvetlerine karşı sabah saat 10.00 civarında 19. tümen komutanı yarbay mustafa kemal komutasındaki 57. alay ve 27. alay büyük bir savunma başarısı göstererek düşmanın conkbayırı ve kocaçimen tepeyi ele geçirmesini önlemiştir. 6 ağustos’ta anafartalar bölgesine ingiliz kuvvetlerince büyük bir çıkarma gerçekleştirildi. 10 ağustos’ta mustafa kemal taaruzuyla conkbayırı çıkarması etkisiz kılındı. 25 nisan ve 10 ağustos’taki yarbay mustafa kemal’in arıburnu ve anafartalar direnişi olmasaydı 18 mart 1915’in bir anlamı kalmazdı. deniz zaferi de sonuçsuz kalır, bugün böyle bir zafer kutlamazdık. düşman kuvvetleri gelibolu üzerinden istanbul’u işgal ederdi.”
çanakkale geçilmez!!!
tarihçi sinan meydan, deniz savaşları ile kara savaşlarının birbirinden ayrılamayacağını belirterek mustafa kemal’in askeri dehasıyla damgasını vurduğu çanakkale zaferi’ni şöyle anlatıyor:
“25 nisan 1915’te itilaf devletleri, kumkale’ye, gelibolu yarımadası’nda 6 ayrı noktaya asker çıkardılar. bir diğer çıkarma noktası güneydeki seddülbahir’di. anzak kuvvetlerine karşı sabah saat 10.00 civarında 19. tümen komutanı yarbay mustafa kemal komutasındaki 57. alay ve 27. alay büyük bir savunma başarısı göstererek düşmanın conkbayırı ve kocaçimen tepeyi ele geçirmesini önlemiştir. 6 ağustos’ta anafartalar bölgesine ingiliz kuvvetlerince büyük bir çıkarma gerçekleştirildi. 10 ağustos’ta mustafa kemal taaruzuyla conkbayırı çıkarması etkisiz kılındı. 25 nisan ve 10 ağustos’taki yarbay mustafa kemal’in arıburnu ve anafartalar direnişi olmasaydı 18 mart 1915’in bir anlamı kalmazdı. deniz zaferi de sonuçsuz kalır, bugün böyle bir zafer kutlamazdık. düşman kuvvetleri gelibolu üzerinden istanbul’u işgal ederdi.”
çanakkale geçilmez!!!
devamını gör...
nickaltına yazılınca mutlu olan yazar
valla kimse bana ben tanımlardan etkilenmiyorum, yazılmasını beklemiyorum ve istemiyorum demesin. herkes sevilmeyi ve taktir edilmeyi ister. şahsen benimkine yazılanları her mutsuz olduğumda açar okurum ama hemen biter az olduğundan orası ayrı bir mesele yinede yazıldığında da dünyalar benim oluyor.
devamını gör...
hayvanların mesleği olsaydı kim ne olurdu sorusu
tilkiler emlakçı sansarlar cep telefonu tamircisi olurdu.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının sevmediği özellikleri
değer verdiğim biri bana bağırıp kızmaya başlayınca en önemli bir toplantı ortasında bile olsam ağlamaya başlıyorum. sanki ufak bir çocuğum ve azarlaninca çok kırılıyorum, hemen gözyaşlarım dökülüyor.
bunu engellemek için hiç bir şey yapamıyorum.
sevdiğim insanların bana kizmasina, bağırmasına dayanamıyorum. psikolojik temelinde ne yatıyor acaba..
bunu engellemek için hiç bir şey yapamıyorum.
sevdiğim insanların bana kizmasina, bağırmasına dayanamıyorum. psikolojik temelinde ne yatıyor acaba..
devamını gör...
insanın yaşlandığını anladığı anlar
geçen hafta hava çok güzel olduğu için çocukları bahçeye çıkarayım dedim.
çocuklara stajyerlerle oyun oynattıktan sonra sınıfa geçmek için hazırlanırken stajyerlerimden biri bahçe duvarından atlarken "hayda rinna rin narin nari nara" dedi ve aramızda şöyle bir diyalog geçti:
ben: "vaaay deli yürek seni"
stajyer: "neden öyle dediniz ki hocam?"
ben: "e deli yürek müziği ya o, ondan."
stajyer: "deli yürek ne hocam?"
ben: "diziydi eskiden, nasıl bilmiyorsunuz ya sen kaç doğumlusun?"
stajyer: "2004 hocam"
ben: "2000'den sonra çocuk doğdu mu ya, eheheh"
stajyer: "hayat 2000'lerden sonra başladı hocam"
öyle ölmem çocuğum füze at. ben bilmiyordum çünkü 2000'den sonra çocuk doğup doğmadığını. peh.
evet artık 90'larda doğmuş olmak da yaşlandığımızı gösteren şeylerden biri malesef, hüzünlendim.
çocuklara stajyerlerle oyun oynattıktan sonra sınıfa geçmek için hazırlanırken stajyerlerimden biri bahçe duvarından atlarken "hayda rinna rin narin nari nara" dedi ve aramızda şöyle bir diyalog geçti:
ben: "vaaay deli yürek seni"
stajyer: "neden öyle dediniz ki hocam?"
ben: "e deli yürek müziği ya o, ondan."
stajyer: "deli yürek ne hocam?"
ben: "diziydi eskiden, nasıl bilmiyorsunuz ya sen kaç doğumlusun?"
stajyer: "2004 hocam"
ben: "2000'den sonra çocuk doğdu mu ya, eheheh"
stajyer: "hayat 2000'lerden sonra başladı hocam"
öyle ölmem çocuğum füze at. ben bilmiyordum çünkü 2000'den sonra çocuk doğup doğmadığını. peh.
evet artık 90'larda doğmuş olmak da yaşlandığımızı gösteren şeylerden biri malesef, hüzünlendim.
devamını gör...
deniz hıyarı
salatalığı andıran, denizlerdeki ölü organik atıkları yiyen, insan kaynaklı asit artışını önleyen deniz canlısı. denizleri temizleyip, çöpleri öğütüp, ekolojik dengenin sağlanmasına büyük katkısı var.
devamını gör...
ayak uyuşması
tek ya da iki ayakta birden oluşabilen genelde sinir hasarları, kan dolaşımı bozuklukları, ayağa alınan darbeler, enfeksiyon ve hatta vücutta bulunan tümörlerin bile neden olduğu bir hastalık.
bazen bir hastalık olarak bazende bir belirti olarak çıkıyor karşımıza kendileri.
son yıllarda beni çok rahatsız eden bir durum. nedenini bulamadık. ben aldığım kilolar kaynaklı olduğunu düşünüyorum. aslında son zamanlarda çok hareket etmeyişimle de bağlantılı olabilir. yani zaten bunlar birbirini tetikleyen durumlar değil mi?
hareketsiz yaşam ve devamında alınan kilolar. sonra bu yaşam tarzına devam etme ve kiloların iyice yerleşmesi ve bu kilolardan dolayı daha hareketli bir yaşama devam edememe. doktorun dediğine göre henüz bir rahatsızlığım yok. fakat bünyemin alışkın olduğu kiloya geri dönmeliyim yoksa bununla birlikte bir çok hastalığa davetiye çıkaracağım. ee malum hastalıkların kapıyı tekmeleme yaşlarına minik minik yaklaşıyorum püff canım sıkıldı şimdi.
bazen oturduğum yerden uyuşukluk nedeniyle kalkamıyorum. ayrıca sadece ayaklarda değil bacaklardada olabiliyor. en son doktor psikolojik olabilir dedi ve ben yok artık arkadaş dedim. tabi içimden hahah. hangi nedenle gitsem hastaneye ucu kesin psikolojiye dayanıyor. aslında işin esprisi bir yana zaten bende bir çok hastalığın psikoloji ve özellikle beynin işleyişiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. beyni çok yoğun stres altında bıraktığımız için beyin vücudu koruma kollamayı teftişi bırakıp sürekli dışatn gelecek saldırıya karşı savaş modunda duruyor. ve bu süre uzadıkça hem beyin fazlasıyla yoruluyor hemde vücut denetimi yapılmadığından hastalıklar baş gösteriyor. en kaba tabirle bu şekilde ifade edebilirim. bende yoğun bir stres döneminden çıktım. ee çıkacak tabi üç beş sıkıntı.
neyse efem çok derinlere inmeyeyim ki siz de ne diyor be bu değişik demeyin. ya da deyin hahah selamlar.
bazen bir hastalık olarak bazende bir belirti olarak çıkıyor karşımıza kendileri.
son yıllarda beni çok rahatsız eden bir durum. nedenini bulamadık. ben aldığım kilolar kaynaklı olduğunu düşünüyorum. aslında son zamanlarda çok hareket etmeyişimle de bağlantılı olabilir. yani zaten bunlar birbirini tetikleyen durumlar değil mi?
hareketsiz yaşam ve devamında alınan kilolar. sonra bu yaşam tarzına devam etme ve kiloların iyice yerleşmesi ve bu kilolardan dolayı daha hareketli bir yaşama devam edememe. doktorun dediğine göre henüz bir rahatsızlığım yok. fakat bünyemin alışkın olduğu kiloya geri dönmeliyim yoksa bununla birlikte bir çok hastalığa davetiye çıkaracağım. ee malum hastalıkların kapıyı tekmeleme yaşlarına minik minik yaklaşıyorum püff canım sıkıldı şimdi.
bazen oturduğum yerden uyuşukluk nedeniyle kalkamıyorum. ayrıca sadece ayaklarda değil bacaklardada olabiliyor. en son doktor psikolojik olabilir dedi ve ben yok artık arkadaş dedim. tabi içimden hahah. hangi nedenle gitsem hastaneye ucu kesin psikolojiye dayanıyor. aslında işin esprisi bir yana zaten bende bir çok hastalığın psikoloji ve özellikle beynin işleyişiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. beyni çok yoğun stres altında bıraktığımız için beyin vücudu koruma kollamayı teftişi bırakıp sürekli dışatn gelecek saldırıya karşı savaş modunda duruyor. ve bu süre uzadıkça hem beyin fazlasıyla yoruluyor hemde vücut denetimi yapılmadığından hastalıklar baş gösteriyor. en kaba tabirle bu şekilde ifade edebilirim. bende yoğun bir stres döneminden çıktım. ee çıkacak tabi üç beş sıkıntı.
neyse efem çok derinlere inmeyeyim ki siz de ne diyor be bu değişik demeyin. ya da deyin hahah selamlar.
devamını gör...
takım elbise
mecbur olmasam asla giymem.yaprak dökümü'nde ali rıza bey evinde de öyle oturuyordu, kahveye ve gezmeye de aynı şekilde gidiyordu.nasıl rahat ediyorsun be adam seni görünce ben bunalıyorum!
devamını gör...
istancool
2000'li yılların başında istanbul'a isminden dolayı yabancı dergilerde yapılan bir benzetme. new york times gibi, financial times gibi etkin yayın organları, ziyaret edilmesi gerekli şehirler listesinde istanbul'a üst sıralarda yer verirlerdi. bu sebeptendir ki beyoğlu sokaklarında türkçe'den başka diller de yankılanır oldu. tabi o dönemde her köşesinden konser, her köşesinden muhabbet fışkıran, istiklal caddesi'nin 24 saat boyunca akan rengarenk bir ırmak gibiydi. istanbullu olmak, bütün dünyada cool kabul ediliyordu.
devamını gör...
satranç
"bize hiçbir şey yapılmadı, yalnızca tam bir hiçliğin içine koyulduk, çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhunu hiçlik kadar baskı altına alamaz."
stefan zweig'ın son eseri olan satranç, adeta onun hayata bir veda mektubudur. nitekim kendisi de artık dünyanın asla eskisi gibi olamayacağını düşündüğü için, dünyanın içinde bulunduğu savaş ve kaos hali karşısında duyduğu endişe ile hayatına son vermiştir.
belirtmiş olduğum gibi son eseri olduğu için, bu kitap aslında intihar eşiğinde bulunan yazarın ruh halini ortaya koyan bir eserdir.
kitap kısacık bir öykü olarak görünse de aslında içinde barındırdığı imgeler ile harika bir eleştiri, başkaldırı kitabıdır. kitap insanlığın ve insanlık onurunun faşizm ve otorite karşısındaki ezilişini sayfalar arasında ilmek ilmek işlemektedir.
yazar kitaptaki karakterler ile dünyanın içinde bulunduğu durumu harika bir şekilde simgelemiştir. kitapta satranç tahtası savaş alanını, dünya satranç şampiyonu mirko czentovic ise nazi otoritesi ve acımasızlığını temsil etmektedir. kitapta psikolojik işkence ile sorgulanan dr. b ise; insanlığı, hümanizmi, çekilen sıkıntıları, savaşların insanlık üzerindeki etkilerini simgelemektedir.
tüm bu bilgiler göz önüne alındığında satranç, dünya edebiyatı'nda yazılmış en etkili eserlerden birisidir. basit bir hikaye olarak görülmemeli, satır altları üzerine uzun uzun düşünülmelidir. satırlarıma son vermeden önce stefan zweig'ın aramızdan ayrılmadan önce bizlere bırakmış olduğu cümleler ile sizleri baş başa bırakmak istiyorum:
"özgür iradem ve açık bir bilinçle bu yaşamdan ayrılırken, son bir sorumluluk yerine getirilmeyi bekliyor: bana ve işimi yapmama huzurlu bir ortam sunan harika ülke brezilya’ya içten teşekkürlerimi sunmak. her yeni günle bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim, ruhsal anavatanım avrupa kendi kendini yok ettikten ve ana dilimin dünyası yok olduktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde hayatımı bu kadar severek yeniden kuramazdım. ama altmışıncı yaştan sonra tam anlamıyla yeniden başlamak çok özel bir güç gerektiriyor. ve benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyice tükendi. bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum. ki hayatım boyunca tinsel uğraşım en büyük haz kaynağım ve kişisel özgürlüğüm en yüce değerim oldu. bütün dostlarımı selamlarım! hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızılllığını görmek nasip olsun! ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.”
devamını gör...
uzaylı görünce söylenecek ilk şey
aha tam da bundan.*
devamını gör...
trafik kazaları görüntüleri
ehliyet'in değil de kişinin araba sürdüğünü bizlere bir kez daha anlatan videolar.
devamını gör...
tutunamayanlar kürk mantolu madonna aylak adam
yahu kitap kitaptır kardeşim. okursun geçersin. hani cem yılmaz diyor ya fakirin fakire zulmü gibisi yok diye.
her şeyi bir kalıba sokmak zorunda mısınız?
tamam anladık okuyorsunuz. anladık kültürlüsünüz.
okuyan okuduğu üzerinden,
okumayan okumadığı üzerinden,
beriki de okuyanları sınıflandırarak,
üstünlük çabasında.
bırakın milletin ne yaptığını da siz ne yapıyorsunuz ona bakın!
t*: edebiyatımızdan üç eserin isimlerinin yan yana yazılmasıyla meydana gelmiş başlık.
her şeyi bir kalıba sokmak zorunda mısınız?
tamam anladık okuyorsunuz. anladık kültürlüsünüz.
okuyan okuduğu üzerinden,
okumayan okumadığı üzerinden,
beriki de okuyanları sınıflandırarak,
üstünlük çabasında.
bırakın milletin ne yaptığını da siz ne yapıyorsunuz ona bakın!
t*: edebiyatımızdan üç eserin isimlerinin yan yana yazılmasıyla meydana gelmiş başlık.
devamını gör...
z kuşağının normal sözlük'e girişinin yasaklanması gerekliliği
ekseriyetle minik bir kod dokumayla halledilecek iş. iko göreve..
malumunuz.. bu aralar çok azıttı bu ergen irisi oluşum. geceleri açtıkları türlü eril başlıklarla sözlüğün ahlaki kaidelerini birer ikişer çiğnerken geceleri uyuma saatini 2’ye indirerek sözlükte gündüz vakitleri de infiale yol açmaktadırlar.
zekaları dilim varmıyor ama kamer genç ile ilyas salman arasında gidip geliyor.. sürekli öfkeli ve azgınlar..
evimin en güzel bölümü diye başlık açıp hepbir ağızdan yatak odası yazıyorlar.
iğrençç herifler. kıllı, tişörtlerine portkakal suyu sıçramış lekeli ibişler.
atılsınlar sözlükten tez vakittee.
malumunuz.. bu aralar çok azıttı bu ergen irisi oluşum. geceleri açtıkları türlü eril başlıklarla sözlüğün ahlaki kaidelerini birer ikişer çiğnerken geceleri uyuma saatini 2’ye indirerek sözlükte gündüz vakitleri de infiale yol açmaktadırlar.
zekaları dilim varmıyor ama kamer genç ile ilyas salman arasında gidip geliyor.. sürekli öfkeli ve azgınlar..
evimin en güzel bölümü diye başlık açıp hepbir ağızdan yatak odası yazıyorlar.
iğrençç herifler. kıllı, tişörtlerine portkakal suyu sıçramış lekeli ibişler.
atılsınlar sözlükten tez vakittee.
devamını gör...
güney afrika cumhuriyeti
güney afrika cumhuriyeti'nin üç başkenti vardır.
pretoria, yürütme
cape town, yasama
bloemfontein, yargı başkentidir.
üç başkentin olmasının sebebi 100 küsur sene önce sömürge zamanı, ingiliz'lerin elindeki cape güçlerinin, hollanda'lıların elindeki orange free state ve transvaal kolonilerini işgal etmeleri ve daha sonra güney afrika cumhuriyeti'nin kurulması sırasında, "orange free state"'in, "bloemfontein" şehri ve "transvaal"'in, "pretoria" şehrine ortak başkentlik verilmiştir.
pretoria, yürütme
cape town, yasama
bloemfontein, yargı başkentidir.
üç başkentin olmasının sebebi 100 küsur sene önce sömürge zamanı, ingiliz'lerin elindeki cape güçlerinin, hollanda'lıların elindeki orange free state ve transvaal kolonilerini işgal etmeleri ve daha sonra güney afrika cumhuriyeti'nin kurulması sırasında, "orange free state"'in, "bloemfontein" şehri ve "transvaal"'in, "pretoria" şehrine ortak başkentlik verilmiştir.
devamını gör...
yaz sıcaklarında serinlemek için tavsiyeler
evdeyseniz tüm balkon kapılarini, pencereleri saat 11.00 civarı kapatıp evin ışıklık ya da apartman boşluğu denilen kısıma bakan pencerelerini açarak dışarıdaki sıcaktan evi korumak.
dışarıya çıkarken kısa kollu üst giysiler yerine oldukça ince ve uzun kollu (şile bezi vb kumaşlardan yapılmış)
giysiler tercih ederek güneşten korunmak.
serinlemek için dondurma ve limonata gibi şekerli ve susatan gıdalar yerine soğuk kahve, ayran, maden suyu gibi şekersiz içecekleri tercih etmek.
dışarıya çıkmadan önce ılık bir duş almak.
dışarıya çıkarken kısa kollu üst giysiler yerine oldukça ince ve uzun kollu (şile bezi vb kumaşlardan yapılmış)
giysiler tercih ederek güneşten korunmak.
serinlemek için dondurma ve limonata gibi şekerli ve susatan gıdalar yerine soğuk kahve, ayran, maden suyu gibi şekersiz içecekleri tercih etmek.
dışarıya çıkmadan önce ılık bir duş almak.
devamını gör...

