günlük hayatta ne kadar üşengeç olduğumuzu örneklerle paylaşabileceğimiz başlık.

kişisel olarak üşengeçliğimi bir hayvan ile özdeşleştirecek olursam bu panda ya da koala olurdu sanırım. bu hayvanların yaşam şekillerine özeniyorum, iç geçiriyorum ciddi anlamda. ye, iç uyu döngüsü mis gibi.
ne diyorduk? evet üşengeçlik. hemen bir örnek verelim; mesela daha az önce mutfakta yemek yaparken üst üste duran iki tabak yere düşerek kırıldı. tabakların kırılmasına verdiğim tepki "oh be iyi ki kırıldı, yıkamaktan kurtuldum." sonra bunu düşündüğümü fark edip kısa süreli olarak hayatı sorguladım.
evet yolum yol değil yakında köpük tabak kullanmaya da başlarım ben.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çok saçma bulduğum bir söz
o zaman herkes büyüklerinden nasıl gördüyse öyle davransın ,peki ya biri büyüğünden kötü bir davranış gördüyse böyle mi devam ettirecekler yani dediğim gibi aşırı saçma bir söz ,insan ne düşünüyorsa, nasıl davranmak istiyorsa öyle davranmalı .
devamını gör...

proje yönetiyorum. ayrıca satış ve pazarlama konusunda eğitim veriyorum. ama bir arkadaş bana civciv böyle bir iş yapıyoruz acayip paralar kazanıyoruz derse işi çok sorgulamam, direkt olarak o işe başlarım. seçici biri değilim.

buradan şirket sahibi arkadaşlara selamlarımı iletiyorum. elime bir kalem verirseniz onun geceleri uçak haline geldiğini karşı tarafa inandırabilir, modern dolandırıcılık yapabilir, daha gözü açılmamış gencecik insanlara her arayan ile hemşeri olmayı öğretebilir, şirketinize çok para kazandırabilirim. ancak rahatıma çok düşkün olduğum için tam zamanlı sürekli çalışmam. proje bazlı çalışırız beraber. 2 ay çalışır 2 ay tatil yaparım.

hadi bakalım. iş tekliflerini bekliyorum. zaten sözlüklerde herkes şirket sahibi ve maaşı 20 bin değil midir? bin mi? pardon. 20k. ahaha haspamlar ya.
devamını gör...

anket ve forum başlıklarından uzak duran, bilgi içeren başlıkların canavarı, anladığım kadarıyla müzik zevkimizinde uyuştuğu yazar, klavyen keskin olsun, takipteyim dikkat et:)))
devamını gör...

peki güzel mi sorusunu akıllara getirmiş başlıktır.
devamını gör...

ölü gömücülük.
devamını gör...

sinirimi fazlasıyla bozan durumdur, telefondan teker teker müzik aramanızı şart kılar. malumunuz araç kullanırken de telefonla ilgilenmek zor oluyor.
devamını gör...

britney spears-ı wanna go.
devamını gör...

halk kahramanı tabirinin vücut bulmuş, dile gelmiş, gönülleri hoş etmiş hali. nevi şahsına münhasır, müstesna bir yaratık. hepimiz onu ''kaptan mağara adamı geliyor anacığımmmm!'' nidalarıyla hatırlarız. suçluların korkulu rüyasıdır. öyle superman'a, batman'e falan benzemez, zerre kasıntılık bulamazsınız kaptanda. kodu mu oturtur. suçlularla mücadele edeceğim diye kırk dereden su getirmez, direkt değiştirir üstünü ve vınnn... ayrıca onun üzerini değiştiği esnada dünya güzelleşir. rengarenk yıldızlar arş-ı alaya çıkar. yalanı, riyası, oyunu düzenbazlığı yoktur. diğer pelerinliler gibi sinsi değildir. taş gibi halk çocuğudur. fazla düşünmez, çat diye işini yapar. ha bazı zamanlar düşündüğü de olur, o da uzun sürmez. ''unga bunga!'' dedi mi, anlayın ki o iş tamamdır. bakın bu iki kelime çok mühim zira bu iki kelime söylendiği andan itibaren, mevzuya dair her türlü detay düşünülmüş, eylem planı hazırlanmış ve kaptan sonuca çoktan ulaşmıştır. geçmiş ola halk düşmanlarına! captain america bu yüce şahsiyetin ancak getir götürünü yapar. buram buram elitizm kokan o çakma kahramanlara sopasını her daim göstermiştir. sopalı ilahtır bizim kaptan. hem aba altından göstermez sopayı. direkt gözünüze gözünüze sallar. hal böyle olunca da farkı tak diye anlaşılır.

yün yumağıdır evet! ama halk kahramanı olmanın bana göre ilk şartı yün yumağı olmaktır. tıpkı alf'te olduğu gibi bu asli şartı yerine getirmesi onu gözümüzde daha da büyütmektedir. hem o postun altında neler vardır neler? kaptan'ın o postun içinden çıkarmadığı bir şey henüz görmedik. o derece de kirli çıkıdır. bir de gözlüğü için bir kaç laf etmek lazım; clark kent denen çakma kahramanın gözlüğüne bin beş yüz basar. kemik çerçeveli gözlükler her daim daha karizmatiktir.

ha kusurları yok mu? elbette var. halk kahramanı dediğinin kusurları olur zaten. biraz pis ve pasaklıdır ama o devrin şartlarında ben bunu olağan karşılıyorum. hiçbir zaman yumuşak iniş yapamadı ama bence burada da hep sert adamım imajı vermeye çalıştı. bodoslama dalışı bundandır hep. diğer algı oyunlarına asla itibar etmeyiniz. hatta kamikaze olmak en çok kaptan'a yakışırdı lakin çağ farkı yüzünden kaçırdı o şansı.

neyse efendim, kaptan mağara adamı önümüzdeki bölümde wilma ve betty'yi kurtarabilecek mi bakalım?*

şu karizmaya bakar mısınız yahu. bu adam için ne söylesek az gelir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sürekli evden kaçıp trenlerin önüne atarmışım kendimi. sürekli de beni son anda kurtarıyolarmış. o zaman tren yoluna yakın oturuyorduk.
yav kardeşim bırak beni gebereyim, erkenden anlamışım bu hayatın bana bir şey vermeyeceğini... neyse yine de yaşıyoruz çok şükür.
devamını gör...

ikinci yeninin önemli şairlerinden ülkü tamer’e ait olan şiir. etkileyici ve çok güzeldir. çeşitli sanatçılar tarafından pek çok kere bestelenip söylenmiştir.

bir ormanda tutup onu
bağladılar ağaca
yumdu sanki uyur gibi
gözlerini usulca

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle

diz çöktüler karşısında
sonra ateş ettiler
parçalanan yüreğine
yuva kurdu mermiler

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle

gelip kondu bir güvercin
ellerine o gece
kırmızı bir çelenk oldu
bileğinde kelepçe

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle.
devamını gör...

14 temmuz 1942 yılında çanakkale açıklarında tcg atılay isimli denizaltımızın batışıyla son bulmuş faciadır.

atılay, genç cumhuriyetimizin ilk denizaltılarından biriydi. kendisiyle beraber üretilen diğer denizaltılar olan saldıray, batıray ve yıldıray ile birlikte onun da ismini atatürk koymuştu. ama 'ay sınıfı' ndaki diğer üç kardeşinden farklı bir şekilde tarihe geçti atılay.

ikinci dünya savaşı yıllarında, türkiye tarafsızlığını korumaya çabaladı son ana dek. bu amaçla ve montrö sözleşmesi gereğince boğazların da tarafsızlığını korumakla yükümlüydü. bu sebeple boğaza manyetik kablolar döşendi. bunların aktifliğinin kontrolü görevi ise atılay'a verildi. işte bu da onun son görevi oldu.halbuki 1 hafta sonra zaten havuza çekilecekti.

hava şartları kötüydü ve onu takip eden kartal römorkörü, dalışa geçtikten bir süre sonra atılay'ın yerini kaybetti. aradan saatler geçti ve gece vakti battı şamandırası ortaya çıktı. ama buradaki telefon da bağlantıyı sağlayamadı denizaltı ile. sonunda dalgıçlar derinlere doğru ilerledi ama şamandıranın halatı koptu ve atılay'ın izi tamamen yitirildi.

atılay'da 6 subay,17 astsubay ve 16 er olmak üzere toplam 39 mürettebat vardı. günlerce denizaltının yeri bulunamadı. her faciadan kurtulan bir şanslı kişi vardır ya, tesadüf eseri uçağı kaçırmıştır veya bileti kumarda kaybedip gemiye binmemiştir hani. burada da o şanslı kişi kumanya almak için karaya çıkmış olan er ahmet bağdat'tı. kazadan bir gün önce izin almıştı. ama kendisi 2000 yılında vefat edene dek onlarca silah arkadaşının yasını tuttu.
atılay'ın batış sebebinin ise mayınlar olduğu düşünülmekte.

kazada şehit olan bir isim daha vardı ki o da elektrik teknisyeni başçavuş fethi yüceses'ti. kendisi türk sanat müziği sanatçısı hamiyet yüceses'in eşiydi. hamiyet yüceses, faciayı ve yaşadığı derin acıyı 'gitti de gelmeyiverdi' şarkısıyla ifade etmiştir. bu eser, dede efendi'nin güftelerini yazıp bestesini yaptığı oldukça sitemkar ve hüzünlü bir türk sanat müziği parçasıdır.

gitti de gelmeyiverdi
gözlerim yollarda kaldı
hele nazlım nerde kaldı
ne zaman ne zaman gelir
gel a nazlım lahuri şallım
sağı solu dolaşalım
ne zaman ne zaman gelir


devamını gör...

hiç bilmediğim bir insana hiç kimseye anlatmadığım şeyler anlatmak isterdim. tek başıma olmadığımı hissetmek, buna tüm kalbimle şahit olmak isterdim.
devamını gör...

duygusal değil diyolar ya o bende geçerli değil.
oturup her şeye ağlayasım var.
sanırım sürekli değişen ruh haline sahip olmamızın sebebi bize verilen artı özelliklerin yanına verilmiş bir tür zehirli kokteyl gibi.
ikizler burcu kadınını istediğin kadar kötüle, bildiğim tek şey herkes hayatında bi kez de olsa bi ikizlere kadınına aşık olmuş ya da sevmiştir. *
devamını gör...

yazar kasa fırlatacak adam nerede diye ağlamanın faydası yok, devir değişti.
hangi bankanın pos cihazı fırlatılacak? hangi banka dış mihrak suçlaması lincine uğrayacak? beklemedeyiz......
devamını gör...

duygusalım bugün. biraz da yorgun.
devamını gör...

sözlüğe yazarken genel olarak uymaya çalıştığım eylemdir.

bilgi içerikli tanımlara denk gelmek beni daha çok mutlu ediyor, benim gibi düşünen kişilerin sayısının fazla olmasını umuyor ve herkesi bilgi içerikli tanımlar girmeye davet ediyorum.
devamını gör...

fatura, garanti belgesi. yeni bir şey alınca güzelce muhafaza edilmek üzere bırakıldığı yerinden, cihaz bozulunca ışık hızıyla kaybolurlar.
devamını gör...

başını aynaya doğru çevirdiği an, birden, onlarca minik yıldıza benzer ışık yansıması doldu gözüne. gözlerini kırptı birkaç kez. alıştı gün ışığına. aynadan yansıyan görüntüsüne baktı kadın. çıplak tenine vuran ışık, kırmızının garip bir tonuna dönüyordu.

hafif nemli vücudunun üzerinde gezinen rüzgar tüylerini diken diken etmişti. dikkat kesildi sanki ilk kez görür gibiydi kendini. belki de ilk kez görüyordu. ben kendime körmüşüm diye düşündü. belki ilk kez değil ama bu kadar yoğun... işte bu diye düşündü, yoğun. hafifçe doğruldu yataktan. vücudunda çarşaf izleri vardı. uzandı. sadece parmak uçları ile dokundu karşısındaki yüze. her bir kıvrımını hissetmek istercesine. biraz önce patlayan onca histen sonra sakin bir huzur arar gibiydi. adam hiç kıpırdamadan gözlerine kilitlenmişti. gözü gözüne değdiğinde başlamıştı bu his zaten. derin bir çekim.

kadının aklı bir tane değildi ama. anlara bölmüştü hayatını. bir o oluyordu, bir bu. her bir maskeyi de çok güzel taşıyordu. hepsi tam oturuyordu yüzüne. dışarıdan bakanların fark etmediği birkaç maske. işin garibi kendisi de fark etmiyordu artık. bir süre sonra olağan gelmeye başlamıştı bu. sorgulamıyordu. gün içerisinde bile motor haraketlerle hiç düşünmeden uzatıyor elini, bir diğerini takıyordu yüzüne. bir değil, iki değil... birçok yüzü vardı kadının. hepsi de çok güzeldi. dışı güzel olanın içi nasıl kötü olsundu ki? gülüşü güzelleştirirdi onu bir şekilde. hiçbir suçluluk ya da pişmanlık duymadı.

yatakta biraz daha doğruldu. günbatımının kırmızılığı iyice yansımıştı tenine. vücudu hareket ettikçe rengin tonu da değişiyordu. ruhu gibi.... yüzü gibi... çarşaftan minik bir hışırtı geldi. kadından derin bir nefes sesi. adamın yüzündeki parmakları yavaşça aşağı doğru indi.
devamını gör...

adamın biri cuma günü ölmüş ve gömmüşler. oğlu hocaya gitmiş ve
"babam cuma günü öldü öbür tarafta nasıl karşılanır?" diye sormuş. hocada sormuş
"namaz kılarmıydı?"
"hayır! ama cuma günü öldü".
"kumarı içkisi varmıydı?"
"vardı ama cuma günü öldü"
"yalan söylermiydi?"
"evet ama cuma günü öldü"
"hovardalığı varmıydı?"
"evet ama cuma günü öldü"
hoca sonunda sinirlenmiş ve
"cuma günü ellemezler ama cumartesi anasını bellerler" demiş
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim