dünyanın en yakışıklı/güzel yazarı. boşversin ortaokuldaki öğretmenini, halt etmiş o.

aynı zamanda #129648
devamını gör...

2005 yapımı, yönetmenliğini hakan algül'ün yaptığı, başrolleri, metin akpınar,ahmet uğurlu ve fadik sevin atasoy'un paylaştığı film.


bir randevuevi sahibi olan bertan bey, curcunalı işyerine renk katmak için dışardan kızlar getirir. ama yasal olmayan yollardan gelen bu rus hanımlar aniden ortadan kaybolur. bütün işletme ailesini bir panik alır. zira rus mafyası borçlarını almak için her an kapıyı çalmak üzeredir. ama ortada ne para vardır, ne de kızlar. tek çare vardır: bankadan kredi alarak borcu ödemek. mafya belasından bu şekilde kurtulurlar ama sırada bankanın ödeme günü vardır. borç ödenemez ve genelevin sahibi banka oluverir. bertan ve çalışanları derin bir sükunete gömülür. sessizlik ankara’dan gelen şok bir haberle bozulacaktır. bu kez de banka el değiştirmiştir. devletin el koyduğu bankanın elinde olan işyerlerinden bazıları satışa çıkarılır. bunların en başında da döngel vardır. ama işletmenin daha fazla kâr etmesi ve bütün borçlarını kapatması gerekmektedir. filmde metin akpınar ve ahmet uğurlu gibi usta oyuncuların yanı sıra, son zamanların en renkli isimlerinden, zekeriya beyaz da rol alıyor.


edit:komik bir sahne koymayı unutmuşum,şöyle buyrun;
devamını gör...

acaba çekiniliyor mu dedirtir. oysa her şey bir (+) oy ile başlar, kelebek etkisi yaratır.
+ oy parasızdır. sayısızdır. bol bol kullanalım, kullandırtalım.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

nöro pazarlama ile karıştırılabilecek, ekonomik kararların verilmesini anlamaya çalışan; sinirbilim pazarlama ekonomi psikoloji gibi pek çok konuyla ilişkili interdisipliner bir alandır. örneğin markete süt almaya gittiniz ve karşınızda iki tane markanın ürünü var. burada dikkatinizi çeken nokta nedir? sizin vereceğiniz cevap haliyle objektif olmanın ötesinde sübjektif olacaktır çünkü önce gördüm, sonra aklımdaki bilgileri işledim gibi zihnin arkaplanında dönen olaylar zincirini açıklayamayız.

işte nöro ekonomide tam bu noktada devreye girer ve sinirbilim üzerine şekillenmiş teoriler, sinirbilimde kullanilan mri vb. cihazlarla bilimsel açıdan anlamlı sonuçlar elde eder. e şimdi bizim markette karar verdiğimizi nasıl deney ortamında gerçekleştiriyorlar diye sorabilirsiniz. iş bu noktada neyi araştırdığınıza ve elinizdeki imkanlara göre değişebileceğinden basitçe söylemek gerekirs etraflıca işin metodolojik boyutu araştırılır ve olabilecek yanılgıları minimize edecek şekilde araştırma oluşturulur.

peki bu sonuçlar nerede kullanılır? genel olarak yapılan araştırmalar akademik seviyededir denilebilinir. günün sonunda sizin hangi ürünü seçtiğinizden öte işin arkaplanı anlaşılmak istenendir. araştırma bulgularından edilen sonuçlar elbet bir noktada piyasadaki düşünce biçimini etkileyebiliyor. ama bu süreç oldukça uzun olur genelde çünkü bir araştırma işin bir noktasını irdeler ve bu diğer araştırmalara gebe olur.

tanımımı kapatmadan sinirbilim yani işin nöro kısmı neden önemlidir diye soracak olursanız insanlar olarak aslında nöronlardan ibaretiz. ve biz beyin hücrelerimizi daha iyi anlarsak onları teknoloji sayesinde modelleyebilir ve üzerinde test edebiliriz. yani iyi bir modelleme gelecekte şunu sağlayabilir. örneğin insanın oksipital lobunu kapatalım da haydi bakalım görme işlemi nasıl olacak diye bir test yapamazsınız. ancak zihnin gerçekçi bir örneğini tasarlayarak oradaki oksipital lobu aynı bir bilgisayar butonu gibi kapatabilir ve gözlemleyebilirsiniz. beyni ne kadar çok anlarsanız psikolojide de o kadar objektiflik sağlarsınız.

ülkemizde freud klinik psikoloji dışındaki alanlar çok bilinmek istenmese de psikoloji okuyanlara ağabeyinizden tavsiyem alanın genişliğini kavrayıp psikolojinin farklı alanlarına da odaklanmanızdır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


çürümeye yüz tutmuş kalbim gibi.
devamını gör...

hayaller & türkiye ekonomisi
devamını gör...

yeri gelince küstüren ama küseni de nasıl barıştıracağını bilen aynı kandan aynı candan insanlardan oluşan sosyalliğin öğrenildiği ilk kurum.
devamını gör...

yaklaşık 2.5 yıldır kullanıyorum telefonumu ve %82 gösteriyor pil sağlını. benim gibi kullanan biri için çok doğru olduğunu düşünmediğim bi yüzde aslında*.
devamını gör...

ha mesajlaşıyosun da sarmıyo

t: nankörlüktür, bolluk olduğu için şımarıklıktır
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

9 mayıs 2018 13:29
devamını gör...

iyi insanların hatrına.. şaka şaka açısal momentum korunumu sayesinde.
devamını gör...

naif ve nahif.
naif; tecrübesiz, saf, deneyimsiz, acemi anlamlarına gelirken nahif; ince, kibar, hassas anlamlarına gelmektedir.
devamını gör...

kaçıranlar için bir kare :

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yılların tecrübesi, kullandığı cümle tanım ve seviyeli tepkileri, ne kadar kalender olduğu gösteren şahsiyet.
devamını gör...

eski türk mimarisinde odanın karşı cephesinde bulunan üç pencereli çıkma.
devamını gör...

kelimeler edebiyatın “beyaz tavşanı” dır. onların peşine takılırsanız sizin düşsel alemlerde çılgın maceralara götürür. bir ağaç kovuğundan yuvarlanıp hayal alemlerine dalabilirsiniz, bir fırtınaya kapılıp umulmadık arkadaşlar edinebilirsiniz, hiç büyümeyen bir çocuktan uçmayı öğrenebilir, yel değirmenleri ile savaşmanın bilgeliğine erebilirsiniz. görünmez canavarlar başınız belaya girebilir, zamanda yolculuk yapıp; devler ülkesinde bir cüce, cüceler ülkesinde bir dev olabilirsiniz. ıssız bir adada tek kişilik ya da iki kişilik bir medeniyet kurabilir, benzer bir adada deniz kabuğu sırasının size gelmesini bekleyebilirsiniz.

önünüz sıra yürüyen kelimeler sizi her yere götürebilir. galeano rehberliğinde çıkarsanız bu yolculuğa daha tatmin edici bir seyahat olabilir bu. hele yolda jorge louis borgesde size katılırsa tadından yenmez bir gezi olacağı kesindir.

sizden evvel yürümüş insanların ayak izlerini takip ederek ya da daha önce hiç yürünmemiş bir yol seçerek, elbette frost’a da bir selam çakarak yolculuğunuzu renklendirebilirsiniz. yeter ki önünüzde yürüyen kelimeler olsun.

galeano okumak her zaman büyük bir keyif, balonla dünyayı dolaşmak gibi, kanatlanıp uçmak gibi, bir devin iç cebinde gezinmek gibi.
devamını gör...

(bkz: seni seviyorum). hayır ne ara ?
devamını gör...

sabahattin ali’nin sevilen bir şiiridir.



öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp
bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu
her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp
hayaller alev alev beynimi yakar oldu
ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp
yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.

her sabah ilk ışıklar gözlerimi oyardı
uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı

öyle günler gördüm ki, duvarlar gelir dile
gözümde canlanırdı eşkiya masalları
varlığımı sarardı, hain bir isteyişle
görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri
kafada çelik gibi fikirler dursa bile
kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri.

bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum
kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum
öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar
ben yanına varınca dudağını kıvırdı

bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar
sırtımı sıvazladı, bana öğüt savurdu.

silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar
en alçak tekmelerle beni yere devirdi

ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı
bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı
öyle günler gördüm ki, tabanca şakağımda
tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı.

gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda
sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı
tabancanın namlusu ısındı yanağımda
parmağım istemedi tetiğini çekmeyi
bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.


ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam
sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmuştur
dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam
etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur

yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam
seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur.

yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider
gözyaşları içinde seneler yürür gider
yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman
bana yaşa der gibi gülen senin yüzündü

dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.

yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi

sen aklıma gelince her şey gülümserdi
ağaçlar sarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi
ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi.

garip başımın derdi bir yürek taşıyorum.
anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı
içinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
görünce gülme sakın çırpınıp aktığımı
ılık ve aydınlık bir denize koşuyorum.
sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de
aradığım yerlere benzeyiş buldum sende
- sabahattin ali.

kızı filiz ali, babasının cesedinin bulunduğu dere yatağının yakınındaki düzlükte, arkasını ıstıranca ormanları'na dayamış koskoca bir kayanın üzerine bir mermer parçası koyar ve mermerin üstüne “başım dağ, saçlarım kardır, benim meskenim dağlardır” diye yazar.

şiirinde “dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam, etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur” demiştin zaten.

herkes ne diyecek? fakat bu ana kadar herkesten ne gördüm ki? bana en yakın olanlar dahil olmak üzere, bu herkes dedikleri şey beni üzmekten, hayatımı manasız bir hâle sokmaktan başka ne yaptı?” da demiştin.
çok haklı olduğunu yaşadığım her gün daha iyi anlıyorum, bıktım herkes ne diyecek diyenlerden, sağ olasın.

sevdiceği insanın aklına gelince gerçekten her şey gülümsüyor, gerçek sevgiyi tatmışsın, ne mutlu sana.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim