değersiz hissetmek
en kıymet verdikleriniz tarafından böyle hissetmenize sebep olunduysa birkaç gün kendinizi sorgularsınız, üzülürsünüz.
ancak tüm sorgulamalarınız bittiğinde yapmanız gereken tek şey oradan uzaklaşmaktır. evet en kıymet verdiğiniz insandan bile uzaklaşmalısınız böyle bir durumda.
kapıdan çıktıktan sonra bir daha arkanıza bakmamanız da gerekir. bir kere bunu yaşatan hep yaşatacaktır size.
insanlar kolay kolay kendilerinden ve huylarından vazgeçmez çünkü. diyeceğim o ki siz de kendinizden vazgeçmeyin.
onun için değilse bile kendiniz için kıymetli olun, kırmalarına izin vermeyin.
ancak tüm sorgulamalarınız bittiğinde yapmanız gereken tek şey oradan uzaklaşmaktır. evet en kıymet verdiğiniz insandan bile uzaklaşmalısınız böyle bir durumda.
kapıdan çıktıktan sonra bir daha arkanıza bakmamanız da gerekir. bir kere bunu yaşatan hep yaşatacaktır size.
insanlar kolay kolay kendilerinden ve huylarından vazgeçmez çünkü. diyeceğim o ki siz de kendinizden vazgeçmeyin.
onun için değilse bile kendiniz için kıymetli olun, kırmalarına izin vermeyin.
devamını gör...
sanat ve sanatçılar üzerine
leonardo, sakin ve barışsever yaradılışından ötürü tüm düşlmanlık ve didişmelerden kaçışıyla dikkati çeken biriydi. kim olursa olsun karşısındakine her zaman yumuşaklıkla ve sevecenlikle davranırdı. et yemeye yanaşmaz, pazardan satın aldığı
kuşlara özgürlüklerini bağışlamaktan ayrı bir zevk duyardı. savaşları ve kan akıtmaları hoş karşılamaz, insanı hayvanlar aleminin efendisi değil, yırtıcı canavarların en azgını diye nitelerdi. ama duygularındaki kadınsı incelik, idama götürülen mahkumların peşine takılmaktan, onların korkuyla büzülmüş yüzlerindeki ifadeyi inceleyerek bunları not defterine resmetmekten leonardo'yu alıkoyamıyor, en amansız saldırı silahlarının planlarını çizmekten ve savaş başmühendisi göreviyle cesare borgia'nın18 hizmetinde çalışmaktan onu geride tutamıyordu. çokluk iyi ve kölü değerlendirmelerini umursamaz bir tutum takınıyor ya da davranışlarının özel bir teraziyle tartılmasını istiyordu....
(bkz: sigmund freud)un leonardo da vinci, dostoyevski, michelangelo, shakespeare eserleri üzerinden baba katlini incelediği eseridir.
kuşlara özgürlüklerini bağışlamaktan ayrı bir zevk duyardı. savaşları ve kan akıtmaları hoş karşılamaz, insanı hayvanlar aleminin efendisi değil, yırtıcı canavarların en azgını diye nitelerdi. ama duygularındaki kadınsı incelik, idama götürülen mahkumların peşine takılmaktan, onların korkuyla büzülmüş yüzlerindeki ifadeyi inceleyerek bunları not defterine resmetmekten leonardo'yu alıkoyamıyor, en amansız saldırı silahlarının planlarını çizmekten ve savaş başmühendisi göreviyle cesare borgia'nın18 hizmetinde çalışmaktan onu geride tutamıyordu. çokluk iyi ve kölü değerlendirmelerini umursamaz bir tutum takınıyor ya da davranışlarının özel bir teraziyle tartılmasını istiyordu....
(bkz: sigmund freud)un leonardo da vinci, dostoyevski, michelangelo, shakespeare eserleri üzerinden baba katlini incelediği eseridir.
devamını gör...
merhaba arkadaşlar
merhaba arkadaşlar
bugün de emin olduğum bir şey var ki
şu hayatta deli olun manyak olun aklımıza gelen herşey olun hassas olmayın.
bugün de emin olduğum bir şey var ki
şu hayatta deli olun manyak olun aklımıza gelen herşey olun hassas olmayın.
devamını gör...
sabahları çorba içmek
kahvaltıda 'acaba ne yesem?' diyerek dolanan, ağzına layık bir şey bulamadığında kahvaltıdan vazgeçenler için (bkz: ben), çok güzel bir nimettir.
çorba,yemek..ne varsa itina ile yenir.
çorba,yemek..ne varsa itina ile yenir.
devamını gör...
erdoğan ikinci atatürk’tür
atatürk ideolojisi öyle her salağın kavrayabileceği kadar basit bir ideoloji değildir dedirten bir akp kurucu üyesi, 11. cumhurbaşkanı abdullah gül’ün eski avukatı latif cem baran sıçmığı. türkiye’yi yeniden kurmuşmuş , ne ara yıkılmıştı?
akp kurucuları üyesi latif cem baran katıldığı bir televizyon programında skandal açıklamalar yaptı. baran, “cumhurbaşkanının liderliği, türkiye’yi yeniden büyütüp, yeniden kurmuştur. teşbihte hata olmasın cumhurbaşkanı ikinci atatürk’tür” dedi.
buradan
akp kurucuları üyesi latif cem baran katıldığı bir televizyon programında skandal açıklamalar yaptı. baran, “cumhurbaşkanının liderliği, türkiye’yi yeniden büyütüp, yeniden kurmuştur. teşbihte hata olmasın cumhurbaşkanı ikinci atatürk’tür” dedi.
buradan
devamını gör...
veli toplantısı
bir öğretmen över diğeri gömer veli eve gelir anlamadım ben bu işten der.özetle öğrencilik yıllarındaki veli toplantım.
devamını gör...
cacık
benim için budur.
"sözüm meclisten dışarı dostlar.
bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum.
hani dilim dilim doğrasalar beni
marmara, ege, karadeniz ve hatta akdeniz cacık olur diyorum."
ruhun şad olsun barış abi.
"sözüm meclisten dışarı dostlar.
bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum.
hani dilim dilim doğrasalar beni
marmara, ege, karadeniz ve hatta akdeniz cacık olur diyorum."
ruhun şad olsun barış abi.
devamını gör...
amcanla teyzenin evli olması
benim de halam ve dayım evli. babamın ailesi halam için başlık parası istemiş, annemin ailesi de onun yerine annemi babama vermeyi tercih etmiş. iğrenç bir durum. dayım halamla her kavga edip boşanmak istediğinde bize gelip annemi götürmeye çalışırdı o da boşansın diyip.
devamını gör...
bu muydu kadını koruyacağız dediğiniz
her ne kadar fatih altaylı’dan haz etmesem de adam iktidara, diyanete güzel giydirmiş. fatih altaylı’nın ülkedeki kadın cinayetlerine yönelik yazdığı yazının muhteşem konu başlığıdır, sonuna kadar da haklıdır. o muhteşem yazı işte;
dün yine peş peşe kadın cinayetleri.
tam sayıyı bilmiyoruz.
ama ikisini gördük, duyduk, güvenlik kameralarından neredeyse canlı izledik.
biri istanbul’da.
melek yüzlü bir genç kız, başak cengiz, istanbul’a eğitimini tamamlamak için gelmiş.
palalı manyağın bir başka türü, kılıçlı bir sapık tarafından sokak ortasında doğrandı.
yakalanan katil, “kadın olduğu için öldürdüm” demiş. çünkü erkek olsa karşı koyabilirmiş.
tek suçu kadın olmak anlayacağınız. öldürülmek için tercih edilmiş olmasının başka hiçbir nedeni yok.
düşündükçe kahroluyor insan.
annemiz, eşimiz, kızımız aklımıza geliyor kadın olarak.
bir başka kadının ölüm yeri ordu.
boşanmak istediği kocası sokakta görüyor kadını.
sürüyor kullandığı minibüsü üzerine, çarpıyor ve duvara sıkıştırıyor araçla. yetmiyor bir de inip tekmeliyor üç çocuğunun annesini.
kadın oracıkta can veriyor.
onun da ölüm nedeni kadın olması.
çok aşikar olan koca şiddetinden bunalıp ayrılmak istemesi.
insanın içinde durduramadığı bir öfke kabarıyor bunları okuyup, izlerken.
ve aynı anda bir haber daha geçiyor akrandan.
karısı yerine baldızını öldüren adama yargılanmakta olduğu mahkemede “iyi hal indirimi” uygulanıyor.
içine ettiğimin, sözde adaleti tarafından. (acaba diyanet işlerimiz ne der bu baldız cinayetine?)
ve tüm bunların olduğu ülkede tek derdi kadını korumak olan “istanbul sözleşmesi” çok değil daha birkaç ay önce iptal edilmiş.
hem de imzalayan iktidar tarafından.
“merak etmeyin. sözleşmeye gerek yok. kadınları biz koruruz” yalanıyla.
işte koruduğunuz kadınlar ortada.
daha doğrusu kimi koruduğunuz ortada.
bu kafa ile yılmak yok korumaya devam.
türkiye’de tek bir kadın kalmayıncaya kadar.
kaynak; www.haberturk.com/yazarlar/...
dün yine peş peşe kadın cinayetleri.
tam sayıyı bilmiyoruz.
ama ikisini gördük, duyduk, güvenlik kameralarından neredeyse canlı izledik.
biri istanbul’da.
melek yüzlü bir genç kız, başak cengiz, istanbul’a eğitimini tamamlamak için gelmiş.
palalı manyağın bir başka türü, kılıçlı bir sapık tarafından sokak ortasında doğrandı.
yakalanan katil, “kadın olduğu için öldürdüm” demiş. çünkü erkek olsa karşı koyabilirmiş.
tek suçu kadın olmak anlayacağınız. öldürülmek için tercih edilmiş olmasının başka hiçbir nedeni yok.
düşündükçe kahroluyor insan.
annemiz, eşimiz, kızımız aklımıza geliyor kadın olarak.
bir başka kadının ölüm yeri ordu.
boşanmak istediği kocası sokakta görüyor kadını.
sürüyor kullandığı minibüsü üzerine, çarpıyor ve duvara sıkıştırıyor araçla. yetmiyor bir de inip tekmeliyor üç çocuğunun annesini.
kadın oracıkta can veriyor.
onun da ölüm nedeni kadın olması.
çok aşikar olan koca şiddetinden bunalıp ayrılmak istemesi.
insanın içinde durduramadığı bir öfke kabarıyor bunları okuyup, izlerken.
ve aynı anda bir haber daha geçiyor akrandan.
karısı yerine baldızını öldüren adama yargılanmakta olduğu mahkemede “iyi hal indirimi” uygulanıyor.
içine ettiğimin, sözde adaleti tarafından. (acaba diyanet işlerimiz ne der bu baldız cinayetine?)
ve tüm bunların olduğu ülkede tek derdi kadını korumak olan “istanbul sözleşmesi” çok değil daha birkaç ay önce iptal edilmiş.
hem de imzalayan iktidar tarafından.
“merak etmeyin. sözleşmeye gerek yok. kadınları biz koruruz” yalanıyla.
işte koruduğunuz kadınlar ortada.
daha doğrusu kimi koruduğunuz ortada.
bu kafa ile yılmak yok korumaya devam.
türkiye’de tek bir kadın kalmayıncaya kadar.
kaynak; www.haberturk.com/yazarlar/...
devamını gör...
ramazan ayının olmazsa olmazı
devamını gör...
bim sözlük olsa alınabilecek nickler
şener şen ve şebnem ferah rozeti. yönetim duyun artık sesimi.
devamını gör...
normal sözlük - yedikule hayvan barınağı yardımlarının ulaşması
barınağa bayıldım. bir sürü kulübe, minder, mama kapları hatta kendine ait koltuğu bile var minnağın birinin. tertemiz ve ferah. böyle manzaraları görmek mutluluk verici. emeği geçen ve destekleyen, destekleyemediği için hayıflanan,” tüh kaçırdım.” diyen herkesin emeğine, cebine ve yüreğine sağlık.
devamını gör...
kadına şiddet
kadınların eşleri, sevgilileri, akrabaları tarafından fiziksel ya da psikolojik şiddet görmesine verilen addır. kadına şiddet durumunda ülkenin yargısı, şiddet uygulayan kişiye ağır cezalar verip sosyolojik manada bunu normalleştirmeden işi bitirir. fakat bazı üçüncü dünya ülkelerinde böyle durumlara göz yumulabilir.
(bkz: anitsayac.com)
(bkz: anitsayac.com)
devamını gör...
normal sözlük'te herkesin fakir olması
doğru olmayan önerme. sözlük yazarlarının azımsanmayacak bir kısmı - 30 yaşlarda. hala öğrenci ya da yeni yeni para kazanıyorlar. para kazanmanın semerelerini 30'dan sonra görmeye başlarsınız.
yandaş, dolandırıcı ya da sabancı değilseniz, yirmili yaşlarda, videolarda izlediğimiz o hayatlara ulaşılmaz zaten.
bu durumun fakirlikle ilgisi yok. hayata yeni başlamış ve henüz yeterince birikim kazanamamış olmakla ilgisi var.
*+35, +40'lara da bakıldığında da önerme doğru değil. aşağı yukarı herkes temel ihtiyaçlarını halletmiş, geçmiş. görmüş geçirmiş olduğuklarından alçakgönüllü davranıyor, kendileriyle ilgili olarak davul çalarak reklam yapmıyorlar.
yandaş, dolandırıcı ya da sabancı değilseniz, yirmili yaşlarda, videolarda izlediğimiz o hayatlara ulaşılmaz zaten.
bu durumun fakirlikle ilgisi yok. hayata yeni başlamış ve henüz yeterince birikim kazanamamış olmakla ilgisi var.
*+35, +40'lara da bakıldığında da önerme doğru değil. aşağı yukarı herkes temel ihtiyaçlarını halletmiş, geçmiş. görmüş geçirmiş olduğuklarından alçakgönüllü davranıyor, kendileriyle ilgili olarak davul çalarak reklam yapmıyorlar.
devamını gör...
1 nisan 2021 covid-19 tablosu
hiç bitmeyecek bir kabus..
devamını gör...
bir zamanlar anadolu'da
nuri bilge ceylan'ın olağanüstü gözlem yeteneğine tekrar hayran bıraktıran 2011 yapımı film. savcı ve muhtar başta olmak üzere tüm karakter tahlilleri gerçekten muazzam. nuri bilge ceylan ve ercan kesal neredeyse fyodor mihayloviç dostoyevski seviyesinde karakter tahlilleri yapmış .
film bir cinayet soruşturmasını işliyor, anadolu insanını ve anadolu insanının mizacını oluşturan bozkır yaşamını çarpıcı biçimde ele alıyor. bu yönüyle yakup kadri karaosmanoğlu'nun yaban adlı romanı ile benzeşiyor. bence yaban birlikte anadolu insanını ve bozkır yaşamını en iyi irdeleyen eserlerden biri.
oyunculuklar muazzam. savcı nusret rolünde taner birsel, doktor cemal rolünde muhammet uzuner, komiser naci rolünde yılmaz erdoğan, arap ali rolünde ahmet mümtaz taylan, kenan rolünde fırat tanış çok başarılı oyunculuklar göstermiş, muhtar rolünde ise ercan kesal harikalar yaratmış.
savcı nusret: bu tip olaylar göre göre artık bağışıklık kazanmış. cinayet umrunda değil, sadece cinayeti araştırmak zorunda olduğu için orada bulunuyor. muhtar oğullarını anlattıktan sonra, muhtara "sen de oğlan var mı?" diye soruyor çünkü aslında muhtarı dinlemiyor, yemeğini yerken dinliyormuş gibi yapıyor sadece. karısı nusret'i cezalandırmak için intihar etmiş. savcı kendisini bunun böyle olmadığına inandırmış ama aslında karısının kendisi yüzünden intihar ettiğini biliyor. bu yüzden bu konuyu doktora açıyor. fakat doktordan intihar eden kadının kendi karısı olduğunu gizlemeye çalışıyor. doktora "bir insan bir başkasını cezalandırmak için hakkaten kendini öldürebilir mi?" diye soruyor, doktordan "zaten intiharların çoğu başka birini cezalandırmak için yapılmıyor mu?" cevabını alıyor. böylece zaten bildiği gerçek yüzüne bir tokat gibi çarpıyor. kapıdan çıkarken yüzünün aldığı renk ve sesinin titremesi ile bunu anlıyoruz.
doktor cemal: filmin başında filmin en masum karakteri. anadolu'ya tayini çıkınca gelmiş, ortama da insanlara da yabancı, hayata bakışı diğerler karakterlerden daha farklı, daha naif. muhtarın evinde yemek yerlerken kenan'a dürüm yapıp veriyor, kenan sigara içmek isteyince kenan'a sigara veriyor. fakat hastalarla muhatap olmak istemiyor, otopsi odasına giderken hastalarla muhatap olmamak için aralarından geçerken cep telefonuyla konuşuyormuş gibi yapıyor. otopside kenan'ın abisini canlı canlı öldürdüğünü anlıyor. fakat kenan'ın cezaevinden çıktıktan sonra yetim kalan çocuğa ve çocuğun annesine sahip çıkacağını düşünerek kenan'ın daha az ceza alması için otopsideki bulguları saklıyor. çünkü nefes borusundan çıkan toprağı belirtirse maktülün canlı canlı gömüldüğü ortaya çıkacak ve kenan daha fazla ceza alacak. otopsideki bulguları saklayınca masumiyetini kaybedip kirleniyor. otopside sıçrayan kan bu kirlenmenin göstergesi.
komiser naci: savcıya mahçup olmamak için cinayeti çözmeye çalışıyor. bu sorumluluğunun altında eziliyor, psikolojisi bunu kaldıramıyor ve bu yüzden kenan'a şiddet uyguluyor. muhtar oğullarından bahsederken "ortancası da polis, çanakkale'de." dediği zaman polis izzet "vay bizdenmiş" diyor. komiser naci ise "bizim meslektaş" demiyor "senin meslektaş" diyor. bu sahnede "ben sıradan polis değilim, komiserim, amirim" havasını görüyoruz. ayrıca naci'nin çocuğu hasta ve naci bu yüzden evde durmak istemiyor. çocuğunun hastalığından utanıyor, çocuğunun biten ilacını bile utana sıkıla yazdırıyor.
muhtar: büyük ihtimalle köydeki dedikodular doğru ve muhtar yolsuzluk yapıyor, köy sandığının parasını yiyor. morgun yapılmasını da büyük ihtimalle bu yüzden istiyor. hazır bir devlet büyüğü* yakalamışken hemen araya morg işini sıkıştırmaya çalışıyor. fakat köyün elektrik sorununu düzeltmeyip elektrik kesildikten sonra suçu rüzgara atıyor. elektrik kesilmesini "gelir gelir. allah can sağlığı versin, elektrik de gelir su da gelir." diyerek geçiştiriyor. ayrıca muhtar herkesle statüsüne göre konuşuyor, herkese statüsüne göre davranıyor. savcı ile farklı, komiser ile farklı, doktor ile farklı, arap ali ile farklı tarzda konuşuyor. ayrıca evde iki farklı sofra kuruluyor ve bir sofrada makam sahibi olanlar otururken diğer sofrada diğerleri oturuyor.
film bir cinayet soruşturmasını işliyor, anadolu insanını ve anadolu insanının mizacını oluşturan bozkır yaşamını çarpıcı biçimde ele alıyor. bu yönüyle yakup kadri karaosmanoğlu'nun yaban adlı romanı ile benzeşiyor. bence yaban birlikte anadolu insanını ve bozkır yaşamını en iyi irdeleyen eserlerden biri.
oyunculuklar muazzam. savcı nusret rolünde taner birsel, doktor cemal rolünde muhammet uzuner, komiser naci rolünde yılmaz erdoğan, arap ali rolünde ahmet mümtaz taylan, kenan rolünde fırat tanış çok başarılı oyunculuklar göstermiş, muhtar rolünde ise ercan kesal harikalar yaratmış.
savcı nusret: bu tip olaylar göre göre artık bağışıklık kazanmış. cinayet umrunda değil, sadece cinayeti araştırmak zorunda olduğu için orada bulunuyor. muhtar oğullarını anlattıktan sonra, muhtara "sen de oğlan var mı?" diye soruyor çünkü aslında muhtarı dinlemiyor, yemeğini yerken dinliyormuş gibi yapıyor sadece. karısı nusret'i cezalandırmak için intihar etmiş. savcı kendisini bunun böyle olmadığına inandırmış ama aslında karısının kendisi yüzünden intihar ettiğini biliyor. bu yüzden bu konuyu doktora açıyor. fakat doktordan intihar eden kadının kendi karısı olduğunu gizlemeye çalışıyor. doktora "bir insan bir başkasını cezalandırmak için hakkaten kendini öldürebilir mi?" diye soruyor, doktordan "zaten intiharların çoğu başka birini cezalandırmak için yapılmıyor mu?" cevabını alıyor. böylece zaten bildiği gerçek yüzüne bir tokat gibi çarpıyor. kapıdan çıkarken yüzünün aldığı renk ve sesinin titremesi ile bunu anlıyoruz.
doktor cemal: filmin başında filmin en masum karakteri. anadolu'ya tayini çıkınca gelmiş, ortama da insanlara da yabancı, hayata bakışı diğerler karakterlerden daha farklı, daha naif. muhtarın evinde yemek yerlerken kenan'a dürüm yapıp veriyor, kenan sigara içmek isteyince kenan'a sigara veriyor. fakat hastalarla muhatap olmak istemiyor, otopsi odasına giderken hastalarla muhatap olmamak için aralarından geçerken cep telefonuyla konuşuyormuş gibi yapıyor. otopside kenan'ın abisini canlı canlı öldürdüğünü anlıyor. fakat kenan'ın cezaevinden çıktıktan sonra yetim kalan çocuğa ve çocuğun annesine sahip çıkacağını düşünerek kenan'ın daha az ceza alması için otopsideki bulguları saklıyor. çünkü nefes borusundan çıkan toprağı belirtirse maktülün canlı canlı gömüldüğü ortaya çıkacak ve kenan daha fazla ceza alacak. otopsideki bulguları saklayınca masumiyetini kaybedip kirleniyor. otopside sıçrayan kan bu kirlenmenin göstergesi.
komiser naci: savcıya mahçup olmamak için cinayeti çözmeye çalışıyor. bu sorumluluğunun altında eziliyor, psikolojisi bunu kaldıramıyor ve bu yüzden kenan'a şiddet uyguluyor. muhtar oğullarından bahsederken "ortancası da polis, çanakkale'de." dediği zaman polis izzet "vay bizdenmiş" diyor. komiser naci ise "bizim meslektaş" demiyor "senin meslektaş" diyor. bu sahnede "ben sıradan polis değilim, komiserim, amirim" havasını görüyoruz. ayrıca naci'nin çocuğu hasta ve naci bu yüzden evde durmak istemiyor. çocuğunun hastalığından utanıyor, çocuğunun biten ilacını bile utana sıkıla yazdırıyor.
muhtar: büyük ihtimalle köydeki dedikodular doğru ve muhtar yolsuzluk yapıyor, köy sandığının parasını yiyor. morgun yapılmasını da büyük ihtimalle bu yüzden istiyor. hazır bir devlet büyüğü* yakalamışken hemen araya morg işini sıkıştırmaya çalışıyor. fakat köyün elektrik sorununu düzeltmeyip elektrik kesildikten sonra suçu rüzgara atıyor. elektrik kesilmesini "gelir gelir. allah can sağlığı versin, elektrik de gelir su da gelir." diyerek geçiştiriyor. ayrıca muhtar herkesle statüsüne göre konuşuyor, herkese statüsüne göre davranıyor. savcı ile farklı, komiser ile farklı, doktor ile farklı, arap ali ile farklı tarzda konuşuyor. ayrıca evde iki farklı sofra kuruluyor ve bir sofrada makam sahibi olanlar otururken diğer sofrada diğerleri oturuyor.
devamını gör...
sözlükte bol beğeni alma yolları
“tutsun diye yazsaydık atardık. biz insan gibi önünüze koyuyoz.”
- ıvanmılınski.
- ıvanmılınski.
devamını gör...
hazıra dağ dayanmaz
çok güzel bir atasözüdür.
hazır mala veya kalan miraslara güvenmememiz öğütlenir.
eğer üstüne eklemez ve sürekli tüketirsek bunlar da tükenir ve zorluk yaşayabiliriz.
hazır mala veya kalan miraslara güvenmememiz öğütlenir.
eğer üstüne eklemez ve sürekli tüketirsek bunlar da tükenir ve zorluk yaşayabiliriz.
devamını gör...
eskortluk yapan kızın tecavüze uğrayıp ağlamasının bir anlamı yok
tecavüz gibi konularda yorum yaparken, bu olayların en sevdiğimizin başına gelebileceğini düşünerek yorum yapmak gerekmektedir.
tecavüz mağdurunun seks işçiliğinden ne kadar para kazandığını düşünerek değil.
tecavüz mağdurunun seks işçiliğinden ne kadar para kazandığını düşünerek değil.
devamını gör...
