bir dizi repliği bırak
devamını gör...
esrar ve kokainin yasallaşması gerektiği gerçeği
an itibariyla bu basligi sozlukte en cahil kafayla acilmis baslik olarak adlediyorum.
bir insan aptaldir, aptalligi basini yakar kendi hayatini etkiler kimseyi de baglamaz. ama aptalligi savunmak da olayi aptalliktan cikarir, virutik bir cahillige durumunu evirir. adli idarenle evinde esrarini da, kokainini de ic, bagimlisi ol, istedigin nitelikte intiharini et. ama olayi guzelleyip, yasallasmasi gerektigini savunmak nasil bir kafa yapisidir? saniyorum kokain kafasi dedikleri olay tam manasiyla budur.
esrar, kokain, ve turevleri psikoaktif birlesenlerdir. her ne kadar yok sentetik uyarici, yok bilmem ne olarak birbirinden ayirsaniz da yapilan arastirmalara gore, birbirlerinden hic oyle sert cizgilerle ayrismadigi, etki ve tepkilerinin benzer nitelikte oldugu gozlemlenmistir.
fiziksel olarak verdikleri zararlarin karacigerden tutun, kalbe, oradan kansere kadar gitmesine deginmeyecegim ama beynin merkezi sinir sistemini nasil deforme ettigi ve akabinde ihtihara goturecek kadar ruhsal bunalima nasil suruklediginden bahsedecegim...
madde bagimliligi zihnin limpik sisteminde yer alan odul zevk bolumunu hedef almasiyla olusur. beynin bu bolumunu bagimliligin getirisiyle ilaclarin yonetmesi demek amiyane bir tabirle insanin kendi kafasina sıkması demektir. bu ilaclar farkli sekillerde vucuda alindigi an kan beyin engelini gecer. sonrasinda ozellikle dopamin uretimine neden olurlar. dopamin bileseni vucudumuzda ozellikle bize zevk verici eylemlerin gerceklesemesiyle salinir. (sevilen bir etkinligin yapilmasi, sevilen yemegin yenilmesi, cinsel iliski vs vs gibi) dopamin salinimina neden olan eylem bittikten sonra ortama salinmis dopamin onu salan hucreler tarafindan tekrar toparlanir, yani deyim yerindeyse sandiga tekrar tepilir.
lakin uyusturucu ve turevi maddelerle dopamin olusmus ise, onu salan hucreler dopamini toparlayamaz kullanilan maddeler snapslari bloke eder. uyusturucularin zevk etkisi o yuzden herhangi bir etmenden en az on kat fazladir.
olusmus bu ani ve top seviyesideki haz hissi, uyaricilarin etkisinin dusmesiyle ani dususe gecer. akabinde alinan hazzin ters etkisi olarak ruhsal bunalim, gerginlik ve benzeri etkiler gozlemlenir. sonrasinda kullanan kisi, ayni etkiyi almak icin tekrar ayni yola basvurur. her basvurmasinda da ayni performansa ulasmak icin daha fazla tuketmesi gerekir bu arada. derken bagimlilik baslar. ve bir sure sonra kullanan akilli kisisi merkezi sinir sisteminin, dopamin ve seratonin uretiminin, snaplarin ve noronlarin kimyasiyla oynayip zihnini allak bullak eder. zihnin kimyasinin degismesi demek, ruh sagliginin da bozulmasi demektir. kaygi bozuklugu, depresyon, hatta sizofreni dahasi intihar dusunceleri sirasiyla gorulebilir.
ılgili maddelerin gosterdigi-gosterecegi etkiler tamamiyla boyle. dahasi da var da aramaya inananin bilge google vasitasiyla bulacagina eminim.
dunyada medeniyetler kuran, icatlar yapan, bilim/ilim uretebilen hazine niteligindeki beynini insan "neden" uyusturur? hadi yapti diyelim bunu nasil savunur? bu cahillik midir? sonsuz aptalliginin getirisi midir?
bir insan aptaldir, aptalligi basini yakar kendi hayatini etkiler kimseyi de baglamaz. ama aptalligi savunmak da olayi aptalliktan cikarir, virutik bir cahillige durumunu evirir. adli idarenle evinde esrarini da, kokainini de ic, bagimlisi ol, istedigin nitelikte intiharini et. ama olayi guzelleyip, yasallasmasi gerektigini savunmak nasil bir kafa yapisidir? saniyorum kokain kafasi dedikleri olay tam manasiyla budur.
esrar, kokain, ve turevleri psikoaktif birlesenlerdir. her ne kadar yok sentetik uyarici, yok bilmem ne olarak birbirinden ayirsaniz da yapilan arastirmalara gore, birbirlerinden hic oyle sert cizgilerle ayrismadigi, etki ve tepkilerinin benzer nitelikte oldugu gozlemlenmistir.
fiziksel olarak verdikleri zararlarin karacigerden tutun, kalbe, oradan kansere kadar gitmesine deginmeyecegim ama beynin merkezi sinir sistemini nasil deforme ettigi ve akabinde ihtihara goturecek kadar ruhsal bunalima nasil suruklediginden bahsedecegim...
madde bagimliligi zihnin limpik sisteminde yer alan odul zevk bolumunu hedef almasiyla olusur. beynin bu bolumunu bagimliligin getirisiyle ilaclarin yonetmesi demek amiyane bir tabirle insanin kendi kafasina sıkması demektir. bu ilaclar farkli sekillerde vucuda alindigi an kan beyin engelini gecer. sonrasinda ozellikle dopamin uretimine neden olurlar. dopamin bileseni vucudumuzda ozellikle bize zevk verici eylemlerin gerceklesemesiyle salinir. (sevilen bir etkinligin yapilmasi, sevilen yemegin yenilmesi, cinsel iliski vs vs gibi) dopamin salinimina neden olan eylem bittikten sonra ortama salinmis dopamin onu salan hucreler tarafindan tekrar toparlanir, yani deyim yerindeyse sandiga tekrar tepilir.
lakin uyusturucu ve turevi maddelerle dopamin olusmus ise, onu salan hucreler dopamini toparlayamaz kullanilan maddeler snapslari bloke eder. uyusturucularin zevk etkisi o yuzden herhangi bir etmenden en az on kat fazladir.
olusmus bu ani ve top seviyesideki haz hissi, uyaricilarin etkisinin dusmesiyle ani dususe gecer. akabinde alinan hazzin ters etkisi olarak ruhsal bunalim, gerginlik ve benzeri etkiler gozlemlenir. sonrasinda kullanan kisi, ayni etkiyi almak icin tekrar ayni yola basvurur. her basvurmasinda da ayni performansa ulasmak icin daha fazla tuketmesi gerekir bu arada. derken bagimlilik baslar. ve bir sure sonra kullanan akilli kisisi merkezi sinir sisteminin, dopamin ve seratonin uretiminin, snaplarin ve noronlarin kimyasiyla oynayip zihnini allak bullak eder. zihnin kimyasinin degismesi demek, ruh sagliginin da bozulmasi demektir. kaygi bozuklugu, depresyon, hatta sizofreni dahasi intihar dusunceleri sirasiyla gorulebilir.
ılgili maddelerin gosterdigi-gosterecegi etkiler tamamiyla boyle. dahasi da var da aramaya inananin bilge google vasitasiyla bulacagina eminim.
dunyada medeniyetler kuran, icatlar yapan, bilim/ilim uretebilen hazine niteligindeki beynini insan "neden" uyusturur? hadi yapti diyelim bunu nasil savunur? bu cahillik midir? sonsuz aptalliginin getirisi midir?
devamını gör...
ajanda kullanamamak
bodoslama şekilde yaşayan insanların muzdarip olduğu durum.*
devamını gör...
normal sözlük kızlarının sevmediği erkek tipi
erkekte olsa kadında olsa argo konuşmasın,sigara içmesin, pis kokmasın, küfür etmesin.
uçtaki o hassas ego kimsede olmasın bi zahmet.
uçtaki o hassas ego kimsede olmasın bi zahmet.
devamını gör...
insancıklar
dostoyevski'nin ilk kitabı. 'yeni bir gogol doğdu' ' ileride çok büyük yazar olucaksın' söylemleri,yazarın yazma serüveni işte bu kitap ile başlıyor. nitekim okurkende o yaştaki bir kişinin bu kadar etkili sosyolojik analiz yapma yeteneğine hayret ediyorsunuz.
hikaye birbiriyle uzaktan akraba olan yoksul,ezilmiş toplum tarafından dışlanan iki insanın birbirine sevgiyle sımsıkı tutunarak hayatta kalma çabasını anlatıyor. çok sıcak bir anlatım olsada o insanların ne kadar üşüyor olması içinizi titretiyor.bu gerçeklik karşısında ürperiyorsunuz.çaresizlik ve hayattan kaçma isteği duygusuyla yüzleşiyor sonunda da hiç gibi ortada kalıp boşluklara sürükleniyorsunuz.
içinizde akmayan bir gözyaşı kalıyor
sanki yazar da bunu farketmiş gibi sayfa arasında şu cümleyi kurmuş.
üzülmeyin; gözyaşları hafifletmez insanın kaderini.
okumanızı tavsiye ederim.
hikaye birbiriyle uzaktan akraba olan yoksul,ezilmiş toplum tarafından dışlanan iki insanın birbirine sevgiyle sımsıkı tutunarak hayatta kalma çabasını anlatıyor. çok sıcak bir anlatım olsada o insanların ne kadar üşüyor olması içinizi titretiyor.bu gerçeklik karşısında ürperiyorsunuz.çaresizlik ve hayattan kaçma isteği duygusuyla yüzleşiyor sonunda da hiç gibi ortada kalıp boşluklara sürükleniyorsunuz.
içinizde akmayan bir gözyaşı kalıyor
sanki yazar da bunu farketmiş gibi sayfa arasında şu cümleyi kurmuş.
üzülmeyin; gözyaşları hafifletmez insanın kaderini.
okumanızı tavsiye ederim.
devamını gör...
şaka yapıyorum diyerek laf sokan insan
bizim insanımızda maalesef, adam gibi konuşma, "ciddiyet" yada normal kavramı yok, yani dikkat ettiyseniz, insanların konuşmaları, ya "ciddiyetsiz" güya şakalı bir laubalilik, ya da sinirli bir şekilde kavga hali, ikisinin arası yok..
ciddi insanlar sevilmiyor zaten, soğuk bulunuyor, sanki hep sıcak olmak gerekiyormuş gibi, çünkü genelde, o şekilde orta bir ayara denk gelen seviye olmuyor, karşısındaki insanda...
o yüzden konuşmayı bilmeyen büyük bir kesim, söyleyeceği bir şey varsa, içinde tuttuğunu/tutamadığını.. bunu bir tek, bu şekilde iletmeyi öğrenmiş, öyle görmüş..
bir söz vardı,
"karşındaki insanın ahlakını en çok, sana senin eksikliklerinle, kusurlarınla şaka yapıp yapmamasından anlayabilirsin"
diye, kimin söylediğini, nerde okuduğumu hatırlamıyorum her zamanki gibi,
yani bu ahlaksızlık... kabalık bile daha masum kalır yanında, bildiğimiz ahlaksızlık bu.. bilimsel olarak böyle
zaten sizi rahatsız eden ne varsa, araştırdığınız zaman, aslında huy değil, o da öyle bir insan değil, bildiğin yaptığı şeyin ahlaksızlık olduğunu öğreniyorsunuz, yani o hoşumuza gitmeyen bazı soğuk espriler, o hissettiğimiz can sıkıntısı, hiç de boşuna değil, o kadar çok şey varki, bu şakalar gibi aslında "ahlaksızlık" olan, öğrenseniz bir dert, öğrenmeseniz ayrı dert, herşeyi farketmek de kötü, ama bilmek her zaman için daha net bir durum, nedenini bildiğin zaman daha az üzülüyorsun, neye üzüldüğünü ayırt edebiliyorsun,
geçmişte bir programda bir psikoloğu izlemiştim tabiiki ismini hatırlamıyorum, derin gamzeli bir kadın var onun programıydı galiba, onunda ismi yok :)
ama adamı hiç unutmuyorum, o kadar zorlandıki anlatırken, konu bir şekilde geleneklere bağlandı ve dediki
"bir çok şeyi gelenek adı altında ezbere yapıyor bizim toplumumuz, en klasik mesela, kişilerin bayramlarda barışmasında bile haksızlık var, kimsenin hakkı kimseye teslim edilmeden, sorun çözülmeden, hata kabul edilip, haklı olan kişiden özür dilenmeden, kimse kimseyle barışmak zorunda değildir, bayram diye birini affedemezsiniz, bunun bir bedeli olmalı, çoğu adetimizde "bedel" yok, sağlıklı bir barışma değil bu, gelenek adı altında insanlar istemediği şeyleri yapmaya zorlanıyor, ve bunun gibi bir çok geleneğimizi kimse sorgulamıyor, hatta sorgulamak da yadırganıyor, yani çoğu şeyin matematiği yok, yani nasıl desem değer sistemimiz yanlış, ahlaki değerlerimiz biraz... "
filan.. o kadar zorlandıki ama sonunda,
"toplum olarak ahlaki değerlerimiz maalesef biraz düşük" dediğini hatırlıyorum, ki bunu bu kadar söyleyebilirdi televizyonda..
bunu söyleyenler psikologlar, psikiyatristler, ve ispatlıyorlar da, ispatlamasalar ne olurki, bir köylü kurnazı gerçeğimiz var bunu hepimiz biliyoruz... komik olunca da kurnazlık yaptığını zannediyor uyanık, bir akıllı o çünkü...
ciddi ciddi söylemesi gereken şeyi, şaka gibi söyliycek, kim oturup insan gibi konuşacak, karşısındakini de dinleyecek filan.. çünkü normal olarak söylese kavga olacağından korktuğu bir şeydir kesin, çünkü ikisinin ortası yok iki tarafta da, öyle bir seçenek yaşanmıyor da zaten çoğunlukla, ya o şekilde duyunca sinirlenip kavga çıkar, yada yine şaka ile laf sokulur, hiçbir şey ciddi ciddi halledilmez, sonuç olarak "çözüm" yok bizde..
bizde olanlar, şaka, laf sokmak, kavga...
herkesi kastetmiyorum tabiiki ama çoğunluk böyle, hatta oy oranlarından anlıyoruzki akıldan, zekadan, ahlaktan ölecekler...
belki de gerçekten ölecekler kimbilir...
edit :
kişinin, şaka dışında, düşündüğü şeyi,
karşısındaki kişi anlayacak şekilde
"ifade" edebilecek, derdini anlatmaya yetecek, kelime dağarcığı, yeterli bilgisi, fikri yoktur, bir şekilde derdini anlatmak için, görererek, ona yaşatılarak öğrendiği laubalilik bilincini kullanır.
ciddi insanlar sevilmiyor zaten, soğuk bulunuyor, sanki hep sıcak olmak gerekiyormuş gibi, çünkü genelde, o şekilde orta bir ayara denk gelen seviye olmuyor, karşısındaki insanda...
o yüzden konuşmayı bilmeyen büyük bir kesim, söyleyeceği bir şey varsa, içinde tuttuğunu/tutamadığını.. bunu bir tek, bu şekilde iletmeyi öğrenmiş, öyle görmüş..
bir söz vardı,
"karşındaki insanın ahlakını en çok, sana senin eksikliklerinle, kusurlarınla şaka yapıp yapmamasından anlayabilirsin"
diye, kimin söylediğini, nerde okuduğumu hatırlamıyorum her zamanki gibi,
yani bu ahlaksızlık... kabalık bile daha masum kalır yanında, bildiğimiz ahlaksızlık bu.. bilimsel olarak böyle
zaten sizi rahatsız eden ne varsa, araştırdığınız zaman, aslında huy değil, o da öyle bir insan değil, bildiğin yaptığı şeyin ahlaksızlık olduğunu öğreniyorsunuz, yani o hoşumuza gitmeyen bazı soğuk espriler, o hissettiğimiz can sıkıntısı, hiç de boşuna değil, o kadar çok şey varki, bu şakalar gibi aslında "ahlaksızlık" olan, öğrenseniz bir dert, öğrenmeseniz ayrı dert, herşeyi farketmek de kötü, ama bilmek her zaman için daha net bir durum, nedenini bildiğin zaman daha az üzülüyorsun, neye üzüldüğünü ayırt edebiliyorsun,
geçmişte bir programda bir psikoloğu izlemiştim tabiiki ismini hatırlamıyorum, derin gamzeli bir kadın var onun programıydı galiba, onunda ismi yok :)
ama adamı hiç unutmuyorum, o kadar zorlandıki anlatırken, konu bir şekilde geleneklere bağlandı ve dediki
"bir çok şeyi gelenek adı altında ezbere yapıyor bizim toplumumuz, en klasik mesela, kişilerin bayramlarda barışmasında bile haksızlık var, kimsenin hakkı kimseye teslim edilmeden, sorun çözülmeden, hata kabul edilip, haklı olan kişiden özür dilenmeden, kimse kimseyle barışmak zorunda değildir, bayram diye birini affedemezsiniz, bunun bir bedeli olmalı, çoğu adetimizde "bedel" yok, sağlıklı bir barışma değil bu, gelenek adı altında insanlar istemediği şeyleri yapmaya zorlanıyor, ve bunun gibi bir çok geleneğimizi kimse sorgulamıyor, hatta sorgulamak da yadırganıyor, yani çoğu şeyin matematiği yok, yani nasıl desem değer sistemimiz yanlış, ahlaki değerlerimiz biraz... "
filan.. o kadar zorlandıki ama sonunda,
"toplum olarak ahlaki değerlerimiz maalesef biraz düşük" dediğini hatırlıyorum, ki bunu bu kadar söyleyebilirdi televizyonda..
bunu söyleyenler psikologlar, psikiyatristler, ve ispatlıyorlar da, ispatlamasalar ne olurki, bir köylü kurnazı gerçeğimiz var bunu hepimiz biliyoruz... komik olunca da kurnazlık yaptığını zannediyor uyanık, bir akıllı o çünkü...
ciddi ciddi söylemesi gereken şeyi, şaka gibi söyliycek, kim oturup insan gibi konuşacak, karşısındakini de dinleyecek filan.. çünkü normal olarak söylese kavga olacağından korktuğu bir şeydir kesin, çünkü ikisinin ortası yok iki tarafta da, öyle bir seçenek yaşanmıyor da zaten çoğunlukla, ya o şekilde duyunca sinirlenip kavga çıkar, yada yine şaka ile laf sokulur, hiçbir şey ciddi ciddi halledilmez, sonuç olarak "çözüm" yok bizde..
bizde olanlar, şaka, laf sokmak, kavga...
herkesi kastetmiyorum tabiiki ama çoğunluk böyle, hatta oy oranlarından anlıyoruzki akıldan, zekadan, ahlaktan ölecekler...
belki de gerçekten ölecekler kimbilir...
edit :
kişinin, şaka dışında, düşündüğü şeyi,
karşısındaki kişi anlayacak şekilde
"ifade" edebilecek, derdini anlatmaya yetecek, kelime dağarcığı, yeterli bilgisi, fikri yoktur, bir şekilde derdini anlatmak için, görererek, ona yaşatılarak öğrendiği laubalilik bilincini kullanır.
devamını gör...
normal sözlük çöpçatan başlığı
sözlüğü izdivaç programı zannetmek diye bir başlık vardı bir zamanlar gözüme ilişmişti. aklımda kalması güzel olmuş! sözlüğü böyle şeyler için kullanacaksanız belli ki göbekli, yağlı ciltli bir tipsiniz hani zeka kırıntısı desek belki sapyofili birine denk gelme ihtimalinizi düşünsek, bu başlıkla çok zor.
devamını gör...
normal sözlük’ü bırakmak
yine birileri "şundan bundan memnun değilim tez engellene" tribine girmiş. kuzum sizi peynir ekmekle mi beslediler, hiç vitamin gitmedi mi beyninize? mennun olmadığınız her şeyin engellenmesini talep edemezsiniz saçmalamayın *q.
siyasal islamla peydah oldu bu durumda. giyimini beğenmedim tekmeleyem, cinsel yönelimini sevmedim öldürem, birbirlerinw sarılıyorlarmış tövbe estf kültürümüzde yoh ayıram, yazdıkları hoşuma gitmedi yönetime söyleyem engelletem... siyasal islamla hoşuna gitmediği ya da inancından dolayı kendisinin yapamadığı her şeyi karşı taraf için yasaklama talep etme hakkı doğdu, bu eldivenle sevdiğimin y/z kuşağı da ceviz kadar aklıyla hoşlanmadığı her şeyin yok edilmesi gerektiğini sanmaya başladı. bak evladım senin özgürlüğün başkasınınkinin başladığı yerde biter. hoşlanmadıysan okuma o yazarı, başlıklarını engelle geç.
kafa sözlük gelişmiyormuş, tabi gelişmez her sorunda çözüm olarak troller şöyle böyle diye ağlayıp kaçarsanız gelişmez. herkes bahseder ekşinin nasıl geliştiğini ve uzunca bir süre kaliteli bir ortamı olduğunu. neden sizce sivri zekalılar? hiç yok muydu böyle hoşlanılmayan başlıklar açanlar? vardı tabiki ama gündeme giremezdi o başlıklar çünkü aklı başında adamlar o başlığa yazmaz sol framede kaybolup giderdi. peki siz ne yapıyorsunuz hemen koşup başlık altında ağlıyor, başlığı besleyip gündemde tutuyorsunuz. ben aklı başında insanım belli bir iq seviyesine sahibim diyebilseniz zaten trolle engellenme talep etmez bireysel olarak desteklememe seçeneğine yönelirdiniz. az biraz akıllı olun ya, giden de defolsun gitsin hergün ağlamayın gidiyom gidiyom diye. yeter *mk.
siyasal islamla peydah oldu bu durumda. giyimini beğenmedim tekmeleyem, cinsel yönelimini sevmedim öldürem, birbirlerinw sarılıyorlarmış tövbe estf kültürümüzde yoh ayıram, yazdıkları hoşuma gitmedi yönetime söyleyem engelletem... siyasal islamla hoşuna gitmediği ya da inancından dolayı kendisinin yapamadığı her şeyi karşı taraf için yasaklama talep etme hakkı doğdu, bu eldivenle sevdiğimin y/z kuşağı da ceviz kadar aklıyla hoşlanmadığı her şeyin yok edilmesi gerektiğini sanmaya başladı. bak evladım senin özgürlüğün başkasınınkinin başladığı yerde biter. hoşlanmadıysan okuma o yazarı, başlıklarını engelle geç.
kafa sözlük gelişmiyormuş, tabi gelişmez her sorunda çözüm olarak troller şöyle böyle diye ağlayıp kaçarsanız gelişmez. herkes bahseder ekşinin nasıl geliştiğini ve uzunca bir süre kaliteli bir ortamı olduğunu. neden sizce sivri zekalılar? hiç yok muydu böyle hoşlanılmayan başlıklar açanlar? vardı tabiki ama gündeme giremezdi o başlıklar çünkü aklı başında adamlar o başlığa yazmaz sol framede kaybolup giderdi. peki siz ne yapıyorsunuz hemen koşup başlık altında ağlıyor, başlığı besleyip gündemde tutuyorsunuz. ben aklı başında insanım belli bir iq seviyesine sahibim diyebilseniz zaten trolle engellenme talep etmez bireysel olarak desteklememe seçeneğine yönelirdiniz. az biraz akıllı olun ya, giden de defolsun gitsin hergün ağlamayın gidiyom gidiyom diye. yeter *mk.
devamını gör...
yüzüne kezzap dökülen kızın saldırganıyla evlenmesi
yaşamadığım hayatları yargılamayı sevmiyorum. keşke kadına yardım edebilecek birileri olsa. sağlam psikolojiyle verilemez bu karar zaten. kadın olarak doğarak bir sıfır yenik başlıyoruz hayata.
devamını gör...
tek başına mutlu olabilen insan
kafası rahat insandır. ne kadar az insan o kadar az sorun; tek başına sıfır sorun.
devamını gör...
the raid 2: berandal
şurada raid 1'i anlatmıştık. #1069434 şimdi sıra ikincisinde.
2014 endonezya yapımı , gareth evans tarafından yönetilen aksiyon suç filmi.
the raid 1 deki başarı, senaryosu daha önce yazılan ikinci filmin, birinci filme entegre edilerek çekilmesini sağlamıştır.
yani demem o ki aslında ikinci film ayrı bir filmdir. ve birinci filmden önce yazılmıştır. o zamanlar bütçe kısık tutulunca ikinci film rafa kaldırılıyor. ve baskın 1'i çekiyorlar.
filmin oyuncu kadrosunda ıko uwais , arifin putra , oka antara , tio pakusadewo ,alex abbad gibi oyuncular bulunuyor.
bir parantez açalım; baskın 1 de yer alanyayan ruhianburada 1 dekinin aksine bir çılgın köpek değil. bir aile babası ve sadık bir tetikçi rolünde kısacık görünüyor.
filmle ilgili bir kaç not düşelim.
- herkesin çok beğendiği mutfak sahnesinin çekilmesi 8 gün sürmüş. (ben hapisteki döğüşü sevdim en çok.)
-tüm tekme ve yumruklar gerçekmiş arkadaşlar. tekme ve yumrukların gerçek görünmesini sağlayabilmek için hızlarını ve şiddetini ayarlayabilmek için eğitim almak zorunda kalmışlar.
''
''
bundan sonrasını spoi takıntısı olanlar okumasın.
baskın 1 den tam iki saat sonra rama, abisinin tavsiyesi üzerine, polisler arasındaki yolsuzlukları araştıran, bir polis organizasyonun kaptanı teğmen bunawa ile buluşur. bunawa bu yolsuzlukları araştırmak üzere rama'yı yanında savaşmaya davet eder. rama bunu istemese de başka bir seçeneği yoktur ve tutuklanıp suç örgütü lideri nin hapiste olan oğlunun güveni kazanmak üzere hapse girer . tam olarak 2 yıl sonra dışarı çıktığında liderin oğlunun sağ koludur.
peki rama tüm çeteleri çökertebilecek midir?
döğüş filmleri sevenlerin izlemesini tavsiye ederim.
filmin müzikleri aklımda kalmadı o sebeple yorum yok.
2014 endonezya yapımı , gareth evans tarafından yönetilen aksiyon suç filmi.
the raid 1 deki başarı, senaryosu daha önce yazılan ikinci filmin, birinci filme entegre edilerek çekilmesini sağlamıştır.
yani demem o ki aslında ikinci film ayrı bir filmdir. ve birinci filmden önce yazılmıştır. o zamanlar bütçe kısık tutulunca ikinci film rafa kaldırılıyor. ve baskın 1'i çekiyorlar.
filmin oyuncu kadrosunda ıko uwais , arifin putra , oka antara , tio pakusadewo ,alex abbad gibi oyuncular bulunuyor.
bir parantez açalım; baskın 1 de yer alanyayan ruhianburada 1 dekinin aksine bir çılgın köpek değil. bir aile babası ve sadık bir tetikçi rolünde kısacık görünüyor.
filmle ilgili bir kaç not düşelim.
- herkesin çok beğendiği mutfak sahnesinin çekilmesi 8 gün sürmüş. (ben hapisteki döğüşü sevdim en çok.)
-tüm tekme ve yumruklar gerçekmiş arkadaşlar. tekme ve yumrukların gerçek görünmesini sağlayabilmek için hızlarını ve şiddetini ayarlayabilmek için eğitim almak zorunda kalmışlar.
''
''bundan sonrasını spoi takıntısı olanlar okumasın.
baskın 1 den tam iki saat sonra rama, abisinin tavsiyesi üzerine, polisler arasındaki yolsuzlukları araştıran, bir polis organizasyonun kaptanı teğmen bunawa ile buluşur. bunawa bu yolsuzlukları araştırmak üzere rama'yı yanında savaşmaya davet eder. rama bunu istemese de başka bir seçeneği yoktur ve tutuklanıp suç örgütü lideri nin hapiste olan oğlunun güveni kazanmak üzere hapse girer . tam olarak 2 yıl sonra dışarı çıktığında liderin oğlunun sağ koludur.
peki rama tüm çeteleri çökertebilecek midir?
döğüş filmleri sevenlerin izlemesini tavsiye ederim.
filmin müzikleri aklımda kalmadı o sebeple yorum yok.
devamını gör...
hoşlandığın biri var mı sorusuna verilebilecek cevaplar
gibimsitrak
devamını gör...
linkin park
numb ve ın the end sarkılarını bi tık fazla sevdiğim, istanbul’ a geldiklerinde parasızlıktan konserine gidemediğim ve içimde ukde kalan grup.
devamını gör...
where are they now (kısa film)
bir steve cutts kısa animasyon filmidir.

çocukluğumuzun çizgi film karakterleri hayatımıza belli bir zaman boyunca çok önemli yerler tutmuştur. teenage mutant ninja turtles izlediğim dönemler raphael olurdum mesela ben. ya da ne bileyim işte thunder cats izlerken tigera. herkesin de böyle çocuksu roleplayleri mutlaka vardır, olmuştur.
sonra 2018 yılında çekilen başrolünde ewan mcgregor’un oynadığı christopher robin filminde olduğu gibi o eski dostları unutup büyüyoruz. ve biz büyüdükçe her sabah uyanmamızı bekleyen çizgi film karakterleri kendi dünyaları içinde kayboluyor teker teker.
işte bu filmde ünlerini kaybeden çizgi film karakterlerinin yıllar sonraki hikayeleri ağırlıklı olarak robert zemeckis’in yönettiği who framed rogger rabbit? filminin kadın kahramanı jessica rabbit’in ağzından anlatılıyor. tabii ki yan koltukta rogger rabbit. ama sadece bu ikili değil filmde olan. şirinlerden he-man’e, super mario’dan charlie brown’a, inspector gadget’tan garfiled’a kadar herkes var bu kısa filmde ama bizim hatırladığımızdan çok farklı şekilde.
zaman herkese karşı acımasız ister zengin olan ister fakir, ister ünlü olan ister sıradan, ister insan olun ister çizgi film karakteri. zaman size istediğini yapacaktır.
where are they now?

çocukluğumuzun çizgi film karakterleri hayatımıza belli bir zaman boyunca çok önemli yerler tutmuştur. teenage mutant ninja turtles izlediğim dönemler raphael olurdum mesela ben. ya da ne bileyim işte thunder cats izlerken tigera. herkesin de böyle çocuksu roleplayleri mutlaka vardır, olmuştur.
sonra 2018 yılında çekilen başrolünde ewan mcgregor’un oynadığı christopher robin filminde olduğu gibi o eski dostları unutup büyüyoruz. ve biz büyüdükçe her sabah uyanmamızı bekleyen çizgi film karakterleri kendi dünyaları içinde kayboluyor teker teker.
işte bu filmde ünlerini kaybeden çizgi film karakterlerinin yıllar sonraki hikayeleri ağırlıklı olarak robert zemeckis’in yönettiği who framed rogger rabbit? filminin kadın kahramanı jessica rabbit’in ağzından anlatılıyor. tabii ki yan koltukta rogger rabbit. ama sadece bu ikili değil filmde olan. şirinlerden he-man’e, super mario’dan charlie brown’a, inspector gadget’tan garfiled’a kadar herkes var bu kısa filmde ama bizim hatırladığımızdan çok farklı şekilde.
zaman herkese karşı acımasız ister zengin olan ister fakir, ister ünlü olan ister sıradan, ister insan olun ister çizgi film karakteri. zaman size istediğini yapacaktır.
where are they now?
devamını gör...
bir kedinin öğrenmesi gereken şeyler
sabahın olabilecek en erken saatinde mama kabını doldurmak için sahibini uykusundan uyandırmaması gerektiğini.
devamını gör...
anksiyete bozukluğu
zaman zaman kapımı çalan ama kendisini alt etmekte uzmanlaştığım, bozukluk.
devamını gör...
3 gsm operatörünün mesajlaşma uygulaması için aldığı ortak karar
hiç gerek yok böyle işlere ben atardım mail olarak yazışmalarımı.
devamını gör...
kahve kitap yağmur koltuk pencere kedi
75 kuruş farkla instagram influencerı olmanıza olanak tanıyan itemlerdir.
devamını gör...
izmirlilerin kendilerini üstün görme çabası
yok öyle bişi.
sadece hepimizin kanı mavi, hepimizin paşa dedeleri var, lalalar ile büyüdük o kadar.
bir de çok mütevaziyiz.
sadece hepimizin kanı mavi, hepimizin paşa dedeleri var, lalalar ile büyüdük o kadar.
bir de çok mütevaziyiz.
devamını gör...
