orta çağ karanlığından hallice olan doksanlar kargaşası içinde türk televizyon tarihinin gelmiş geçmiş en cıvık simalarından biri olan ve oyunculuk yeteneğini sergilemek yerine sulu programları ile ekrana yapışan mehmet ali erbil’in sunduğu yarışma programıdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
aslında o zamanları yaşamış olan ve mecburen televizyon çocuğu olan insanlar için sansürsüz yayının başlaması ile her şey çok doğal gelmeye başlamıştı zamanla. ama kendi düşüncemi belirtmek gerekirse mehmet ali erbil sululuğu bana hiçbir dönem de normal gelmedi ve bir kez bile yaptığı zeka gerektirmeyen espirilere güldüğümü hatırlamıyorum.

doğrusunu söylemek gerekirse yarışma çok eğlenceli olabilecek bir formatta idi. ayrıca basit olması da izlenebilir kılıyordu yarışmayı. katılan kişi şarkı söylemeye başlıyor, sunucu değiştir dediğinde ise hemen başka bir şarkıya geçiyordu. eğer aklına yeni bir şarkı gelmezse yarışmayı kaybetmiş oluyordu. yarışmanın ne kadar süreceğine ise sunucu karar veriyordu.

ancak katılanlar şarkı söylerken eğer yeterince cıvık değillerse mehmet ali erbil saçma sapan hareketlerle izleyenleri güldürmeye çalışıyordu. komik olmayı başaramayınca ya itici mimikler ya da cinsel çağrışımlı şakalarda ısrar ederek insanların sinirlerini bozarak güldürmek gibi bir tavır geliştirmişti.

yine de birçok efsane yarışmacıyı türk medya tarihine kazandıran bu yarışmanın sözlük ahalisinin hatırından çıkmasına gönlüm razı gelmedi.

değiştir!
devamını gör...

kesinlikle gereksiz eşyalardan arındırılmış olması. aynı zamanda ara kat olması.
devamını gör...

balkon demiri tadı.
devamını gör...

zor bir durumdur. '' ben olsam şöyle yaparım, yaptıkları kesinlikle doğru değil'' gibi cümleler kullanmak hiç uygun değildir. onların neler yaşadığını, ne acılar çektiğini bilemiyoruz. bize, allah kalanlara sabır versin; ayrıca ölenlere ise günahlarını affetsin demek düşer.
devamını gör...

her ne kadar birbirlerine yanlış bilgiler verseler de akranları gibi boş boş siyaset ya da futbol muhabbeti yapmayıp bilime kafa yordukları için gözümü yaşartan konyalı gençler.

-şurası gışş, dediği yerin de güneş simgesine yakın tarafta olması da ayrı komik*.

-güneş gendi etrafında döner mi sözlük?

devamını gör...

4940 yazar arasında sadece 300 küsür kadarının çevrimiçi olması büyük eksiklik. bu kadar sayıdaki yazar niye kayıp?

edit : yoldaş benjamin franklin bey'in verdiği bilgiye göre sözlüğe günlük giriş yapan yazar sayısı 1.200 - 1.500 civarında. yani çevrim içi listede hepsi görünmüyor, bu kadar giriş ve çıkış sirkülasyonu olunca liste hepsini birden almıyormuş. aydınlattığı için teşekkürler.
devamını gör...


gözlerinin pınarında
bir bulut,
boşandı boşanacak
nerdeyse.
aklımdan geçenleri
okuyorsun su gibi.
dünya gördü
bizi boğazladılar...

tutma gözyaşlarını
onur da ağlar...
bırak yıkansın gökyüzü,
lacivert, yeşil, altın
ışıkları günbatının.
işte şafaktayız gene
çırılçıplak
ve mavi.
işte sanki dağ yeli
ve işte sanki meltem...

kimse toz konduramaz
kesip attığımız tırnağa bile.
sen en güzel kızısın
bütün galaksilerin
bense tözüyüm artık
akkor tözüyüm
prometheus'u yakan
kara sevdanın...

ne alnımızda bir ayıp
ne koltuk altında
saklı haçımız
biz bu halkı sevdik
ve bu ülkeyi.
işte bağışlanmaz
korkunç suçumuz...

muhteşem dizelerinin sahibidir.
devamını gör...

son dönemlerde nickaltı dili ve edebiyatı alanında önemli eserler veren yazar. akıcı dili ve kurgusu ile bu türün olmazsa olmaz yazarlarından birisi haline gelecek gibi duruyor. bu alana verdiği emek ve katkı cidden yadsınamaz. yazarın eserlerini incelediğinizde taşlama ve hicvin onun yazınında önemli bir yer tuttuğunu açıkça görüyorsunuz. zannımca edebiyatın henüz tam olarak keşfedilmemiş bu türü, kendisinin güneş gibi parlayarak, insanları aydınlatacağı bir alan olacak. yalnız kimi zaman depresif bir ruh hali içerisinde yazdığı eserlerle de karşılaşmıyor değiliz. bu sebeple dilini tam olarak oturttuğunda, nickaltı dili ve edebiyatı dendiğinde akla ilk gelecek yazarın kendisi olduğu aşikar. nobel'e giden yolda kendisine başarılar dilerim.
devamını gör...

yakışıklı, dünya tatlısı, ortancamın ismi olur.*
devamını gör...

karga ve trol.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

"ve benim birdenbire
yüzünü değil,
gözünü değil
senin sesini göresim geldi."

(bkz: nazım hikmet)
devamını gör...

doğurmayı marifet sayan, çocuk psikolojisi konusunda yetersiz bireylerin tercihidir. çocuğu doğurmakla bitmiyor olay işte,ona güzel bir gelecek verilmeli, ilgili ve sevgi dolu ortamda büyütülmeli. doğmak çocuğun tercihi değildi en nihayetinde. bu başlığı neden mi açtım? bir düğünde anneannesiyle gelen 5 yaşında bir çocuk dikkatimi çekti. çocukla ilgilendim, oyun oynadım derken yakın oturduğumuzu öğrendim. arada gidio ziyaret ediyorum. anne babası başka şehirde,çocuğa anneannesiyle dedesi bakıyormuş. çocuk benim için ‘annem gibi’ diyormuş. bugün yine görmeye gittim,sarıldı yanağımı okşadı; belli ki anne sevgisine ihtiyacı var. ilk etapta anne babası öldü sanmıştım; yoksa nasıl bir anne baba çocuğunu başkasına bırakır? eşimle de konuştuk hatta evlat edinelim mi diye. o kadar sevdik çocuğu. ama sağmış anne babası ama yılda bir iki defa görüyorlar çocuğu. çocuk bu ‘terkedilmiş’ psikolojisini ömür boyu çekecek maalesef. anne baba olmak ehliyete tabi tutulmalı.
devamını gör...

çok çok yakında, birtakım değişim ve gelişimlerin yaşanacağı sözlük.
devamını gör...

müthiş detaylar müthiş taktikler içeren ince kitaptır. ince olduğu kadar kalındır aslında. şov yapmıyorum bence öyle.

yazarı sun zı (sun tzu) denen bir amcadır.
sadece savaşla ilgili değil aslında kriz çözümü ile ilgili bilgiler veren bir eserdir.
o yüzden iş hayatında çalışan insanların okuması gerektiğini düşünüyorum.
rivayete göre liderlik yeteneği olan insanlar veya liderler bu kitabı çok severlermiş.

ayrıca savaş denen olayda hilenin olabileceğini de anlatmıştır.
kendisi bütün savaşlar hileye dayanır diyor. kazanmak için her yol mübahtır gibi.
ayrıca savaşmadan kazanmayı öğütleyen bir kişidir yazarımız.
ilginçtir bu kitabın ne zaman yazıldığı bilinmiyor.
hatta böyle bir insanın olmadığı falan düşünülüyor.

mutlaka yazımı okuyup kitapa ilgisi olmayacak yazarlar olacaktır. savaş konusu ilgi çekici olmayabilir ama bu kitap sadece savaşla alakalı demek bir tık haksızlık olur.
hayattaki mücadeleler için çok önemli bir rehber olduğunu düşünüyorum.
hayatta bazen kendimizle bile savaşa giriyoruz.

ayrıca bu kitapla ilgili bir başka rivayet ise yıllarca saklandığıdır. bana pek mantıklı geldi.
adam çok güzel taktikler vermiş. saklamak ele geçmemesini istemek son derece normal geliyor.
sadece generaller ulaşabiliyormuş. tabi bunlar rivayet bilemiyoruz.

bu kitapla ilk tanıştığımda baya heyecanlanmıştım. offf savaş severim hadi okuyayım falan diye düşünmüştüm.
adı savaş sanatı olan bir kitabın ilk öğütlerinden birisi savaştan kaçılması gerektiğiydi. şaşırdım ve daha çok sevdim.

bu kitabın bir diğer özelliği ise ince ve sürekli okunabilecek bir şekilde olması. arada sırada açıyorum göz gezdiriyorum. güzel oluyor. yine başka bir rivayete göre şirketler bu kitabı yol haritası olarak görüyormuş.

okumayanlar varsa mutlaka tavsiye ederim.


düşmanı kuşatınca mutlaka kaçacağı bir tarafı boş bırakın ki düşman askerinin aklında daima kaçma seçeceğiz olsun. yoksa asker ölümüne savaşır.
devamını gör...

bu erkek milleti de sevse bir deeert ,sevmese bin dert. istanbul'daki ilk yıllarımdaki kabusum halil ibrahim'di... *

her firsatta saçımı çeker, tokat atar, beslenmemi yere atar, arkadaşlarını toplayıp "önümüze gelene bin tekme!" diyerek beni köşeye sıkıştırıp tekmeler, ders esnasında arkamdaki oturduğu için saçımı çeker, tüftüfle çiğnediği defter yapraklarını bana fırlatır, böyle böyle hayatı zehir ederdi.

aradan yıllar geçti, bir gün kırtasiyeye gittim. benim çocukluk kabusum orada işe başlamış. ( irkilmedim desem yalan olur)
alışveriş sırasında hal hatır derken demez mi;
-"ben sana aşıktım, sen hep hüseyin'le oynuyordun. o yüzden sana saldırırdım." diye. şaşkınlıkla bakakaldım.

erkek milleti işte, sevgisi bile eziyet. parmağıma sapladığı kurşun kalem ucunun izi hala bende duruyor. neymiş; çok kıskanmış beni sevdiği icin, ondan yapmış.
....

bir de edebiyatı kuvvetlidir bu tip erkeklerin *sebebi ise çok basit.
hissettiklerinden falan değil tamamen haricten gazel...
yalana vergi yok ya, salla sallayabildiğin kadar.*

sürerim buluttan tarlaları(elbette sürersin ona ne şüphe?) *
yağmurlar ekerim göğün göğsüne (tarlayi sürmüşken ek tabii)
güneşte demlerim senin çayını (aşağısı kurtarmaz zaten) *
yüreğimden süzer öyle veririm (burada tamamen galeyana gelir veeee)
ben feleğin şu çarkına çomak sokarıiiiiiiiiiiiiii­im. ( heeyyt be!cem abime bak, tabii sokarsın sen o çomağı kim tutar seni?)*

kısaca biri sizi arayıp kendisini savcı veya hakim olarak tanıtırsa, ya da daha tehlikelisi sizi sevdiğini söyleyen biri olursa sakın inanmayın büyük ihtimalle dolandırıcıdır.*
devamını gör...

arkadaşlar 101 olduk ben okeye dönüyorum.
devamını gör...

en sevilen animasyon filmlerden biri olan buz devri'nden en çok akılda kalan repliklerin yazıldığı bir başlıktır.

miskin sid;
- olamaaaaz, bir kaplaaan, imdaaat, imdaaat!
devamını gör...

birini öbüründen ayırsam ötekinin hakkı kalacak. hepsi benim için birer pırlanta.
iflah olmaz bir tecrübe severim ben.
devamını gör...

fransızcada constructivisme denilmektedir. 1920-30 yılları arasında sovyet rusya'da yeşeren, ancak stalin rejiminin baskılarıyla sindirilen modern sanat ve mimarlık akımı. sanatçı vladimir tatlin'in soyut geometrik resim kabartmalarıyla başlattığı ve rus asıllı ressam ve heykelci antoine pevsner'in, kardeşi gabo ile birlikte, ilkelerini 1920'de "manifeste réaliste" (gerçekçi bildirge) ile ortaya koydukları bu estetik öğreti şöyle özetlenebilir:
a. sanat gerçek yaşama yanıt vermek üzere iki temel öğeye dayanır: zaman ve mekân.
b. hacim, mekânın yegâne anlatımı değildir.
c. gerçek zamanın anlatımı, statik ritimler dışında, kinetik ve dinamik ritimler gerektirir.
ç. kitlenin ve mekânın hacmi somut ve ölçülebilir iki ayrı malzemedir.
d. mekân yapıtın bütünleyici parçası durumundadır.
e. yeni biçimler bulmak için, sanat taklitçi olmaktan kurtulmalıdır.
tatlin'e göre, "sanatçı dünyanın değişmesine katkıda bulunacak şekilde toplumsal işlevi olan bir üretici-mühendistir."
konstrüktivizm sözcüğü mimarlıkta daha geniş bir anlamda, geometrik eğilimleri anlatmakta da kullanılmıştır. a. pevsner'in deyişiyle g. eiffel ilk konstrüktivisttir.
bir refah simgesi olarak görülen makinenin güzelliği ile mimarlığın yararlı işlevinden yola çıkan bu akımla ilgili çok sayıda proje vardır, buna karşılık uygulama azdır. yaratılan ürünlerde saf olmayan geometrik düzenler ve dışa yansıtılmış strüktürel biçimler gözlenir. sovyet konstrüktivizminin ünlü mimarları arasında golossov, guinzburg, melnikov tatlin ve vesnin kardeşler sayılabilir. 1930'dan başlayarak konstrüktivistler yabancı ideolojileri rusya'ya ithal etmekle suçlandılar ve çalışmalarını bu yolda sürdürmeleri engellendi. rus konstrüktivistlerine rus avangardistleri de denir.
devamını gör...

canım bilir misin? ahmed arif leylâ'sına mektubu ulaşsın diye 25 kuruşluk posta pulu için hamallık yapmış, o kadar yoksulmuş arif. leylâ böyle bir aşka ikâmet ediyordu. n' için bu kadar ahmed arif dinlerim, okurum sanırsın? içimden sana akan o aşkı biraz olsun tarif etmek için ders alırım ahmed arif'ten.

böyle mukaddes bir sevdaya nail olmak.. benim aşık olduğum tek şairdir arif'im, öyle böyle değil.. arif'in leylâ'sı olmak........ ölüyorum bu sevdaya ya..... :(
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim