2 haziran 2021 tff'nin yabancı kuralı açıklaması
aferim bu tff'ye. gerçi nasılsa uygulanmayacak bir kuralı açıkladılar.
yabancı kısıtlaması olmadığı son 5-6 sene milli takım ve yurtdışına transfer yapan oyunculara bakın, bir de kısıtlama varken bakın.
bravo! yeni mehmet topuz'lar, alper potuk'lar, tarık çamdal'lar geliyor. ne güzel ama değil mi ?
türk futbolcusuna sahip! çıkmak lazım.
yabancı kısıtlaması olmadığı son 5-6 sene milli takım ve yurtdışına transfer yapan oyunculara bakın, bir de kısıtlama varken bakın.
bravo! yeni mehmet topuz'lar, alper potuk'lar, tarık çamdal'lar geliyor. ne güzel ama değil mi ?
türk futbolcusuna sahip! çıkmak lazım.
devamını gör...
çocuk oyuncuların başrolde olduğu filmler
sezer cik, serisi varya meşhur, aman allahım ne itici filmleri vardı o çocuğun .
devamını gör...
normal sözlük yazarlarına ne oluyor sorunsalı
sevgili yapan gidiyor bu çok açık. sözlük değil de sevgili pazarı sanki. sevgili arayan, kafasına uyanı bulunca uçur beni diyor yönetime. e yönetim de yalnız kalpleri buluşturduğu için mutlu. aldığım bir duyumdan yola çıkarak söylüyorum bunu. boşa konuşmam ben.
ben daha burdayım merak etmeyin yoldaşlarım. ama manitu yapınca giderim. böyle de delikanlıyımdır.
ben daha burdayım merak etmeyin yoldaşlarım. ama manitu yapınca giderim. böyle de delikanlıyımdır.
devamını gör...
dayatılmış iyilik
ahlaki açıdan istenerek yapılmış kötülük'ten yeğ değildir diye düşündüğüm, baskı altında, özgür iradenin devre dışı kaldığında yapılan iyilik türüdür.
ayrıca dayatılmış iyiliğin, amel defterinize sevap puanı olarak geçebilececeğini de düşünmemekteyim.
ayrıca dayatılmış iyiliğin, amel defterinize sevap puanı olarak geçebilececeğini de düşünmemekteyim.
devamını gör...
içinde istanbul geçen şarkı
sen istanbul'sun... *
köşedeki çiçekçi seni sordu bu sabah
burada yok dedim selam söyledi tazeymiş gülleri
yokluğun gibi...
yürüdüm biraz seni düşledim, umudumu senle süsledim
ne dar sokaklar ne boş duraklar seni unutmama yardım etti
senin küçük bir elvedan böyle büyük bir aşkı bitirebilir mi?
ne sanıyorsun...
bazen bir kaldırım taşı, bazen bir sokak çalgıcısı
yani sen istanbul'sun...
senin küçük bir elvedan böyle büyük bir aşkı bitirebilir mi?
ne sanıyorsun...
bazen kanlıca sahili, bazen yalnız kız kulesi
yani sen istanbul'sun...
köşedeki çiçekçi seni sordu bu sabah
burada yok dedim selam söyledi tazeymiş gülleri
yokluğun gibi...
yürüdüm biraz seni düşledim, umudumu senle süsledim
ne dar sokaklar ne boş duraklar seni unutmama yardım etti
senin küçük bir elvedan böyle büyük bir aşkı bitirebilir mi?
ne sanıyorsun...
bazen bir kaldırım taşı, bazen bir sokak çalgıcısı
yani sen istanbul'sun...
senin küçük bir elvedan böyle büyük bir aşkı bitirebilir mi?
ne sanıyorsun...
bazen kanlıca sahili, bazen yalnız kız kulesi
yani sen istanbul'sun...
devamını gör...
bir toplumun cahil olduğunu gösteren detaylar
"sana biri bir şey mi yaptı, sen iki katını yapacaksın, atara atar, gidere gider" kafa yapısına sahip olmak.. ya sus pus olup boyun eğici olmak ya da isyan moduna geçip her şeyi kırıp dökmek, ortası olmamak, kısacası sınır çizmeyi bilmemek...
devamını gör...
maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi
bu piramidi ne zaman görsem hep çocukların aslında kendini gerçekleştirmiş olduğunu düşünüyorum. saçma gelebilir belki ama bir düşünün, çocuk kaygısızdır. bir çocuğun neredeyse bütün ihtiyaçları aile tarafından karşılanır. ne barınma ihtiyacını düşünür ne karnım bugün doyacak mı diye endişelenir. bence başta çoğumuz kendimizi gerçekleştirmiştik ama sorumluluklar ve endişeler arttıkça piramidin en başına döndük.
devamını gör...
yalnızlık
cemil meriç'e göre yalnızlık yalnız kalamamaktır. yani asıl yalnızlık bir başına kalabilmek değildir, kalabalıklar arasında biçare kalmak, kimseler arasında kimsesiz kalmaktır. hani herkesten kaçsa bile kendinden kaçamamaktır.
devamını gör...
köy kahvaltısı
hâlâ yarı köylü yaşıyorum ve o mekanlarda köy kahvsltısı diye verilen yok efendim burjuva işi o. ekmek sobanın üstünde inceden kızarır çaydanlığın yanında, biraz tereyağ, peynir, yumurta, mevsime göre yeşillik, domates. benim en sevdiğim eklentiler ise yoğurtlu kızartılmış biber ve soğanlı puf böreği.
devamını gör...
kendime saygım yok davranışları
ısrar etmek. hayır ne üsteliyorsun istemiyor işte karşı taraf. bu kadar mı gurursuzsun 2 kere sor tamam ama 3.yü sorma artık.
devamını gör...
kanije savunması
1593’te başlayıp, 1606 zitvatorok antlaşması’yla sona eren osmanlı-avusturya savaşları devam ettiği sırada avusturyalıların budin’i tazyik ederek eflak-boğdan bölgesinde faaliyette bulunmaları sebebiyle sadrazam damat ibrahim paşa, 1599’da sefere çıkarak belgrad’a geldi. burada iken peçuy şehrinde oturmakta olan eski budin beylerbeyi ve tiryaki hasan paşa, emrindeki askerlerle “baranyavar” civarında bir avusturya kuvvetini imha ettikten sonra orduya katıldı.
kahve’ye olan düşkünlüğü sebebiyle “tiryaki” denilen hasan paşa, 80’li yaşlarda bulunuyordu. uzun yıllar devlete hizmet etmiş paşa’nın tecrübesinden faydalanmak isteyen sadrazam son derece memnun olarak kendisine itimat gösterdi. estergon üzerine yapılacak harekâtın tartışıldığı harp meclisinde, tiryaki hasan paşa kendisine söz sırası geldiği zaman, estergon yerine basocsa kalesi ve ilk defa kanûnî sultan süleyman döneminde fethedilmiş olan kanije’nin zaptıyla budin yolunu güvenceye almanın mümkün olacağı değerlendirmesinde bulundu. teklifi kabul edilerek basocsa kalesi ve kanije kalesi zorlu bir kuşatmanın ardından alındı.
kanije, tahkim edildi. kale muhafızı yani dizdar olarak ise tiryaki hasan paşa, 4-5 bin kadar asker ve 100 parça topla burada bırakıldıktan sonra osmanlı ordusu kışı geçirmek üzere belgrad’a döndü. sadrazam ibrahim paşa’nın burada ölmesi üzerine yerine yemişçi hasan paşa sadrazamlığa getirildi. serdar-ı ekrem unvanıyla derhal ordunun başına geçen yemişçi hasan paşa bölgeye geldiği sırada macaristan’da bulunan iki düşman ordusu, kanije’yi kuşatmıştı. işte bu kuşatmayla beraber osmanlı tarihinin en parlak savunma savaşlarından biri yaşandı ve “tiryaki hasan paşa” ismi “kanije” ile birlikte tarihe geçti. tiryaki hasan paşa, bölgede kurduğu istihbarat ağı sayesinde arşidük ferdinad’ın kanije’ye doğru gelmekte olduğunu haber alınca derhal tedbir ittihazına girişti. erzak stoklayarak, beylerbeyliği’nde bulunduğu kanije çevresinden asker topladı.
bu tedbirler sayesinde emrindeki kuvvetler dokuz bini buldu. alman, italyan, ispanyol, fransız, macar, malta ve papalık askerlerinden mürekkep 80 bin civarındaki düşman ordusu ise kırktan fazla topa sahipti. ilerleyen yaşına rağmen tiryaki hasan paşa, cesaret ve şecaat sahibi, oldukça akıllı ve kurnaz bir kumandandı. “harp hiledir.” taktiğini iyi kavramış olduğu için düşmanı aldatmakta son derece mahirdi.
nitekim avusturya ordusunun öncülerini teşkil eden beş bin civarındaki kuvvete top ateşi açtırmayarak, kalede batarya bulunmadığına dair kanaat uyanmasını sağlamış, bu sebeple düşman ordusu kanije önüne gelip de genel bir hücumla kaleyi düşürmeye çalıştığı zaman ağır zayiata uğramıştı. bunun yanında muhasara boyunca huruç hareketleriyle düşman ordusunu yıpratmaya çalışarak, kaledeki durumunun iyi olduğunu anlatan ve serdar-ı ekrem yemişçi hasan paşa’ya yazılmış sahte mektupları düşman eline geçirtmek suretiyle onları yanlış bilgilendirme yoluna gitmişti. ayrıca düşman ordusundaki macarların hıyanet içerisinde oldukları şayiasını yaydı.
kalede mevcudu azalmakta olan müdafilerin moralinin yüksekliğine karşılık düşman cephesinde ise tam bir ümitsizlik hâkimdi. 80 binden fazla askerle kanije’yi kuşatmış olmalarına rağmen ele geçirememişlerdi. ayrıca düşman ordusu pek çok kayba uğramış, kanije çevresinin bataklık olması sebebiyle kaleye bile yaklaşamamış, şiddetli müdafaa neticesinde siperlerinden dahi çıkamamışlardı.
düşmanın kötü vaziyetinden faydalanmak isteyen tiryaki hasan paşa, sadrazam’a gönderdiği haberle tekrar yardım talep etti. bunun üzerine maiyetindekilerin muhalefetine rağmen zigetvar’a kadar gelen sadrazam burada yeniçerilerin olumsuz hareketleri üzerine kanije’yi önce allah’a sonra tiryaki hasan paşa’ya emanet ettiğini bildiren bir cevap verdi. fakat yine de sadrazam’ın zigetvar’a kadar gelişi düşman üzerinde olumsuz bir tesir yaptı.
kalede kuşatma günleri ilerledikçe her taraf yanmış, yıkılmış, kale harabeye dönmüştü fakat moraller hâlâ yüksekti. askerler çok güvendikleri ve “paşa baba” dedikleri tiryaki hasan paşa’nın etrafında kenetleniyorlar, tiryaki hasan paşa ise bir taraftan kaledeki askerlere güven ve moral verirken bir taraftan da kaleyi kuşatanlara kalede sanki çok asker ve mühimmat varmış havası veriyordu. hasan paşa, vur-kaç taktiği ile aldığı esirlere, yanındaki macar asıllı bir paşa vasıtasıyla salıverdirtiyor, paşa salıverilen esirlere iki taraflı oynuyormuş gibi “ben aslında sizdenim.” diyerek kale hakkında hasan paşa’nın düşmana gitmesini istediği bilgileri verdirtiyor böylece salıverilen macar askerler düşman karargâhına gidip az kalmış asker sayısı ve mühimmat sayısını değil daha fazla rakamlar vererek düşmanların direncini kırıyordu.
daha sert saldırılara başlayan haçlı ordularına tiryaki hasan paşa uzun müddet direnmiştir. içerideki silahlarla kalenin uzun müddet savunulamayacağını anlayan hasan paşa düşmanın moralini bozacak çalışmalar yapmış, ölen askerlerin cebine mektup yerleştirmiştir. bu mektuplarda kalenin uzun süre savunulacağını ve padişah ordusu’nun çok yakında olduğunu bildiren ifadeler bulunmaktadır. bununla beraber hasan paşa kalede sürekli mehter marşı çaldırarak, sanki kalenin içinde sürekli şenlik yapılıyormuş görüntüsü vermiş ve böylece kuşatma uzun sürdükçe düşman askerlerinin moralleri iyice düşmeye başlamıştır. bu arada düşmanlar saldırıları artırmış fakat kaleden gelen tüfek ve bazen top atışlarıyla 18.000 ölü vererek hücumdan vazgeçmişlerdir. bu saldırılarda papa’nın kardeşi yaralanıp, kahrından ölmüştür.
kuşatmanın 2. ayına yaklaşılırken kalede cephane ve erzak ciddi miktarda azalmıştı. bunu gören tiryaki hasan paşa endişelenmiş fakat yüzbaşı ahmet ağa imdadına yetişmiş ve gerekli malzemeler verildiği takdirde barut üretebileceğini söylemiş ve imalata başlanmıştır. üretilen bu barut, 2-3 hafta kadar idare etti. ama bu barut da bitmek üzereydi. erzaklar da artık ihtiyaçları karşılayamıyordu. bir de sert kış geliyordu. bu şekilde kalenin müdafaası imkânsızdı. bu durum tiryaki hasan paşa’yı umutsuz bir şekilde düşünmeye sevk etti. ama aklına son bir çare geldi. o da olmazsa, bu kale düşecekti. gece baskını (huruç) yapılacaktı. orduya haber salındı ve düşmana farkettirilmeksizin gece baskını için hazırlıklara başlandı.
kalede 4000 kişi kalmıştı. kuşatmanın 73. gecesi, yani 18 kasım 1601’de, açıkta ve çadırda kalan düşman askerlerinin morallerinin bozulduğu bir sırada osmanlı kuvvetleri, hasan paşa ve kurmayları dâhil 3000 kişilik kuvvetle kaleden dışarı çıkıp düşmana hücum etti. aynı zamanda kaledeki toplara da hep birden ateş ettirerek, düşman ordugâhını alt-üst etti. haçlılara gece baskını düzenledi. birbirine giren ve osmanlı’dan yardım geldi zanneden düşman kuvvetleri, her şeyi bırakıp kaçmaya başladılar. düşmandan 45 top, 14.000 tüfek, 50 otağ ve 10.000 çadırın yanında, ferdinand’ın otağı, tahtı, altın ve gümüş eşyaları, arabaları, hasan paşa’nın eline geçti. bozgundan kaçanlar, arşidük’ün etrafında yeniden toplandılarsa da hasan paşa, düşmandan ele geçirdiği topları bunların üzerine çevirerek perişan etti.
tiryaki hasan paşa, düşman karargâhının tamamının temizlendiğini haber alınca, arşidük’ün otağına doğru gitti. otağın içerisinde etrafı altın ve gümüş parmaklıklı, başları mücevherli ve direklerinin başı elmaslı bir taht vardı. tahtın iki yanında sırma saçaklı on iki koltuk bulunuyordu. tahtın önünde dört metre uzunluğunda süslü yemek masası duruyordu. bunları gören hasan paşa, şükür namazı kıldı ve tahta oturdu diğer beyler de derecelerine göre koltuklara oturdular. hasan paşa, bu büyük muzafferiyeti dört temel esasla kazandıklarını söyledi. bu esaslar sabır, sebat, birlikte hareket ve kumandana itaattı. bu şekilde harekete devam ederlerse, allahu teâlâ’nın kendilerine daha nice zaferler vereceğini söyleyerek emrindekilere nasihat etti.
üç ay sürmüş olan kanije muhasarası’ndan sonra hasan paşa, elde ettiği ganimeti ancak iki ayda kaleye nakledebildi. muhasara esnasında hizmeti görülen beylere ve kumandanlara hediyeler dağıtarak rütbelerini yükseltti.
tiryaki hasan paşa’ya vezir rütbesi verilip, haslar, murassa kılıç, muhteşem şekilde donatılmış üç hilâlli sancak ve bir de hatt-ı hümâyun gönderdi.
padişah, hatt-ı hümâyununda hasan paşa’yı; “berhudar olasın, sana vezaret verdim ve seninle mahsur olan asker kullarım ki, manen oğullarımdır, yüzleri ak ola. makbûl-i hümâyunum olmuştur. cümleyi hak teâlâ hazretleri’ne ısmarladım.” diyerek methediyordu.
padişahın fermanını okuyan hasan paşa, ağladı. sebebini soranlara: “kanije müdafaası gibi küçük hizmetlere de vezirlik verilmeye, padişah mektubu yazılmaya başlandı. bizim gençliğimizde böyle küçük hizmetlere vezirlik verilmez, padişah mektubu yazılmazdı. biz ne idik, neye kaldık diye ağlıyorum.” cevabını verdi. kanije savunmasını zafere dönüştürüp destanlaştırırken, kanije savunması neredeyse düşman kuvvetlerinin onda biri asker ile başarılı olmuş ve zafer haline gelmiş, tarihimize altın harflerle yazılmıştır.
kaynak
kahve’ye olan düşkünlüğü sebebiyle “tiryaki” denilen hasan paşa, 80’li yaşlarda bulunuyordu. uzun yıllar devlete hizmet etmiş paşa’nın tecrübesinden faydalanmak isteyen sadrazam son derece memnun olarak kendisine itimat gösterdi. estergon üzerine yapılacak harekâtın tartışıldığı harp meclisinde, tiryaki hasan paşa kendisine söz sırası geldiği zaman, estergon yerine basocsa kalesi ve ilk defa kanûnî sultan süleyman döneminde fethedilmiş olan kanije’nin zaptıyla budin yolunu güvenceye almanın mümkün olacağı değerlendirmesinde bulundu. teklifi kabul edilerek basocsa kalesi ve kanije kalesi zorlu bir kuşatmanın ardından alındı.
kanije, tahkim edildi. kale muhafızı yani dizdar olarak ise tiryaki hasan paşa, 4-5 bin kadar asker ve 100 parça topla burada bırakıldıktan sonra osmanlı ordusu kışı geçirmek üzere belgrad’a döndü. sadrazam ibrahim paşa’nın burada ölmesi üzerine yerine yemişçi hasan paşa sadrazamlığa getirildi. serdar-ı ekrem unvanıyla derhal ordunun başına geçen yemişçi hasan paşa bölgeye geldiği sırada macaristan’da bulunan iki düşman ordusu, kanije’yi kuşatmıştı. işte bu kuşatmayla beraber osmanlı tarihinin en parlak savunma savaşlarından biri yaşandı ve “tiryaki hasan paşa” ismi “kanije” ile birlikte tarihe geçti. tiryaki hasan paşa, bölgede kurduğu istihbarat ağı sayesinde arşidük ferdinad’ın kanije’ye doğru gelmekte olduğunu haber alınca derhal tedbir ittihazına girişti. erzak stoklayarak, beylerbeyliği’nde bulunduğu kanije çevresinden asker topladı.
bu tedbirler sayesinde emrindeki kuvvetler dokuz bini buldu. alman, italyan, ispanyol, fransız, macar, malta ve papalık askerlerinden mürekkep 80 bin civarındaki düşman ordusu ise kırktan fazla topa sahipti. ilerleyen yaşına rağmen tiryaki hasan paşa, cesaret ve şecaat sahibi, oldukça akıllı ve kurnaz bir kumandandı. “harp hiledir.” taktiğini iyi kavramış olduğu için düşmanı aldatmakta son derece mahirdi.
nitekim avusturya ordusunun öncülerini teşkil eden beş bin civarındaki kuvvete top ateşi açtırmayarak, kalede batarya bulunmadığına dair kanaat uyanmasını sağlamış, bu sebeple düşman ordusu kanije önüne gelip de genel bir hücumla kaleyi düşürmeye çalıştığı zaman ağır zayiata uğramıştı. bunun yanında muhasara boyunca huruç hareketleriyle düşman ordusunu yıpratmaya çalışarak, kaledeki durumunun iyi olduğunu anlatan ve serdar-ı ekrem yemişçi hasan paşa’ya yazılmış sahte mektupları düşman eline geçirtmek suretiyle onları yanlış bilgilendirme yoluna gitmişti. ayrıca düşman ordusundaki macarların hıyanet içerisinde oldukları şayiasını yaydı.
kalede mevcudu azalmakta olan müdafilerin moralinin yüksekliğine karşılık düşman cephesinde ise tam bir ümitsizlik hâkimdi. 80 binden fazla askerle kanije’yi kuşatmış olmalarına rağmen ele geçirememişlerdi. ayrıca düşman ordusu pek çok kayba uğramış, kanije çevresinin bataklık olması sebebiyle kaleye bile yaklaşamamış, şiddetli müdafaa neticesinde siperlerinden dahi çıkamamışlardı.
düşmanın kötü vaziyetinden faydalanmak isteyen tiryaki hasan paşa, sadrazam’a gönderdiği haberle tekrar yardım talep etti. bunun üzerine maiyetindekilerin muhalefetine rağmen zigetvar’a kadar gelen sadrazam burada yeniçerilerin olumsuz hareketleri üzerine kanije’yi önce allah’a sonra tiryaki hasan paşa’ya emanet ettiğini bildiren bir cevap verdi. fakat yine de sadrazam’ın zigetvar’a kadar gelişi düşman üzerinde olumsuz bir tesir yaptı.
kalede kuşatma günleri ilerledikçe her taraf yanmış, yıkılmış, kale harabeye dönmüştü fakat moraller hâlâ yüksekti. askerler çok güvendikleri ve “paşa baba” dedikleri tiryaki hasan paşa’nın etrafında kenetleniyorlar, tiryaki hasan paşa ise bir taraftan kaledeki askerlere güven ve moral verirken bir taraftan da kaleyi kuşatanlara kalede sanki çok asker ve mühimmat varmış havası veriyordu. hasan paşa, vur-kaç taktiği ile aldığı esirlere, yanındaki macar asıllı bir paşa vasıtasıyla salıverdirtiyor, paşa salıverilen esirlere iki taraflı oynuyormuş gibi “ben aslında sizdenim.” diyerek kale hakkında hasan paşa’nın düşmana gitmesini istediği bilgileri verdirtiyor böylece salıverilen macar askerler düşman karargâhına gidip az kalmış asker sayısı ve mühimmat sayısını değil daha fazla rakamlar vererek düşmanların direncini kırıyordu.
daha sert saldırılara başlayan haçlı ordularına tiryaki hasan paşa uzun müddet direnmiştir. içerideki silahlarla kalenin uzun müddet savunulamayacağını anlayan hasan paşa düşmanın moralini bozacak çalışmalar yapmış, ölen askerlerin cebine mektup yerleştirmiştir. bu mektuplarda kalenin uzun süre savunulacağını ve padişah ordusu’nun çok yakında olduğunu bildiren ifadeler bulunmaktadır. bununla beraber hasan paşa kalede sürekli mehter marşı çaldırarak, sanki kalenin içinde sürekli şenlik yapılıyormuş görüntüsü vermiş ve böylece kuşatma uzun sürdükçe düşman askerlerinin moralleri iyice düşmeye başlamıştır. bu arada düşmanlar saldırıları artırmış fakat kaleden gelen tüfek ve bazen top atışlarıyla 18.000 ölü vererek hücumdan vazgeçmişlerdir. bu saldırılarda papa’nın kardeşi yaralanıp, kahrından ölmüştür.
kuşatmanın 2. ayına yaklaşılırken kalede cephane ve erzak ciddi miktarda azalmıştı. bunu gören tiryaki hasan paşa endişelenmiş fakat yüzbaşı ahmet ağa imdadına yetişmiş ve gerekli malzemeler verildiği takdirde barut üretebileceğini söylemiş ve imalata başlanmıştır. üretilen bu barut, 2-3 hafta kadar idare etti. ama bu barut da bitmek üzereydi. erzaklar da artık ihtiyaçları karşılayamıyordu. bir de sert kış geliyordu. bu şekilde kalenin müdafaası imkânsızdı. bu durum tiryaki hasan paşa’yı umutsuz bir şekilde düşünmeye sevk etti. ama aklına son bir çare geldi. o da olmazsa, bu kale düşecekti. gece baskını (huruç) yapılacaktı. orduya haber salındı ve düşmana farkettirilmeksizin gece baskını için hazırlıklara başlandı.
kalede 4000 kişi kalmıştı. kuşatmanın 73. gecesi, yani 18 kasım 1601’de, açıkta ve çadırda kalan düşman askerlerinin morallerinin bozulduğu bir sırada osmanlı kuvvetleri, hasan paşa ve kurmayları dâhil 3000 kişilik kuvvetle kaleden dışarı çıkıp düşmana hücum etti. aynı zamanda kaledeki toplara da hep birden ateş ettirerek, düşman ordugâhını alt-üst etti. haçlılara gece baskını düzenledi. birbirine giren ve osmanlı’dan yardım geldi zanneden düşman kuvvetleri, her şeyi bırakıp kaçmaya başladılar. düşmandan 45 top, 14.000 tüfek, 50 otağ ve 10.000 çadırın yanında, ferdinand’ın otağı, tahtı, altın ve gümüş eşyaları, arabaları, hasan paşa’nın eline geçti. bozgundan kaçanlar, arşidük’ün etrafında yeniden toplandılarsa da hasan paşa, düşmandan ele geçirdiği topları bunların üzerine çevirerek perişan etti.
tiryaki hasan paşa, düşman karargâhının tamamının temizlendiğini haber alınca, arşidük’ün otağına doğru gitti. otağın içerisinde etrafı altın ve gümüş parmaklıklı, başları mücevherli ve direklerinin başı elmaslı bir taht vardı. tahtın iki yanında sırma saçaklı on iki koltuk bulunuyordu. tahtın önünde dört metre uzunluğunda süslü yemek masası duruyordu. bunları gören hasan paşa, şükür namazı kıldı ve tahta oturdu diğer beyler de derecelerine göre koltuklara oturdular. hasan paşa, bu büyük muzafferiyeti dört temel esasla kazandıklarını söyledi. bu esaslar sabır, sebat, birlikte hareket ve kumandana itaattı. bu şekilde harekete devam ederlerse, allahu teâlâ’nın kendilerine daha nice zaferler vereceğini söyleyerek emrindekilere nasihat etti.
üç ay sürmüş olan kanije muhasarası’ndan sonra hasan paşa, elde ettiği ganimeti ancak iki ayda kaleye nakledebildi. muhasara esnasında hizmeti görülen beylere ve kumandanlara hediyeler dağıtarak rütbelerini yükseltti.
tiryaki hasan paşa’ya vezir rütbesi verilip, haslar, murassa kılıç, muhteşem şekilde donatılmış üç hilâlli sancak ve bir de hatt-ı hümâyun gönderdi.
padişah, hatt-ı hümâyununda hasan paşa’yı; “berhudar olasın, sana vezaret verdim ve seninle mahsur olan asker kullarım ki, manen oğullarımdır, yüzleri ak ola. makbûl-i hümâyunum olmuştur. cümleyi hak teâlâ hazretleri’ne ısmarladım.” diyerek methediyordu.
padişahın fermanını okuyan hasan paşa, ağladı. sebebini soranlara: “kanije müdafaası gibi küçük hizmetlere de vezirlik verilmeye, padişah mektubu yazılmaya başlandı. bizim gençliğimizde böyle küçük hizmetlere vezirlik verilmez, padişah mektubu yazılmazdı. biz ne idik, neye kaldık diye ağlıyorum.” cevabını verdi. kanije savunmasını zafere dönüştürüp destanlaştırırken, kanije savunması neredeyse düşman kuvvetlerinin onda biri asker ile başarılı olmuş ve zafer haline gelmiş, tarihimize altın harflerle yazılmıştır.
kaynak
devamını gör...
medeniyetsizlik göstergesi küçük detaylar
nasıl sıra bekleyeceğini bilmemek.
insanların sıra beklerken birbirleri arasındaki mesafeyi korumaması, öndekinin dibine sokularak kişiyi rahatsız etmesi, ne yapsam da öne geçsem diye çakallık peşinde olması hatta bazen sırada bekleyenlere aldırmayıp en öne geçmeye çalışması.
oldukça küçük bir detay gibi gözükse de bir toplumun sırada bekleme alışkanlığı gözlemlenerek o toplumun medeniyet düzeyi hakkında birçok noktada doğru çıkarım yapılabilir.
insanların sıra beklerken birbirleri arasındaki mesafeyi korumaması, öndekinin dibine sokularak kişiyi rahatsız etmesi, ne yapsam da öne geçsem diye çakallık peşinde olması hatta bazen sırada bekleyenlere aldırmayıp en öne geçmeye çalışması.
oldukça küçük bir detay gibi gözükse de bir toplumun sırada bekleme alışkanlığı gözlemlenerek o toplumun medeniyet düzeyi hakkında birçok noktada doğru çıkarım yapılabilir.
devamını gör...
spor salonundaki ilk gün
aletleri ve hareketleri bilen biriyle gitmenin faydalı olacağı gündür.
döndükten sonra kaslarda ağrıdan uyunmayacak derecede tarifsiz bir acı ve yorgunluk oluşur.
döndükten sonra kaslarda ağrıdan uyunmayacak derecede tarifsiz bir acı ve yorgunluk oluşur.
devamını gör...
1990'lı yıllar
lise yıllarım, üniversite yıllarım.
her gün kakara kikiri.
gençliğin hakkını verdiğim
gençliğime doyduğum yıllar.
onların sayesinde aklım gençliğimde değil
onların sayesinde şu an kendimi çok seviyorum
onların sayesinde mutlu bir anneyim.
her gün kakara kikiri.
gençliğin hakkını verdiğim
gençliğime doyduğum yıllar.
onların sayesinde aklım gençliğimde değil
onların sayesinde şu an kendimi çok seviyorum
onların sayesinde mutlu bir anneyim.
devamını gör...
türkiye ne zaman rahat bir nefes alacak sorunsalı
kendini geliştirmeye, düşünmeye, kalbini dinlemeye direnmekten vazgeçtiğimiz zaman,
haksızlıklara boyun eğmediğimiz, söylenmek yerine çatır çatır hakkımızı aramayı öğrendiğimiz zaman,
ülkece rahat bir nefes alacağız.
haksızlıklara boyun eğmediğimiz, söylenmek yerine çatır çatır hakkımızı aramayı öğrendiğimiz zaman,
ülkece rahat bir nefes alacağız.
devamını gör...
bektaşi fıkrası
bektaşi baba istanbul’da gezinirken, padişahın sarayı olduğunu zannettiği görkemli bir binanın yakınından geçmekte idi. binanın önünde şatafatlı bir fayton durmakta idi. binadan sırmalı elbiseleri olan adam çıkınca, muhafızlar selama durdu. adam faytona binerken, bektaşi meraklalandı ve muhafızlardan birinin yanına sokularak sordu.
-faytona binen padişahmıdır?
-hayır padişahın bir kuludur. cevabını aldı.
bektaşi, tepeden tırnağa önce faytondaki adama baktı. sonrada kendi haline baktıktan sonra, ellerine açarak:
-tanrım, bir padişahın kuluna bak! sonra, bir de senin kuluna bak! diye söylendi.
-faytona binen padişahmıdır?
-hayır padişahın bir kuludur. cevabını aldı.
bektaşi, tepeden tırnağa önce faytondaki adama baktı. sonrada kendi haline baktıktan sonra, ellerine açarak:
-tanrım, bir padişahın kuluna bak! sonra, bir de senin kuluna bak! diye söylendi.
devamını gör...
intihar etmek
kaybedecek hiç bir şey kalmadıysa
değer vereni bırak, ismini anan yoksa
yaşamak için bir maddi kaynak yoksa
neden olmasın denilecek eylemdir.
değer vereni bırak, ismini anan yoksa
yaşamak için bir maddi kaynak yoksa
neden olmasın denilecek eylemdir.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
britney spears-ı wanna go.
devamını gör...
en tehlikeli zehir
cahilliktir efendim daha ötesi yoktur.
devamını gör...
