fotoğraf çektirirken poz verememek
bizler bozkırın dalları birbirine bulaşmış ağaçlarıyız. bizim şeklimiz belli. bir makine bizi şekilden şekile sokamaz.
devamını gör...
kronik baş ağrısı
kafamı duvara vurma isteği uyandıran durum.
devamını gör...
me too
amerika'daki feminizs bir akım.
aslında son dönemlerde ortaya çıkan film yönetmenlerinin, oyuncuları istismar ettiğinin, bu kadar çok meydana gelmesinin altında yatan neden ''me too'' dur.
olay şöyle gelişiyor sevgili arkadaşlar.
eğer istismara uğruyorsanız, yardıma ihtiyacınız varsa; size bir bahane ile uzatılan kağıda me too yazıyorsunuz.
karşıdaki sizin yardıma ihtiyacınız olduğunu anlıyor ve yardım çağırıyor.
ilk olarak, 2006 yılında tarana burke isminde siyah bir aktivist tarafından, cinsel şiddet mağduru kişilere, bu yardım çağrısını yapmaları istenmiş ve olay çok hızlı bir biçimde yayılmıştır.
özellikle twetterde ''me too'' yazılan hastanglar, bu kadınlarında istismar olaylarını işaret etmek için kullandıkları bir flamaya dönüşmüştür.
ondan sonra, bir çok oyuncu, ''me too'' yazarak, kendi istismar deneyimlerini anlatmaya başlar. ilk olarak oyuncu alyassa milano ile başlayan ''ifşa'' film yapımcısı harvey weistein'le başlar.
daha sonra, çok güçlü erkeklerin ifşaları ile devam eder süreç. altın kürede, kadınlar siyah giyerek ''me too'' hareketine destek verirler.
böylece olay bir çığ gibi büyür.
böylece (bkz: çevrimiçi feminizm)denilen bir kavramın ortaya çıkmasına neden olur.
aslında son dönemlerde ortaya çıkan film yönetmenlerinin, oyuncuları istismar ettiğinin, bu kadar çok meydana gelmesinin altında yatan neden ''me too'' dur.
olay şöyle gelişiyor sevgili arkadaşlar.
eğer istismara uğruyorsanız, yardıma ihtiyacınız varsa; size bir bahane ile uzatılan kağıda me too yazıyorsunuz.
karşıdaki sizin yardıma ihtiyacınız olduğunu anlıyor ve yardım çağırıyor.
ilk olarak, 2006 yılında tarana burke isminde siyah bir aktivist tarafından, cinsel şiddet mağduru kişilere, bu yardım çağrısını yapmaları istenmiş ve olay çok hızlı bir biçimde yayılmıştır.
özellikle twetterde ''me too'' yazılan hastanglar, bu kadınlarında istismar olaylarını işaret etmek için kullandıkları bir flamaya dönüşmüştür.
ondan sonra, bir çok oyuncu, ''me too'' yazarak, kendi istismar deneyimlerini anlatmaya başlar. ilk olarak oyuncu alyassa milano ile başlayan ''ifşa'' film yapımcısı harvey weistein'le başlar.
daha sonra, çok güçlü erkeklerin ifşaları ile devam eder süreç. altın kürede, kadınlar siyah giyerek ''me too'' hareketine destek verirler.
böylece olay bir çığ gibi büyür.
böylece (bkz: çevrimiçi feminizm)denilen bir kavramın ortaya çıkmasına neden olur.
devamını gör...
üç kelimeyle üniversite hayatı
en güzel 4 yıl. *
devamını gör...
kadının olmadığı bir dünya
her dakka konuşabilecek, sebepli sebepsiz gülebilecek, yerli yersiz bozulabilecek cinsin olmaması demek.
siyah beyaz bir dünya olurdu ortalık muhtemelen. yazarken bile sıkıldım.
siyah beyaz bir dünya olurdu ortalık muhtemelen. yazarken bile sıkıldım.
devamını gör...
yabancı aksan sendromu
doktorların nedenini beyin hasarına bağladığı bir tür sendrom, daha doğrusu nöroloijk bozukluk.
yanlış algıya sahip birçok insanın sahip olan kişiler hakkında şanslı olduklarını düşündüğü sendromdur. sendroma sahip kişilerin bir başka dili hiç çalışmadan, pratik yapmadan konuşabiliyor olması bazılarına cazip gelmektedir. fakat bu dediğim gibi yanlış bir algıdır. ne yazık ki bu sendroma sahip hastalar günlük yaşantılarında birçok problem yaşamaktadır. bbc'nin yayınladığı bir makalede matthias adlı biri, ''benim için aynada kendi görüntüme bakmak ve konuşmak çok zordu, çünkü benim sesim değildi'' demiştir. aynı şekilde bu sendromdan muzdarip başka bir hasta kath lockelt ise ''çok yalnız, izole ve korkmuş hissettim.'' demiştir. yani bu bozukluğun kişilerde yalnızlık ve izole hislerine neden olduğu bilinmektedir.
yabancı aksan sendromunun hiç bilinmeyen bir dili konuşmak olarak adlandırılmaması gerekir. genelde, kendi ana dilini başka bir aksanla konuşmak gibi semptomları vardır.
not: röportajdan alınan alıntılar bbc'nin yayınladığı ''the mind-bending effects of foreign accent syndrome'' adlı makaleden alınmakla birlikte kendi tarafımdan türkçeye çevrilmiştir.
yanlış algıya sahip birçok insanın sahip olan kişiler hakkında şanslı olduklarını düşündüğü sendromdur. sendroma sahip kişilerin bir başka dili hiç çalışmadan, pratik yapmadan konuşabiliyor olması bazılarına cazip gelmektedir. fakat bu dediğim gibi yanlış bir algıdır. ne yazık ki bu sendroma sahip hastalar günlük yaşantılarında birçok problem yaşamaktadır. bbc'nin yayınladığı bir makalede matthias adlı biri, ''benim için aynada kendi görüntüme bakmak ve konuşmak çok zordu, çünkü benim sesim değildi'' demiştir. aynı şekilde bu sendromdan muzdarip başka bir hasta kath lockelt ise ''çok yalnız, izole ve korkmuş hissettim.'' demiştir. yani bu bozukluğun kişilerde yalnızlık ve izole hislerine neden olduğu bilinmektedir.
yabancı aksan sendromunun hiç bilinmeyen bir dili konuşmak olarak adlandırılmaması gerekir. genelde, kendi ana dilini başka bir aksanla konuşmak gibi semptomları vardır.
not: röportajdan alınan alıntılar bbc'nin yayınladığı ''the mind-bending effects of foreign accent syndrome'' adlı makaleden alınmakla birlikte kendi tarafımdan türkçeye çevrilmiştir.
devamını gör...
bilgi içerikli tanım giremeyen yazar
bilmiyordur işte. üşengeç de olabilir.
devamını gör...
casio
bir dönem türkiye’yi kasıp kavuran asker saati olarak adı çıkmış; yanmaz yapışmaz, su geçirmez, pili bitmez, sesi çıkmaz güzeller güzeli saattir.

kişisel tarihimde, özellikle matematik ve tarih derslerinde oynadığı rolle hayatıma renk katmış olan bu saat unutulmaz saatlerimden biridir. daha sonra çok daha teknolojik, çok daha şık, çok daha dayanıklı ve pahalı saatlerim olsa da hiçbiri onun yerini tutamadı.
lise yıllarında sadece ingilizce ve edebiyat derslerinde başarılı olduğum için hocalarını sevmediğim derslerde kendime ait bir meşgale bulmam gerekiyordu ve casio tam da bu anda bir oyun aleti olarak imdada yetişti. kurgulanan oyun gayet basit ama eğlenceli bir oyundu.
ön hazırlık için önce bir fikstür hazırlamak gerekiyordu. 34 haftalık fikstür o an ligde olan takımlar göz önünde bulundurularak hazırlandıktan sonra sıra maçlara geliyordu ki casio’nun rolünün başladığı yer de burasıydı. oyun şöyle idi:
kronometreyi açıp odak noktamız olarak salise göstergesini alıyoruz. sonra rastgele bir anda durdurup salise göstergesindeki ibareyi maç sonucu olarak alıyoruz.

bu görsele göre maçı deplasman takımının 3-4’lük skorla kazandığını görüyoruz. hemen fikstüre kaydedip sonraki maça geçiyoruz. bir ders içinde 4 hafta bitirilebilir.
bu oyunun en sıkıntılı yanı sürekli dit dit diye çıkan başlatma ve durdurma sesiydi. bu ses lise yıllarının en unutmaz dayak anılarından birine neden olarak da tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır.
hangisi olduğunu hatırlamadığım bir derste bir arkadaşım bu oyunu oynarken yakalanır, kendisi ile birlikte suç aleti olarak harita metod defterden koparılmış kareli bir defter ve casio saat de ele geçirilir. olayın toplumsal etkisinin farkına varan öğretmen arkadaşıma 10 kusurlu hareketten 10’unu da yapar. ancak o esnada hiçbir suçu günahı olmayan sıra arkadaşı da dayak yer. bir şey yapmadığını söyleyen arkadaşımıza hoca şöyle bir ibretlik karşılık verir:
“ seyircisiz maç mı olur lan!!”

kişisel tarihimde, özellikle matematik ve tarih derslerinde oynadığı rolle hayatıma renk katmış olan bu saat unutulmaz saatlerimden biridir. daha sonra çok daha teknolojik, çok daha şık, çok daha dayanıklı ve pahalı saatlerim olsa da hiçbiri onun yerini tutamadı.
lise yıllarında sadece ingilizce ve edebiyat derslerinde başarılı olduğum için hocalarını sevmediğim derslerde kendime ait bir meşgale bulmam gerekiyordu ve casio tam da bu anda bir oyun aleti olarak imdada yetişti. kurgulanan oyun gayet basit ama eğlenceli bir oyundu.
ön hazırlık için önce bir fikstür hazırlamak gerekiyordu. 34 haftalık fikstür o an ligde olan takımlar göz önünde bulundurularak hazırlandıktan sonra sıra maçlara geliyordu ki casio’nun rolünün başladığı yer de burasıydı. oyun şöyle idi:
kronometreyi açıp odak noktamız olarak salise göstergesini alıyoruz. sonra rastgele bir anda durdurup salise göstergesindeki ibareyi maç sonucu olarak alıyoruz.

bu görsele göre maçı deplasman takımının 3-4’lük skorla kazandığını görüyoruz. hemen fikstüre kaydedip sonraki maça geçiyoruz. bir ders içinde 4 hafta bitirilebilir.
bu oyunun en sıkıntılı yanı sürekli dit dit diye çıkan başlatma ve durdurma sesiydi. bu ses lise yıllarının en unutmaz dayak anılarından birine neden olarak da tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır.
hangisi olduğunu hatırlamadığım bir derste bir arkadaşım bu oyunu oynarken yakalanır, kendisi ile birlikte suç aleti olarak harita metod defterden koparılmış kareli bir defter ve casio saat de ele geçirilir. olayın toplumsal etkisinin farkına varan öğretmen arkadaşıma 10 kusurlu hareketten 10’unu da yapar. ancak o esnada hiçbir suçu günahı olmayan sıra arkadaşı da dayak yer. bir şey yapmadığını söyleyen arkadaşımıza hoca şöyle bir ibretlik karşılık verir:
“ seyircisiz maç mı olur lan!!”
devamını gör...
kadına şiddet nasıl önlenebilir sorunsalı
istikameti kur'an olan yaratılan hiç bir varlığa işkence yapmaz. net.
devamını gör...
candan erçetin
bir ara beyazıt öztürk ile atışırlardı her hafta cuma onlari beklerdim ne güzel zamanlardı
devamını gör...
kaldırımda yavaş yürüyen insan
bir gün birini yola itip gideceğim ama inşallah yapmam
devamını gör...
saçma şarkı sözleri
abi kafanda kurbağa var
abi kafanda kurup kurup vuruyosun oğa boğa
yaşlı bi kurbağa var bin yaşında var başında sis var kurbağanın altında sen var
(bkz: adamlar - kapısı kapalı)
abi kafanda kurup kurup vuruyosun oğa boğa
yaşlı bi kurbağa var bin yaşında var başında sis var kurbağanın altında sen var
(bkz: adamlar - kapısı kapalı)
devamını gör...
yazarların mutluluk tanımı
sevdiğim insanların sağlıklı olmaları. çaresiz kalabileceğimiz nadir durumlardan birisi sağlık maalesef ki.
devamını gör...
kitap okuyan insanı belli eden detaylar
bence zihin huzuruna sahiptir. düşünmekten, yorumlamaktan acı çekmez tam tersine iyi gelir diye düşünüyorum.
çok depresif, keyifsiz bir anımda kitaba sarınca beynimin rahatladığını, dilimin birden kibarlaştığını anladığımdan beri benim için böyle.
değişik bişi.
çok depresif, keyifsiz bir anımda kitaba sarınca beynimin rahatladığını, dilimin birden kibarlaştığını anladığımdan beri benim için böyle.
değişik bişi.
devamını gör...
pan
yunan mitolojisi'nde geçen, yarı insan yarı keçi olarak tasvir edilen, satirlerin ve çobanların tanrısıdır.
kaynaklarda, ürkütücü görüntüsüne rağmen kırlarda dolaşıp flüt çalan sevimli bir yaratık olarak anlatılır.
pan'ın labirenti filminden pan karakteri:

karadereli panda'nın da tahmin ettiği gibi; pan flüt, frigya mitolojisi'nde pan'ın icat ettiği ve elinden hiç düşürmediği alet olarak geçer.
efsaneye göre pan, syrinx isimli güzel bir periye aşık olur ama peri, pan'dan kaçarak kendini su kamışına çevirir. bundan dolayı pan, güzel periye duyduğu aşk nedeniyle bu kamışlardan biraz keser ve pan flütü yapar.
detaylı bilgi için:
kaynak 1 kaynak 2
kaynaklarda, ürkütücü görüntüsüne rağmen kırlarda dolaşıp flüt çalan sevimli bir yaratık olarak anlatılır.
pan'ın labirenti filminden pan karakteri:

karadereli panda'nın da tahmin ettiği gibi; pan flüt, frigya mitolojisi'nde pan'ın icat ettiği ve elinden hiç düşürmediği alet olarak geçer.
efsaneye göre pan, syrinx isimli güzel bir periye aşık olur ama peri, pan'dan kaçarak kendini su kamışına çevirir. bundan dolayı pan, güzel periye duyduğu aşk nedeniyle bu kamışlardan biraz keser ve pan flütü yapar.
detaylı bilgi için:
kaynak 1 kaynak 2
devamını gör...
şeker hastası bir kişi için doğum günü pastası almak
şeker hastaları zaman zaman ufak kaçamaklar yaparak pasta vs şeyleri abartmadan yiyebilir. bu sebeple fazla şeker barındırmayan meyveli bir pasta almak çok bir sorun teşkil etmese de tutup da şeker hamuruyla kaplı bir pasta almak küfür niteliği taşıyabilir.
devamını gör...
modern insanın en büyük problemi
şahsi kanaatimce cevabı ifadenin kendi içinde duruyor (bkz: modern). insan doğadan ve kendi doğasından ne kadar uzaklaştıysa o kadar dejenere oldu.
evet, insanın ağaçlardan inip iki ayağının üzerinde durmaya başlamış olmasından kendi adıma pişmanlık duyuyorum. artık her şey için çok geç olduğuna göre, dağ başına gidip münzevi hayatı sürmek istiyorum.
evet, insanın ağaçlardan inip iki ayağının üzerinde durmaya başlamış olmasından kendi adıma pişmanlık duyuyorum. artık her şey için çok geç olduğuna göre, dağ başına gidip münzevi hayatı sürmek istiyorum.
devamını gör...
yaran diyaloglar
adana sokaklarında yürünmektedir. birazcık ileride, tanıdık oldukları anlaşılan, tahminen 50'li yaşların sonlarında olan geleneksel model iki erkek karşılaşırlar.
ilki sorar ve aşağı yukarı şu diyalog gelişir:
+ torun olmuştu senin, nasıl, iyi mi?
- iyi iyi, büyüyor.
+ ne diyorsun, evlat mı tatlı torun mu?
- bana sorarsan avrat "hepisinden" tatlı.
yürü bee.
ilki sorar ve aşağı yukarı şu diyalog gelişir:
+ torun olmuştu senin, nasıl, iyi mi?
- iyi iyi, büyüyor.
+ ne diyorsun, evlat mı tatlı torun mu?
- bana sorarsan avrat "hepisinden" tatlı.
yürü bee.
devamını gör...
engin günaydın'ı hangi yapımda izlersem izleyeyim burhan altıntop olarak göreceğim gerçeği
her an "aslı yiiiiiiivruuuum" diyecek gibi geliyor
devamını gör...
