ösym sınavlarından biriydi sanırım veya aöf sınavları da olabilir. (o kadar çok sınava girdim ki sene kaç, hangi sınav hatırlamıyorum) * o dönem sınavlarda sınıflara duvar saati asılmıyordu ve kol saatiyle sınava girmek serbestti. sınava girdiğimde duvarda bir saat vardı ama bozuk. * kaç dakikam kaldı, ne durumdayım bir fikrim yok. sinirden ve sınav sorularının zorlamasından stres olmuş neden kol saati takmadım diye kendime kızıyorum. sınav bitti. gözetmen kağıtları topladı. neyse ne yapalım, öyle böyle atlattım diye kendimi teselli edip üzerimdeki giysinin kollarını sıvayıp şöyle sıraya sırtımı yasladığımda sol kolumda 2 tane kol saati gördüğüm an içine doğru kahkaha atmanın nasıl bir şey olduğunu tecrübe etmiş oldum. ortam o kadar gergin ki sınıfta nasıl güleyim. eve gidene kadar deli gibi kendime gülmüştüm.

meğer kol saatimin biri kolumdaymış sabah uyandığımda o saati takmak için aramış, bulamamıştım. diğer saatimi koluma takmışım tabi o sınav stresinden ne onu hatırlıyorum, ne görüyorum, ne de kolumdaki iki saatin fiziksel ağırlığını hissedebiliyorum. *
devamını gör...

(bkz: bana söylemek istediğin bir şey var mı)

o kadar tehlikeli bir soru ki. *
devamını gör...

çocukluğum ve o zaman ki çıkarsız ilişkiler.
devamını gör...

mantıksızsa (bkz: shoparee)
devamını gör...

artık normaliz.
önerim;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hissetmeye değer bir şey bulamayan insanların takıntısı. çağımız insanlarının çoğunluğunun içinde yaşadığı bunalımın açıklaması.

daha iyisini, daha doyurucusunu, daha yeterini bulamayan insanın dönüş yaşadığı bir acılar kümesi mutlaka vardır. hissedecek başka bir şeyin yok çünkü. bu yüzden bulduğun ilk acıya (niteliği niceliği önemli değil) bağlanırsın. yeni bir acı bulana kadar da ona sığınırsın. yenisi gelince de -neden ben hep acı çekiyorum- dersin... de.

acıya bağımlı olmak iyi değil. hayatınızın o bölümleri boşuna ilerliyor. insanlar yoğun bir şeyler hissetmeyince kendilerini yaşıyormuş gibi hissetmiyorlar. sanki acıdan başka bir duygu yeterince yoğun olamazmış gibi. hani o boşlukta olma durumu var ya; human dediğimiz canlı türü o boşluğu kaldıramıyor. bu yüzden de en yoğun hisse, acıya kapak atıyor.

apatiyi savunmuyorum; ki o zaten her insanın kaldırabileceği bir durum değil. ancak acıya yapışmak akıl işi değil. hele hele güç işi hiç değil.

fracis bacon ''acı çeken tüm insanlar birer et parçasıdır'' der. acı insana bağlı yani. yeter ki insan acıya bağlı olmasın.

not: (geyikleri koruma ve kollama derneği)
devamını gör...

mellisho'dan sonra erkek olmasına şaşırdığım ve inanır mısınız bilmem, erkek olduğunu ahanda birkaç dakika önce öğrendiğim yazar. hani okurum, ederim, rastlaşırım da ama ne bileyim. bugüne kısmetmiş. tekrar özür diliyorum. *
fena bir mizahı var, şakasız söylüyorum; bir yerden sonra "a" dese gülecek kıvama geliyorsunuz, çok da nazik. sağ olsun. eksik olmasın. *
devamını gör...

ne olursa olsun, kim olursa olsun hadsizliktir. saygının ne olduğunu bilmeyen, idrak edemeyen birinin yaptığı yanlış bir davranıştır.
devamını gör...

selam arkadaşlar.
yine ben, yine karışık listeli kaçak yayın.
bugün boyunca ne yaptıysam hiçbir şeyden keyif alamadım. ne oyun, ne film, ne kitap ve hatta ne de müzik keyfimi yerine getiremedi.
sizlerle birlikte; yine ortaya karışık şarkılarla, tarzlarla bu bitmek bilmeyen günü bir şekilde keyifli bitirelim istedim.
istek şarkılarınızla birlikte 00:50'de sizleri radyoda bekliyor olacağım.
devamını gör...

öğrenilmiş çaresizlik olabilir.
devamını gör...

bir ihsan oktay anar öyküsüdür.
1989 yılında bir arkadaşının dergisine vermiş olduğu pek bilinmeyen öyküdür.
arkadaşı öykü hakkında şöyle diyor. --- alıntı ---

fi tarihinde bu dergiyi çıkarıyorduk bir grup genç. oyun kavramı üzerine bir özel sayı hazırlamaya karar verdik. ihsan oktay anar, üniversiteden sınıf arkadaşımdır. bu hikâyesini biliyordum. istedim verdi. kitaplarıyla bunun arasında hayli uzun zaman vardır. ama kitaplarının ilk ikisi de aslında taslak olarak o sıralar mevcuttu. hâlâ yayınlanmamış olan üç taslağını biliyorum; bakalım ne zaman çıkaracak? biz o sıralarda yoğun bir şekilde dil ve dünya arasında bağlar kuran tarikatları araştırıyorduk. hurufilik ve kabala bunların başında geliyordu. bu hikâye de o araştırmalardan esinlendi herhalde.

--- alıntı ---

öyküyü okumak isteyen arkadaşlar olacaktır mutlaka şöyle bırakayım. gerçekten ilginç bir öykü.
resimag.com/p1/cc4b8a1eff25.jpeg resimag.com/p1/4e20f8b5a80f.jpeg resimag.com/p1/1aba089b40ae.jpeg
devamını gör...
(tematik)

afrika'da bulunan ekvator ginesi ülkesinin başkentidir.
devamını gör...

çok sürükleyici, merak uyandıran bir kitap okuyan kişinin başına gelmesi muhtemel olay. uykusuz kalmak biraz sersemletsede, büyük haz verir.
benim en son uğruna sabahladığım kitap
(bkz: şeytan yemini) (bkz: jean-christophe grange)
bir de, gecenin sessizliği ve karanlığıyla birleşince çok pis germişti.
devamını gör...

çizme şeklindeki italya haritasının topuğuna denk gelen ve o tarihte napoli krallığı'na bağlı bir kent olan otranto, fatih sultan mehmet ' in emriyle gedik ahmet paşa tarafından fethedilmişti.
yaklaşık 100 gemiden oluşan osmanlı donanması 20 bin kişilik ordu ile 1480 tarihinde otranto limanına giriyor ve şehri karadan kuşatarak 15 gün içinde fethediyor. fatih sultan mehmet'in asıl hedefi de buradan roma'ya varmaktı.
daha sonra 15 ay osmanlı hakimiyetinde kaldı. fatih ölünce ve 2.bayezit ile cem sultan taht kavgasına tutuşunca otranto'daki askerlerimiz kendi halleri ile baş başa bırakılınca napoli kralı bunu fırsat olarak değerlendirip kenti geri almıştır.
mamma di turchi yani anneciğim türkler deyişi yaramazlık yapan çocukları korkutmak için, o tarihten sonra italyanca bir deyim olarak yerleşmiş.
bu sefer stratejik bağlamda fatih sultan mehmet'in riskli ama cesaretli bir hamlesi olmuştur. belki de türkler'in, akdeniz'de gerçekleştirdiği, büyük ölçekteki bir çıkarma harekatı denemesidir. akdeniz'de 15 ve 16. yüzyıllarda osmanlı ile venedikliler arasında yaşanan stratejik çekişmenin bir parçasıdır demek de mümkün.
devamını gör...

yurt dışındayken kış aylarında letonyalı arkadaşla birer şişe alıp iş çıkışı dikerek eve gittiğimiz likör.
devamını gör...

blackeyes, 1987 yılında yayınlanan ingiliz yazar dennis potter'ın cinsellik, sömürü, güç ve para arasındaki ilişkileri anlatan bir romanıdır. roman daha sonra 1989 yılında bbc televizyon dizisi olarak uyarlanmıştır.
bir yıldız doğuyor - a star is born filminde bradley cooper black eyes şarkısı büyük bir kesimin beğenisini kazanmıştır.
kafa sözlükteki blackeyes nickli yazar ise verdiği kafa tavsiyeler başta olmak üzere kaliteli yazıları ile beğeni toplayan yazardır. sözlüğü kimimiz içimizi dökmek için kullanırız. bazı yazarların yazılarında kendimizi buluruz, okuruz…deriz ki hissettiklerimi yazmış. blackeyes enerjisini boş polemikler ile değil, kafa sözlüğün gelişmesi için harcıyor, helal olsun.
devamını gör...

çoğunlukla kötü insanların silahı olan durum. mesela okuldakilere diyorum kopya çekmemeliyiz hakkımız olmayan bir puanı almamamız lazım aldığım cevap 'duyar kasma' oluyor. bazı insanlar o kadar insanlıktan çıkmış ki bu tarz savunmalara girmek çok kolay onlar için.
devamını gör...

inanılmaz saygılı ve kibar genç bir arkadaşımız, onun gibileri görünce ülke için tekrar umutlanıyorsunuz.
devamını gör...

kara kışlara beklerim bagermam
kapımda bir doberman
kaya kaya geldin sanırsam
geldiğin yoldan giderken çok zorlanıcan.
devamını gör...

ekşi'nin bir kalitesi kalmadığı için buraya üşüşen çaylaklardan biriyim ben de. küfür dolu entryler, imla hatalarıyla dolu başlıklar, sol framede kadınların aşağılanmasıyla ilgili başlıklar da cabası... ayrıca girdiğim onca tanım entrysine rağmen aylardır 17 binlerde gidip gelmekten sıkılmıştım. hayırlı olsun diyorum kendime.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim