ev ile iş arasının 3 dakika olması
trafik derdinin olmaması durumudur. yürüme mesafesinde gidilen işlere hep aşık olmuşumdur. geç kalma derdin yok. 3 dk nedir abi ben otobüse bile evden 10 dk' da koşarak zor yetişiyorum.
devamını gör...
geceye acı ama gerçek bir cümle bırak
geçmişle bugün arasında neler vardı! işe yaramaz çalışmalar, hayal kırıklığı, büyük fedakarlıklarla kazanılmış şöhret, peşinden tutkuyla koşulan ve sonra yitirilen mal mülk, ağır ağır tükenen aşk ve tutku, bir sürü buluşma ve zor ayrılık, genel ve özel her şeyle mücadele etme, bulanık sulara sürüklenen berrak hedefler, yalnızca çaresiz ve kör bir mahkumiyetle son bulan özgürlük ve kendini bulma mücadelesi.
devamını gör...
yoldaş benjamin franklin
yıllardır görmediğim asker arkadaşım. devrem, badim.
ben onun yoldaş tarafını gördüm hep. benjamin franklin tarafına askerdeyken rastlamadım. hep parasızdık. zaten parası olsa, askerlik yapmazdı sanırım. bizim ülkede öyle oluyor. acemi birliğimiz olan ankara'da ve dağıtım yerimiz olan ağrı'da beraberdik. hudut nöbeti beklerken hep birbirimizin arkasını kollardık. nöbet tutarken az domuz kovalamadı bizi. zor ama güzel zamanlar geçirdik. o zamanlar akıllı telefon falan yok. iletişim öyle kolay değil. akşama kadar sürekli sevdiğim kadından, onu ne kadar özlediğimden bahseder dururdum. sıkılmadan dinlerdi. askerliğin bittiği gün, birlikten havaalanına beraber sevk edildik. ben memleketim olan adana'ya uçarken, o da istanbul üzerinden, yaşadığı ülke olan belarus'a gitti. birbirimizi sürekli arayıp soracağız diyerek helalleştik. o günden sonra bir daha ulaşamadım.
tesadüfen katıldığım bu mecranın ona ait olduğunu anlamam uzun sürmedi. profil resmindeki babaannesi askerdeyken yemin törenine gelmiş, başörtüsü sebebiyle törene alınmamıştı. kadının gözyaşlarını unutmam mümkün değil. parkta çekilmiş bir fotoğrafına rastladım sonra. yüzü kapalıydı ama göbeğinden tanıdım. * insan insana benzer deyip biraz daha araştırdım. ardından youtube röportajını dinledim. o olduğundan emin oldum. sesi hiç değişmemiş. hala o kibarlık devam ediyor. askerde tekmil verirken de çok zorlanırdı ses tonu yüzünden. komutanlardan hep azar işitirdi.
hakkında yazabileceğim daha çok fazla şey var. ama bu anonim ortamda kimliğini ifşa etmem yanlış olur.
beni hatırladıysan lütfen yaz dostum. bugün o çok sevdiğim kadınla evliyim. iki de çocuğumuz var. onlara hep seni ve yanımda olmasan çıldıracağım günleri anlattım. sana anlatacak da çok şey birikti.
ben onun yoldaş tarafını gördüm hep. benjamin franklin tarafına askerdeyken rastlamadım. hep parasızdık. zaten parası olsa, askerlik yapmazdı sanırım. bizim ülkede öyle oluyor. acemi birliğimiz olan ankara'da ve dağıtım yerimiz olan ağrı'da beraberdik. hudut nöbeti beklerken hep birbirimizin arkasını kollardık. nöbet tutarken az domuz kovalamadı bizi. zor ama güzel zamanlar geçirdik. o zamanlar akıllı telefon falan yok. iletişim öyle kolay değil. akşama kadar sürekli sevdiğim kadından, onu ne kadar özlediğimden bahseder dururdum. sıkılmadan dinlerdi. askerliğin bittiği gün, birlikten havaalanına beraber sevk edildik. ben memleketim olan adana'ya uçarken, o da istanbul üzerinden, yaşadığı ülke olan belarus'a gitti. birbirimizi sürekli arayıp soracağız diyerek helalleştik. o günden sonra bir daha ulaşamadım.
tesadüfen katıldığım bu mecranın ona ait olduğunu anlamam uzun sürmedi. profil resmindeki babaannesi askerdeyken yemin törenine gelmiş, başörtüsü sebebiyle törene alınmamıştı. kadının gözyaşlarını unutmam mümkün değil. parkta çekilmiş bir fotoğrafına rastladım sonra. yüzü kapalıydı ama göbeğinden tanıdım. * insan insana benzer deyip biraz daha araştırdım. ardından youtube röportajını dinledim. o olduğundan emin oldum. sesi hiç değişmemiş. hala o kibarlık devam ediyor. askerde tekmil verirken de çok zorlanırdı ses tonu yüzünden. komutanlardan hep azar işitirdi.
hakkında yazabileceğim daha çok fazla şey var. ama bu anonim ortamda kimliğini ifşa etmem yanlış olur.
beni hatırladıysan lütfen yaz dostum. bugün o çok sevdiğim kadınla evliyim. iki de çocuğumuz var. onlara hep seni ve yanımda olmasan çıldıracağım günleri anlattım. sana anlatacak da çok şey birikti.
devamını gör...
unutulmayan kitap başlangıç cümleleri
bazı kitaplar ilk cümleden içine alır sizi. sizin ilk cumlesine vurulduğunuz kitaplar hangileriydi?
benimki;
birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. içimdeki sıkıntı eridi.
aylak adam/ yusuf atılgan
benimki;
birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. içimdeki sıkıntı eridi.
aylak adam/ yusuf atılgan
devamını gör...
pazartesi akşamını güzelleştiren şeyler
günü tek parça bitirmiş olmak.
her pazartesi akşamı ya tekli koltuğuma kurulurken ya da balkonda uzanıp gökyüzünü izlerken kendi kendime "bu günü bitirdiysen diğer günleri de bitirirsin leylimley." diyorum.
he bir de tatil hayali beni her daim biraz daha dinç, diri ve iri tutuyor. *
her pazartesi akşamı ya tekli koltuğuma kurulurken ya da balkonda uzanıp gökyüzünü izlerken kendi kendime "bu günü bitirdiysen diğer günleri de bitirirsin leylimley." diyorum.
he bir de tatil hayali beni her daim biraz daha dinç, diri ve iri tutuyor. *
devamını gör...
normal sözlük'e veda
(bkz: lan bırak gitsin)
devamını gör...
nedir bu kadar zor olan sorusu
güvenmek. güvenmediğin bir insanın yaptığı hiç bir şey yıpratamaz. ama sevdiğin güvendiğin bir insanın en ufak hatası bile canınızı çok yakar. o yüzden en çok sevdiklerimize küseriz. o yapmaz dediğimiz kim varsa önce onlar yapıyor. kırıla kırıla güven kalmadı.
devamını gör...
johnny depp
liseden beri beğendiğim, sevimli yakışıklı adam.
devamını gör...
the best of youth
* bana, dünyadaki hovarda ömrünü tamamlamak için 7 saatin kaldı derlerse eğer, 50 dakika içinde sevdiğim birkaç insanın sesini son kez dinleyip bir de bu dünyaya son kez çabucak unutulacak afili birkaç cümleden oluşan bir veda mektubu savurduktan sonra kalan 6 saat 10 dakika her anın tadına vara vara izleyeceğim filmdir.
zaten bir gün çaat diye bana son 7 saatin var derlerse ne yapacağım bilemem, en azından bu filmi izlemiş olmak bana bu fikri verdi.
peki ben bu abartılı cümleleri az evvel filmi bitirmiş ve onun sarsıcı etkisi altında mı yazıyorum? elbette hayır. nerden baksam üç yıl olmuştur bu filmi izleyeli. ama öyle güzel öyle içten öyle sıcaktı ki halen bu mübalağalı satırları yazmaktan kendimi alıkoyamıyorum.
1960’lardan 2000lere kadar iki kardeşin hayatını ele alan bu filmde, aile, kardeşlik, idealler, tercihler, değişen fikir yapıları gibi meselelere dair çok güzel ipuçları ediniyor insan. yine bu filmle beraber insanın hayatı boyunca yaşaması muhtemel birçok duyguyu altı saat içinde güçlü şekilde tecrübe ediyoruz. senaryosu ile birçok ödül almasının yanında bu kadar uzun bir filmi tatlı tatlı seyretmemizde yönetmenin çok büyük başarısı olduğunu düşünüyorum. italyanların bize benzeyen özellikleri de filmi sıcak bulmak için bir etken. ayrıca italya’nın sosyal, kültürel, siyasi yapısı ve yıllar içindeki değişimine dair de güzel çıkarımlar yapabiliyoruz.
yönetmen koltuğunda marco tullio giordana’nın oturduğu bu film 2003 yapımı. italya’nın en önemli ödüllerinden biri olan david di donatello ödüllerinin 2004 yılındaki en iyi film, yönetmen, senaryo, kurgu gibi bütün ödüllerini süpürmüştür. 2003 cannes film festivalinde belirli bir bakış ödülünü almıştır. film iki ayrı bölüm olarak gösterime girdiği için birçok yerde iki part şeklinde karşılaşılması mümkündür. nerede okuduğumu hatırlayamadığım için teyit edemediğim bir bilgiye göre de dizi olarak planlandıktan sonra film olarak çekilmeye karar verilmiştir.
genel olarak ağır bir tempoda ilerliyor gibi görünse de ilk başından itibaren kendi içine çeken bir yapısı var filmin. sıcak bir anlatım tarzı ile beraber uzun sürmesi nedeniyle de film biterken boşluktan düşme hissini bu filmin sonunda daha belirgin yaşayabilirsiniz. bu kadar uzun olmasına rağmen farklı blog veya film izleme sitelerinde, izleyenlerinin filmi favori filmleri arasına almaları da filmin etkisi hakkında fikir veriyor. kısacası evde geçirdiğiniz bir cumartesi akşamı yahut hayattan sıyrılmayı dilediğiniz bir gün bu filme vakit ayırmakla pişman olmayacağınızı söyleyebilirim.
ayrıca hasta bir karakteri canlandıran jasmine trinca, sen bu dünya için biraz fazlasın.
zaten bir gün çaat diye bana son 7 saatin var derlerse ne yapacağım bilemem, en azından bu filmi izlemiş olmak bana bu fikri verdi.
peki ben bu abartılı cümleleri az evvel filmi bitirmiş ve onun sarsıcı etkisi altında mı yazıyorum? elbette hayır. nerden baksam üç yıl olmuştur bu filmi izleyeli. ama öyle güzel öyle içten öyle sıcaktı ki halen bu mübalağalı satırları yazmaktan kendimi alıkoyamıyorum.
1960’lardan 2000lere kadar iki kardeşin hayatını ele alan bu filmde, aile, kardeşlik, idealler, tercihler, değişen fikir yapıları gibi meselelere dair çok güzel ipuçları ediniyor insan. yine bu filmle beraber insanın hayatı boyunca yaşaması muhtemel birçok duyguyu altı saat içinde güçlü şekilde tecrübe ediyoruz. senaryosu ile birçok ödül almasının yanında bu kadar uzun bir filmi tatlı tatlı seyretmemizde yönetmenin çok büyük başarısı olduğunu düşünüyorum. italyanların bize benzeyen özellikleri de filmi sıcak bulmak için bir etken. ayrıca italya’nın sosyal, kültürel, siyasi yapısı ve yıllar içindeki değişimine dair de güzel çıkarımlar yapabiliyoruz.
yönetmen koltuğunda marco tullio giordana’nın oturduğu bu film 2003 yapımı. italya’nın en önemli ödüllerinden biri olan david di donatello ödüllerinin 2004 yılındaki en iyi film, yönetmen, senaryo, kurgu gibi bütün ödüllerini süpürmüştür. 2003 cannes film festivalinde belirli bir bakış ödülünü almıştır. film iki ayrı bölüm olarak gösterime girdiği için birçok yerde iki part şeklinde karşılaşılması mümkündür. nerede okuduğumu hatırlayamadığım için teyit edemediğim bir bilgiye göre de dizi olarak planlandıktan sonra film olarak çekilmeye karar verilmiştir.
genel olarak ağır bir tempoda ilerliyor gibi görünse de ilk başından itibaren kendi içine çeken bir yapısı var filmin. sıcak bir anlatım tarzı ile beraber uzun sürmesi nedeniyle de film biterken boşluktan düşme hissini bu filmin sonunda daha belirgin yaşayabilirsiniz. bu kadar uzun olmasına rağmen farklı blog veya film izleme sitelerinde, izleyenlerinin filmi favori filmleri arasına almaları da filmin etkisi hakkında fikir veriyor. kısacası evde geçirdiğiniz bir cumartesi akşamı yahut hayattan sıyrılmayı dilediğiniz bir gün bu filme vakit ayırmakla pişman olmayacağınızı söyleyebilirim.
ayrıca hasta bir karakteri canlandıran jasmine trinca, sen bu dünya için biraz fazlasın.
devamını gör...
gece yolculuğu
en sevdiğimdir.
bir de amcamlaysam değmeyin keyfime. keske 5 yıl öncesine okul yıllarıma dönebilsem. kütüphaneyi yağmalardım perşembe ve cuma günü, fincancı katırı gibi kitap taşırdım eve.*
cuma akşamı amcam gelirdi tırla dizerdim kitapları torpidonun üstüne, iki gün boyunca her an çayım, sohbetim, huzurlu ortamımla vizelere ve finallere hazırlanırdım.
bir de amcamlaysam değmeyin keyfime. keske 5 yıl öncesine okul yıllarıma dönebilsem. kütüphaneyi yağmalardım perşembe ve cuma günü, fincancı katırı gibi kitap taşırdım eve.*
cuma akşamı amcam gelirdi tırla dizerdim kitapları torpidonun üstüne, iki gün boyunca her an çayım, sohbetim, huzurlu ortamımla vizelere ve finallere hazırlanırdım.
devamını gör...
homofobi
homofobi, eşcinsellere ya da eşcinselliğe karşı duyulan nefret, korku, hoşnutsuzluk ya da ayrımcılık yapılmasıdır. dünya sağlık örgütü'nün de kabul ettiği gibi homoseksüelite bir psikolojik rahatsızlık değildir.
devamını gör...
gameforge
bir zamanların kanser oyunu ogame de dahil olmak üzere birçok web tabanlı oyunu bünyesinde bulunduran alman oyun şirketi. küçükken her türk genci gibi saatlerini ogame başında harcamış bir oyuncu olarak şunu diyebilirim ki, "forum takımına piknik yapmaları için 500 dolar bile göndermiyorlardı". adamlar acayip cimri. koskoca türkiye takımı yıllık motivasyon için yılda bir kez, sadece bir kez, masrafları şirket tarafından karşılanan bir organizasyon istiyor da gameforge kırk yıl ayak diriyordu. ne zaman sonra parayı verdiler ama vermeseler de olur. coma (community manager) dışındaki bütün takım yapılanması gönüllülük ve bedava üzerine kurulu bir sistemden bahsediyoruz. herkes birbirinin üstüne basıyordu takıma girebilmek için. aç pirana gibiler, karın tokluğuna bile çalışmıyorlar, ama gelin görün ki sanal payeler uğruna fanatikçe iş yapıyorlardı.
ben gameforge olsam ben de bunlara para vermem. kuru ekmek yesinler *
p.s gladiatus forumunda bir dönem moderator olarak takılmıştım, o yüzden iç işleyişi biraz biraz bilirim. skypetan toplancaz çok önemli diye ağlayan bi yöneticileri vardı, abuk subuk şeylere katılmam ben dedim diye takımdan atmıştı * karıya kıza yürüme ayağına benim vaktimi hiç edemezsiniz bayım, kendinize başka undercover operasyon bulun *
ben gameforge olsam ben de bunlara para vermem. kuru ekmek yesinler *
p.s gladiatus forumunda bir dönem moderator olarak takılmıştım, o yüzden iç işleyişi biraz biraz bilirim. skypetan toplancaz çok önemli diye ağlayan bi yöneticileri vardı, abuk subuk şeylere katılmam ben dedim diye takımdan atmıştı * karıya kıza yürüme ayağına benim vaktimi hiç edemezsiniz bayım, kendinize başka undercover operasyon bulun *
devamını gör...
mete gazoz
dünya şampiyonu!
devamını gör...
geceye bir 45'lik bırak
you’ll never walk alone - frank sinatra
devamını gör...
kavgaya çağrılabilecek roman karakteri
monte kristo kontu - edmond dantés. tek geçerim, en sevdiğim kitap karakteri. onu çağırmayacağımda kimi çağıracağım.*
devamını gör...
misafirin sinir eden davranışları
misafir önce misafir olduğunu bilmeli.
bunu bilen misafir baş tacıdır. hoş gelmiş sefa gelmiştir.
bunu bilen misafir baş tacıdır. hoş gelmiş sefa gelmiştir.
devamını gör...