kitap alıntıları
"evren devasa bir fotokopi makinesidir. sürekli düşüncelerini kopyalayarak çoğaltır."
(bkz: tanrı ile sohbet) (bkz: neale donald walsch)
(bkz: tanrı ile sohbet) (bkz: neale donald walsch)
devamını gör...
normal sözlük'teki ciddi yazarlar
en troll adamların bile ortam uludağ'a dönmeye başladıkça "nerede o yazarlar" diye arayacağı kişiler. şu an sözlükte aşırı büyük bir sıkıntı olmadığından ciddi yazarlarla dalga geçmek tatlı geliyor ama bir gün burası da milletin şeyinin fotoğrafını atacağı bir hale gelirse görürüm o dalga geçmeleri...
gerçi görmem. öyle ortamlarda durmuyorum çok şükür.
gerçi görmem. öyle ortamlarda durmuyorum çok şükür.
devamını gör...
yalanlarla yaşayıp mutlu olmak vs gerçeklerle yaşayıp mutsuz olmak
gerçeklerle yaşayıp mutsuz olmayı seçerim. çünkü yalanlar ileride ortaya çıkıp mutsuz edecek ve geçmişteki mutlu anları da kötü hatırlatacak.
devamını gör...
40 yaş üzerinde olmak
nörolog olan bir tanıdığımızın söylediğine göre, insanın "öze dönüş"/"aslına rücu"* davranışlarını göstermeye başladığı yaşlar olarak değerlendirilen durum, eylem.
devamını gör...
sözlüğe girip hiçbir başlığa entry girememek
insanın her zaman modu yüksek olmuyor. enerjim olursa ben de yazıyorum. şakalar, komiklikler gırla gidiyor lakin sinüs eğrisi gibi her yükselişin bir düşüşü de oluyor.
devamını gör...
4t kuralı
bütçenin temel ögelerini oluşturan ve hepsi t harfi ile başlayan elemanlar için kullanılan bir terimdir. aşağıdaki ögelerin baş harflerinden gelir:
1-tahmin: bütçede gelir gider tahmini,
2-tasdik: yürütmenin hazırladığı bütçeyi yasama onaylar,
3-tevzin: bütçede gelir ve giderlerin birbirine denk olması, ( tevzin;
burada denkleştirme ya da dengeleme demektir).
4-tahdit: bütçenin belli bir süre geçerli olması ( tahdit; burada süre demektir).
1-tahmin: bütçede gelir gider tahmini,
2-tasdik: yürütmenin hazırladığı bütçeyi yasama onaylar,
3-tevzin: bütçede gelir ve giderlerin birbirine denk olması, ( tevzin;
burada denkleştirme ya da dengeleme demektir).
4-tahdit: bütçenin belli bir süre geçerli olması ( tahdit; burada süre demektir).
devamını gör...
normal sözlük için öneriler
3 oylama 3 beğeni beni fazlasıyla rahatsız ediyor artık. bir arkadaşımın profiline giriyorum, okumadığım en az 5/6 tanımı var, eh okuyup beğeni yapmak istiyorum yok 3 de bitiyor. okuyorum ama sonra geriye dönüp tekrar beğenmeklede uğraşamıyor insan. beğeninin ne zararı var ki? yazınca okunmak istiyor insan, okununcada beğenilmek. şahsen beni beğenmişler- oylamışlar hiç takılmıyorum, umrumda da olmuyor. az beğeni çok beğeni beklemiyorum ama okumaktan haz aldığım arkadaşlarımı oylayamamak ve bunun kısıtlanması rahatsız ediyor. umarım bu engel kalkar. en azından 5/6 olsa bari.
devamını gör...
sözlük yazarlarını şaşırtan şeyler
hâlâ tek bir küfür görmemiş olmak.
hayret ve hayranlık hisleri...
hayret ve hayranlık hisleri...
devamını gör...
uzak mesafe ilişkisi
ilişki direkt böyle başlarsa biter. önce o yakınlık sağlanmalı. birbirini tanımalı kişiler. sonra bazı sebeplerle bir uzaklık olabilir. geçici olmak kaydıyla. bu ilişkinizi sonlandırmaz aksine bir araya gelinen vakitlerde alevlendirir. uzak mesafe insanı değilim dokunmadan yapamam. yapabilene helal olsun.
devamını gör...
robert enke
intihar etmeden önce gitgide yükselişe geçen bir kariyeri vardı. özellikle hannover döneminde hem bundesliga'da yılın kalecisi seçilmiş (2009) hem de almanya milli takımında 1. kaleciliğe yükselmişti. rahmetli yaşasaydı muhtemelen almanya kalesini o koruyacaktı 2010 dünya kupası'nda. bir de merhumun olaylı fenerbahçe kariyeri vardır ki ilk maçında üç gol yemiş ve basının hedefi olmuştur. -bence ilk gol dışında hatası yok- çoğu kişi fenerbahçe'nin bu adamı direkt gönderdiğini söyler ama iş farklı. enke, fenerbahçe'ye kiralık geldiğinde zaten depresyonla boğuşuyordu ve bu durum van gaal'in 19 yaşındaki valdes'i kendisinin yerine seçmesiyle birlikte iyice ağır basmıştı. o sezon rüştü de barca'ya gidince enke 3. kaleci olarak kaldı ve fener'e kiralandı. malum maçtan sonra eleştirilere dayanamayan enke, sözleşmesinin feshini istemiş ve memleketine -hannover'e- dönmüştür. sonrasında ise kalp rahatsızlıklarından muzdarip olan kızı lara enke'yi henüz 2 yaşında kaybedince daha fazla dayanamamış ve kızının mezarına yakın bir demir yolunda trenin önüne atlayarak intihar etmiştir. cenazesi de kızının hemen yanına defnedilmiştir.
devamını gör...
kedilere özgü gariplikler
ne zaman bardağıma su koysam geliyor, biraz içiyor, sonra patisini daldırıyor ve çekip gidiyor.
iç biraz bari vicdansız!
iç biraz bari vicdansız!
devamını gör...
almanca güzel şarkılar
devamını gör...
sahip olunan ilk araba
mercedes maybach.
halıda yavaş gidiyor ama.
halıda yavaş gidiyor ama.
devamını gör...
2021 bit artık
ileri görüşlülükle yerimi alıp, kemerimi bağlayıp rezerve ettiğim cümledir. *
devamını gör...
normal sözlük'ün underrated yazarları
artık çok da önemli olmadığını düşündüğüm başlık. bugün hatta ekşinin daha iyi bi alan olduğunu düşündüm. neden? az kişi olunca tanınır olmak vs gerçekten “aile ortamı” gibi olması çok da güzel bir şey değilmiş. başta öyle sanıyordum. a ne güzel samimi filan. her neyse birilerinin değerini bilmeye vs gerek yok. fazla muhabbet tez ayrılık hesabı, ya da kıymet bilmeme gibi... yazan yazsın çizen çizsin sözlük yaşıyor bi şekilde... sözlük sözlüktür, yazar yazar.
devamını gör...
saniyelik salaklıklar
bu hafta bana o kadar yavaş, o kadar yavaş geçti ki sanırsınız 1 hafta değil 1 yıl. bitmedi! hele bünyem biraz hastayken geçmeyen zamana tüm hafta boyunca yaptığım sakarlıklar, dalgınlıklar, minik kazalar damga vurdu. normalde asla sakar, dalgın ya da dikkatsiz değilimdir çünkü.*
her neyse, az önce de bir aptallık/salaklık karışımı bir olay daha yaşadığıma göre artık yeter dedim, bari buraya yazayım kendime kızmak yerine, belki siz gülersiniz fena mı olur?*
az önce okuldan geldim, üzerimi değiştirdim, bir şeyler atıştırdım. sonra çantamdan bir şey almam gerekti ve şemsiyemi çıkarmamış olduğumu gördüm. apartmandaki ayakkabılığa koyayım diye düşünüp kapıyı açtım. normalde apartmanın aydınlatması sensörlü, herhangi bir düğmeye basmaya gerek yok.
kapıyı açınca baktım apartman hafif karanlık, düğmeye bastım. aman allah'ım ben tam ışığın düğmesine(!) bastığım anda nasıl denk geldiyse zil de çaldı! aynen içimden de şöyle geçirdim;
"ay ödüm koptu yahu, tam benim apartmana çıkmamı mı bekliyormuş gelen kişi?!" * evet fark ettiğiniz üzere ben hala olayın farkında değilim.
eve girdim kapı otomatiğine bastım. ama şöyle bir sorunumuz vardı; zile aşağıdan basılmadığı takdirde kapı otomatiği çalışmıyor. kapıyı açmak için geç kalınca da bir daha basılması gerekiyor. baktım kapı otomatiğinin ışığı yanmıyor herhalde basmak için geç kaldım dedim ve aşağıya seslendim:
"şeeey, bakar mısınız? siz zile basmadan ben kapıyı açamıyorum. rica etsem bir kez daha basar mısınız?"
evet yaptım ben bunu. elbette aşağıdan ses gelmedi. ama olayımızın aşırı zeki kahramanı hala sorunun kendisinde olduğunu anlamadı ve şöyle düşündü: "ya hem zile basıyorsun hem ses vermiyosun be adam! * gideyim de kapıyı aşağıdan açayım."
evet. yaptım. ayağımda panduf, üzerine giydiğim terlikler ile aşağı indim, dış kapıyı açtım, sağa baktım kimse yok, sola baktım kimse yok. sonra elimdeki mor şemsiyeye baktım. ardından apartmanın ampullerine baktım.. yaşadığım aydınlanmayı hayal edebiliyor musunuz? *
bu salaklığımı biri anlamış, görmüş müdür diye evin çevresindeki diğer apartmanlara baktım; görünürlerde kimse yoktu, tıpış tıpış yukarı çıktım, zile basmadan eve girdim.
bazen bu yaşıma kadar yaşamam bir mucize diye düşünüyorum. bu konuda yakınım olan insanlar da hemfikir.
her neyse geçti gitti. bu salaklığımı anlattıktan sonra vermek istediğim iki bakınız var müsaadenizle;
(bkz: salak yemin ederim gerizekalı bu çocuk ya)
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
her neyse, az önce de bir aptallık/salaklık karışımı bir olay daha yaşadığıma göre artık yeter dedim, bari buraya yazayım kendime kızmak yerine, belki siz gülersiniz fena mı olur?*
az önce okuldan geldim, üzerimi değiştirdim, bir şeyler atıştırdım. sonra çantamdan bir şey almam gerekti ve şemsiyemi çıkarmamış olduğumu gördüm. apartmandaki ayakkabılığa koyayım diye düşünüp kapıyı açtım. normalde apartmanın aydınlatması sensörlü, herhangi bir düğmeye basmaya gerek yok.
kapıyı açınca baktım apartman hafif karanlık, düğmeye bastım. aman allah'ım ben tam ışığın düğmesine(!) bastığım anda nasıl denk geldiyse zil de çaldı! aynen içimden de şöyle geçirdim;
"ay ödüm koptu yahu, tam benim apartmana çıkmamı mı bekliyormuş gelen kişi?!" * evet fark ettiğiniz üzere ben hala olayın farkında değilim.
eve girdim kapı otomatiğine bastım. ama şöyle bir sorunumuz vardı; zile aşağıdan basılmadığı takdirde kapı otomatiği çalışmıyor. kapıyı açmak için geç kalınca da bir daha basılması gerekiyor. baktım kapı otomatiğinin ışığı yanmıyor herhalde basmak için geç kaldım dedim ve aşağıya seslendim:
"şeeey, bakar mısınız? siz zile basmadan ben kapıyı açamıyorum. rica etsem bir kez daha basar mısınız?"
evet yaptım ben bunu. elbette aşağıdan ses gelmedi. ama olayımızın aşırı zeki kahramanı hala sorunun kendisinde olduğunu anlamadı ve şöyle düşündü: "ya hem zile basıyorsun hem ses vermiyosun be adam! * gideyim de kapıyı aşağıdan açayım."
evet. yaptım. ayağımda panduf, üzerine giydiğim terlikler ile aşağı indim, dış kapıyı açtım, sağa baktım kimse yok, sola baktım kimse yok. sonra elimdeki mor şemsiyeye baktım. ardından apartmanın ampullerine baktım.. yaşadığım aydınlanmayı hayal edebiliyor musunuz? *
bu salaklığımı biri anlamış, görmüş müdür diye evin çevresindeki diğer apartmanlara baktım; görünürlerde kimse yoktu, tıpış tıpış yukarı çıktım, zile basmadan eve girdim.
bazen bu yaşıma kadar yaşamam bir mucize diye düşünüyorum. bu konuda yakınım olan insanlar da hemfikir.
her neyse geçti gitti. bu salaklığımı anlattıktan sonra vermek istediğim iki bakınız var müsaadenizle;
(bkz: salak yemin ederim gerizekalı bu çocuk ya)
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
devamını gör...
yürümek
ilham arıyorsanız ve detayları fark ediyorsanız dünyanın en güzel ve en acı aktivitesidir. öyle ki bir zaman sonra uzun mesafelerde otobüse binmek size zulüm gibi gelecektir.
devamını gör...
dead ringers
türkçe'ye "ölü ikizler" diye çevrilmiş 1988 yapımı david croenberg filmidir. bu film oldukça iç karartıcı , özellikle finali ruhumu söküp aldı sanki benden. çok çarpıcıydı. elliot ve beverly adında jinekolog ikizler birbirlerini tamamlıyorlar. biri kadınlar konusunda çok rahatken diğeri çok utangaç ve neredeyse aynı hayatı paylaşıyorlar hatta kadınları bile ancak beverly bir kadına aşık olunca ikizlerin yaşamı altüst oluyor.
beverly aşık olunca kendisini kaybediyor. tüm çalışmaları kendisi yapıyor ama konuşmaları kardeşi yaptığından dolayı sanki hak ettiğini almıyormuş gibi hissediyor ve özgüvensizlik duyuyor. özgüvensizliğinden ve kendi bilinçaltında yaşadığı korkulardan sebep uyuşturucuya başlıyor. ölümden falan dönüyor hatta kardeşi elliot ise her ne kadar onu kurtarmaya çalışsa da başarılı olamıyor. kardeşinin kötü olduğunu görmek onunda psikolojik açıdan mahvolmasına yol açıyor çünkü elliot bütün şöhretinin ve başarısının kardeşi beverly sayesinde olduğunu düşünüyor. " o olmassa ben de olmam , biz birbirimize senkronizeyiz" deyip kendi de uyuşturucuya başlıyor. açıkçası filmin ana teması aşk ama beverly ve claire arasındaki aşkı asla asla hissedemedim. claire zaten filmin belli bir noktasında yok ancak beverly claire ile birlikteyken düzeliyor. filmin sonunda beverly kardeşi elliot'u öldürüyor.
jeremy ırons'un oyunculuğuna şapka çıkarmak gerekiyor. gerçekten çok büyük bir işin altından kalkmış. hatta bir süre sonra kendisi bile karakterleri karıştırmaya başlamış. kesinlikle film genel hatlarıyla çok başarılı ama derinlere inince bariz bir sorun olduğu anlaşılıyor. sanki belli duygular seyirciye tam verilmemiş ya da anlatmak isteneni tam olarak anlatamamış gibi .
beverly aşık olunca kendisini kaybediyor. tüm çalışmaları kendisi yapıyor ama konuşmaları kardeşi yaptığından dolayı sanki hak ettiğini almıyormuş gibi hissediyor ve özgüvensizlik duyuyor. özgüvensizliğinden ve kendi bilinçaltında yaşadığı korkulardan sebep uyuşturucuya başlıyor. ölümden falan dönüyor hatta kardeşi elliot ise her ne kadar onu kurtarmaya çalışsa da başarılı olamıyor. kardeşinin kötü olduğunu görmek onunda psikolojik açıdan mahvolmasına yol açıyor çünkü elliot bütün şöhretinin ve başarısının kardeşi beverly sayesinde olduğunu düşünüyor. " o olmassa ben de olmam , biz birbirimize senkronizeyiz" deyip kendi de uyuşturucuya başlıyor. açıkçası filmin ana teması aşk ama beverly ve claire arasındaki aşkı asla asla hissedemedim. claire zaten filmin belli bir noktasında yok ancak beverly claire ile birlikteyken düzeliyor. filmin sonunda beverly kardeşi elliot'u öldürüyor.
jeremy ırons'un oyunculuğuna şapka çıkarmak gerekiyor. gerçekten çok büyük bir işin altından kalkmış. hatta bir süre sonra kendisi bile karakterleri karıştırmaya başlamış. kesinlikle film genel hatlarıyla çok başarılı ama derinlere inince bariz bir sorun olduğu anlaşılıyor. sanki belli duygular seyirciye tam verilmemiş ya da anlatmak isteneni tam olarak anlatamamış gibi .
devamını gör...

