ne demişti.. mmm tamam şöyleydi; bunlar daha iyi günleriniz..

biz olayları bir de karanlık lord'dan dinleyelim.
devamını gör...

tüm konuların çıkacağı düşünüldüğünde online eğitim ve sınırlı süre için dershane ile bir şeyler öğrenmiş lise son öğrencilerinin hiç olmadığı kadar eğitimde eşitsizlik ile girecekleri yükseköğretim kurumları sınavı şeklinde açılıma sahip olan sınavdır. ayrıca sınavın psikolojik olarak okullarda veya dershanlerde yapılan töder, özdebir gibi sınavların stresini yerinde yaşayamadan girecekleri için 2003 doğumluları zorlayacağını düşünüyorum.
tahminlerime gelirse; zorluk açısından geçmişteki muadillerine göre pek farklılık göstereceğini düşünmüyorum , ayt tabii ki önemini koruyacak ancak geçtiğimiz senede gördüğümüz gibi tyt sınavının da elemede büyük katkısı olabilir özellikle türkçesinden şüphesi olan varsa kesinlikle açıklarını kapatmalı. tyt matematik ve fen içerisinde her sınavda olduğu gibi eleyeci sorular bulunabilir ve zaman yönetimi de sona bıraktığınız derse göre çok önemli, mesela benim sıralamam türkçe-fen-sosyal-matematik şeklinde ilerleyerek matematiğe olabildiğince zaman bırakmaktı ancak bu sıralamayı kendi zayıflıklarınıza veya güçlü olduğunuz derslere göre özelleştirmelisiniz.
bir tavsiye vermem gerekirse ortak bir grupla (sınıfınız olabilir, dershaneniz olabilir) girdiğiniz sınavlarda konularınız bitmeden kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın, birinin sizden önce öğrendiği bir konu onu sizin önünüze geçirebilir ve başarısız olduğunuz hissine kapılabilirsiniz, konularınızı bitirmeden önce sonuçlarınız yalnızca eski halinizle karşılaştırın ve hep üzerine eklemeye çalışın konularınız bittikten sonra rakiplerinizle daha uygun bir karşılaştırma yapabilirsiniz.
inanın, çalışın, başarın.
devamını gör...

asla anlamayacak insanlara, azimle saatler harcayıp açıklama yapmak.
devamını gör...

misafirlikte annenin sinir edici cümlesidir. ne yememesi be nefessiz gömerim o yemekleri.
devamını gör...

niye anlayamıyorsun kardeşim?

tesisleşme mi var? haydi tesis var diyelim. antrenör ekibin ne kadar kalifiye?

spor bilimcilerin güncel trendleri ne kadar takip ediyor?

her federasyon "liyakat" ile mi çalışıyor, yoksa akrabalık ile mi çalışıyor?

fikirler, projeler ne denli takip ediliyor?

gelecek kuşaklara sporcu olmak sevdiriliyor, özendiriliyor mu?

evet onlara sporda başarısız olursa gelecek garantisi veriliyor mu? çünkü spor bu, aşil tendonu ya da bağ kopması en az 1 yılının çöpe gitmesi demek ve belki de o sporu bir daha "eski randıman" ile yapamaması demek. bu durumda sen ülke olarak o insana gelecek garantisi verecek misin?

sporcularımızı ne kadar biliyoruz? mete gazoz'u altın alana dek kaçınız biliyordu! çıkıp şov yapmayın.

ben de senin (bu zihniyete, şahıslara değil) bu akıl yürütmeyle nasıl nefes alabildiğini anlamıyorum. yukarıda daha yazmadığım onlarca soru var. sen önce bunları gider bakalım.

bu zihniyet varken, bu ülkeye harbiden her şey müstehak..

edit ; anlam bütünlüğü
devamını gör...

babasının parasıyla mı yapmış?
adamların iktidarı boyunca cumhuriyet tarihinde toplanan toplam verginin en az 10 katı vergi toplanmış, adam hala gelmiş rte'nin yaptığı yol, köprü diyor.

bizim paramızla 20 yıldır kral hayatı yaşayan kişi için söylüyor ve utanmıyor.
ne oldu ejder myeveli smoothie mi ikram etiler?

20 yılda toplanan vergi 2.32 trilyon dolar.
edep.
bu işin ironisi olmaz.
devamını gör...

özledim hem de çok özledim, kendimi özledim, kendimde kalmayı özledim..
devamını gör...

hepimizin cumhuriyet bayramı kutlu olsun. ülkemizin nice 98 yılları olsun.
ulu önder atatürk'e sevgi ve özlemle.
devamını gör...

güzel filmdir. filmin genel özelliklerine insanolunbiraz zaten değinmiş. ben filmin hoşuma giden başka bir yönüne dikkat çekmek istiyorum. şimdi efendim nicolas cage'in oynadığı seth karakteri aslında filmin temel taşı. film vermek istediği mesajı bana göre bu karakter üzerinden veriyor. bu şeytanımsı meleklerin türlü türlü özellikleri var. misal bu arkadaşlar insan hayatının her evresine müdahil oluyorlar. insanların beyinlerini okuyorlar. duygu ve düşüncelerini çözümleyebiliyorlar. her insan başına bunlardan bir tane verilmiş. bildiğiniz insanları manipüle etmeye çalışıyorlar. işin daha ilginç tarafı bu zevat kütüphane de yaşıyor. orası da hiç hayra alamet değil. evet bütün bilgilere vakıflar. istedikleri her dili konuşuyorlar. birbirlerinden habersiz iş yapmıyorlar. yani özetle gizli tarikat gibi bir şey bunlar. güçleri ruhani olduğu içinde bunlarla baş edebilmek mümkün değil. insanlar onların varlığından bile habersiz. canları isterse, insanlara görünüp nanik yapıyorlar, istemezse de öyle ortalarda görünmeden geziniyorlar.

tüm mevzu da meggie ile başlıyor. seth, meggie'ye aşık olunca, ruhundaki pranganın farkına varıyor. lan diyor; ''ben nasıl bir örgütün içine düşmüşüm. her şey önceden kararlaştırılmış, verilen görevleri yapıyorum, sorgulama morgulama hak getire, benim bu ruhani ve ebedi varlığımda doğaçlamaya izin yok!'' işte bunu fark ettiği an zaten isyan meşalelerini yakıyor. bunu daha net görmesini sağlayan da nathaniel adındaki düşmüş bir melek.

aralarında şöyle bir sohbet geçiyor;


nathaniel: o, bu salaklara -insanları kast ediyor- evrenin en büyük hediyesini vermiş. bize vermez mi sanıyorsun?
seth: nedir o?
nathaniel: özgür irade!


bu farkındalığı yaşadıktan sonrada en büyük çabası iradesini özgürleştirmek üzerine oluyor. elbette o kısımla ilgili ipucu vermeyeceğim ki, filmi izlemeyenlerin tadı kaçmasın. bana kalırsa bu nokta filmin altını çizmek istediği en önemli nokta. insan acizdir, insan kolay manipüle edilir, insan hatalar silsilesidir vesaire vesaire... amma velâkin tüm bunlarla başa çıkabilmek için elinde önemli bir güç vardır. eğer farkına varır ve bu gücü kullanırsa, sürüdeki koyun olmaktan kurtulur ve kendisinin çobanı olur. bu filmin en sevdiğim yanı içinde ince ince barındırdığı mesajlar ve ''özgür irade'' göndermesidir.

izlenesi bir filmdir ama hepiniz özgür irade sahibi insanlarsınız izleyip, izlememek size kalmış. aslında yarınız mı desem. bilemedim yahu şimdi. kahir ekseriyet deyip yükü üzerimden atayım. * farkındalık güzel şeydir gerisini boş verin.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

80'li yılların sonlarında taze sebze-meyve ihracatı karşılığında macaristan'dan satın alınan otobüslerdir. uzun yıllar büyük şehirlerde, şehiriçi toplu taşımacılığına hizmet etmiştir.

kağıt biletlerin atıldığı çelikten bilet kutusunun içinde yakıldığı, ilk modellerinin egsoz borusunun otobüsün sol arka köşesinden tavana doğru yükselerek çıktığı (kış aylarında bu köşe çok kıymetliydi) , fazla sürat yaptığında (fazla dediğimiz 70-80 km civarı) her yanı dağılacakmış gibi titreyen, acayip sert çarpan otomatik kapısı olan, altı fazla yüksek olduğu için yaşlıların binmek için olimpik hareketler sergilediği, kabız ama dayanıklı otobüs markasıdır.

istanbul'dakilerinin gümrük vergisi belediye tarafından ödenmediği için plakasız ve ruhsatsız, geçici permiyle yıllarca kullanılmıştı.

mitolajik tanım: labirentten kaçmak için kendisine ve babasına balmumu kanatlar yaparak yükselen ama güneşe fazla yaklaştığı için kanatların sıcaktan erimesiyle ege denizine düşüp ölen karakterdir.
devamını gör...

kendime sıklıkla söylediğim cümle. biraz oblomovluk, biraz korkaklık ve çokça güvensizlikten kaynaklanan bir hayat içerisinde ot gibi yaşıyorum. bir yandan uzun yolculuklar planlarken bir yandan günün birinde "kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım." demekten korkuyorum. korkuyorum sözlük. kendi hayatım içinde kendi hayatıma yabancı kalmaktan, günün birinde öylesine bir insan olarak ölüp gitmekten ve dünya üzerinde beni tanıyan son insan da öldükten sonra unutulmaktan, bu ömrün sevip sevilemeden geçmesinden korkuyorum. tüm bu olasılıkların içerisinde kendim için en doğru olasılığı bulmaya çalışırken bu hayatın geçici olduğunu unutmaktan korkuyorum. ve bu satırları buraya kendim için bırakıyorum.
"söz ver kendine
denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin
sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin
uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin
korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin"
ot gibi yaşama kızım, ot gibi yaşamayalım. bu başlığın altına siz de ot gibi yaşamama kararlarınızı bırakın ve hepimiz hayata bir yerinden başlayalım.
devamını gör...

sonuna kadar yoldaş'ın yanındayım ve onu haklı buluyorum.
devamını gör...

(bkz: rick and morty) - rick.
devamını gör...

kaplumbağa örneği yanlış olmaz diye düşünüyorum. yavaş yavaş yolumda giderken diğer kaplumbağalarla sosyalleşirim ama bir anda kabuğuma da çekilebilirim. tek sorun; bazen ters dönüp yoluma devam edemiyor, birinin yardımı olmadan düze çıkamıyor oluşum.
devamını gör...

beni en güzel günümde
sebepsiz bir keder alır.
bütün ömrümün beynimde
acı bir tortusu kalır.

anlıyamam kederimi,
bir ateş yakar derimi,
içim dar bulur yerimi,
gönlüm dağlarda bulanır.

ne kış, ne yazı isterim,
ne bir dost yüzü isterim,
hafif bir sızı isterim,
ağrılar, sancılar gelir.

yanıma düşer kollarım,
görünmez olur yollarım,
en sevgili emellerim
önüme ölü serilir...

ne bir dost, ne bir sevgili,
dünyadan uzak bir deli...
beni sarar melankoli :
kafamın içerisi ölür.


melankoli / sabahattin ali.
devamını gör...

"ağzının ortasına vurmak ile yanaklarını sıkmak arasında gidip geliyorum"
çevremde normal bir insan yok. benim alacağım iltifat anca bu olur.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çok değerli yazarlar ve mıhteşem tanımlarım sayesinde bu ay da içine dahil olduğum listedeki yazarlardır.
canım yazarlar,
şurda bir balkon konuşması yapayım ya.
açtım baktım sözlüğe, esamem okunmuyor.
her ayın ilk günü bunu yaşaması biraz tatsız.
neyse bu ayda bunu aşacam.
mıhteşen tanımlarla dolu bir ay olsun.
cansınız, biliniz.
sizin için ve kendi keyfim için burda kalmaya devam edeceğim.
mutlu bir ay dilerim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim