kızılderili öğretileri
bir kere "al şunu" demek, iki kere "ben vereceğim" demekten iyidir.
devamını gör...
bir ömür nasıl yaşanır
dertsiz, tasasız, derssiz, ödevsiz, sınavsız, paralı ve pasaportlu yaşanır.
devamını gör...
virginia woolf
şu an kullandığım kitap ayracının üzerinde bir resmi ile beraber şu sözü bulunan yazar:
“başkalarının gözleri bizim zindanlarımız, başkalarının düşünceleri bizim kafesimiz.”
“başkalarının gözleri bizim zindanlarımız, başkalarının düşünceleri bizim kafesimiz.”
devamını gör...
tek görselde hayalin
çocukken kurduğum hayali yaşıyorum çok şükür
devamını gör...
15 yaşındaki kıza organını gösteren adamın serbest kalması
“ dokunma yok” diyerek serbest bırakmak nedir ya? vallahi bu ülkedeki adalete bakınca insanın kafayı oynatmaması mümkün değil. lan şerefsiz lan insan müsvettesi, haysiyetsiz pislik. keşke senin o salladığın organını dibinden kesselerde, adam niyetiyle ortalıkta gezmesen. bu adamın eşi, dostu, arkadaşı, mahallelisi veya işte bakkalı çakkalı selamı sabahı kessin hatta bir güzel meyden dayağı atsınlar. evet doğru okudunuz, şiddete karşı değilim. “hakederse dövülür.” dedikleri bunlar oluyor. haketmiş, dövün. ya yok mu kızılay’ın bir amme hizmeti? hepimize huni verselerde şöyle tertemiz delirip sokaklarda laylaylom, bağıra çağıra, hoplaya zıplaya deli çıksak. oh mis, akarı yok kokarı yok.
devamını gör...
din ile ilgili her tespitte sorunu insana atma güdüsü
az önce bir başlıkta da gördüm, onun üzerine bu konuya dikkat çekme gereği duydum.
böyle bir güdü, böyle bir içgüdüsel tavır söz konusu insanlarda.
din ile, inanç ile ilgili ne söylersen söyle, hata veya eksik veya yanlış büyük oranda din'de olmayıp, insan'da olan durum.
bir tabu adeta bu.
din konuşulmaz, din'de eksik veya fazla olmaz, olsa olsa insandır hatalı olan .
eyvallah,
peki bunu bilen insan neden doğru ve güzel dinin gereklerini yerine getirmek, olması gerektiği gibi olmak için çaba göstermez hiç, neden bunu bile bile hata yapmaya devam eder ?
mesela islamiyet, 1400 yıldır varolan bir din, bu durumda birileri çıkıp,
'müslümanlar 1400 yıldır taptıkları din'i öğrenemediler ' derse, bu doğru bir tespit olmaz mı ?
din doğru, eyvallah,
peki sen neden dindar görünüp sürekli hata yapıyorsun?
o zaman sorun senin dindarlığında,
ama sen buna da söz söyletmiyorsun...
şeklinde içinden çıkılamayan bir ikilemler silsilesi böyle devam edip gitmesi durumu...
edit: aşağıda bir yazar suçun bireyselligine vurgu yapmış.
ben aksini iddia etmedim zaten,
ancak suçu işleyen kişinin suç işlediğini kabul etmediğine, yani dindarlığına da söz soyletmedigine vurgu yaptım
bir diğeri, 1400 yıl üzerinden bir gönderme yapabilmiş sadece, tüm yazıyı geçmiş buraya takılmış.
tarih öyle söylüyor, en azından bizim okudugumuz tarih.
haa, sizin okuduğunuz tarih başka rakamlar veriyorsa, keşke paylaşsaydınız da bir şeyler ogrenseydik bizler de..
( mesaj alımları kapalı, o sebeple açıklamaları bu şekilde yapmak zorunda kaldığım durum.)
edit: herkes aynı şeyi tekrarlıyor,
adam dindarım diyor, dindarlığına da söz söyletmiyor , bunu ne yapacağız diyorum arkadaşlar.
adam ne dine, ne de dindarlığına söz soyletmiyorsa , sorunu nerde arıycaz.
benimki bir tespit, birşeyleri yermek eleştirmek değil.
sıkça karşılaşılan bu durumun adını koymak adına açtığım bir başlık bu.
yine körü körüne savunma moduna girmeye gerek yok .
böyle bir güdü, böyle bir içgüdüsel tavır söz konusu insanlarda.
din ile, inanç ile ilgili ne söylersen söyle, hata veya eksik veya yanlış büyük oranda din'de olmayıp, insan'da olan durum.
bir tabu adeta bu.
din konuşulmaz, din'de eksik veya fazla olmaz, olsa olsa insandır hatalı olan .
eyvallah,
peki bunu bilen insan neden doğru ve güzel dinin gereklerini yerine getirmek, olması gerektiği gibi olmak için çaba göstermez hiç, neden bunu bile bile hata yapmaya devam eder ?
mesela islamiyet, 1400 yıldır varolan bir din, bu durumda birileri çıkıp,
'müslümanlar 1400 yıldır taptıkları din'i öğrenemediler ' derse, bu doğru bir tespit olmaz mı ?
din doğru, eyvallah,
peki sen neden dindar görünüp sürekli hata yapıyorsun?
o zaman sorun senin dindarlığında,
ama sen buna da söz söyletmiyorsun...
şeklinde içinden çıkılamayan bir ikilemler silsilesi böyle devam edip gitmesi durumu...
edit: aşağıda bir yazar suçun bireyselligine vurgu yapmış.
ben aksini iddia etmedim zaten,
ancak suçu işleyen kişinin suç işlediğini kabul etmediğine, yani dindarlığına da söz soyletmedigine vurgu yaptım
bir diğeri, 1400 yıl üzerinden bir gönderme yapabilmiş sadece, tüm yazıyı geçmiş buraya takılmış.
tarih öyle söylüyor, en azından bizim okudugumuz tarih.
haa, sizin okuduğunuz tarih başka rakamlar veriyorsa, keşke paylaşsaydınız da bir şeyler ogrenseydik bizler de..
( mesaj alımları kapalı, o sebeple açıklamaları bu şekilde yapmak zorunda kaldığım durum.)
edit: herkes aynı şeyi tekrarlıyor,
adam dindarım diyor, dindarlığına da söz söyletmiyor , bunu ne yapacağız diyorum arkadaşlar.
adam ne dine, ne de dindarlığına söz soyletmiyorsa , sorunu nerde arıycaz.
benimki bir tespit, birşeyleri yermek eleştirmek değil.
sıkça karşılaşılan bu durumun adını koymak adına açtığım bir başlık bu.
yine körü körüne savunma moduna girmeye gerek yok .
devamını gör...
uçması muhtemel yazarlar veri tabanı
viskimi kadehe doldurdum, bitter çikolatamı açtım, keyifle izliyorum. herşey güzel başladı malum kişi ile darısı diğer trollerin başına.
devamını gör...
lisedeki sıra arkadaşlığı
şimdilerde hayat arkadaşım, mutluluk kaynağım olan kişi.
devamını gör...
her gün maruz kalınan söz
anne bu ne?
devamını gör...
ısıdam
hamam kelimesinin eşanlamlısı olduğu halde etrafta hiç kullananına rastlamadığım sözcük.
halbuki güzel de çağrışımı var. insana buharı tüten sıcacık banyoya girip hem ısınma hem de çimme hayali veriyor.
halbuki güzel de çağrışımı var. insana buharı tüten sıcacık banyoya girip hem ısınma hem de çimme hayali veriyor.
devamını gör...
hachiko
2009 yılında yayımlanan bir profesörün, akita cinsi bir köpekle kurduğu duygusal bağı konu alan yönetmenliğini lasse hallström'in yapımcılığını richard gere, bill johnson, vicki shigekuni wong'un senaristliğini stephen p. lindsey'in üstlendiği drama filmidir.
oyuncuları,
richard gere
chico
layla
forrest
joan allen
cary-hiroyuki tagawa
sarah roemer
jason alexander
erick avari
film 1923-1935 yılları arasında japonya'nın akita ilinin odate semtinde yaşayan bir köpeğin hayatından uyarlanmıştır.
tokyo üniversitesinde görev yapan bir profesör dr. hidesaburo ueno küçük bir köpek yavrusu buluyor ve onunla yaşamaya başlıyor. hachiko her sabah babasını metroya kadar götürüyor ve akşamları onu almak için tekrar oraya geliyor. bu böyle uzun bir zaman devam ediyor aralarındaki bağ her geçen gün dahada güçleniyor.
bir gün profesör inmiyor metrodan ve böylece başlıyor hachiko nun dramı. hiç ayrılmıyor ordan her gelen metroya dikiyor gözlerini bekliyor sevdiğini ama sevdiği gelmiyor. 1,2,3...9 sene sürüyor böyle ve hachiko orada yaşamını yitiriyor.
japonlar bu sevgiye bu bağlılığa hayran kalıyor ve hachiko'nun heykelini dikiyor oraya. hachiko'yu da profesörün yanına yatırıyorlar.
çok duygulu ve insanı hüzne gark eden bir film. benim gibi insanlara çok ağır bir yük ama yine de izlemeye değer.
iyi seyirler...
oyuncuları,
richard gere
chico
layla
forrest
joan allen
cary-hiroyuki tagawa
sarah roemer
jason alexander
erick avari
film 1923-1935 yılları arasında japonya'nın akita ilinin odate semtinde yaşayan bir köpeğin hayatından uyarlanmıştır.
tokyo üniversitesinde görev yapan bir profesör dr. hidesaburo ueno küçük bir köpek yavrusu buluyor ve onunla yaşamaya başlıyor. hachiko her sabah babasını metroya kadar götürüyor ve akşamları onu almak için tekrar oraya geliyor. bu böyle uzun bir zaman devam ediyor aralarındaki bağ her geçen gün dahada güçleniyor.
bir gün profesör inmiyor metrodan ve böylece başlıyor hachiko nun dramı. hiç ayrılmıyor ordan her gelen metroya dikiyor gözlerini bekliyor sevdiğini ama sevdiği gelmiyor. 1,2,3...9 sene sürüyor böyle ve hachiko orada yaşamını yitiriyor.
japonlar bu sevgiye bu bağlılığa hayran kalıyor ve hachiko'nun heykelini dikiyor oraya. hachiko'yu da profesörün yanına yatırıyorlar.
çok duygulu ve insanı hüzne gark eden bir film. benim gibi insanlara çok ağır bir yük ama yine de izlemeye değer.
iyi seyirler...
devamını gör...
unutulmaz yeşilçam replikleri
“durun! siz evlenemezsiniz, çünkü kardeşsiniz!”
devamını gör...
yirmili yaşların sıkıcılığı
allah allah.
40'lı yaşlılara, akıl yaşta değil başta demeyin, daha da sıkıcı hale geçirebilirler size o yaşı.*
şaka bir yana, seviyoruz sizi, siz de yaşınızı sevin.
40'lı yaşlılara, akıl yaşta değil başta demeyin, daha da sıkıcı hale geçirebilirler size o yaşı.*
şaka bir yana, seviyoruz sizi, siz de yaşınızı sevin.
devamını gör...
zümrüd-ü anka (yazar)
bunca zamandır hayatıma kattığı sayısız güzellik ve hiçbir koşulda eksik etmediği desteği için kendisine sonsuz teşekkürü borç bildiğim çok değerli ve bir o kadar da tatlış, bir tanecik yazar arkadaşım, minik kuşum, gece tanrıçası.*
uzun zamandır kendisine şöyle güzelinden bir nickaltı yazmak istiyordum. düşüncelerimi toparlamak ve ifade etmekte zorlanan biriyimdir genelde o yüzden de epeyce beklettim minik kuşumu.*
neredeyse sözlüğe geldiğim ilk zamanlardan beri yanımda kendisi. hiçbir zaman ve hiçbir koşulda eksik olmasın da.* hayatımın belki de en zor döneminde tanıdım minik kuşumu. hayata küstüğüm, hayatla bağlarımı koparmak istediğim bir zaman diliminde... sonra bir gün ansızın, güneşin doğuşuyla birlikte gelip büyüleyici ötüşüyle insanın içini yaşama sevinciyle dolduran o tatlı minik kuşlar gibi penceremde belirdi biricik kuşum.*
ve o günden sonra sevgili sözlük, hayatım tam anlamıyla güzelleşmeye başladı. hayaller kurmaya başladık kuşumla beraber. uzun bir yapılacaklar listemiz var mesela:*

minik kuşumla bir karara vardık; pes etmeyeceğiz ve hayallerimizi mutlaka gerçekleştireceğiz.
ama söz verdik. ilk işimiz, paris sokaklarında bisiklet sürmek olacak.*
ve yaşadığımız ve yaşayacağımız bütün zorlukları aşacağız birlikte.
güzel günler göreceğiz,
güneşli günler.

(bu arada umarım kendisine en kısa zamanda şöyle tam istediği gibi minnoş bir kediş bulur ve birlikte günaydın sözlük başlığını kedi fotoları ile istila ederiz kikikikiki)*
şöyle bişi:
hazır buraya kadar gelmişken, birkaç fotomuzu da paylaşmadan gitmeyelim di mi?*

uzun zamandır kendisine şöyle güzelinden bir nickaltı yazmak istiyordum. düşüncelerimi toparlamak ve ifade etmekte zorlanan biriyimdir genelde o yüzden de epeyce beklettim minik kuşumu.*
neredeyse sözlüğe geldiğim ilk zamanlardan beri yanımda kendisi. hiçbir zaman ve hiçbir koşulda eksik olmasın da.* hayatımın belki de en zor döneminde tanıdım minik kuşumu. hayata küstüğüm, hayatla bağlarımı koparmak istediğim bir zaman diliminde... sonra bir gün ansızın, güneşin doğuşuyla birlikte gelip büyüleyici ötüşüyle insanın içini yaşama sevinciyle dolduran o tatlı minik kuşlar gibi penceremde belirdi biricik kuşum.*
ve o günden sonra sevgili sözlük, hayatım tam anlamıyla güzelleşmeye başladı. hayaller kurmaya başladık kuşumla beraber. uzun bir yapılacaklar listemiz var mesela:*

minik kuşumla bir karara vardık; pes etmeyeceğiz ve hayallerimizi mutlaka gerçekleştireceğiz.
ama söz verdik. ilk işimiz, paris sokaklarında bisiklet sürmek olacak.*
ve yaşadığımız ve yaşayacağımız bütün zorlukları aşacağız birlikte.
güzel günler göreceğiz,
güneşli günler.

(bu arada umarım kendisine en kısa zamanda şöyle tam istediği gibi minnoş bir kediş bulur ve birlikte günaydın sözlük başlığını kedi fotoları ile istila ederiz kikikikiki)*
şöyle bişi:
hazır buraya kadar gelmişken, birkaç fotomuzu da paylaşmadan gitmeyelim di mi?*

devamını gör...
kadın yazarlar trollerle sevgili olsun sol frame temizlensin
şeytan iş başında.
devamını gör...
yuan fen
karşılaşacakları kader tarafından belirlenmiş iki insanı bir araya getiren güç anlamına gelen çince sözcük.
devamını gör...
ölümden daha beter olan şeyler
ölmeyi istemektir, içinde bulunduğunuz ruh hâlini, olduğunuz kişiyi sevmemektir.
aynada gördüğünüz kişiyle aranızın limoni olmasıdır.
of çok fena, yazarken öldüm.
aynada gördüğünüz kişiyle aranızın limoni olmasıdır.
of çok fena, yazarken öldüm.
devamını gör...
içi boşaltılmış kavramlar
(bkz: adalet)
devamını gör...

