beynin nikotin yoksunluğu tavan yapmışken belki de yoksunluk krizlerini unutmuşken insanın kendini zehirlemesiyle aldığı derin zevktir.
bir titreme ve ısınma eşlik eder.
devamını gör...

haklı bulamadığım ve bana biraz abartı gelen başlık.

aylar önce x yazarı sözlükte takip etmek için takip et kısmına tıkladığımda takip edemediğimi farkettim. durumu morun binbir tonu, koduyorum öyleyse varım fakat yeri geldi mi kodu'm mu oturturum! diyen iko'ya mesaj attım. durumu izah ettim.
"bilgisayara vur düzelir ya da telefonu aç kapa kendine gelir" dedi. inanılmaz bir fikir bu dedim. denedim. düzeldi mi ? hayır.

sonra kendi çözüm yöntemlerimi denedim. sayfayı yeniledim. başka tarayıcılardan girip, takip etmeyi denedim. sonunda takip etmek istediğim yazarı takip ettim. bu başarıyı yine kendime pay biçmedim ve sözlüğün teknik sorumlusu iko'ya mesaj attım. "ıko sorun halloldu, teşekkürler " dedim. tabi ben yine iko'nun 2,3 kafadan ezberlediği kodlarla ne yapıp edip bu sorunu düzelttiğini düşündüm. pııtt bir yeni mesaj. "ben bir şey yapmadım ki whis" dedi. görüyorsunuz bu kadar da mütevazidir kendisi. ıko'yu yedirmeyiz.

(bkz: onlar konuşur iko belediyesi yapar)
devamını gör...

o hırçınlık hissiyatından dolayı elin siyah oje'ye gitme durumudur. kimisi kıyafete göre kimisi ruh haline göre seçer rengini. bir ara çatlayan ojeler vardı.onu sürüp tırnaklarıma bakınca hırçın mıyım yoksa çatlak mıyım ikileminde kalmıştım.
aslında bunun renklerin insanlar üzerindeki etkisi ile bir alakası olabilir. ama sadece oje renginden bahsediyorsak bu kadar güçlü ruh hâli değişkenliği yaratacağını düşünmüyorum. tabii bir bütün olarak siyahlara bürünme söz konusuysa bir şeyler değişebilir.
yine de kafa göz dalmak için siyah oje'yi harcamayalım derim. onu içiniz açılsın diye sürdüğünüz beyazla da ya da enerjinizi yükselten kırmızı ile de yaparsınız. hatta kırmızı rengin enerjiden öfke'ye geçişi daha hızlı olabilir. buradan da oje rengi dili ve edebiyatı yaptık ya helal olsun.
devamını gör...

"ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi,
tırnaklarıyla düzeltemiyor insan."
didem madak
devamını gör...

kendinden güçsüz gördüklerine zarar vermesi bir erkeğe en çok yakışmayan şeydir. kadınlara, çocuklara,hayvanlara zarar vermek veya kadınlara sen benimsin, bunu yapamazsın,onu giyemezsin,oraya gitme, buradan geçme gibi psikolojik baskı ve şiddet uygulayarak adeta kadının üzerinde hak iddia etmesidir... sevgilisi, kız kardeşi veya annesi kim olursa olsun onun bir birey olduğunu ve kimseye boyun eğmek zorunda olmadığını, bu şiddeti hak etmediğini bilmemesidir.
unutmayın ki erkek olmak doğuştan gelen cinsiyete bağlı bir şey fakat adam olmak karakter meselesidir, sonradan kazanılır. yaşınız büyüdükçe değil, karakteriniz geliştikçe adam olursunuz. 'ben erkeğim istediğimi yaparım ama sen kadınsın otur oturduğun yerde' diye düşünen erkekler yerine 'ben adamım ve hiç kimsenin üzerinde hak iddia etmeye hakkım yok çünkü karakter sahibi bir birey olmak bunu gerektirir' diye düşünen insanlar olabilmeniz dileğiyle...
devamını gör...

29 ocak 2021 günün ünlüsü seçilen yazarımız.
devamını gör...

hüseyin turan.
kedi
bir dönem kullandım.
o dönemi gelen için buraya bırakıyorum.
devamını gör...

kendimi tanıdım. hayatımdaki en yabancı kişi benmişim, bunu farkettim. kendim hakkımda bilmem gereken her şeyi öğrendim. hayatın koşturmacasında ister istemez kendimizi ihmal ediyoruz. karantina sayesinde kendime fazlasıyla zaman ayırdım*.

okumayı hedeflediğim ama bir türlü yeterli vakit bulamadığım için ertelediğim kitapların çoğunu okudum. yeni şarkılar, filmler keşfettim. kendime ait bir şarkı zevkim oluştu. bunların hepsi benim için çok özel.
devamını gör...

makale yazmaktan daha gurur vericidir. emek vermiş bir yerlerde yayımlamışsın çalışmanı. sonra birileri bu makalenden yararlanıp kendi çalışmalarına referans olarak gösteriyor. bence harika bir duygu. geçtiğimiz günlerde başıma geldi ondan biliyorum.
devamını gör...

bu başlığı ekşi sözlüğe açman gerekirdi, bundan bize ne.
devamını gör...

çağcıl kaynaklarda 'waterloo savaşı' olarak da anılsa aslında 'waterloo muharebesi' (ing. battle of waterloo; fr. la bataile de mont-saint-jean), bir savaş olmaktan ziyade kesinlikle muharebedir; çünkü bir gün içinde (18 haziran 1815) olup, bitmiştir. nitekim tdk sözlüğüne göre muharebe kelimesi, 'savaşta yapılan çarpışmalardan her biri' anlamına gelir. (türkçeye arapçadan geçmiştir.) (örneğin ligny muharebesi, waterloo’dan iki gün önce 16 haziran 1815’te olmuştur.)

waterloo muharebesi, belçika'nın brüksel şehrinin 14,5 km ve waterloo kasabasının (o dönemde köy) 2 km uzağında gerçekleştiği için bu isimle anılır.

aslında muharebede fransız ordusu, hem moral hem de askeri teçhizat bakımından üstündür. nitekim bonaparte, ilerleyen yaşına ve hastalığına rağmen yine de iyi bir iş çıkarmak üzereyken bu muharebede talihi ters dönmüştür. muharebeyi kazanmak için elindeki tüm enstrümanları kullanmaktan çekinmemiştir: örneğin, o güne dek hiç yenilmemiş ve hiç kaçmamış imparatorluk muhafızlarını (le garde imperiale) dahi yedi tabur olarak savaşa sürmüştür. muhafızların görünmesi (muharebenin sonlarına doğru) orduya yeni bir canlılık getirmiştir. ancak wellington, tehlikeyi daha muhafızlar yürümeye başlarken görmüştür. eli silah tutan herkesi meşhur yokuşunun arkasına silah doldurtup yere yatırmıştır. yaşlı muhafızlar, merkezi kırdık sanarak yokuşu tırmanıp tepesine geldiklerine ingilizler ayağa kalkarak çok yoğun bir yaylım ateşiyle ilk bel sırayı düşürmüştür. muhafızlar direnmiştir ancak ilk anlık şaşkınlığı üzerlerinden atamamıştır. çok yoğun zayiat verip çekilmeye başladıklarında ise fransız ordusunda moral sıfıra inmiştir. zira yaşlı muhafızların kaçtığını daha gören duyan olmamıştır. onlar da kaçıyorsa bu iş bitmiştir diye düşünülmüştür.

muhafızlar kaçmaya başladıkları zaman wellington, hücum işareti vermiştir. birleşik prusya, hollanda ve geriye ne kaldıysa ingiliz ordusu, fransız ordusuna son bir hücuma kalkmış ve sonuçta fransa yenilmiştir.

savaşın hemen sonunda ingilizler kaçmayan ancak teslim de olmayan yaşlı muhafızlara artık savaşın bittiğini, silahlarını indirmelerini telkin etmiştir ancak muhafızlar ölmeyi seçmiştir. “la garde meurt, elle ne se rend pas!” (muhafız ölür, teslim olmaz) diyerek silahlarını ingilizlere doğrultmuş ve nihayetinde vurulmuşlardır.

fransız ordusu, 51 bin kişiyle geldiği meydanda 28 bin ölü ve yaralı, 8 bin esir ve 15 bin kayıp bırakmıştır. ingilizler ve müttefikleri hollandalılar 17 binlik ordularından 3500 ölü, 10.200 yaralı, 3300 kayıp vermiştir. prusyalıların 7 binlik kolordusunun 1200’ü ölü, 4400’ü yaralı, 1400’ü kayıptır. (bu da öyle bir savaş alanı zayiatıdır ki o sayıya ulaşmak için 15 saat boyunca her beş dakikada bir tam yüklü bir jumbo jetin düşmesi ve kimsenin kurtulamaması gereklidir.)

wellington'un biyografilerinden biri bu muharebe hakkında yapılabilecek en doğru yorumu yapmıştır. şöyle özetlenebilir: "napolyon boneparte, wellington'un ispanya'da verdiği savaşları incelemeye tenezzül etmemişti, hatta bu savaşlarda wellington'un evire çevire benzettiği soult'un öğütlerini bile dinlemedi. bu yüzden napolyon savaş meydanına çıktığında, kare formasyonlarında ingiliz piyadesinin ne yapabileceğini bilmiyordu. onları daha önceki savaşlarda darmadağın ettiği kıta avrupasının yarım askerleri sandı. gerçekten de ingilizlerin yanında savaşan belçikalı ve hollandalılar napolyon'un beklediği gibi darmadağın oldu ama çoğu ispanya'da demir dük'ün emri altında savaşmış ingiliz piyadesi, bazı birlikler son adamına kadar ölse de yerinden kıpırdamadı. napolyon hatasının bedelini önce tüm süvarileriyle, sonra tüm ordusuyla ödedi."

tarihçilerin bir çoğuna göre bu muharebe, 19. yüzyılın en önemli muharebelerinden biridir. öyle ki; avrupa'nın kaderi bu muharebe ile değişmiştir.

bu muharebeyi victor hugo da 'sefiller' adlı eserinde destansı bir dille anlatır. hugo, yukarıdaki cümleyi desteklercesine, "waterloo bir muharebe değildir, dünyanın yüzünün değişmesidir" der.

son not: bu muharebenin kader anı, (bkz: stefan zweig) (bkz: insanlığın yıldızının parladığı anlar) isimli kitabından okunabilir.
devamını gör...

en kötü ihtimalle evdeyiz
borçlar aldı başını gitti dipteyiz
korona canımızı almasa bile
bu ülkede gün gün ölmekteyiz.
devamını gör...

iki kitap için sözlüğü boş tanıma boğmaya gerek var mı cidden
devamını gör...

cinayete teşebbüsten yargılanması gereken şahıs.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

özgüvensizliğine sevgilisini kurban ederek özel hayatını arkadaş ortamına meze eden erkektir. abartı anlatımlarıyla ben boğayım, ben aygırım , en iyi ben seks yaparım, en aykırı ben öpüşürüm mesajı vermeye çalışır. dinleyen gerizekalılar da ondan farksızdır. "lan sen ne geniş adamsın sus gevşek" diyerek kalkıp ağzına 2 tokat atan babayiğitlerin olmayacağı ortamdır genelde. keşke olsadır.
devamını gör...

resmen nankör kedi, olum seni oralet fabrikasına müdür yaptık! bütün gün beleş kivi içip yeşil dille mask gibi dolanıyorsun fabrikada, kadın beyaz yakalara da yazılıyormuşsun, bu son damlaydı. doğru muhasebeye!
devamını gör...

evin/ bulunduğum odanın aşırı düzenli olmasından çok rahatsız oluyorum. yani öyle çok dağınık da olmaz ama bir yeri mutlaka hafif dağıtır öyle otururum.

annem temizlik hastasıydı ben çocukken. ev hep çamaşır suyu falan kokardı eşyaları 1 cm oynatamazdık yerinden, yere bir damla su damlatmazdık kıyamet kopardı yoksa. o günlerin acısını şimdi çıkarıyorum gibi bişi. ters tepti bende nefret ederim çok düzenli olmaktan.
devamını gör...

iyiler kazanacak.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim