dolmuşta ineceğim deme şekilleri
ışıklarda tükür beni reis.
kaptan sal beni müsait bir yerde.
kral at beni burda.
hafız aç kapıyı da ben kaçayım.
ben böyle derim hep.
kaptan sal beni müsait bir yerde.
kral at beni burda.
hafız aç kapıyı da ben kaçayım.
ben böyle derim hep.
devamını gör...
geceye yaşamak için bir sebep bırak
hayallerim ve gerçekleşme ihtimalleri.
devamını gör...
arkadaşlık sitelerinde ciddi ilişki arayan kadınlar
yerilmesi gereksiz olandır. istediği yerden istediği türde bir ilişki aramakta özgürdür. kimseyi de bağlamaz.
arkadaş ortamında tanışıp evlenenlerin evliliği de pek mükemmel sanki, hiç belli olmuyor o işler.
arkadaş ortamında tanışıp evlenenlerin evliliği de pek mükemmel sanki, hiç belli olmuyor o işler.
devamını gör...
cross race etkisi
cross race etkisi, kendi ırkından olmayan insanları ayırt etmekte zorlanma hali olarak açıklanabilir. bu algı sorununa en güzel örnek biz çinli, japon veya korelileri hep aynı kişiler gibi görmemiz ve bu milletler arasındaki fizksel farkları göremememiz olabilir. bunun nedeni, beynimizin insanları gördüğünde farklılığına göre algılamasıdır. gözleri çekik birini gördüğümüzde beynimiz bizden faklı olan çekik gözünü ilk olarak algılıyor. diğer farklılıkları kodlamaya gereksinim duymuyor. durum böyle olunca bütün çekik gözlüler bize aynı millettenmiş gibi geliyor.
--! spoiler !--
göz çekikliği kulak hizasında ise çinli,
yukarı doğru ise japon,
aşağı doğru ise korelidir
--! spoiler !--
--! spoiler !--
göz çekikliği kulak hizasında ise çinli,
yukarı doğru ise japon,
aşağı doğru ise korelidir
--! spoiler !--
devamını gör...
ön yargı
dünya üzerinde yıkılması imkansız tek duvar.
sahi bunun yıkılamaz olduğunu düşünmek ile de bir ön yargı oluşturuyorum.
imkansız değil de zor mu demeli?
belki de yıkmak gerekmiyordur. belki sadece parmak uclarına yükselip dünyaya o duvarın ardından bakmalı sadece.
sahi bunun yıkılamaz olduğunu düşünmek ile de bir ön yargı oluşturuyorum.
imkansız değil de zor mu demeli?
belki de yıkmak gerekmiyordur. belki sadece parmak uclarına yükselip dünyaya o duvarın ardından bakmalı sadece.
devamını gör...
astrolojiye inançtaki artış
insanların en temel sorunlarından birisi inanmaktır çünkü bir şeye inanmadan yapamıyorlar, yaşayamıyorlar her şeye körü körüne inanıp kendilerini bir şeylerle meşgul edebildiklerini ya da inandıkları şeye ait olduklarını düşünüyorlar. düşünsenize birisiyle tanışıyorsunuz ve sizinle tanışmak için fikirlerinizi sormak yerine burcunuzu öğrenmek istiyorlar çok absürt değil mi?
devamını gör...
sözlük radyosu toplantısı
bu toplantı ne güzel bir toplantı, bu toplantı'nın sunucuları ne güzel sunuculardı! ortaya çok güzel işler çıkacak.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının sevdiği şarkıcılar
barış manço tek başına bütün duygularımı karşılıyor enerjiksen dinle mutluysan dinle mutsuzsan dinle her şekilde dinlenir aşırı keyifli
*barış manço severlere sesversus acapellasını öneririm
*barış manço severlere sesversus acapellasını öneririm
devamını gör...
otomatik leyla ekartörü
prof. dr gazi yaşargil'in beyin ameliyatlarında kullanılmak üzere tasarlamış olduğu alet. hikayesini şöyle anlatıyor kendisi:
''beyne girmek çok zordur. çünkü kafatasını açtığınızda kemiği bir külçe gibi karşınıza çıkar. fakat sizin girmek istediğiniz yer bu külçenin altındadır. hocalarımız 1920 senesinde bu külçeden çok korkmuşlar. ilk önde gidenler, ilk defa alın
kısmını yavaşça kaldırıp, şakağı kaldırıp, lobar traksiyonlar yapmışlar, yani beyin loblarını çekmişler. bizler bunu yaparken, genç asistanlara bir spatula verilir. asistan bunu elinde tutar ve belli bir dengede çeker ki hoca rahatça çalışabilsin. ben de bunu hocamdan öğrendim. en azından iki yıl o spatulayı sadece tuttum. hayatım onu tutmakla geçti. ama 10 dakika sonra bu elinizdeki mafsal bir acımaya başlar ki sormayın. o acıyı yenmek zorundasınız; çünkü yenemezseniz duramazsınız. duramazsanız ameliyatı engellersiniz. o acıyı yenip, işinizi yapmak zorundasınız. bu bir maharettir. acıya dayanmak. ben bir yandan bu görevimi yaparken düşünüyordum da: neden bunu otomatik bir şekilde tutamıyoruz diye? kızım o senelerde 6-7 yaşlarında. annesinin inciden yapılmış boyunluğunu almış, kafasından geçirmeye çalışmış. tabii bu sırada kolye kopmuş, inciler etrafa saçılmış. bana koştu. bak bunlar koptu dedi. beraberce gittik kolyeyi toparlamak için. ben, kolay olsun diye naylon ipliğe geçirdim incileri. fakat naylon ipliğe düğüm atmak çok zor. kaymaz, tutmaz, oturmaz. tam bu sırada bir parçasını çekerken bir de ne göreyim: o boncuklar teker tekerken birden bire bütün bir zincir oldu. oluşan zincir bambaşka bir kıymet demek. kendine mahsus fiziki kıymet. kendi kendine durabiliyor. işte buldum dedim. spatulanın yerine geçecek, kendi kendine durabilen şeyi. sonra o boncukları çelikten yaptılar. içerisine bir zincir soktular. bu zincire ekartör deniyor. ben ona leyla adını verdim''
anlaşıldığı üzere leyla, gazi yaşargil'in kızının ismidir. gazi yaşargil'in bir de oğlu vardır: can. onun hikayesi ise bambaşkadır...
''beyne girmek çok zordur. çünkü kafatasını açtığınızda kemiği bir külçe gibi karşınıza çıkar. fakat sizin girmek istediğiniz yer bu külçenin altındadır. hocalarımız 1920 senesinde bu külçeden çok korkmuşlar. ilk önde gidenler, ilk defa alın
kısmını yavaşça kaldırıp, şakağı kaldırıp, lobar traksiyonlar yapmışlar, yani beyin loblarını çekmişler. bizler bunu yaparken, genç asistanlara bir spatula verilir. asistan bunu elinde tutar ve belli bir dengede çeker ki hoca rahatça çalışabilsin. ben de bunu hocamdan öğrendim. en azından iki yıl o spatulayı sadece tuttum. hayatım onu tutmakla geçti. ama 10 dakika sonra bu elinizdeki mafsal bir acımaya başlar ki sormayın. o acıyı yenmek zorundasınız; çünkü yenemezseniz duramazsınız. duramazsanız ameliyatı engellersiniz. o acıyı yenip, işinizi yapmak zorundasınız. bu bir maharettir. acıya dayanmak. ben bir yandan bu görevimi yaparken düşünüyordum da: neden bunu otomatik bir şekilde tutamıyoruz diye? kızım o senelerde 6-7 yaşlarında. annesinin inciden yapılmış boyunluğunu almış, kafasından geçirmeye çalışmış. tabii bu sırada kolye kopmuş, inciler etrafa saçılmış. bana koştu. bak bunlar koptu dedi. beraberce gittik kolyeyi toparlamak için. ben, kolay olsun diye naylon ipliğe geçirdim incileri. fakat naylon ipliğe düğüm atmak çok zor. kaymaz, tutmaz, oturmaz. tam bu sırada bir parçasını çekerken bir de ne göreyim: o boncuklar teker tekerken birden bire bütün bir zincir oldu. oluşan zincir bambaşka bir kıymet demek. kendine mahsus fiziki kıymet. kendi kendine durabiliyor. işte buldum dedim. spatulanın yerine geçecek, kendi kendine durabilen şeyi. sonra o boncukları çelikten yaptılar. içerisine bir zincir soktular. bu zincire ekartör deniyor. ben ona leyla adını verdim''
anlaşıldığı üzere leyla, gazi yaşargil'in kızının ismidir. gazi yaşargil'in bir de oğlu vardır: can. onun hikayesi ise bambaşkadır...
devamını gör...
kapitalizm
bugün size kapitalizmi anlatayım. kapitalizm kapitalden gelir. iktisatta çeşitli üretim faktörleri yer alır. analizlerde basitleştirici yöntem olarak sermaye ve emek kullanılır. emek zaten beşer faktörlüdür. sermaye ise bir stok değişkendir. kapital aslında sermayeyi en temelinde parayı temsil eder. bir de temel kural vardır. yatırımcı sermayesini ortaya koyar, yatırım yapar, istihdam sağlar diye. ilk bakışta bu da kulağa çok hoş gelir. bunda problem nedir diye sorabilirsiniz? evet görünürde öyledir, ancak keynes'in iradesiyle yatırımcı hayvani hırslarla yatırım yaptıkça daha fazla kazanmayı tercih eder. daha fazla kazanmak isteyen kapitalist öncelikle maliyetleri düşürmek ister. çünkü kâr toplam maliyetin toplam hasıladan çıkarılmasıyla elde edilir. ( π=tr-tc) her şeye kar güdüsüyle yaklaşan yatırımcı belli bir zaman sonra artık sadece paraya bakar. örneğin kıyılardan yararlanma hakkı tüm vatandaşlara ait bir haktır. kapitalizm bunu gösterişle şaşaaa ile birleştirir kıyıya 5 yıldızlı otel diker, bedavaya yapacağınız tatilin 1 haftası için 10000tl hizmet bedeli ödersiniz. bakkalın 10 tl'ye sattığı bir ürünü market 9 tl'ye satar. çünkü bakkal 5 adet satsa (10*5=50tl), market 100 tane satar (9*100=900tl). sürümden kazanır. kapital her zaman kazanmaya odaklıdır. bir ileri aşaması finans kapitaldir. üretimden elde ettiği kazançla yetinmeyen kapitalist paradan para kazanmaya odaklanır. faizden kazanır, borsadan kazanır ama hep kazanır. kısacası beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayana kadar bu sistem devam edecektir. arada kriz çıkar, çünkü kriz dönemleri sermayenin rövanş alma dönemleridir. (boratav) kriz sonrası emekçi sınıf kaybederken sermaye sahipleri servetlerini artırır. öte yandan, sistemin devamlılığı için sürekli reklamlar oynar. size para harcamak için her şeyi denerler. siz harcadıkça daha fazla kazanırlar. yani 10 çift ayakkabısı olana 11. çifti aldıran sistem de kapitalizmdir. 11 eylül'de ikiz kuleleri yıktıran da kapitalizmdir. ırak'ta bir gecede 3 milyon müslümanı katlettiren de kapitalizmdir.
devamını gör...
mutlu bir ilişkinin sırrı
mutlu bireylere sahip olan ilişkidir.
zira mutlu ilişki olmaz. ilişki olur, içindeki bireyler mutlu ya da mutsuz olur. eğer siz hayata güzel bir pencereden bakmıyorsanız ve de kendi kendinize mutlu değilseniz haliyle ilişki esnasında da mutluluğu yaşayamayacaksınızdır.
bir örnek vermek istiyorum kuzenimin 7 yıllık bir ilişkisi vardı. o kadar zaman geçti diye de artık evlenelim diye düşünüyorlardı. ama sürekli bir ayrılıp barışma halindeydiler. ve birlikte (her ne kadar onlar aksini söyleseler de) mutlu değillerdi. yalnızken bizim canımız sıkılıyor deyip her organizasyona bizi de davet ediyorlardı.
kendilerine - birbirlerine tahammülü kalmamış insanlar eğlenmek için medeti, başkalarında arıyordu. şundan bahsetmiyorum grupla daha güzel olan, daha çok eğlenilen aktiviteler de elbette var ama başbaşa olmak istenilmez hale geldiyse bu artık kurtarılamaz bir hal almıştır. bunun eskimekle ilgili olduğunu düşünüyordum. bir gün sordum, ne zamandır böyle? eee biz en başından beri böyleyiz, yanıtını aldım. yani onlar mutlu olmayı bilmedikleri için eksikliğinin de farkında değildi.
kanaatimce birini ayrı kaldığında özlüyorsan, planlarına severek dahil ediyorsan ve de o da bunlara isteyerek dahil oluyorsa işte orada mutlu insanlar ve doğru bir ilişki vardır.
zira mutlu ilişki olmaz. ilişki olur, içindeki bireyler mutlu ya da mutsuz olur. eğer siz hayata güzel bir pencereden bakmıyorsanız ve de kendi kendinize mutlu değilseniz haliyle ilişki esnasında da mutluluğu yaşayamayacaksınızdır.
bir örnek vermek istiyorum kuzenimin 7 yıllık bir ilişkisi vardı. o kadar zaman geçti diye de artık evlenelim diye düşünüyorlardı. ama sürekli bir ayrılıp barışma halindeydiler. ve birlikte (her ne kadar onlar aksini söyleseler de) mutlu değillerdi. yalnızken bizim canımız sıkılıyor deyip her organizasyona bizi de davet ediyorlardı.
kendilerine - birbirlerine tahammülü kalmamış insanlar eğlenmek için medeti, başkalarında arıyordu. şundan bahsetmiyorum grupla daha güzel olan, daha çok eğlenilen aktiviteler de elbette var ama başbaşa olmak istenilmez hale geldiyse bu artık kurtarılamaz bir hal almıştır. bunun eskimekle ilgili olduğunu düşünüyordum. bir gün sordum, ne zamandır böyle? eee biz en başından beri böyleyiz, yanıtını aldım. yani onlar mutlu olmayı bilmedikleri için eksikliğinin de farkında değildi.
kanaatimce birini ayrı kaldığında özlüyorsan, planlarına severek dahil ediyorsan ve de o da bunlara isteyerek dahil oluyorsa işte orada mutlu insanlar ve doğru bir ilişki vardır.
devamını gör...
brokoli
haşlanıp pilav ile tüketilmeside güzel olan sebze.
devamını gör...
türk isminin kökeni
türemek fiilinden gelir. -ik yapım ekiyle türük halini almıştır. türemiş ya da yaratılmış olan manasına gelir. türkçede aynı mantıkla türetilmiş kelimelere örnek olarak açık, yıkık, büyük, sönük verilebilir. türemek fiilinin kökü töz kelimesidir. eski türkçede "r" sesi bulunmaz. türki dillerin birçoğunda da z-r değişimi yaşanmış ve bugünkü formuna ulaşmıştır.
ziya gökalp'in teorisi gramer olarak hatalıdır. çincedeki miğfer karşılığı da doğru değildir.
ziya gökalp'in teorisi gramer olarak hatalıdır. çincedeki miğfer karşılığı da doğru değildir.
devamını gör...
öz çocuğuna bakmayı başarı sanmak
düzgün yetiştirmek başarıdır fakat 9 ay karında taşımayı ya da bilmem kaç sene emzirmeyi başımıza kakmasalar daha iyi olur. sonuçta ben istemedim dünyaya gelmeyi ya da senin karnında büyümeyi.
devamını gör...
ekşi sözlük çaylaklarının normal sözlük’e doluşması
ekşide dikiş tutturmak için çok özel meziyetler , nitelikler aranmadığı gerçeği apaçık ortadayken,
yapilan bu analizin büyük oranda yanlış olduğunu düşündüren durum .
ekşiye, inciye, uludağa vs. ye vurup durmanın, iyi birşey olmadığı konusunda başlık bile açmışken, insan faktörü üzerinden,
ekşiyi veya bir başkasını alıp, buranın veya bir başkasının üstüne konumlandımayı da doğru bulmadığım durum .
yapilan bu analizin büyük oranda yanlış olduğunu düşündüren durum .
ekşiye, inciye, uludağa vs. ye vurup durmanın, iyi birşey olmadığı konusunda başlık bile açmışken, insan faktörü üzerinden,
ekşiyi veya bir başkasını alıp, buranın veya bir başkasının üstüne konumlandımayı da doğru bulmadığım durum .
devamını gör...
küçük şeylerle mutlu olmak
(bkz: kendi kendine yetebilen insan) çok huzur ister, bunun da büyük beklentilerle olmayacağını fark eder. kader, kısmet diyip ne varsa aşımızda onu yeriz taktiğiyle hayata tutunur.
devamını gör...
matah
mal, eşya veya kimsenin sanıldığının aksine çok da değerli olmadığı anlamında, küçümsemek için kullanılır.
“ çok da matah biri değil.”
edit: madah- matah düzeltme için sayın sillage’ ye teşekkürler.
“ çok da matah biri değil.”
edit: madah- matah düzeltme için sayın sillage’ ye teşekkürler.
devamını gör...


