köylü yazardan ironiler
kardeşim, diyorum abi diyor ve gerçekten yetiyor, gerçekten çok değerli bir insan , allah razı olsun, kimseyi kırmaz üzmez , elinden geleni yapar, konuşur güldürür, güler , daha ne olsun, sağol kardeşim.
devamını gör...
sürekli kendisini öven insan
sorunlu insandır. bakın, narsistlik ya da kendini beğenmişlik değildir bu. bu, daha farklı bir durum. bir insanda ne eksikse en çok ondan bahseder. sürekli "ben ben ben" diyen birinin de ciddi benlik problemi vardır bence.
devamını gör...
europa universalis 4
yaklaşık 380 saat oynadığım bir oyundur kendileri. bu saatleri gerçekten zevk alarak geçirdiğimi söylemek istiyorum ama oyunda bazı şeyler var ki beni hafiften oyunu bırakmaya itti. uzun bir süredir de oynamadım.
1- tekrar etme:
oyunda başınıza gelebilecek iki tane şey var, ya küçük bir ülke alır ve onu büyütürsünüz ya da büyük bir ülke alır onu daha da büyütürsünüz. bu oyunda asla küçülme yok. büyüdükçe sadece güçleniyorsunuz. tek kısıt hızlı büyümemeniz. aldığınız yerleri core yaparsanız ve koalisyon yemezseniz sıkıntı yok. bu, gerçekçiliğe çok büyük bir darbe. tamam bu bir oyun ama bence bu konuda gerçeğe biraz daha benzemeliydi. büyük ülkeler büyümekle ilgili sıkıntılar yaşasaydı. bu oyuna göre belli bir büyüklüğe ulaşan her ülke tüm dünyayı fethetmeliydi. bu özelliği hiç sevmedim. büyük ülkeler neden çöker kısmını hiç anlatmamış ve bu da oyunun zevkini almış. bu oyunda sadece büyümek var. bu yüzden de belli bir yerden sonra sıkıyor ve rakibiniz kalmıyor. işte, bu sıkıcı kısma ne zaman ulaşacağınız ilk başta aldığınız ülke ile alakalı. keşke ülke büyüdükçe bu sefer de onu dağılmadan tutmaya çalışmakla uğraşabilsek ama ne yazık ki böyle bir şey yok.
2- bilime ulaşma:
osmanlı alıyorum, biraz para veriyorum cebimden ve şak! artık rönesanstayız. biraz zaman geçiyor ve ben para biriktiriyorum, sonra vakti geliyor ve şak! artık osmanlı reformu da yaşıyor. 1800lere gelmeden osmanlı aydınlanmayı bile yaşıyor. böyle bir şey yok. bilime bu kadar kolay ulaşmak aşırı sıkıcı olmuş. avrupa ile oynarken tamam ama avrupa dışında oynarken bilimin yayılmasını beğenmedim. osmanlı ile yıllar boyunca bilimden nasipleneceğiz diye kıvranmalı, bu sırada da elimizdekileri korumak için çaba sarf etmeliydik. peki oyunda olan ne? para ver bilimi al ve genişlemeye devam et. daha çok genişleyip daha çok para kazan ve bilim gelirse al. bunun çözümü de yeni teknolojilerle açılan birimleri daha güçsüz yapmak değil, osmanlı'nın institution almasını bir şekilde zorlaştırmak. ben şahsen osmanlıyı belli bir yere getirip sonra avrupadan geri kalmamak için uğraşmayı tercih ederim ama oyunda öyle değil. hindistanda bile biraz mana yatırıp institution alabiliyorsunuz. öh yani.
3- oyunun bizi tarihsel olmaya zorlaması:
bu aslında bir zorunluluk değil ama yine de verdiği avantajlar o kadar yüksek ki insan mecburen iyi oynamak için tarihsel devam etmek zorunda kalıyor. yani zamanında osmanlı padişahları durum onu gerektirdiği için belli yerleri fethetmiş ama ben oyunu oynarken aynı şartlar oluşmuyor ki o zaman neden bana aynı sıra ile belli yerleri fethetmemi gerektiren görevler veriyorsun? sanki illa tarihteki aynı sıra ile devam etmem gerekiyor. sandbox olmasını ve görev ağaçlarının hiç olmamasını tercih ederdim veya olacaksa bile tarihteki sıra ile olmamasını isterdim. sonuçta zamanında o yeri fetheden kişi kendi zamanına göre uygun görmüş ama bu oyunda şartlar farklı her şey farklı ben niye o zamanki ile aynı şeyi yapmaya uğraşayım? sevemedim bu özelliği de.
4- poplar olmaması:
oyunda bilimi ve teknolojiyi bulmak krala bu kadar dayanmamalı. aksine, victoria 2 gibi poplar (population, şehirde yaşayan insanlar) olmalı her şehirde yaşayan ve bunlar bilim üretmeli ama eğer bu olmuyorsa da şehir şehir bölünmeli. şimdiki halinde teknolojileri sanki kralım buluyormuş gibi oluyor. oyun mana puanlarına fazla bağlı. bence bu da değişmeli. kral salak olursa ülke şak diye çöküyor, iyi olursa hemen şahlanıyor. böyle deyince gerçekçi oldu mu evet ama iyi kralların ülkeyi şahlandırması bu oyundaki ile aynı sebeplerden dolayı değil.
1- tekrar etme:
oyunda başınıza gelebilecek iki tane şey var, ya küçük bir ülke alır ve onu büyütürsünüz ya da büyük bir ülke alır onu daha da büyütürsünüz. bu oyunda asla küçülme yok. büyüdükçe sadece güçleniyorsunuz. tek kısıt hızlı büyümemeniz. aldığınız yerleri core yaparsanız ve koalisyon yemezseniz sıkıntı yok. bu, gerçekçiliğe çok büyük bir darbe. tamam bu bir oyun ama bence bu konuda gerçeğe biraz daha benzemeliydi. büyük ülkeler büyümekle ilgili sıkıntılar yaşasaydı. bu oyuna göre belli bir büyüklüğe ulaşan her ülke tüm dünyayı fethetmeliydi. bu özelliği hiç sevmedim. büyük ülkeler neden çöker kısmını hiç anlatmamış ve bu da oyunun zevkini almış. bu oyunda sadece büyümek var. bu yüzden de belli bir yerden sonra sıkıyor ve rakibiniz kalmıyor. işte, bu sıkıcı kısma ne zaman ulaşacağınız ilk başta aldığınız ülke ile alakalı. keşke ülke büyüdükçe bu sefer de onu dağılmadan tutmaya çalışmakla uğraşabilsek ama ne yazık ki böyle bir şey yok.
2- bilime ulaşma:
osmanlı alıyorum, biraz para veriyorum cebimden ve şak! artık rönesanstayız. biraz zaman geçiyor ve ben para biriktiriyorum, sonra vakti geliyor ve şak! artık osmanlı reformu da yaşıyor. 1800lere gelmeden osmanlı aydınlanmayı bile yaşıyor. böyle bir şey yok. bilime bu kadar kolay ulaşmak aşırı sıkıcı olmuş. avrupa ile oynarken tamam ama avrupa dışında oynarken bilimin yayılmasını beğenmedim. osmanlı ile yıllar boyunca bilimden nasipleneceğiz diye kıvranmalı, bu sırada da elimizdekileri korumak için çaba sarf etmeliydik. peki oyunda olan ne? para ver bilimi al ve genişlemeye devam et. daha çok genişleyip daha çok para kazan ve bilim gelirse al. bunun çözümü de yeni teknolojilerle açılan birimleri daha güçsüz yapmak değil, osmanlı'nın institution almasını bir şekilde zorlaştırmak. ben şahsen osmanlıyı belli bir yere getirip sonra avrupadan geri kalmamak için uğraşmayı tercih ederim ama oyunda öyle değil. hindistanda bile biraz mana yatırıp institution alabiliyorsunuz. öh yani.
3- oyunun bizi tarihsel olmaya zorlaması:
bu aslında bir zorunluluk değil ama yine de verdiği avantajlar o kadar yüksek ki insan mecburen iyi oynamak için tarihsel devam etmek zorunda kalıyor. yani zamanında osmanlı padişahları durum onu gerektirdiği için belli yerleri fethetmiş ama ben oyunu oynarken aynı şartlar oluşmuyor ki o zaman neden bana aynı sıra ile belli yerleri fethetmemi gerektiren görevler veriyorsun? sanki illa tarihteki aynı sıra ile devam etmem gerekiyor. sandbox olmasını ve görev ağaçlarının hiç olmamasını tercih ederdim veya olacaksa bile tarihteki sıra ile olmamasını isterdim. sonuçta zamanında o yeri fetheden kişi kendi zamanına göre uygun görmüş ama bu oyunda şartlar farklı her şey farklı ben niye o zamanki ile aynı şeyi yapmaya uğraşayım? sevemedim bu özelliği de.
4- poplar olmaması:
oyunda bilimi ve teknolojiyi bulmak krala bu kadar dayanmamalı. aksine, victoria 2 gibi poplar (population, şehirde yaşayan insanlar) olmalı her şehirde yaşayan ve bunlar bilim üretmeli ama eğer bu olmuyorsa da şehir şehir bölünmeli. şimdiki halinde teknolojileri sanki kralım buluyormuş gibi oluyor. oyun mana puanlarına fazla bağlı. bence bu da değişmeli. kral salak olursa ülke şak diye çöküyor, iyi olursa hemen şahlanıyor. böyle deyince gerçekçi oldu mu evet ama iyi kralların ülkeyi şahlandırması bu oyundaki ile aynı sebeplerden dolayı değil.
devamını gör...
stephen blumberg
5,3 milyon dolar değerinde 23.600 tane kitabı çaldıktan sonra yakalanan bibliyoman.
[ (bkz: bibliyomani) ]
çocukken, yıkılması kararlaştırılan victoria dönemine ait evlerin kapı kollarını, renkli cam parçalarını falan toplayıp biriktirirmiş blumberg. o dönemin mimarisine olan ilgisi önce o konuyla ilgili kitaplarla tanıştırmış onu. daha sonra da kitapları biriktirmeye, hatta çalmaya başlamış.
90'lı yıllarda tutuklandığında 71 ay ve 200.000 dolar para cezasına çarptırılmış. duruşmanın yapıldığı zamanlarda olaya müdahil olan bir doktor, blumberg'in gençlik dönemlerinde şizofrenik sanrılar gördüğünü ve çok defa hastaneye kaldırıldığını ortaya çıkarmış. biriktirdiği/çaldığı şeyleri, yapılması planlanan yıkımlardan korumak amacıyla çaldığını itiraf etmiş. blumberg, önemli ve nadir eşyalara, sıradan insanların erişmesinin hükümet tarafından engellediğine inanıyormuş ve bu planı boşa çıkarmak için, bu eşyaları "özgürleştirmeye" karar vermiş. yani tüm bu çalma olaylarının arkasında, varlığına inandığı bir komplo teorisi yatmaktaymış.
tutuklandıktan bir süre sonra serbest kalmış ama birkaç sene sonra da antika hırsızlığından yeniden tutuklanmış. bir şekilde yeniden çıkmış ve birkaç yıl sonra da bir evi soyduğu için tekrar tutuklanmış.
***
tutuklanan insanların psikolojik rahatsızlığı olduğu tespit edildiğinde salınmaları ilginç. bir insanı işlediği bir suçtan sonra, durumuna bağlı olarak ya tedavi edersin ya da mahkûm. bırakıp bırakıp başkalarına zarar vermesine sebep olanları da tutuklamak gerek bence.
[ (bkz: bibliyomani) ]
çocukken, yıkılması kararlaştırılan victoria dönemine ait evlerin kapı kollarını, renkli cam parçalarını falan toplayıp biriktirirmiş blumberg. o dönemin mimarisine olan ilgisi önce o konuyla ilgili kitaplarla tanıştırmış onu. daha sonra da kitapları biriktirmeye, hatta çalmaya başlamış.
90'lı yıllarda tutuklandığında 71 ay ve 200.000 dolar para cezasına çarptırılmış. duruşmanın yapıldığı zamanlarda olaya müdahil olan bir doktor, blumberg'in gençlik dönemlerinde şizofrenik sanrılar gördüğünü ve çok defa hastaneye kaldırıldığını ortaya çıkarmış. biriktirdiği/çaldığı şeyleri, yapılması planlanan yıkımlardan korumak amacıyla çaldığını itiraf etmiş. blumberg, önemli ve nadir eşyalara, sıradan insanların erişmesinin hükümet tarafından engellediğine inanıyormuş ve bu planı boşa çıkarmak için, bu eşyaları "özgürleştirmeye" karar vermiş. yani tüm bu çalma olaylarının arkasında, varlığına inandığı bir komplo teorisi yatmaktaymış.
tutuklandıktan bir süre sonra serbest kalmış ama birkaç sene sonra da antika hırsızlığından yeniden tutuklanmış. bir şekilde yeniden çıkmış ve birkaç yıl sonra da bir evi soyduğu için tekrar tutuklanmış.
***
tutuklanan insanların psikolojik rahatsızlığı olduğu tespit edildiğinde salınmaları ilginç. bir insanı işlediği bir suçtan sonra, durumuna bağlı olarak ya tedavi edersin ya da mahkûm. bırakıp bırakıp başkalarına zarar vermesine sebep olanları da tutuklamak gerek bence.
devamını gör...
bakire olmayan kadınla evlenilir mi sorunsalı
bakire yada bakire olmayan sevmişsem herşeyiyle onu kabul etmişim demektir. mutluysa bana huzur veriyorsa tabiki de evlenirim.
devamını gör...
aşk
tesadüfler yığınıdır.* sanki tüm evren harekete geçer, birbirinden habersiz iki varlığı buluşturmak için. hatta, çin mitolojisinde kaderin kırmızı ipi adında bir inanış vardır. bu inanışa göre, tanrı, her insanın ayak bileğine* kırmızı ip takarmış ve kaderlerinde birleşmek olan her insan bu ipler sayesinde birbirlerini bulurmuş*; er ya da geç, kolay ya da zor, takıla takıla, düşe kalka belki de.. olmazlar oldurulur, tüm imkansızlar imkana evrilir. sonra da, diğer insanların gözünde iki yabancı olan bu iki insan aslında birbirlerine karşı yabancı olmadıklarını hissederler. işte bu histir aşk.
ancak, her şey gibi bu da biter. vadesi dolar. hissettirdiği izler kalır insanda belki de. psikanalizci darian leader şöyle der hatta:
"aşkın başlangıcındaki simetri bitişinde de vardır. yani birine hangi nedenlerle aşık olursanız, biterken de aynı nedenlerle nefret edeceksiniz. başlangıç ve bitiş bir çemberdir."
ancak, her şey gibi bu da biter. vadesi dolar. hissettirdiği izler kalır insanda belki de. psikanalizci darian leader şöyle der hatta:
"aşkın başlangıcındaki simetri bitişinde de vardır. yani birine hangi nedenlerle aşık olursanız, biterken de aynı nedenlerle nefret edeceksiniz. başlangıç ve bitiş bir çemberdir."
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
yayın afişine bakıp bakıp sırıtan bir yazarın duyuru metnidir efendim * ama öncesinde bu harika afiş için sevgili gomercan'a çoooook teşekkür ediyorum.

öhöm öhöm merhabalar canım portakallar!
bildiğiniz üzere yarın bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak'ın ilk yayınını hep birlikte yapıyoruz! *
madem hep birlikte yapıyoruz, şarkıları beraber seçiyoruz, şarkılar hakkındaki fikirlerimizi söylüyoruz, neden yayını beraber sunmayalım dedim veee sizlere bir teklifle geldim!
eğer siz de "yayında söz hakkım olsun, sevdiğim yazara şarkı göndereyim, bu şarkı benden ona gitsin" diyorsanız ne duruyorsunuz ses kaydı atsanıza!
"nasıl yani?" dediğinizi duyar gibiyim. şöyle ki;
efendim diyelim ki istediğiniz herhangi bir şarkıyı, sevdiğiniz bir yazara armağan etmek istiyorsunuz. hemen telefonunuzun ses kaydetme tuşuna basıyorsunuz ve diyorsunuz ki "merhabalar sevgili portakallar, ben .... bu şarkı benden ....'ya gitsin, keyifli dinlemeler!" sonra ses kaydını discord ya da mail üzerinden bana gönderiyorsunuz ve şarkılar çaldığı sırada sizin anonsunuz devreye giriyor. böylelikle kendi istek şarkınızın anonsunu siz yapmış oluyorsunuz. işte bu kadar kolay !
yayının baştan sona hepimizin yayını olduğunu hep söyledim ve her aşamasında sizlerin de söz hakkınız olsun istiyorum. güzel olmaz mı sizce de? güzel olacağını düşünenlerin ses kayıtlarını bekliyorum o halde.*

öhöm öhöm merhabalar canım portakallar!
bildiğiniz üzere yarın bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak'ın ilk yayınını hep birlikte yapıyoruz! *
madem hep birlikte yapıyoruz, şarkıları beraber seçiyoruz, şarkılar hakkındaki fikirlerimizi söylüyoruz, neden yayını beraber sunmayalım dedim veee sizlere bir teklifle geldim!
eğer siz de "yayında söz hakkım olsun, sevdiğim yazara şarkı göndereyim, bu şarkı benden ona gitsin" diyorsanız ne duruyorsunuz ses kaydı atsanıza!
"nasıl yani?" dediğinizi duyar gibiyim. şöyle ki;
efendim diyelim ki istediğiniz herhangi bir şarkıyı, sevdiğiniz bir yazara armağan etmek istiyorsunuz. hemen telefonunuzun ses kaydetme tuşuna basıyorsunuz ve diyorsunuz ki "merhabalar sevgili portakallar, ben .... bu şarkı benden ....'ya gitsin, keyifli dinlemeler!" sonra ses kaydını discord ya da mail üzerinden bana gönderiyorsunuz ve şarkılar çaldığı sırada sizin anonsunuz devreye giriyor. böylelikle kendi istek şarkınızın anonsunu siz yapmış oluyorsunuz. işte bu kadar kolay !
yayının baştan sona hepimizin yayını olduğunu hep söyledim ve her aşamasında sizlerin de söz hakkınız olsun istiyorum. güzel olmaz mı sizce de? güzel olacağını düşünenlerin ses kayıtlarını bekliyorum o halde.*
devamını gör...
şu yaşa kadar hiç yapılmayan şeyler
aldatmadım. hiç kimseyi. sadece sevgili olarak bakmayın olaya. kimseye umut verip yüz üstü de bırakmadım. böyle yapıcam deyip yapmamazlık da etmedim. sözümün eri oldum her zaman. ölene kadar da olmaya devam edeceğim.
devamını gör...
türk insanının umutla değil inatla yaşaması
umut tükenince hayat da tükenir normalde. ama bunun tersi bir millettiz. takdir edilesi.
devamını gör...
dayatılmış iyilik
ahlaki açıdan istenerek yapılmış kötülük'ten yeğ değildir diye düşündüğüm, baskı altında, özgür iradenin devre dışı kaldığında yapılan iyilik türüdür.
ayrıca dayatılmış iyiliğin, amel defterinize sevap puanı olarak geçebilececeğini de düşünmemekteyim.
ayrıca dayatılmış iyiliğin, amel defterinize sevap puanı olarak geçebilececeğini de düşünmemekteyim.
devamını gör...
cumhurbaşkanına şiir yazan akademisyen
gerçekten de ömrünü vermiş gibi duran akademisyen.
devamını gör...
z kuşağının sözlüklerin kalitesini düşürmesi
z kuşağı hangi yıldan başlayan nesildir diye sorsan cevaplayamacak yazar beyanı olan başlık.
devamını gör...
hala zevkle izlenen çizgi filmler
devamını gör...
mahatma gandhi
gücün yönetende değil yönetilenlerde olduğunu akıllıca bir direnişle göstermiş bu dünya için fazla şahıstır. gandhi denilince akla gelen imajı, ülkesini gerçekten tanıma (ve halk gibi yaşayabilmek için onlar gibi giyinme) isteğinin ve tepki olarak tuttuğu oruçların eseridir.
devamını gör...
kadınlar kadar başına taş düşesice yazarlar listesi
düşsün derler. şükrederler.
devamını gör...
normal sözlük gartic.io etkinlikleri
garticio phone kesinlikle aşırı egelnceliydi. şu an bir tur daha oynanıyor ama benden bugünlük bu kadar dostlar. kesinlikle haftaya katilmalisiniz. aşırı eğlendim, cokça güldüm. oyunu oynayan herkese teşekkür ederim. hala aklıma geldikçe gülüyorum :)).
devamını gör...
patates kızartması
en kıymetlilerimden biri olan patatesin çıtır hali.
çeşitli soslarla tüketilir, pek sevilir.
çeşitli soslarla tüketilir, pek sevilir.
devamını gör...
sosyal fobi
hahh! tam da içinde bulunduğum durum. bu sebepledir ki buradayım. bu fobimi yıkmak için nihayet ilk adımı tam da şuanda atmış bulunmaktayım.
devamını gör...
pulse oksimetre
supportgirl ukdesidir.
dakikadaki kalp atış sayısını ve kandaki oksijen seviyesini hızlı şekilde ölçebilen tıbbi bir cihazdır. temiz, ojesiz, dolaşımın yeterli olduğu parmağa takılır ve saniyeler içinde size sonucu verir. yetişkinlerde oksijen seviyesinin 90'nın altına düşmemesi gerekir.
dakikadaki kalp atış sayısını ve kandaki oksijen seviyesini hızlı şekilde ölçebilen tıbbi bir cihazdır. temiz, ojesiz, dolaşımın yeterli olduğu parmağa takılır ve saniyeler içinde size sonucu verir. yetişkinlerde oksijen seviyesinin 90'nın altına düşmemesi gerekir.
devamını gör...
