hayattan zevk alıyorum aktiviteleri
sevdiğim bir arkadaşımla sahildeki çimlerde, ılık bir bahar gecesi bira içmek...
düşüncesi bile iyi geldi, umarım bu sene bahar geldiğinde, ortalık biraz düzelmiş olurda, işler güçler, keyifler yerinde, bizde de içecek muhabbet edecek iştah olur, belkide sözlük bir zirve yapar neden olmasın...
düşüncesi bile iyi geldi, umarım bu sene bahar geldiğinde, ortalık biraz düzelmiş olurda, işler güçler, keyifler yerinde, bizde de içecek muhabbet edecek iştah olur, belkide sözlük bir zirve yapar neden olmasın...
devamını gör...
toplu taşımada normal sözlük'e girmeye utanmak
baskılara boyun eğmeyin arkadaşlar.
devamını gör...
beğeni almayıp sürekli yazan yazar
ben ifşalandım.
siz devam edin.
siz devam edin.
devamını gör...
bir gecede çaylak kaldık
aslında yoldaş benjamini putin gönderdi. dedelerimizi suçsuz yere çaylak yaptılar.
devamını gör...
stalbet
ibranice bir sözcüktür. bütün günü boşa harcamak, hiçbir şey yapmadan öylece boş bir şekilde zaman öldürmek anlamına gelmektedir.
-zaman zaman yaptığım ve kendimi baya suçlu hissettiğim zaman dilimleri oluyor genellikle.
-zaman zaman yaptığım ve kendimi baya suçlu hissettiğim zaman dilimleri oluyor genellikle.
devamını gör...
ulaşılmaz erkek tanımı
gerek olmayan bir tanımdır çünkü ulaşılmaz erkek yoktur.
odaklarını farklı noktalara vermiş insanlar vardır.
örnek vermek gerekir ise kendini bir ideale, bir hayali gerçekleşmeye adamış adamın odağı büyük ölçüde hedefi olacağından, ilişki gibi bir dikkat dağınıklığına izin vermeye bilir veya hedefe o kadar odaklanmıştır ki ilgisini çekmeye çalışan biri olduğunun farkına bile varmaya bilir.
yada
sosyal becerileri zayıf olabilir, insanlardan alacağı vereceği kalmamış olabilir.
yoksa ulaşılmaz adam diye bir şey yoktur. doğru notalara basarsanız doğru sesleri duyarsınız.
yada
kendi ile ilgilenildiğini anlamayan bir odun, dışarıdan ulaşılamaz gibi gözüküyor da olabilir.
evet, bunların hepsi olabilir. bunlar hep filim.
odaklarını farklı noktalara vermiş insanlar vardır.
örnek vermek gerekir ise kendini bir ideale, bir hayali gerçekleşmeye adamış adamın odağı büyük ölçüde hedefi olacağından, ilişki gibi bir dikkat dağınıklığına izin vermeye bilir veya hedefe o kadar odaklanmıştır ki ilgisini çekmeye çalışan biri olduğunun farkına bile varmaya bilir.
yada
sosyal becerileri zayıf olabilir, insanlardan alacağı vereceği kalmamış olabilir.
yoksa ulaşılmaz adam diye bir şey yoktur. doğru notalara basarsanız doğru sesleri duyarsınız.
yada
kendi ile ilgilenildiğini anlamayan bir odun, dışarıdan ulaşılamaz gibi gözüküyor da olabilir.
evet, bunların hepsi olabilir. bunlar hep filim.
devamını gör...
cahille tartışmak
insanı çok yoran bir şeydir gerçekten. asla laf dinlemezler.
tamam deyip geçerim.
tamam deyip geçerim.
devamını gör...
papa francesco'nun ırak'a gitmesi
ziyaret eder tabi severler hristiyanları. zalim saddam ve yakın ekibindeki herkes öldürüldü, asıldı ama yıllarca dışişleri bakanlığı yapan hristiyan kökenli tarık aziz asılmadı. çok merhametli olan ırak mahkemesi, sağlık sorunları olduğu için onu asmamışlar.
devamını gör...
normal sözlük kelimelik turnuvası
güzel etkinlik ben de varım.
devamını gör...
çirkef insanla baş etme yöntemleri
çirkef insanlarla uğraşılmaz. onların lügatında anlaşmak, dinlemek kısaca insani davranışlarla hareket etmek yoktur. bu kişiler sürekli huzursuzluktan ve kavgadan zevk alırlar. bir çeşit mastürbasyon.
kaos sevicilerle mümkün olduğu kadar işiniz olmasın yoksa sizi de zamanla kendilerine benzetirler. bi de bakarsınız kıldan tüyden sebeplerle insanlara bağırırken bulursunuz kendinizi.
aynı ortak alanı paylaşmak zorundaysanız haliniz yaş. bir kişinin çirkef olduğunu anladıktan sonra ona çok sempatik, güler yüzlü davranılmaması taraftarıyım. fazla yüz göz olmaya da gelmez.
mesafeli tavırlarınızla size zarar vermemesi için duvarlar örün. kendi işinize gücünüze bakın. size emin olun diğerlerinden daha az bulaşır. bulaştığında da onunla ağız dalaşına girip istediğini vermeyin. sorunun dışına konuyu dağıtmasına izin vermeyin. o konu hakkında kendinizi savunun. sorunu çözecebilecek bir üst var ise ona gidin. o çözsün siz uğraşmayın. dedim ya bunların derdi kaos uzlaşma falan değil. bunlara ayy ben dost olucam çok iyi anlaşıcazz ben onun doktoru olucamm heyyo gibi iyi niyetli tavırlarla yanaşmayın. kendinizi yorarsınız anca. gidip tedavi olsun iyi olmak istiyorsa.
kaos sevicilerle mümkün olduğu kadar işiniz olmasın yoksa sizi de zamanla kendilerine benzetirler. bi de bakarsınız kıldan tüyden sebeplerle insanlara bağırırken bulursunuz kendinizi.
aynı ortak alanı paylaşmak zorundaysanız haliniz yaş. bir kişinin çirkef olduğunu anladıktan sonra ona çok sempatik, güler yüzlü davranılmaması taraftarıyım. fazla yüz göz olmaya da gelmez.
mesafeli tavırlarınızla size zarar vermemesi için duvarlar örün. kendi işinize gücünüze bakın. size emin olun diğerlerinden daha az bulaşır. bulaştığında da onunla ağız dalaşına girip istediğini vermeyin. sorunun dışına konuyu dağıtmasına izin vermeyin. o konu hakkında kendinizi savunun. sorunu çözecebilecek bir üst var ise ona gidin. o çözsün siz uğraşmayın. dedim ya bunların derdi kaos uzlaşma falan değil. bunlara ayy ben dost olucam çok iyi anlaşıcazz ben onun doktoru olucamm heyyo gibi iyi niyetli tavırlarla yanaşmayın. kendinizi yorarsınız anca. gidip tedavi olsun iyi olmak istiyorsa.
devamını gör...
kadınlarınızı hafifçe dövünüz
(bkz: ona küçük tokatlar atın)
devamını gör...
şarkılarla geçtim aranızdan radyo yayını
parçaları, anıları heyecanla bekliyorum.
devamını gör...
obsesif kompulsif bozukluk
türkçe'ye takıntı-zorlantı bozukluğu olarak çevrilmiş bir tür psikolojik bozukluk. obsesyonlar ve kompulsiyonlar olarak iki bölümde incelemek gerek. obsesyon dediğimiz şey nedir: zorla ve istenmeden gelen, kaygı ve sıkıntıya yol açan, yineleyici ve sürekli olan düşünceler, imajinasyonlar diyebilirim. biraz açacak olursam takıntılı bir düşüncenin birden bire ben istemeden sürekli olarak aklıma gelmesi. neler olabilir bunlar: dini içerikli düşünceler, cinsel içerikli düşünceler, birilerinin başına bir şey geleceği ile ilgili düşünceler, birilerine zarar verebileceğimle ilgili düşünceler en sık görülenler. yine örneğin birisi tam namaz kılacakken aklına dine allaha küfürlü düşünceler gelebilir, başka birinin aklına annesi babasıyla cinsel ilişki fantezileri gelebilir, çocuklarla ilgili cinsel içerikli fanteziler gelebilir, acaba yapar mıyım ya da yaptım mı gibi düşünceler gelebilir. annem ölecek, babam ölecek, şimdi kötü bir şey olacak gibi düşünceler gelebilir. bunların ortak özelliği istemsiz, tekrarlayıcı ve zorla geliyor olması. bunlar şimdilik cepte kalsın.
kompulsiyon dediğimiz şey nedir: insanların az önce bahsettiğim takıntılı düşüncelerine tepki olarak ya da katı bir biçimde uyulması gereken kurallara göre yapmaya zorlanmış gibi hissettiği tekrarlayıcı davranışlar diyebilirim. bunu da biraz açayım daha anlaşılabilir olması için. örneğin en bilinenler el yıkama, bir şeyleri yıkama temizlik takıntısı. kişi kendini kirli hisseder. takıntılı bir şekilde hastalanacağını enfeksiyon kapacağını ya da başka insanlara bunu kaptıracağını düşünür (istemsiz zorla ve tekrarlayıcı) ve bunun üzerine sürekli elini yıkar. çok uzun süreler, çok sık ve gereksiz biçimde. ya da bahsettiğim dini içerikli, cinsel içerikli obsesyonlar ya da birilerinin başına bir şey gelecek şeklindeki obsesyonları gidermek için bazı hareketler yapar ya da sözler söyler tekrar eder. örneğin dini içerikli durumlar için sözler söyleme, zikir çekme, fazladan namaz kılma, sürekli abdest alma gibi. ya da birinin başına bir şey gelmesin diye sürekli bir hareketi tekrar etme, merdiven inip çıkma, çizgilere basmadan yürümeye çalışma, gittiği yolu tekrar dönüp bir daha gitme gibi.
örneğin benim bir danışanımın aklına birilerinin başına bir şey gelecek diye düşündüğü anda bir sürü kompulsiyon geliştiriyor. evdeki bazı kalemleri hiç kullanmıyor (atamıyor da) deftere yazı yazerken şöyle diyor " eğer bu sayfayı boş bırakmazsam annem ölebilir" sonra o sayfaya yazı yazmıyor ve annesi de ölmeyince bu düşüncesi ve davranışı gelişiyor. ve bunu ve benzerlerini sürekli tekrarlıyor.
peki tedavisi var mı? evet var. hem çeşitli ilaç tedavileri mevcut hem de çeşitli psikoterapi yöntemleri mevcut.
psikonet yayınlarından " takıntılarla başa çıkma" diye de bir kitap var. okb (obsesif kompulsif bozukluk) hastaları için hazırlanmış işe yarayacağını düşündüğüm bir kitap.
kompulsiyon dediğimiz şey nedir: insanların az önce bahsettiğim takıntılı düşüncelerine tepki olarak ya da katı bir biçimde uyulması gereken kurallara göre yapmaya zorlanmış gibi hissettiği tekrarlayıcı davranışlar diyebilirim. bunu da biraz açayım daha anlaşılabilir olması için. örneğin en bilinenler el yıkama, bir şeyleri yıkama temizlik takıntısı. kişi kendini kirli hisseder. takıntılı bir şekilde hastalanacağını enfeksiyon kapacağını ya da başka insanlara bunu kaptıracağını düşünür (istemsiz zorla ve tekrarlayıcı) ve bunun üzerine sürekli elini yıkar. çok uzun süreler, çok sık ve gereksiz biçimde. ya da bahsettiğim dini içerikli, cinsel içerikli obsesyonlar ya da birilerinin başına bir şey gelecek şeklindeki obsesyonları gidermek için bazı hareketler yapar ya da sözler söyler tekrar eder. örneğin dini içerikli durumlar için sözler söyleme, zikir çekme, fazladan namaz kılma, sürekli abdest alma gibi. ya da birinin başına bir şey gelmesin diye sürekli bir hareketi tekrar etme, merdiven inip çıkma, çizgilere basmadan yürümeye çalışma, gittiği yolu tekrar dönüp bir daha gitme gibi.
örneğin benim bir danışanımın aklına birilerinin başına bir şey gelecek diye düşündüğü anda bir sürü kompulsiyon geliştiriyor. evdeki bazı kalemleri hiç kullanmıyor (atamıyor da) deftere yazı yazerken şöyle diyor " eğer bu sayfayı boş bırakmazsam annem ölebilir" sonra o sayfaya yazı yazmıyor ve annesi de ölmeyince bu düşüncesi ve davranışı gelişiyor. ve bunu ve benzerlerini sürekli tekrarlıyor.
peki tedavisi var mı? evet var. hem çeşitli ilaç tedavileri mevcut hem de çeşitli psikoterapi yöntemleri mevcut.
psikonet yayınlarından " takıntılarla başa çıkma" diye de bir kitap var. okb (obsesif kompulsif bozukluk) hastaları için hazırlanmış işe yarayacağını düşündüğüm bir kitap.
devamını gör...
ivanmilinski’nin o kadar tanımı nasıl yazdığı sorunsalı
hz ademden beri yazıyor olabilir.
devamını gör...
yüzüne kezzap dökülen kızın saldırganıyla evlenmesi
artık başka bir şansı olmayacağını düşünmüş olabilir. hiç iyileşemeyeceği için ve psikolojik olarak yaşadığı travmalardan bu tercihi yapmış ya da empoze edilmiş oldugundan karar vermiş olabilir. üzüldüm.
devamını gör...
instagram biosuna yazılan tuhaf tanımlamalar
cecelist.
21
kün fe yekün.
falanca üniversitesi falanca bölüm.
afilli bir söz.
şunun anası, bunun babası, evinin yiğidi, gözünün nuru. aptalca şeyler işte.
21
kün fe yekün.
falanca üniversitesi falanca bölüm.
afilli bir söz.
şunun anası, bunun babası, evinin yiğidi, gözünün nuru. aptalca şeyler işte.
devamını gör...
benden bu kadar
orjinal adı "as good as it gets" olan jack nicholson ve helen hunt'ın başrollerini oynadığı bir komedi filmidir. homofobi, obsesif kompulsif bozukluk gibi durumlara sahip bencil, huysuz, aksiii, naletttt, değişikliğe kapalı ama ünlü bir yazarın hikayesinden bir kesit sunmaktadır. (pandemi zamanında tekrar izlenmesi gereken filmlerden biridir diye düşünüyorum, özellikle temizlikle ilgili ufak takıntılı davranışlar bize bu dönem yardımcı olabilir)*. başrolümüz; eşcinsel komşusuyla ve onun köpeğiyle vakit geçirir, her zaman gittiği restorandaki garsona aşık olur ve hayatı yavaştan değişmeye başlar. aşkın ve insan sevgisinin tedavi edeceği şeylerin de olabileceğini anlatır bu film bize...
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
ölüm nedir?
“bilmiyoruz ve bilemeyeceğiz”
alman fizyolog emil du bois-reymond’un, insanın sınırlı bir varlık oluşunu ifade ettiği düşünülen bu sözü, zannediyorum ölüm başlığında eğreti durmayacaktır. her canlının deneyimlediği fakat deneyimini paylaşamadığı ölümün ne olduğuna dair yığınla söz sarf etmiş insanoğlu. sadece ne olduğunu bilmek mi istemiş de ölüm hakkında bunca bilgi ( bilgisizlik) sahibi olmuş yoksa onu yenmek arzusuyla mı sorgulamış? eminim bazıları, sadece, sevdiklerine onu yakıştıramadıkları için sormuş ve sorgulamıştır. elbette kimisi de korkudan. farklı sebepler de muhakkak var.
ölümün engellenemez, anlaşılamaz, güç yetirilemez doğasına rağmen ona çare arayan, bulma ümidi her nesille birlikte yenilenen fakat her seferinde hayal kırıklığına uğrayan; bunun yanında mevcuttan bir miktar daha uzun yaşayabilmenin çeşitli yollarına erişen insanoğlu çarenin yerine koyabileceği bir kelimenin denizinde hayat sürmeye devam etmiş: teselli.
bazen bağrımıza bastığımız bir taş olmuş teselli. bazen o taşı eritecek kadar yanmış da sineler, gönlümüzden gözlerimize bir yol bulup yaş olmuş teselli. kimini bir sükûtun yalnızlığına dost kılmış, kimini kimine kardeş eylemiş.
avunmuşuz takdiri ilahi diyerek, çıra gibi yanmışız da elimizden bir şey gelmemiş. kalan sağlar bizim olmuş da gidenlerin tebessümünü gökyüzüne yakıştırmışız. ağıtlarımız dinmiş bir süre sonra, matemlerimiz boynu bükük bir kuş gibi sus pus etmiş bizi. büyütmüş bizi ölüm, kimimiz adam, kimimiz asi. ne desem az, ne desem merhem olmaz. sanırım kader demenin vakti geldi.
ölümü bir tür yok oluş olarak tanımlayanlar da olmuş onu yepyeni bir hayatın başlangıcı olarak tanımlayanlar da. yaşamsal faaliyetlerimizin hepsinin son bulması ise genelin kabulü. elbette bu kabul biyolojik ölüme dair; psikolojik olanı da var çünkü. “ne tuhaf, ölüm korkusunun izine dahi rastlamıyorum kalbimde” gibi bir söz sarf eden biri içinse sanıyorum yaşam gibi ölüm de hayatın bir parçası ve doğal bir gerçeklik anlamı taşıyor.
ölüm hakkında rastladığım sözlerden birinde şöyle diyor: “ölüm olmasaydı, onu icat etmek zorunda kalırdık.” bu söze katılıyor ve bu bahsi burada kapatıyorum zira ölesim gelebilir.
“bilmiyoruz ve bilemeyeceğiz”
alman fizyolog emil du bois-reymond’un, insanın sınırlı bir varlık oluşunu ifade ettiği düşünülen bu sözü, zannediyorum ölüm başlığında eğreti durmayacaktır. her canlının deneyimlediği fakat deneyimini paylaşamadığı ölümün ne olduğuna dair yığınla söz sarf etmiş insanoğlu. sadece ne olduğunu bilmek mi istemiş de ölüm hakkında bunca bilgi ( bilgisizlik) sahibi olmuş yoksa onu yenmek arzusuyla mı sorgulamış? eminim bazıları, sadece, sevdiklerine onu yakıştıramadıkları için sormuş ve sorgulamıştır. elbette kimisi de korkudan. farklı sebepler de muhakkak var.
ölümün engellenemez, anlaşılamaz, güç yetirilemez doğasına rağmen ona çare arayan, bulma ümidi her nesille birlikte yenilenen fakat her seferinde hayal kırıklığına uğrayan; bunun yanında mevcuttan bir miktar daha uzun yaşayabilmenin çeşitli yollarına erişen insanoğlu çarenin yerine koyabileceği bir kelimenin denizinde hayat sürmeye devam etmiş: teselli.
bazen bağrımıza bastığımız bir taş olmuş teselli. bazen o taşı eritecek kadar yanmış da sineler, gönlümüzden gözlerimize bir yol bulup yaş olmuş teselli. kimini bir sükûtun yalnızlığına dost kılmış, kimini kimine kardeş eylemiş.
avunmuşuz takdiri ilahi diyerek, çıra gibi yanmışız da elimizden bir şey gelmemiş. kalan sağlar bizim olmuş da gidenlerin tebessümünü gökyüzüne yakıştırmışız. ağıtlarımız dinmiş bir süre sonra, matemlerimiz boynu bükük bir kuş gibi sus pus etmiş bizi. büyütmüş bizi ölüm, kimimiz adam, kimimiz asi. ne desem az, ne desem merhem olmaz. sanırım kader demenin vakti geldi.
ölümü bir tür yok oluş olarak tanımlayanlar da olmuş onu yepyeni bir hayatın başlangıcı olarak tanımlayanlar da. yaşamsal faaliyetlerimizin hepsinin son bulması ise genelin kabulü. elbette bu kabul biyolojik ölüme dair; psikolojik olanı da var çünkü. “ne tuhaf, ölüm korkusunun izine dahi rastlamıyorum kalbimde” gibi bir söz sarf eden biri içinse sanıyorum yaşam gibi ölüm de hayatın bir parçası ve doğal bir gerçeklik anlamı taşıyor.
ölüm hakkında rastladığım sözlerden birinde şöyle diyor: “ölüm olmasaydı, onu icat etmek zorunda kalırdık.” bu söze katılıyor ve bu bahsi burada kapatıyorum zira ölesim gelebilir.
devamını gör...
