seks otobüsü
ben yapamıyorsam sen de yapmayacaksın düşüncesinin dışa vurumudur.
devamını gör...
kaliteli yaşam için ucuz öneriler
sade ve sakin yaşamak. hayatınızı başkalarının görmesini istediğiniz şekilde değil, kendi şeklinize göre yaşamak. dinlemek, dinlenmek, durmak. bazen yaşamın siz olmadan akıp gitmesine izin vermek.
her şey içimizde aslında. bir dönüp bakabilsek en ucuz teselliyi orada bulacağız.
her şey içimizde aslında. bir dönüp bakabilsek en ucuz teselliyi orada bulacağız.
devamını gör...
dızo
kürtçe hırsız.
devamını gör...
0rh(-) negatif trombosit aranıyor
yukarıya sabitlense dediğim başlık.
devamını gör...
çok entry giren gerçek hayatta çok konuşanlar mıdır sorunsalı
ben neysem oyum.* genelde bilgim olmadığı konularda karşı tarafın kurduğu cümleyi dolayli yoldan soru hale getirir muhabbeti döndürürüm.*gerçekte de konuşurum. kedi,kopek, haşere.. en guzeli insanla konuşmak,dinlemek tabi. konuşmak benim işim affetmem.
devamını gör...
son bakış
13 aralık 1980'de* daha 17 yaşındayken yaşı büyütülerek ankara ulucanlar ceza evinde asılarak idam edilen erdal eren'in anısına yazılmış bir şarkıdır. aysel gürel ve sezen aksu tarafından yazılmış, onno tunç tarafından bestelenmiştir.
şarkının hikayesi:
12 eylül 1980 darbesinin ardından 50 kişi idam edildi. idam edilenlerden biri de henüz 17 yaşında olan erdal eren’di.
orta doğu teknik üniversitesi öğrencisi sinan suner, 30 ocak 1980 tarihinde milliyetçi hareket parti'li bakan cengiz gökçek'in koruması süleyman ezendemir tarafından vurularak öldürüldü.
ilişkili haberler
rakamlarla 12 eylül darbesi
rakamlarla 12 eylül darbesi
12 eylül sürgünleri: 101'ler
12 eylül sürgünleri: 101'ler
ankara yapı meslek lisesi öğrencisi erdal eren, suner'in öldürülmesini protesto etmek için 2 şubat 1980 günü düzenlenen gösteride çıkan çatışmadan sonra gözaltına alınan 24 kişinin arasındaydı.
eren, çıkan çatışmada er zekeriya önge'yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklandı. gözaltına alınmasından kısa bir süre sonra 19 mart 1980 günü hakkında idam kararı verildi.
13 aralık 1980’de ulucanlar cezaevi’nde idam edildiğinde henüz 17 yaşındaydı...
18 yaşından küçük olduğu araştırılmadı
eren'in avukatlarından ismail sami çakmak, geçen sene cumhuriyet gazetesi'ne verdiği röportajda idam kararıyla ilgili olarak şunları söyledi: "yargıtay üçüncü dairesi, kararı son derece yasal ve hukuka uygun gerekçelerle bozdu. bunlar otopsinin usul ve yasaya aykırı yapıldığı, ölenin vücudundan çıkan kurşunun erdal’ın tabancasından çıkıp çıkmadığının açıklığa kavuşturulmadığı, olay yerinde keşif yapılmadığı, tanıkların dinlenilmediği erdal’ın 18'inden küçük olup olmadığının araştırılmadığı, takdir hakkının kötüye kullanıldığı gibi gerekçelerdi. gerçek de buydu. ama başsavcılık hemen harekete geçti, bozma kararına itiraz etti. dosya gitti geldi, sonunda askeri yargıtay daireler kurulu idam kararını onayladı."
bir fotoğraftan 12 eylül şarkısı
eren’i idamından on altı saat önce ziyaret eden gazeteci savaş ay, eren'in son fotoğraflarını çekti. ve o fotoğraflar bir sezen aksu şarkısına, 'son bakış'a ilham oldu.
savaş ay, 'son bakış'ın hikayesini şöyle anlatıyor:
"erdal eren'i son anlarında çektiğim o fotoğrafları, milyonlarca kişi gibi sezen aksu da görmüş ve çok etkilenmiş. anlatırken, "öylesine masum, öylesine ölümden uzak, öylesine genç ki... hikayesini de okudum. ama beni esas vuran o 'son bakış' fotoğrafıydı savaş.
'ağıt gibi'
aysel gürel'e gösterdim o fotoğrafı. birlikte bir şeyler yazdık. onno'ya verdik besteledi (tunç). şarkıdan çok ağıta benzedi. yürekten kopup gelen, saf, duru, sahici..." dedi. ve işte o ağıtın sözleri.
"bir an duruşu gibi
ömrün gidişi gibi
veda ederken
aşk ateşi gibi söner iç çekişler
amman amman yandım aman
acı yüzler"
'o ağıt' daha sonra bir sezen aksu şarkısı 'son bakış' olarak karşımıza çıktı.
son bakış
bir söz bitişi gibi son buldu sevişler
bir yaz güneşi gibi eritir hep bu terkedişler
bir an duruşu gibi ömrün gidişi gibi
veda ederken aşk ateşi gibi söner iç çekişler
aman aman yandım aman
kurşun gibi izler
son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda
aman aman acı yüzler
kurşun gibi izler
son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda
aman aman…
erdal eren'in son mektubu:
sevgili annem, babam ve kardeşlerim;
sizlere bugüne kadar pek sağlıklı mektup yazamadım. ayrıca konuşma olanağımız ve görüşmemizde olmadı. zaten dışarıdayken de birbirimizi anlayacak şekilde konuşamadık. (bu konuda sizlere karşı büyük oranda hatalı davrandım. ancak bunu size karşı saygı duymadığım, bu nedenle böyle davrandığım şeklinde yorumlamamanızı dilerim) bu nedenle sizlere anlatacağım, konuşacağım çok şey var.
ancak olanak yok. düşüncelerimi bu mektupla anlatmaya çalışacağım. şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum. böyle düşünmem, böyle davranmam,halka ve devrime olan inancımdan gelmektedir. ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. elbette ki hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzularım. ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir. biliyorsunuz ki bu ceza işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. asıl amaçlanan böyle bir olayla gözdağı vermek ve mücadeleyi engellemek hedefine dayalıdır. bu nedenle sizinde bildiğiniz gibi, kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler.
cezaevinde yapılan (neler olduğunu ayrıntılı bir biçimde öğrenirsiniz sanırım) insanlık dışı zulüm altında inletildik. o kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. işte bu durumda ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi içten bile değildir. ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile. sizlere bunları anlatmamın nedeni yaşamaktan bıktığım yada meselenin önemini, ciddiyetini kavramadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. bütün bu yapılanlar,başımdan geçenler, kinimi binlerce kez daha arttırdı ve mücadele azmimi körükledi. halka ve devrime olan inancımı yok edemedi. mücadeleyi sonuna kadar, en iyi bir şekilde yürütmek ve yükseltmekten başka amacım yoktur.
mesele benim açımdan kısaca böyle. ancak sizin açınızdan daha farklı, daha zor olduğunu biliyorum.
anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. ve evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. ama ne kadar zor da olsa bu tür duygusal yönleri bir kenara bırakmanızı istiyorum. şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek, ama yok olmayacaklar. mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar.
sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir. zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz.
hepinize özgür ve mutlu yaşam dilerim.
devrimci selamlar
oğlunuz erdal
kaynak: www.ntv.com.tr/turkiye/son-...
şarkının hikayesi:
12 eylül 1980 darbesinin ardından 50 kişi idam edildi. idam edilenlerden biri de henüz 17 yaşında olan erdal eren’di.
orta doğu teknik üniversitesi öğrencisi sinan suner, 30 ocak 1980 tarihinde milliyetçi hareket parti'li bakan cengiz gökçek'in koruması süleyman ezendemir tarafından vurularak öldürüldü.
ilişkili haberler
rakamlarla 12 eylül darbesi
rakamlarla 12 eylül darbesi
12 eylül sürgünleri: 101'ler
12 eylül sürgünleri: 101'ler
ankara yapı meslek lisesi öğrencisi erdal eren, suner'in öldürülmesini protesto etmek için 2 şubat 1980 günü düzenlenen gösteride çıkan çatışmadan sonra gözaltına alınan 24 kişinin arasındaydı.
eren, çıkan çatışmada er zekeriya önge'yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklandı. gözaltına alınmasından kısa bir süre sonra 19 mart 1980 günü hakkında idam kararı verildi.
13 aralık 1980’de ulucanlar cezaevi’nde idam edildiğinde henüz 17 yaşındaydı...
18 yaşından küçük olduğu araştırılmadı
eren'in avukatlarından ismail sami çakmak, geçen sene cumhuriyet gazetesi'ne verdiği röportajda idam kararıyla ilgili olarak şunları söyledi: "yargıtay üçüncü dairesi, kararı son derece yasal ve hukuka uygun gerekçelerle bozdu. bunlar otopsinin usul ve yasaya aykırı yapıldığı, ölenin vücudundan çıkan kurşunun erdal’ın tabancasından çıkıp çıkmadığının açıklığa kavuşturulmadığı, olay yerinde keşif yapılmadığı, tanıkların dinlenilmediği erdal’ın 18'inden küçük olup olmadığının araştırılmadığı, takdir hakkının kötüye kullanıldığı gibi gerekçelerdi. gerçek de buydu. ama başsavcılık hemen harekete geçti, bozma kararına itiraz etti. dosya gitti geldi, sonunda askeri yargıtay daireler kurulu idam kararını onayladı."
bir fotoğraftan 12 eylül şarkısı
eren’i idamından on altı saat önce ziyaret eden gazeteci savaş ay, eren'in son fotoğraflarını çekti. ve o fotoğraflar bir sezen aksu şarkısına, 'son bakış'a ilham oldu.
savaş ay, 'son bakış'ın hikayesini şöyle anlatıyor:
"erdal eren'i son anlarında çektiğim o fotoğrafları, milyonlarca kişi gibi sezen aksu da görmüş ve çok etkilenmiş. anlatırken, "öylesine masum, öylesine ölümden uzak, öylesine genç ki... hikayesini de okudum. ama beni esas vuran o 'son bakış' fotoğrafıydı savaş.
'ağıt gibi'
aysel gürel'e gösterdim o fotoğrafı. birlikte bir şeyler yazdık. onno'ya verdik besteledi (tunç). şarkıdan çok ağıta benzedi. yürekten kopup gelen, saf, duru, sahici..." dedi. ve işte o ağıtın sözleri.
"bir an duruşu gibi
ömrün gidişi gibi
veda ederken
aşk ateşi gibi söner iç çekişler
amman amman yandım aman
acı yüzler"
'o ağıt' daha sonra bir sezen aksu şarkısı 'son bakış' olarak karşımıza çıktı.
son bakış
bir söz bitişi gibi son buldu sevişler
bir yaz güneşi gibi eritir hep bu terkedişler
bir an duruşu gibi ömrün gidişi gibi
veda ederken aşk ateşi gibi söner iç çekişler
aman aman yandım aman
kurşun gibi izler
son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda
aman aman acı yüzler
kurşun gibi izler
son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda
aman aman…
erdal eren'in son mektubu:
sevgili annem, babam ve kardeşlerim;
sizlere bugüne kadar pek sağlıklı mektup yazamadım. ayrıca konuşma olanağımız ve görüşmemizde olmadı. zaten dışarıdayken de birbirimizi anlayacak şekilde konuşamadık. (bu konuda sizlere karşı büyük oranda hatalı davrandım. ancak bunu size karşı saygı duymadığım, bu nedenle böyle davrandığım şeklinde yorumlamamanızı dilerim) bu nedenle sizlere anlatacağım, konuşacağım çok şey var.
ancak olanak yok. düşüncelerimi bu mektupla anlatmaya çalışacağım. şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum. böyle düşünmem, böyle davranmam,halka ve devrime olan inancımdan gelmektedir. ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. elbette ki hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzularım. ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir. biliyorsunuz ki bu ceza işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. asıl amaçlanan böyle bir olayla gözdağı vermek ve mücadeleyi engellemek hedefine dayalıdır. bu nedenle sizinde bildiğiniz gibi, kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler.
cezaevinde yapılan (neler olduğunu ayrıntılı bir biçimde öğrenirsiniz sanırım) insanlık dışı zulüm altında inletildik. o kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. işte bu durumda ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi içten bile değildir. ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile. sizlere bunları anlatmamın nedeni yaşamaktan bıktığım yada meselenin önemini, ciddiyetini kavramadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. bütün bu yapılanlar,başımdan geçenler, kinimi binlerce kez daha arttırdı ve mücadele azmimi körükledi. halka ve devrime olan inancımı yok edemedi. mücadeleyi sonuna kadar, en iyi bir şekilde yürütmek ve yükseltmekten başka amacım yoktur.
mesele benim açımdan kısaca böyle. ancak sizin açınızdan daha farklı, daha zor olduğunu biliyorum.
anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. ve evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. ama ne kadar zor da olsa bu tür duygusal yönleri bir kenara bırakmanızı istiyorum. şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek, ama yok olmayacaklar. mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar.
sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir. zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz.
hepinize özgür ve mutlu yaşam dilerim.
devrimci selamlar
oğlunuz erdal
kaynak: www.ntv.com.tr/turkiye/son-...
devamını gör...
mustafa kemal atatürk
son yüzyılın belki de gelmiş geçmiş en büyük lideri ve biz türk milletine gelmiş. ama bu coğrafyada iyi olan bir şeye kıymet gösterilir mi hiç? tabii ki hayır!
bu ülke ve millet için yaptıkları bir yanda dursun, entelektüel özellikleriyle beraber hepsini buraya yazmak istesek, karakter sayısı yetmeyecektir. bunca şeye rağmen, böyle bir adamı da gidip, yok masonmuş, yok ingiliz valisiymiş gibi asılsız, saçma sapan iftiralarla suçluyorlar.
geçen bir tanesini okudum yine, gülmekten karnım ağrıdı resmen. iddia eden diyor ki israil'i neden ilk atatürk tanıdı diyor. be adam israil 1948'te kuruldu, atatürk mü vardı o zaman :d
bu ülke ve millet için yaptıkları bir yanda dursun, entelektüel özellikleriyle beraber hepsini buraya yazmak istesek, karakter sayısı yetmeyecektir. bunca şeye rağmen, böyle bir adamı da gidip, yok masonmuş, yok ingiliz valisiymiş gibi asılsız, saçma sapan iftiralarla suçluyorlar.
geçen bir tanesini okudum yine, gülmekten karnım ağrıdı resmen. iddia eden diyor ki israil'i neden ilk atatürk tanıdı diyor. be adam israil 1948'te kuruldu, atatürk mü vardı o zaman :d
devamını gör...
cahil insanların ortak özellikleri
- okuduklarını, dinlediklerini anlamamaları,
- saygısız olmaları, dünyada kendilerinden başkası yokmuş gibi, toplum içerisinde gürültü patırtı yapmak, komşuluk ilişkilerinde yine gürültüsüyle kendinden bezdirmek gibi eylemlere öne çıkmaları ve biri uyardığında hatasını anlayıp özür dilemek yerine kavga ederek üste çıkmaya çalışmaları,
- oy verirken motivasyonlarının "inadına bilmem kim" şeklinde olması, vatanın milletin geleceğini inat uğruna yok etmeleri,
- kadınlar/erkekler rerörö şeklinde başlıklar açmaları ve insanları kendi tanıdıkları birkaç kişi üzerinden değerlendirip dar kalıplara sokarak sınıflandırmaları
...
- saygısız olmaları, dünyada kendilerinden başkası yokmuş gibi, toplum içerisinde gürültü patırtı yapmak, komşuluk ilişkilerinde yine gürültüsüyle kendinden bezdirmek gibi eylemlere öne çıkmaları ve biri uyardığında hatasını anlayıp özür dilemek yerine kavga ederek üste çıkmaya çalışmaları,
- oy verirken motivasyonlarının "inadına bilmem kim" şeklinde olması, vatanın milletin geleceğini inat uğruna yok etmeleri,
- kadınlar/erkekler rerörö şeklinde başlıklar açmaları ve insanları kendi tanıdıkları birkaç kişi üzerinden değerlendirip dar kalıplara sokarak sınıflandırmaları
...
devamını gör...
sözlüğün en çirkin yazarı olmak
ben.
şaka şaka güzel kızım canım kendim.
şaka şaka güzel kızım canım kendim.
devamını gör...
kıvırcık saç
çocukken sahip olduğum şirin saçlar.sonrası paso dalgalı.
devamını gör...
kur'an'daki saçma ayetler
ya harbiden aduket çekesi geliyor adamın. oğlum inanmıyorsan, inanmayın lan. salın ulan şu kitabı. ben sorgulayarak müslüman oldum, ben bu kadar kitabı okumuyorum artık. (4 kez türkçe meal ile hatmettim, azıcık da ondan.)
hayır kusur aramaya debelenmeyin yani bu kadar. gidip krem peyine tapabilirsin aslan, önünde engel yok. her seçimin ve her eylemin, bu hayatta olduğu gibi diğer hayatta da ödülü de var, cezası da. ceza alınca mahallenin ispikçi ve mızıkçı bebesi gibi ağlamak niye? ödül olsa eminim ki zerre ses çıkartmayacaktınız. neyse, ayete gelelim.
yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. işte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur." - nisa 3
ama aynı surede bu da var ;
"tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. o halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. barışı esas alıp sakınırsanız, allah çok affedici, çok merhametli olacaktır." - nisa 129
ayrıca yetim kız yani "üvey" ile evlenmenin nesinde sakınca var? aynı kan bağın mı var, hayır yok. yaş farkı? iki insan ve bu insanlar 18 yaşlarından büyükse, özgür irade ile yapıyorsa sana mantıklı gelmese bile itiraz edemezsin. gelelim nelerin "asla olamayacağına"
"geçmişte kalanlar hariç, babalarınızın nikâhlamış olduğu kadınlarla evlenmeyin. böyle bir şey açık bir edepsizlik, nefret gerektiren bir kötülüktür. çirkin bir yoldur bu. size, şu kadınlarla evlenmek haram kılınmıştır: analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle birleştiğiniz hanımlarınızdan doğmuş olup evlerinizde oturan üvey kızlarınız -eğer anneleriyle birleşmemişseniz o takdirde sizin için bir günah yoktur- ve sulbünüzden gelen oğullarınızın karıları. iki kız kardeşi birlikte almanız da haram kılınmıştır. eskide kalanlar müstesna. allah çok affedici, çok merhametlidir." - nisa 22 ve 23
bunlar çok açık bize haram kılınmıştır. üvey kızlarımızı da ancak dışarıdan evlat edinirsek ya da o kadının önceki eşinden olmuş bir kızsa, ancak o şartla mehirini vererek nikahlayabiliriz. 2 kız kardeşi de aynı anda alamıyoruz.
ben bu kadını beğendim, bir de baldızı alayım yok yani. bu ayetlerle bakıp yine "siz de çok eşlilik var bir kereğğğ tağam mığğ" diyeceklere de aynı sureden bu ayetle cevap vermiş yüce allah. öyle tüm sülale düdüklenemiyor yani duydun mu düdükleyen bekçişi kardeş? do you hear me? duyamazsan, megafon modumuz da var. ona göre yani. az önce attım, yine atıyorum.
"tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. o halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. barışı esas alıp sakınırsanız, allah çok affedici, çok merhametli olacaktır." - nisa 129
allah diyor ki, erkek nefsi bir "harem" ister kendisine mutlaka ama siz buna güç yetirecek ve onları eşit sevecek konumda asla değilsiniz. görünüşte adil olsan da, içten içe bir tanesine kayacaksın gönlünde mutlaka. o zaman bırak da seni seven diğerlerine yazık etme ve çok eşli olma, tek eşli ol! barışı esasdan kasıt da, tek eşli olmaktır. zaten kilit nokta burada çok net olarak veriliyor.
ama sen de haklısın. neticede "bakmak" ile "görmek" aynı şeyler değil.
edit ; 600'li yılın sosyolojisini göz ardı edip, 2021 kafasıyla sorgulama da olmaz. yapacaksan o devrin koşullarını, şartlarını da göz önüne alacaksın ve artık "üvey evlat" almak da kalkmıştır günümüzde ama ben yine de senin kafandan sorgulama yaptım.
gerçeklerin hep ortaya çıkmak gibi iğrenç bir huyu var, sivilce gibi işte. n'apcan yani di mi bebek?
hayır kusur aramaya debelenmeyin yani bu kadar. gidip krem peyine tapabilirsin aslan, önünde engel yok. her seçimin ve her eylemin, bu hayatta olduğu gibi diğer hayatta da ödülü de var, cezası da. ceza alınca mahallenin ispikçi ve mızıkçı bebesi gibi ağlamak niye? ödül olsa eminim ki zerre ses çıkartmayacaktınız. neyse, ayete gelelim.
yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. işte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur." - nisa 3
ama aynı surede bu da var ;
"tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. o halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. barışı esas alıp sakınırsanız, allah çok affedici, çok merhametli olacaktır." - nisa 129
ayrıca yetim kız yani "üvey" ile evlenmenin nesinde sakınca var? aynı kan bağın mı var, hayır yok. yaş farkı? iki insan ve bu insanlar 18 yaşlarından büyükse, özgür irade ile yapıyorsa sana mantıklı gelmese bile itiraz edemezsin. gelelim nelerin "asla olamayacağına"
"geçmişte kalanlar hariç, babalarınızın nikâhlamış olduğu kadınlarla evlenmeyin. böyle bir şey açık bir edepsizlik, nefret gerektiren bir kötülüktür. çirkin bir yoldur bu. size, şu kadınlarla evlenmek haram kılınmıştır: analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle birleştiğiniz hanımlarınızdan doğmuş olup evlerinizde oturan üvey kızlarınız -eğer anneleriyle birleşmemişseniz o takdirde sizin için bir günah yoktur- ve sulbünüzden gelen oğullarınızın karıları. iki kız kardeşi birlikte almanız da haram kılınmıştır. eskide kalanlar müstesna. allah çok affedici, çok merhametlidir." - nisa 22 ve 23
bunlar çok açık bize haram kılınmıştır. üvey kızlarımızı da ancak dışarıdan evlat edinirsek ya da o kadının önceki eşinden olmuş bir kızsa, ancak o şartla mehirini vererek nikahlayabiliriz. 2 kız kardeşi de aynı anda alamıyoruz.
ben bu kadını beğendim, bir de baldızı alayım yok yani. bu ayetlerle bakıp yine "siz de çok eşlilik var bir kereğğğ tağam mığğ" diyeceklere de aynı sureden bu ayetle cevap vermiş yüce allah. öyle tüm sülale düdüklenemiyor yani duydun mu düdükleyen bekçişi kardeş? do you hear me? duyamazsan, megafon modumuz da var. ona göre yani. az önce attım, yine atıyorum.
"tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. o halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. barışı esas alıp sakınırsanız, allah çok affedici, çok merhametli olacaktır." - nisa 129
allah diyor ki, erkek nefsi bir "harem" ister kendisine mutlaka ama siz buna güç yetirecek ve onları eşit sevecek konumda asla değilsiniz. görünüşte adil olsan da, içten içe bir tanesine kayacaksın gönlünde mutlaka. o zaman bırak da seni seven diğerlerine yazık etme ve çok eşli olma, tek eşli ol! barışı esasdan kasıt da, tek eşli olmaktır. zaten kilit nokta burada çok net olarak veriliyor.
ama sen de haklısın. neticede "bakmak" ile "görmek" aynı şeyler değil.
edit ; 600'li yılın sosyolojisini göz ardı edip, 2021 kafasıyla sorgulama da olmaz. yapacaksan o devrin koşullarını, şartlarını da göz önüne alacaksın ve artık "üvey evlat" almak da kalkmıştır günümüzde ama ben yine de senin kafandan sorgulama yaptım.
gerçeklerin hep ortaya çıkmak gibi iğrenç bir huyu var, sivilce gibi işte. n'apcan yani di mi bebek?
devamını gör...
çirkin bir kadın olmak
görünmez olmaktır. fark edilmemektir. isminizin en son öğrenilmesidir. en son size sorulmasıdır. zor arkadaş edinmektir. bir yerden sonra yalnızlığı sevmektir. planlardan haberdar olmamaktır. kimsenin aklına gelmemektir. karşı cins tarafından merak edilmemektir. bakışlarda hep bir göz kaçırma görmektir. çünkü insanlar bakmak ve görmek istemezler. güzel olana bakmak, onu görmek isterler.
devamını gör...
para insanı değiştirir mi sorusu
insan karakteriyle alakalı bir durum bu. kimisi mevki, şan, şöhret ve parayı sonradan gördüğünde kendinden geçiyor, diğerlerini hor görüyor kimisi de değişmeden kalabiliyor.
devamını gör...
kendinden 10 yaş büyük erkekle birlikte olmak
para ya da çıkar karşılığı yapılmadığı sürece hiç bir ayıbı sakıncası olmayan durumdur.
devamını gör...
takipçilerle buluşma düzenlemek
poppi değilim ama bir kaç güzide yazar arkadaşıma kahve ısmarlamaktan keyif duyarım.
bizim buralar ep çayırlık. gelin, kızanı olan alıp da gelebilir. iki mabetin belini kırarız.
bizim buralar ep çayırlık. gelin, kızanı olan alıp da gelebilir. iki mabetin belini kırarız.
devamını gör...
kadına şiddet uygulayan erkek
şiddetin hiçbir şekli kabul edilemez. kime yapıldığının önemi yoktur. kültürle, zenginlikle değil tamamiyle insanlık ve vicdanlı olmakla ilgilidir. affedilemez! (bkz: aile içi şiddet)
devamını gör...



