temel olarak "dinlemeyen" veya "dinlemeyi bilmeyen"lerin örnek teşkil ettiği insanlardır.
devamını gör...

geniş caddeleri, palmiyeleri ve yelkenlileriyle farklı bir gezegen. türkiye'nin muz, çilek ve narenciye birincisi.
devamını gör...

hakkında tecavüz ve dolandırıcılık suçlaması bulunan enişte isa'nın 2019 yılında ölümle sonuçlanan bir vukuatının da olduğu ortaya çıktı. iddiaya göre, isa'nın yaptığı peynirleri yiyen 9 kişi sağlık sorunları yaşadı 1 kişi de yaşamını yitirdi. bu adam niye dışarıda?
ayrıca müge anlı'nın yaklaşımı da rahatsız edicidir. videonun 3. dakika 42. saniyesinde bunu görebilirsiniz. müge anlının ikiyüzlü bir insan olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...

anaç, evcimen, iyi bir aşçı.

*kokulara karşı çok hassas.

*geleneksel, zaman zaman sabit fikirli.

*kilo almaya yatkin.

*sanatkârane... dans, müzik ve resim ile uğraşıyor olabilirler. (mutlaka sanatın bir dalı ile yakından ilgili olur. )

*zaman zaman önyargılı.

*kıskançlığı ile cümle aleme nam salmış.
( bunlarin kıskanmayanları da hiç kiskanmiyor, sööliiim. )

*oglaklarla ya hep ya hiç! ama olduğu zaman kavgalı, gürültülü, daha da önemlisi tutkulu!

*kimisinin hayatı gerçek aşkı aramakla geçer, kimisi ise öğrenme budalasidir.

* evliliğe ikna etmem zordur. bırakın evliliği, bu kadınlar sevgiliyken bile zordur.

* çok zor guvenirler. ama güvenirlerse göğü ayaklarınızın altına serip, yeri ayaklarınızın altından çekip alabilirler.

*dokunsaldirlar. sadece dokunsal değil isitseldir de aynı zamanda. çünkü onlar 5 duyu organını çok etkin bir şekilde kullanırlar.

( örneğin yürürken burnuna kötü bir koku geldiğinde yüzünü eksiten ya da trafikte beklerken bir yerden bir müzik sesi duyup dikkatle kulak kesilen biri varsa bunlardan biri olabilir. )

* içten içe alıngan ve naiftirler. küstüklerinde kolay kolay barismaz, tripleriyle saçınızı başınızı yoldurabilirler. ( size küsüyor, trip atıyorsa, size gerçekten değer veriyordur. )

*ilgi budalası değildirler. ama ilgiye actirlar. ne kadar ilgilenirseniz ilgilenin sıkılmaslar.

*finansal arası iyidir. bu yüzden kazanmayi da biriktirmeyi de bilir. kaliteye de önem verdiğinden, taktir edersiniz ki harcamayı da bilir.

*hayattan zevk almayı bilirler. sıkça söylenen tabiriyle "sefa pezevengidirler" demek yanlış olmaz.
( nerde bir müzik ziyafeti, dans, tiyatro vb. orda boğalar. )


*olumsuz anlamda: zaman zaman önyargılı oluşları söylenebilir. dik kafalı veya özgürlüğüne düşkün insanlar olduğunu da eklemek lazım. kolay kolay kendilerini ezdirmezler. ( erkekler için olumsuz. ikili ilişkilerde baş etmesi güç bir kadın haline gelebiliyorlar bu yüzden. )

*soğuk oluşları ukalalik, kendini beğenmişlik ya da kibir olarak nitelendirilebilir. mesafeli insanlar oldukları için, ilk bakışta sevmeyebilirsiniz.

*bu kadınların arkadaşlarına çok önem verdiğini ve kötü gün dostu olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. hele ki yıllardır yaşamında ona eşlik eden birisiyseniz.

*bu kadınların dertlerini paylaşmayan, içine atan bir tarafı vardir. bu yüzden de afrodit'in aforizma tanrıçası boğa kadınlarını anlamak hayli güç... "

canım burcumdur. pamuklara sararak seviniz.
devamını gör...

sabah balkonda soğukta elimde cigara ile hissetiğim yalnızlık. sözlüğe gireyim geçer dedim orda da trump yalnızlığı çıktı karşıma. gideyim bir çay koyayım bari.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sevmediğim insan tipi. tersini de sevmem; sürekli ciddiyet, sürekli asık surat... her şeyin yeri, sırası var. nerede nasıl davranması gerektiğini bilen insanla her yola gidilir.
devamını gör...

oldum olası sözlüklerde ya da diğer sosyal ağlarda küfürlü ya da kaba bir dille konuşmayı sevmiyorum. hatta ve hatta genel olarak yazılı iletişim kurarken çok samimi arkadaşlarım dışındaki kimseyle böyle konuşamıyorum. daha çok kelimelerle olabildiğince oynamayı, onları olabildiğince açık halde kullanırken, bir o kadar da insanları rahatsız etmeyecek şekilde kullanmayı seviyorum. dolayısıyla şimdiye kadar sansür ya da baskı hissetmedim hiç. herhangi bir şekilde bir moderatör tarafından uyarılmadım bile. ki, çok da değil ama az da değil, 200 küsür giri yazmışım bir buçuk ay gibi bir sürede.

ama sıkı durun, plot twist geliyor: mevzubahis ifade yasaklarının uygulanmasına -sıkı bir moderasyon süreci dahilinde olmak şartıyla- ben de karşıyım. hatta daha önce şöyle demiştim bu konuda. elbette "hadi küfürler yağdıralım birbirimize," demek değil bu. ifade özgürlüğü düşüncesi yalnızca.

ama işte suistimal edilir hepten. insanlar her şeyi yerli yerince, yeterince kullanmayı ne kadar biliyor ki? bırakın herhangi bir şeyi betimlemek için kullanmayı, doğrudan insanlara küfürler yağmaya başlar. özel mesajdan, giriler aracılığıyla, hatta başlıklarda dahi; olur olmadık yerlerde görürüz küfürü, hakareti. sorun da bu hakaret ve ona bağlı oluşabilecek seviyesizlik meselesinde zaten.

her neyse. böyle bir kavga vermenin ayrıca bir lüzumu yok. bu konuda ikinci defa fikir belirtiyorum mesela, daha da olmaz muhtemelen. çünkü benimle aynı düşüncedeki insanların sorununun kendilerini ifade etmekle ilgili olmadığını görüyorum ne yazık ki. kafa sözlük henüz çok yeni. muhakkak her şey yerli yerine oturacaktır. şöyle bir baktığımda, hele ki son zamanlardaki türk internet kullanıcılarının üslubunu göz önüne aldığımda, daha çok yol var buna. ve sözlükle de ilgili bir konu değil bu, insanların üsluplarını olması gerektiği gibi oturtabilmesiyle ilgili. dur bakalım.
devamını gör...

herkese merhaba,

bugün saat tam 22,00-00.00 arasında golden 70's arşivim ile sizlere sesleniyor olacağım. playlistimde eric clapton, leonard cohen ve the beatles gibi isimler olacak. tabi ki sohbet ve muhabbetimize eşlik eden likitlerimizi tazeleyeceğiz çünkü; (bkz: likitlerini tazeleyen kafacılar) biz likitlerimizi tazelerken %500 enflasyonla mücadele timi playlistimi didikliyor ve sizlerin memnuniyetinden emin olmaya çalışıyor olacak.*

siz değerli sözlük yazarları ise her hafta olduğu gibi bu haftada başlık altına yazarak yada bana özel mesaj atarak yayın süresince bana ulaşabileceksiniz. *

saat tam 22.00'da sözlük radyoda buluşmak üzere. hepinizin kafasına kalpler fırlatıyorum efendim *


gomercan özel editi; bu radyonun arkasında bir fikir var ve fikirlere teknik aksaklıklar işlemez*
devamını gör...

2018 temmuzunun ilk haftasında gittiğimiz balkan turunda uğradığımız şehir. saraybosna kadar olmasa da hazin bir yerdi. genel olarak seyahatimizin beşinci günü hep savaş acıları içinde geçtiğinden altıncı günkü güzelim şehrin* havasını soluyamadık bile...

en son dubrovnik'te duran kafilemiz, poçitel köyünde dandik bir motelde geceyi geçirmişti. sabah kalkıp kahvaltımızı edince (ki yol boyunca kahvaltılar yumurta ve kornfleksten, akşam yemekleri de tavuktan ibaret fiks menü, rehberimiz turlarda türklerin "ay şu domuz mudur" "ay bu yenir mi" gibi şikayetlerinden bıkan otelcilerin ortak bir menü çıkardığını söylüyor, iyi ki kahvaltıda cornflex yeme alışkanlığımız var da aç kalmıyorum ama çaysızlık kötü bir şey, kahveye abanıyoruz el mecbur) önce köyü ziyaret ettik. dağın eteğinde kurulu köy, bir kale, kilise ve cami barındırıyordu. zamanında yeniçerilerin hudut karakolu olarak kullandığı kaleye çıkamadık, herkes köyde çay aradı bugün. bizimkiler de dik yokuşları çıkamadılar, sadece ben camiye kadar çıktım.
kale:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

saat kulesi:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

molayı müteakiben mostar'a vardık. şehrin hırvat yakasında durduk, boşnak mahallelerine geçmek üzere ünlü köprüye gelesiye evvela köprü altındaki kahvede oturduk. yapılalı daha 14 yıl olmasına rağmen köprü şimdiden renk değiştirmiş. zamanında mostarlı delikanlıların kızlara kendini kanıtlamak için yaptıkları köprüden atlama geleneği, artık turistik bir şov olarak sürüyor. gençler atlıyor, ama bahşişi bulamazsa yok. ben "atla, atla, atlamayan çetnik" diye boğazımı yırtsam da atlamadı çünkü eleman. tam "senden adam olmaz" derken cumburlop.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel köprü manzarası, sağ taraf hırvat sol taraf boşnak semti. ayrıca köprüden ihtiyar kafilemiz zar zor geçti, bayağı dikti çünkü.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel tepede görünen haçtan üsküp'te de görmüştük. hıristiyan adeti herhalde, şehrin en yüksek noktasına dikmek. ayrıca o tepe, 1993'te köprüyü havaya uçuran hırvat tabyasının da konuşlandığı yer.

köprü dışında şehrin boşnak yakasındaki çarşıyı da gezdik, tika'nın onardığı diğer osmanlı yapılarını gördük. türkiye burada iyi yatırım yapmış, keza çarşı içinde bir de konsolosluğuuz var. belki de bu sebepten, balkanlarda
recep tayyip erdoğan atatürk kadar seviliyor (hatta kendisi de selanikli olan atatürk'ten fazla seviliyor). ola ki yolunuz düştü (euro 11 lirayken nasıl olacak bilmiyorum gerçi), size reis övgüsü yapan bir boşnağa "lan bi sus, ondan kaçıp geldik buraya" demeyin. dayağı yiyebilirsiniz... neyse, işte restore ettiğimiz camilerden köski mehmet paşa.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu çarşıda dolanırken köfte ve börek kokuları geniz yakıyor. kebabcici dedikleri bir köfte yemeği ve börekleri ünlü olan boşnaklar, bunların yanında titovka denilen yugoslav partizan şapkasından da satıyorlar. bir şapka ve iki merminin birbirine kaynatıldığı bir kalem aldık.

öğlen yola koyulduk, varış yerimiz geceyi de geçireceğimiz saraybosna idi. yolda bir de hava kapandı, yağmur başladı... neyse ki otobüsten inince durmuştu artık.
devamını gör...

jean auguste dominique ıngres, 29 ağustos 1780 ve 14 ocak 1867 tarihleri arasında yaşamış fransız, neoklasist ve oryantalist bir ressamdı. aynı zamanda müzikle, keman çalmakla da uğraşıyordu.

ıngres çizime büyük önem veriyordu. ona göre resmin dürüstlüğü idi. resmi yapan şeylerin sekizde yedisi çizim idi. iyi çizilmiş bir şey, iyi yapılmış bir resim demekti. gerçeği olduğu gibi yansıtmak isteyen ıngres'e bir gün dostlarından biri, tablosuna ithafen ''bu marcel değil mi? onu olduğundan daha güzel çizmişsin'' demişti ve ıngres sert bir şekilde ''ne demek daha güzel? ben insanları olduğu gibi çizerim'' devamını vermişti. temiz ve yumuşak çizgileri ile ün kazanan ıngres için picasso'nun ''o hepimizin hocasıdır.'' dediği söylenir. keman ile de bağını koparmayan ıngres'e ithafen günümüzde bile meslek dışında yapılan sanat çalışması için ''ıngres'in kemanı'' ifadesi kullanılmaktadır.

1791 yılında babası sanatçıyı toulose'ya getirdi. ressam guillaume-joseph roques ve heykeltıraş jean-pierre vigan ile çalışan genç sanatçı, yine bir sanatçı olan babasından farklı olarak; dini, mitolojik, tarihi sahneler çizmek istiyordu. 1796 yılında fransa'ya, ünlü ressam jacques-louis david'ın atölyesinde çalışmaya gitti. burada david'in bir diğer öğrencisi, yaşamının ileriki yıllarında sanat eleştirmeni olacak olan étienne-jean delécluze (ki kendisi sevilen bir öğrenci olarak david'in fransa'daki son yemeğine katılmıştı.) ıngres hakkında çalışkanlığından, azminden ve sanatının doğruluğundan, etkileyiciliğinden ve fark edilebilirliğinden bahsetmiştir.

bir sürü ödül sahibi olan bu ressam, yaşadığı dönemlerde yeni yeni ortaya çıkan sanat tarihi konusunda, dönem sanatçıları gibi geçmişten gelen eserleri incelemek ve kullanmak yarışından geri kalmadı. hatta bu yüzden dönem ressamları tarafından geçmişi yağmalamakla suçlanmıştı. yaptığı tablolar eleştirmenlerce sert eleştiriler almış, kendisi sanatı 400 yıl geriye götürmek istemekle suçlanmış ve fırçasının bitişinden bahsedilmişti.

roma'ya geçen ve farklı tablolar yapmaya devam eden sanatçı sert eleştirilere burada da maruz kalmıştı. paris'e tablolar göndermeye devam eden ıngres akademisi'yi tatmin etmek için boyadığı eserde yine yeriliyordu. akademi'den ayrıldıktan sonra da eser üretmeye devam etti ve portreler çizerek gelirini arttırdı. bir tarih ressamı olarak bilinmek isteyen ıngres bunu kapısına gelenlere de söylüyor, burada yaşayan kişinin portreler çizen bir adam değil bir ressam olduğunu hatırlatıyordu. bu dönemde 500'den fazla portre çizdiği söylenen ıngres bir yandan keman çalmaya da devam ediyordu.

müzeye giren ilk eseri, farkı şehirlere taşınmaları, eleştirmenlerden maruz kaldığı sert sözler, ortaya koymaya çalıştığı; tekrar canlandırmaya çalıştığı sanat girişimleri ile ıngres kariyerinin anahtarını eline aldı. ödüllendirilen, académie des beaux-arts üyesi olan ve eseri övülen ıngres için yeni bir dönem başlamıştı.

fakat the martyrdom of saint symphorian eserinin eleştirileri karşısında şok olmuştu. 1824 yılında autun katedrali için sipariş edilmiş bu resmi yapması 10 yıl sürmüştü ve sanatçı resmi tüm çalışmalarının ve becerisinin bir toplamı olarak görüyordu. resim hem hem neoklasikler hem de romantikler tarafından yerildi. ıngres artık kamu komisyonlarını kabul etmeyeceğini ve salon'a (paris'te, académie des beaux-arts'da sanat eserlerinin halk ile buluştuğu yer.) çıkmayacağını söyledi. 1834 sonunda roma'ya döndü.

roma'daki fransız akademisinin direktörlüğünü yaptı, öğrenciler ve okul ile ilgilendi. sanat eserleri üretmeye devam ettiği gibi kemanı ve müziği de bırakmamıştı. nisan 1841'de paris'e döndü. eserlerini askıya aldı, tamamladı ve yenileri üretti ama artık yaşlanıyordu. en bilinen eserlerinden birini, türk hamamı'nı ömrünün sonlarına doğru yaptı. 1867 yılında zatürreden ölen ıngres'in kemanı ve 4000'den fazla eseri ıngres müzesi'ne miras kaldı.
devamını gör...

hayalet gibi takılan yazarlardır. okurlar artılamazlar. tanım girmezler. ne yapmaktadırlar anlamıyorum. takılıyorlar öyle casper gibi.
devamını gör...

bir hiç uğruna yitip giden nickimin yasini tutmak için aldigim mahlas.
devamını gör...

bütün kulüpler kapanın elinde kaldığı ve kendimi bir türlü bir yere ait / yetkin hissedemediğimden, ben ve benim gibiler için açmayı düşündüğüm mis gibi kulüp..

müzik dendiğinde viking metal ile zikirli ilahiyi aynı potada eritiyorsan buyur gel, bizdensin..

edebiyat konusunda yerde cin alikitabı bulsan öpüp alnına değdirip yüksek bir yere koyacak kadar içli misin, gel seni muhasip yapalım, üyelik kesmez.

sinema dendiğinde stalker ile atla gel şaban senin için aynı seyir zevkini veriyorsa boşuna israf etme kendini öbür kulüplerde, üzerler seni bize gel.

hayvanları çok seviyor ama eve aldığın hayvan senin yüzünden 10 gün sonra intihar mı ediyor? sorun sende değil inan, çık gel çare buluruz.

bilim teknoloji vs konularında anca kumandanın pilini değiştirecek kadar mı yetkinsin, sıkma canını ben o işi de yapamıyorum, aramızda ayarlarız bişiler çık gel.

isteyene başkanlık verilir, isteyene üyelik devredilir, 5 dakikada teslim edilir.

hey maaşallah, kulübe gel!

edit : faaliyetler ne olacak türü sorular geliyor, toplu cevap vereyim, hiç!
"yok telegram kuralım, yok discordda 25 saat kitap okuyalım, yok her cuma akşamı video konferans yolu ile hayatın anlamını bulalım, yok her sabah 500 mekik çekelim" türü hiçbişi yok, ve olmayacak da, size sözümdür..

ha anca arada bir buraya bakıp, "hacı kurbanı naptın?" diye hal hatır sorarız o kadar, kim uğraşacak ya öbür türlü?

edit 2: lütfen aidenjude denilen ajan provakatörü ciddiye almayın, tek kuruş para yok, olsa da size vermeye niyet yok. çay markası var 3 tane, anca o? jdkkdkd
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

--- alıntı ---

2021 yılında kamuya 100 bin memur alımı yapılacak. yeni ekonomi programı kapsamında bütçelendirilen 35 bin personel alımı sürerken, 65 bine yakın alım daha yapılacak. yeni yılda doktor, öğretmen, eczacı, din görevlisi, hemşire de dahil olmak üzere birçok meslek grubundan alım yapılacak.

--- alıntı ---
link buradan
devamını gör...

bu ülke insanının eskiye olan özlemi artık bığğğtırdıı yaovv. ne eskilermiş abi yaa, geleceğinize odaklanamadınız gitti. çok iyi olsaydı zaten eski olmazdı, devamlılığını sürdürürdü değil mi?¿ biz de gördük o dönemleri hiç öyle abartıldığı gibi değildi yeniler takılmayın hiç bu laflara.
yok şu yazar gitti yok bu çaylak geldi, çok beğenmiyorsan sen de git, tutan yok ki valla bak! moderatör olsaydım şu bakanlık, şu müdürlük kepçeyle yığ ulan yığğ, dua edin değilim.
devamını gör...

''beğenileriyle mutlu eden yazar'' ile ''iade-i ziyaret'' klişelerini görünce tüylerim diken diken oluyor. ikincisi hele, kankacı diye adımızı çıkaracaksınız yahu, karşılıklı düşünerek nickaltı yazan mı var da böyle bir zorunluluk hissediyorsunuz* içinizden geliyorsa yazın işte, iade-i ziyaret nedir.

neyse, bana pek yazılmıyor ama kime yazıldığını görsem içimden ağlayarak yas tutar, gün boyu aklımdan çıkarmam o yazarı. bunu hak etmiyorsunuz..
devamını gör...

ekşi sözlüğün derdi beni germedi dediğim başlık. burası bağımsız bir sözlükse dışarıdan virüs taşımanın anlamı yok. aşağı mahalledeki kavga için bu mahallenin kahvesinden adam toplanması gibi.
devamını gör...

bir arkadaşım bir gün aniden adresimi istemişti sonrasında seni çok seviyorum yazılı bir kutu çikolata gelmişti. özel bir gün değildi sadece içinden gelmişti dururken öyle beni hatırlamıştı, önemsemişti yani onun için değerliydim demek ki gerçekten o yüzden benim için çok ama çok özel bir hediyeydi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim