ola se thimizoun
olmasa mektubun diye tanıyıp sevdiğimiz yeni türkü şarkısının orjinal hali.
"( bana) her şey seni hatırlatıyor " olarak türkçeleştirmek mümkün şarkının adını.
sözleri;*
"her sey seni hatirlatiyor,
basit ve sevilen
gunluk esyalarin...
sanki onlar da benimle birlikte bekliyorlar,
senin gelmeni, bende iz birakacak olsa da son bir kez.
tüm askimiz dolduruyor odayi
bir sarki gibi, ikimizin birlikte söyledigi
yüzler ve sözler, ve çatirdayan düsler.
gün agardiginda, gerceklesecek olan ne.
hersey seni hatirlatiyor,
basit ve sevilen,
gunluk esyalarin...
hersey seni hatirlatiyor
en iyi dostlarimiz bile.
kah tavernada, kah sinemada.
yalniz basima okuyorum, göndermis oldugun mektubu,
hani daha bir kez bile öpüsmeden önce.
tüm askimiz dolduruyor odayi
bir sarki gibi, ikimizin birlikte söyledigi
yüzler ve sözler, ve çatirdayan düsler.
gün agardiginda, gerceklesecek olan ne.
hersey seni hatirlatiyor,
basit ve sevilen,
gunluk esyalarin..."
spotify
"( bana) her şey seni hatırlatıyor " olarak türkçeleştirmek mümkün şarkının adını.
sözleri;*
"her sey seni hatirlatiyor,
basit ve sevilen
gunluk esyalarin...
sanki onlar da benimle birlikte bekliyorlar,
senin gelmeni, bende iz birakacak olsa da son bir kez.
tüm askimiz dolduruyor odayi
bir sarki gibi, ikimizin birlikte söyledigi
yüzler ve sözler, ve çatirdayan düsler.
gün agardiginda, gerceklesecek olan ne.
hersey seni hatirlatiyor,
basit ve sevilen,
gunluk esyalarin...
hersey seni hatirlatiyor
en iyi dostlarimiz bile.
kah tavernada, kah sinemada.
yalniz basima okuyorum, göndermis oldugun mektubu,
hani daha bir kez bile öpüsmeden önce.
tüm askimiz dolduruyor odayi
bir sarki gibi, ikimizin birlikte söyledigi
yüzler ve sözler, ve çatirdayan düsler.
gün agardiginda, gerceklesecek olan ne.
hersey seni hatirlatiyor,
basit ve sevilen,
gunluk esyalarin..."
spotify
devamını gör...
the voyeurs
yazarlığını ve yönetmenliğini michael mohan’ın yaptığı; başrollerini de sydney sweeney, justice smith, ben hardy ile natasha liu bordizzo’nun paylaştığı filmdir. filmin konusundan bahsetmek gerekirse pippa ve thomas ilişkilerine farklı bir boyut kazandırmak üzere birlikte bir eve çıkmaya karar verirler. yeni evlerine taşınıp yavaş yavaş alışmaya başlarlar ki karşı binanın camdan duvarlarından insanların ne yaptıklarını izleyebildiklerini fark ederler. dikkatlerini tam karşılarında oturan çift çeker seb ve julia. seb ve julia’nın cinsel hayatları da pippa ve thomas’ın ilgisini çeker ve böylece bu izlemeler bir saplantıya dönüşür. bu saplantı bazı hayati sonuçlara neden olur. onları da artık izleyip görün. çerezlik bir film kendisi. izlenir mi izlenir ama izlenmese de bir şey olmaz. oyuncular yeni yeni parlayan oyunculardan. maalesef ben oyunculuklardan pek etkilenmedim, kesinlikle kötü değildi, bazı duygu geçişleri daha iyi verilebilirdi sadece. genel anlamda bir puan vermek gerekirse 5-5.5/10 verilebilir. +18 için uygun, yine uyarımızı da yapmış olalım.
sonunda yapılan ters köşe filmi bi tık güçlendirmiş.
sonunda yapılan ters köşe filmi bi tık güçlendirmiş.
devamını gör...
bu geceyi kitap okumaya ayır etkinliği
işe yarar motive edici bir başlık.
nazan bekiroğlu nar ağacı kitabıyla gecenin sessizliğinde olacağım.
birileri bu başlığı görüp hep ertelediği kitabı eline alsın artık hadi hadi.
nazan bekiroğlu nar ağacı kitabıyla gecenin sessizliğinde olacağım.
birileri bu başlığı görüp hep ertelediği kitabı eline alsın artık hadi hadi.
devamını gör...
geceye bir fotoğraf bırak
fotoğraftaki detaylara dikkatlice bakarsanız her bir detayın diğerinden tatlı olduğunu fark edeceksiniz;
1-küçük olan minnoşun terliklerini ters giyişine bakın.
2-yine küçük minnoşun elindeki sapanı tutuşuna bakın.
3- öz çekim yapılan aletin güzelliğine bakın.
4-abinin kardeşini sahiplenen tutuşuna bakın.
5-bir de bakışların güzelliğine bakın e mi?
1-küçük olan minnoşun terliklerini ters giyişine bakın.
2-yine küçük minnoşun elindeki sapanı tutuşuna bakın.
3- öz çekim yapılan aletin güzelliğine bakın.
4-abinin kardeşini sahiplenen tutuşuna bakın.
5-bir de bakışların güzelliğine bakın e mi?
devamını gör...
britomartis
britomartis, yunan mitolojisindeki karşılığı artemis olan girit dağ ve avcılık tanrıçasıdır. (peri olduğu da söylenir.) (artemis'in av arkadaşlarından biri olduğu da söylenir.) adının anlamı atlı bakire veya tatlı bakire olarak çevrilir.
zeus'un kızı olduğu da söylenen britomartis girit adasında yaşardı ve zamanın çoğunu avcılık ile geçirirdi. knossos'taki minos medeniyetinin mitolojik kralı minos, avcıya aşık olmuştu. britomartis ise ondan uzak kalmaya çalıştı, kaçtı ve en son çaresizlikten kendini bir yamaçtan denize atmıştı. mucize eseri balıkçıların ağına düşerek hayatta kaldı veya daha sonra soyadına ismini verecek dağdan atladı ve onu tanrıça yapacak artemis tarafından kurtarıldı.
sadece girit'te tanınmayan britomartis, aphaea adıyla da anılırdı. daha sonra kendine, balıkçı ağlarının kızı gibi bir anlama gelen dictynna (veya dictymna) soyadını aldı.
bir başka anlatıya göre britomartis yalnızlığına çok düşkündü ve ebediyen bakire kalmaya yemin etmişti. farklı yerlere uğrayarak geldiği girit'te yine minos tarafından kovalandı ve kaçtı. denizcilerin ağlarında sağ kaldı. bir denizci, andromedes, onu girit'ten aegina'ya taşıdığı zaman, kıyıya indiklerinde britomartis'e saldırdı. gemiden kaçan britomartis, artemis'in tapınağında kayboldu. daha sonra aegina'lılar onun adına bir tapınak inşa ederek ona taptılar.
bu aktarımlar ve efsaneler yunanistan yakınlarındaki deniz yerlerinde inançların kademeli bir şekilde yayıldığını gösterir ve bu efsane anlayabileceğiniz gibi iki kültürün sentezinden ortaya çıkmıştır. britomartis'in de artemis'in de tapınakları, benzer özelliklerinden de dolayı deniz kıyılarına yapılmıştır ve denizcilerin, limanların tanrıçaları, koruyucuları olmuşlardır. (bu özelliklerin britomartis'ten artemis'e aktarıldığı söylenebilir.)
ve artemis ay tanrıçası olduğu için britomartis'in ışıkta belirmesi, bazı eski dönem roma sikkelerinde dictynaa'nın hilal ile birlikte sembolize edilmesi gibi özellikleri de yine bir sentezin sonucudur. iki figürün de birbirini etkilediği söylenebilir.
kaynakça ve daha fazlası: theoi.com, wikipedia
zeus'un kızı olduğu da söylenen britomartis girit adasında yaşardı ve zamanın çoğunu avcılık ile geçirirdi. knossos'taki minos medeniyetinin mitolojik kralı minos, avcıya aşık olmuştu. britomartis ise ondan uzak kalmaya çalıştı, kaçtı ve en son çaresizlikten kendini bir yamaçtan denize atmıştı. mucize eseri balıkçıların ağına düşerek hayatta kaldı veya daha sonra soyadına ismini verecek dağdan atladı ve onu tanrıça yapacak artemis tarafından kurtarıldı.
sadece girit'te tanınmayan britomartis, aphaea adıyla da anılırdı. daha sonra kendine, balıkçı ağlarının kızı gibi bir anlama gelen dictynna (veya dictymna) soyadını aldı.
bir başka anlatıya göre britomartis yalnızlığına çok düşkündü ve ebediyen bakire kalmaya yemin etmişti. farklı yerlere uğrayarak geldiği girit'te yine minos tarafından kovalandı ve kaçtı. denizcilerin ağlarında sağ kaldı. bir denizci, andromedes, onu girit'ten aegina'ya taşıdığı zaman, kıyıya indiklerinde britomartis'e saldırdı. gemiden kaçan britomartis, artemis'in tapınağında kayboldu. daha sonra aegina'lılar onun adına bir tapınak inşa ederek ona taptılar.
bu aktarımlar ve efsaneler yunanistan yakınlarındaki deniz yerlerinde inançların kademeli bir şekilde yayıldığını gösterir ve bu efsane anlayabileceğiniz gibi iki kültürün sentezinden ortaya çıkmıştır. britomartis'in de artemis'in de tapınakları, benzer özelliklerinden de dolayı deniz kıyılarına yapılmıştır ve denizcilerin, limanların tanrıçaları, koruyucuları olmuşlardır. (bu özelliklerin britomartis'ten artemis'e aktarıldığı söylenebilir.)
ve artemis ay tanrıçası olduğu için britomartis'in ışıkta belirmesi, bazı eski dönem roma sikkelerinde dictynaa'nın hilal ile birlikte sembolize edilmesi gibi özellikleri de yine bir sentezin sonucudur. iki figürün de birbirini etkilediği söylenebilir.
kaynakça ve daha fazlası: theoi.com, wikipedia
devamını gör...
the albatross (kısa film)
alex karonis, alex jeremy ve joel best tarafından çekilen bir kısa animasyon filmidir.

yaş aldıkça ve planlanan hayat gerçekleşmedikçe insanların içinde büyük bir boşluk oluşur. bu boşluk devasa bir kara delik gibi büyüdükçe büyür ve insanın içindeki yaşama sevinci benzeri her şeyi alıp götürür. artık geriye sadece karamsarlık kalmıştır ve bir türlü gelmeyen ölümü beklemek.
filmde tıkanma ve tutulma yaşayan ve artık istediği gibi yazmayan artık genç de olmayan bir yazarın yanına şişe şişe viski alarak balık avına çıkmasını izliyoruz. bir süre sonra yazar başarısız birkaç denemeden sonra oltasını kaybeder ve umudu da tükenir ta ki yanına küçük bir kuş gelene kadar. bundan sonrası ise acılı ve şeffaf bir yüzleşme.
filmdeki karakter yetmiş yıllık hayatına yedi yüz yıllık bir yaşam sığdıran amerikalı yazar ve oyuncu sterling hayden’dan esinlenilerek yaratılmıştır. hayden yazarlık ve oyunculuğun yanı sıra bir kaptandır da aynı zamanda. ve bu kısa filmde kullanılan ses de kendisine aittir. bu ses 1983 yılında yani yazar ölmeden üç yıl önce çekilen pharos of chaos belgeselinden alınmıştır.
the albatross

yaş aldıkça ve planlanan hayat gerçekleşmedikçe insanların içinde büyük bir boşluk oluşur. bu boşluk devasa bir kara delik gibi büyüdükçe büyür ve insanın içindeki yaşama sevinci benzeri her şeyi alıp götürür. artık geriye sadece karamsarlık kalmıştır ve bir türlü gelmeyen ölümü beklemek.
filmde tıkanma ve tutulma yaşayan ve artık istediği gibi yazmayan artık genç de olmayan bir yazarın yanına şişe şişe viski alarak balık avına çıkmasını izliyoruz. bir süre sonra yazar başarısız birkaç denemeden sonra oltasını kaybeder ve umudu da tükenir ta ki yanına küçük bir kuş gelene kadar. bundan sonrası ise acılı ve şeffaf bir yüzleşme.
filmdeki karakter yetmiş yıllık hayatına yedi yüz yıllık bir yaşam sığdıran amerikalı yazar ve oyuncu sterling hayden’dan esinlenilerek yaratılmıştır. hayden yazarlık ve oyunculuğun yanı sıra bir kaptandır da aynı zamanda. ve bu kısa filmde kullanılan ses de kendisine aittir. bu ses 1983 yılında yani yazar ölmeden üç yıl önce çekilen pharos of chaos belgeselinden alınmıştır.
the albatross
devamını gör...
ezberlenen en saçma şey
tabi siz anneleri tarafından size emanet edilen çocuklara her bakımdan yetersiz gördüğünüz bir kadının annelik etmesine şiddetle karşısınız ama.
devamını gör...
mustafa kemal atatürk
türk'ün babası.
devamını gör...
kendi saçını kesmek
bir kere cesaret ettim ve artık elim sürekli makasa gidiyor bağımlılık oldu *
devamını gör...
dokuzuncu hariciye koğuşu
peyami safa'nın kaleme aldığı " insan ruhunun derinliklerine hitap eden" aşkı ızdırabı ve çaresizliği anlatan psikolojik bir romandır.
yalana her şey isyan etmelidir. eşya bile;
damlardan kiremitler uçmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır.
--9. hariciye koğuşu--
kısaca özeti buyrun;
romanın kahramanı 15 yaşında ismi tam olarak verilmeyen bir erkek çocuktur. 7 yaşından beri ayağındaki kemik sorunundan dolayı yaşamının büyük bir kısmını hastane koridorunda geçirir. daha sonraları ayağının kesileceği haberini alır .iyileşmesi biraz zor ama rahatlık içerisinde yaşaması gerekmektedir ancak fakir bir ailede yaşayan çocuk için bu biraz zordur.
uzaktan akrabaları olan paşa erenköy'e çağırarak onun yanına alır. paşa'nın bir de kızı vardır nüzhet adında. nüzhete aşık olmuştur. nüzhet kendisinden 4 yaş büyüktür. nüzhet de ona karşı boş değildir aynı zamanda. tabii nüzhet'i isteyen biri daha vardır ki o da 35 yaşındaki doktor ragıp bey. annesi nüzhet'i doktor ragıp bey vermek isterken paşa bunu istememektedir. bir gün ailenin kendisi hakkında konuşmalarına şahit olur çocuk bundan çok etkilenerek üzülür ve orayı terk etme kararı alarak oradan ayrılmayı düşünür tam ayrılacağı gün annesi oraya gelmektedir. o yüzden eve gidemez .bacağının tam iyileşeceği yolda giderken daha da kötüleşir ameliyat olması gerekir. ameliyat için dokuzuncu hariciye koğuşu na yatırılır. doktorlar çok çaba sarf ederler ve bacak kesilmekten kurtulur. nihayetinde bacak biraz kısalsada tamamen iyileşmiştir. tam dokuzuncu hariciye koğuşu ndan çıkacağı gün doktor ragıp bey ve nüzhetin evlendiği haberini alır .
tabii yapacak bir şey yoktur...
bu arada kitaptaki kahraman ve nüzhet'in orasının açılmasının sebebi nüzhet'in yalan söylemesi dir.
nüzhet bana yalan söyledi...
dünyadaki hiçbir nüzhet yalan söylememelidir.
yalana her şey isyan etmelidir. eşya bile;
damlardan kiremitler uçmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır.
--9. hariciye koğuşu--
kısaca özeti buyrun;
romanın kahramanı 15 yaşında ismi tam olarak verilmeyen bir erkek çocuktur. 7 yaşından beri ayağındaki kemik sorunundan dolayı yaşamının büyük bir kısmını hastane koridorunda geçirir. daha sonraları ayağının kesileceği haberini alır .iyileşmesi biraz zor ama rahatlık içerisinde yaşaması gerekmektedir ancak fakir bir ailede yaşayan çocuk için bu biraz zordur.
uzaktan akrabaları olan paşa erenköy'e çağırarak onun yanına alır. paşa'nın bir de kızı vardır nüzhet adında. nüzhete aşık olmuştur. nüzhet kendisinden 4 yaş büyüktür. nüzhet de ona karşı boş değildir aynı zamanda. tabii nüzhet'i isteyen biri daha vardır ki o da 35 yaşındaki doktor ragıp bey. annesi nüzhet'i doktor ragıp bey vermek isterken paşa bunu istememektedir. bir gün ailenin kendisi hakkında konuşmalarına şahit olur çocuk bundan çok etkilenerek üzülür ve orayı terk etme kararı alarak oradan ayrılmayı düşünür tam ayrılacağı gün annesi oraya gelmektedir. o yüzden eve gidemez .bacağının tam iyileşeceği yolda giderken daha da kötüleşir ameliyat olması gerekir. ameliyat için dokuzuncu hariciye koğuşu na yatırılır. doktorlar çok çaba sarf ederler ve bacak kesilmekten kurtulur. nihayetinde bacak biraz kısalsada tamamen iyileşmiştir. tam dokuzuncu hariciye koğuşu ndan çıkacağı gün doktor ragıp bey ve nüzhetin evlendiği haberini alır .
tabii yapacak bir şey yoktur...
bu arada kitaptaki kahraman ve nüzhet'in orasının açılmasının sebebi nüzhet'in yalan söylemesi dir.
nüzhet bana yalan söyledi...
dünyadaki hiçbir nüzhet yalan söylememelidir.
devamını gör...
hangi yazar gözünde nasıl canlanıyor sorusu
devamını gör...
yigeo
kafa sözlük ile ilişkisine son verilmiş olan yazarımsı.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
barış manço-bien fait pour toi.
devamını gör...
absinthe
çek cumhuriyeti'nin gururu. bir çok farklı marka altında satışı olsa da, orijinalinin üzerinde "satışı hukuki olarak kısıtlıdır" minvalinde kabartma bulunur. üzerinde özel delikli kaşıkla şeker eritilerek tüketilmesi ve suyla seyreltilmesi makbuldür.
(eritme işlemi için şeker kaşığın üstüne,kaşık da bardağın üzerine konur. bir miktar absinthe, şekeri yalayarak dökülür. sonrasında artist artist o şeker yakılır. yanan şeker karamelize şekilde içki içine eriyerek damlar. son olarak bir miktar soğuk suyla seyreltilir.)
(bkz: dikkatle tüketiniz. gaza gelmeyiniz. afiyet olsun.)
(eritme işlemi için şeker kaşığın üstüne,kaşık da bardağın üzerine konur. bir miktar absinthe, şekeri yalayarak dökülür. sonrasında artist artist o şeker yakılır. yanan şeker karamelize şekilde içki içine eriyerek damlar. son olarak bir miktar soğuk suyla seyreltilir.)
(bkz: dikkatle tüketiniz. gaza gelmeyiniz. afiyet olsun.)
devamını gör...
insanın kendini çaresiz hissettiği anlar
kalabalıklar içinde yalnız olduğunu fark ettiğin an.
devamını gör...
zemahşeri
amelde hanefi, itikatta mu'tezile olan âlim. fars asıllıdır, fakat türk asıllı olduğunu kabul edenler de vardır. türkçe ve farsçayı iyi bilirdi. buna rağmen kitaplarının büyük bir kısmını arapça olarak yazdı. en önemli eseri, keşşâf tefsiri olarak bilinen tefsir eseridir. fakat bu esere ihtiyatla yaklaşılması gerekildiği söylenmiştir. zemahşerî dindar biriydi, ki ailesi de dindardı. babası takva sahibi, ilimli bir mahalle imamı olup muhtemelen siyasî bir nedenden dolayı hapse atılmıştı. babası muhtemelen hapiste iken vefat etti. nitekim dedesi de dindar biriydi.
kaynaklarda, zemahşerî'nin bir bacağının takma olduğu ve bu sebepten uzun elbise giydiği belirtilir. ayağının kopmasının sebebi olarak, bir seyahat sırasında şiddetli soğuktan dolayı ayağının donması, bineğinden veya damdan düşmesi gibi olaylardan bahsedilir. bundan ilave çocukluk zamanlarında bir kuşun ayağını kopardığı için annesinin bedduasını almasından da bahsedilir. ayrıca ibn hallikân'ın naklettiği bir rivayete göre, zemahşerî, insanların kesik bacağı sebebiyle kendisi hakkında yanlış bir düşünceye kapılmasından endişe etmiş ve bundan dolayı ayağının şiddetli soğuktan donması yüzünden kesildiğine dair birçok kişinin şahitliğini içeren bir belge düzenlemiştir.
zemahşerî şiddetli bir hastalığa yakalanıp, bu sırada gördüğü bir rüya üzerine devlet adamlarına bir daha methiye yazmamaya ve onlardan makam talep etmemeye karar vermiştir. daha sonra iyileşmiş ve âlimlerin derslerine katılmıştır. arap yarımadasının birçok bölgesini dolaşmış ve arapça'nın inceliklerini araştırmaya başlamıştır. kendisine, şeyhu'l-arabiyye (arapçanın pîri) denmiştir.
zemahşerî hayatının ilk 45 yılında makam-mevki peşinde koşan, şöhret düşkünü, kibirli, hırçın biri olarak bilinir. ki birçok şiirinde de bu durum görülmektedir. rahat bir yaşam sürmek istediği için devlet adamlarına methiyeler yazmıştır, ki bu durum fakirlik içinde büyümüş olmasıyla açıklanır. ayrıca birçok şiirinde hem kendisi hem eserlerinden övgüyle bahsetmesinin sebebi sakatlığının doğurduğu mahcubiyet şeklinde açıklanır, bu onu daha da azimli yapar ve hırs kaynağı oluşturur.
fakat 45 yaşında hastalığa yakalanır, bu dönemde âdeta olgunlaşmaya başlar ve ömrünün sonuna kadar mütevazi bir âlim olarak yaşar. ibn kutluboğa, zemahşerî'yi, asrının imamı olarak niteler ve onun hanefî fakihleri arasında sayıldığını söyler. zemahşerî, mu'tezilî olmaktan şeref duyar ve hâtemü'l-mu'tezile olarak anılır. buna rağmen mu'tezile kelâmı açısından etkili bir isim değildir.
rivayete göre bir gün zemahşerî, ebukubeys dağına çıkmış ve araplara şöyle demiştir:
atalarınızın dilini gelin benden öğrenin.
kaynaklarda, zemahşerî'nin bir bacağının takma olduğu ve bu sebepten uzun elbise giydiği belirtilir. ayağının kopmasının sebebi olarak, bir seyahat sırasında şiddetli soğuktan dolayı ayağının donması, bineğinden veya damdan düşmesi gibi olaylardan bahsedilir. bundan ilave çocukluk zamanlarında bir kuşun ayağını kopardığı için annesinin bedduasını almasından da bahsedilir. ayrıca ibn hallikân'ın naklettiği bir rivayete göre, zemahşerî, insanların kesik bacağı sebebiyle kendisi hakkında yanlış bir düşünceye kapılmasından endişe etmiş ve bundan dolayı ayağının şiddetli soğuktan donması yüzünden kesildiğine dair birçok kişinin şahitliğini içeren bir belge düzenlemiştir.
zemahşerî şiddetli bir hastalığa yakalanıp, bu sırada gördüğü bir rüya üzerine devlet adamlarına bir daha methiye yazmamaya ve onlardan makam talep etmemeye karar vermiştir. daha sonra iyileşmiş ve âlimlerin derslerine katılmıştır. arap yarımadasının birçok bölgesini dolaşmış ve arapça'nın inceliklerini araştırmaya başlamıştır. kendisine, şeyhu'l-arabiyye (arapçanın pîri) denmiştir.
zemahşerî hayatının ilk 45 yılında makam-mevki peşinde koşan, şöhret düşkünü, kibirli, hırçın biri olarak bilinir. ki birçok şiirinde de bu durum görülmektedir. rahat bir yaşam sürmek istediği için devlet adamlarına methiyeler yazmıştır, ki bu durum fakirlik içinde büyümüş olmasıyla açıklanır. ayrıca birçok şiirinde hem kendisi hem eserlerinden övgüyle bahsetmesinin sebebi sakatlığının doğurduğu mahcubiyet şeklinde açıklanır, bu onu daha da azimli yapar ve hırs kaynağı oluşturur.
fakat 45 yaşında hastalığa yakalanır, bu dönemde âdeta olgunlaşmaya başlar ve ömrünün sonuna kadar mütevazi bir âlim olarak yaşar. ibn kutluboğa, zemahşerî'yi, asrının imamı olarak niteler ve onun hanefî fakihleri arasında sayıldığını söyler. zemahşerî, mu'tezilî olmaktan şeref duyar ve hâtemü'l-mu'tezile olarak anılır. buna rağmen mu'tezile kelâmı açısından etkili bir isim değildir.
rivayete göre bir gün zemahşerî, ebukubeys dağına çıkmış ve araplara şöyle demiştir:
atalarınızın dilini gelin benden öğrenin.
devamını gör...
(tematik)
okul geçidi
okul öncesi, ilk ve orta dereceli okulların çevresinde bulunan ve öğrenci ve yayaların güvenle yolun karşısına geçmesi için ayrılan alandır.
devamını gör...
gerilla

osmanlı dönemindeki benzer isyanların eşkıya olarak anılmasındam ötürü olsa gerek, ispanyollara kaptırılan ünvan. 1807 yarımada savaşı ardından ispanya içsavaşı sırasında doğan bu birlik çok kötü şekilde cezalandırıldığı için kötü bi anlam kazanmıştır. gerilla, davanın son leveli idi. döneme göre korkunç tehlikeli idi. üzerine bombalar bağlayıp kralın adamlarına doğru koşan solcular vardı. sağ yakalanana eziyet edilir veya halkın önünde kurşuna dizilirdi. gerilla, davanın kazanması için kendini kurban etmeyi kafasına koymuş adama denir. nadir başarılı örneği olarak atatürk ve che gösterilir. kitleyi yönlendiren bir üstakıl olmadığı sürece davası kısa vadede anlamsız ve tehlikeli hale gelir. asala da bir gerilla örgütüdür fakat çalışma şekilleri haince görüldüğü için taraftar toplayamamıştır. 2021'de ise devlet ele geçiren örgütü mevcuttur. (bkz: taliban) (bkz: boko haram) (bkz: ışid)
devamını gör...
normal sözlük’te tanıdık birilerine rastlamak
bazı yazarları tanımasam da tanıyorum hissi veren başlıktır.
devamını gör...

