normal sözlük sansürünün artık bıkıp usandırması
her birey, her özgür düşünce sizin kıstaslarınıza göre şekillenmek zorunda değil kardeşim. madem aranızda bir okey masası kurdunuz, gülün ve eğlenin. hayırlı traşlar dilerim size.
devamını gör...
ren geyiği
aslında türkler için önemli bir hayvandır. orta asya düzlüklerinde yaşayan türkler için at ne kadar önemliyse, kuzeyde sibirya bölgesinde yaşayan türkler içinde ren geyiği o kadar önemlidir. at gibi üstüne biner, taşımacılık için kullanırlar. etinden, sütünden, derisinden... faydalanırlar.
devamını gör...
sözlük yazarlarının bugün öğrendikleri
asla yapamasam da gerektiğinde hem kendim için hem de hayatımdaki insanlar için birilerinden ya da bi şeylerden vazgeçmenin doğru şey olduğunu.
devamını gör...
sürekli feminist temalı başlıkların açılması
aklınız çıkıyor di mi kadınlar tarafından ederiniz fark edilince ederinize uygun davranılacak diye? güzeldi di mi yemek pişir kadın, onu giyme kadın, sus çarparım kadın günleri? eliniz eteğiniz tutuştu di mi millet iyiden iyiye uyanmaya başladı, hak arıyor diye? kıyamiş.
devamını gör...
yağmur yağdığında yapılabilecek en iyi şey
uyumaktır. o yağmurun sesini dinlerken uyumak çok güzel bir durumdur.
tanım : yağmur yağdığında yapılabilecek en iyi şeyleri paylaştığımız başlıktır.
tanım : yağmur yağdığında yapılabilecek en iyi şeyleri paylaştığımız başlıktır.
devamını gör...
mamafih
mâmâfih – maamâfih (ﻣﻊ ﻣﺎﻓﻴﻪ)
arapça'da ma‘a “berâber”, mā “şey” ve fіhi > fіh “onda” ile ma‘a-mā-fіh anlamına gelir.
bununla berâber, durum böyle iken demektir.
arapça'da ma‘a “berâber”, mā “şey” ve fіhi > fіh “onda” ile ma‘a-mā-fіh anlamına gelir.
bununla berâber, durum böyle iken demektir.
devamını gör...
rezil de eder vezir de
herhangi bir şeyin insanı daha yukarı taşıyabileceği gibi daha da aşağıya çekebileceğini anlatan söz öbeğidir.
para, bu duruma verilebilecek en iyi 'şey'dir.
para, bu duruma verilebilecek en iyi 'şey'dir.
devamını gör...
yalak
türk dil kurumu sözlüğüne göre birinci anlamı “hayvanların su içtikleri taştan ya da ağaçtan oyma kap” olan yalak benim çocukluk travmalarımdan bir diğeridir.
daha önce dünyanın en gereksiz ve saçma travmalarından biri olan saman balyası’ndan ondan sonra yemek seçmeme neden olabilecek kadar ağır bir travmaya neden olan dolmalık biberden bahsetmiştim.
bu seferki travmatik eylemin diğerlerinden farkı biraz da gerçekleştiği mekan. genelde şehir merkezlerinde gerçekleşen travma nedeni eylem bu sefer canım köyümde meydana geldi.
köydeki evin zemin tahtaları değiştirilirken bu işi babam ve iki amcam büyük bir yetkinlikle yerine getiriyorlardı. yalnız o zamanlar iş güvenliği diye bir şey bilinmediği için ne kendilerini tam olarak koruyabiliyor ne de çocuklara göz kulak olabiliyorlardı.
sadece bir iskelet halindeki zeminde onlar çalışırken ben de her zamanki la la la la laaaay nidalarımla kalasların üzerinde yürüyordum. küçük amcam sakince, büyük amcam gülerek, babamsa sadece ters bir bakış atarak kişisel bir dalış felaketi yaşamamam için beni uyardılar ama tabii ki ben o an onları uyarılarını değil thunder cats’i düşünüyordum.
tabii ki tam onda uyarıların gereksiz olmadığını anladım ve kalasların üzerinde aşağıya düştüm.
sert bir iniş olmadı zira iki tane ineğin keyifler dinlendikleri ahıra düştüm ama sadece ahıra değil, ineklerin su içtikleri yalağın içine. yukarıdan bana bakarak gülen amcamları gördüm ama daha güzel bir manzaram vardı.
ağızlarını bana doğru uzatıp su içme umudu güden ineklerin yüzünü gördüm. yine söz dinlememenin cezasını vermek için gecikmeyen bir düşüş yaşamıştım.
dersimi aldım mı? hayır. ama ineği gördüm.
daha önce dünyanın en gereksiz ve saçma travmalarından biri olan saman balyası’ndan ondan sonra yemek seçmeme neden olabilecek kadar ağır bir travmaya neden olan dolmalık biberden bahsetmiştim.
bu seferki travmatik eylemin diğerlerinden farkı biraz da gerçekleştiği mekan. genelde şehir merkezlerinde gerçekleşen travma nedeni eylem bu sefer canım köyümde meydana geldi.
köydeki evin zemin tahtaları değiştirilirken bu işi babam ve iki amcam büyük bir yetkinlikle yerine getiriyorlardı. yalnız o zamanlar iş güvenliği diye bir şey bilinmediği için ne kendilerini tam olarak koruyabiliyor ne de çocuklara göz kulak olabiliyorlardı.
sadece bir iskelet halindeki zeminde onlar çalışırken ben de her zamanki la la la la laaaay nidalarımla kalasların üzerinde yürüyordum. küçük amcam sakince, büyük amcam gülerek, babamsa sadece ters bir bakış atarak kişisel bir dalış felaketi yaşamamam için beni uyardılar ama tabii ki ben o an onları uyarılarını değil thunder cats’i düşünüyordum.
tabii ki tam onda uyarıların gereksiz olmadığını anladım ve kalasların üzerinde aşağıya düştüm.
sert bir iniş olmadı zira iki tane ineğin keyifler dinlendikleri ahıra düştüm ama sadece ahıra değil, ineklerin su içtikleri yalağın içine. yukarıdan bana bakarak gülen amcamları gördüm ama daha güzel bir manzaram vardı.
ağızlarını bana doğru uzatıp su içme umudu güden ineklerin yüzünü gördüm. yine söz dinlememenin cezasını vermek için gecikmeyen bir düşüş yaşamıştım.
dersimi aldım mı? hayır. ama ineği gördüm.
devamını gör...
türk insanının beceremediği şeyler
sakin ama kararlı bir şekilde sınır çizmek, sınır çizene saygı göstermek.. ya aşırı derecede fedakar olup alttan alıyoruz, kendi benliğimizden taviz vermeyi erdemlilik sanıyoruz, ya da aşırı sabrın sonu selamet değil felaket oluyor, biriktirip biriktirip patlıyoruz, bu sefer de atara atar, gidere gider modunda her şeyi yakıp yıkıyoruz... halbuki, zamanında sakin ama kararlı bir şekilde sınır çizebilmek gerekir ki iki uçlarda gezinmeyelim...
devamını gör...
sözlük yazarlarının favori normal sözlük yazarları
takip ettiklerim.
devamını gör...
friedrich nietzsche
belirsizlik değil, kesinliktir insanı çıldırtan. *
devamını gör...
ne istediğini bilmek
"ne yaptığını bilmek" ile kombine edildiğinde daha bir boyut ve anlam kazanacak eylem, durum.
devamını gör...
irem yılmaz
kafa sözlüğü onun sayesinde tanımış olduğum için ona çok teşekkür ederim öncelikle.gerçekten ailesi de kendi de o kadar tatlı insanlar ki izlemekten çok keyif alıyorum.attığı her videosunu izledim zaten ve çok bizden biri gibi hissettiriyo doğallıyla.eğer bunu görürsen/okursan senden ricam hep böyle iyi kötü her şeyini aynı doğallıkla yansıtman zaten çok başarılı olucaksın böyle devam et.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
tavuk göğsü tatlısında gerçekten tavuk var.bende troll bir tatlı sanıyordum ama değilmiş arkadaşlar.hani ne işinize yarayacak bilmiyorum ama ilgnç işte.
devamını gör...
türkçülük
onun yerine, dünya vatandaşı olmayı yeğlediğim sıfat.
devamını gör...
günün şiiri
sizin için, insan kardeşlerim,
her şey sizin için ;
gece de sizin için ,gündüz de ;
gündüz gün ışığı, gece ay ışığı;
ay ışığında yapraklar ;
yapraklarda merak ;
yapraklarada akıl;
gün ışığında binbir yeşil;
sarılar da sizin için, pembeler de;
tenin avuca değişi,
sıcaklığı,
yumuşaklığı;
merhabalar sizin için;
sizin için limanda sallanan direkler;
günlerin isimleri,
ayların isimleri,
kayıkların boyaları sizin için;
sizin için postacının ayağı,
testicinin eli;
alınlardan akan ter,
cephelerde harcanan kurşun;
sizin için mezarlar, mezar taşları,
hapishaneler, kelepçeler, idam cezaları;
sizin için;
hepsi sizin için.
sizin için- orhan veli
devamını gör...
neyzen tevfik rubaileri
küfür sevmeyen ama konu neyzen'e gelince orada bir dur diyenlerdenim. ney'ini üflerken ki nahifliği de güzeldir döktürdüğü rübailer de aralara serpiştirdiği küfürler de.
hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden,
softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü.
kara bir kinle taassup pusudan çıktı yine,
yurdu şâhâne cehâlet yeni baştan bürüdü
dini bütün geçinen bir dostu neyzen’e sorar, “beni tanırsın. cennetin anahtarı sende olsa beni oraya almaz mıydın?” neyzen, karşısındakini baştan ayağa şöyle bir süzdükten sonra gülümser, “bende cennetin değil de cehennemin anahtarı olsaydı, senin için daha hayırlı olurdu. belki seni oradan çıkarırdım!” diye cevap verir.
hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden,
softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü.
kara bir kinle taassup pusudan çıktı yine,
yurdu şâhâne cehâlet yeni baştan bürüdü
dini bütün geçinen bir dostu neyzen’e sorar, “beni tanırsın. cennetin anahtarı sende olsa beni oraya almaz mıydın?” neyzen, karşısındakini baştan ayağa şöyle bir süzdükten sonra gülümser, “bende cennetin değil de cehennemin anahtarı olsaydı, senin için daha hayırlı olurdu. belki seni oradan çıkarırdım!” diye cevap verir.
devamını gör...
doctor who
ortaokul yıllarımda cnbc-e de görmüştüm ilk defa, hoşuma gitmişti ve sürekli ona denk gelmeye çalışmıştım. sonraları tabi internetten bütün bölümleri bilgisayara indirmek suretiyle arşivime kattım. uzun yıllardır bayıla bayıla defalarca başa sara sara izlerdim bu mükemmel diziyi, gerçekten muhteşem hikayeler barından, fantastik havası tatmin edici olan, uzaya aşkı körükleyen bu dizi çok çok güzeldi. ta ki 13. doktora ve değişen senarist ekibine kadar...
aslında jodie whittaker o kadar kötü değil ancak yoldaşları çok kötü seçilmişti, ya 3 yoldaş yazacağınıza 1 yoldaş yapsaydınız adam gibi bi karakter yazsaydınız da güzel bi ikili görebilseydik keşke! neyse dediğim gibi asıl sorun jodie ve oyuncular değil aslında, senaryo ekibi. russel t. davies ve steven moffat bu dizinin temel taşlarıydı, onlarsız yazılan bir senaryodan bakalım ne çıkacak diye bekledik ve saçma sapan bi hikaye çıktı önümüze. gerçek doktor hissinden ve karakterinden uzak, bomboş bir doktor çıktı karşımıza. evet bütün doktor değişimlerinde bir kaç bölümlük bir alışma süreci olur, hem yeni doktorumuz evrene alışır, doktor karakterine alışır hem de seyirci yeni doktoru benimsemeye çalışırdı. sonunda da iki tarafta bulunan duruma alışır ve dizi tam gaz devam ederdi. ama el insaf 3 sezon oldu yahu! 3 sezondur ne jodie doktor olmaya alıştı ne seyirci yeni doktoru benimsedi ne yoldaşlar hikayeye ve doktora uyum sağlayacak sağlamlıktaydı ne de senaristler kendilerini geliştirip evrene uyum sağladı!
bir de bu eleştirilerin üzerine yeni bir şey yapma ve düşen reytingleri eski haline getirme ümidiyle timeless child mevzusu çıkarttılar ki sormayın. neymiş doktorumuz aslında bi portalın dibinde bulunan sonsuz canlanma hakkı olan bi çocukmuş da bir gallfreyli onu bulmuş da deneyler yapıp onun yaşam döngüsü yeteneğini bütün gallifreye uygulamış bilmem ne. bizim doktorumuzun sayısız hayatı varmış hepsini unutturmuşlar kendini gallifreyli sanıyormuş falan filan. bir de telafi için kaptan jack'i getirdiler ama yok be o da olmadı o bile kurtaramadı sizi.
58 yıllık muhteşem bir seriyi nasıl bok edebiliriz adlı çalışma. yeni yetme bi senarist grubu geliyor ve doktorun bütün hikayesini, dizinin evrenini mahvediyor ve yapımcı da bunu izliyor sadece. seyirci de 'ne oluyoruz abi? bu ne?' diye diye son sezonları izleyip iyice soğudu uzaklaştı evrenden.
yazık oldu benim başucu dizime, gözümün nuruna, canım doktoruma. neredesin moffat? neredesin davies? neredesiniz capaldi, smith, tennant? ah neredesiniz rose, donna, clara?
aslında jodie whittaker o kadar kötü değil ancak yoldaşları çok kötü seçilmişti, ya 3 yoldaş yazacağınıza 1 yoldaş yapsaydınız adam gibi bi karakter yazsaydınız da güzel bi ikili görebilseydik keşke! neyse dediğim gibi asıl sorun jodie ve oyuncular değil aslında, senaryo ekibi. russel t. davies ve steven moffat bu dizinin temel taşlarıydı, onlarsız yazılan bir senaryodan bakalım ne çıkacak diye bekledik ve saçma sapan bi hikaye çıktı önümüze. gerçek doktor hissinden ve karakterinden uzak, bomboş bir doktor çıktı karşımıza. evet bütün doktor değişimlerinde bir kaç bölümlük bir alışma süreci olur, hem yeni doktorumuz evrene alışır, doktor karakterine alışır hem de seyirci yeni doktoru benimsemeye çalışırdı. sonunda da iki tarafta bulunan duruma alışır ve dizi tam gaz devam ederdi. ama el insaf 3 sezon oldu yahu! 3 sezondur ne jodie doktor olmaya alıştı ne seyirci yeni doktoru benimsedi ne yoldaşlar hikayeye ve doktora uyum sağlayacak sağlamlıktaydı ne de senaristler kendilerini geliştirip evrene uyum sağladı!
bir de bu eleştirilerin üzerine yeni bir şey yapma ve düşen reytingleri eski haline getirme ümidiyle timeless child mevzusu çıkarttılar ki sormayın. neymiş doktorumuz aslında bi portalın dibinde bulunan sonsuz canlanma hakkı olan bi çocukmuş da bir gallfreyli onu bulmuş da deneyler yapıp onun yaşam döngüsü yeteneğini bütün gallifreye uygulamış bilmem ne. bizim doktorumuzun sayısız hayatı varmış hepsini unutturmuşlar kendini gallifreyli sanıyormuş falan filan. bir de telafi için kaptan jack'i getirdiler ama yok be o da olmadı o bile kurtaramadı sizi.
58 yıllık muhteşem bir seriyi nasıl bok edebiliriz adlı çalışma. yeni yetme bi senarist grubu geliyor ve doktorun bütün hikayesini, dizinin evrenini mahvediyor ve yapımcı da bunu izliyor sadece. seyirci de 'ne oluyoruz abi? bu ne?' diye diye son sezonları izleyip iyice soğudu uzaklaştı evrenden.
yazık oldu benim başucu dizime, gözümün nuruna, canım doktoruma. neredesin moffat? neredesin davies? neredesiniz capaldi, smith, tennant? ah neredesiniz rose, donna, clara?
devamını gör...

