meja (yazar)
#118431 şurada ki tanımı ile gönlümü fethetmiştir. yazdığı tanımlar, gereksiz başlıklar yüzünden kaybolup giden, başlığı görünce inceleme fırsatı bulduğum, anında takibe aldığım yazar arkadaş.
devamını gör...
beyazlayan saçlar
bir kaç yıldır geliyoruz diyen, teker teker beni alıştıra alıştıra gelen, onlara kızamadığım yeni canlar.
buyrun gelin, ben burdayım.
buyrun gelin, ben burdayım.
devamını gör...
40 yaşında olup 20 yaşında gösteren insan
meja'dır.
devamını gör...
kuşak kelimesini kullananlar sözlükten uçurulsun kampanyası
uçurma abartı. ama mümkün mertebe kullanılmamalıdır.
devamını gör...
karayılan'ı bin parçaya bölmezsek şehitler yüzümüze tükürsün
bir kez daha anlamış bulunuyorum ki bu adamlar siyaseti sadece ve sadece kendilerine körü körüne bağlı insanlar için yapıyorlar.
adamın söylediği hiçbir şeye ben ikna olmuyorum olmamda olanlar buyursunlar efendim.
adamın söylediği hiçbir şeye ben ikna olmuyorum olmamda olanlar buyursunlar efendim.
devamını gör...
yazarların ilk izlediği yabancı dizi
cnbc-e’de çıkan diziler.
yarım yamalak izliyordum birçoğunu ama şöyle oturup baştan sona izlediğim the vampire diaries sanırım.
yarım yamalak izliyordum birçoğunu ama şöyle oturup baştan sona izlediğim the vampire diaries sanırım.
devamını gör...
dünya dışı yaşam
dünya dışından gelen canlıları ifade etmek için kullanılan doğru terim.
uzaylı kelimesi pek doğru değil çünkü biz de uzayda yaşıyoruz ve biz de birer uzaylıyız.
bu arada dünya dışı yaşam dediğimizde anlaşılması gereken şey ille de koca kafalı, koca gözlü, yeşil yaratıklar değil. evrenin herhangi bir yerinde göreceğiniz bir tek hücreli canlı bile dünya dışı yaşam olarak değerlendirilir. bu nedenle "nasa dünya dışı yaşam arıyor" türünden haberlerde gördüğünüz aranan canlı türü, aklınıza gelebilecek her tür canlı olabilir: bitki, hayvan, bakteri vs...
uzaylı kelimesi pek doğru değil çünkü biz de uzayda yaşıyoruz ve biz de birer uzaylıyız.
bu arada dünya dışı yaşam dediğimizde anlaşılması gereken şey ille de koca kafalı, koca gözlü, yeşil yaratıklar değil. evrenin herhangi bir yerinde göreceğiniz bir tek hücreli canlı bile dünya dışı yaşam olarak değerlendirilir. bu nedenle "nasa dünya dışı yaşam arıyor" türünden haberlerde gördüğünüz aranan canlı türü, aklınıza gelebilecek her tür canlı olabilir: bitki, hayvan, bakteri vs...
devamını gör...
bir başkadır
netflix'te yayınlanan bir türk dizisi.
bana kalırsa bu dizide tam bir geleneksel değerler övgüsü var. birbirimizi kabul edelim netflix multuculturalism'inden başka, geleneksel değerlerimize dönelim mesajı da alt metinde verilmek isteniyor gibi. geleneksel değerlerden kastım yalnızca dindar olmak değil. yetmişli yılların müniz özkul, adile naşit filmlerinde işlenen aile değerleri, geleneksel aile etrafında dönen ve böylece anlamlandırılan yaşamlar.
dizide çözüleyemeyecek ve aşılamayacak türden, daha ağır proplemlere sahip karakterler laik, modern ve geleneksel değerlerden kopmuş karakterler. bu karakterler ile ilgili çizilen tablo çok daha karanlık ve bunların problemleri çok daha köklü. hayatın anlamını kaybetmişler. aslında, dizinin muhafazakar ve geleneksel karaklerlerine nazaran maddi, kriminal, güvenlik ve benzeri problemleri olmamasına rağmen hayatları boş ve anlamsız. peri, onun anne ve babası, sinan, gülbin hepsi anlamsızlık sorunu içesirinde kaybolmuş durumdalar ve dekadans bir hayat yaşıyorlar.
geleneksel tarafta kalan insanların problemleri daha somut: yasin için maddi imkansızlıklar ve karısının geçmişte uğradığı tecavüz sebebiyle bunalımda olması; meryem için, dolaylı olarak, abisi ve onun ailesinin sorunları ve evlenecek bir kısmet bulmak; ali sadi hoca için - kendi düşüncesinde - görünürde hiçbir problem gözükmüyor, yalnızca kızı kendi değerlerini kabul etmiyor, fakat kızını bu şekilde kabul edecek bir olgunluğa sahip olduğu için bu da bir problem teşkil etmiyor gibi. yani ali sadi ve ailesi için tek problem, karısının ölmesi. bu tarz bir problem de hayatın doğal bir parçası; genç imam için sorun, meryem'de olduğu gibi, evlenecek bir kısmet bulup yuva kurmak, bunun haricinde yaşadığı hayattan tatmin oluyor gibi.
fakat seküler karakterlerin problemlerinin somut bir çözümü yok gibi. sinan yalnız, hiç kimse ile samimi bir ilişki kuramıyor (yalnız karşı cinsle değil, her anlamda), hedonist zevklerden başka hayatının bir anlamı yok. spora gidiyor, yiyor, içiyor, sevişiyor; o kadar. annesi ile arası kötü (geleneksel değerlerden kopukluk), annesi de yalnız ve çökmüş durumda. (sinan'ın annesi, ercan ile yaşadığı pseudo-kin duygusu ile problemlerini telafi etmeye çalışıyor. ki bu da alt metinde yer alan ve geleneksel değerlerin çözüm olabileceği ile ilgili bir gönderme.) peri zaten malum. hayatı ile ilgili ne yapacağını bilmiyor, bir amacı yok. narsisistik bir şekilde kendisine odaklanmış durumda. (yoga, sağlıklı beslenme, vb.) hayatına birisi girsin istiyor ama kimseyle samimi bir ilişki kuramıyor. katılığı sebebiyle kimse yanına yaklaşamıyor ve muhtemelen girdiği ilişkiler de farklı, modern beklentiler (ilişkinin heyecanın bitmesi, kendini gerçekleştirmek, vb.) yüzünden bitiyor. gülbin de bu karakterlere benzer durumda. onda bir de kültür çatışması mevcut. ailesinin geleneksel değerlerini terk etmiş ama yerine bir şey koyamamış. sanırım evlenmiş ve boşanmış. bunun sebepleri de peri'nin ciddi bir ilişki geliştirememesi ile aynıdır muhtemelen. hayatta gayesiz bir şekilde spor salonu, havuzlar, flörtler şeklinde savruluyor.
sanki dizi bize geleneksel değerlere dönmeyi salık veriyor. çünkü sonlara doğru, muhafazar ve geleneksel kesimde yer alan karakterler somut sorunlarını halledip mutluluğa doğru giderken, seküler, modern karakterler için bir çıkış yolu gözükmüyor. (peri'nin türban gerçeği ile yüzleşmesi, türbanlıların da olduğunu kabul etmesi, hayatındaki daha derin problemleri çözemez.) sanki dizinin sekülerler için gösterdiği tek çıkış kapısı, geleneksel değerleri tekrar benimseyip, bunlar aracılığı ile daha yüce bir şeye bağlanmak ve böylece hayatlarına anlam katmak. peri ve sinan'ın annesinin çocuklarına evlenme telkinleri, 70'ler yeşil çam duygusal müzikleri ile yaratılan aile saadeti havası, bu alt metni oluşturuyor gibi.
not: sonunda peri ile sinan evlenip, çoluk cocuğa karışıp mutlu mesut yaşarlarsa şaşırmayın.
bana kalırsa bu dizide tam bir geleneksel değerler övgüsü var. birbirimizi kabul edelim netflix multuculturalism'inden başka, geleneksel değerlerimize dönelim mesajı da alt metinde verilmek isteniyor gibi. geleneksel değerlerden kastım yalnızca dindar olmak değil. yetmişli yılların müniz özkul, adile naşit filmlerinde işlenen aile değerleri, geleneksel aile etrafında dönen ve böylece anlamlandırılan yaşamlar.
dizide çözüleyemeyecek ve aşılamayacak türden, daha ağır proplemlere sahip karakterler laik, modern ve geleneksel değerlerden kopmuş karakterler. bu karakterler ile ilgili çizilen tablo çok daha karanlık ve bunların problemleri çok daha köklü. hayatın anlamını kaybetmişler. aslında, dizinin muhafazakar ve geleneksel karaklerlerine nazaran maddi, kriminal, güvenlik ve benzeri problemleri olmamasına rağmen hayatları boş ve anlamsız. peri, onun anne ve babası, sinan, gülbin hepsi anlamsızlık sorunu içesirinde kaybolmuş durumdalar ve dekadans bir hayat yaşıyorlar.
geleneksel tarafta kalan insanların problemleri daha somut: yasin için maddi imkansızlıklar ve karısının geçmişte uğradığı tecavüz sebebiyle bunalımda olması; meryem için, dolaylı olarak, abisi ve onun ailesinin sorunları ve evlenecek bir kısmet bulmak; ali sadi hoca için - kendi düşüncesinde - görünürde hiçbir problem gözükmüyor, yalnızca kızı kendi değerlerini kabul etmiyor, fakat kızını bu şekilde kabul edecek bir olgunluğa sahip olduğu için bu da bir problem teşkil etmiyor gibi. yani ali sadi ve ailesi için tek problem, karısının ölmesi. bu tarz bir problem de hayatın doğal bir parçası; genç imam için sorun, meryem'de olduğu gibi, evlenecek bir kısmet bulup yuva kurmak, bunun haricinde yaşadığı hayattan tatmin oluyor gibi.
fakat seküler karakterlerin problemlerinin somut bir çözümü yok gibi. sinan yalnız, hiç kimse ile samimi bir ilişki kuramıyor (yalnız karşı cinsle değil, her anlamda), hedonist zevklerden başka hayatının bir anlamı yok. spora gidiyor, yiyor, içiyor, sevişiyor; o kadar. annesi ile arası kötü (geleneksel değerlerden kopukluk), annesi de yalnız ve çökmüş durumda. (sinan'ın annesi, ercan ile yaşadığı pseudo-kin duygusu ile problemlerini telafi etmeye çalışıyor. ki bu da alt metinde yer alan ve geleneksel değerlerin çözüm olabileceği ile ilgili bir gönderme.) peri zaten malum. hayatı ile ilgili ne yapacağını bilmiyor, bir amacı yok. narsisistik bir şekilde kendisine odaklanmış durumda. (yoga, sağlıklı beslenme, vb.) hayatına birisi girsin istiyor ama kimseyle samimi bir ilişki kuramıyor. katılığı sebebiyle kimse yanına yaklaşamıyor ve muhtemelen girdiği ilişkiler de farklı, modern beklentiler (ilişkinin heyecanın bitmesi, kendini gerçekleştirmek, vb.) yüzünden bitiyor. gülbin de bu karakterlere benzer durumda. onda bir de kültür çatışması mevcut. ailesinin geleneksel değerlerini terk etmiş ama yerine bir şey koyamamış. sanırım evlenmiş ve boşanmış. bunun sebepleri de peri'nin ciddi bir ilişki geliştirememesi ile aynıdır muhtemelen. hayatta gayesiz bir şekilde spor salonu, havuzlar, flörtler şeklinde savruluyor.
sanki dizi bize geleneksel değerlere dönmeyi salık veriyor. çünkü sonlara doğru, muhafazar ve geleneksel kesimde yer alan karakterler somut sorunlarını halledip mutluluğa doğru giderken, seküler, modern karakterler için bir çıkış yolu gözükmüyor. (peri'nin türban gerçeği ile yüzleşmesi, türbanlıların da olduğunu kabul etmesi, hayatındaki daha derin problemleri çözemez.) sanki dizinin sekülerler için gösterdiği tek çıkış kapısı, geleneksel değerleri tekrar benimseyip, bunlar aracılığı ile daha yüce bir şeye bağlanmak ve böylece hayatlarına anlam katmak. peri ve sinan'ın annesinin çocuklarına evlenme telkinleri, 70'ler yeşil çam duygusal müzikleri ile yaratılan aile saadeti havası, bu alt metni oluşturuyor gibi.
not: sonunda peri ile sinan evlenip, çoluk cocuğa karışıp mutlu mesut yaşarlarsa şaşırmayın.
devamını gör...
geceye ilginç bir bilgi bırak
fransızca'da 80 sayısı için bir kelime yoktur. bunun yerine kabaca dört-yirmi anlamına gelen quatre-vingts kelimesi kullanılır.
devamını gör...
güne en sevdiğin türkçe bir kelime bırak
efsun*.
devamını gör...
türkiye'deki eğitim sistemi
yeteneğe dayalı bir sistem olana kadar çocuklarımız için sadece bir yüktür.
çocuklarımızı 3 yaşında dahi nereye yöneleceğine ve ne yönde yeteneği olduğuna yönelik bir sistem olmadıkça boşa kürek çekeriz.
beynin hangi lobunu daha iyi kullandığını bilmediğimiz çocuklara bütün dersleri dayatıyoruz. ondan sonra gençler neden mutsuz, huzursuz?
maalesef mevcut, çok çok geride olan bir sistemdir.
çocuklarımızı 3 yaşında dahi nereye yöneleceğine ve ne yönde yeteneği olduğuna yönelik bir sistem olmadıkça boşa kürek çekeriz.
beynin hangi lobunu daha iyi kullandığını bilmediğimiz çocuklara bütün dersleri dayatıyoruz. ondan sonra gençler neden mutsuz, huzursuz?
maalesef mevcut, çok çok geride olan bir sistemdir.
devamını gör...
mezopotamya
eşekleriyle dillere destan olmuş coğrafi bölge.
devamını gör...
antonin artaud
"beni intihar ettiler" dediği van gogh kitabında, toplumun intihar üzerinde ki etkisine güzel bir yaklaşım sunar. psikyatriye eleştiri oklarını korkusuzca savurur. en önemlisiyse kendisiyle birlikte toplum tarafından dışlananların, deli diye yaftalananların, nasıl büyük dehalar olduğunu ortaya koyar. son olarak:
"ve bazen daha fazlası gerekmez bir dahiyi intihara sürüklemek için. kalbin, çıkmazı öyle feci bir şekilde hissettiği günler gelir ki, o, kafasının üstüne bir bambu darbesi yer sanki, o artık geçemeyeceği düşüncesi. çünkü doktor gachet'yle bir konuşma sonrasında değil mi ki van gogh, hiçbirşey yokmuş gibi, odasına girdi ve intihar etti. ben de bir tımarhanede dokuz yıl geçirdim ve hiç intihar takıntım olmadı, ama biliyorum ki sabahleyin, ziyaret saatinde, bir psikiyatr'ıa yaptığım her konuşma, bana ken dimi asmak isteğini verirdi, onu gırtlaklayamayacağımı hissettiğimden."
"ve bazen daha fazlası gerekmez bir dahiyi intihara sürüklemek için. kalbin, çıkmazı öyle feci bir şekilde hissettiği günler gelir ki, o, kafasının üstüne bir bambu darbesi yer sanki, o artık geçemeyeceği düşüncesi. çünkü doktor gachet'yle bir konuşma sonrasında değil mi ki van gogh, hiçbirşey yokmuş gibi, odasına girdi ve intihar etti. ben de bir tımarhanede dokuz yıl geçirdim ve hiç intihar takıntım olmadı, ama biliyorum ki sabahleyin, ziyaret saatinde, bir psikiyatr'ıa yaptığım her konuşma, bana ken dimi asmak isteğini verirdi, onu gırtlaklayamayacağımı hissettiğimden."
devamını gör...
en korkulan ölüm şekli
boğulmak ya da yanmak. ikisi de çok acı verici.
devamını gör...
eurovision saati radyo yayını
bu sene favorim italya
kıbrıs ve azerbaycan'nın sahne performansı çok başarılı.
belçika nın şarkısı acayip güzel fakat farkedilmeyecektir muhtemelen.
malta yarışmadaki en güçlü ses ama birincilik için doğru bir tercih mi bilemiyorum şarkı'yı çok iddialı bulamadım.
litvanya sarı papatyalarım* umarım iyi bir derece alırlar.
kıbrıs ve azerbaycan'nın sahne performansı çok başarılı.
belçika nın şarkısı acayip güzel fakat farkedilmeyecektir muhtemelen.
malta yarışmadaki en güçlü ses ama birincilik için doğru bir tercih mi bilemiyorum şarkı'yı çok iddialı bulamadım.
litvanya sarı papatyalarım* umarım iyi bir derece alırlar.
devamını gör...
life of brian
izlediğim en komik filmlerden biri olabilir life of brian. absürd ve cesur bir film olup, ele aldığı konuyla değil de ele alış biçimiyle öne çıkar.
bu filmi izlediğinizde ya baş ucu filmlerinizden biri olur ya da daha 10 uncu dakkada "bu ne lan?" diyip kapatır ve çok şey kaybedersiniz.
bu filmi izlediğinizde ya baş ucu filmlerinizden biri olur ya da daha 10 uncu dakkada "bu ne lan?" diyip kapatır ve çok şey kaybedersiniz.
devamını gör...
golden ticket
charlie’nin çikolata fabrikası'nda willy wonka'nın sınırlı sayıda ürettiği ve bulunduğu taktirde çikolata fabrikasına girmeye, fabrikanın vârisi olmaya hak kazandıran bilet. sadece 5 tane mevcut. 4 çocuk, zengin ailesi sayesinde yüzlerce çikolata satın alarak golden ticket'ı elde etmesine rağmen son bileti charlie isminde bir çocuk, sadece sonuna kadar içinde hiç sönmeyen umudunu barındırarak bulmuştur.
umarım hepimiz bir gün charlie gibi kendi golden ticket'ımızı bulabiliriz.
umarım hepimiz bir gün charlie gibi kendi golden ticket'ımızı bulabiliriz.
devamını gör...
rust cohle
true detective (dizi)’sinin birinci sezonunda, matthew mcconaughey tarafından canlandırılan, nic pizzolatto tarafından yaratılan karakterdir.
felsefi bir derinlikle yaratılan karakter, diziyi kült bir kalıba sokmuştur. her insan, ruhunun karanlık taraflarının bir kısmını görebilir bu karakterde. kendini pesimist olarak niteleyen karakter, dizinin akışı esnasında anlam arayışını sürdürür, aslında bu cevabı bulamayacağının da farkındadır.
dizi , rust cohle gibi derin karaktere sahip olmasına rağmen, sadece onun düşünceleri etrafında dönmez. sürükleyici bir ana hikâyeye sahiptir. senarist*, bu iki ana ögeyi* birbirinden koparmadan başarılı bir akışla sürdürerek büyük bir iş başarmıştır.
biri bana demişti ki, 'zaman düz bir çemberdir.' yaptığımız veya yapacağımız her şeyi tekrar yapacağız, tekrar o küçük çocuk ve kız o odada olacaklar. tekrar ve tekrar. sonsuza dek.
bence insan bilinci evrimde trajik bir şekilde ilerledi. çok fazla bilinçlendik. doğa kendinden bağımsız bir bakış açısı yarattı. bizler doğa kanunlarına göre var olmaması gereken yaratıklarız. hepimiz bir yanılsama içindeyken, duyusal deneyimler ve hislerin gelişimi sayesinde birey olduğumuzu sanan fakat, aslında bir hiç olan bireyleriz.
felsefi bir derinlikle yaratılan karakter, diziyi kült bir kalıba sokmuştur. her insan, ruhunun karanlık taraflarının bir kısmını görebilir bu karakterde. kendini pesimist olarak niteleyen karakter, dizinin akışı esnasında anlam arayışını sürdürür, aslında bu cevabı bulamayacağının da farkındadır.
dizi , rust cohle gibi derin karaktere sahip olmasına rağmen, sadece onun düşünceleri etrafında dönmez. sürükleyici bir ana hikâyeye sahiptir. senarist*, bu iki ana ögeyi* birbirinden koparmadan başarılı bir akışla sürdürerek büyük bir iş başarmıştır.
biri bana demişti ki, 'zaman düz bir çemberdir.' yaptığımız veya yapacağımız her şeyi tekrar yapacağız, tekrar o küçük çocuk ve kız o odada olacaklar. tekrar ve tekrar. sonsuza dek.
bence insan bilinci evrimde trajik bir şekilde ilerledi. çok fazla bilinçlendik. doğa kendinden bağımsız bir bakış açısı yarattı. bizler doğa kanunlarına göre var olmaması gereken yaratıklarız. hepimiz bir yanılsama içindeyken, duyusal deneyimler ve hislerin gelişimi sayesinde birey olduğumuzu sanan fakat, aslında bir hiç olan bireyleriz.
devamını gör...


