tanrının hobileri nelerdir sorunsalı
(bkz: ortalığı karıştırmak)
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu
sözlüğe geldiği ilk zamanlarda dikkatimi çeken yazar. fakat pek konuşmuşluğumuz yoktu, karşılıklı okuduğumuz tanımlar sayesinde belki az da olsa fikir sahibi olmuştuk. yani en azından ben öyleydim.
nickaltına yazılan bunca güzel tanımı ne kadar hak ettiğini kulüpler açıldıktan sonra tam manasıyla anladım çünkü bu sayede kendisiyle iletişim içerisinde olduk. kibar, yardımsever, çalışkan gibi sıfatlar sıradan kalacaktır ve eminim onca tanımın içinde bunları yazan birçok yazar arkadaşımız vardır.
ben kendisine bana güvendiği için teşekkür etmek istiyorum. insan bazen kendisine bile güvenemiyor. bir başkasının güvenini kazanmak, daha doğrusu o kişinin size güven duyması o kadar değerli ki. teşekkür ederim umutlu'm. ayrıca nick'ini seven yazarlardan biri de benim ihihi.
nickaltına yazılan bunca güzel tanımı ne kadar hak ettiğini kulüpler açıldıktan sonra tam manasıyla anladım çünkü bu sayede kendisiyle iletişim içerisinde olduk. kibar, yardımsever, çalışkan gibi sıfatlar sıradan kalacaktır ve eminim onca tanımın içinde bunları yazan birçok yazar arkadaşımız vardır.
ben kendisine bana güvendiği için teşekkür etmek istiyorum. insan bazen kendisine bile güvenemiyor. bir başkasının güvenini kazanmak, daha doğrusu o kişinin size güven duyması o kadar değerli ki. teşekkür ederim umutlu'm. ayrıca nick'ini seven yazarlardan biri de benim ihihi.
devamını gör...
ülkeler sözlük yazarı olsaydı alacakları nickler
türkiye- şahsım
devamını gör...
olgunluk belirtileri
dert yanmak yerine sorunlara çözüm bulmak.
devamını gör...
akrabaların yalandan halini hatrını sorduğun gün geliyor
"akbabaların" diye okudum bir an ama yanlış anlamamışım sonuçta eş anlamlı diyebiliriz. tüm gençlerimizin allah yardımcısı olsun dediğim gündür. *
devamını gör...
sakatat
hayvanların ana etleri dışındaki beyin, işkembe, dil, böbrek, paça, kokoreç gibi yenilebilen taraflarına verilen isim.
bağışıklık sisteminin en önemli ihtiyacı ve yakıtı sayılan d vitamini gibi kutsal vitamini karşılayabilmek için sakatat yemek gerekiyor.
o yüzden sakatat yiyin ki sakata gelmeyin.
bağışıklık sisteminin en önemli ihtiyacı ve yakıtı sayılan d vitamini gibi kutsal vitamini karşılayabilmek için sakatat yemek gerekiyor.
o yüzden sakatat yiyin ki sakata gelmeyin.
devamını gör...
mesajlaşılan kişinin konuşurken tutukluk yapması
güzelliğiniz karşısında tutukluk yapan bir garip aşuk hareketi. yazık be.
devamını gör...
vladimir putin
putin'in hayatıyla ilgili okuduğum en ilginç bilgi hillary clinton’ın “zor seçenekler” adlı kitabından bir alıntı.
dünya'nın kaderini belki de bir çift ayakkabı değiştirdi.
ikinci dünya savaşı’ydı. savaş bölgesinden memleketi olan leningrad'a (st. petersburg) izne gelmiş bir asker, evinin bulunduğu caddeye doğru giderken, alman bombardımanı sonucu ölenleri taşıyan bir kamyonla karşılaştı. ölüler “toplu gömülmek” üzere mezarlığa götürülüyordu. cesetlerin arasında askerin dikkatini çeken bir şey vardı; bir ayakkabı…
eşine aldığı ayakkabıya benziyordu. eve gidip gitmeme konusunda tereddüt geçirdikten sonra, görevliye, “ayakkabıyı giyen ölüyü görmek istediğini” söyledi. görevli izin verdi. asker kamyona çıktı, cesede baktı… karısıydı…
görevliye “cesedin kendi karısı olduğunu onu alıp kendisinin gömmek istediğini” söyledi. görevlinin yardımıyla ceset indirildi. asker karısının zor da olsa nefes aldığını gördü ve onu alıp hastaneye götürdü… yapılan müdahaleler sonucu kadın kurtarıldı, iyileşti ve normal hayata döndü…
işte o kadın hamile kaldı ve 7 ekim 1952’de rusya cumhurbaşkanı vladimir vladimiroviç putin’i doğurdu…
tesadüfün böylesine ne demeli?… en umulmadık yerlerde ve zamanlarda insan aklının zor kabul edeceği dramlar yaşanabilir.
dünya'nın kaderini belki de bir çift ayakkabı değiştirdi.
ikinci dünya savaşı’ydı. savaş bölgesinden memleketi olan leningrad'a (st. petersburg) izne gelmiş bir asker, evinin bulunduğu caddeye doğru giderken, alman bombardımanı sonucu ölenleri taşıyan bir kamyonla karşılaştı. ölüler “toplu gömülmek” üzere mezarlığa götürülüyordu. cesetlerin arasında askerin dikkatini çeken bir şey vardı; bir ayakkabı…
eşine aldığı ayakkabıya benziyordu. eve gidip gitmeme konusunda tereddüt geçirdikten sonra, görevliye, “ayakkabıyı giyen ölüyü görmek istediğini” söyledi. görevli izin verdi. asker kamyona çıktı, cesede baktı… karısıydı…
görevliye “cesedin kendi karısı olduğunu onu alıp kendisinin gömmek istediğini” söyledi. görevlinin yardımıyla ceset indirildi. asker karısının zor da olsa nefes aldığını gördü ve onu alıp hastaneye götürdü… yapılan müdahaleler sonucu kadın kurtarıldı, iyileşti ve normal hayata döndü…
işte o kadın hamile kaldı ve 7 ekim 1952’de rusya cumhurbaşkanı vladimir vladimiroviç putin’i doğurdu…
tesadüfün böylesine ne demeli?… en umulmadık yerlerde ve zamanlarda insan aklının zor kabul edeceği dramlar yaşanabilir.
devamını gör...
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı
bu yıl ne kadar evde olsak da hepimizin 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı kutlu olsun dostlar....
devamını gör...
bağıra bağıra söylenebilecek şarkılar
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının süper güçleri
herhangi bir el yazısından kişilik ve karakter okuyabiliyorum.
avuç içi enerjisi ile kişinin geçmiş, şimdi ve mühtemel olayları görebiliyorum.
fakat şöyle bir durum var! her iki şekilde de baktığım şahısla birdaha hiç bir şekilde iletişim kuramıyor ve karşı karşıya gelemiyoruz.
avuç içi enerjisi ile kişinin geçmiş, şimdi ve mühtemel olayları görebiliyorum.
fakat şöyle bir durum var! her iki şekilde de baktığım şahısla birdaha hiç bir şekilde iletişim kuramıyor ve karşı karşıya gelemiyoruz.
devamını gör...
şaka yapıyorum diyerek laf sokan insan
bizim insanımızda maalesef, adam gibi konuşma, "ciddiyet" yada normal kavramı yok, yani dikkat ettiyseniz, insanların konuşmaları, ya "ciddiyetsiz" güya şakalı bir laubalilik, ya da sinirli bir şekilde kavga hali, ikisinin arası yok..
ciddi insanlar sevilmiyor zaten, soğuk bulunuyor, sanki hep sıcak olmak gerekiyormuş gibi, çünkü genelde, o şekilde orta bir ayara denk gelen seviye olmuyor, karşısındaki insanda...
o yüzden konuşmayı bilmeyen büyük bir kesim, söyleyeceği bir şey varsa, içinde tuttuğunu/tutamadığını.. bunu bir tek, bu şekilde iletmeyi öğrenmiş, öyle görmüş..
bir söz vardı,
"karşındaki insanın ahlakını en çok, sana senin eksikliklerinle, kusurlarınla şaka yapıp yapmamasından anlayabilirsin"
diye, kimin söylediğini, nerde okuduğumu hatırlamıyorum her zamanki gibi,
yani bu ahlaksızlık... kabalık bile daha masum kalır yanında, bildiğimiz ahlaksızlık bu.. bilimsel olarak böyle
zaten sizi rahatsız eden ne varsa, araştırdığınız zaman, aslında huy değil, o da öyle bir insan değil, bildiğin yaptığı şeyin ahlaksızlık olduğunu öğreniyorsunuz, yani o hoşumuza gitmeyen bazı soğuk espriler, o hissettiğimiz can sıkıntısı, hiç de boşuna değil, o kadar çok şey varki, bu şakalar gibi aslında "ahlaksızlık" olan, öğrenseniz bir dert, öğrenmeseniz ayrı dert, herşeyi farketmek de kötü, ama bilmek her zaman için daha net bir durum, nedenini bildiğin zaman daha az üzülüyorsun, neye üzüldüğünü ayırt edebiliyorsun,
geçmişte bir programda bir psikoloğu izlemiştim tabiiki ismini hatırlamıyorum, derin gamzeli bir kadın var onun programıydı galiba, onunda ismi yok :)
ama adamı hiç unutmuyorum, o kadar zorlandıki anlatırken, konu bir şekilde geleneklere bağlandı ve dediki
"bir çok şeyi gelenek adı altında ezbere yapıyor bizim toplumumuz, en klasik mesela, kişilerin bayramlarda barışmasında bile haksızlık var, kimsenin hakkı kimseye teslim edilmeden, sorun çözülmeden, hata kabul edilip, haklı olan kişiden özür dilenmeden, kimse kimseyle barışmak zorunda değildir, bayram diye birini affedemezsiniz, bunun bir bedeli olmalı, çoğu adetimizde "bedel" yok, sağlıklı bir barışma değil bu, gelenek adı altında insanlar istemediği şeyleri yapmaya zorlanıyor, ve bunun gibi bir çok geleneğimizi kimse sorgulamıyor, hatta sorgulamak da yadırganıyor, yani çoğu şeyin matematiği yok, yani nasıl desem değer sistemimiz yanlış, ahlaki değerlerimiz biraz... "
filan.. o kadar zorlandıki ama sonunda,
"toplum olarak ahlaki değerlerimiz maalesef biraz düşük" dediğini hatırlıyorum, ki bunu bu kadar söyleyebilirdi televizyonda..
bunu söyleyenler psikologlar, psikiyatristler, ve ispatlıyorlar da, ispatlamasalar ne olurki, bir köylü kurnazı gerçeğimiz var bunu hepimiz biliyoruz... komik olunca da kurnazlık yaptığını zannediyor uyanık, bir akıllı o çünkü...
ciddi ciddi söylemesi gereken şeyi, şaka gibi söyliycek, kim oturup insan gibi konuşacak, karşısındakini de dinleyecek filan.. çünkü normal olarak söylese kavga olacağından korktuğu bir şeydir kesin, çünkü ikisinin ortası yok iki tarafta da, öyle bir seçenek yaşanmıyor da zaten çoğunlukla, ya o şekilde duyunca sinirlenip kavga çıkar, yada yine şaka ile laf sokulur, hiçbir şey ciddi ciddi halledilmez, sonuç olarak "çözüm" yok bizde..
bizde olanlar, şaka, laf sokmak, kavga...
herkesi kastetmiyorum tabiiki ama çoğunluk böyle, hatta oy oranlarından anlıyoruzki akıldan, zekadan, ahlaktan ölecekler...
belki de gerçekten ölecekler kimbilir...
edit :
kişinin, şaka dışında, düşündüğü şeyi,
karşısındaki kişi anlayacak şekilde
"ifade" edebilecek, derdini anlatmaya yetecek, kelime dağarcığı, yeterli bilgisi, fikri yoktur, bir şekilde derdini anlatmak için, görererek, ona yaşatılarak öğrendiği laubalilik bilincini kullanır.
ciddi insanlar sevilmiyor zaten, soğuk bulunuyor, sanki hep sıcak olmak gerekiyormuş gibi, çünkü genelde, o şekilde orta bir ayara denk gelen seviye olmuyor, karşısındaki insanda...
o yüzden konuşmayı bilmeyen büyük bir kesim, söyleyeceği bir şey varsa, içinde tuttuğunu/tutamadığını.. bunu bir tek, bu şekilde iletmeyi öğrenmiş, öyle görmüş..
bir söz vardı,
"karşındaki insanın ahlakını en çok, sana senin eksikliklerinle, kusurlarınla şaka yapıp yapmamasından anlayabilirsin"
diye, kimin söylediğini, nerde okuduğumu hatırlamıyorum her zamanki gibi,
yani bu ahlaksızlık... kabalık bile daha masum kalır yanında, bildiğimiz ahlaksızlık bu.. bilimsel olarak böyle
zaten sizi rahatsız eden ne varsa, araştırdığınız zaman, aslında huy değil, o da öyle bir insan değil, bildiğin yaptığı şeyin ahlaksızlık olduğunu öğreniyorsunuz, yani o hoşumuza gitmeyen bazı soğuk espriler, o hissettiğimiz can sıkıntısı, hiç de boşuna değil, o kadar çok şey varki, bu şakalar gibi aslında "ahlaksızlık" olan, öğrenseniz bir dert, öğrenmeseniz ayrı dert, herşeyi farketmek de kötü, ama bilmek her zaman için daha net bir durum, nedenini bildiğin zaman daha az üzülüyorsun, neye üzüldüğünü ayırt edebiliyorsun,
geçmişte bir programda bir psikoloğu izlemiştim tabiiki ismini hatırlamıyorum, derin gamzeli bir kadın var onun programıydı galiba, onunda ismi yok :)
ama adamı hiç unutmuyorum, o kadar zorlandıki anlatırken, konu bir şekilde geleneklere bağlandı ve dediki
"bir çok şeyi gelenek adı altında ezbere yapıyor bizim toplumumuz, en klasik mesela, kişilerin bayramlarda barışmasında bile haksızlık var, kimsenin hakkı kimseye teslim edilmeden, sorun çözülmeden, hata kabul edilip, haklı olan kişiden özür dilenmeden, kimse kimseyle barışmak zorunda değildir, bayram diye birini affedemezsiniz, bunun bir bedeli olmalı, çoğu adetimizde "bedel" yok, sağlıklı bir barışma değil bu, gelenek adı altında insanlar istemediği şeyleri yapmaya zorlanıyor, ve bunun gibi bir çok geleneğimizi kimse sorgulamıyor, hatta sorgulamak da yadırganıyor, yani çoğu şeyin matematiği yok, yani nasıl desem değer sistemimiz yanlış, ahlaki değerlerimiz biraz... "
filan.. o kadar zorlandıki ama sonunda,
"toplum olarak ahlaki değerlerimiz maalesef biraz düşük" dediğini hatırlıyorum, ki bunu bu kadar söyleyebilirdi televizyonda..
bunu söyleyenler psikologlar, psikiyatristler, ve ispatlıyorlar da, ispatlamasalar ne olurki, bir köylü kurnazı gerçeğimiz var bunu hepimiz biliyoruz... komik olunca da kurnazlık yaptığını zannediyor uyanık, bir akıllı o çünkü...
ciddi ciddi söylemesi gereken şeyi, şaka gibi söyliycek, kim oturup insan gibi konuşacak, karşısındakini de dinleyecek filan.. çünkü normal olarak söylese kavga olacağından korktuğu bir şeydir kesin, çünkü ikisinin ortası yok iki tarafta da, öyle bir seçenek yaşanmıyor da zaten çoğunlukla, ya o şekilde duyunca sinirlenip kavga çıkar, yada yine şaka ile laf sokulur, hiçbir şey ciddi ciddi halledilmez, sonuç olarak "çözüm" yok bizde..
bizde olanlar, şaka, laf sokmak, kavga...
herkesi kastetmiyorum tabiiki ama çoğunluk böyle, hatta oy oranlarından anlıyoruzki akıldan, zekadan, ahlaktan ölecekler...
belki de gerçekten ölecekler kimbilir...
edit :
kişinin, şaka dışında, düşündüğü şeyi,
karşısındaki kişi anlayacak şekilde
"ifade" edebilecek, derdini anlatmaya yetecek, kelime dağarcığı, yeterli bilgisi, fikri yoktur, bir şekilde derdini anlatmak için, görererek, ona yaşatılarak öğrendiği laubalilik bilincini kullanır.
devamını gör...
bal şarabı
mitolojide, tarihte bilinen en eski alkollü içkidir. "tanrıların içkisi", "odin'in içkisi", "odin'in ganimeti" olarak da bilinir. geçmişi milattan önce 7000'lere kadar dayanır.
iskandinavlar savaşta ölenlerin valhalla'ya gittiğine inanırlardı. bu içkiyi de o sarayda güzel bir kız tarafından dağıtılan bir içki olarak kabul etmişlerdir.
eski yunanlılar ise bahar yağmurlarıyla balı karıştırıp şöminenin yanına koyarlar ve afrodit'i memnun etmek için içerlermiş. tapınaktakiler ise geleceği görmek için bu içkiden içerlermiş.
miti de şu şekildedir(mead of poem):
"aesir ve vanir arasındaki savaş sonrasında tüm tanrılar toplanıp bir kavanozun içine tükürerek antlaşma mühürlerler. bu tükürükler boşa gitmesin diye de o tükürüklerden bir insan oluştururlar. adı kvasir olan bu insan da dokuz dünyadaki en bilge insandır. dünyayı gezerek tüm bilgisini insanlara aktarır.
bir gün iki cücenin yanına gider(fjalar, galar). bu iki cüce bu bilge insanı öldürüp kanıyla balı karıştırır ve bal şarabını oluşturur. şarabı içen bilge ya da şairw dönüşmektedir. bu şarabı da kendilerine saklarlar.
şir, adamın yerini öğrenmesi için birilerini gönderir fakat bu bilgenin kendi kendine öldüğü söylenir. daha sonra dev gilling ve karısı bu cüceleri ziyarete gider. cüceler de kocasını boğup karısını da değirmen taşıyla ezip öldürür.
bu devler eve dönmeyince oğulları suttung ailesini aramaya çıkar. cüce kardeşlerle karşılaşır ve ailesini bu cücelerin öldürdüğünü öğrenir. bu dev cüceleri ölümle tehdit eder. cüceler de yaşamaları karşısında adamın kendisine üç kavanoz bal şarabı verir ve adam cüceleri bırakır ve bal şaraplarını alıp hnitbjörg dağındaki evine götürür. dağın derinliklerinde bir oda yaratıp kızı gunnloğ' u bu bal şaraplarını gece gündüz koruması için görevlendirir.
odin bunu duyduğunda o bal şaraplarına sahip olmak ister ve erkek kılığına girerek kendisine bölverkr (keder işçisi) adını verir.
bölverkr, jötenheim'a gider ve sonunda dokuz kişinin bir tarlada çalıştığı ve çim biçtiği bir vadiye gelir. bölverkr, tırpanların keskin olmaması nedeniyle köylülerin işlerinin yavaş ilerlediğini fark eder. sohbeti başlatan bölverkr, erkeklerin suttung'un kardeşi baugi için çalıştığını öğrenir ve bölverkr onların tırpanlarını keskinleştirmeyi teklif eder. bölverkr bileme işlemini bitirdikten sonra işlerinin hızlandığını gören köylüler bileme taşını almak için bölverkr'e teklifte bulunurlar. bölverkr de bu teklifi kabul eder ve bileme taşını havaya fırlatır. tüm köylüler dönerek almaya çalışırken tırpanlarıyla birbirini öldürürler. dokuz köylü de yere yığılır.
o akşam bölverkr, dev baugi'nin çiftliğine gelir ve baugi köylülerinin öldüğünü öğrenir. bökverkr de tüm sezonluk işi kendi başına yapabileceğini söyler fakat karşılığında kardeşi suttung'un şarabından ister. baugi bunu kabul eder.
bir sezon sonunda bölverkr dokuz köylünün yaptığı işten fazlasını yapmıştır. baugi ve bölverkr, suttung'un yanına gider fakat suttung bal şarabından vermeyi reddeder.
baugi ve bölverkr bal şarabını bulmak için dağa çıkarlar. baugi bir burgu çıkarır. dağı birkaç yerden delerek sonunda odayı bulurlar. bölverkr kendisini yılana çevirerek delikten girer. o sırada baugi yılanı öldürmeye çalışır fakat yapamaz.
bölverkr kendisini tekrar insana çevirir ve taburede bal şaraplarının yanında oturan gunnloğ'u görür. kızı kandırır ve üç gün birlikte yatarlar. sonunda kız bölverkr'in her istediğini yapacak duruma gelmiştir. bölverkr bal şaraplarından üç yudum almayı teklif eder. kız da bunu kabul eder. ilk yudumda birinci kazandaki tüm bal şarabını mideye indirir. ikinci yudumda ikinci kazanı ve üçüncü yudumda da üçüncü kazanı mideye indirir. (ağzında tuttuğu da söylenir.)mağaradan çıkarak kendisini kartala dönüştürür ve sarayına uçar. suttung bunu gördüğünde o da kendisini kartala çevirir ve peşinden uçar.
bölverkr sarayına döndüğünde herkes dışarıda kavanoz ve kazanları dizmiştir. bölverkr(artık odindir) tüm şarapları kazanlara doldurur ve şair olmayı hak eden insanlara bundan ikram eder."
iskandinavlar savaşta ölenlerin valhalla'ya gittiğine inanırlardı. bu içkiyi de o sarayda güzel bir kız tarafından dağıtılan bir içki olarak kabul etmişlerdir.
eski yunanlılar ise bahar yağmurlarıyla balı karıştırıp şöminenin yanına koyarlar ve afrodit'i memnun etmek için içerlermiş. tapınaktakiler ise geleceği görmek için bu içkiden içerlermiş.
miti de şu şekildedir(mead of poem):
"aesir ve vanir arasındaki savaş sonrasında tüm tanrılar toplanıp bir kavanozun içine tükürerek antlaşma mühürlerler. bu tükürükler boşa gitmesin diye de o tükürüklerden bir insan oluştururlar. adı kvasir olan bu insan da dokuz dünyadaki en bilge insandır. dünyayı gezerek tüm bilgisini insanlara aktarır.
bir gün iki cücenin yanına gider(fjalar, galar). bu iki cüce bu bilge insanı öldürüp kanıyla balı karıştırır ve bal şarabını oluşturur. şarabı içen bilge ya da şairw dönüşmektedir. bu şarabı da kendilerine saklarlar.
şir, adamın yerini öğrenmesi için birilerini gönderir fakat bu bilgenin kendi kendine öldüğü söylenir. daha sonra dev gilling ve karısı bu cüceleri ziyarete gider. cüceler de kocasını boğup karısını da değirmen taşıyla ezip öldürür.
bu devler eve dönmeyince oğulları suttung ailesini aramaya çıkar. cüce kardeşlerle karşılaşır ve ailesini bu cücelerin öldürdüğünü öğrenir. bu dev cüceleri ölümle tehdit eder. cüceler de yaşamaları karşısında adamın kendisine üç kavanoz bal şarabı verir ve adam cüceleri bırakır ve bal şaraplarını alıp hnitbjörg dağındaki evine götürür. dağın derinliklerinde bir oda yaratıp kızı gunnloğ' u bu bal şaraplarını gece gündüz koruması için görevlendirir.
odin bunu duyduğunda o bal şaraplarına sahip olmak ister ve erkek kılığına girerek kendisine bölverkr (keder işçisi) adını verir.
bölverkr, jötenheim'a gider ve sonunda dokuz kişinin bir tarlada çalıştığı ve çim biçtiği bir vadiye gelir. bölverkr, tırpanların keskin olmaması nedeniyle köylülerin işlerinin yavaş ilerlediğini fark eder. sohbeti başlatan bölverkr, erkeklerin suttung'un kardeşi baugi için çalıştığını öğrenir ve bölverkr onların tırpanlarını keskinleştirmeyi teklif eder. bölverkr bileme işlemini bitirdikten sonra işlerinin hızlandığını gören köylüler bileme taşını almak için bölverkr'e teklifte bulunurlar. bölverkr de bu teklifi kabul eder ve bileme taşını havaya fırlatır. tüm köylüler dönerek almaya çalışırken tırpanlarıyla birbirini öldürürler. dokuz köylü de yere yığılır.
o akşam bölverkr, dev baugi'nin çiftliğine gelir ve baugi köylülerinin öldüğünü öğrenir. bökverkr de tüm sezonluk işi kendi başına yapabileceğini söyler fakat karşılığında kardeşi suttung'un şarabından ister. baugi bunu kabul eder.
bir sezon sonunda bölverkr dokuz köylünün yaptığı işten fazlasını yapmıştır. baugi ve bölverkr, suttung'un yanına gider fakat suttung bal şarabından vermeyi reddeder.
baugi ve bölverkr bal şarabını bulmak için dağa çıkarlar. baugi bir burgu çıkarır. dağı birkaç yerden delerek sonunda odayı bulurlar. bölverkr kendisini yılana çevirerek delikten girer. o sırada baugi yılanı öldürmeye çalışır fakat yapamaz.
bölverkr kendisini tekrar insana çevirir ve taburede bal şaraplarının yanında oturan gunnloğ'u görür. kızı kandırır ve üç gün birlikte yatarlar. sonunda kız bölverkr'in her istediğini yapacak duruma gelmiştir. bölverkr bal şaraplarından üç yudum almayı teklif eder. kız da bunu kabul eder. ilk yudumda birinci kazandaki tüm bal şarabını mideye indirir. ikinci yudumda ikinci kazanı ve üçüncü yudumda da üçüncü kazanı mideye indirir. (ağzında tuttuğu da söylenir.)mağaradan çıkarak kendisini kartala dönüştürür ve sarayına uçar. suttung bunu gördüğünde o da kendisini kartala çevirir ve peşinden uçar.
bölverkr sarayına döndüğünde herkes dışarıda kavanoz ve kazanları dizmiştir. bölverkr(artık odindir) tüm şarapları kazanlara doldurur ve şair olmayı hak eden insanlara bundan ikram eder."
devamını gör...
yazarlar ilkokulda olsa açılacak başlıklar
ben yine aynı başlıkları açardım.
devamını gör...
13 nisan 2021 galatasaray'da yaşanan olaylar
mustafa cengiz'in açıklamalarından sonra gerçekleşen olaylardır.
başkan mustafa cengiz'in;"futbolcular haysiyet, şereflerini hatırlasınlar. kendilerine oynamıyorlar. türkiye'nin en büyük camiasındalar. ölümüne oynamalılar." sözleri futbolcular ve teknik ekip arasında büyük rahatsızlıkla karşılandı.oyuncular arasında yapılan toplantıda antrenman'a çıkmama ihtimali dahi konuşuldu fakat uygulanmadı.tüm oyuncular veya kaptanlar'dan bir açıklama yapılması bekleniyor.
kaynak
başkan mustafa cengiz'in;"futbolcular haysiyet, şereflerini hatırlasınlar. kendilerine oynamıyorlar. türkiye'nin en büyük camiasındalar. ölümüne oynamalılar." sözleri futbolcular ve teknik ekip arasında büyük rahatsızlıkla karşılandı.oyuncular arasında yapılan toplantıda antrenman'a çıkmama ihtimali dahi konuşuldu fakat uygulanmadı.tüm oyuncular veya kaptanlar'dan bir açıklama yapılması bekleniyor.
kaynak
devamını gör...
bayan değil kadın
bay-bayan
kadın-erkek
hanımefendi-beyefendi
hepsi yerine ve o anki duruma göre kullanılır
örn: yolda bir şeyini düşüren kadına arkasından
hey kadın bu sizden düştü, derseniz garip olur
yerine bayan ya da hanımefendi kullanılabilir
aynı şey erkek içinde geçerlidir
hey erkek bak bu senden düştü demesi garip olur
kadın-erkek
hanımefendi-beyefendi
hepsi yerine ve o anki duruma göre kullanılır
örn: yolda bir şeyini düşüren kadına arkasından
hey kadın bu sizden düştü, derseniz garip olur
yerine bayan ya da hanımefendi kullanılabilir
aynı şey erkek içinde geçerlidir
hey erkek bak bu senden düştü demesi garip olur
devamını gör...
ken masters
bir street fighter karakteridir.

oyunun, 1991 yılında kollu makinelerle oynandığı dönemdeki sekiz karakterden biridir. tıpkı guile gibi. ryu’nun çocukluktan beri en yakın arkadaşı olan ve eğitimini ryu ile birlikte tamamlamış olan ken amerika doğumludur ama japon bir yanı da vardır.
elisa masters ile evli olan ken, guile’ın da bacanağıdır. ken’in mel adında bir oğlu vardır.
ken, ryu’ya göre daha sinirli, daha saldırgan ve daha beklenmediktir. ancak ryu ile aynı özel hareketlere sahiptir. yalnızca ken saldırı konusunda ryu’dan daha iyidir.

en bilindik hareketlerinden biri hadouken’dir ancak bu hareket türkiye’de aduket diye bilinir. diğer ise shoryuken’dir ki bu da türkiye’de oryuken olarak bilinir.

ken ve ryu atari salonları döneminde “ ver geçeyim” diyerek yanınıza sokulan atari farelerinin favori dövüşçüsüdür. her atari salonunda mutlaka bulunan bu fareler asla kendileri para harcamaz ve amatör gördüklerinin yanına gidip bir el oynamak için durmadan konuşurlardı. her zaman ken ve ryu ile oynasalar da her oyuncu hakkında bilgileri vardı.
ken şu sıralar oğlu mel’i bir dövüş sanatı ustası olması için eğitmektedir.

oyunun, 1991 yılında kollu makinelerle oynandığı dönemdeki sekiz karakterden biridir. tıpkı guile gibi. ryu’nun çocukluktan beri en yakın arkadaşı olan ve eğitimini ryu ile birlikte tamamlamış olan ken amerika doğumludur ama japon bir yanı da vardır.
elisa masters ile evli olan ken, guile’ın da bacanağıdır. ken’in mel adında bir oğlu vardır.
ken, ryu’ya göre daha sinirli, daha saldırgan ve daha beklenmediktir. ancak ryu ile aynı özel hareketlere sahiptir. yalnızca ken saldırı konusunda ryu’dan daha iyidir.

en bilindik hareketlerinden biri hadouken’dir ancak bu hareket türkiye’de aduket diye bilinir. diğer ise shoryuken’dir ki bu da türkiye’de oryuken olarak bilinir.

ken ve ryu atari salonları döneminde “ ver geçeyim” diyerek yanınıza sokulan atari farelerinin favori dövüşçüsüdür. her atari salonunda mutlaka bulunan bu fareler asla kendileri para harcamaz ve amatör gördüklerinin yanına gidip bir el oynamak için durmadan konuşurlardı. her zaman ken ve ryu ile oynasalar da her oyuncu hakkında bilgileri vardı.
ken şu sıralar oğlu mel’i bir dövüş sanatı ustası olması için eğitmektedir.
devamını gör...
şarkıların her şeyden kaçmak için ideal olması
bir cümle.
evet, mesela üst komşunun gürültüsünden kaçmanın en güzel yolu, sesi kökleyip şarkı dinlemek. hatta tavana, yukarıya dönük şekilde monte edilebilecek bir ses sistemiyle "iadeigürültü"de bulunarak bir taşla iki kuş da vurabilirsiniz.
evet, mesela üst komşunun gürültüsünden kaçmanın en güzel yolu, sesi kökleyip şarkı dinlemek. hatta tavana, yukarıya dönük şekilde monte edilebilecek bir ses sistemiyle "iadeigürültü"de bulunarak bir taşla iki kuş da vurabilirsiniz.
devamını gör...
