beterin beteri var
dertleri, birbiri ile kıyaslayarak teselli olunan bir avuntu sözü. ayağın kırılmıştır, üzülme dersin kafanda kırılabilirdi. mesela 100 lira kaybedersin boş ver dersin, ya 100 dolar olsaydı gibi.
bu güzel söz güzel bir şarkı içinde geçer. şöyleki;
beterin beteri var haline şükret dostum,
yıllardır mutluluğun her gün peşinden koştum.
daha birçok derdimi ben sanaanlatmadım,
genç yaşta saçlarımı boşuna ağartmadım.
bu güzel söz güzel bir şarkı içinde geçer. şöyleki;
beterin beteri var haline şükret dostum,
yıllardır mutluluğun her gün peşinden koştum.
daha birçok derdimi ben sanaanlatmadım,
genç yaşta saçlarımı boşuna ağartmadım.
devamını gör...
tutunamayanlar
oğuz atay'ın bir çok okuyucu tarafından okunamayan, okunmaya başlanıp yarım bırakılan, okunduktan sonra bu neydi şimdi lan! dedirten muazzam romanıdır.
sıkı bir roman okuyucusu değilseniz ve sadece popüler olduğundan, sosyal medyada çok fazla yolunuz kesiştiğinden çıkıp derseniz ki "şu kitabı bir okuyayım, ne anlatıyor acaba. nesi bu kadar ünlü, nesi bu kadar güzel" diye, tavsiyemdir, kapağını bile açmayın, okuyamazsınız, bitiremezsiniz. bitirseniz bile hırsla, hınçla, sürüne sürüne sonunu getirirsiniz ama hem zamanınıza yazık olur, hem de kitaba saygısızlık olur.
öncelikle iyi bir okuma alışkanlığınız olması gerekmektedir. sadece romanın hihayesini için okumamalısınız. hikayesi için okunabilecek bir roman değildir. gidin zülfü zilaveli okuyun, sonra da sosyal medyada " abi çok iyiydi be!" diye tivit atan sürüye dahil olun.( zülfü livaneli de okuyun elbette ama, abartmayalım lütfen yazarı. ben de okudum, hikayelerini de beğendim ama kitaplığımda gözüm çarptığında herhangi bir duydu belirtisi yaşamıyorum.)
öncelikle gidin post-modernizm'in ne olduğunu araştırın. yazarların bu akımla ne yapmak istediğini, neden böyle bir yol denediğini anlayın. (şunu da belirtmeliyim; tutunamayanlar, türk edebiyatının ilk post-modern romanı olarak da geçmektedir.)
bilinç akışı nedir, yazın googleye, üstünde yazılmış onlarca makaleden bir kaçına göz atın ki bilinç akışı bölümlerinde nasıl bir yol izlemeniz gerektiğine dair bir altyapınız olsun. yazar neden konudan konuya neredeyse hiç bağlantı olmadan atlıyor, neden upuzun cümlelere, paragraflara hatta sayfalar doluyu bölümlere hiçbir noktalama işareti kullanmıyor. amacını öğrenin.
post-modersnizt romanlar, modernizm'e çok fazla benzese de çok daha derin ve zor anlaşılmaktadır. neredeyse her unsur modernizmle aynı ama işin içine soyutluk ve büyük bir zamansal sapmalar girmektedir. zamanı sizin anladığınız gibi düz bir çizgide düşünmemelisiniz. moderniz'de de zamansal flash-back'ler olsa da post-moderniz'de üç farklı zamanı tek bir cümlede de görebiliriz. bazen hangi sözün hangi zamana, hangi karaktere ait olduğunu, nerede söylendiğini anlamamız da güç oluyor.
en önemlisi; kitabı bitirmek için okumayın. ortalama olarak şu kadar sayfayı şu kadar zamanda okurum, şu kitabi şu kadar günden bitiririm diye kendinize dayatma yapmayın. açın, kitabın içine dala dala, adım adım okuyun. anlamadığınız bir yerden geçmişseniz geriye gidin, baştan okuyun ve romana çok da uzun olmayan aralıklarla mola vermekten de çekinmeyin.
sadece hikayesi için, bitirmek için okumayın lütfen. oğuz atay'ın size aktarmaya çalıştığı duygunun tadına bakın, o zaman anlayacaksınız ne kadar büyük bir roman olduğunu. selamlar.
sıkı bir roman okuyucusu değilseniz ve sadece popüler olduğundan, sosyal medyada çok fazla yolunuz kesiştiğinden çıkıp derseniz ki "şu kitabı bir okuyayım, ne anlatıyor acaba. nesi bu kadar ünlü, nesi bu kadar güzel" diye, tavsiyemdir, kapağını bile açmayın, okuyamazsınız, bitiremezsiniz. bitirseniz bile hırsla, hınçla, sürüne sürüne sonunu getirirsiniz ama hem zamanınıza yazık olur, hem de kitaba saygısızlık olur.
öncelikle iyi bir okuma alışkanlığınız olması gerekmektedir. sadece romanın hihayesini için okumamalısınız. hikayesi için okunabilecek bir roman değildir. gidin zülfü zilaveli okuyun, sonra da sosyal medyada " abi çok iyiydi be!" diye tivit atan sürüye dahil olun.( zülfü livaneli de okuyun elbette ama, abartmayalım lütfen yazarı. ben de okudum, hikayelerini de beğendim ama kitaplığımda gözüm çarptığında herhangi bir duydu belirtisi yaşamıyorum.)
öncelikle gidin post-modernizm'in ne olduğunu araştırın. yazarların bu akımla ne yapmak istediğini, neden böyle bir yol denediğini anlayın. (şunu da belirtmeliyim; tutunamayanlar, türk edebiyatının ilk post-modern romanı olarak da geçmektedir.)
bilinç akışı nedir, yazın googleye, üstünde yazılmış onlarca makaleden bir kaçına göz atın ki bilinç akışı bölümlerinde nasıl bir yol izlemeniz gerektiğine dair bir altyapınız olsun. yazar neden konudan konuya neredeyse hiç bağlantı olmadan atlıyor, neden upuzun cümlelere, paragraflara hatta sayfalar doluyu bölümlere hiçbir noktalama işareti kullanmıyor. amacını öğrenin.
post-modersnizt romanlar, modernizm'e çok fazla benzese de çok daha derin ve zor anlaşılmaktadır. neredeyse her unsur modernizmle aynı ama işin içine soyutluk ve büyük bir zamansal sapmalar girmektedir. zamanı sizin anladığınız gibi düz bir çizgide düşünmemelisiniz. moderniz'de de zamansal flash-back'ler olsa da post-moderniz'de üç farklı zamanı tek bir cümlede de görebiliriz. bazen hangi sözün hangi zamana, hangi karaktere ait olduğunu, nerede söylendiğini anlamamız da güç oluyor.
en önemlisi; kitabı bitirmek için okumayın. ortalama olarak şu kadar sayfayı şu kadar zamanda okurum, şu kitabi şu kadar günden bitiririm diye kendinize dayatma yapmayın. açın, kitabın içine dala dala, adım adım okuyun. anlamadığınız bir yerden geçmişseniz geriye gidin, baştan okuyun ve romana çok da uzun olmayan aralıklarla mola vermekten de çekinmeyin.
sadece hikayesi için, bitirmek için okumayın lütfen. oğuz atay'ın size aktarmaya çalıştığı duygunun tadına bakın, o zaman anlayacaksınız ne kadar büyük bir roman olduğunu. selamlar.
devamını gör...
bu başlıkta kendimizi kandırıyoruz
yaşadığım şehri çok seviyorum.
devamını gör...
çiftçiye verilmeyen paranın nostaljik radyoya yatırılması
hediye, promosyon devri çoktan bitti , özelikle siyaset yapanların hediye alıp vermesi kesinlikle yasaklanmalı, kaldı ki işi köylüyü , çiftçiyi, ormancı yi kalkındırmak olan bir bakanlığın, halkın parasını çarçur etmesi, normal olmamalı.
senin köylünün, çiftçinin durumu berbat , iflas etmiş, batmış durumda ama sen hala rüşvet ile oy peşinde sin.
o para ile nice borç ödenir di, binlerce köylü nefes alırdı.
neyse hayırlı haftalar , hayırlı günler diliyorum kafa arkadaşların tümüne.
senin köylünün, çiftçinin durumu berbat , iflas etmiş, batmış durumda ama sen hala rüşvet ile oy peşinde sin.
o para ile nice borç ödenir di, binlerce köylü nefes alırdı.
neyse hayırlı haftalar , hayırlı günler diliyorum kafa arkadaşların tümüne.
devamını gör...
henceforth dance radyo yayını
türk popunun en güzel zamanlarına denk gelen ergenliğimizi bize hatırlatan ve şarkıların üzerini örten tozu bir anda üfleyerek onlara eşlik etmek için bizi canlandıran bir yayın oluyor. dj'e teşekkürlerimi(zi) sunuyorum. *
dahası ile sözlük radyosunun gelişmesi ve radyo yayınlarının tvdekilere kıyasla manevi önemini hatırlatma potansiyelinin devam etmesini isterim eski bir radyo çalışanı ve aşığı olarak.
edit : imla
dahası ile sözlük radyosunun gelişmesi ve radyo yayınlarının tvdekilere kıyasla manevi önemini hatırlatma potansiyelinin devam etmesini isterim eski bir radyo çalışanı ve aşığı olarak.
edit : imla
devamını gör...
yazarların ehliyet alma tarihleri
kısmetse ay sonu direksiyon sınavı olacak ve geçersem alacağım. tahmini olarak mart ayının ilk yarısında elimde olur gibi.
tanım : ehliyet alma tarihlerimizi paylaştığımız başlıktır.
tanım : ehliyet alma tarihlerimizi paylaştığımız başlıktır.
devamını gör...
pardon
zaman zaman açar izlerim.ince espriler,sisteme yapılan göndermeler hatta akıllıca edilmiş argo kelimeler hepsi ayrı güzel..şimdilerde böye kaliteli yapımlar görmek çok zorlaştı..işte 9 kere leyla misalen bunun en büyük örneği..demet akbağ ile haluk bilginerin adı afişte olsun tamam zaten 1m izleyici garanti..
devamını gör...
insanı deli eden sesler
televizyonda çıkan malum ses
devamını gör...
aşık olmakla sevmek arasındaki fark
aşk 1 kere olur ve sadece 1 kişiye karşı olur. aynı zamanda aşk karşılıklıdır.
sevmek ise defalarca olabilecek bir duygudur ve her şeye karşı olabilir. aynı zamanda sevgi genellikle karşılıksızdır.
her aşk sevgiden doğar ama her sevgi aşk değildir.
eyyorlamam bu kadar.
sevmek ise defalarca olabilecek bir duygudur ve her şeye karşı olabilir. aynı zamanda sevgi genellikle karşılıksızdır.
her aşk sevgiden doğar ama her sevgi aşk değildir.
eyyorlamam bu kadar.
devamını gör...
black mirror
görüntü kaydeden lens teknolojisi
robot köpekler
sosyal medya fenomenliğini* dert eden binlerce genç.
dizi teknolojinin hep olumsuz yönlerini gösterse de çok etkilendiğim ve benzer şekilde gelişen bir teknoloji gördüğümde içimin ürpermesine neden olan bir dizi.
robot köpekler
sosyal medya fenomenliğini* dert eden binlerce genç.
dizi teknolojinin hep olumsuz yönlerini gösterse de çok etkilendiğim ve benzer şekilde gelişen bir teknoloji gördüğümde içimin ürpermesine neden olan bir dizi.
devamını gör...
ilkokulun vazgeçilmezleri
her hafta birinin yıkadığı sıra örtüsü.
devamını gör...
üç kelimelik hikayeler
sen aslında yoksun
devamını gör...
normal sözlük'e veda
yarın öğlen 1 gibi askere gitmek için yola çıkacağım hakkınızı helal edin...
en yakın arkadaşıma hesabi devrettim girerse o entry girecek...
en yakın arkadaşıma hesabi devrettim girerse o entry girecek...
devamını gör...
yazarların psikolojisini bozan filmler
devamını gör...
thedansözkiller
tanımlarını sayfa, sayfa okumak istediğim geç keşfettiğim yazar. tanımlarını okurken çok eğleniyorum, neşesi bulaşıcı adeta. ayrıca mahlasına hayranım.
devamını gör...
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
nasa'nın erkek astronotlar için ürettiği giysilerde, idrar yapmak için penisin konduğu, small, medium ve large olarak sınıflandırılan kondomvari (nasıl kelime ama) şeyin astronotlar tarafından hep large olanının seçilmesi, bu yüzden large penisi olmayan astronotların penisinin bu kondomdan sıyrılması ve zavallının idrarının uzay giysisine yayılması bilgisidir.
nasa bu soruna dahiyane bir çözüm bulmuş. isimleri large, gigantic (devasa) ve humongous (haşmetli) olarak değiştirmiş. böylece erkeklik gururuna halel gelmeden astronotlarımız kendine uygun kondomu seçebilmiş.
bir kaç ingilizce kaynağa baktığımda bu bilgiyi yalanlayan bir yazı bulamadım. hatta ingilizce "teyit.org" gibi bir sitede de teyit edilmiş.
link
nasa bu soruna dahiyane bir çözüm bulmuş. isimleri large, gigantic (devasa) ve humongous (haşmetli) olarak değiştirmiş. böylece erkeklik gururuna halel gelmeden astronotlarımız kendine uygun kondomu seçebilmiş.
bir kaç ingilizce kaynağa baktığımda bu bilgiyi yalanlayan bir yazı bulamadım. hatta ingilizce "teyit.org" gibi bir sitede de teyit edilmiş.
link
devamını gör...
perfect blue
renk kullanımından hikayesine, kurgusundan karakterlerine dek sanat eseri olarak nitelendirebileceğim anime. kırmızısında boğulmak istiyorum. evet kırmızısında.
o kadar inanılmaz sahneler vardı ki, aklımdan çıkacak gibi değil.
kurgu olsa da tecavüz sahnesi o kadar rahatsız etti ki, bir an şeyi sorguladım, ben şu an çizgilerden oluşan bir yapım izliyorum ama bu nasıl bana bu kadar etki edebiliyor? sanırım burada yönetmenin etkisi devreye giriyor. öyle ki gerçekmişcesine rahatsız oldum, hala da öyle hissediyorum.
diğer bir sahne de sona doğru rumi'nin mimarin'i kovaladığı sırada vitrine yansıyan gerçek yüzü... çok güzel bir sahneydi.
sonra requiem for a dream'de de kullanılan o küvet sahnesi...
sonra rumi'nin kamyon neredeyse çarpacakken, farları sahne ışığı zannedip kollarını kaldırarak neredeyse selam verecek gibi olması...
gibi gibi birsuru sahne yazılabilir...
kim ne derse desin en iyi psikoloji türü animedir perfect blue. izlemeyen çok şey kaybediyor.
o kadar inanılmaz sahneler vardı ki, aklımdan çıkacak gibi değil.
kurgu olsa da tecavüz sahnesi o kadar rahatsız etti ki, bir an şeyi sorguladım, ben şu an çizgilerden oluşan bir yapım izliyorum ama bu nasıl bana bu kadar etki edebiliyor? sanırım burada yönetmenin etkisi devreye giriyor. öyle ki gerçekmişcesine rahatsız oldum, hala da öyle hissediyorum.
diğer bir sahne de sona doğru rumi'nin mimarin'i kovaladığı sırada vitrine yansıyan gerçek yüzü... çok güzel bir sahneydi.
sonra requiem for a dream'de de kullanılan o küvet sahnesi...
sonra rumi'nin kamyon neredeyse çarpacakken, farları sahne ışığı zannedip kollarını kaldırarak neredeyse selam verecek gibi olması...
gibi gibi birsuru sahne yazılabilir...
kim ne derse desin en iyi psikoloji türü animedir perfect blue. izlemeyen çok şey kaybediyor.
devamını gör...
dışarıda koca bir dünya varken odasında takılan genç
sadece hafta içi 3 saat, yürüme mesafesindeki yerlere gitme izini olan bir genç olabilir.
devamını gör...
normal sözlük’te tanımlarını sevdiğiniz yazarlar
quinn
lol
bir bilen
hi my i run
delirmiş_psikolog
obsesif psikolojik danisman
mutsuzlugumdan mutluyum
haklıyım ama mutlu değilim
zülal_kalender1
hame
atamabekleyenastronot
celebrant
ıvanmılınskı
örnek vatandaş
ve daha ismini saymadığım diğer birçok yazarım. hepsini zevkle okuyorum.*
lol
bir bilen
hi my i run
delirmiş_psikolog
obsesif psikolojik danisman
mutsuzlugumdan mutluyum
haklıyım ama mutlu değilim
zülal_kalender1
hame
atamabekleyenastronot
celebrant
ıvanmılınskı
örnek vatandaş
ve daha ismini saymadığım diğer birçok yazarım. hepsini zevkle okuyorum.*
devamını gör...