sürekli kısmını bilemesem de fikirlerimizin değişmesi oldukça normal ve hatta gayet olumlu bir durumdur. fikirleri değişmeyen birisi dogmatik ve fanatiktir. yeniliğe kapalıdır. fikirleri değişen, aslında böyle de olabilir diyen kişiler gelişime ayak uyduran, kendini geliştirebilen kimselerdir.
devamını gör...

milattan önce 400 lü yıllarda italyan filozof zeno tarafından ortaya atılan bu paradoksa göre zeno hareket denen şeyin gerçekte olmadığı hareketin sadece bir ilüzyondan ibaret olduğunu savunur.

zeno, bu tezini ispatlayabilmek için ise şöyle bir örnek verir. siz a noktasından b noktasına gitmek istediğinizde her defasında kalan mesafenin yarısını adımladığınızda asla o hedefe varamayacaksınızdır dolayısıyla aslında gerçekte hareket etmemiş olacaksınızdır der.

10 metrelik yolun önce 5 ardından 2.5 sonra 1.25... metrelik kısmı derken o yolun asla bitmeyeceğini savunmuştur siz ne kadar hareket ettiğinizi düşünseniz de. dolayısıyla da hareketin olmadığını bunun aslında bir çeşit ilüzyon olduğuna inanır zeno. antik yunanda da benzer paradokslar var tabii ki de.

fakat binlerce yıl zaman geçtikten sonra planck sabiti ile bu paradoksun bir ayağı topal kalmıştır. zira planck sabitinde bir atomun minimum hareket değeri hesaplanmıştır.

yani işin aslı şuraya gelmiş olur ki siz aynı mesafeyi hep kalanın yarısı kadar ilerleyerek bitirmek isteseniz de artık adımlar planck sabitine kadar geldiğinde daha az bir ivme sağlayamazsınız ve bir şekilde hedefinize ulaşıyor olur zenonun o sonsuzluk sarmalinden çıkmış bulunursunuz.

tabii planck sabiti bu paradoksu çürütmek için hesaplanmadı o da başka konudur :)
devamını gör...

montumu onun montunun üstüne asardım.ya da hemen yanına.
devamını gör...

gomercan'ın hançeri sapladığı yayın...
devamını gör...

ağız dolusu küfürler etmek istiyorum. sonra islamofobi. yok ya.

tanrı inancı olmayan ben, köpek gibi çalışıp vergi ödeyen ben, vergimle yapılan bu: 290 milyon dolarlık camii. neden? reis efendi kendi heykelini bıraksın diye.

her gün binlerce insanın arasına girip korona kapmamak için yalnızca umut edebiliyorum. ama aşı? yok. doğalgaza, elektriğe kol gibi zam. korona döneminde işten çıkarıldım, reva gördükleri 1.000 tl. al bununla yaşa dediler resmen.

umarım o minarelerin her birisi bir tarafınıza girer. mahsulünü döken çiftçi, intihar eden müzisyen, atanamayan öğretmen gündeminiz değil nasılsa.
devamını gör...

testi yapan personel için diğer tanı testlerinden daha ayrı bir yeri olandır.

zamanında spermiyogram yapmış bir stajyer olarak ben de tecrübelerimi paylaşayım ki tam olsun.

öncelikle gelen materyali 37 santigradlik etüv dediğimiz bir aletin içine koyuyoruz. etüv, böyle yarım buzdolabı büyüklüğünde birşey. aman niye uğraşıyorum, aha şöyle bişey.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
1-2 saat bekletiyoruz ki içinde bulunduğu semen iyice akışkan hale gelsin, sıvılaşsın falan. süre dolduktan sonra şırıngayla çekiyoruz, kontrol ediyoruz iyice sıvılaşmış mı diye. şırınganın iğnesinde garip bir aparat var, onu bulamadım şimdi.

şöyle tarif edeyim orasını. hani iğneyi şırıngaya oturttuğunuz yeşil başlık kısmı var ya, o kısmının bir yüzü düz. sanırım analizi yapacak cihazdaki yuva o şekilde ki, ona göre yapılmış. üzerinden 10 sene geçti, tam hatırlamıyorum *. cihaz dediğim de tüplü bilgisayar monitöründen daha küçük, üzerinde ufakça bir ekran olan birşey. mililitredeki sperm sayısı, vizkozitesi (akışkanlığı), canlı/ölü oranını falan veriyor. ekranda da güzel güzel görüyorsunuz oynayan spermleri.

tabi bazen hoş sonuçlanmıyor bu test. kamyoncu gibi iri yarı, beyaz atletli pos bıyıklı bir abi geldi bir gün. utana sıkıla verdi numuneyi. ulan 3 kere baktık, spermler gram hareket etmiyor. adam kısır yani. bana "sen söyle kindred" diyecekler diye çok korktum, neyse ki bana vermediler o görevi *. bu da böyle bir anımdır.
devamını gör...

ingiliz şair. dünyada rönesans kavramını giorgio vasari'den sonra kullanan ikinci isimdir.

"avrupa ve avrupa aklının geceye gizlendiği bir dönemde, tanrı'nın 'rönesans olsun!' demesiyle her şey aydınlığa kavuştu"
devamını gör...

1991 göttingen doğumlu alman elektronik müzik yapımcısı ve dj. ilk başta natur-klang ismiyle sahne alıyor ama bu sahne adından pek hoşnut olmuyor. kendi ad soyadıyla da sahne almanın pek ilginç olmayacağı düşüncesiyle alıyor eline ispanyolca portekizce sözlük ve sayfa sayfa didikliyor. sonunda da aslında bir anlamı olmadığını söylediği parra for cuva sahne adı ortaya çıkıyor. ama aslında parra ve cuva kelimeleri bir şekilde şarapla ilintili kelimeler.

anna naklab ile yaptıkları wicked game çalışmasının hikayesi de şöyle: yeni zelenda'da bir yıl geçirdikten sonra evine dönüyor ve üç hafta boyunca eve kapanıyor. evde de artık yatağın altında, orda burda ne bulursa (analog kamera, oyuncak piyano, çelik davul, falan filan) bir şeyler çalıyor ve binlerce kayıt yapıyor. sonra anna ile bir araya gelerek bu güzel cover'ı ortaya çıkartıyorlar.

anna ile olan bağları ise çok çok eskiye çocukluklarına dayanıyor. zaten göttingen'den komşular. anna nicolas'ın piyano çaldığını öğrenince bir gün elinde gitarı ile nicolas'ın kapısına dadanıyor. nicolas "hııırdir?" diye soruyor ama tabi ki anna'nın beraber müzik yapma isteğini anlıyor ve müzikal beraberlikleri "nian" grup adı altında şarkılar yaparak başlıyor.

bir de back street boys hikayesi var bu arkadaşın. o da şöyle: bir gün bir partiye dj olarak çağrılıyor ve gidiyor. sonra görüyor ki ortalık çok şenlikli bir swinger partisi. iş iştir deyip çalıyor ama ikide bir "back street boys'tan bir şeyler çalar mısın?" diye yanaşıp yanaşıp duruyorlar. "abla işinize bakın siz, salın beni, tarzım değil, saygı gösterin yaptığım işe, ben sizin işinize karışıyor muyum" deyip, tersleyerek gönderiyor hepsini. tabi ki sözlü tacize ve hakarete de uğruyor. nedir arkadaş bu swingercıların back street boys takıntısı? var mı sebebini bilen?

bu özel bilgiler nicolas'ın trndmusik ile yaptığı bir röportajdan edinilmiştir, bunu da belirtelim. anlamı şarapla ilintili dediğimiz parra for cuva'ya ait, şarap etkisi yaratan bir şarkıyla yazıyı tamamlayalım ve geceye de bir şarkı bırakalım.

devamını gör...

kırmızı kedi kitabevi, beyaz balina yayınları, türkiye iş bankası yayınları, indigo kitap, mikado yayınları çocuklar için kaliteli kitaplar basıyor. katalogları incelenerek yaş grubuna uygun kitaplar tercih edilebilir. bizimkiler keyifle resimlerine bakıyorlar. okuma kısmında da yardımcı oluyoruz.
devamını gör...

oylarıyla verdiği mutluluk yetmiyormuş gibi güzel samimi ve tatlı sözleriyle daha da mutlu etmiştir beni . her tanımını gerçekten severek okudum . umarım daha bi sürü tanım yazar çünkü ben beğenmek ve okumak için burda bekliyor olacağım tatlı yazarımızı.
devamını gör...

türkçe bilen biri tarafında; kısa cümlelerle ve her cümlede tek birim mesaj olacak şekilde yazılmasını dilediğim genelgedir.
devamını gör...

denizleri köpük köpük dalgalandıran rüzgar
gir içeri usul usul beni bu dertten kurtar...
* *
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

harika bir kitap okudum. yazar sadece kadınlardan oluşan bir ülkenin nasıl olabileceğini bize göstermek istemiş. iki bin yıldır hiç erkek yok. doğan çocukların hepsi de kız. nasıl mümkün olabilir? diyelim ki üreme bir şekilde çözüldü. ama nasıl erkek olmadan yapabilirler? ağır işleri kim yaptı, yönetilme ihtiyacı olmadan nasıl yaşadılar? yoksa böyle bir ihtiyaç aslında eril zihniyetin bir uydurması mı? erkeğin olmadığı bir yerde eğitim, sağlık, bilim, sanat nasıl değişti? onlar olmadan bir dünya mümkün mü? peki erkekler yoksa kadınların değişimi nasıl oldu? kendilerini salıp acayip canlılara mı dönüştüler yoksa salt insan olarak büyük bir gelişme mi kaydettiler? bu ve bunun gibi bir sürü soruya cevap niteliğinde harika bir kitap. okurken sürekli düşünmekten insan bir hal oluyor. bizde eril düzeni yıksak bu ülkenin ulaştığı seviyeye ulaşabilir miyiz? kitabı okurken bize normal gelen ama aslında hiç normal olmayan bir sürü toplumsal rolü sorgularken bulacaksınız kendinizi. ataerkil düzen eleştirisi ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin çok iyi anlatıldığı bir kitap. mutlaka okunmalı.


üç arkadaş seyehatleri sırasında sadece kadınlardan oluşan bir ülkenin varlığını ve bu ülkeye giden hiç kimsenin bir daha geri dönemediğine dair bir efsaneyi öğrenirler. sadece kadınların olduğu bir ülke onların iştahını kabartır. erkek olarak el üstünde tutulup, yüceltileceklerini, tüm kadınlara sahip olacaklarına düşünerek bu ülkeyi keşfetmek için yola çıkarlar. ama işler pek onların umduğu gibi gitmez.


charlotte p. gilman böyle bir kitap yazdığı için çok mutluyum. umarım bu ülke gibi bir ülkeye günün birinde erkeklerin de gerçeği görmesi ve onların da desteğiyle ulaşırız. seher özbay da çok güzel çevirmiş.
devamını gör...

2006 yılında çocuk, komedi, müzikal ve macera türünde george miller'nin yönettiği, warren coleman, john collee, george miller ve judy morris senaristliğini yaptığı animasyon filmidir. 2007 yılında gösterime girmiştir.

küçük bir penguen olan mumble'ın başından geçenleri konu alır. annesiyle babası onu her zaman ki yollardan dünya getirir. şarkı sevgiye, sevgide yumurtaya dönüşür. fakat mumble annesi norma jean ve babası memphis gibi yüreğinin şarkısını bulamamış. diğerlerinden farklı oluşu babası dahil bir çok pengueni hem korkutmuş hem endişeye düşürmüştür.

mezuniyet gecesinden sonra mumble beş minnak penguenle karşılaşır ve asıl macera o zaman başlar. ramon ve çetesiyle hem eğlenir hem de hayatı öğrenir.

mumble en yakın arkadaşı ve kalbinin sahibi gloria'ya aşkını neşeli ayaklarıyla göstermiş fakat karşılık alabilmiş midir? film boyunca mumble'ın başına daha ne dertler açmıştır bu neşeli ayakları kim bilir?
kim bilecek tabi ki izleyenler bilir çünkü fazla detay spoilere girer.

liderleri noah onu dışlamaya çalışır.
topluma aykırı olduğunu ve onun yüzünden kıtlık yaşandığını iddia eder. mumble kıtlığın asıl sebebini bulmak için kendini maceradan maceraya atar.

günümüz inanç sistemine ve baskıcılığa kendi içinde değinmiştir aslında bu film. aynı zamanda doğanın geldiği son dönemeci işaret etmektedir.. çfark edebilen derslerini almış asıl alması gerekenler her zamanki gibi kulaklarını tıkamıştır.

türkçe seslendirmelerini; ramone - sungun babacan, mumble - emrah özertem, bebek mumble - ediz küçükel, norma jean - oya prosçiler, gloria - özlem altınok, bebek gloria - melis balkan, noah - ali ekber diribaş, lombardo - uğur taşdemir, nestor - özgür özdural, raul - murat şenol, rinaldo - arda aydın, memphis - günyol bakoğlu yapmıştır.

sadece çocukların değil yetişkinlerin de beğenisini kazanmış ve 2007 yılında oscar'da yılın en iyi animasyon ödülünü almıştır. devamında bafta en iyi animasyon ödülü, avustralya film enstitüsü küresel başarı ödüllerini kazanmıştır.

sonu efsane ötesi efsanedir. izleyin, izlettirin. pişman olmazsınız.
devamını gör...

kuzey yıldızı olarak da bilinen polaris isimli yıldız. gökyüzünde kuzey kutup noktasını gösterdiğinden bu isimle anılır. güney yarım küre için bu durum geçerli değildir.

dünya sabit hareket etmez. presesyon adını verdiğimiz bir hareket yapar. bu nedenle kutup yıldızı her zaman aynı değildir. 26.000 yıllık bir döngü ile bu yıldız sürekli olarak değişir. şu an bu döngünün hemen hemen yarısında bulunduğumuzdan, bundan yaklaşık 13.000 yıl sonra yeni kutup yıldızı vega olacak.
devamını gör...

haliç'e verilen isim.
bu benzetmenin yapılması aslında haliç' in boynuza benzemesi değil. kağıthane ve alibeyköy derelerinin haliç'in boynuzlarına benzemesi ve gün doğumu ve batımında durgun suyunun altın tabaka gibi görünüm vermesidir. bizans' taki adı da altın boynuz ( hriso keras).
devamını gör...

kadıköy ve maltepe ilçe sınırlarını ayıran, bostancı ile küçükyalı arasında bulunan bir yer ismidir.
devamını gör...

neyin var beyfendi ? yaş mama alıyoruz burun kıvırıyorsun. gel sevecem diyoruz iki saat peşinde koşturuyorsun. oğlum manitandan mı ayrıldın, borsada paran mı battı bu tripler ne ? hayır öyle de bir hüzünlü bakıyor ki sanırsınız “bu ülke nereye gidiyor yaaa” diyen türk genci.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

“burda -bilmem bir şeyi -bulmak için kiminle yatmam gerekiyor ? “gibi bir klişe esprileri vardır.
devamını gör...

sayıları o kadar az ki azınlık olduklarından diğerleri (ayılar) tarafından komik bulunan insanlardır.*

eski çalıştığım yerde 50–60 kadar taşeronumuz vardı. bu taşeronların patronlarından sadece 2 tanesi böyleydi, biri kibar, biri de çok kibardı.

çok kibar olan 75 yaşlarında tonton bir amcaydı (hatta dedem yaşında bile sayılabilir). bu patron amca o kadar kibardı ki benimle konuşurken bile asla ne ses tonunu ne de üslubunu değiştirmezdi. oğlu sayılabilecek yaştaki müdürümüzün yanına girerken bile ceketinin önünü iliklerdi. o kadar güzel konuşur ve davranırdı ki onunla konuşurken yanlış bir şey diyeceğim ya da yanlış bir şekilde davranıp kabalık edeceğim diye aklım çıkardı.

ama böyle kibar insanlar az olduğu için garipseyen, bu tavırlara alışık olmayan ve kendisine gülen, bu tavırlarıyla dalga geçen ayıların sayısı ise oldukça fazlaydı.

not: ayı diyerek teşbihte hata yapmamışımdır umarım. varsa bir hata gerçek ayılardan özür dilerim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim