yazarların alası spawn oldu
tanımları turuncuyla doldu
flörtlerini çaldığı yazarların
ağlamaktan gözleri kurudu
devamını gör...

eylulingi tercih ederim. yoldaştan korkuyorum. beni kötü yola sürükler, kötü şeyler yaptırabilir.
devamını gör...

umut edecek bir geleceği olmayan insandır.
devamını gör...

google enter, sabır nedir enter;

1. olacak ya da gelecek bir şeyi telaş göstermeden bekleme.
2. öfke doğuracak bir şey karşısında bile öfkelenmeme durumu.

bakayım kıyımda köşemde kırıntısı kalmış mı? nope.

göğüs sıkışması? not entered. ben yazayım, şiştim. nefes alınmıyor. canıma yetiyor, yeter, yetsin artık. narsist, 30 iq lu ebeveynlere rağmen şu yaşıma geldim. bir şekilde oldu. püh saygısız sudoku hiç öyle denir mi? neler denmedi de içimde kaldı bir bilsen… belki anlatırım bi’ ara.

şuan yine her an her şey olabilir.

ayak uçlarımdan saç diplerime kadar sinirliyim. tüm gün dinmedi öfkem. bir söz, bir boş bakış, beş yıl sonrasında hatırlamayacağım bir kaç saniyenin yirmidört saatimden çalışını izliyorum. sonrasında hayat akışımı; her an her şey olabilir. ben biriktirip taşan tiplerdenim. çok biriktim, tutamıyorum. bir şey yapmalıyım, nefes aldıracak bir şey. tabak çanak kırmak bana ne nefes aldırır, ne yirmidört saatimi geri verir, üstelik ortalığı toplamam için extradan iş çıkar ve ona harcanan zaman. yazık gerçekten. doldum, taşıyorum. usulca akardı gözlerimden böyle anlarda. şimdi kurumuş. güzel aslında. ağlamakta gereksiz enerji kaybı. nitekim yanaklarımızı pürüzsüzleştirmekten, dudaklarımızı ve gözlerimizi dolgunlaştırmaktan öteye geçemiyor. makyajsız da güzel olmak gibi. o da ayrı bi şans, baktığında.

lanet girsin ne anlatıyorum lan ben? hahah.

hayatımı alt üst etmeme bir kaç saat kalmış ben ne anlatıyorum? işi, gücü, kursunu, dersini, stajını ve tabi kafiyeli olsun diye sülalesini üzeyim. böyle hayatı bana reva görenleri de tabii.

her an her şey olabilir.

uyumayınca huysuzlaşan biriyim. çok değil ya altı saat uyuyacağım ve bu elimden alındığında ben snickers reklamında ki yakışıklı çocuğun sarışın ablaya dönüşmesi gibi tatsızlaşıyorum… şimdi bunu beşle çarp. hayır ya yüzüme değil, içinden. yüzüme çarpılan gerçekler ve başıma kakılan olması gerekenin adını iyilik yapmak sanılanlar yeterince tadımı kaçırdı zaten. bir de sen eklenme. manyak de geç, okuma hatta. zaman kaybettiriyorum sana. mühim bu. biliyorum uzaya çıkıp halay çekmeyeceksin. olsun yine de, kendinle değerlendir zamanını.

ben bana ayıramadığım zamana öfkeli değilim. bazen akmadığı, çokça taştığı için öfkeliyim. biraz denge, lütfen.

ne diyodum? tanımımın sloganı her an her şey olabilir olsun mu? olsun, yaptım oldu.

şimdi içimde bir yerlerde fısıldayanı dinleyeceğim ve bir yirmidört saatlik daha sabredeceğim. sonrası plan, organize işler, tepeyi taklaya çevirmece falan.

#dirensudoku
devamını gör...

şarapta gerçek vardır” anlamına gelen latince bir sözdür.

anlamına şöyle üsten bir göz atıldığında sanki şarap içenlerin erdiği ve hakikate ulaştığı gibi bir anlam çıkartılabilir. belki de öyledir. ömer hayyam’ın rubailerinde onlarca kez görürüz şaraba övgüyü. ki ömer hayyam hakikate en çok yaklaşan insanlardan biri olabilir bu dünya üzerinde yaşamış olanlardan.

elbette ki kana karışan alkolle birlikte insanların -en azından bazıları- bir ileri görüşlülük, berrak bir zihin elde edebilirler ama ben şarapçı düşünür fikrinin modernize edilmiş haline pek de sıcak bakmıyorum.

zamanında içip içip dünyayı kurtardığımız zamanları hala hatırlarım. sabah baş ağrısı ve ağızda metalik bir tatla uyanınca bir önceki gece devrim yapan che guevaraların tümü dümdüz olurdu.

alkol konusunda kendi sınırını belirleyemeyen insanlarla aynı ortamda bulunmaktan hiç hoşlanmam. içtikçe platon’un mağarasından çıkmış gibi her şeyden mana çıkarmaya çalışan insanlara ifrit olurum. alkol size bir şeyler anlatma cesareti verebilir ama bilgi birikiminizi artırmaz. alkol yardımıyla anlatacaklarınız ayıkken bildikleriniz kadardır.

şarapta gerçek vardır sözü aslında şarap içenin alkolün etkisi ile gerçekleri söyleyeceğine işaret eder. yani şarabın etkisi altındayken zaten zihnimizde varolan ve söylemekten imtina ettiğimiz şeyleri anlatma cesareti buluruz. üniversite yıllarında konuşma sınavlarına içerek giderdim ve üniversite hayatım boyunca bütün konuşma sınavlarını aa ile geçtim. ve her zaman doğruyu söyledim.

bence bu sözü türkçe olarak en güzel şöyle karşılayabiliriz:

şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
.
devamını gör...

asla x yazarını okumam.
neden?
öyle işte, okumam
hmm tamam, harika

edebiyata minnacık da olsa ilgisi olan biriyim. mesela hemingway'in tipini severim hoş adam. bakın bu ilgimi kanıtladım.
şimdi kim inkar edebilir benim bu ilgimi.
hahaha kimse tabii ki.

yahu okuduğunuz kitap hakkında yazarı hakkında bir kaç kelam edemeyecek misiniz?
asla okumam demeyi biliyorsunuz.
gerekçe: normal sözlük yazarıyız ya ne gerek var gerekçeye.

hele bi yürüyün gidin ya
devamını gör...

aynen
devamını gör...

susam sokağı’ndaki, kont drakula karakterini taklit eden, arkadaş canlısı kurgusal kukla.
devamını gör...

yazanlar okumuyor, okuyanlar yazmıyor.
devamını gör...

her an, özellikle gece dinlemeye doyamadığım huzurun sesi.
devamını gör...

çok kitap okuyup hiç bir şey anlamayan yazar olan olmayan arkadaşlar!
tanımlarınızı tekrar gözden geçirmenizi ve okuduğunuz her kitabın herşeye dair vermek istediği mesajı, ve hayata, insana bakış açınızın değiştirme biçimini gözden geçirmenizi tavsiye ederim.
zira ön yargılarınız geçmişiniz (anne baba) ve şuan okuyamayan (mümkün olmayan) durumları göz ardı etmeniz bilginizle sizi yüceltmez aksine alçaltır.
dar ve taraflı fikirli olmak okumamış cahil değil (okumuş cahil)in eylemidir.

tanım: kitap dünyayı değiştirmez, insanın düşüncesini değiştirir. insan düşünce ve kişiliğine etkisi, insan bünye ve bağışıklık sistemine bağlıdır.

alt tanım: genellemeleriniz hakaret ve aşağılama içeriyor.
devamını gör...

filmi cem yılmaz açısından değerlendireceğim öncelikle, komedyen cem yılmaz'ın aktör cem yılmaz'a evrildiği ilk filmdir. idris, cem yılmaz'ın aktörlük kariyerinin en önemli kilometre taşıdır.

şener şen ve yavuz turgul ikilisinin bir kez daha beraber çalıştığı film, ikilinin klasik filmlerinden biridir. şener şen'i başka yönetmenlerin vizöründen pek göremediğimiz için aslında şaşırtıcı bir oyunculuk performansı görmüyoruz. yaşını başını almış, saygı duyulan, kişiliği güçlü erkek başrol denince akla sadece şener şen gelmiyor ama yavuz bey başka bir seçenek üzerinde durmuyor nedense.

yavuz turgul yönetmenliği ertem eğilmez ile çalışarak öğrenmiş, sonrasında da kendi sinemasını ortaya koymuş bir isim. reklam dünyasının kazandırdıklarını sinemada ustaca sergilemiştir. bu film özelinde de durum aynı.

çetin tekindor çok büyük bir oyuncu. senelerin tecrübesini o kadar gözümüze sokuyor ki olduğu her sahnede insan ister istemez ona odaklanıyor. benim için filmin esas yıldızı çetin tekindor, şener şen ya da cem yılmaz değil.

okan yalabık çok beğendiğim bir oyuncu. rol neyi gerektiriyorsa onu ortaya koyuyor. sakar bir romantik aşık rolü de oynasa, psikopat bir katili de canlandırsa üzerine rolü adeta giyiyor. bu filmde de acemi hatta şaşkın bir karaktere can veriyor ve beni tamamıyla o kişi olduğuna inandırıyor.

melisa sözen çok aman aman bir rolde değil ancak kendini fark ettirecek kadar iyi bir oyuncu.

bakış açınızı değiştirerek bir kez daha olaya bakarsanız sebep-sonuç ilişkisini çözebilirsiniz mesajı bana filmden kalan en değerli kazanım.

av mevsimi, hiç izlememiş biri için sürükleyici senaryosu, iyi oyunculukları ve görselliği güzel yansıtan yönetmen başarısıyla gayet iyi bir film.

birden fazla izleyince insanı rahatsız eden yönleri ortaya çıkıyor. beni en rahatsız eden kısmı bir ailenin kızını bu denli değersiz görmesi ve mesleği şiddetle mücadele olan polisin bu kadar şiddet eğilimli olmasıydı.

av mevsimi izlemekte tereddüt etmeyin çünkü pişman olma olasılığınız gerçekten çok az. çok da umut bağlamayın çünkü yavuz turgut-şener şen ortaklığının klasik filmi olarak karşınıza çıkıyor.
devamını gör...

çocukluğumun oyuncağıdır ama ilk çıktığı yıllarda 1950 ler,yani eski versiyonunda bebeğin içine yerleştirilen bir motor verilen her şeyi öğütücü bir şekilde sürülmüş ve pek çok çocuğun parmaklarını ve saçını kaptırdığı için kaldırılmış.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir jose saramago kitabıdır.

çok genç yaşta tanıştığım jose saramago’num okuduğum ilk kitabı yitik adanın öyküsüydü. kitabı büyük bir keyifle bitirince yeni kitaplarını da aldım hemen ve bu kitaplardan biri oldukça hacimsiz olan bilinmeyen adanın öyküsü idi.

önce yazarın adalara takıntılı olduğunu düşündüm ama sonra anladım ki jose saramago insani olan her şeye takıntılı idi ve aklında bir insan ideali vardı.

bir hayalin peşinden koşmak güzeldir, herkesin imkansız olduğunu düşündüğü bir şeyi gerçeğe çevirmek için savaşan insanlar bu dünyadaki ideal insanlık fikrinin önderleridir. siz coğrafi keşifler bitti sanırken bilinmeyen bir ada bulmak için kralın kapısına gidip tekne isteyen o adam gibi.

ama bir şeye inanıp peşinden gitmek yetmez. size de inanacak en az bir kişi daha gerekir. bu kişi sizin payandanız olacaktır çünkü insan kolay yıkılır. bir düşün peşinde koşup bilinmeyen adayı arayan o büyük insana inanan ve görseniz cahil bir kadın sanacağınız o temizlikçi gibi.

bilinmeyen adanın öyküsünü okurken bilinmeyen bir ada bulmak isteğine kapıldım. bana inanacak bir kişi lazım sadece.
devamını gör...

kaçamıyorum

susmak istiyorum
ama susamıyorum

tek kaldım yine
kimse yok
ama izlediğim dizi

o bile
hafıza diyor
kaçamazsın diyor

biliyorum kaçamam

yazmasam
çıldırır mıyım
yazıyorum
belki daha az çıldırırım...

gülüşlerim vardı benim, ben kimim ben nerdeyim...
devamını gör...

şahsen ben arkadaşımla vegas'ta sarhoş sarhoş evlenip üçüncü kez boşanmasın diye evli kalmam.



devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ingilizcede, karşılaşılan beklenmedik bir durum anında ağızdan insiyaki olarak çıkan bir nidadır.

farklı kullanımları olsa da benim en sevdiğim hali başlıkta kullandığım halidir. çok yaygın bir kullanım olmasa da insanların aklında ve kullanım dağarcığında mevcut olmaya devam eder. genelde çok eski bir nida olarak kabul gören whoopsie daisies sözünün bir zamanlar küçük kızlar tarafından kullanıldığı genel kabul görür.

benim bu sözcükle tanışmam o dönemki kız arkadaşımla notting hill filmine gitmemiz ve bu filmin ardından etrafımızda kimsenin kullanmadığı bu nidayı kullanmaya başlamamızla oldu.

filmin bir bölümünde, sanırım gizlice parka girmeye çalıştıkları sahnede düşmek üzere olan hugh grant bu sözü kullanır ve söz julia roberts’a eski moda, komik ama bir o kadar da sevimli gelir. kız arkadaşımla ayrılma konuşması yaptığımız gün elimdeki taşlarla oynarken sağa sola attığım taşlardan biri önünde oturduğumuz kilisenin camına gelmiş ve ben istemeden whoopsie daisies dediğimden kız arkadaşımın gözleri dolmuştu, üzücü ama hatırlamaya değer bir anıdır benim için.

bu sözü ilk olarak 1711 yılında hayranlığımı anlatmaya kelimlerin yetmeyeceği mütevazı bir teklif öyküsünün yazarı jonathan swift’in up adazy şeklinde kullandığı iddia edilir:

come, stand away, let me rise: patrick take away the candle. ıs there a good fire!—so—up adazy. at night.—mr. harley did not sit down till six….
devamını gör...

oldukça üretken ve pek de hoş bir normal sözlük yazarı.

okuyun okutturun, öyle bir yazar.
(bkz: kocaman alkış)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim