normal sözlük’ün giderek ekşi sözlük’e dönüşmesi
cinsiyetçi ve genellemeler içeren başlıkların çoğalması ile gerçekleşen durum.
her 'yenile' ye tıkladığımda karşıma çıkıyor bu tarz başlıklar, eminim ki bu durumdan rahatsız olan tek ben değilimdir.
(bkz: ev yapımı rakı yapmasını bilen kız)
(bkz: erkek adam ev işi yapar mı sorunsalı)
ve daha niceleri.
umarım burası gün geçtikçe ekşi sözlüğe dönmez ve bir şeyler yapılır.
her 'yenile' ye tıkladığımda karşıma çıkıyor bu tarz başlıklar, eminim ki bu durumdan rahatsız olan tek ben değilimdir.
(bkz: ev yapımı rakı yapmasını bilen kız)
(bkz: erkek adam ev işi yapar mı sorunsalı)
ve daha niceleri.
umarım burası gün geçtikçe ekşi sözlüğe dönmez ve bir şeyler yapılır.
devamını gör...
benim karşımda sigara yakma
bhenim gharsımda sigara yaqmaaa!
bhenim gharsımda sigara yaqmaaa!
bhenim gharsımda sigara yaqmaaa!
bhenim gharsımda sigara yaqmaaa!
tek ayak da havada. kıyafet m.ö 500 mekke moda fuarından.
çok sürrealist. hafif arabic ve de anatolik.
tek ayak havada olmasa bu sahnenin bu kadar sanatsal değeri olmazdı.
çok komiksiniz. gerçekten çok komik. siz insansanız ben neyim....
andy warhol türkiyede doğsa aklını yitirirdi
bhenim gharsımda sigara yaqmaaa!
bhenim gharsımda sigara yaqmaaa!
bhenim gharsımda sigara yaqmaaa!
tek ayak da havada. kıyafet m.ö 500 mekke moda fuarından.
çok sürrealist. hafif arabic ve de anatolik.
tek ayak havada olmasa bu sahnenin bu kadar sanatsal değeri olmazdı.
çok komiksiniz. gerçekten çok komik. siz insansanız ben neyim....
andy warhol türkiyede doğsa aklını yitirirdi
devamını gör...
başarıyı engelleyen faktörler
amerikalı bir gazeteci atatürk'e işlerinde nasıl başarılı olduğunu sorar. atatürk'ün cevabı ise şöyledir;
"ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem. o işe neler engel olur, diye düşünürüm. engelleri kaldırdım mı, iş zaten kendi kendine yürür."
(bkz: niyazi ahmet banoğlu)
"ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem. o işe neler engel olur, diye düşünürüm. engelleri kaldırdım mı, iş zaten kendi kendine yürür."
(bkz: niyazi ahmet banoğlu)
devamını gör...
mesaja dönmeyen insan
karşısındakine değer vermediğini belli etmekten çekinmeyen insandır.
devamını gör...
güneş dil teorisi
türkçenin dünyanın ilk dillerinden biri olduğunun savunulduğu (bkz: sözde) bilimsel teori. türkiyenin hangi kafa yapısıyla kurulduğunu göstermesi bakımından mühimdir. devlet ilk kurulduğunda atatürk ve dostları türkçenin içinde bulunan arapça ve farsça kelimeleri çıkarıp yerine öz türkçe kelimeleri koymaya çalıştılar. uzun süren bu çabalar (türkçeyi doğu dillerinin etkisinden kurtarmak) başarısız kalınca işte bu teori uyduruldu. teoriye göre tüm dillerin anası türkçe’dir, bütün yabancı diller türkçeden türemiştir. madem bütün diller adeta türkçenin bir koludur o halde bu dillerden türkçeye geçmiş olan kelimeleri atmamıza gerek yok. hatta bu yabancı lisanlardan yeni kelimeler dahi alabiliriz. zira hangi kelimeyi alırsak alalım özü türkçedir. örnek vermek gerekirse asya bozkırlarından göç edip amerika’yı keşfeden türkler (evet amerika’yı türkler keşfetti!) gördükleri bir nehir karşısında hayran olup “amma uzun” deyivermişler, bu kelime amerikalı türklerin (bkz: kızılderililer) ağzında dönüp dolaşıp amazon haline döndü. işte bu kafa yapısıyla hem istedikleri halkları türk ilan edebiliyorlar hemde türk dilini diğer dünya dillerinin üzerine çıkararak kendi şovenist mastürbasyonları için malzeme çıkarmış oluyorlardı. zamanın beyin yakan iddalarından bir diğeri için (bkz: mu kıtası).
devamını gör...
6 kelimelik hikayeler
dünyada tek o kalmıştı, kapı çaldı...
devamını gör...
kuyucaklı yusuf
sabahattin ali'nin 1937 yılında yayımladığı ve osmanlı devleti dönemine ait birey-toplum çatışmasını işlediği, güçlü ve isyankar kuyucaklı yusuf ile bunu bize çok güzel aktardığı bir eser. ayrıca yazarın yayımlanan ilk romanı olma özelliğini de taşıyor.
anne ve babası eşkiyalar tarafından gözleri önünde öldürülen ve tek başına hayatta kimsesiz kalan küçücük bir kuyucaklı yusuf'un hikayesi. olay yerine inceleme için gelen kaymakamın onu çok sevmesi, evlat gibi görüp büyütüp yetiştirmesi ile olaylar gelişiyor. kaymakamın kızı muazzez ile kuyucaklı yusuf'un ilişkileri abi kardeş gibiyken aşka dönüşüne de tanıklık ediyoruz. sadece bu zorlu aşkı değil, kuyucaklı yusuf'un yalnızlığını,hiçbir yere ait hissedemeyişini, dik başlılığını, cesaretini de hissedebiliyoruz.
roman karakterlerinin duyguları eşliğinde toplumun çarpıklığını, hukuksuzluğu, zenginlerin kural tanımazlığını da yazar başarılı bir şekilde aktarmış. oldukça akıcı ve etkileyici olan bu eser daha sonra aynı isimle sinemaya da uyarlanmış.
anne ve babası eşkiyalar tarafından gözleri önünde öldürülen ve tek başına hayatta kimsesiz kalan küçücük bir kuyucaklı yusuf'un hikayesi. olay yerine inceleme için gelen kaymakamın onu çok sevmesi, evlat gibi görüp büyütüp yetiştirmesi ile olaylar gelişiyor. kaymakamın kızı muazzez ile kuyucaklı yusuf'un ilişkileri abi kardeş gibiyken aşka dönüşüne de tanıklık ediyoruz. sadece bu zorlu aşkı değil, kuyucaklı yusuf'un yalnızlığını,hiçbir yere ait hissedemeyişini, dik başlılığını, cesaretini de hissedebiliyoruz.
roman karakterlerinin duyguları eşliğinde toplumun çarpıklığını, hukuksuzluğu, zenginlerin kural tanımazlığını da yazar başarılı bir şekilde aktarmış. oldukça akıcı ve etkileyici olan bu eser daha sonra aynı isimle sinemaya da uyarlanmış.
devamını gör...
filtre kahve
onsuz olmaz dediğim karizmatik içecek.
sabah kalktığımda yanında ev yapımı kek ile beraber aşık olma isteği uyandırır.
ey plaza insanları siz poğaçanızdan, plastik kapta pudra şekerli kürt böreğinizden bir parça alıp çaya abanırken ben size gülüyorum.
kısacık hayatınızda kaçırıyorsunuz güzel şeyleri.
sabah kalktığımda yanında ev yapımı kek ile beraber aşık olma isteği uyandırır.
ey plaza insanları siz poğaçanızdan, plastik kapta pudra şekerli kürt böreğinizden bir parça alıp çaya abanırken ben size gülüyorum.
kısacık hayatınızda kaçırıyorsunuz güzel şeyleri.
devamını gör...
küfür etkisi yaratan ama küfür olmayan sözler
sana göre değil.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
vücuttaki zehirler tırnak uçlarında birikir ve uzayıp kestikçe onları vücuttan atmış oluruz. bu yüzden tırnak yemek tehlikeli ve pis bir iştir.
devamını gör...
drina köprüsü
ivo andriç tarafından yazılan 1969 nobel ödülünü kazanan güzel bir kitap. bosna hersek' de osmanlı himayesindeyken drina nehri üzerine sokullu mehmet paşa tarafından yapılan köprü ve orada yaşayan müslüman türkler, sırplar, museviler ve hristiyanların hep birlikte nasıl yaşadığını anlatıyor. kasaba halkını, avusturya' nın kasabayı ilhakını ve sırbistan-avusturya savaşını da anlatıyor. aslında bir köprünün tarihe tanıklığını anlatıyor.
devamını gör...
gün olur asra bedel
cengiz aytmatov'un babaannesinden dinlediği masalların tadında kaleme aldığı, uçsuz bucaksız bozkırın ortasında dostuna son vazifesini yerine getiren boranlı yedigey'in bu ıssızlığın içinde geçirdiği hayatını izliyoruz roman boyunca. bozkırda trenler doğudan batıya, batıdan doğuya sürekli gelip gidiyorlar ve kimsesizliğin ortasında birbirine sarılan üç-beş insan yitip gitmemek için birbirlerine dayanarak bütün zorluklara göğüs germeye çalışıyorlar. kah hava şartlarının zorluğu, kah yönetimin suçsuz bir adamın hayatını haksız yere elinden almaya çalışması, kah tabiatı gereği coşan bir hayvanı zapt etmenin zorluğu. bozkırın ortasında mücadele hiç bitmiyor ilk andan itibaren ve siz bu mücadelede yazarın harika üslubu ile bir anda direniyor, kasılıyor ve acıya, üzüntüye, yorgunluğa ortak oluyorsunuz. bir milletin geçmişini de boraanlı yedigey'in geçmişiyle gözden geçiriyoruz ve dönemin yönetimine yönlendirilen eleştiriler de göze çarpıyor. özellikle mankurt hikayesi üzerinden sovyet rejimine yönlendirilen oklar yerini bulmuş. baştan sona kolay kolay elden düşmeden akıp giden, yoğun duyguların okuyucuya güzel bir biçimde aktarıldığı ve insanı uçsuz bucaksız bozkırlara sürükleyen başarılı yapıt.
devamını gör...
hayvanların hiç canlarının sıkılmaması
sırf canı sıkılıyor , bir değişiklik olsun, diye anne oldu benim kedim....
diyeceklerim bu kadar.
diyeceklerim bu kadar.
devamını gör...
obsesif kompulsif bozukluk
takıntılı olma hali.
çoğunlukla 8-12 yaş aralığında çocukluk döneminde başlar ve kişinin karakter yapısını şekillendirir. çocukluk dönemi sonrası edinilen obsesyonlarla baş etmek çok daha zor olsa da kişinin bu durumu normalleştirmemiş olması avantajdır aslında. her ikisi de kapıdan 5 kez çıkmanın normal olmadığını bilir ancak çocukluktan gelen okb bununla başetmek yerine 5 kez geri dönmenin daha kolay olduğunu kabullenmiş ve günlük rutinleri de buna göre şekillenmiştir, diğeri ise semptomlarının yol açtığı zaman kaybını önlemek için çaba gösterir, çünkü bununla yaşamayı diğeri kadar iyi öğrenemeyecektir hiçbir zaman.
okb ile yaşamayı öğrenmek ya da endişe/stres halini indirgemenin en önemli detayı kaynağını tespit edebilmekten geçer. kişiler bu durumu çoğunlukla hayatlarının bir döneminde yaşadıkları travmaların mirası olarak kabullenir ancak benzer olayları yaşayan her kişiye okb tanısı konulmuyorsa bu erken çocukluk dönemindeki biliçaltı kayıtları ve genetik altyapının okb'ye " oo biz de seni bekliyorduk" demesinden başka bir durum değil.
okb öyküsü olan anne babaya sahipseniz zamanı geriye alıp o evde büyümemeyi başarsanız bile nöronlarınızın iletişim sağlaması için ürettiği elektrik sinyallerinin haritası ve salgıladığınız nörotransmitter seviyenizin kodu %40 anne babanızdan crtl+p, %60'ı tecrübeyle yazıldığı için "normal" birey olarak hayata devam etmeniz imkansıza yakın.
okb kişisinin ilgili ebeveyni bulup cezalandırma planı varsa bir upucu daha ekleyelim;
beyin fonksiyonlarımızın x kromozomuyla aktarıldığını düşünürsek, okb'nin kız çocuklarına her iki ebeveyninden, erkek çocuklarına ise anneden miras kalması yüksek olasılıktır.
7 nesil okb boyundan gelen bir birey olarak okb'nin tipleri ve kapsama alanlarıyla ilgili detaylara da çaylak'lıktan çıkınca ayrıca değinmeye çalışacağım.
çoğunlukla 8-12 yaş aralığında çocukluk döneminde başlar ve kişinin karakter yapısını şekillendirir. çocukluk dönemi sonrası edinilen obsesyonlarla baş etmek çok daha zor olsa da kişinin bu durumu normalleştirmemiş olması avantajdır aslında. her ikisi de kapıdan 5 kez çıkmanın normal olmadığını bilir ancak çocukluktan gelen okb bununla başetmek yerine 5 kez geri dönmenin daha kolay olduğunu kabullenmiş ve günlük rutinleri de buna göre şekillenmiştir, diğeri ise semptomlarının yol açtığı zaman kaybını önlemek için çaba gösterir, çünkü bununla yaşamayı diğeri kadar iyi öğrenemeyecektir hiçbir zaman.
okb ile yaşamayı öğrenmek ya da endişe/stres halini indirgemenin en önemli detayı kaynağını tespit edebilmekten geçer. kişiler bu durumu çoğunlukla hayatlarının bir döneminde yaşadıkları travmaların mirası olarak kabullenir ancak benzer olayları yaşayan her kişiye okb tanısı konulmuyorsa bu erken çocukluk dönemindeki biliçaltı kayıtları ve genetik altyapının okb'ye " oo biz de seni bekliyorduk" demesinden başka bir durum değil.
okb öyküsü olan anne babaya sahipseniz zamanı geriye alıp o evde büyümemeyi başarsanız bile nöronlarınızın iletişim sağlaması için ürettiği elektrik sinyallerinin haritası ve salgıladığınız nörotransmitter seviyenizin kodu %40 anne babanızdan crtl+p, %60'ı tecrübeyle yazıldığı için "normal" birey olarak hayata devam etmeniz imkansıza yakın.
okb kişisinin ilgili ebeveyni bulup cezalandırma planı varsa bir upucu daha ekleyelim;
beyin fonksiyonlarımızın x kromozomuyla aktarıldığını düşünürsek, okb'nin kız çocuklarına her iki ebeveyninden, erkek çocuklarına ise anneden miras kalması yüksek olasılıktır.
7 nesil okb boyundan gelen bir birey olarak okb'nin tipleri ve kapsama alanlarıyla ilgili detaylara da çaylak'lıktan çıkınca ayrıca değinmeye çalışacağım.
devamını gör...
ateist kaplumbağa
düşündüm düşündüm düşündüm ve buldum.” zeki komik” evet evet tam olarak kendisini bu ikilemle tanımlayabilirim zeki komik. olaylara bakış açısı, yorumlaması, tatlı tatlı laf sokarken deli deli güldürmesi hep zeki komik oluşundan.
değerli yazarlarımızdan ''uzat sarı saçlarını rapunzel'''in bir başlıkta söylediği ; ''daddy’e laf atmayın taş olursunuz. cehennem ateşinde cayır cayır yanarsınız!'' sözleri sonrasında sözlük yönetimi tarafından göz altına alındığı ve o cağnım sarı saçlarının üç numaraya vurulduğundan bahsediliyor. rapunzel'in sarı saçlarını uzatarak, dady'nin sözlükten kaçmasına yardım ettiği ve bu yüzden de, söz konusu cezaya çarptırıldığı sızan haberler arasında.
ayrıca sözlük yönetiminin 3 numaraya vurduğu saçlarıma çok üzüldüğümü görüp; bana upuzun, sapsarı bir peruk alacak kadarda gönlü zengin, eli bol yazarlarımızdan. seviyoruz, takip ediyoruz ve ölümüne övüyoruz...
değerli yazarlarımızdan ''uzat sarı saçlarını rapunzel'''in bir başlıkta söylediği ; ''daddy’e laf atmayın taş olursunuz. cehennem ateşinde cayır cayır yanarsınız!'' sözleri sonrasında sözlük yönetimi tarafından göz altına alındığı ve o cağnım sarı saçlarının üç numaraya vurulduğundan bahsediliyor. rapunzel'in sarı saçlarını uzatarak, dady'nin sözlükten kaçmasına yardım ettiği ve bu yüzden de, söz konusu cezaya çarptırıldığı sızan haberler arasında.
ayrıca sözlük yönetiminin 3 numaraya vurduğu saçlarıma çok üzüldüğümü görüp; bana upuzun, sapsarı bir peruk alacak kadarda gönlü zengin, eli bol yazarlarımızdan. seviyoruz, takip ediyoruz ve ölümüne övüyoruz...
devamını gör...
vücut geliştirme yapanların beyninin gelişememesi
hayatının büyük bir bölümü profesyonel sporcu olarak geçirmiş bir insan olarak vücut geliştirmeyi hiç bir zaman spor olarak görmedim saygı duymadım. akrabalarimdan var mesela, kendilerine ait salonları bile var sabah akşam pump, bana sitem ederler böyle deyince ama böyle. ama o pumplı kollar iki elleriyle benim kola asildiklari halde kolu oynatamazlar arada böyle de bir fark var. güreşçi farkı diyoruz. neyse, kim ne derse desin hiç bir şekilde spor kategorisine sokabilecek geçerli bir argümanı yoktur. rekabet kavramı kimin görselliği iyi çerçevesinde var olmuştur. mrs universe ler mrs galaxylerde de aynı mentalite onları da mi spor olarak alıyoruz.
fitness ı mesela insanlar bodybuilding sanar fitness çok genel bir terimdir. sokağa çıkıp formda kalmak için yaptığıniz koşular yolda buldugunuz taşı kaldırıp indirme hatta ulus haline gidip amelelik yapmanız bile fitness a girer, bir dövüşçünün ağırlık çalışması da fitness a girer, bu yüzden iki olguyu önce bir ayırın.
vücut geliştirme bodybuilding bir gosteridir sahnedir iluzyondur. en güzel en modifiyeli vücut kimin yarışmasıdır. amaç en yüksek kas oranını en estetik biçimde jüri karşısına sunmaktır. bunun için sağlığınızın yani içerden nasıl olduğunuzun hiç bir ehemmiyeti yoktur. çünkü amaç kaportadir. bu yüzden telaffuzunda zorlandığınız kimyasal ilaçlar bu sektörde su gibi kullanılır.
vücutları iş olduğu için bu insanlar narsist bigoreksik ayna karşısında kendisine bakıp bazen orgazm olan et kafalı andaval tipler gibi toplum arasında kabul görür. ki pek çok dini ve toplumsal sosyolojik öğretide de insanın fiziksel olarak kendine haddinden fazla çaba harcaması ve vakit ayırması aşağılık bir halet olarak kabul edilir. sıradan insanlardaki genel kanı budur.
bu yüzden bir şey diyemem. benim eleştirim yapılan işin benim nezdimde aşağılık bir şey olmasıdır yoksa kişilerle derdim yok, mesela bana göre mankenlik de aşağılıkca bir şeydir. kaldı ki arnold çok zeki bir adamdır öyle ki bilimsel ve kültürel birikim olarak aptal yetersiz diye eleştirenleri cebinden çıkartir kesinlikle aptal değildir ama yaptığı iş rezildir benim gözümde. fakat başlığı açan arkadaşın biraz kişilerle derdi var görünüyor. bu da tahminim ki büyük bir ihtimal kompleksli ufak tefek tıknaz biçimsiz yağlı vücuttan kaynaklı komik hasetli bir yapı, belki iri yapılılar tarafından hayatın belli evrelerinde biraz ezilmiş bir imaj veriyor yada onların dikkatini çekmeyi başaramamış. şaka yavrum, sen hadiseleri birbirine karıştırmışsin kafan accık karışmış. her gördüğün gym bro yu bodyci sanmışsın. makedon amcan doğru yolu sana gösterdi. ışığa yürü ve önce kendinle sonra gym brolarla barış.
alert! : bu yazı tamamen bu işi profesyonel yapıp bundan gelir elde edenler içindir yoksa her eline ağırlık alıp kendini ciddi ciddi fasulyeden nimet sanan gym bro lar kale alınarak yazılmış bir yazı değildir.
fitness ı mesela insanlar bodybuilding sanar fitness çok genel bir terimdir. sokağa çıkıp formda kalmak için yaptığıniz koşular yolda buldugunuz taşı kaldırıp indirme hatta ulus haline gidip amelelik yapmanız bile fitness a girer, bir dövüşçünün ağırlık çalışması da fitness a girer, bu yüzden iki olguyu önce bir ayırın.
vücut geliştirme bodybuilding bir gosteridir sahnedir iluzyondur. en güzel en modifiyeli vücut kimin yarışmasıdır. amaç en yüksek kas oranını en estetik biçimde jüri karşısına sunmaktır. bunun için sağlığınızın yani içerden nasıl olduğunuzun hiç bir ehemmiyeti yoktur. çünkü amaç kaportadir. bu yüzden telaffuzunda zorlandığınız kimyasal ilaçlar bu sektörde su gibi kullanılır.
vücutları iş olduğu için bu insanlar narsist bigoreksik ayna karşısında kendisine bakıp bazen orgazm olan et kafalı andaval tipler gibi toplum arasında kabul görür. ki pek çok dini ve toplumsal sosyolojik öğretide de insanın fiziksel olarak kendine haddinden fazla çaba harcaması ve vakit ayırması aşağılık bir halet olarak kabul edilir. sıradan insanlardaki genel kanı budur.
bu yüzden bir şey diyemem. benim eleştirim yapılan işin benim nezdimde aşağılık bir şey olmasıdır yoksa kişilerle derdim yok, mesela bana göre mankenlik de aşağılıkca bir şeydir. kaldı ki arnold çok zeki bir adamdır öyle ki bilimsel ve kültürel birikim olarak aptal yetersiz diye eleştirenleri cebinden çıkartir kesinlikle aptal değildir ama yaptığı iş rezildir benim gözümde. fakat başlığı açan arkadaşın biraz kişilerle derdi var görünüyor. bu da tahminim ki büyük bir ihtimal kompleksli ufak tefek tıknaz biçimsiz yağlı vücuttan kaynaklı komik hasetli bir yapı, belki iri yapılılar tarafından hayatın belli evrelerinde biraz ezilmiş bir imaj veriyor yada onların dikkatini çekmeyi başaramamış. şaka yavrum, sen hadiseleri birbirine karıştırmışsin kafan accık karışmış. her gördüğün gym bro yu bodyci sanmışsın. makedon amcan doğru yolu sana gösterdi. ışığa yürü ve önce kendinle sonra gym brolarla barış.
alert! : bu yazı tamamen bu işi profesyonel yapıp bundan gelir elde edenler içindir yoksa her eline ağırlık alıp kendini ciddi ciddi fasulyeden nimet sanan gym bro lar kale alınarak yazılmış bir yazı değildir.
devamını gör...
isim ile kaydolup herkeste nick olduğunu fark etmek
karne günü herkes serbest kıyafetle gelirken formayla gelen insanla aynı insanın yaptığı.
devamını gör...
isaac newton
agactan dusen elmayi yemek yerine sorgulayip kutlecekimi bulan her alanda adindan soz ettiren bir bilim insanidir daha da otesi bilimin dehasidir.dunyanin en iyi ikinci fizikcisi olmakla birlikte,dunyanin en etkili 100 adami listesinde adi da gecmektedir. bilimin bir cok alanda temellerini atmistir. matematik, fizik, kimya ve felsefe alaninda uzmandir. kutle cekimi ve hareketin uc kanunu(newton kanunu), ilk yansilami teleskobu,klasik mekanik alanda cikardigi kitabi, matematik alanindaki analitik geometri yontemleri ile bilimin bir cok alaninda önculuk etmistir.
devamını gör...
marko paşa
(dergi)
1946 yılında aralarında sabahattin ali, aziz nesin, rıfat ılgaz, mustafa mim uykusuz gibi türkiye’nin önemli edebiyatçılarının bulunduğu haftalık yayınlanan mizah dergisi.toplumcu-gerçekçi halk mizahıyla güldürürken düşündürmeyi amaçlayan bir dergiydi markopaşa. fakat dönemin yöneticilerini güldürmeyi başaramadığı ortada. çünkü markopaşa, kısa yayın döneminde sözünü esirgemeyen, cesur bir tavır sergilemiş; keskin tavrıyla döneminde ana muhalefet görevini üstlenmiştir. bundan dolayı markopaşa’ya sürekli baskı uygulanmıştır.tüm engellere rağmen dönemin en çok satan tirajlarına sahip olmuştur..aziz nesin okuduğum bir kitabında şöyle bahsetmişti: hapishanede olduğu zamanlarda eline kağıt kalem asla verilmezmiş,sabahattin ali genel müdür olduğunda kendisi yazı işleri müdürü olurmuş çünkü sabahattin ali içeri alınırsa aziz nesin yazmaya devam etsin diye.ahh güzel insanlar.
1946 yılında aralarında sabahattin ali, aziz nesin, rıfat ılgaz, mustafa mim uykusuz gibi türkiye’nin önemli edebiyatçılarının bulunduğu haftalık yayınlanan mizah dergisi.toplumcu-gerçekçi halk mizahıyla güldürürken düşündürmeyi amaçlayan bir dergiydi markopaşa. fakat dönemin yöneticilerini güldürmeyi başaramadığı ortada. çünkü markopaşa, kısa yayın döneminde sözünü esirgemeyen, cesur bir tavır sergilemiş; keskin tavrıyla döneminde ana muhalefet görevini üstlenmiştir. bundan dolayı markopaşa’ya sürekli baskı uygulanmıştır.tüm engellere rağmen dönemin en çok satan tirajlarına sahip olmuştur..aziz nesin okuduğum bir kitabında şöyle bahsetmişti: hapishanede olduğu zamanlarda eline kağıt kalem asla verilmezmiş,sabahattin ali genel müdür olduğunda kendisi yazı işleri müdürü olurmuş çünkü sabahattin ali içeri alınırsa aziz nesin yazmaya devam etsin diye.ahh güzel insanlar.
devamını gör...