ben adem'den evvel çok geldim gittim.
yağmur olup yağdım, ot olup bittim.
bülbül oldum firdevs bağında öttüm.
bir zaman gül için har'a düş oldum.

on dört bin yıl gezdim pervanelikte.
sıdkı ismim buldum divanelikte.
sundular aşk meyin mestanlikte.
kırkların ceminde dâr'a düş oldum.

* har: ateş
* dâr: sorgu
devamını gör...

public' cileri üzmüştür.
devamını gör...

kamyon önü yazısı ama olsun, bir de ki'yi ayrı yazsa mükemmel olacakmış.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yüce gönüllü yoldaş benjamin franklin koltuğuna an itibariyle hepimizi oturtmuştur. sağ olsundur. keşke bizi kucak kucağa oturtmasaydın yoldaş. *

hizliresim.com/obkfk6
devamını gör...

veri tabanı yöneticisi* aracıdır. universal olarak geçer. bu özelliğiyle farklı veritabanlarını yönetme olanağı sağlar. postgresql, sqlite, oracle, mysql, sql ve daha fazla veri tabanını bünyesinde calıştırabilir. bu farklı tipte veri tabanlarını calıştırmasını driver'ları sayesinde yapar. bu saydıklarımın çoğunun kendi manager'ı var zaten buna ne gerek var diyorsanız birkaç tipte veri tabanı kullanıyorsanız hepsi için ayrı manager yüklemektense birinde hepsini çalıştırmak daha makul. dbeaver ile hepsi tek araçta çalıştırılabilir. iki versiyonu bulunmaktadır. biri community olan open source yani ücretsiz olan diğeri enterprise yani ücretli olan. ücretli olan daha fazla sayıda farklı veritabanını destekler. yukarıda saydığım tipler ücretsiz olanda çalışabilir olanlardır. dbeaver'ın boyutu nispeten küçüktür, kullanımı kolaydır. veri tabanına elle crud işlemleri yapılabilir. query de yazılır. geçenlerde keşfettiğim export data ve import data özelliği de fazlasıyla kullanışlı. elimde binlerce satırlık veri vardı. excel halinde bunu csv'ye çevirdim dbeaver'da ilgili tabloya import data diyerek yükledim. export ta excel veya başka formatlarda veri tabanındaki dataların çıktısını almamızı sağlar. test için mocking yapılabilir. syntax hatalarını gösterir ve intellisense özelliği de vardır.
devamını gör...

bee beauty - japon kiraz çiçeği kolonyası. eyüp sabri tunçer'in japon kirazı çiçeği kolonyasından daha iyi olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...

tam adı joseph raymond mccarthy dir. 1908-1957 yılları arasında yaşamış, abd tarihinin en nefret edilen politik karakterlerindendir. 1947–57 yılları arasında senatoda cumhuriyetçi partiden wisconsin senatörü olarak görev yapmış , politikada mccarthyizm terimine adını veren kişi olmuştur.

1950'lerin başlarından itibaren abd'de nice bilim adamı, sinemacı, entellektüel ve yazarı komünist olmakla suçlamış ve zamanında abd siyasi iklimine egemen olmuştur.

1947 de ilk kez senatoya girdiğinde sessiz sakin, pek etliye sütlüye karışmayan bir senatör olarak takılmaya başlamış ama daha sonra şubat 1950 de abd dışişleri bakanlığına 205 komünistin sızdığı beyanatı ile dikkatleri çekmeye başlamıştır. devir ikinci dünya savaşı sonrası soğuk savaş dönemidir ve dünya artık ikiye bölünmüştür. bu iddaları karşısında senato dış ilişkiler komisyonunda ifade verir ve ispatla dendiğinde tabii ki kem küm eder ama dünya savaşından yeni çıkmış, devam eden kore savaşı'ndan bıkmış ve doğu avrupa ile çin'deki komünist ilerlemeler karşısında dehşete düşmüş bir ülkenin korkularındanda yararlanarak suçlama kampanyasına artan bir halk desteği ile devam etmiştir. mccarthy, artık ülke çapında anti-komünist “haçlı seferi” başlatmıştır.

mccarthy'nin 1952'de yeniden seçilmesinden sonra, senato'nun hükümet operasyonları komitesi'nin ve onun daimi soruşturma alt komitesinin başkanlığına seçilir. sonraki iki yıl boyunca, çeşitli devlet dairelerindeki komünist bağlantıları
(iddaları) nedeniyle sayısız tanığı sorgular, kimseye karşı makul bir suçlamada bulunamamasına rağmen, yaptığı şov ve kurnazca hamlelerle pek çok kişiyi işinden ettirir, kimisi çareyi ülkeden ayrılmakta (kaçmakta) bulur.

bu namussuzun kariyerinin düşüşü 1954 yılında televizyondada yayınlanan abd ordusu içindeki komünist subayların sorgulandığı oturumlarla başlar. televizyonda günlerce tefrika halinde yayınlanan bu oturumlarda halk mccarthy'nin gerçek yüzünü görmeye başlar. aynı zamanda avukat olan joseph n. welch, mccarthy'e tarihe geçecek aşağıdaki sözleri söyleyerek kapağı mccarthy'e monte eder:


“have you no sense of decency, sir, at long last? have you left no sense of decency?” sözleri; sen de hiç terbiyenin kırıntısı yok mu be adam, hiç mi kalmadı sende? mealindedir.


bu tarihi anın görüntüleri aşağıdan seyredilebilir:


kasım ayında yapılan ara seçimlerde cumhuriyetçiler senato'nun kontrolünü kaybeder. abd tarihinde pek eşi benzeri olmayan bir durum olarak aralık 1954'te , “senato geleneklerine aykırı” davranışı nedeniyle senatoda ezici bir çoğunlukla sert bir şekilde kınanır, böylece adını verdiği mccarthyizm dönemi sona erer, çanlar artık mccarthy için çalmaktadır, meslektaşları ve daha sonra medya tarafından görmezden gelinir ve ikinci görev süresini tamamlayamadan arkasında binlerce kişinin ahı ile ölür.

tarihe epey meraklıyımdır, bu adam ile ilgili epey belgesel seyrettim epey kitap okudum. bu ve eski fbi başkanı j. edgar hoover gibi adamlar abd tarihinde nasıl yer alabilmiş, anlayamıyorum. abd de de o dönem aralarında albert einstein gibi meşhur bilim adamları, orson welles, charlie chaplin, joseph losey gibi aktör ve yönetmenler, bertolt brecht, artur miller gibi yazarlar hep bu adamın tezgahından geçmiş, çareyi ülkeden kaçmakta bulmuşlardır.

bir de türkiye doğumlu ünlü abdli yönetmen elia kazan gibi olanlar var. 1947 de gentleman's agreement ve 1954 de on the waterfront filmleri ile en iyi yönetmen akademi ödülünü alan bu yönetmen, işini kaybetmemek için hollywoodda olan pek çok kişiyi komünist diye gammazlar. bu hareketi onun laneti olur, devir değişince 2003 yılındaki ölümü ne kadar yaptıkları peşini bırakmaz, eski saygınlığını hiçbir zaman geri kazanamaz.

bu dönemde bir de bu adama kafa tutanlar vardır ki takdir edilesi adamlardır. 1951 yılında ray bradbury "fireman=itfaiyeci" adıyla bir kitap yayınlar, bu 1953 yılında fahrenheit 451 adıyla yayınlanacak olan ünlü eserinin temelini oluşturur. daha sonra bradbury, mccarthy döneminde amerika birleşik devletleri'nde işin kitap yakmaya kadar varacağı endişesi nedeniyle bu kitabı yazdığını söyler.

1953'te oyun yazarı arthur miller, the crucible (cadı kazanı) isimli kitabını yayınlar, aslında salem kasabasında cadı avını anlatsada bu kitap birebir yazıldığı o döneme bir göndermedir. yukarıda "haçlı seferi" demiştim ama "cadı avı" belki daha doğru bir tabir olur.

aklıma gelen bu dönem ile ilgili daha önce yazdığım tanımlarım ise aşağıda, belki o atmosfer kafanızda daha iyi canlanacaktır:
#329023
#208444
devamını gör...

beni oldukça şaşırtan olaydır. ayrıca (bkz: ayaklarıyla yürüyen erkek)
devamını gör...

jaguar'ın d-type ile 1957 yılında le mans 24 saati 3 sene üst üste kazanmalarının ardından yarışlara katılmama kararı üzerine ellerinde kalmış araç şasilerini "hem ün yapmışız, hem de elimizde yarış arabası şasileri kalmış, çöpe atmayalım, yüksek performanslı bir spor araba yapalım da satalım, değerlendirelim" kafasıyla yaptıkları spor otomobildir..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ellerinde 25 tane şase vardı.. 1957'nin vaşında 16 adeti gayet üretim planına uygun bir şekilde üretildi.. jaguar'ın üretim tesisi olan ingiltere, coventry şehrindeki browns lane tesisinde bir 1957 yılı 12 şubat gecesi yangın çıktı.. üretim aşamasında olan kalan 9 araç şasesi, proje çizimleri, teknik resimleri, yanarak kullanılamaz hale geldi.. dolayısıyla kalan 9 tanesi üretilemedi..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
araç şasesi d-type ile aynı şase olduğu için neredeyse birebirdir, çok az oynama yapılmıştır, sadece iç kısımda sürücü koltuğuna ek olarak yana yolcu koltuğu eklenmiş, sürü arkasındaki balık yüzgecine benzer kanat çıkarılmış, trafik kanunları gereği eklenmesi gereken yasal donanımlar eklenmiş (sinyal, silecek, büyük cam, yan camlar, evet d-type'da sadece sürücü olduğu için sürücü önünde küçük cam vardı vs.) ve kendisi bir roadster, yani üstü açık olduğu için yağmurda içi ıslanmasın diye kumaş açılır kapanır tavan (soft top) eklenmiş.. araç sadece 921 kilodur.. 3.4 litre sıralı 6 silindir motoru yine d-type ile aynıdır ve yaklaşık 260-270 hp güç üretir..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
jaguar d-type le mans aracı
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
d-type iç kısmı
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
xkss iç kısım
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ancak 2016 yılında jaguar, kalan 9 aracı da üretme kararı almış ve daha önce ürettiği 16 araçtan birinin kaportasını lazer ile tarayarak modelini çıkartmış, mekanik kısmı ve motoru ise mevcut aracı sökerek tersine mühendislikle çalışma sistemi öğrenilerek o zamanlardaki gibi el yapımı ve birebir olacak şekilde üretmiştir.. o kadar birebirdir ki, bu aracın şasesi ingiltere'nin ikinci dünya savaşında kullandığı spitfire isimli savaş uçağının yapıldığı çelikle aynıdır ve 2016 yılında üretilen araçlar da aynı çelikten yapılmıştır..
devamını gör...

senden hızlısı mezarda. adam tanım girme makinesi mübarek. maşallah maşallah.
e: aynı zamanda seri artıcıymış da. arı maya* .
devamını gör...

eskiden bir apartmanda otururken bir çok ritüelin, müstakil yaşamda olmadığı fark ettiğim olaylar;

(bkz: balkondan halı silkelemek)
(bkz: yanlış zile basılması)
(bkz: apartmanda hayvan beslemek)

herkes aklına geleni yazsın bakalım neler çıkacak.
devamını gör...

iyice instagram oldu buralar.
istanbul'da hava yağmurlu şimdi yarın herkes kahve fincanı, kitap, kedi, camdan akan su gibi şeylerle kendince kombinasyon yapıp atar.
devamını gör...

bolca acı bolca hüzün.
devamını gör...

kampüsün gülü:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

feminizm denen alçak bir fraksiyonun müridi kişidir. yazıktır ona. ama yine de kendi bilirdir.
devamını gör...

sözlük cansız değil ki aga,
tutturmuşsunuz öldük bittik canımız gitti diye, biz paralel evrenden mi giriyoruz bu sözlüğe anlamadım gitti.
devamını gör...

bir kamçılı orkestra şefi ukdesi.

öncelikle açtığım tüm ergence başlıklar ve girdiğim tanımlar için özür dilerim.*

efenim bence de son zamanlarda kafa sözlük'te ergenimsi başlıklar açılıyor, yetmiyor bir de tanımlar yazılıyor. bunu bir ergen olarak söylüyorum. (bkz: özeleştiri)
lütfen mümkün mertebe sanattan, siyesetten, teknolojiden konuşalım. ama yok. ne mi var?
(bkz: hiç kazıklı maria izlememiş insan)
(bkz: sevgili edinme konusunda hiçbir şey yapmayan insan)
(bkz: istenmeyen tüye bunu açıkça söylemek) vb.

bana hak vereceksiniz ki diğer sözlükler de bu şekilde dağıldı. mesela malum sözlükte (bkz: siyah ince külotlu çorap) başlığı ayda bir kaç kez gündem oluyor. bari burası sağlam kalsın.

teşekkürler.

edit: illa saçma başlıklar açıcam diyorsanız size uygun bir sürü sözlük var. burası kafa sözlük.
devamını gör...

en önemlisi unutulmuş:
napim diyip lafı koymak**.
devamını gör...

benim bir arkadaşımın annesi ankaranın köklü üniversitelerinin birinde profesör babası da mit 'ı birincilikle bitirmiş çok bilgili bir profesör. yine ankarının en iyi üniversitelerinden birinde.

kızlarını özel bir kolejin ibdp sınıfına verdiler, her yaz maltaya dil okuluna ve california'ya yolladılar.ben yarım yamalak konuşurken kız anadili gibi ingilizce konuşuyordu. yks gibi aptal bir sınava hazırlanmak yerine sat sınavına hazırlanıyordu. 44/45 puan almış. şimdi stanford üniversitesinde bilgisayar bilimleri okuyor.amerikanın en pahalı eyaletinde yaşıyor ve babası her ay en az 10 bin dolar gönderiyor. kısacası imkan meselesi. ailen sana ne sunarsa osun.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim