la vie en rose
1-2 yıl önce keşfettiğim ve filmlerde, dizilerde denk geldikçe benimmiş gibi heyecanlandığım şarkıdır. çok hoş bir ritmi ve bir o kadar da güzel anlamı insanı büyülüyor resmen. fransızcadan en kaba tabiriyle hayatı toz pembe görmek olarak çevirebiliyoruz.
“sen beni öptüğün zaman cennet iç çeker ve her ne kadar gözlerimi kapatsam da yine toz pembe bir hayat görürüm.”
“sen beni öptüğün zaman cennet iç çeker ve her ne kadar gözlerimi kapatsam da yine toz pembe bir hayat görürüm.”
devamını gör...
yazarlar karma puanlarıyla ne yapacak sorunsalı
hangi karma puandan bahsediyosun dediğim başlık . bitti bile*
devamını gör...
ahmet kaya şarkılarındaki ölümcül cümleler
hep sonradan gelir aklım başıma hep sonradan.
devamını gör...
eğitim sisteminin köle yetiştiriyor olması
katıldığım önermedir. eğitim sistemi çalışmaya dayalıdır. öğretmenler de bu sisteme uyum sağlayarak çalışkan öğrencileri daha çok severler. sınavlar çalışkanlığı ölçer. çünkü patronlara çalışkan işçiler lazımdır. ne kadar çok çalışıyorsanız, o kadar iyi bir kölesiniz demektir. bazen patronlarınız tarafından tebrik edilirsiniz, çalışkan olduğunuz için. aslında çalışkanlığınız onlara değil, size yarar sağlasa tebrik edilmezsiniz, umurlarında bile olmazsınız. tebrik ettikleri şey çalışkanlığınız değil, daha verimli bir köle olmanızdır.
okullar bilgiyi öğrenmeyi öğretmez, bilgiyi öğretir. oysa öğrenciler depolama alanı değildir. okulda öğrenilen bilgilere günümüzde çok kolay ulaşılabilir. zaten önemli olan bilgiyi öğrenmek değil, bilgiyi doğru yorumlayabilmektir. fakat okullarda bilgiyi yorumlamanız istenmez. çünkü sistem için önemli olan doğru düşünen, sorgulayan, araştıran bireyler yetiştirmek değil; öğrencilerin çalışkanlığına göre değerlendirme yapmaktır.
okullar bilgiyi öğrenmeyi öğretmez, bilgiyi öğretir. oysa öğrenciler depolama alanı değildir. okulda öğrenilen bilgilere günümüzde çok kolay ulaşılabilir. zaten önemli olan bilgiyi öğrenmek değil, bilgiyi doğru yorumlayabilmektir. fakat okullarda bilgiyi yorumlamanız istenmez. çünkü sistem için önemli olan doğru düşünen, sorgulayan, araştıran bireyler yetiştirmek değil; öğrencilerin çalışkanlığına göre değerlendirme yapmaktır.
devamını gör...
ben robot değilim testinden geçememek
“yaya geçidinin çizgisi bir kareye minicik taşmış acaba tiklesem mi?”
“e şimdi trafik lambasının direği de trafik lambası sayılır mı, işaretleyeyim mi?”
“motor olan görselleri seçin diyor sanki uzakta bir tane var ama bisiklet mi o?”
diye diye başarısızlıkla sonuçlanan durum.
bazı görseller ciddi anlamda karmaşık oluyor.
bu kadar sorgulamayı bir robotun yapabileceğini sanmıyorum ama yine de siz bilirsiniz.*
“e şimdi trafik lambasının direği de trafik lambası sayılır mı, işaretleyeyim mi?”
“motor olan görselleri seçin diyor sanki uzakta bir tane var ama bisiklet mi o?”
diye diye başarısızlıkla sonuçlanan durum.
bazı görseller ciddi anlamda karmaşık oluyor.
bu kadar sorgulamayı bir robotun yapabileceğini sanmıyorum ama yine de siz bilirsiniz.*
devamını gör...
genç nüfusun yüzde 68'inin türkiye'den gitmek istemesi
onlardan biri de benim.
devamını gör...
the lobster
günümüz ilişkilerini çok güzel bir şekilde özetleyen bir film olmuş.
bir tarafta evliliği baş tacı görüp evli olmayanları hayvana çeviren algı;diğer tarafta tam tersi birlikteliğin yasak bireyselliğin ön planda olduğu bir benimseyiş.
insanların beraber olmak ya da olabilmek için diğer kişiye benzemesi ya da benziyor gibi sahte görünme çabası da filmde çok güzel bir şekilde işlenmiş.
burnu spontan kanayan kızla hayvan olmamak için birlikte olan adamın kendisinin de kanadığını söyleyerek çift olmaları
ayrıca filmdeki karakterlerin her iki tarafta da çok soğuk, donuk,ruhsuz olması gerçekten can sıkıcı. sanki gerçekten robotize edilmiş insanlar gibi.
sanki bir mesaj bundan 50-100 sene sonra olabilecek olaylar silsilesi için.
bir diğer algı da çiftlerin ilişkilerinde bir sorun olduğunda bunun çocukla çözülebilecek anlayışı ancak ben buna katılmıyorum.
böylelikle geçimsizlik devam ederse olan o yeni bebeğe daha konuşmayı bile öğrenmemişken yapılan bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.
beni etkileyen bir diğer an ise
sevdiği kadın âmâ olduğu için kendi gözlerini de kör eden baş rolümüz gönlümü fethetmiştir.
bir tarafta evliliği baş tacı görüp evli olmayanları hayvana çeviren algı;diğer tarafta tam tersi birlikteliğin yasak bireyselliğin ön planda olduğu bir benimseyiş.
insanların beraber olmak ya da olabilmek için diğer kişiye benzemesi ya da benziyor gibi sahte görünme çabası da filmde çok güzel bir şekilde işlenmiş.
burnu spontan kanayan kızla hayvan olmamak için birlikte olan adamın kendisinin de kanadığını söyleyerek çift olmaları
ayrıca filmdeki karakterlerin her iki tarafta da çok soğuk, donuk,ruhsuz olması gerçekten can sıkıcı. sanki gerçekten robotize edilmiş insanlar gibi.
sanki bir mesaj bundan 50-100 sene sonra olabilecek olaylar silsilesi için.
bir diğer algı da çiftlerin ilişkilerinde bir sorun olduğunda bunun çocukla çözülebilecek anlayışı ancak ben buna katılmıyorum.
böylelikle geçimsizlik devam ederse olan o yeni bebeğe daha konuşmayı bile öğrenmemişken yapılan bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.
beni etkileyen bir diğer an ise
sevdiği kadın âmâ olduğu için kendi gözlerini de kör eden baş rolümüz gönlümü fethetmiştir.
devamını gör...
dünyanın en eski yalanı
"ben yemedim, o yedi."
devamını gör...
din istismarını önlemenin yolları
din istismarı diye bişey yoktur çünkü dinin kendisi istismardır. ayrıca dindar olmakla ahlaklı olmak birbiriyle örtüşmez hatta çelişir bile diyebiliriz. mesela cariyeliğin (kadın sex kölesi) dinde yeri vardır. hatta ayetlerde bol bol geçer. peki sizce bu ahlaka uygun mudur?
devamını gör...
dünyanın yedi harikası
dünyanın yedi harikası ya da eski dilde acaib-i seb'a-i alem, tamamı insanoğlu tarafından inşa edilmiş, olağanüstü antik yapı ve yapıtlardır. ayrıca antik dönemin yedi harikası adıyla da bilinir.
ilk olarak mö 5. yüzyılda tarihçi (bkz: heredot) tarafından ortaya atılan bir kavramdır. mö 4. yüzyılda sidonlu antipatros tarafından ilk olarak "dünya'nın yedi harikası üzerine" adlı eserle oluşturulmuştur.
günümüzde geçerli kabul ettiğimiz 7 harika listesi, mö 2. yüzyılda son şeklini almıştır.
günümüzde, dünyanın yedi harikası'ndan sadece (bkz: keops piramidi) ayaktadır. diğerleri yangın ya da deprem gibi nedenlerle yok olmuşlardır.
ilk olarak mö 5. yüzyılda tarihçi (bkz: heredot) tarafından ortaya atılan bir kavramdır. mö 4. yüzyılda sidonlu antipatros tarafından ilk olarak "dünya'nın yedi harikası üzerine" adlı eserle oluşturulmuştur.
günümüzde geçerli kabul ettiğimiz 7 harika listesi, mö 2. yüzyılda son şeklini almıştır.
günümüzde, dünyanın yedi harikası'ndan sadece (bkz: keops piramidi) ayaktadır. diğerleri yangın ya da deprem gibi nedenlerle yok olmuşlardır.
devamını gör...
türkiye'yi cemaat ve tarikatların yönetmesi
sadece tarikatların elinde bulundurduğu şirketler okullar vs. bakıldığında anlaşılacak durum. tüm seçimlerde sol partide olsa siyasi liderler cemaatler ile anlaşır, devlette kadro sözü verir, karşılığında da oy sözü alır. ayrıca büyük sermaye sahibi olduklarını için gözden çıkarılamazlar. avrupada feodalizm varsa bizde de tarikatlar var. cumhuriyet bile bunu yıkamamıştır. günümüze kadar güçlerini artırarak devam etmişlerdir. sadece feto örneğini biliriz son yıllarda ama fetö'den hallice etkin ve zengin cemaatler şuanki mevcut devlet kadrolarındadırlar. mehmet ali birand'ın şöyle güzel bir belgeseli de vardır.
devamını gör...
darren aronofsky
12 şubat 1969, brooklyn - new york doğumlu, yahudi asıllı amerikalı yönetmen ve senarist. dahi yönetmenlerdendir.
ilk büyük başarısını pi filmiyle yakalamış sundance'te en iyi yönetmen ödülü almıştır. 2000 yılında çektiği requiem for a dream filmi ise müziği lux aeterna ile çoğumuzun aklında yer etmeyi başarmış, bağımlılık temalı çarpıcı bir filmdir ve aronofsky'nin ününü daha da artırmıştır.
ilk büyük başarısını pi filmiyle yakalamış sundance'te en iyi yönetmen ödülü almıştır. 2000 yılında çektiği requiem for a dream filmi ise müziği lux aeterna ile çoğumuzun aklında yer etmeyi başarmış, bağımlılık temalı çarpıcı bir filmdir ve aronofsky'nin ününü daha da artırmıştır.
devamını gör...
en zevkli matematik konusu
kitaptaki her konunun sonundaki problemler.
nedense bu problemlerin yarısından fazlası anlatılan konuyla alakasızdır ve daha öğrenmediğiniz konulardan derlenmiştir.
bazı soruları çözmek için altı senelik eksiksiz bilgi gerekir.
puzzle dizmekten daha fazla zevk verir.
problemi çözünce, dünyayı kurtarmış kadar mutlu olursunuz.
nedense bu problemlerin yarısından fazlası anlatılan konuyla alakasızdır ve daha öğrenmediğiniz konulardan derlenmiştir.
bazı soruları çözmek için altı senelik eksiksiz bilgi gerekir.
puzzle dizmekten daha fazla zevk verir.
problemi çözünce, dünyayı kurtarmış kadar mutlu olursunuz.
devamını gör...
kendi işini kendi halleden insan
lise birinci sınıftan beri ailemin üzerime bıraktığı olay. kimseye minnet eylemez, tek tabancıdır.
devamını gör...
yeni evli çiftin ne zaman çocuğu olacak sorunsalı
cümle aleme gereksiz yere dert olur .
devamını gör...
yayladağ lokumu
bu hayatın hakkını vere vere yaşamıyorsun sudoku diyerek silkeleyen arkadaşım/ablam/anne şefkati barındıran deli dolu canımın içi arkadaşım.
herkesin gönlünü hoş etmeye, kimseyi mağrur/kırılmış bırakmamaya özen gösterir. nostalji, satranç ve pembe dizi hastasıdır. çok çalışır ve güzel sonuçlar elde eder. gerek sera olsun, gerek turşu kurmak, gerek sanatsal fotoğrafları ile epey başarılıdır. hayırlı bir evlattır ve 2007’den beri… yok yok yazmayacağım.
ehm… şey, mat kırmızı rujunu ödünç alabilir miyim bi’ ara?
herkesin gönlünü hoş etmeye, kimseyi mağrur/kırılmış bırakmamaya özen gösterir. nostalji, satranç ve pembe dizi hastasıdır. çok çalışır ve güzel sonuçlar elde eder. gerek sera olsun, gerek turşu kurmak, gerek sanatsal fotoğrafları ile epey başarılıdır. hayırlı bir evlattır ve 2007’den beri… yok yok yazmayacağım.
ehm… şey, mat kırmızı rujunu ödünç alabilir miyim bi’ ara?
devamını gör...
sorunlu aile hayatı
hem cahil hem de ilkel olan toplumumuzda katmerli bir yaradır. pek çoğumuz muzdatiptir bundan. ama üzülmeyin çaresi var elbette.
bir kere aile şapkasını atıp birey şapkasını takacaksın. ailenin acıları, sorunları ve kavgaları bitmez. iyileşmiyorlarsa, daha doğrusu sorun direkt onlardan kaynaklıysa ve bunu kabullenmiyorlarsa atacaksın aileyi. bu kendini korumanın ön şartıdır. bu radikal kararı veremeyenler ailelerinin karanlığında boğulur ve muhtemelen ileride kurmaya yeltendikleri aile de aynen geldikleri aile gibi sorunlu ve işlevsiz olur.
atın kardeşim! sizi üzeni yıpratanı atın, öz evladınız hayırsız olsa onu bile atın! hayırsız oğlunuzu/kızınızı "evlenince düzene girer." diye birilerinin başına sarmayın! ruh sağlığı berbat yakınınıza "bak yaşlanınca yalnızlık çekersin, yap bir çocuk da yaşlanınca kapılara bakma." demeyin. sorunlu ailelerin büyümesine, dallanıp budaklanmasına yol açmayın. sorunlu aileler büyümemelidir, ıslah edilmelidir!
ayrıca allah aşkına üst üste yapılan düşük ve ölü doğumları ciddiye alın! siz idrak edemeseniz de kabul etmek istemeseniz de natürel seleksiyon ya da "her şerde bir hayır var" mekanizması çürükleri elemekte yüzbinlerce yıldır kusursuz işliyor. olmuyorsa bırakın olmasın.
bir kere aile şapkasını atıp birey şapkasını takacaksın. ailenin acıları, sorunları ve kavgaları bitmez. iyileşmiyorlarsa, daha doğrusu sorun direkt onlardan kaynaklıysa ve bunu kabullenmiyorlarsa atacaksın aileyi. bu kendini korumanın ön şartıdır. bu radikal kararı veremeyenler ailelerinin karanlığında boğulur ve muhtemelen ileride kurmaya yeltendikleri aile de aynen geldikleri aile gibi sorunlu ve işlevsiz olur.
atın kardeşim! sizi üzeni yıpratanı atın, öz evladınız hayırsız olsa onu bile atın! hayırsız oğlunuzu/kızınızı "evlenince düzene girer." diye birilerinin başına sarmayın! ruh sağlığı berbat yakınınıza "bak yaşlanınca yalnızlık çekersin, yap bir çocuk da yaşlanınca kapılara bakma." demeyin. sorunlu ailelerin büyümesine, dallanıp budaklanmasına yol açmayın. sorunlu aileler büyümemelidir, ıslah edilmelidir!
ayrıca allah aşkına üst üste yapılan düşük ve ölü doğumları ciddiye alın! siz idrak edemeseniz de kabul etmek istemeseniz de natürel seleksiyon ya da "her şerde bir hayır var" mekanizması çürükleri elemekte yüzbinlerce yıldır kusursuz işliyor. olmuyorsa bırakın olmasın.
devamını gör...
aldatmaca
senaryolarda sıkça başvurulan yöntemlerden biridir.
seyircinin tahminlerini başka bir yöne çekerek, iyice şaşırtmak amacıyla başvurulan senaryo hilesidir.
örneğin; kendi halinde bir karakteri, senaryo yazarı kuşkulu ve karanlık bir karakter olarak gösterir. seyircinin dikkatini bu karakter üzerine toplar. olayda, seyircinin gözünün önündeki başka bir karakterin parmağı vardır.
seyircinin tahminlerini başka bir yöne çekerek, iyice şaşırtmak amacıyla başvurulan senaryo hilesidir.
örneğin; kendi halinde bir karakteri, senaryo yazarı kuşkulu ve karanlık bir karakter olarak gösterir. seyircinin dikkatini bu karakter üzerine toplar. olayda, seyircinin gözünün önündeki başka bir karakterin parmağı vardır.
devamını gör...
kazaklar
borat sagdiyev'in mensubu olduğu millet.
orta asya'da türk olanlarının haricinde, bir de kuzey karadeniz düzlüklerinde yaşayan, don nehri çevresinde takılan kazaklar vardır. yabancı dillerde cossack olarak geçerler biz kazak deriz oysa kozak desek daha iyi olurmuş. türklerle alakası olmayan bu kazaklar slavdır. mihail şolohov'un da eserlerinde anlattığı bu kozaklar biraz vahşidir falan böyle uygar dünyaya falan kolay kolay uyum sağlayamazlar. türk-rus savaşlarında tıpkı bizimkilerin önden başıbozukları ve akıncıları salmaso gibi rus imparatorluğu da kozakları önden yollamıştır savaşa...rus iç savaşı esnasında da yanlış bilmiyorsam bolşevikleri tutmuşlardır. gerçi tutmamış olsalar kızılordu korosu kazak marşı diye şey çalıp söylemezdi...
dügüt: imla
orta asya'da türk olanlarının haricinde, bir de kuzey karadeniz düzlüklerinde yaşayan, don nehri çevresinde takılan kazaklar vardır. yabancı dillerde cossack olarak geçerler biz kazak deriz oysa kozak desek daha iyi olurmuş. türklerle alakası olmayan bu kazaklar slavdır. mihail şolohov'un da eserlerinde anlattığı bu kozaklar biraz vahşidir falan böyle uygar dünyaya falan kolay kolay uyum sağlayamazlar. türk-rus savaşlarında tıpkı bizimkilerin önden başıbozukları ve akıncıları salmaso gibi rus imparatorluğu da kozakları önden yollamıştır savaşa...rus iç savaşı esnasında da yanlış bilmiyorsam bolşevikleri tutmuşlardır. gerçi tutmamış olsalar kızılordu korosu kazak marşı diye şey çalıp söylemezdi...
dügüt: imla
devamını gör...

